Hava Durumu

#Anadolu

TOURISMJOURNAL - Anadolu haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Anadolu haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

SunExpress, Türk Turizminin Yükselen Yıldızı Haber

SunExpress, Türk Turizminin Yükselen Yıldızı

Türk Hava Yolları ve Lufthansa'nın ortaklığındaki SunExpress, hızla büyümeye devam ediyor. 2024 yılında koltuk kapasitesini yüzde 19 artıran ve uçuş ağına 28 yeni rota ekleyen havayolu, yıl sonuna kadar 15 milyon yolcuya ulaşmayı hedefliyor. Aralık itibarıyla 14 milyonu aşkın yolcu taşıyan SunExpress, şimdiden 2023'teki toplam yolcu sayısını geçmiş durumda. SunExpress CEO’su Max Kownatzki, 2025 yazı için yapılan erken rezervasyonlarda yüzde 30 artış gözlemlendiğini belirtti. Filolarını 2025’te 85, 2035’te ise 166 uçağa çıkaracaklarını vurgulayan Kownatzki, uçuş ağını genişleterek Türkiye'yi Avrupa'nın dört bir yanına bağlamaya devam edeceklerini söyledi. TÜRKİYE, SADECE YAZ TATİLİNDE DEĞİL YIL BOYU CAZİBE MERKEZİ OLACAK SunExpress, Türkiye'nin turizmdeki hedeflerine paralel olarak yalnızca yaz tatili destinasyonu değil, her mevsim ilgi gören bir cazibe merkezi olmasını amaçlıyor. Bu vizyon doğrultusunda, turizmde sürdürülebilir kalkınmayı destekleyen projelere odaklanıyor. CEO Max Kownatzki, Türkiye'nin tarih, kültür, gastronomi ve spor alanlarındaki zenginliklerinin tanıtılmasına öncelik verdiklerini vurguluyor. Kownatzki, "Türkiye, keşfedilmeyi bekleyen gizli hazineleriyle her mevsim farklı deneyimler sunan bir turizm merkezi. Bu şekilde, sadece yaz tatili için değil, yıl boyu cazibe merkezi haline gelmesi için var gücümüzle çalışıyoruz" diyor. SunExpress, 2025 yılı itibarıyla filosunu 85 uçağa çıkararak kapasitesini artıracak. Yeni rotalarla Almanca konuşulan ülkelerden (DACH bölgesi) Türkiye'ye en fazla sayıda direkt uçuş sunmaya devam edecek. Ayrıca, Birleşik Krallık'taki uçuş noktalarını 9'dan 11'e çıkararak bu pazardaki talebi karşılamayı hedefine koyacak. SUNEXPRESS, FİLOSUNU 2035’E KADAR 166 UÇAĞA ÇIKARACAK SunExpress, 2035'e kadar filosunu iki katından fazla büyüterek 166 uçağa çıkarmayı planlıyor. Bu büyüme, Boeing ile yapılan 132 uçaklık sipariş anlaşmasıyla destekleniyor. Şirket, 2025'te 85, 2028'de 100, 2033'te 150 uçağa ulaşacak şekilde planlama yapıyor. Kapasite artışı, Türkiye'nin turizm destinasyonlarını ve Anadolu'nun farklı şehirlerini Avrupa’ya bağlamayı hedefliyor. Bu büyüme sürecinde yalnızca uçak yatırımlarına değil, aynı zamanda insan kaynağına ve çalışan gelişimine de odaklanılıyor. 