Hava Durumu

#Anadolu

TOURISMJOURNAL - Anadolu haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Anadolu haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Lystra Antik Kenti gün yüzüne çıkıyor Haber

Lystra Antik Kenti gün yüzüne çıkıyor

Sadece Konya ve Anadolu tarihi için değil, dünya, dinler ve hristiyanlık tarihinin en önemli kentlerinden biri olan Lystra Antik Kenti'nde kazı çalışmaları başladı. Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, NEÜ Rektörü Prof. Dr. Cem Zorlu ve Meram Belediye Başkanı Mustafa Kavuş, yüz elli yıldır dünyanın önde gelen tarihçilerinin ve arkeologlarının sonuçlarını merakla beklediği kazı alanında incelemelerde bulundu. Roma döneminde önemli bir koloni kenti olarak kurulan Lystra Antik Kenti kazıları başladı. Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, Necmettin Erbakan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cem Zorlu ve Meram Belediye Başkanı Mustafa Kavuş, dünya tarihindeki öneminin yanı sıra Aziz Pavlus'un ziyaretiyle dinler ve Hristiyanlık tarihi için de önemli bir merkez haline gelen kentte başlatılan kazı çalışmalarını yerinde incelediler. Tarihi zenginliğinin yanı sıra adının İncil'de geçmesinden dolayı Hristiyanlar için özel öneme sahip olan Lystra Antik Kenti kazılarını yürüten ekipten bilgi alan Başkan Altay, Prof. Dr. Zorlu ve Başkan Kavuş, kazıların kısa zaman önce başlamasına rağmen çıkan değerli eserler karşısında hayranlıklarını dile getirdiler. “Lystra, Anadolu, dünya ve dinler tarihinin en önemli kentlerinden biri” Meram'ın güneyinde Hatunsaray bölgesinde bulunan Lystra Antik Kenti resimlerinin daha kimse görmemesine rağmen dünyanın pek çok müzesinin duvarlarını süslediğini ifade eden Meram Belediye Başkanı Mustafa Kavuş, bu sebeple burada yürütülen kazı çalışmalarının Anadolu ve Dünya tarihi açısından önemli bir çalışma olduğuna vurgu yaptı. Kazı çalışmalarının Konya Büyükşehir Belediyesi, Necmettin Erbakan Üniversitesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Meram Belediyesi ve Müze Müdürlüğü ile birlikte yürütüldüğünü ifade eden Başkan Kavuş, “Kazı çalışmalarını, 45 kişiden oluşan üç ayrı ekip, üç ayrı noktada yürütüyor. Höyük halindeyken bile pek çok insanın ziyaret ettiği bir antik kenttir Lystra. Kazılarla eserler gün yüzüne çıktıkça pek çok turistin buraya akın edeceğini biliyoruz. Tarihe ışık tutmakla birlikte turizmi olabildiğince canlandırma hedefindeyiz. Lystra ile birlikte Kilistra, Karahüyük ve Şükran kazıları düşünüldüğünde Konya'nın tam anlamıyla bir turizm cazibe merkezi olacak, şehrin turizmden aldığı pay katlayacak” diye konuştu. “Dünya bu kazıyı bekliyordu, hamdolsun bize nasip oldu” Açıklamasında, Lystra Antik Kenti çalışmalarının Necmettin Erbakan Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü’nün yaptığı önemli kazılardan biri olduğunu belirten Necmettin Erbakan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cem Zorlu, kentin açığa çıkmasıyla şehrin tarih ve turizmine önemli katkı sunacağının altını çizdi. Lystra’nin dünya ve Anadolu tarihi açısından önemli bir nokta olduğunu belirten Prof. Dr. Zorlu, antik kentin yüz elli yıldır tarihçilerin ve arkeologların cazibe merkezi olduğunu belirtti. Tarihçiler ve arkeologların burası için defalarca teşebbüste bulunduğunu hatırlatan Prof. Dr. Zorlu; “Ancak, kazı bize nasip oldu. Emeği geçen, destek veren herkese teşekkür ediyorum. Lystra, önemli ve güzel bir dayanışmanın ürünü ve eseri olacak. Kısa zaman içinde ciddi bir turizm canlılığı ve turist akını olacağını düşünüyoruz. Kazılar başlayalı çok kısa zaman oldu ama önemli eserler ortaya çıktı. Bu çok daha fazlasının çıkacağının alametidir. Lystra, dünya, dinler ve Hristiyanlık tarihi açısından önemli bir destinasyon olacak. Bu değerli çalışma için tüm paydaşlarımıza teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu. “Hedefimiz Konya'yı bir turizm kenti haline getirmek” 10 bin yıldır yaşamın ve şehirciliğin devam ettiği Konya'nın, dünyanın ender yerleşim yerlerinden biri olduğuna vurgu yapan Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, Çatalhüyük ile başlayan yolculuğun Konya'yı önemli yerleşim merkezlerinden biri haline getirdiğini belirtti. Bu noktada şehri öne çıkaran pek çok tarihi kent ve alanın olduğunun altını çizen Başkan Altay, Lystra Antik Kenti'nin de bunlardan biri olduğunu söyledi. Alanda yapılan kazı çalışmalarının daha yeni olmasına rağmen çıkan eserlerin tarih ve turizm adına umut verici olduğunu kaydeden Başkan Altay, açıklamasında şu görüşlere yer verdi: “Hedefimiz, Konya'yı bir turizm şehri haline getirmek. İnsanlar için artık kültür turizmi de çok önemli. Bu manada Selçuklu Dar-ül Mülk'ü ve Mevlana Şehri olması hasebiyle Konya her yıl milyonlarca turisti ağırlıyor. Ancak biz, yeni destinasyonlarla ziyaretçilerimizin konaklayacakları gün sayısını artırmayı, şehrin ekonomisine katkı sunmayı hedefliyoruz. Bu hedef için dünya arkeoloji camiasının çok iyi bildiği bu kenti de açığa çıkarma gayretindeyiz. Konya Modeli Belediyecilik anlayışının bir sonucu olan kurumlar arası işbirliğinin en güzel şekilde ortaya konduğu çalışmalardan biri de bu kazı çalışmaları oldu. Gerek burası için destek veren tüm kurumlara gerekse burada azimle kazı yapan tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.” Başkan Altay, Rektör Prof. Dr. Zorlu ve Başkan Kavuş, açıklamalarının ardından alanda çıkarılan eserleri incelediler. Heyet, Lystra Antik Kenti kazı başkanı Necmettin Erbakan Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. İlker Mete Mimiroğlundan çalışmalar hakkında bilgi aldı.

