Hava Durumu

#Adiyaman

TOURISMJOURNAL - Adiyaman haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Adiyaman haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Nemrut Dağı Her Mevsim Yabancı Turistlerin Gözdesi Haber

Nemrut Dağı Her Mevsim Yabancı Turistlerin Gözdesi

ADIYAMAN (İHA) - Adıyaman'ın Kahta ilçesinde bulunan ve Kommagene Uygarlığı’na ait tarihi eserleri barındıran Nemrut Dağı, yılın her döneminde ziyaretçilerin ilgisini çekmeye devam ediyor. Türkiye’nin kültür turizmi açısından önemli bir noktası olan bu bölge, özellikle Mart-Kasım aylarında yoğun ilgi görüyor. Ancak, son yıllarda kış turizmi de UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi'nde yer alan Nemrut’a ilgiyi artırmış durumda. Karla kaplı zirvede güneşin doğuşunu ve batışını izleyen ziyaretçiler, eşsiz bir manzara ile karşılaşıyor. Bu yıl hava şartlarının elverişli olmasıyla birlikte birçok turist, karla kaplı tarihi mekânın tadını çıkarmak için Nemrut’u ziyaret etti. Daha önce yaz mevsiminde bölgeye geldiğini belirten Kanadalı iş insanı Jonathan Wolfe, "İki yıl önce normal sezonda geldim. Alman iş ortağım Stefan Lohmann ile kalabalık bir ziyaretçi grubu vardı. Karlı Nemrut Dağı resimleri beni celp etti ve bir daha geldim. Bu mevsimde Nemrut bir başka güzel oluyormuş. Tepeden Mezopotamya’ya bakan Nemrut Dağı’nı muhakkak havanın açık olduğu kış aylarında görün. Doğası büyüleyici, karlar arasında başlarını çıkaran 2 bin 100 yıllık sanat eseri dev tanrı heykelleri başka yerde yok" ifadelerini kullandı. Bu sefer kızı Julia ile bölgeyi ziyaret eden Wolfe, dönüşte ülkesi Kanada’da Nemrut’un kış turizmi potansiyelini tanıtacağını belirtti. "Coğrafyanız çok zengin bir turizm kaynağına sahip" diyerek hayranlığını dile getirdi. 2 bin 100 yıllık dev tanrı heykelleriyle ünlü Nemrut Dağı, özellikle kışın sunduğu büyüleyici atmosferle doğa ve tarih meraklılarını cezbetmeye devam ediyor.

Kahta-Siverek Arası Yolculuk 25 Dakikaya Düşüyor Haber

Kahta-Siverek Arası Yolculuk 25 Dakikaya Düşüyor

ADIYAMAN (İHA) - Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Kahta-Siverek yolu üzerindeki Kahta-Eceler mevkiinde yapılan 27 kilometrelik yolun 28 Aralık'ta açılacağını açıkladı. Proje kapsamında 2 çift köprü ve 2 üstgeçit tamamlandı. Bakan Uraloğlu, "Proje tamamlandığında seyahat süresi 25 dakikaya düşecek. Yıllık toplam 953 milyon lira tasarruf edeceğiz" dedi. BÜYÜK TASARRUF VE DAHA KONFORLU SEYAHAT Bakan Uraloğlu, projenin yıllık toplam 953 milyon lira tasarruf sağlayacağını ifade ederek, "Zamandan 706 milyon lira, akaryakıttan 247 milyon lira olmak üzere yıllık toplam 953 milyon lira tasarruf edeceğiz, karbon emisyonunu 18 bin ton azaltacağız" dedi. Yol sayesinde heyelanlı kesimlerin terk edileceğini belirten Uraloğlu, güvenliğin ve konforun artacağını vurguladı. TİCARET VE TURİZM CANLANDIRILACAK Yeni yolun bölgedeki ticareti ve turizmi geliştireceğini söyleyen Uraloğlu, "Ulaşım altyapısının güçlü olduğu bir bölgede hem ticaretin gelişmesi hem de turizmin canlanması kaçınılmazdır. Bu, sadece bir altyapı projesi değil, aynı zamanda vatandaşlarımızın yaşam kalitesine doğrudan katkı sağlayan bir çalışmadır" ifadelerini kullandı. Açılışa Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu'nun yanı sıra Karayolları Genel Müdürü Ahmet Gülşen, Ak Parti Adıyaman Milletvekili İshak Şan, Adıyaman Valisi Osman Varol ve protokol üyeleri katıldı.