2025 yılına kadar yaklaşık 800 yeni istihdam sağlanması planlanıyor. SunExpress’in "Çoklu Pilot Lisansı Programı" ile 2018'den bu yana genç pilotlar yetiştiriliyor. Eğitim masraflarının şirket tarafından karşılandığı program sayesinde yaklaşık 200 genç pilot olarak sektöre kazandırıldı. Önümüzdeki 5 yıl içinde 130 kişinin daha programa dahil edilmesi hedefleniyor. SÜRDÜRÜLEBİLİRLİKTE ÖRNEK PROJELER Sürdürülebilirlik, SunExpress'in öncelikli stratejileri arasında yer alıyor. Şirket, karbon emisyonunu azaltan modern uçaklara yatırım yaparken, operasyonel süreçleri de dijitalleştiriyor. SunExpress, Boeing 737 MAX uçaklarının filoya eklenmesiyle, karbon ayak izini düşürmeyi hedefliyor. Bunun yanı sıra, Boeing 737-800 uçaklarında "VCT Finlet" kanatçık teknolojisi kullanılarak karbon salınımının yıllık 6 milyon kilogram azaltılması planlanıyor. Bir diğer yenilikçi adım ise uçak bakım ve onarım süreçlerinin dijitalleştirilmesi oldu. Kâğıt kullanımı bırakılarak, bakım ihtiyaçları mobil uygulama üzerinden anlık olarak izlenip yönetiliyor. Bu sistem, operasyonel verimliliği artırırken çevreye olan etkiyi de en aza indiriyor. "ÇEŞİTLİLİK VE KAPSAYICILIK KOMİTESİ" İLE CİNSİYET EŞİTLİĞİNE DESTEK SunExpress, kapsayıcılık ve çeşitliliğe önem veren bir iş kültürü oluşturmayı hedefliyor. Bu kapsamda, Türk havacılık sektöründe bir ilk olan "Çeşitlilik ve Kapsayıcılık Komitesi" kuruldu. Ayrıca, şirket, IATA'nın 25by2025 girişimine de katılarak, kadın çalışan oranını artırmayı ve havacılıkta cinsiyet eşitliği farkındalığını yükseltmeyi amaçlıyor. SunExpress'te 35 ülkeden 4 binin üzerinde çalışan bulunuyor. Çalışanların kariyer gelişimine odaklanılan şirket, yöneticilik pozisyonlarında kadın temsiliyetini artırmak için özel eğitim programları düzenliyor. İŞ BİRLİĞİNİ GÜÇLENDİREN "JOB TASTING" PROJESİ SunExpress, ekipler arası iletişimi güçlendirmek için "Job Tasting" adını verdiği yenilikçi bir proje yürütüyor. Bu proje kapsamında, çalışanlar şirketin farklı birimlerinde bir gün geçirerek, o departmanın iş süreçlerini yerinde deneyimliyor. Örneğin, bir kabin memuru, bir günlüğüne ekip planlamasında görev alabilirken, bir pilot, bir günlüğüne yer hizmetlerinde çalışarak müşteriyle doğrudan iletişimde bulunabiliyor. CEO Max Kownatzki de bu programa katılarak ekiplerin deneyimlerini bire bir gözlemliyor. Bu uygulama, iş birimlerinin birbirini daha iyi anlamasına, iş süreçlerinin iyileştirilmesine ve çalışanların farklı perspektifler kazanmasına katkı sağlıyor. MAX KOWNATZKİ: "GÖKYÜZÜ TUTKUMU TAKİP ETTİM" SunExpress CEO'su Max Kownatzki'nin kariyeri, havacılık sektörüne duyduğu tutku ile şekillenmiş. Qantas Airways, Eurowings Europe ve Lufthansa Grubu'ndaki çeşitli görevlerinin ardından 2020 yılında SunExpress'in CEO’su olan Kownatzki'nin, gökyüzü tutkusu, akademik hayatta da devam etti. Kownatzki, ticari pilot lisansının yanı sıra hava yolu stratejileri üzerine doktora yaptı. "Gökyüzü tutkumu takip ederek, bir hava yolu şirketini yönetme ve bizzat uçma fırsatı buldum" diyen Kownatzki, havacılık sektörü kadar spor tutkunu biri. Türkiye'de geçirdiği zamanın büyük kısmında golf, tenis, koşu ve doğa yürüyüşü yapmayı seviyor. Antalya’nın golf tesislerini sık sık ziyaret eden CEO, Türkiye'nin spor turizmi açısından da önemli bir potansiyele sahip olduğunu vurguluyor.