Rüşvet Anadolu'ya uğramadı Haber

Rüşvet Anadolu'ya uğramadı

Kayseri tarihini 6 bin yıl önceye dayandıran arkeolojik bulgu ve belgelerin gün ışığına çıkarıldığı ve 'Anadolu tarihinin başladığı yer' olarak bilinen Kültepe Kaniş-Karum Ören Yeri'nde bulunan tabletler, özellikle dönemin ticari hayatı hakkında bilgiler veriyor. Kültepe-Kaniş-Karum Ören Yeri Kazı Başkanı Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu, "Şimdiye kadar okunan tabletler ışığında herhangi bir şekilde burada illegal diyebileceğimiz bir hususa rastlanmadı. Özellikle rüşvet konusunda bir kayıt yok" dedi. Kayseri-Sivas kara yolu üzerinde bulunan Kültepe-Kaniş-Karum Ören Yeri'nde Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu başkanlığındaki kazı çalışmaları Kültür ve Turizm Bakanlığı öncülüğünde ve Kayseri Büyükşehir Belediyesi'nin destekleriyle devam ederken, elde edilen bulgular tarihe ışık tutuyor. 6 bin yıllık köklü geçmişi olan Kültepe Kaniş-Karum Ören Yeri'nde kazı çalışmaları 76. yılına girerken, Kazı Başkanı Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu; yapılan tüm işlemlerin kayıt altına alındığı Kültepe'de illegal bir hususa rastlanmadığını söyledi. Bulunan tabletlerin büyük bir kısmının okunduğunu ve bununla birlikte rüşvet de dahil illegal bir durumla karşılaşmadıklarını ifade eden Prof. Dr. Kulakoğlu, "Yaklaşık 20 binden fazla tablet Kültepe kazılarında bulundu. Bunlar başta Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi olmak üzere İstanbul ve Kayseri müzelerinde sergileniyor. Bunların büyükçe bir kısmı okundu ve yayınlandı. Şimdiye kadar okunan tabletler ışığında herhangi bir şekilde burada illegal diyebileceğimiz bir hususa rastlanmadı. Özellikle rüşvet konusunda bir kayıt yok. Tabii ki krallar veya gelen yönetimler, buraya gelen tüccarın güvenliğini sağlamakla sorumlu, bunu yapmak zorunda. Bunun karşılığında da kral gelecek tüccarlardan, mallardan zaten vergi alıyor. Bu nedenle tüccarın krala rüşvet vermesine gerek yok. Vergisini ödediği zaman görevini yerine getirmiş, kral da alacağını almış oluyor. Kral da aldığı vergilerle muhakkak şehre katkıda bulunuyor, yazılı belgelerden öğrendiğimiz kadarıyla. Dolayısıyla rüşvet diye bir şey söz konusu değil. Bir de işin doğası gereği yapılan tüm işlemler; kervanın yürümeye başlamasından, yolda harcanan paraya kadar kayıt altına alındığı için krala rüşvet durumda olsalardı bunu da yazarlardı. Dolayısıyla şimdiye kadar elde edilen verilerde yazılmadığına göre herhangi bir illegal bir husus olmamış" diye konuştu.