Afyon Kaymağı ve Bal, THY ile Güney Kore Sofralarında Haber

Afyon Kaymağı ve Bal, THY ile Güney Kore Sofralarında

İSTANBUL (İHA) - Türk Hava Yolları (THY) Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Başkanı Prof. Dr. Ahmet Bolat, Afyon kaymağını Güney Koreli ünlü şef Paik Jong-won’a göndererek Türk mutfağını tanıttı. Koreli şefin televizyon programlarında Afyon kaymağı ve Türk balını övgüyle anlatmasının ardından Türkiye’den bu ürünlerin Güney Kore’ye ihracatı başladı. Dünyanın en geniş uçuş ağına sahip olan Türk Hava Yolları, Türk lezzetlerinin uluslararası tanıtımında da öncü rol oynuyor. Güney Koreli şefin İstanbul ziyaretinde yediği bal ve kaymak, memleketine döndükten sonra şovlarında sıkça yer buldu ve bu lezzetlerin Güney Kore sofralarına taşınmasını sağladı. "BU KAYMAĞA HAYRAN KALDIM" Prof. Dr. Ahmet Bolat, sosyal medya paylaşımında Güney Kore ziyaretinde bu ünlü şefi tanıdığını belirterek, "Çok kaymak seven biri olmamama karşın bir keresinde Afyonkarahisar'a yaptığımız ziyarette öğle yemeği sonrası yediğimiz ekmek kadayıfının üstüne gelen Afyon kaymağının tadına bakarak hayran kalmıştım. Bunun üzerine aklıma Güney Kore'deki şef geldi ve bu kadar lezzetli bir kaymağa onun yorumunun ne olacağını düşündüm" dedi. Bolat’ın bu fikri, Afyonkarahisar’dan özenle toplanan kaymağın en uygun koşullarda Güney Kore’ye ulaştırılmasıyla hayata geçti. ŞEF TÜRKİYE’YE DAVET EDİLDİ Bolat, bu başarı hikayesinin ardından Güney Koreli şefi Türkiye’ye davet etti. Bolat, "Daha önceleri ülkemizi sık ziyaret etmiş olan ve birçok lezzetimizi de denemiş olan Şef Jong-won'u önümüzdeki yaz Mezopotamya turizm rotamız üzerinde olan Diyarbakır, Elazığ, Malatya, Adıyaman ve Şanlıurfa şehirlerimizde ağırlayacağız ve buradaki bize has lezzetleri yöresel şeflerimizle beraber deneyimleyeceğiz" açıklamasını yaptı. Türk mutfağının sembollerinden biri olan Afyon kaymağı ve Türk balı, şimdiden Güney Kore sofralarında yer bulmaya başladı. Bu lezzetler, aynı zamanda Güney Koreli turistlerin Türkiye’ye ilgisini artırmayı hedefliyor.