CHP'li Aygun, Tekirdağ’daki Ulaşım Sorunlarını Gündeme Getirdi Haber

CHP'li Aygun, Tekirdağ’daki Ulaşım Sorunlarını Gündeme Getirdi

CHP Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun, TBMM’de Tekirdağ’daki ulaşım sorunlarını dile getirdiği konuşmasında, "Havalimanı var, ama uçuş yok. Oda başkanlarımız yolcu garantisi verdiler, ama mevcut tur şirketi uçmak istemiyor. Çözüm bekliyoruz" dedi. Aygun, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın 2025 yılı bütçe görüşmelerinde Tekirdağ’daki havalimanı sıkıntısı odaklı bir konuşma gerçekleştirdi. İktidarın daha önce verdiği "Çorlu Havalimanı'nı Atatürk Havalimanı yapıyoruz, Türkiye’nin her yerine uçacaksınız" sözünü yerine getirmediğine işaret eden Aygun, “Havalimanı var, ama uçuş yok” diyerek çözüm talep etti. Aygun, Tekirdağ’ın Türkiye’nin en çok vergi veren sekiz ili arasında yer aldığını belirterek, hizmet alımında merkezi bütçenin son kısmında olmasının Tekirdağ halkına adaletsizlik olduğunu söyledi. Çorlu Havalimanı’nın adı değişse de uçak seferlerinin olmadığını belirten Aygun, "Oda başkanlarımız yüzde 60’lık garantiyi sağlıyor, ama uçak seferi yok" dedi. Tekirdağ’daki ulaşım sıkıntılarının sadece havalimanı ile sınırlı kalmadığını ifade eden Aygun, Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi’nin Süleymanpaşa’dan Muratlı’ya bir otogar inşa ettiğini, ancak Karayolları Genel Müdürlüğü’nün otogara göbek yapma izni vermediğini kaydederek duruma isyan etti. HIZLI TREN HATTI GÜNDEMİ Aygun, Halkalı’dan Edirne’ye hızlı tren hattının tamamlanamaması nedeniyle Tekirdağ halkının hızlı tren hizmetinden yararlanamadığını belirtti. Ayrıca, Çorlu, Süleymanpaşa ve diğer ilçelerin hızlı tren bağlantılarının da bir an önce gündeme alınması gerektiğini ifade etti. YAT LİMANI TADİLATI Tekirdağ’daki yat limanı sıkıntılarına da değinen Aygun, Tekirdağ Yat Limanı’nın mendireğinin yıkıldığını ve limanın kiraya verilmesi sürecinde yaşanan sorunları aktardı. "Büyükşehir mahkemeyi kazandı ve Millî Emlak’tan geri aldı yeri. Şimdi soruyoruz: Bu bizim yat limanı ne olacak?" diye sordu. KARAYOLU SORUNLARI Yollarla ilgili de sıkıntılar yaşandığını belirten Aygun, Süleymanpaşa’dan Kınalı’ya kadar kavşaklardaki trafik sıkışıklığını gündeme getirdi. Malkara’dan Kınalı’ya kadar otobanın ne zaman biteceğini sorarak, kavşaklarda çevre düzenlemesi ve ağaç dikimi gibi basit çözümlerin hayata geçirilmesini istedi. Aygun, ayrıca Trakya'daki telefon ve internet sorunlarına dikkat çekerek, "Uçmakdere’de internet yok, telefonlar çekmiyor" ifadelerini kullandı. "BALO PROJESİ, BALON ÇIKTI" Son olarak, Anadolu sanayicisinin ürünlerini Avrupa'ya demiryoluyla taşıyacak BALO projesinin hayal olduğunu söyleyen Aygun, "O NEGMAR’ın gemisi şu anda CEYPORT’ta çürüyor. Orada Tekirdağ’ın görüntüsünü bozuyor. BALO Projesi’ni gelip burada ballandırdınız, anlattınız; BALO balon çıktı" diyerek, Tekirdağ’daki projelere yönelik eleştirilerini sürdürdü.

Türkiye’de Bir İlk: Dijital İskelet ve Fosil Arşivi Haber

Türkiye’de Bir İlk: Dijital İskelet ve Fosil Arşivi

Dijital teknolojilerin hızla ilerlemesi, antropoloji ve arkeoloji gibi bilim dallarında büyük değişimler yaratıyor. Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi (MAKÜ) Antropoloji Bölümü Fiziki Antropoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Ahmet İhsan Aytek, bu dönüşüme öncülük ederek 3 boyutlu tarama teknolojilerini kullanarak fosil ve iskeletlerin dijital ortama aktarılmasını sağlayacaklarını belirtti. Yaklaşık 7 bin insan kemiği ve 10 binden fazla hayvan iskeleti dijital ortama taşınarak bilim dünyasıyla paylaşılacak. ÜÇ BOYUTLU TARAMA İLE DAHA FAZLA VERİ Doç. Dr. Aytek, geleneksel metotların yanı sıra üç boyutlu taramalarla kemiklerin detaylı analiz edileceğini, hastalıkların ve türlerin daha iyi tanımlanabileceğini söyledi. Bu dijitalleştirme sayesinde hem bilimsel yayınlara daha kapsamlı veri sağlanacak hem de uluslararası bilim camiası, Anadolu’nun tarihi ve arkeolojik zenginliklerine kolayca erişebilecek. ANADOLU’NUN TARİHİ DİJİTALLEŞİYOR Proje kapsamında sadece iskeletler değil, hastalıklar ve patolojik örnekler de üç boyutlu taramalarla arşivlenecek. Bazı örneklerin dünyada ilk kez kayıt altına alınacağını belirten Aytek, dijital arşivleme sürecinin uzun vadede tamamlanacağını ifade etti. Aytek, "Dijital arşivde de amacımız, uzun vadede elimizdeki bütün tanımlanabilir iskeletleri ve fosilleri dijital ortama aktarıp üç boyutlu taramalarını yapıp bir web sitesi vasıtasıyla dünyaya açmak. Uzun vadede tarayarak bilimsel çalışmasını gerçekleştirdiğimiz, yayınını yaptığımız bütün malzemeleri uluslararası bilim camiasına açacağız" dedi. BİLİM DÜNYASINA ÖNEMLİ KATKILAR Projenin temel hedeflerinden biri, Anadolu’nun tarihi zenginliklerinin uluslararası bilim dünyasında daha fazla tanınmasını sağlamak. Aytek, "İsteyen herkes bu malzemelere online olarak ulaşıp üç boyutlu görüntüleri indirip kendi çalışmalarında karşılaştırma materyali olarak kullanabilecek. Böylelikle hem bilime önemli bir katkımız olacak. Hem de bizim malzemelerimizin, Anadolu’nun malzemelerinin önemli yayınlarda kullanılarak daha fazla bilinir olmasını sağlamak amacındayız" dedi. Yüksek lisans öğrencisi Aybüke Yeşilada da bu projede yer alarak üç boyutlu modelleme ve arşivleme süreçlerini geliştirecek. Yaklaşık 30 farklı arkeolojik alandan toplanan iskeletler ve fosiller, dijital arşivin temelini oluşturacak. Bu koleksiyonun büyüklüğüne dikkat çeken Aytek, gelecekte arkeolojik alanlarda bulunan yeni materyallerin de dijitalleştirilerek projeye dahil edileceğini belirtti. Proje tamamlandığında, hem arkeologlar hem de antropologlar için eşsiz bir kaynak oluşturulacak. Anadolu’nun tarihi zenginliklerini dijital ortamda sergileyecek bu arşiv, geçmişe ışık tutarak bilim dünyasına büyük katkılar sunacak.