Anadolu'da ilk şirket 15 kilo altınla kurulmuş Haber

Anadolu'da ilk şirket 15 kilo altınla kurulmuş

Kayseri tarihini 6 bin yıl önceye dayandıran arkeolojik bulgu ve belgelerin gün ışığına çıkarıldığı ve 'Anadolu tarihinin başladığı yer' olarak bilinen Kültepe Kaniş-Karum Ören Yeri'nde bulunan tabletler, özellikle dönemin ticari hayatı hakkında bilgiler veriyor. Kültepe-Kaniş-Karum Ören Yeri Kazı Başkanı Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu, Anadolu'da ilk şirketin yaklaşık 4 bin yıl önce 12 kişi tarafından 15 kilo altınla kurulduğunu söyledi. Kayseri-Sivas karayolu üzerinde bulunan Kültepe-Kaniş-Karum Ören Yeri'nde Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu başkanlığındaki kazı çalışmaları Kültür ve Turizm Bakanlığı öncülüğünde ve Kayseri Büyükşehir Belediyesi'nin destekleriyle devam ederken, elde edilen bulgular tarihe ışık tutuyor. 6 bin yıllık köklü geçmişi olan Kültepe Kaniş-Karum Ören Yeri'nde kazı çalışmaları 75 yıldır aralıksız devam ederken, Kazı Başkanı Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu; bu güne dek 20 binden fazla çivi yazılı tabletlerin bulunduğunu ifade etti. Tabletlerin çoğunun ticari amaçlı olduğunu ve o dönem bütün faaliyetlerin kayıt altına alındığını aktaran Prof. Dr. Kulakoğlu, "Kültepe'de milattan önce 2 bin, günümüzden 4 bin yıl öncesine ait evlerde, evlerdeki arşivler içerisinde 20 binden fazla çivi yazılı tablet bulundu. Bu tabletlerin büyük bir kısmı okundu, en azından içeriği hakkında bilgi sahibiyiz. Kültepe'de tabletlerin bu kadar çok bulunmasının sebebi aslında ticaret. Yani para ile ilgili yapılan her işlem kayıt altına alınmış. Asur'dan çıkan kervanın yolda harcadığından başlayarak buraya gelişi, buradan başka şehirlere gidişi sırasında harcanan her şey yazılı olarak günümüze kadar ulaşmış. Ayrıca burada olan insanların birbirleriyle olan alacak verecek ilişkisi de kayıt altına alınmış ve şahitler huzurunda bunlar tutulmuş. Burası çok hareketli bir şehir, günümüzden 4 bin yıl öncesinde metropolitan bir şehir. Yaklaşık 30 bin ile 50 bin arasında insanın yaşadığı bir yer burası. Gayet doğal olarak da çok farklı konular bir araya geliyor. Bu işler arasında önemli olan ticareti aktivitelerin de iyi bir şekilde belgelenmesi ve belgelendikten sonra esas olarak bizim en çok dikkatimizi çeken hususlardan bir tanesi" dedi. 12 kişi bir araya gelerek 15 kilo altın ile Anadolu'da ilk şirketi kurdu Çıkan tabletlerdeki elde edilen bilgilerde Anadolu'da kurulan ilk şirketin 15 kilo altınlık bir sermaye ile kurulduğunun anlaşıldığını aktaran Prof. Dr. Kulakoğlu, bu şirketin 12 ortağı olduğunu belirtti. Kulakoğlu, "Bu işlemler sırasında kuruşuna kadar hesap tutacak şekilde maddi işlemler kaydedilmiş. Para etmeyen hiçbir işlem kaydedilmemiş. Buradaki belgelerin yüzde 99'u para ile ilgili. Tabi ki bu parayla ilgili konuların içeriğindeki bazı hallerde sosyal hayatı da öğreniyoruz. Evlilik kontratlarından, boşanmadan, mirastan, noterlik belgelerine kadar her şey var. Bunlar arasında ilginç olanlardan bir tanesi şirketlerin kurulmasıyla ilgili. Malum burası ticaret şehri. Ticaret yapılacak ve bu işi de usulüne göre yapacaklar, kayıt altına alınması gerekiyor. Gördüğümüz tabletler içindeki şirketlerin kurulmasına ilişkin çok ilginç bilgiler var. Kayseri Müzesi'nde sergilenen bir tablette; yaklaşık olarak 15 kilo altın ile kurulmuş bir şirketten bahsediyor. 12 kişi bir araya geliyor, herkes farklı farklı oranlarda altın vererek şirketin ortağı haline geliyor. Bu şirket sermayesini Amur İştar isimli tüccar 12 sene boyunca işletecek. Kârın 3'te 1'i alıkonulacak, 3'te 1'i paylaşılacak şeklinde yürüyecek prosedür burada tayin edilmiş. Burada günü dolmadan şirket sermayesine koyduğu payı geri almak istediğiniz zaman 1 kilo altın yerine size yaklaşık 4 kilo gümüş verilecek. Aslında sermayeni günü gelmeden çekersen zarar etmiş oluyorsun. Yani 12 yıl gibi uzun bir süre sermayenin yerinde kalması garanti altına alınıyor. Bütün bu tabletteki konunun tamamı en sonunda 'şahitler huzurunda' şeklinde mühür basılarak imzalanıyor. Burada çıkan tabletler milattan önce 1950'li yıllardan sonraki dönemlere tarihlenen tabletler. Anadolu'da yazının ilk başladığı dönemdir. Doğal olarak da Anadolu'daki ilk şirketin beyan edilmesi, bir anlamda şirket senedidir. Anadolu'da ilk defa burada karşımıza çıkıyor" diye konuştu.