Depremzede Şehirler Turizmde Eski Günlerini Arıyor Haber

Depremzede Şehirler Turizmde Eski Günlerini Arıyor

Normal hayata dönmeye başlayan deprem illerinde, "bacasız sanayi" olarak adlandırılan turizmin yeniden canlanması için kapsamlı çalışmalar gerçekleştiriliyor. Depremden etkilenen şehirlerin turizm temsilcileri, İzmir’deki Uluslararası Turizm Ticaret Fuar ve Kongresi’nde (TTI İzmir) şehirlerinin kültürel ve tarihi değerlerini tanıtma fırsatı buldu. KÜLTÜREL DEĞERLER FUARLA TANITILIYOR Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi, Adıyaman Belediyesi ve Şanlıurfa’dan katılan turizm şirketleri, yöresel lezzetlerden tarihi yapılara kadar birçok unsuru TTI İzmir’de sergiledi. Deprem bölgesinden gelen temsilciler, turizmin bölgede normalleşme sürecine katkı sağlayacağını vurguladı. TURİZM, DAYANIŞMAYI ARTIRMANIN BİR YOLU Adıyaman Belediye Başkan Yardımcısı Ceyhan Kayhan, deprem sonrası Adıyaman’ın toparlanmaya başladığını ve şehrin turizm potansiyelini canlandırmayı hedeflediklerini belirtti. Ceyhan Kayhan, "Bir yandan vatandaşlarımızın yaşamlarını düzene sokuyoruz, bir yandan da kentin tarihi ve kültürünü ön plana çıkarmayı istiyoruz. Çünkü Türkiye ve dünyadaki insanların Adıyaman'ı görmesini istiyoruz. Depremin ardından yeni dönemde bununla ilgili çalışmalarımız var. TTI İzmir de bunlardan biridir. Depremin etkisiyle kent turizminde eksilme vardı. Hayatın normalleşmesiyle turizmdeki hareketliliği yavaş yavaş görebiliyoruz" dedi. Nemrut, Cendere Köprüsü ve Perre Antik Kenti gibi önemli turistik alanlara turistler gelmeye başladığı söyleyen Kayhan, "Adıyaman turizm anlamında kısa sürede ayağa kalkıp toparlanacak. Devletimizin destekleri oluyor ama herkesin gelip Adıyaman'ı görmesi lazım. Adıyaman barış ve huzurun kenti, çok eski medeniyetlerin yaşadığı kent. Çiğ köftemizi de tatmalarını isteriz. Turizm aynı zamanda bir dayanışmadır. Adıyamanlıların yaşadıklarını ve nasıl hissettiklerini gelip paylaşmaları gerekiyor" diye ekledi. "KALDIĞIMIZ YERDEN DEVAM EDİYORUZ" Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi Kültür, Spor ve Turizm Dairesi’nden Harun Karasakız, deprem sonrası ilk kez bir turizm fuarına katıldıklarını belirterek, "Kahramanmaraş'ın yöresel ürünlerini, bakır ve ahşap işlemeciliği gibi değerlerini İzmir'deki fuara gelen turizmcilere tanıtarak ayakta olduğumuzu, kaldığımız yerden devam ettiğimizi göstermek istedik. Turizm bacasız sanayi. Bunu etkin hale getirmek için fuarlara katılarak kenti eski haline döndürmek için elimizde gelen çalışmaları yapıyoruz" dedi. ŞANLIURFA'DAN SEYAHATSEVERLERE ÇAĞRI Şanlıurfa’da turizm acentesi sahibi Sefa Taşhan ise, bölgeye düzenledikleri turların tekrar canlanmaya başladığını ve seyahatseverlerden destek beklediklerini ifade etti. Taşhan, "Bölgemizde her türlü imkan var, herkesin yöresel yemekler, doğa harikaları ve tarihi yapıları görmesini istiyoruz. Bu desteğe ihtiyacımız var. Depremin verdiği algı nedeniyle bölgede eskisi gibi yoğunluk yaşamıyoruz. Kendi ülkemizin turistinin desteğini bekliyoruz" çağrısında bulundu.

Hakan Aran: Haber

Hakan Aran: "Kiramı 75 Bin Lira Yaptılar, Evden Çıktım"

Son yıllarda Türkiye'de hızla yükselen konut kiraları, hem kiracıları hem de ev sahiplerini zor durumda bırakıyor. Kira fiyatlarındaki artış, çalışanların gelirlerinin büyük bir bölümünü konut harcamalarına ayırmak zorunda kalmasına yol açıyor. Bu duruma dikkat çeken isimlerden biri de Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran oldu. Antalya'da düzenlenen Turizm Kongresi'nde ekonomiye ilişkin değerlendirmelerde bulunan Aran, kendisinin de kira artışlarından etkilendiğini belirtti. "Ben de kiracıyım, oturduğum evden çıkmak durumunda kaldım. Ev sahibi 12 bin lira olan kirayı 75 bin lira yapmak istemişti. Ben de aynı meblağa bankanın munzam sandığına ait bir evi kiraladım" dedi. Aran, maaşların yarısının kiraya gittiğini vurgulayarak, "Kirası arttığı için evden çıkanlar aynı fiyata ev tutmak istediğinde şehrin çok daha uzak bölgelerinde bunu bulabiliyor. İnsanların oturabileceği yerlerde ev sahibi olmaları sağlanmalı" ifadelerini kullandı. LOJMAN VE EK YAN HAKLAR SAĞLANMALI Aran, asgari ücretin kira ve eğitim gibi yan haklarla desteklenmesi gerektiğini ifade etti. İş Bankası olarak çalışanlarını desteklemek için enflasyonun üzerinde maaş artışları yaptıklarını belirterek, "21 binin üzerinde çalışanımız var. Bilançomuzu zora soktuk ama çalışanımızdan yana tavır aldık" dedi. Ayrıca kira sorununa çözüm amacıyla Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da lojmanlar inşa etmek için arsa aldıklarını açıklayan Aran, deprem bölgelerinden Malatya, Adıyaman, Kahramanmaraş, İskenderun ve Antakya’da çalışmalarına başladıklarını söyledi. "Kamusal sorunları, kamusal güç olmadan çözemeyiz. Biz kamuya ilham olmaya çalışıyoruz. Kurumların lojman geleneğine geri dönmesi ücretler konusundaki sıkıntıya nefes aldırabilir" diye ekledi.