Türkiye'nin Tarihe Kapı Açan Kültür Rotaları Haber

Türkiye'nin Tarihe Kapı Açan Kültür Rotaları

Türkiye’nin dört bir yanına yayılan kültür rotaları, ziyaretçilere benzersiz bir tarih ve kültür yolculuğu sunuyor. Her köşesi farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış bu rotalar, açık hava müzesi gibi geçmişle günümüzü birleştiriyor. FRİG YOLU Frig Yolu, antik dönemde Friglerin hüküm sürdüğü, günümüzde ise Ankara, Afyonkarahisar, Eskişehir ve Kütahya arasında uzanan bir bölgeyi kapsıyor. Bu rota, Frig eserlerini görmek isteyenler için oluşturulmuş ve uluslararası standartlarda işaretlenmiş yürüyüş ve bisiklet yollarından oluşuyor. Toplam uzunluğu yaklaşık 506 kilometre olan Frig Yolu, Gordion (Polatlı, Ankara), Seydiler (Afyonkarahisar) ve Yenice Çiftliği (Ahmetoluğu Köyü, Kütahya) olmak üzere üç farklı noktadan başlayarak Frig vadilerine ilerliyor ve Friglerin merkezi kabul edilen Yazılıkaya’da birleşiyor. Ana parkurların yanı sıra, rotada bağlantı yolları ve alternatif güzergahlar da yer alıyor. TARİHİ YARIMADA İstanbul’un tarihi zenginlikleri ve kültürel mirasıyla öne çıkan en önemli turistik destinasyonlarından biri olan Tarihi Yarımada, şehrin kalbinde yer alıyor. Bizans, Roma ve Osmanlı İmparatorluklarına ev sahipliği yapan bu bölge, Ayasofya, Topkapı Sarayı ve Sultanahmet Camisi gibi ikonik yapılarıyla geçmişin izlerini günümüze taşıyor. Tarihi Yarımada, ziyaretçilere bu büyük imparatorlukların merkezlerinde yaşamın nasıl olduğunu hissettirirken, geleneksel çarşıları, dar sokakları ve otantik atmosferiyle de unutulmaz bir deneyim sunuyor. MEZOPOTAMYA KÜLTÜR ROTALARI Mardin, tarihi zenginlikleriyle olduğu kadar kendine has atmosferi ve konukseverliğiyle de unutulmaz bir kültür deneyimi sunuyor. Mezopotamya kültür rotaları üzerinde yer alan Mardin, adeta büyüleyici bir açık hava müzesi gibi. Bölge, Mezopotamya’nın zengin tarihini ve benzersiz kültürel mirasını barındırıyor. Şehrin tarihi taş yapıları, dar sokakları ve dokusu, geçmiş uygarlıkların izlerini taşıyarak ziyaretçileri zamanda bir yolculuğa çıkarıyor. Mardin çevresindeki antik yerleşimler, kaleler ve manastırlar, bölgenin dini ve kültürel geçmişine ışık tutmak isteyenler için çeşitli keşif fırsatları sunuyor. EFELER YOLU İzmir’in Bornova ilçesinden başlayan Efeler Yolu, Nif Dağı ve Bozdağ sıradağlarını aşıp Kiraz’ın yaylalarından geçerek Aydın’ın sıradağlarına uzanıyor ve Efes Selçuk’ta Meryem Ana’da son buluyor. 500 kilometrelik bu rota, 28 etap boyunca efe ve zeybek kültürünü yansıtan köyleri, yaylaları ve doğal patikaları birbirine bağlıyor. İzmir, Manisa ve Aydın illerindeki Bornova, Kemalpaşa, Bayındır, Turgutlu, Ödemiş, Alaşehir, Nazilli gibi birçok ilçeyle etkileşim halinde olan yol, efe kültürünün derin izlerini günümüze taşıyor. 2023 yılında Green Destinations'ın "Top 100 Stories" listesinde yer alarak uluslararası alanda da dikkat çeken Efeler Yolu, doğal güzellikleri ve kültürel zenginlikleriyle benzersiz bir deneyim sunuyor. KAPADOKYA Kapadokya, büyüleyici doğal güzelliklerinin yanı sıra, kayalara oyulmuş tarihi yeraltı şehirleriyle de dikkat çekiyor. Derinkuyu ve Kaymaklı gibi yeraltı şehirleri, bölge sakinleri tarafından savunma amaçlı inşa edilmiş ve uzun yıllar boyunca kullanılmış alanlar. Bu şehirler, ziyaretçilere antik dönemlerin gizemli atmosferinde bir yolculuk yapma imkanı sunuyor. Türkiye’nin kültür rotaları arasında önemli bir yere sahip olan Kapadokya, hem tarihi hem de doğal zenginlikleriyle benzersiz bir keşif deneyimi sunuyor. Bölgenin simgesi olan peribacaları ise mistik bir atmosfer yaratarak ziyaretçileri görsel bir şölenle karşılıyor. Her yıl binlerce kişinin akın ettiği Kapadokya, unutulmaz anılarla dolu bir destinasyon olarak öne çıkıyor. LİKYA YOLU Likya Yolu, Olympos, Phaselis ve Myra gibi antik şehirlerin kalıntılarını barındıran tarihi bir güzergah sunuyor. Bu eşsiz rota, ziyaretçilerini antik kalıntılar, tarihi kentler ve büyüleyici doğal güzelliklerle çevrili bir maceraya davet ediyor. Likya medeniyetinin izlerini günümüze taşıyan antik kentler, tarih ve kültür meraklılarına geçmişin izlerini keşfetme olanağı sağlıyor. Yürüyüş yolu boyunca, nefes kesen kanyonlar, zeytinlikler ve Akdeniz’in masmavi kıyıları eşlik ederek unutulmaz bir deneyim sunuyor. HİTİT YOLU Çorum’un zengin tarihi ve kültürel mirasını keşfetmek isteyenler için Hitit Yolu, antik Hitit İmparatorluğu’nun izlerini takip eden benzersiz bir rota sunuyor. Bu yol, Çorum’daki önemli arkeolojik alanları birleştirerek Anadolu’nun derin tarihine ışık tutuyor. Alacahöyük ve Hattuşaş gibi antik şehirler, Hitit medeniyetinin zirvesini temsil ederken, ziyaretçilere geçmişin ihtişamını yakından görme fırsatı sağlıyor. Hitit İmparatorluğu’nun başkenti olan ve UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Hattuşaş, yolculuğun en dikkat çekici duraklarından biri olarak öne çıkıyor.