Anadolu'da 4 bin yıl önceki meslekler Haber

Anadolu'da 4 bin yıl önceki meslekler

Kayseri tarihini 6 bin yıl önceye dayandıran arkeolojik bulgu ve belgelerin gün ışığına çıkarıldığı ve 'Anadolu tarihini başlatan yer' olarak bilinen Kültepe Kaniş-Karum Ören Yeri'nde bulunan tabletler, dönemin meslekleri hakkında da bilgiler veriyor. Kültepe Kazı Başkanı Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu; 4 bin yıl önceki mesleklerin günümüzde görülebilecek meslekler olduğunu kaydederek; "Bugün aklınıza gelen her türlü meslekle ilgili sorumlu kişi var. İşçilerin başı, yağ üretiminden sorumlu kişilerin başı, tahıl üretiminden sorumlu insanlar, askerlerin başı, kapıcıların başı, çamaşırcı, marangozu, çömlekçi, aşçı, berber, rahip, dokumacı, kayıkçı, inşaat ustası, rehber, hancı ve müzisyenler de var" dedi. Kayseri-Sivas karayolu üzerinde bulunan Kültepe-Kaniş-Karum Ören Yeri'nde Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu başkanlığındaki kazı çalışmaları Kültür ve Turizm Bakanlığı öncülüğünde ve Kayseri Büyükşehir Belediyesi'nin destekleriyle devam ederken, elde edilen bulgular tarihe ışık tutuyor. 6 bin yıllık köklü geçmişi olan Kültepe Kaniş-Karum Ören Yeri'nde kazı çalışmaları 75 yıldır aralıksız devam ederken, Kazı Başkanı Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu; kazılarda yaklaşık 23 bin 500 civarında tablet ele geçirildiğini söyledi. Kültepe'nin 'Anadolu tarihini başlatan yer' olarak bilindiğini ifade eden Prof. Dr. Kulakoğlu; "Kültepe'de çıkan tabletler bildiğiniz gibi daha çok ticari içeriğe sahip belgeler. Bunlar; yapılan her türlü işlemi kayıt altına almışlar, yapılan ödemeler, alınan paralar, verilen mallar gibi aklınıza gelebilecek bugün herhangi bir şirket muhasebesinde bulunabilecek tüm kayıtlar tutulmuş. Bunlar çivi yazısı ile kil tabletlere kaydedilmiş. Gerektiği zaman da bunlar arşivlerde saklanmış. Kazılarda yaklaşık 23 bin 500 civarında tablet ele geçirildi. Bu tabletlerin okunduğu kadarıyla birçoğu tamamen ticari işlevlerle ilgili. Bunların yanında bazı hallerde sosyal konulara ilişkin belgeler de denk gelmekte. Bunlar arasında Kültepe için 'Anadolu tarihini başlatan yer' olarak biliyoruz" dedi. Kazılarda bulunan tabletlerden bazılarının dönemin meslekleri ile ilgili de bilgiler verdiğini söyleyen Kulakoğlu, günümüzde akla gelebilecek mesleklerin 4 bin yıl önce de var olduğunu aktardı. Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu; "Gerçekten de bizim buradaki tabletlerle başlayan tarihi kapsam içerisinde uluslararası antlaşmalardan tutun da kral isimlerine kadar birçok belgeyi bu tabletlerde yakalayabiliyoruz. Bunlar arasında Anadolu için ilginç olan konulardan bir tanesi; net bir şekilde bir devlet olmanın, merkezi yönetim olmanın şartlarını gösteren belgeler de var. Bunlar hukuki belgeler, mahkeme kararları ya da sarayda görev yapan bürokratlar. Bürokrasi; devlet olmanın da vazgeçilmez öğesidir. Dolayısıyla Kültepe'de bulunan tabletlerden anlaşıldığı kadarıyla en az 50 civarında bürokrat isimlerinin geçtiği metinler var. Bu metinlerde hem sarayda görevli insanların unvanlarını öğreniyoruz, hem de bu dönemde yapılan mesleklerle ilgili de bilgi sahibi oluyoruz. Bunlar üst düzey bürokrat var, bunun yanında belli alanlardan sorumlu bürokratlar var. Örneğin şehir kapılarından sorumlu bürokrat var, aynı şekilde pazarcılar amiri olarak adlandırabileceğimiz unvana rastlıyoruz. 50'ye yakın unvan metinlerde geçmiş. Bunların yanında büyük bürokrat olarak olmasa da yine belli meslek gruplarının amiri diyebileceğimiz; sığır bakıcıların başı, oduncular ve keresteciler başı, baş asacı, harmanlardan sorumlu memur, depolar amiri, silahçılar başı, meyve bahçelerinden sorumlu memur, tellallar, bahçıvanlar, sofracılar gibi bugün aklınıza gelen her türlü meslekle ilgili sorumlu kişi var. İşçilerin başı, yağ üretiminden sorumlu kişilerin başı, tahıl üretiminden sorumlu insanlar, askerlerin başı, kapıcıların başı, çamaşırcı, marangozu, çömlekçi, aşçı, berber, rahip, dokumacı, kayıkçı, inşaat ustası, rehber, hancı ve müzisyenler de var. Neredeyse bugün modern toplumda görebileceğimiz tüm meslek ve bürokratları 4 bin yıl önceki Kültepe tabletlerinde yakalayabiliyoruz" ifadelerini kullandı.

Merak edip geliyorlar ancak göremeden geri dönüyorlar Haber

Merak edip geliyorlar ancak göremeden geri dönüyorlar

Trabzon’un Maçka ilçesindeki Anadolu'nun ilk manastırları arasında gösterilen ve Hazreti Yahya'ya atfen inşa edildiği belirtilen Vazelon Manastırı'nı merak edip gelenler doğru düzgün yolu bile olmayan manastırı göremeden geri dönmek zorunda kalıyor. Türkiye’de inanç turizminde önemli eserlerin bulunduğu Trabzon’un Maçka ilçesinde Kiremitli mahallesi sınırları içinde ormanlık ve sarp bir arazide yer alan Vazelon Manastırı turizme kazandırılmayı bekliyor. Yapım tarihi M.S 270 ve 317 tarihleri arasına dayanan ve yaklaşık 100 yıldır terk edilmiş şekilde bulunan manastırı ziyaret etmek için gelen İshak Emir, "Buraya gelirken bayağı heyecanlandık, Sümela Manastırı aklımızda olan bir yer, ona benzer şekilde görebilir miyiz diye düşündük. Ama maalesef gördüğünüz gibi patika yolu dahil yok. Araç yolu çok kötü. Aslında böyle bir yapı biraz daha bakımlı olsa, tadilat yapılsa bence çok turist çekebilir. Yanına kadar çıkamadık. Patika yoldan gitmeyi denedik ama gidemedik, çok zor. Ancak uzaktan gördüğümüz kadarıyla müthiş görünüyor. Kayaların üzerine yapılmış, kolay yapılacak bir yapı değil, çok enteresan bir yapı. Oraya kadar insanlar rahat çıkabilse çok insanın rağbet edip buraya geleceğini düşünüyorum. Buraya gelen yol düzeltilebilir, çok kaliteli bir asfalt olmasa bile araçların rahat gidip geleceği bir yol olabilir. Yoldan manastıra düzgün bir patika yapılabilir" dedi. Vazelon Manastırı'nı görmek için geldiklerini belirten Zehra Emir ise "Yolda bayağı zorlandık gelirken. Normalde burada manastıra çıkan bir patika yol varmış sanırım. Çünkü şelalenin yanından biraz tırmandığımızda patika yola benzer bir yol gördük ama yol gerçekten kötü, ulaşamadık manastıra kadar. Gönül ister ki restore edilmiş olsun, içerisini görelim ancak yanına kadar çıkmaya cesaret edemedik açıkçası. İnternetten baktığım görüntülerine yakından bakabilmek isterdim gelmişken ama sadece buradan bakabildiğimiz kadar gördük" diye konuştu. Tarihi hakkında çok az bilginin bulunduğu Vazelon Manastırı 4. kattan oluşurken, en üst kısmına inşa edilen kilisenin duvarlarında günümüze ulaşan freskler bulunuyor.