Güneydoğu Anadolu'nun gizemli antik kentleri Haber

Güneydoğu Anadolu'nun gizemli antik kentleri

Tarihin tozlu sayfalarında saklanan uygarlıkların izlerini sürmek, binlerce yıl öncesine bir yolculuğa çıkmak demektir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi, insanlık tarihinin en eski yerleşim yerlerinden bazılarına ev sahipliği yapıyor. Kadim medeniyetlerin iz bıraktığı bu topraklar, günümüz turistleri için adeta açık hava müzesi niteliğinde.  Güneydoğu Anadolu Bölgesi, ziyaretçilerini bu büyülü yolculuğa çıkararak, adeta bir zaman makinesi işlevi görür. Bu toprakların sahip olduğu antik kentler, sadece geçmişi değil, geleceğe dair ipuçlarını da bize sunar. Bölgedeki bu tarihi hazineler, tarihe ışık tutmanın yanı sıra, medeniyetin izlerini gün yüzüne çıkarıyor. Bu antik diyarlar, yalnızca tarih kitaplarında değil, bizatihi ayaklarımızın altında, keşfedilmeyi bekliyor. Gelin, Güneydoğu Anadolu’nun en etkileyici antik kentlerine birlikte göz atalım. NEMRUT DAĞI Adıyaman’ın Kahta ilçesinde yer alan Nemrut Dağı, Kommagene Krallığı’nın en görkemli mirasıdır. Kommagene Kralı I. Antiochos’un tanrılara ve kendi soyuna ithaf ettiği dev heykellerin yer aldığı bu kutsal alan, M.Ö. 62 yılında yapılmıştır. Nemrut, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer almakta ve ziyaretçilere antik kültürlerin nasıl bir araya geldiğini gösteren mükemmel bir örnek sunmaktadır. Doğu ve Batı medeniyetlerinin sentezlendiği bu antik alan, Pers ve Helenistik kültürlerin bir arada bulunduğu, mistik ve kutsal bir mekandır. Dağın zirvesinde yer alan dev heykeller, Tanrı Zeus, Apollon, Herakles ve diğer mitolojik figürleri temsil eder. Heykellerin yanı sıra, Kral Antiochos’un dev anıt mezarı da burada yer alır ve bu mezar, antik dönemin mühendislik harikalarından biri olarak kabul edilir. Nemrut’un zirvesinde üç farklı terasa dağılmış olan bu dev heykeller ve kitabeler, Kommagene Krallığı’nın tanrılarla olan ilişkisini simgeler. Doğu terası, sabah güneşini selamlamak için, batı terası ise gün batımını izlemek için eşsiz bir noktadır. Antiochos, Nemrut Dağı’na gömüldüğüne inanılır, ancak mezarı bugüne kadar bulunamamıştır. Bu dağ, arkeologlar için hala bir gizem barındırmaktadır. ÇAYÖNÜ Diyarbakır yakınlarındaki Çayönü, medeniyetin doğuşuna tanıklık eden bir yerleşimdir. Dünyanın en eski yerleşik hayata geçen topluluklarından biri olan Çayönü, tarım ve hayvancılığın başladığı, insanların avcı-toplayıcı hayatı geride bıraktığı ilk yerlerden biri olarak bilinir. Bu yerleşim, M.Ö. 10.000’lere kadar gitmektedir. Çayönü, insanlık tarihinin en önemli evrimsel aşamalarından birine sahne olmuştur. Burada tarımın başladığı, hayvanların evcilleştirildiği ve toplumsal yaşamın şekillendiği keşfedilmiştir. Çayönü’nün kazılarında ortaya çıkan yapılar, dünyanın en eski taş temelli kerpiç binalarının örneklerini sunar. Bu yerleşim, Neolitik dönem mimarisi ve yaşam tarzı hakkında paha biçilmez veriler sağlamaktadır. HALFETİ Şanlıurfa’ya bağlı olan Halfeti, Fırat Nehri üzerinde baraj yapımı sonrası büyük bir kısmı sular altında kalan eski bir yerleşimdir. Tarihi M.Ö. 9. yüzyıla kadar uzanan Halfeti, Helenistik ve Roma dönemlerinde önemli bir ticaret merkezi olmuştur. Günümüzde, sular altında kalan yapıları ile ziyaretçilere huzurlu bir atmosfer sunar. Halfeti, sadece su altındaki yapılarıyla değil, aynı zamanda Rumkale gibi antik kaleleriyle de tanınır. Rumkale, Fırat Nehri’nin kıyısında yer alan stratejik bir kale olup Roma döneminde büyük bir dini merkez olarak kullanılmıştır. Kaleyi ziyaret edenler, hem tarihe tanıklık eder hem de Fırat’ın muhteşem manzarası eşliğinde unutulmaz anlar yaşar. ZEUGMA Gaziantep’in Nizip ilçesinde bulunan Zeugma, Roma döneminin en zengin kentlerinden biri olarak bilinir. M.