İNŞAAT MÜHENDİSİ SERHAT ERDOĞMUŞ, YASEMİN ARSLAN’A ANLATTI:
+YÖNETMELİKTE JAPONYA İLE ARAMIZDA BÜYÜK FARK YOK. AMA UYGULAMADA!..
+ŞANTİYE ŞEFİ KENDİ PATRONUNU DENETLEYEMEZ!
İnşaat Mühendisleri Odası Burdur İl Temsilciliği Yönetim Kurulu Üyesi, Adli İnşaat Bilirkişisi Serhat Erdoğmuş, Kahramanmaraş depremleriyle yeniden ülke gündemine giren deprem gerçeğiyle ilgili düşüncelerini tourismjournal.com.tr Kurucu Ortağı Yasemin Arslan’a anlattı. İTÜ-İnşaat Fakültesi mezunu bir inşaat mühendisi olan Erdoğmuş, felakete uzanan hataları, genel olarak uygulamadaki hataların belirlediğini söyledi. İşte Arslan’ın sorularına Erdoğmuş’un yanıtları:
Depremde binalar neden yıkılır?
Bir binanın depremde yıkılmasının bir dolu sebepleri olabilir. Bunlar projelendirmeden başlayan ve uygulama boyunca süregelen hatalar zincirinden ya da spesifik, bariz bir veya birkaç hatadan da kaynaklanabilir. Burada projelendirme hatasından, mimari projeden, statik hesapların doğru yapılıp, doğru değerlendirip değerlendirilmediğinden, jeolojik ve jeofizik verilerin titiz değerlenip değerlendirilmediğinden tutun da müteahhidin uygun ya da yeterli olmayan malzeme kullanmasına, ustalık ve işçiliklerin yaşamlar riskler yaratacak hataları içerip içermediğine, binalarda ticari ya da başka maksatlarla taşıyıcı sistem (kolon-kiriş) kesilip kesilmediğine kadar bir yığın veriye bakmak lazım. Bunları biz genel olarak projelendirme, daha çok da uygulama hatası başlıklarında toplasak da gördüğünüz gibi çok çeşitli bileşenler, sonucu tayin edebilmekteler.
Yıkılan binalarda gördüğümüz sorun inşaat uygulamada hatalarının yanısıra zemin problemlerinin de olduğudur
Günümüzde özellikle konut tipi ve orta ölçekli ticari yapıların statik hesapları sofistike statik çözüm programları yardımıyla çözülür, bu çözümler yapı denetimlerin proje denetçileri tarafından denetlenir ve ilgili idareye (Belediye-Özel İdare) teslim edilerek inşaat ruhsatı talep edilir. Statik projelerin (İnşaatın demir ve beton hesabının olduğu proje) doğruluğu 2008 ve 2018 deprem yönetmelikleri ve yapı denetim sistemi sayesinde son dönemde oldukça doğru sonuçlar vermektedir. Yıkılan binalarda gördüğümüz sorun inşaat uygulamada hatalarının yanısıra zemin problemlerinin de olduğudur.
Zemin etütleri nasıl yanlış yapılıyor?
Depremde gördük ki; yıkılan bazı binalar, camı çerçevesi bile kırılmadan olduğu gibi yan yatmışlar, demek ki zeminde sıvılaşma dediğimiz durum meydana gelmiş. Bu durum yeraltı sularının hızlı yerdeğiştirmesi ile binaların devrilmesine sebep olur. Zemin etüdünde bu risk öngörülüp temel projelendirmesinin buna uygun yapılması gerekirdi, fakat görüldü ki hesaplamalarda bu öngörülmemiş ya da yanlış hesaplama yapılmış.
Bu kimin hatası?
Elbette ki başta bir projelendirme hatasıdır, en başta projede bir eksiklik ve denetleme hatası var, bu müteahhidin de denetleme firmasının da hatası olabilir. Zemin etütlerinin doğru bir şekilde yapılıp, doğru bir şekilde yorumlanarak temel hesaplarının yapılması gerekir.
Bu sorunları çözmemiz için ne yapmak lazım?
Başta denetimlerin artırılması gerek. Projelendirme hataları veya eksikliklerini gidermenin en efektif yolunun meslek odalarının proje denetim sürecine dahil olmasıyla sağlanabilir düşüncesindeyim.
Peki bu durum eskiden bu yana böyle mi sürüyordu?