Betonla kaplanan tarihi hamama neşter Haber

Betonla kaplanan tarihi hamama neşter

Anadolu'da kurulan ilk 4 Mevlevihaneden biri olduğu belirtilen 768 yıllık Antalya Mevlevihanesi'nin bahçesindeki tarihi hamam, beton kütlelerinden arındırılıp aslına uygun restore edilerek ziyarete açılacak. Osmanlı ve Selçuklu Dönemine ait 2 kapısı bulunan hamamdaki çalışmaların 1 yıl içinde tamamlanması planlanıyor. Kaleiçi'nde bulunan Antalya Mevlevihanesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Antalya Valiliği iş birliğiyle 2 yılda restore edilerek, 2018 yılında kapılarını yeniden ziyaretçilere açtı. Selçuklu Devleti sultanlarından Alaaddin Keykubat tarafından 1255 yılında yaptırılan Antalya Mevlevihanesi, kültür ve sanat merkezi olarak kullanılıyor ve Mevlevilikle ilgili çeşitli bilgilerle eşyalar sergileniyor. Yerleşke içinde yer alan ve iki bölümden oluşan 55 metrekarelik tarihi hamamda ise restorasyon çalışmaları talimatını Antalya Valisi Hulusi Şahin verdi. Hamamın iki bölümüne 1960 ve 1965 yıllarında dökülen betonların kaldırılması için çalışmalar başladı. Uzmanlar hamamın orijinal bölümlerine ulaşmak için titiz bir beton kaldırma çalışması yapıyor. Beton ve mermer bölümleri kaldırma çalışmalarının yüzde 40'ı tamamlanırken, betonla kaplı kubbe için ise özel bir çalışma yürütülecek. 1 yıl içinde tamamlanması planlanan çalışmaların yaklaşık 1 milyon 800 bin TL'ye mal olması bekleniyor. Aslına uygun şekilde tedavi edici yöntemlerinde uygulanacağı hamamı, Mevlevihane'ye gelenler ziyaret edebilecek. 6 yıl önce ziyarete açılan Mevlevihane’nin bahçesindeki hamam kısmında ise herhangi bir çalışma başlatılmadığını dile getiren Karabayram, “Hamam yapısına da Valimiz Hulusi Şahin sahip çıktı. Şu anda onun himayelerinde burada çok ciddi bir çalışma yürütülüyor. Hamam yapısına baktığınız zaman Selçuklu dönemine kadar gittiğini görüyoruz. Ön taraftaki kapı Osmanlı döneminde açılmış. Gizli bulunan kapı ise daha sonra bizim kazı sonucu 2017 yılında ortaya çıkardığımız ama bir müdahale edemediğimiz kapıda Selçuklu döneminden gelen gerçek kapıdır. Şimdi her iki kapıya yönelik de bir restoran çalışması yapılıyor. Çünkü bir kapı Osmanlı dönemine ait, bir Kapı Selçuklu’ya ait her iki dönemin de izlerini taşıyor” diye konuştu. "İçi de betonla kaplanmış" Mevlevihane hamam yapısının 1960 ve 1966 yılında çok ciddi bir beton kütleye mahkum edildiğinin altını çizen Karabayram, “Çünkü burada çok ciddi bir beton uygulama yapılıyor. İçerideki beton kütlelerinin yüzde 40’ını temizledik. Ama bu çok ciddi hummalı bir süreç. Titizlikle yürütülmesi lazım. Yapının hemen arkasında yer alan özel sıva harçlar önünüze çıktı ve bunlarla ilgili tedbirleri alıyoruz ve o dönem sıvalarını korumak istiyoruz. O dönemden gelen bir sıvanın üzerine yeni bir sıva tabakası yaparak yaşatamazsınız o dönemi. Ancak o dönemden gelen sıvayı belli konservatif işlemler yaparak, koruyarak yaşatmanız daha uygun olur. Çünkü burası bir hamam yapısı olarak kullanılmayacak. Ve burası gene bir sergi alanı gibi kullanılması planlanıyor. Gelen ziyaretçi burayı da ziyaret edip çıkabilecek” diye konuştu. "Tedavi edici yöntemler" Hamamın içinde Selçuklu dönemine ait duvarda büyük bir kalp figürünün yer aldığını ifade eden Karabayram, “Çok önemli bir veri ve değer. Antalya Valiliği olarak burada da bir konservatif işlemle konservasyonunu yaparak, pasif koruma işlemlerini gerçekleştirerek daha doğrusu restorasyonda yeni bir gelişme yaşanıyor tedavi edici yöntem. Biz bu tür yapılarda da restorasyonun en önemli ilkelerinden biri olan tedavi bir yöntemle bu kart figürünü koruyup gelecek nesillere taşımayı planlıyoruz” dedi. "Kubbe betonla kaplanmış" Hamamın Selçuklu döneminde belirli yerlerini kaybettiğini ve eklentiler yapıldığını aktaran Karabayram, “Ama hamamımızdaki şu an en büyük problem ve restorasyon ilkelerinde bizi en çok zorlayan konulardan biri çok ciddi bir beton kütlesinin olmasıdır. Kubbe kısmındaki betonun alınmasını istiyoruz. Oradaki betonu alırsak kubbe zarar görebilir. Şimdi bunun üzerine bir çalışma yapmayı planlıyoruz. Yani belki ikinci etaba kalacak, belki onu farklı bir şekilde değerlendireceğiz. Kubbenin üzerinde kilolarca yüklü bir beton kütle var, bunu aldığınız zaman altta bir orijinal tabaka var. Yani o dönemden gelen bir kubbe yapısı var. Bu kubbe yapısı zarar görmesi durumunda yapımız için kötü olabilir. Bilimsel heyet marifetiyle kubbeyi tekrar inceleyeceğiz, ne yapılabileceğine karar verilecek. Ama ana hedefimiz kubbeyi de beton kütleden kurtarmak olacak” ifadelerine yer verdi. Karabayram, 2 bölümden oluşan hamamın yaklaşık 55 metrekarelik bir alanı kapladığını belirtti. "7 ayda çalışmaların yüzde 80'i bitecek" Yapının küçük ama iş kütlesinin büyük olduğuna değinen Karabayram, “2023-2024 bütçesi hamamın 1 milyon 800 bin TL’lik bir bütçe ayrıldı. İlk yedi ay içinde hamamın yüzde 80’ini tamamlamayı hedefliyoruz. Bu yıl bitmeyebilir, çünkü hamam yapısında çok ciddi bir beton kütle var. Bunun bölüm bölüm aşama aşama alınması lazım. Ve hamamın geçmişten bugüne gelen izlerinin de geleceğe yapacağımız çalışmanın titiz bir şekilde yürümesi gerekiyor” ifadelerine yer verdi.