Ö. 300 yılında Büyük İskender’in generallerinden Selevkos Nikator tarafından kurulan bu şehir, Fırat Nehri kıyısında stratejik bir noktada yer alırdı. Zeugma’nın adı, köprü anlamına gelen "Zeugma" kelimesinden gelir ve bu şehir, doğu ile batıyı birbirine bağlayan bir köprü vazifesi görürdü. Zeugma’nın en büyük özelliklerinden biri, muhteşem mozaikleridir. Roma villalarının zeminlerinde bulunan bu mozaikler, antik dünyanın sanatsal zirvesi olarak kabul edilir. Çingene Kızı Mozaiği, Zeugma’nın en bilinen eseri olup, bakışlarıyla herkesi büyüleyen mistik bir figürdür.   1990’lı yıllarda başlayan kazılarda, villalar, hamamlar ve tapınaklar ortaya çıkarılmıştır. Zeugma’da çıkarılan eserler, bugün Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi’nde sergilenmektedir. Bu müze, dünyadaki en büyük mozaik müzelerinden biri olarak kabul edilir. DARA ANTİK KENTİ Mardin’in Nusaybin ilçesine yakın bir konumda bulunan Dara, antik Mezopotamya’nın en önemli şehirlerinden biridir. Dara Güneydoğu’nun Efes’i olarak anılır. Pers İmparatorluğu döneminde stratejik bir askeri merkez olarak kullanılan Dara, Bizans döneminde surlarla çevrilmiş büyük bir metropol haline gelmiştir. Dara, devasa kaya mezarları, su sarnıçları ve yeraltı şehirleriyle dikkat çekmektedir.  Dara, antik dönemde su kaynakları açısından çok önemli bir bölgeydi. Burada yer alan devasa su sarnıçları, antik dönemin en gelişmiş su mühendisliği örneklerinden biridir. Ayrıca, kentin mezarları ve kaya oymaları, ziyaretçileri büyüleyen bir atmosfere sahiptir. HARRAN Şanlıurfa’nın güneydoğusunda yer alan Harran, antik dönemin en eski yerleşimlerinden biri olarak bilinir. M.Ö. 2000'lere kadar uzanan köklü bir tarihe sahip olan Harran, aynı zamanda bilim ve inanç merkezi olarak da dikkat çeker. Harran, İslam öncesi dönemde Pagan inançlarının merkeziyken, İslam döneminde ise felsefe, astronomi ve matematik alanında önemli bir akademik merkez haline gelmiştir. Orta Çağ'da, Harran Üniversitesi, felsefe ve astronomi başta olmak üzere birçok bilim dalında önemli çalışmaların yapıldığı bir okul olarak ün kazanmıştır. Burada Aristo'nun öğretileri de okutulmuş ve ünlü bilim insanları bu bölgede yetişmiştir. Harran'da eğitim gören bilim insanları, İslam dünyasına büyük katkılar sağlamıştır. Harran, konik biçimli kerpiç evleriyle ünlüdür. Bu evler, yörenin çöl iklimine uygun şekilde tasarlanmış olup, yazın serin, kışın ise sıcak tutma özelliğine sahiptir. Bu benzersiz mimari yapılar, Harran’ın en önemli simgelerindendir. Ayrıca, Harran Kalesi ve Emeviler Dönemi’nden kalma Ulu Cami'nin kalıntıları da tarihe ışık tutar. Harran, Sümerlerden itibaren Ay Tanrısı Sin’e adanmış bir dini merkez olarak önem kazanmıştır. Bu nedenle, Pagan dönemine ait tapınak kalıntıları hala görülebilir. Ayrıca, Harran’ın İbrahim peygamberin doğduğu yer olduğuna inanılır ve bu, Harran’ın dini açıdan kutsal kabul edilmesine sebep olmuştur. RUMKALE Rumkale, Gaziantep ve Şanlıurfa sınırında, Fırat Nehri'nin kıyısında stratejik bir konumda yer alır. Eski dönemlerde askeri ve dini bir merkez olarak kullanılan Rumkale, tarih boyunca birçok medeniyetin eline geçmiştir. Asur, Pers, Roma ve Bizans dönemlerinde önemli bir askeri nokta olan bu kale, Haçlı Seferleri sırasında da kullanılmıştır. Rumkale, doğal savunma avantajlarıyla dikkat çeker. Fırat Nehri’nin ortasında yer alan yüksek kayalıklara inşa edilmiş olan kale, doğu ve batı dünyasını birbirine bağlayan önemli bir geçiş noktasıydı. Ayrıca, Bizans İmparatorluğu döneminde