Hayır eskiden TMMOB’ye bağlı inşaat mühendisleri, elektrik mühendisleri odaları gibi odaların denetim yetkileri vardı. Ancak bunların yetkileri uzunca bir süredir ellerinden alındı ve denetim firmalarına verildi.
Bu süreçten önceki inşaatların daha sağlıklı olduğunu söyleyebilir miyiz?
İMO denetimlerinin sona ermesinden sonra yapı denetim firmaları yetkilendirildi ama bunun da çok sağlıklı yürümediği bu depremde ortaya çıktı. Sağlıksız olan kısımla ilgili diploma kiralama dediğimiz yasal ve etik olmayan süreçler yaşandığı konuşuluyor.
Daha önceden bir mühendisin projesini bağlı bulunduğu meslek odaları inceliyor ve onaylıyordu. Statik projeyi İnşaat Mühendisleri Odası, Zemin araştırmalarını Jeoloji ve Jeofizik Odaları kendi içlerindeki komisyonlarla inceliyor ve projeyi getiren mühendisin bu işe yetkin olup olmadığını daha etkin bir biçimde denetleyebiliyordu. Bu denetim daha sağlıklıydı.
Peki yeniden bu düzene tekrar geçilmesi mi gerekiyor. Bundan sonra daha sağlıklı binalarda oturmamız için neye ihtiyaç var?
Şu anki yıkılan binaların ne kadarı denetimden geçti ya da ne kadarı denetimsizdi bilemiyoruz. Ayrıca her denetimden geçen bina sağlıklı olacak ya da denetimsiz bina yıkılacak gibi bir tespit de söz konusu değil. Ama proje bazından başlayarak jeoloji ve jeofizik mühendisleri odalarından zemin etüdü, inşaat mühendisleri odasından statik projeleri, mimarlar odasından mimari projeler onaylı ve denetimli bir düzen elbette ki daha sağlıklı yürüyecektir. Bu noktada yapı denetimler proje denetlemesinin sonucu ortaya çıkmamalıdır. Hem Yapı denetim şirketleri hem meslek odaları bu denetimi yaparsa projeler iki yerden denetlenmiş olur ve proje bazlı hatalar sıfıra yakınlaşır.
Ancak başta da söylediğim gibi yıkılmış binaların bölgeden gelen fotoğraflar ve ön raporlarını incelediğimizde yapıların büyük kısmının eski olduğu görülüyor. Eski ya da yeni yapıların projelerine uygun yerinde mühendislik hizmeti ve denetimden geçerek yapılmış olanların ayakta kalmış olması, yerinde denetimin ne kadar önemli olduğunu, istenirse depreme dayanıklı yapı tasarım ve uygulamasının mümkün olduğunu göstermektedir.
Peki uygulama sürecinde ne gibi hatalar yapılıyor?
Mevcut durumda denetim işinde asli unsur Yapı Denetim Firmaları ve Şantiye Şefidir. Yapı denetimler merkezi sistemle İl bazında belirli bir düzen ve sıralama ile her projeye atanırlar ve bu şirketi müteahhit seçemez. Aralarında doğrudan para alışverişi de olmaz. Bu olması gereken ve güzel bir uygulamadır. Şantiye Şefinde ise bir mühendis 4 şantiyede görev alabilir ve Müteahhit tarafından seçilerek, maaşı müteahhit tarafından verilen bir görevlidir. Parası aldığı kişiyi denetlemesi ve aynı anda 4 şantiyeden sorumlu olabilmesi durumu çok sağlıklı değildir.
Uygulama denetiminin yanısıra yapılarda kullanılan tüm malzemeler de denetlenmektedir. Ancak deprem durumunda denetlenene en önemli iki malzeme donatı (inşaat demiri) ve betondur. Bağımsız labaratuvalar bu iki malzemeden de sahadan numuneler alarak deneyler yapmakta ve kalite kontrolünü gerçekleştirmektedir. Bu noktada alınan numunelerin homojen ve doğru olarak alınması en önemli unsurdur.
Uyguluma ve malzeme denetimi en önemli noktadır ve suistimale açık değildir.
Yani bazı denetimlerde suistimaller olabiliyor mu demek istiyorsunuz?
Olabiliyor diyebiliriz, çünkü sonuç ortada. Sonucun bir sebebi olmak zorunda, Yoksa her aşamadaki denetimler sağlıklı yürüse binalar neden yıkılsın?
