Sümela Manastırı, doğal bir mağara yamacına inşa edilmiş olup, Karadeniz'in muhteşem doğasının içinde gizemli bir atmosfere sahip. 4. yüzyılda yaşamaya başlayan manastır, zaman içinde çeşitli dönemlerde eklemeler ve restorasyonlarla genişletilmiş ve bugünkü görkemli halini almış.
Manastır, İsa'nın annesi Meryem'e adanmıştır ve Hristiyanlık inancının önemli bir merkezi olarak kabul ediliyor. Efsaneye göre, manastırın kurucusu olan St. Barnabas, Meryem'in ölümünden sonra İsa'nın havarisi St. Yuhanna ile birlikte manastırı inşa etmiş.
Manastırın içinde bulunan freskler, Bizans dönemine ait önemli sanat eserleri arasında yer alıyor. Bu freskler, Hristiyanlık tarihine ait sahneleri ve dini figürleri betimler ve ziyaretçilere manastırın tarihî ve dini önemini gösteriyor.
Ancak, Sümela Manastırı sadece tarihi ve dini bir mekân değildir; aynı zamanda muhteşem doğal güzellikleriyle de dikkat çekiyor. Manastırın bulunduğu vadide yeşillikler içinde akan dere, ziyaretçilere huzurlu bir ortam sunuyor. Özellikle yaz aylarında manastırın etrafında açan çeşitli çiçekler ve yemyeşil bitki örtüsü, doğa severleri kendine çekiyor.
Ancak, Sümela Manastırı'nı ziyaret edenler sadece tarihî ve doğal güzelliklerle değil, aynı zamanda yürüyüş parkurları ve piknik alanlarıyla da vakit geçirebilirler. Çevredeki doğal güzellikler ve manastırın tarihi atmosferi, ziyaretçilere unutulmaz anlar yaşatıyor.
Son yıllarda yapılan restorasyon çalışmaları sayesinde, Sümela Manastırı daha da görkemli bir hal almış. Ziyaretçiler, manastırın içindeki tarihî atmosferi hissederek, geçmişe bir yolculuk yapma fırsatı bulurlar.
Sümela Manastırı, tarih ve doğa severler için benzersiz bir deneyim sunmaya devam ediyor ve Türkiye'nin kültürel zenginliklerinden biri olarak önemini koruyor.