bir piskoposluk merkezi olarak dini açıdan da büyük önem taşımıştır. Bugün büyük bir kısmı baraj gölü altında kalan Rumkale, antik dönemin izlerini su altındaki yapılarıyla barındırmaktadır. Su altındaki manastır kalıntıları, mağaralar ve Roma dönemine ait su yolları, burada yapılan arkeolojik araştırmalarla gün yüzüne çıkmıştır. Ziyaretçiler, bu batık yapıları teknelerle gezebilir ve bölgenin mistik atmosferini keşfedebilirler. EDESSA (ŞANLIURFA) Bugünkü Şanlıurfa olarak bilinen Edessa, tarihin en eski şehirlerinden biri olup, “Peygamberler Şehri” olarak adlandırılır. Tarihi M.Ö. 4. yüzyıla kadar uzanan Edessa, Süryani, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerinde önemli bir merkez olmuştur. İslam’ın yayılmasıyla birlikte ise Urfa, İslam coğrafyasının önemli merkezlerinden biri haline gelmiştir. Edessa’nın en bilinen simgelerinden biri olan Balıklı Göl, İslam inancına göre Hz. İbrahim’in Nemrut tarafından ateşe atıldığı yer olarak kabul edilir. Rivayete göre, ateş suya dönüşmüş ve Hz. İbrahim’in düştüğü yer bugün Balıklı Göl olarak bilinmektedir. Göl çevresindeki kutsal atmosfer, hem yerli hem de yabancı turistler için önemli bir cazibe merkezi oluşturur. Edessa, Süryani kültürü ve inanç sistemi açısından da büyük bir öneme sahiptir. Süryani Hristiyanlar için önemli bir dini merkez olan Urfa, ayrıca Ermeni ve Arap topluluklarının da tarihi boyunca yerleşim yeri olmuştur. Tarihi Urfa Kalesi, eski surlar, ve mağaralar Edessa’nın tarih boyunca sahip olduğu zengin kültürel mirası gözler önüne sermektedir. HASANKEYF Hasankeyf, Batman ilinde, Dicle Nehri kıyısında bulunan ve 12.000 yıllık tarihi ile dünyanın en eski yerleşim yerlerinden biridir. Roma, Bizans, Artuklu ve Osmanlı dönemlerinde önemli bir yerleşim alanı olan Hasankeyf, 2019 yılında tamamlanan Ilısu Barajı nedeniyle büyük oranda sular altında kalmıştır. Hasankeyf’in en belirgin özelliği, doğal kayalıklar üzerine inşa edilen kale ve mağaralarıdır. Hasankeyf Kalesi, Roma döneminde inşa edilmiş ve bölgeyi düşman saldırılarından korumak için kullanılmıştır. Mağaralar ise insanlar tarafından binlerce yıl boyunca ev, kilise ve depo olarak kullanılmıştır. Bu mağaralar, tarihi boyunca insan yaşamının nasıl şekillendiğini gösteren önemli arkeolojik verilere sahiptir. Hasankeyf, tarihi boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Özellikle Artuklular döneminde bölge, bilim ve sanatın merkezi haline gelmiştir. Tarihi köprü, El-Rızk Camii, Sultan Süleyman Camii ve Zeynel Bey Türbesi gibi yapılar, bu dönemin izlerini taşır. Bu yapılar, baraj yapımı sırasında koruma altına alınarak taşınmış ve Hasankeyf Kültürel Parkı’nda yeniden inşa edilmiştir. Baraj sularının yükselmesiyle birlikte Hasankeyf’in büyük bir kısmı sular altında kalmış olsa da, bölgedeki tarihi eserlerin birçoğu taşınarak koruma altına alınmıştır. Bu durum, hem yerel halk hem de tarihçiler arasında büyük bir tartışma yaratmış, Hasankeyf’in sular altında kalması büyük bir kültürel kayıp olarak nitelendirilmiştir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi, insanlık tarihinin derin izlerini taşıyan ve kültürel mirasın en önemli örneklerini barındıran bir coğrafyadır. Dara’dan, Göbeklitepe’ye, Nemrut’tan Zeugma’ya, Harran’ın bilim dünyasına katkılarından Hasankeyf’in sular altındaki tarihine, Rumkale’nin stratejik konumundan Edessa’nın dini merkez olmasına kadar bu kadim şehirler, geçmişin kapılarını aralıyor ve tarih severlere eşsiz bir yolculuk sunuyor. Bu kentler, ziyaretçilerine sadece birer turistik destinasyon değil, aynı zamanda insanlık tarihinin köklerine doğru bir keşif sunuyor. Kaynak: Güneydoğu Ekspres