Deprem beklenen yerlerde örneğin, İstanbul Kuzey Marmara hattı, Bingöl çevresi gibi bölgelerde yeniden bu kadar acıyı çekmemek için ne yapmalı ?
Çok hızlı şekilde bütün binalar meslekte yetkin ekiplerce tek tek elden geçirilebilir. Taşıyıcı sistemleri elden geçirilebilir, iskan aldıktan sonra değişiklik yapılmış mı , ticari kısımlarıyla ilgili örneğin kolon, kiriş kesilmiş mi, daire birleştirmeleri olmuş mu, bunlara bakılır. Yapılarda şüpheli durumlar olursa yapılardan beton ve demir numuneleri alarak sonuçlarının sisteme girip yapının yeniden modellemesi yapılır ve yeni yönetmeliğe göre durumu incelenir.
Her yapının eski veya yeni, baştan aşağı bir check-up yapılıp kan tahlillerine bakılarak gerekli tedavi uygulanabilir. Her yapı güçlendirilebilir.
Ağır hasarlı, artık güçlendirilmesi rantabl olmayan yapıların ise mecburen dönüştürülmesi gerekecektir.
Nasıl yapılabilir bu ?
Bunlar elbette Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Büyükşehir Belediyeleri ve meslek odalarının iş birliğiyle yapılabilecek çalışmalardır. Zaten şu an bile binlerce gönüllü meslek odamıza kayıtlı mühendis arkadaşımız var ve bölgede hasar tespit çalışması yapıyorlar.
Bu sürecin proje ve uygulama gibi iki ayağının da sağlıklı yürümesi lazım değil mi?
Elbette, öncelikle bir proje yapılması gerekiyor. Ruhsat ve inşaat izinlerini almak gerekiyor. Zemin etüt çalışmaları, mimari proje, statik proje, üzerine elektrik ve makine projeleri, sonrasında da harita ve aplikasyon süreçleriyle bu proje süreci tamamlanıyor. Ama bu proje sürecindeki en önemli ayaklar, zemin etüdü ve statik projeler. Fakat projede sorun olmasa bile yıkılan binalarda bir uygulama hatası olduğunu görüyoruz. Bilerek ya da bilmeyerek hatalar yapılabiliyor. Günümüzde 1999 Depreminden sonra çıkartılan 2000 yılı Deprem yönetmeliğine uygun inşa edilmiş bir yapının moloz yığınına dönecek biçimde toptan göçmeye hakkı yoktur. Yapılar hasar alabilirler, çatlaklar oluşabilir ancak yapının asli görevi insan öldürmemektir. Günümüz yönetmeliğinde inşa edilmiş yapıların asla ama asla göçmemesi gerekirdi.
Peki Japonya’da böyle depremlerde yıkım ve ölüm sayısı çok az olabilir, bu konuda ne diyeceksiniz? Japonya’nın bizden neyi farklı?
Türkiye ile Japonya’nın bu konudaki yönetmenlikleri birbirinden hiç de uzak değil. Özellikle Türkiye’de 2018’den sonra çıkan deprem yönetmenliği son derece güncel ve geçerli bir yönetmelik. Yerinde ve doğru uygulansa inanın ki bizde de bu kadar vahim sonuçlar olmayacaktır.
Yeni yapılarda, uygulama hataları, özellikle kötü niyetli uygulama hataları olmasaydı, yapılara sonradan veya inşa esnasında yer açmak, dükkan-daire birleştirmek-genişletmek, tesisat götürmek gibi sebeplerle kolon ve kirişleri kesilmemiş olsaydı inanın bizde de yapılar göçmezlerdi.
Ayrıca sonuç olarak; ne kadar ağır yönetmelik olursa olsun , ne kadar sert denetimler yapılırsa yapılsın halkın bu konuda bilinçlenmesi yapım aşamasında ustasından işçisine mühendisinden müteahhidine namuslu bir şekilde çalışması ve yapım sonrası binaların taşıyıcı sistemlerine ticari alan açmak otopark oluşturmak daire birleştirmek vb sebeplerle ASLA müdahale edilmemeli. Deprem sonrası yeniden gördük ki doğru mühendislik hizmeti almış düzgün denetlenmiş yapılar ayakta kaldı. İnsanlar inşaat mühendisleri ile depremden önce tanışmalı, depremden sonra değil.