Danıştay 6. Dairesi, bilirkişi heyetinin ‘Kamu yararına aykırı’ raporuna rağmen Çeşme Projesi için ‘Hukuka uygun’ kararı vermesi sonrası İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, İzmir Baro Başkanı Sefa Yılmaz ve Çeşme Belediye Başkanı Ekrem Oran ile birlikte Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), İzmir Tabip Odası, EGEÇEP, Batı Urla Köyleri Çevre Koruma ve Güzelleştirme ve Kalkındırma Derneği, Gücücek Koyu Doğal Yaşamı Güzelleştirme ve Koruma Derneği, Doğa Derneği ve Sualtı Araştırmaları Derneği Çeşme Turizm Projesi’nde yaşanan gelişmelerle ilgili basın toplantısı düzenledi.
SOYER: BAROMUZA, AVUKATLARIMIZA GÜVENİYORUZ
İzmir’in hakkını sonuna kadar savunacaklarını söyleyen başkan Soyer, “"Olayın iki hukuki veçhesi var. Bir tanesi Çeşme turizm bölgesiyle ilgili, projenin devamıyla ilgili alınmış olan karar, bir de sit alanlarıyla ilgili alınmış olan karar. Dolayısıyla birbiriyle çelişen iki karar var. Bundan sonrasında hukuk gereğini yapacaktır mutlaka diye düşünüyoruz. Biz baromuza, avukatlarımıza güveniyoruz. İzmir'in haklarını koruyacaklarına, İzmirlinin haklarını koruyacaklarına, İzmir'in geleceğini koruyacaklarına bütün kalbimizle inanıyoruz” ifadelerini kullandı.
"İZMİR'DE KİMSE İSTEMİYOR BU PROJEYİ"
İzmirlilerin projeye karşı olduğunu anlatan Soyer, “İzmir'in kurumları istemiyor, İzmir'in meslek odaları istemiyor, İzmir'de kimse istemiyor bu projeyi. Birçok gerekçesi var, bunlar konuşulur, yeri gelir ifade edilir ama bir tanesini ben söylemek istiyorum. 15 turizm bölgesi var Çeşme'de ve bunların daha kapasitesi yüzde 15'ler civarında dolu. Hani büyük bir ihtiyaç var da onun gereğini yerine getirecek bir tablo yok, o nedenle 'projeyi yapıyoruz' denecek bir durum yok. 15 turizm bölgesi var daha önce ilanı yapılmış, imar hakları tanınmış, imar olarak ne uygulama yapılacağı belirlenmiş ve bunların sadece yüzde 15'i dolu. Dolayısıyla 16 bin hektarlık dev bir alanın turizm bölgesi olarak ilan edilmesinin yaratacağı tahribatın ne olacağını hepimiz çok iyi biliyoruz. Benim çağrım şu Sayın Bakanımızdan ve tüm bakanlık bürokrasisinden; İzmir'in çok öncelikli projeleri var, hedefleri var. Kemeraltı UNESCO projesi var, bütün kaynaklarımızı hep beraber seferber edip Kemeraltı'nı dünyanın en güzel açık hava alışveriş merkezlerinden biri haline getirebiliriz. Sokak sağlıklaştırmasıyla, altyapısıyla, aydınlatmasıyla, turistik tesisleriyle, her şeyiyle beraber 24 saat yaşayacak bir mekan haline getirebiliriz. Kültür ve Turizm Bakanlığımızla iş birliği yapmaya hazırız. Çeşme Projesi gibi adına biz aslında İstanbul Kanal Projesi'nin İzmir versiyonu diyoruz, bundan vazgeçiniz Sayın Bakan ve Sayın Kültür ve Turizm Bakanlığımızın çok değerli bürokratları. İzmir'in sizlerle beraber yapmak istediği çok sayıda proje var, gelin hep beraber bunları yapalım. İzmirliler rahat etsinler, İzmir'in çok sağlam kurumları var. İzmir'in hakkını koruyan, geleceğe taşıyacak olan İzmir'i. O nedenle Çevre Günü vesilesiyle İzmir'in geleneklerine, göreneklerine, geleceğine sahip çıkacağımızın sözünü de buradan bir daha hep beraber vermiş oluyoruz" dedi.