Huykesen Kilisesi, turizme kazandırılmayı bekliyor Haber

Huykesen Kilisesi, turizme kazandırılmayı bekliyor

Anadolu'da inşa edildiği düşünülen ilk kiliselerden olduğu düşünülen Huykesen Kilisesi, inanç turizmine kazandırılmayı bekliyor. Sivas kent merkezine bağlı Çelebiler köyü yakınlarında bulunan ve farklı yapısıyla dikkat çeken Huykesen Kilisesinin Anadolu’da inşa edilmiş en erken kutsal mekanlardan biri olduğu düşünülüyor. Kilise hakkında bilgi veren Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdal Eser, kilisenin birçok medeniyet döneminde kullanıldığını belirterek, “Huykesen Kilisesi, Sivas’a oldukça yakın. Yamaçta güzel de bir görüntüsü var. Bana göre Anadolu’da inşa edilmiş en erken kutsal mekânlardan birisi. Orada değerlendirmelere göre iki evre var. İlk evre ‘Sunak’ olduğu yönünde. Antik dönem içerisinde yaşayan kişilerin bir tanrıya sunum yaptıkları bir yer. Roma ve Bizans döneminde kullanıma devam ettiği anlaşılıyor. Büyük ihtimalle Bizans dönemi içerisinde duvar ekleniyor. Oraya gittiğimizde klasik anlamda bir ibadethane yapısıyla karşılaşmıyoruz. Orası bir açık alan kilisesi. Bu bölgedeki en erken tarihli açık kiliselerden birisi” dedi. "Bu kilise ile Sivas’a turist çekmek mümkün" Huykesen Kilisesi’nin Sivas’ın tanıtımına katkı sunabilecek bir yapı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Eser, “Turizm trafiğine kazandırılması gerçekten çok önemli. Sivas’a havayolu ile gelen misafirlerin hepsi yapıyı fark ediyorlar. Sunak ve açık hava kilisesi olması kullanılarak Sivas’ın tanıtılması ve gezilebilecek noktaların artırılması mümkün. İnanç turizmi 1990’lı yıllarda konuşulmaya başlandı. Bu konudan faydalanan ve çok misafir kabul eden illerimiz var. Şanlıurfa, İzmir, Konya gibi yerlere çok sayıda turist geliyor. Sivas; bu kentlerin hepsini geçebilecek yerlere ve hikayelere sahip” diye konuştu.

Anadolu’nun En Büyük 500 Şirketi: Zirvede Hangi Şirketler Var? Haber

Anadolu’nun En Büyük 500 Şirketi: Zirvede Hangi Şirketler Var?