Anadolu Turizminde Yeni Hikâye, Büyük Potansiyel Haber

Anadolu Turizminde Yeni Hikâye, Büyük Potansiyel

Bu yıl dördüncü kez düzenlenen Turizm Yatırım Forumu, sektöre yön veren 1000 katılımcıyı ve 26 paneli bir araya getirdi. Turizmin paydaşları, forum sayesinde B2B görüşmeler ve uygulamalar üzerinden iş yapma fırsatı yakaladı. YENİ BİR TURİZM HİKÂYESİ Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği (TTYD) Başkanı Oya Narin, forumun sonuçlarını değerlendirerek Türkiye’nin yeni bir turizm hikâyesine ihtiyaç duyduğunu belirtti. "Dünya yatırımcısı ile dünya finans piyasalarında Türk paydaşlarını bir araya getirmek, rutin olarak bilgi alışverişi yapmak, iş birlikleri yapmak bizi başka bir yere taşıyacak. Çünkü dünyadaki turizmin boyutu çok büyük" dedi. Turizm yatırımcılarının, sektörde yeni bir plan oluşturulması talebi olduğunu vurgulayan Narin, "Önümüzdeki 20-30 senelik dönemi yeniden planlamalıyız. En azından 2050’ye kadar turizm planları yapmalıyız. Birinci turizm planı 1980 ile 2000 arasında yapılmıştı. Ayrıca tanıtımda Turizm Geliştirme Ajansı’nın başlaması ile atak yapılarak turizm başka bir yere geldi. Şimdi üçüncü bir döneme geçiyoruz. Küresel turizm, hacmini 9,5 trilyon dolardan 15 trilyon dolara çıkaracak ve 423 milyon insanı istihdam edecek. Bizim payımız şuan 60 milyar dolar. Bizim o döneme kadar ligin üst kısmında kalma mecburiyetimiz var" açıklamasında bulundu. Kamu ve özel sektörün iş birliğiyle İkinci Turizm Şurası’nın rehber alınması gerektiğini ekledi. ANADOLU’NUN ZENGİN POTANSİYELİ Anadolu’nun turizm açısından büyük bir potansiyel taşıdığını ifade eden Narin, bu bölgedeki yatak kapasitesinin artırılması ve turizm koridorlarının oluşturulması gerektiğini belirtti. Ayrıca sermaye piyasalarının turizme sıcak baktığını ve sektörün yüksek verimlilik sunduğunu söyledi. Narin, "İç turizm geçen sene 8.8 milyar dolara ulaştı. Bu yıl yüzde 50’lere yakın bir büyüme gösterdi. Anadolu’yu adım adım herkes geziyor. Kars treni gibi önemli ürünlerimiz var" dedi. TÜRK TURİZM MARKALARININ YÜKSELME ZAMANI TTYD Başkanı Narin, Türk turizm markalarının yurt dışında Türkiye’yi temsil etmesinin önemine dikkat çekerek, "Artık bayrağımızı başka ülkelerde dalgalandırma zamanı geldi. THY bizi dünyanın her yerine taşıyor. ABD otelciliği, Pan America ile dünyaya yayıldı. Neden bizim de dünya genelinde otellerimiz olmasın. Üçüncü turizm planı bir an önce devreye girmeli" ifadelerini kullandı.