YILMAZ: HUKUKSUZLUK
İzmir Baro Başkanı Sefa Yılmaz da İzmir Barosu adına, Danıştay’ın Çeşme Turizm Projesi'yle ilgili verdiği kararın “hukuksuzluk” olduğunu aktararak, “Gün geçmiyor ki hukuksuzluklar bitmesin, her güne başladığımızda acaba bugün nasıl bir hukuksuzlukla karşılaşacağız diye bir merak içerisindeyiz. Cuma günü İzmir Barosu önünde basın açıklaması yapmak isteyen sivil toplum kuruluşlarına yöneltilen şiddet, aynı zamanda İzmir Barosu'na da yöneltildi. Daha önce 13.09.2019 gün ve 30887 Sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan İzmir, Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim bölgesi sınırları çok daha genişletilerek; 12 Şubat 2020 gün ve 31037 Sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan Cumhurbaşkanı kararı ile sınırlar yeniden belirlenmiştir. Bu yeni kararla birlikte, güneye doğru orman olarak tescilli alanlar, kıyılar, deniz alanları ve koruma alanları, mera alanları, tarım alanları ve hatta Carufa Adası da dahil edilerek, önceki 11 adet turizm alanı ile birlikte yarımadanın yüzde 40’ına tekabül eden bir bölge turizm alanı olarak ilan edilmek suretiyle, bu alanda bir üst hakkı ve kullanım olanağı yaratılmak istenmiştir” şeklinde konuştu.
"ANAYASA VE YASALARLA KORUMA ALTINDAKİ ALANLAR, TURİZM YATIRIMINA ELVERİŞLİ HALE GETİRİLMİŞTİR"
Koruma altındaki alanların yatırıma açıldığını ifade eden Av. Yılmaz “Bu kararla birlikte, İzmir ilinin ormanlarının turizmde kullanılacak oranı çok genişletilmiş, koruma alanları, özel mevzuata tabi, Anayasa ve yasalarla koruma altındaki alanlar, turizm yatırımına elverişli hale getirilmiştir. Kararın iptali için Danıştay 6. Dairesi’nin 2020/3285 Esas sayılı dosyasına kayden açmış olduğumuz davada, 27 Ekim 2022 tarihinde, bölgede keşif yapılmış ve seçilen bilirkişiler; şimdiye kadar hiç olmadığı kadar büyük bir kara alanını ve 2 bin 292 hektar deniz alanını da kapsayan bir sınır belirlendiğini, Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi sınırlarının kara bölümünde kalan alanın yüzde 65’inin üst ölçekli planlarla yapılaşmaya, kullanmaya, geliştirmeye kesinlikle açılmaması gereken nitelikli alanlarından oluştuğu, 16 bin hektarın üzerindeki bir alanın tümüyle halka kapatıldığı, gerekçe raporu ve kapsam belirleme raporunun gerçekleri yansıtmadığını ve alan belirleme kararında kamu yararı bulunmadığını belirterek 190 sayfadan oluşan bu bilirkişi raporunu mahkemeye sunmuştur” ifadelerini kullandı.
"GİDERİLMESİ GÜÇ VEYA İMKANSIZ ZARARLAR DOĞMASINA YOL AÇACAK"
Bilirkişi raporunu hatırlatarak devam eden İzmir Barosu Başkanı, “Her derecede mahkemeler, davanın konusu, özel araştırma ve teknik bilgiyi içeren konularda, bilirkişi incelemesine mutlaka başvurulur. Bu davada bu yapılmış ve bilirkişi raporu alınmıştır. Ancak bu davada Danıştay dairesi, gerekçesiz bir biçimde hukuki gerekçesi ile elde edilen bu rapora uymadıklarını belirterek, Daire Başkan Yardımcısı'nın muhalif oyu ve oy çokluğu ile yürütmenin durdurulması talebimizi reddetmişti. Daire'nin bu ret kararının kaldırılması ve yürütmenin durdurulması kararı verilmesi için başvurduğumuz, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'na (DİDDK) müracaat edildi. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu bilirkişi raporunu da değerlendirmeye alarak, Danıştay 6. Daire'nin ret kararını kaldırmış ve yürütmenin durdurulması kararı verilmiştir. Kurul kararında, dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğu, uygulanması halinde giderilmesi güç veya imkansız zararlar doğmasına yol açacağı açıkça belirtilmiştir” dedi.