Nemrut’un zirvesinde her yıl binlerce kişi güneşin doğuşunu izliyor Haber

Nemrut’un zirvesinde her yıl binlerce kişi güneşin doğuşunu izliyor

UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesinde yer alan Nemrut Dağı her yıl binlerce turisti ağırlıyor. ‘Güneşin en güzel doğup battığı yer’ olarak bilinen 2206 metre yükseklikteki Nemrut Dağı zirvesindeki devasa heykelleri görmek için yerli ve yabancı binlerce turist geliyor. Gün doğumu ve gün batımında zirveye tırmanan turistler, güneşin o şeşiz güzelliğini izliyor. Nemrut Dağı’na gelen yerli ve yabancı turist sayısı 6 Şubat 2023 depremlerinde ciddi oranda düştü. Yıllık 250 bine yakın turistin ziyaret ettiği Nemrut Dağı’nı 2023 yılında sadece 45 bin kişi ziyaret etti. Kısa sürede toparlanan turizm sektörü 2024 yılında yeniden canlı günlerine kavuştu. Adıyaman’da turizm sektörünü canlandırmak ve çeşitlendirmek için Kommagene Canlandırma Projesi’yle 9 ayrı merkezde çeşitli çalışmalar yapılıyor. Gelen turistlerle ilgili bilgi veren Adıyaman İl kültür ve Turizm Müdürü Mehmet Yelken, “6 Şubat depreminden sonra ciddi anlamda bir azalma söz konusu oldu. Fakat bir önceki yıllarda 250 bin iken ziyaretçi sayısı maalesef depremden sonra 45 bin ve şuan ciddi anlamda bir ivme yakalamış gitmekteyiz. Kommagene Canlandırma Projesi adı altında birçok projemiz mevcut. 2025 yılı için 9 ayrı karşılama merkezinde motokamp, kamp ve kampink için alternatif turizm destinasyonları düşünüyoruz. Aynı şekilde bu 9 adet karşılama merkezi içerisinde rafting, kanyon ve farklı turizm çeşitliliği düşünmekteyiz. Yaşanılan depremden hemen bir yıl sonra 200 bin ziyaretçi sayısını bulmak aslında mevcut potansiyelimizde ile fena değil. Ancak tabi ki bu asla bizim hedefimiz değil. Çok daha yüksek potansiyelimizle çok daha yüksek noktalara geleceğimizi düşünüyoruz” dedi. Nemrut Dağına gelen turistler ise, “Ülkemizin bu güzelliklerini burada yaşamak istiyoruz. Sadece dünyada değil, bizim ülkemizde böyle güzel manzaraları, güzel anları yaşamakla mutlu oluruz” diye konuştu.  

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.