Septimius Severus Heykel Başı Danimarka'dan Türkiye’ye Dönüyor Haber

Septimius Severus Heykel Başı Danimarka'dan Türkiye’ye Dönüyor

ANKARA (İHA) - Burdur Boubon Antik Kenti kökenli Roma İmparatoru Septimius Severus’a ait bronz heykel başı, Danimarka’nın NY Carlsberg Glyptotek Müzesi’nden Türkiye’ye iade ediliyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın diplomatik ve bilimsel çalışmaları sayesinde gerçekleşen iade, Anadolu’nun kültürel mirasının korunmasında önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. BOUBON ANTİK KENTİ VE ESERİN HİKAYESİ Roma İmparatorluğu döneminden izler taşıyan Boubon Antik Kenti, Burdur’un kültürel zenginliklerinden biri. MS 193-211 yıllarında hüküm süren Roma İmparatoru Septimius Severus’a ait heykel başı, 1960’lı yıllarda Boubon Antik Kenti’nde yapılan yasa dışı kazılar sırasında yurt dışına götürüldü. 1970’te sanat simsarı Robert Hecht Jr. tarafından Danimarka’daki Glyptotek Müzesi’ne satılan eser, müzede bulunan gövdesiyle birleştirildi. Türk bilim insanı Prof. Dr. Jale İnan’ın yaptığı araştırmalar ve yayımladığı çalışmalar, eserin iadesinde kritik bir rol oynadı. Heykel başı, Roma sanatının detaylara verdiği önemi ve liderlik sembollerini yansıtan nadir eserlerden biri olarak değerlendiriliyor. ABD’DEN DAHA ÖNCE DÖNEN ESERLER Boubon Antik Kenti’nden kaçırılan eserlerin yalnızca Avrupa’ya değil, Amerika Birleşik Devletleri’ne de gönderildiği bilinen bir gerçek. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Manhattan Bölge Savcılığı ile yaptığı iş birliği sonucu, Lucius Verus, Septimius Severus, Genç İmparator ve Giyimli Kadın heykelleri gibi birçok eseri daha önce Türkiye’ye kazandırmıştı. Danimarka’dan iade edilen bu eser, Boubon Antik Kenti’nin kültürel bütünlüğünü sağlama yolunda bir başka önemli adım olarak öne çıkıyor. DİPLOMATİK İADE SÜRECİ Heykel başının iadesi, Kopenhag Türkiye Büyükelçiliği ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın sağladığı belgeler ve bilimsel kanıtlar doğrultusunda, Glyptotek Müzesi’nin etik değerlere dayalı kararıyla mümkün oldu. Müze Müdürü Gertrud Hvidberg-Hansen, "Kaçak kazılarla elde edilen bu eserin ait olduğu topraklara dönmesi, müzecilik ilkeleri ve etik değerler açısından önemli bir adımdır" ifadelerini kullandı. Bunun yanı sıra, Boubon kökenli eserlerle birlikte Pisidia Bölgesi’ne ait Düver pişmiş toprak levhalarının da Türkiye’ye iadesi gerçekleştirilecek. KÜLTÜREL MİRASIN KORUNMASINDA YENİ BAŞARI Septimius Severus heykel başının iadesi, 2024 yılı itibarıyla Türkiye’ye kazandırılan eser sayısını 94’e çıkardı. 2018-2024 yılları arasında toplamda 7 bin 898 eser, 2002-2024 yılları arasında ise 12 bin 213 eser Türkiye’ye geri getirildi. Boubon Antik Kenti kökenli heykel başı, kısa süre içinde Türkiye’de sergilenmeye başlanacak ve Anadolu’nun zengin kültürel mirasını ziyaretçilere sunacak.

