Şanlıurfa insanlık tarihine nasıl ışık tutuyor?

Göbeklitepe, Karahantepe, Balıklıgöl: Şanlıurfa insanlık tarihine nasıl ışık tutuyor?

Haber Giriş Tarihi: 23.07.2023 12:17
Haber Güncellenme Tarihi: 23.07.2023 12:17

Göbeklitepe birçok tarihçi ve arkeoloğun medeniyetin beşiği hakkındaki fikirlerini değiştiren bir sit alanı. Buradaki kazılar 90'ların ortalarında başladı ve ortaya çıkan manzara, Göbeklitepe'nin dünya üzerinde şimdiye dek keşfedilen en kadim mabet olduğuna işaret ediyordu.

Güneydoğu Anadolu'nun tarihi şehri Şanlıurfa, yalnızca Türkler için değil, tüm insanlık için son derece önemli bir kent. 

Şanlıurfa'ya gelen her ziyaretçinin mutlaka yerine getirilmesi gereken geleneksel bir adet var: Turistik yerler arasında en popülerini, Balıklıgöl'ü ya da 'Kutsal Balık Havuzları'nı ziyaret etmek.

İnsanlar Balıklıgöl'de, Hz. İbrahim hakkındaki bir efsaneden yola çıkarak kutsal kabul edilen yüzlerce sazangili besliyor.

İnanışa göre, puta tapan çok tanrılı bir kral ve Urfa'nın hükümdarı olan Nemrud, putperestliğe karşı çıkan İbrahim Peygamber'i ölüme mahkum eder. İbrahim Peygamber Urfa kalesinin tepesindeki iki direğe bağlanır ve mancınıkla şehrin merkezinde yakılan ateş çukuruna fırlatılır. Ancak Allah, ateşi suya ve ateşi yakan odun parçalarını da balığa çevirerek Hz. İbrahim'i kurtarır.

Şanlıurfa bize geçmişe dair çok daha fazlasını anlatıyor. Şehir merkezine çok da uzak olmayan bir bölgede, Taş Tepeler'de birçok arkeolojik sit alanı bulunuyor. 

Medeniyetin başlangıç noktası: Göbeklitepe

UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan Göbeklitepe onlardan biri. 

Göbeklitepe birçok tarihçi ve arkeoloğun medeniyetin beşiği hakkındaki fikirlerini değiştiren bir sit alanı. 

Buradaki kazılar 90'ların ortalarında başladı ve ortaya çıkan manzara, Göbeklitepe'nin dünya üzerinde şimdiye dek keşfedilen en kadim mabet olduğuna işaret ediyordu.

Yontulmuş megalit tabakalarıyla şekillendirilen bu yapının, Stonehenge'in bile 6 bin yıl öncesine, M.Ö. 10 bin yılına ait olduğu tahmin ediliyor. 

Yabani hayvan resimleri, soyut karakter ve ikonlarla yontulmuş kireç taşından T şeklindeki sütunlarıyla bu mabet, Yukarı Mezopotamya'da yaşayan insanların yaşam biçimleri ve inançlarına dair fikir veriyor.

Arkeologlar, dağınık avcı-toplayıcı gruplarını tarım köylerine getiren Neolitik Devrim (Tarım Devrimi) öncesinde, o zamanlar insanlığın henüz toplu olarak gruplar halinde bir araya gelmediğini savunuyordu.

Rehber Merve Ofluoğlu, Göbeklitepe'nin bilim insanlarının bildikleri her şeyi nasıl altüst ettiğini anlattı: "Çünkü insanoğlunun yerleşik hayata geçiş sürecinde tarımın ön planda olduğunu biliyorduk şimdiye kadar. Ama Göbeklitepe'de hayatın var oluşuyla beraber baktığınız zaman tarıma geçiş yok. Tarıma geçiş biraz daha sonra. Avcı-toplayıcı bir toplum söz konusu ama inançları doğrultusunda bu yapıları inşa ediyorlar."

Bu, insanoğlunu yerleşik hayata geçmeye zorlayan etkenin aslında dini tapınaklar inşa etme ve onlara yakın durma arzusu olduğu anlamına gelebilir.

 

Göbeklitepe'nin 'küçük kız kardeşi' Karahantepe

Şu ana kadar yalnızca yüzde 5'i kazılan Göbeklitepe eşsiz değil. Hemen ötesinde , ondan bile daha yaşlı olma ihtimali olan 'küçük kız kardeşi' Karahantepe yer alıyor.

Karahantepe'de birbirinden farklı birçok yapı ve 260'dan fazla T biçimli dikili taş bulundu. Aynı zamanda 11 sütunu ve yontulmuş gizemli bir insan kafası ile ibadet için ayrılmış gibi duran bir bölümü de var.

Karahantepe ve civarında bulunan her şey geldiğinizde mutlaka ziyaret etmeniz gereken başka bir yerde, Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi'nde sergileniyor. 

Müze Müdürü ve Eski Göbeklitepe Kazıları Başkanı olan Celal Uludağ müzede bize, Karahantepe'nin yapbozu tamamlamak için nasıl daha fazla parça sunabileceğini anlattı: 

"Göbeklitepe kazıları sırasında, kazı alanının çevresinde insanların yaşayıp yaşamadığına dair kesin bir bilgi elde edilememişti. Karahantepe'de bu yapıların içerisinde günlük kullanım malzemeleri, taş kaplar, öğütme kapları, büyük tabaklar tespit edildi. Bu buluntular da bize aslında Karahantepe'de ritüel alanının hemen yanı başında konut alanlarının da bulunduğunu gösterdi."

30 bin metrekarelik bir alana yayılan Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi'nde yaklaşık 5 bin arkeolojik eser sergileniyor. Bunlar arasında, insan formundaki en eski heykel olan Balıklıgöl Heykeli, diğer adıyla Urfa Adamı da bulunuyor. Neredeyse 1.80 boyundaki bu heykel, içinde siyah obsidiyen parçalarının bulunduğu derin delikler şeklinde gözlere sahip.

Şanlıurfa'da arkeolojik kazılar devam ederken toprağın altından daha başka hazineler de bulunabilir.

Uludağ, "Bu kazılar sonucu ortaya çıkarılan yeni eserler de yine teşhirde yerini almaya hazır hale gelecektir." şeklinde konuşuyor.