BURSA (İGFA) - “Çevresel tetikleyicilerin artışı ve stresli günlük yaşam temposuna bağlı olarak 2030 senesine geldiğimizde yıllık yaklaşık 22 milyon kişiye kanser tanısı konulacağı tahmin edilmektedir” diyen Nev Sağlık Grubu Radyoloji bölümünden Uzm. Dr. Tecelli Poçan, “Kanser gibi bireylerin yaşantısını psikolojik, sosyal ve ekonomik anlamda fazlasıyla zorlaştıran bir hastalığın artışı ciddi bir problemdir. Hiç şüphesiz günümüzde kanser ile ilgili en kıymetli stratejiler erken tanı ve korunma yöntemlerini geliştirmek olacaktır” dedi.
“Meme kanseri, kadınlarda tespit edilen kanserlerin yaklaşık yüzde 30’unu oluşturması nedeni ile en fazla görülen kanser çeşididir” diyen Poçan, “Meme kanseri kadınlarda en sık görülen ve erken aşamada teşhisi mümkün olan bir kanser tipidir. Bu anlamda ülkemizde birinci basamakta sağlanan koruyucu sağlık hizmetlerinin önemli bileşenlerinden biri olan erken tanı yöntemleri meme kanserinin tespitinde önemli bir yere sahiptir” dedi.
“40 YAŞINDAN İTİBAREN YILDA BİR KEZ MAMOGRAFİ ÇEKTİRİLMESİ GEREKMEKTEDİR “
Meme kontrolünün nasıl olması gerektiğini anlatan Poçan, “Memedeki problemleri tespit etmek için yaş fark etmeksizin, kendi kontrollerimizi aksatmamalıyız. Kontrollerde bir problem tespit ettiğimizde ya da kırk yaş üstünde ise bir hekim tarafınca kontrol, meme ultrasonu, gereklilik halinde mamografi veya meme MRG ile tetkikleri gerekmektedir. Ülkemiz sağlık politikalarınca mamografi ön planda tutulsa da teknolojik gelişmelerin ultrason cihazlarında yapmış olduğu belirgin gelişim nedeniyle meme ultrasonu ile değerlendirme hem güvenilir hem de değerlidir” dedi.
Meme Ultrasonu, Mamografi ve Meme MR’ı hakkında da bilgiler veren Dr. Poçan, “Her üç yöntem de meme kanseri taramasında önemli rol oynar, ancak uygulama durumuna, hastanın özelliklerine ve risk faktörlerine göre tercih edilir” şeklinde açıklamalarda bulundu.