Lystra Antik Kenti gün yüzüne çıkıyor Haber

Lystra Antik Kenti gün yüzüne çıkıyor

Sadece Konya ve Anadolu tarihi için değil, dünya, dinler ve hristiyanlık tarihinin en önemli kentlerinden biri olan Lystra Antik Kenti'nde kazı çalışmaları başladı. Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, NEÜ Rektörü Prof. Dr. Cem Zorlu ve Meram Belediye Başkanı Mustafa Kavuş, yüz elli yıldır dünyanın önde gelen tarihçilerinin ve arkeologlarının sonuçlarını merakla beklediği kazı alanında incelemelerde bulundu. Roma döneminde önemli bir koloni kenti olarak kurulan Lystra Antik Kenti kazıları başladı. Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, Necmettin Erbakan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cem Zorlu ve Meram Belediye Başkanı Mustafa Kavuş, dünya tarihindeki öneminin yanı sıra Aziz Pavlus'un ziyaretiyle dinler ve Hristiyanlık tarihi için de önemli bir merkez haline gelen kentte başlatılan kazı çalışmalarını yerinde incelediler. Tarihi zenginliğinin yanı sıra adının İncil'de geçmesinden dolayı Hristiyanlar için özel öneme sahip olan Lystra Antik Kenti kazılarını yürüten ekipten bilgi alan Başkan Altay, Prof. Dr. Zorlu ve Başkan Kavuş, kazıların kısa zaman önce başlamasına rağmen çıkan değerli eserler karşısında hayranlıklarını dile getirdiler. “Lystra, Anadolu, dünya ve dinler tarihinin en önemli kentlerinden biri” Meram'ın güneyinde Hatunsaray bölgesinde bulunan Lystra Antik Kenti resimlerinin daha kimse görmemesine rağmen dünyanın pek çok müzesinin duvarlarını süslediğini ifade eden Meram Belediye Başkanı Mustafa Kavuş, bu sebeple burada yürütülen kazı çalışmalarının Anadolu ve Dünya tarihi açısından önemli bir çalışma olduğuna vurgu yaptı. Kazı çalışmalarının Konya Büyükşehir Belediyesi, Necmettin Erbakan Üniversitesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Meram Belediyesi ve Müze Müdürlüğü ile birlikte yürütüldüğünü ifade eden Başkan Kavuş, “Kazı çalışmalarını, 45 kişiden oluşan üç ayrı ekip, üç ayrı noktada yürütüyor. Höyük halindeyken bile pek çok insanın ziyaret ettiği bir antik kenttir Lystra. Kazılarla eserler gün yüzüne çıktıkça pek çok turistin buraya akın edeceğini biliyoruz. Tarihe ışık tutmakla birlikte turizmi olabildiğince canlandırma hedefindeyiz. Lystra ile birlikte Kilistra, Karahüyük ve Şükran kazıları düşünüldüğünde Konya'nın tam anlamıyla bir turizm cazibe merkezi olacak, şehrin turizmden aldığı pay katlayacak” diye konuştu. “Dünya bu kazıyı bekliyordu, hamdolsun bize nasip oldu” Açıklamasında, Lystra Antik Kenti çalışmalarının Necmettin Erbakan Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü’nün yaptığı önemli kazılardan biri olduğunu belirten Necmettin Erbakan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cem Zorlu, kentin açığa çıkmasıyla şehrin tarih ve turizmine önemli katkı sunacağının altını çizdi. Lystra’nin dünya ve Anadolu tarihi açısından önemli bir nokta olduğunu belirten Prof. Dr. Zorlu, antik kentin yüz elli yıldır tarihçilerin ve arkeologların cazibe merkezi olduğunu belirtti. Tarihçiler ve arkeologların burası için defalarca teşebbüste bulunduğunu hatırlatan Prof. Dr. Zorlu; “Ancak, kazı bize nasip oldu. Emeği geçen, destek veren herkese teşekkür ediyorum. Lystra, önemli ve güzel bir dayanışmanın ürünü ve eseri olacak. Kısa zaman içinde ciddi bir turizm canlılığı ve turist akını olacağını düşünüyoruz. Kazılar başlayalı çok kısa zaman oldu ama önemli eserler ortaya çıktı. Bu çok daha fazlasının çıkacağının alametidir. Lystra, dünya, dinler ve Hristiyanlık tarihi açısından önemli bir destinasyon olacak. Bu değerli çalışma için tüm paydaşlarımıza teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu. “Hedefimiz Konya'yı bir turizm kenti haline getirmek” 10 bin yıldır yaşamın ve şehirciliğin devam ettiği Konya'nın, dünyanın ender yerleşim yerlerinden biri olduğuna vurgu yapan Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, Çatalhüyük ile başlayan yolculuğun Konya'yı önemli yerleşim merkezlerinden biri haline getirdiğini belirtti. Bu noktada şehri öne çıkaran pek çok tarihi kent ve alanın olduğunun altını çizen Başkan Altay, Lystra Antik Kenti'nin de bunlardan biri olduğunu söyledi. Alanda yapılan kazı çalışmalarının daha yeni olmasına rağmen çıkan eserlerin tarih ve turizm adına umut verici olduğunu kaydeden Başkan Altay, açıklamasında şu görüşlere yer verdi: “Hedefimiz, Konya'yı bir turizm şehri haline getirmek. İnsanlar için artık kültür turizmi de çok önemli. Bu manada Selçuklu Dar-ül Mülk'ü ve Mevlana Şehri olması hasebiyle Konya her yıl milyonlarca turisti ağırlıyor. Ancak biz, yeni destinasyonlarla ziyaretçilerimizin konaklayacakları gün sayısını artırmayı, şehrin ekonomisine katkı sunmayı hedefliyoruz. Bu hedef için dünya arkeoloji camiasının çok iyi bildiği bu kenti de açığa çıkarma gayretindeyiz. Konya Modeli Belediyecilik anlayışının bir sonucu olan kurumlar arası işbirliğinin en güzel şekilde ortaya konduğu çalışmalardan biri de bu kazı çalışmaları oldu. Gerek burası için destek veren tüm kurumlara gerekse burada azimle kazı yapan tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.” Başkan Altay, Rektör Prof. Dr. Zorlu ve Başkan Kavuş, açıklamalarının ardından alanda çıkarılan eserleri incelediler. Heyet, Lystra Antik Kenti kazı başkanı Necmettin Erbakan Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. İlker Mete Mimiroğlundan çalışmalar hakkında bilgi aldı.