Ekonomist Dergisi’nin üç büyük kent dışında Türkiye’deki üretimin nabzını tutan ‘Anadolu’nun En Büyük 500 Şirketi’ araştırması, bu yıl 20. yaşını kutluyor.  İlk kez 2004’te yayınlanan araştırma, 2000’lerin başında ‘Anadolu Kaplanları’ diye tanımlanan, sonraki yıllarda ise Türkiye’nin üretim, ihracat ve istihdamında payını giderek artıran Anadolu kentlerindeki şirketleri mercek altına alıyor.  Bu yıl Tosyalı Holding iştiraki Tosçelik, 2013’ten bu yana sekizinci kez liderlik koltuğuna oturmayı başardı. Şirket son yedi yıldır listemizin zirvesinde bulunuyor. Listenin ikinci sırasında 2020 yılında ikincilik koltuğuna oturan ancak 2021’de beşinci sıraya gerileyen Tiryaki Agro bulunurken, Anadolu 500’ün üçüncü sırasında ise geçen yılın ikincisi Erdemoğlu Holding iştiraki Sasa Polyester yer aldı.  TL’deki değer kaybı ve yüksek enflasyonun etkisiyle Anadolu 500 şirketlerinin toplam cirosu bir önceki yıla göre yüzde 119 artışla 1 trilyon 942 milyar 470 milyon TL’ye yükseldi. Ancak bu dönemde ihracat ve istihdamda ise kan kaybı yaşandı. Ekonomist Dergisi'nin her yıl gerçekleştirdiği 'Anadolu'nun En Büyük 500 Şirketi' araştırmasının bu yılki sonuçları belli oldu. Merkezleri İstanbul, Ankara ve İzmir dışındaki kentlerde bulunan şirketlerin 2022 yılı verileriyle hazırlanan listede Tosçelik, zirvedeki yerini yine korudu ve 2013'ten bu yana sekizinci kez liderlik koltuğuna oturdu. 7 YIL ÜST ÜSTE BİRİNCİ Anadolu 500'de ilk kez 2013 yılında birinci sırayı alan Tosçelik, daha sonra 2016 ve 2017, 2018 ve 2019, 2020 ve 2021 yıllarında da zirvede yer almıştı.  Tosçelik böylece hem yedi yıl üst üste birinci oldu, hem de toplamda sekizinci birinciliğine ulaştı. Tosçelik, bu sayede Anadolu 500'ün 20 yıllık tarihinde en çok birincilik elde eden şirket ünvanını da devam ettirdi.  Listenin ikinci sırasında 2020 yılında ikincilik koltuğuna oturan ancak 2021'de beşinci sıraya gerileyen Tiryaki Agro bulunurken, Anadolu 500'ün üçüncü sırasında ise geçen yılın ikincisi Erdemoğlu Holding iştiraki Sasa Polyester yer aldı. CİROLAR YÜZDE 119 ARTTI Tüm dünyayı etkisi altına alan ve küresel ekonomide kuralları değiştiren Covid-19 pandemisinden çıkış yılı olan 2022'de Türkiye ekonomisi yüzde 5,6'lık büyüme oranı yakaladı.  Bir önceki yıl olan 2021'deki yüzde 11'lik büyümeden geriye düşülmesinde pandemi sonrasının baz etkisi ve özellikle Rusya'nın Ukrayna'yı işgali ile başlayan çatışma ortamı etkili oldu.  Bu dönemde ihracat bir miktar hız kesse de Anadolu şirketleri 2022'nin geneline sirayet eden yüksek enflasyon ve TL'deki değer kaybı ile cirolarını rakamsal olarak ciddi oranda artırdı.  2022'de Anadolu 500 şirketlerinin toplam ciro artışı, bir önceki yıla göre yüzde 119 oldu ve 1 trilyon 942 milyar 470 milyon TL'ye çıktı. Bu dönemde Anadolu 500 şirketlerinin toplam cirosunun GSYH'ye oranı da yüzde 12,3'ten yüzde 13,07'ye çıktı. İHRACAT VE İSTİHDAM ZAYIFLADI Türk şirketlerinin hem Çin'den batıya yönelik tedarik zincirinde yaşanan sorunları fırsata çevirmek için kapasite artırması, hem de Rusya-Ukrayna gerilimi ile bölgede oluşan ticaret boşluğunu doldurma çabaları ihracatta rakamsal olarak bir miktar büyümeye yol açsa da bekleneni veremedi.  Anadolu 500 şirketlerinin ihracatının Türkiye'nin toplam ihracatına oranında önemli düşüş yaşandı. 2022'de Anadolu 500 ihracatı yüzde 13,9 artışla 24 milyar 775 milyon dolar olarak gerçekleşti. Aynı dönemde Anadolu 500 şirketlerinin toplam ihracattaki payı ise yüzde 14,7'den yüzde 9,7'ye geriledi. 2021 yılında istihdamda 300 bin sınırını aşarak 303 bin 922 kişiye iş sağlayan Anadolu 500 şirketleri, 2022'de bir miktar istihdam kaybı yaşadı. Bu dönemde Anadolu 500 şirketlerinin toplam istihdamı 300 binin altına gerileyerek 291 bin 285 olarak gerçekleşti. FAİZ ARTIRIMI SÜRECİ Türkiye'de 25 Eylül 2020 tarihinde başlayan faiz indirimi süreci, 28 Mayıs 2023 seçimleri sonrasında kurulan yeni hükümette Mehmet Şimşek'in ekonomi yönetiminin başına gelmesinden sonra 23 Haziran 2023 tarihindeki Para Politikası toplantısı ile son erdi.  TCMB'nin başına atanan Hafize Gaye Ekran liderliğindeki yeni PPK, politika faizini yüzde 8,5'ten önce yüzde 15'e çıkardı. Takip eden aylarda politika faizi sırasıyla yüze 17,5, yüzde 25, yüzde 30, yüzde 35 ve son olarak 24 Kasım tarihinde yüzde 40'a çıkarıldı. TCMB'nin 31 Mart 2024 tarihinde gerçekleştirilecek yerel seçimlere kadar faizi en fazla bir kez daha artırması bekleniyor.  Sonrasında ise faiz artırımlarının enflasyon üzerindeki etkileri ölçülecek. Elbette bu faiz artışları üretimde ve iç talepte yavaşlamaya neden olacak. Bu durum gelecek yıl yayınlayacağımız Anadolu 500 araştırmasının sonuçlarına da yansıyacak. ARAŞTIRMA NASIL YAPILIYOR? “Anadolu’nun En Büyük 500 Şirketi” araştırması, Ekonomist’e önceki yıla ilişkin verilerini gönderen Anadolu şirketlerinin net satışlarına göre sıralanmasıyla yapılıyor. Araştırmada, üç büyük ilin (İstanbul, Ankara, İzmir) dışında faaliyet gösteren, büyük holdinglere bağlı olmayan ve yabancı sermaye payı yüzde 50’nin altında olan şirketler, Anadolu şirketi olarak kabul ediliyor.  Araştırmamız ilk kez 2004 yılında 250 şirketin 2003 yılına ait verileri ile hazırlandı. Altı yıl bu şekilde süren araştırmadaki şirket sayısı, Anadolu ekonomisindeki gelişme ve artan katılım nedeniyle 2010 yılında 500’e çıkarıldı. En başından ele alırsak, araştırma bu yıl 19 yılını doldurmuş bulunuyor.  Araştırma Anadolu 500 formatıyla ise bu yıl 13’üncü yılını doldurmuş durumda. Şirketlere ilişkin ciro, vergi öncesi kâr, ihracat, istihdam ve özsermaye gibi bilgiler toplanırken, Ekonomist Dergisi’nin tek tek şirketlerden elde ettiği veriler kullanılıyor.  Bunun yanı sıra İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) Birinci 500 ve İkinci 500 listeleri, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’nın İlk 250 ve Capital 500 listelerindeki bilgilerden faydalanıyoruz.