“İKİYE KARŞI ÜÇ OY”
Danıştay’ın aldığı kararın hukuksuzluğunu anlatan Sefa Yılmaz, “DİDDK’nın yürütmeyi durdurma kararındaki maddi ve hukuki koşullar hiç değişmediği halde, Danıştay 6. Dairesi, hukuki belirlilik, hukuki istikrar ve hukuki öngörülebilirlik ilkelerini de yok sayarak açıkça hukuka aykırı olan ve temyize konu ettiğimiz davanın reddi kararı vermiştir. Kararın ikiye karşı üç oyla oy çokluğuyla alındığını da vurgulamak isteriz. Karar gerekçesinde özetle, sınır belirleme kararında ileri sürülen gerekçelerin, daha sonraki işlemlerle incelenebileceği, idarenin yönetmelikler gereği hazırladığı gerekçe raporunun yeterli olduğu, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin ve yanında pek çok kurumun olumsuz görüşünün irdelenip ilişkilendirmeden, bir genel doğru kabulü ile davanın reddine karar verildi” diye konuştu.
"KARARIN BOZULMASI YÖNÜNDE ÇOK HUKUKİ GEREKÇELERİMİZ VAR"
“Kararı tüm müvekkillerimiz adına temyiz ediyoruz” diye devam eden Av. Yılmaz, “Temyiz talebimiz, daha önceki yürütmenin durdurulması kararını veren Danıştay İdari Dava Daireler Kurulu tarafından incelenecektir. Kararın bozulması yönünde çok hukuki gerekçelerimiz var. Umarız, İdari Dava Daireler Kurulu da daha önceki yürütmenin durdurulması kararında ifade ettiği, belirttiği gerekçelerle söz konusu Danıştay 6. Dairesi kararını bozacaktır. Diğer yandan; Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi kararı ile belirlenen alanda, Çeşme ve Urla ilçelerinin bir kısmını kapsayan 38.Grup Doğal Sit Alanı'nda daha önce belirlenen alan için İzmir 2. İdare Mahkemesi’nde bakılan davadaki verilen karar uygulanmadan, Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi kararına elverişli yeni bir karar alınmış ve örneğin Carufa Adası, iki ayrı sit bölümünde sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım doğal Sit derecesine dönüştürülmüştür. Bu doğal sit derecelendirme kararının iptali için de yine İzmir 2. İdare Mahkemesi'nin 2012/2325 esas numaralı dosyasına kayden bakılan davada yapılan keşif ve bilirkişi incelemesinde, N 1, N 2, N 3, N 4 ve N5 poligonları ile belirlenen alanlardaki nitelikli alan derecelendirilmesinin uygun olduğunu ancak, S 1, S 2, S 3 ve S 4 numaralı poligonlar ile belirlenen alanlardaki sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanının, bölgelerin niteliği, kullanımı ve sahip oldukları özel ekolojik değerleri yönünden nitelikli koruma alanı özellikleri taşıdığı için, sit derecelendirme kararının doğru olmadığını, aynı zamanda, poligonların sit sınırlarının doğal veya yapay eşiklere göre belirlenmediğinin görüldüğü belirtilerek, sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanı doğal sit olarak tespit edilen alanların yapılaşmasına izin verilebileceği göz önüne alındığında, uygulanması halinde davacı nezdinde telafisi güç zararlara yol açabileceği ve dava konusu işlemin hukuka aykırılığının açık olması nedeniyle , yürütmenin durdurulmasına karar verildiğini hatırlatmak isteriz” değerlendirmesinde bulundu.
“DANIŞTAY 6. DAİRESİ KARARININ DİDDK TARAFINDAN BOZULACAĞI BELLİDİR”
Oluşacak kamu zararına dikkat çeken Av. Sefa Yılmaz, “Her iki karar birlikte değerlendirildiğinde, ülkemizde, bu kadar büyük bir alan için yürütülen işlemlerin, mahkeme kararları ve bilirkişi raporları doğrultusunda, sorumluluk içinde hareket ederek, büyük ölçüde kamu zararının oluşmasına neden olunmaması için mutlaka durdurulması gerekmektedir. 2577 Sayılı Yasanın 50/5. maddesine göre; 'Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurulları kararlarına uyulması zorunludur.' Yasanın bu amir hükmü gereğince ve yürütmeyi durdurma kararını değiştirecek nitelikte maddi ve hukuki değişiklik olmadığından Danıştay 6. Dairesi kararının DİDDK tarafından bozulacağı bellidir. DİDDK’nin yürütmeyi durdurma kararı, Danıştay 6. Dairesi’nin davanın reddi kararı ile ortadan kalkmıştır. Bunun fırsat olarak görülüp, Yarımada’da telafisi olanaksız zararlara yol açacak oldubittiler yaratılmamalı, temyiz başvurumuz hakkında karar verilene kadar yeni işlem ve eylem yapılmamalıdır” diyerek sözlerini noktaladı.