Rüşvet Anadolu'ya uğramadı Haber

Rüşvet Anadolu'ya uğramadı

Kayseri tarihini 6 bin yıl önceye dayandıran arkeolojik bulgu ve belgelerin gün ışığına çıkarıldığı ve 'Anadolu tarihinin başladığı yer' olarak bilinen Kültepe Kaniş-Karum Ören Yeri'nde bulunan tabletler, özellikle dönemin ticari hayatı hakkında bilgiler veriyor. Kültepe-Kaniş-Karum Ören Yeri Kazı Başkanı Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu, "Şimdiye kadar okunan tabletler ışığında herhangi bir şekilde burada illegal diyebileceğimiz bir hususa rastlanmadı. Özellikle rüşvet konusunda bir kayıt yok" dedi. Kayseri-Sivas kara yolu üzerinde bulunan Kültepe-Kaniş-Karum Ören Yeri'nde Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu başkanlığındaki kazı çalışmaları Kültür ve Turizm Bakanlığı öncülüğünde ve Kayseri Büyükşehir Belediyesi'nin destekleriyle devam ederken, elde edilen bulgular tarihe ışık tutuyor. 6 bin yıllık köklü geçmişi olan Kültepe Kaniş-Karum Ören Yeri'nde kazı çalışmaları 76. yılına girerken, Kazı Başkanı Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu; yapılan tüm işlemlerin kayıt altına alındığı Kültepe'de illegal bir hususa rastlanmadığını söyledi. Bulunan tabletlerin büyük bir kısmının okunduğunu ve bununla birlikte rüşvet de dahil illegal bir durumla karşılaşmadıklarını ifade eden Prof. Dr. Kulakoğlu, "Yaklaşık 20 binden fazla tablet Kültepe kazılarında bulundu. Bunlar başta Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi olmak üzere İstanbul ve Kayseri müzelerinde sergileniyor. Bunların büyükçe bir kısmı okundu ve yayınlandı. Şimdiye kadar okunan tabletler ışığında herhangi bir şekilde burada illegal diyebileceğimiz bir hususa rastlanmadı. Özellikle rüşvet konusunda bir kayıt yok. Tabii ki krallar veya gelen yönetimler, buraya gelen tüccarın güvenliğini sağlamakla sorumlu, bunu yapmak zorunda. Bunun karşılığında da kral gelecek tüccarlardan, mallardan zaten vergi alıyor. Bu nedenle tüccarın krala rüşvet vermesine gerek yok. Vergisini ödediği zaman görevini yerine getirmiş, kral da alacağını almış oluyor. Kral da aldığı vergilerle muhakkak şehre katkıda bulunuyor, yazılı belgelerden öğrendiğimiz kadarıyla. Dolayısıyla rüşvet diye bir şey söz konusu değil. Bir de işin doğası gereği yapılan tüm işlemler; kervanın yürümeye başlamasından, yolda harcanan paraya kadar kayıt altına alındığı için krala rüşvet durumda olsalardı bunu da yazarlardı. Dolayısıyla şimdiye kadar elde edilen verilerde yazılmadığına göre herhangi bir illegal bir husus olmamış" diye konuştu.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.