Anadolu kökenli 41 eser Türkiye’ye dönüyor Haber

Anadolu kökenli 41 eser Türkiye’ye dönüyor

Türkiye’den yasa dışı yollarla çıkarılmış Anadolu kökenli 41 tarihi eser Amerika Birleşik Devletleri’nden Türkiye’ye dönüyor. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy, “Gururluyuz. Cumhuriyetimizin 100. yılında iadesini sağladığımız eser sayımız 3 bin 59'a ulaştı” dedi. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile ABD Manhattan Bölge Savcılığı arasında son 5 yıldır geliştirilen iş birliği ve ortak çalışmalarla Türkiye’ye 2021 yılından bu yana iadesi sağlanan kültür varlıklarına yenileri eklendi. Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Gökhan Yazgı ile beraberindeki heyet Türkiye’ye iadesi sağlanan eserleri New York’ta bulunan Türk Evi’nde teslim aldı. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy ise teslim töreninin ardından yaptığı sosyal medya paylaşımında, “Gururluyuz. Ülkemizden yasa dışı yollarla çıkarılmış bir grup eserimizi daha New York'da bulunan Türk Evi'nde teslim aldık. Manhattan Bölge Savcılığı ve İç Güvenlik Soruşturma Birimi ile gerçekleştirdiğimiz başarılı çalışmalar sonucunda bronz başlar, büst ve gümüş heykelciklerin de aralarında bulunduğu toplam 41 kültür varlığımız daha evine dönüyor. Cumhuriyetimizin 100. yılında iadesini sağladığımız eser sayımız 3 bin 59'a ulaştı. Bu toprakların miraslarına sahip çıkmak üzere çalışmalarımız devam ediyor” ifadelerine yer verdi. Anadolu’da Roma Dönemi heykeltraşlığının önemli eserleri geliyor Türkiye’ye iadesi sağlanan, Burdur ili, Gölhisar ilçesinin İbecik Köyü’nde yer alan Boubon Antik Kenti kökenli 3 adet bronz heykel başı, 1 adet bronz kadın büstü ve 4 adet bronz heykellere ait vücut parçaları Anadolu’da Roma Dönemi heykeltıraşlığının önemli eserleri arasında gösteriliyor. Boubon Antik Kenti’nde 1960’lı yıllarda gerçekleşen kaçak kazılar sonucu yurt dışına kaçırılan eser grubundan özellikle Genç Caracalla ve Olgun Caracalla başları antik kentin tanrılaştırılan imparatorların heykellerinin dikildiği kutsal alanda (Sebasteion) yer alan heykellere ait olması bakımından ayrı bir önem taşıyor. Sebasteion yapısına ait 2 adet bronz heykel olan Lucius Verus ile Septimius Severus da 2022 ve 2023 yıllarında Türkiye’ye iade edilmişti. Eserler Aralık Sonunda Türkiye’de Olacak ABD’den iadesi sağlanan diğer heykeltıraşlık eserleri arasında Milattan önce 6’ncı yüzyıla tarihlenen 1 adet pişmiş toprak kadın başı, 1 adet Roma Dönemi’ne tarihlenen Minerva biçimli bronz ağırlık, 1 adet yine Roma Dönemi’ne tarihlenen mermer Minerva başı, 1 adet pişmiş toprak ve 1 adet gümüş Kybele heykelciği ve 1 adet bronz Satyr heykelciği ile 1 adet gümüş kadın heykelciği bulunuyor. İadesi sağlanan eserlerden Frig başlığı tipinde 2 adet de bronz miğfer yer alıyor. Trakyalıların ve Frigyalıların giydiği kendine özgü deri şapka esas alınarak türetilen ve özellikle de piyade mensuplarının giydiği miğferler milattan önce 4’üncü yüzyıla tarihleniyor. Türkiye’ye ABD’den iadesi sağlanan önemli eser grupları arasında ayrıca 22 adet Kilia tipi heykelcik başı da bulunuyor. Kilia (Gelibolu) tipi heykelcik olarak anılan eserlerin tek üretim merkezi (atölyesi) olarak Manisa-Akhisar ilçesinin Kulaksızlar Köyü biliniyor. Çanakkale’den başlayıp Batı Anadolu’nun en güney batı köşesinden Antalya’ya kadar olan geniş bir coğrafyada görülen Kilia heykelcikleri, genellikle Geç Kalkolitik Dönem (M.Ö. 5 bin) ile Erken Tunç Çağı (M.Ö. 3 bin) yerleşimlerinde bulunan Anadolu’ya özgü bir heykelcik tipi olarak günümüze ulaşıyor. Yaban keçisi stilinde, milattan önce 7 ve 6. yüzyılda Batı Anadolu’da hakim olmuş seramik yapım üslubuna sahip pişmiş toprak vazo ve siyah figür tekniğinde yapılan 1 adet Olpe’nin ise form açısından en eski örneklerden biri olması eseri öne çıkıyor. Antik çağda içecek servis etmek için kullanılan ve kırmızı figürlü örneklerinin de bulunduğu bu kap formunun üzerinde dans eden satryler yer alıyor. Amerika Birleşik Devletleri’nden teslim alınan eserler aralık ayı sonunda Türkiye’de olacak.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.