Hava Durumu

#Antik Kent

TOURISMJOURNAL - Antik Kent haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Antik Kent haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Sagalassos Antik Kenti, 27 Ülkeden 320 Sporcuyu Ağırladı Haber

Sagalassos Antik Kenti, 27 Ülkeden 320 Sporcuyu Ağırladı

BURDUR (İHA) - Burdur’un Ağlasun ilçesindeki Sagalassos Antik Kenti, Skyrunner World Series yarışlarının final öncesi etabına ev sahipliği yaptı. 27 ülkeden toplam 320 sporcu, antik kentin benzersiz atmosferinde 17, 24 ve 42 kilometrelik zorlu parkurlarda yarıştı. İlçeye sonbahar renkleriyle gelen sporcular, tarihi doku içinde adeta geçmişe yolculuk yaparak koşarken bölge halkı da etkinliğe büyük ilgi gösterdi. Sagalassos, içerisinde dünyada halen akan iki antik çeşmeden birini, Antoninler Çeşmesi'ni bulundurmasıyla büyük bir ilgi odağı haline geldi. Roma İmparatorluğu döneminde Psidia bölgesinin en önemli şehri olan Sagalassos, bu yıl Türkiye'de ilk kez Skyrunner World Series yarışmasının bir ayağı olarak "Sagalassos Sky Ultra" adı altında koşuldu. Mart ayında İspanya’da yapılacak final öncesi gerçekleşen bu yarışa, 85’i yabancı olmak üzere 320 sporcu katıldı. Ağlasun meydanındaki yaklaşık 1.200 yıllık çınar ağacının altından başlayan yarışta sporcular, ilçe merkezinden geçerek Akdağ yamaçlarına tırmandı ve Antoninler Çeşmesi'nin önünden geçip yine çınarın altında yarışı tamamladı. Başarıyla yarışı bitiren sporculara ahşaptan yapılmış özel madalyalar takdim edildi. İstanbul’dan gelen İspanyol koşucu Miguel Zapatero, "15 senedir Türkiye’de yaşıyorum. Ultra koşu yarışmalarına katılıyorum. Buraya ilk defa geldim. Geçen sene arkadaşlarım geldi ama benim fırsatım olmadı. Bu sene umarım güzel bir şekilde etabı tamamlarız. Ben 42 kilometre koşacağım. İlk olarak hedefim yarışı tamamlamak. Çünkü bu parkuru bitirmek de bir başarı" diyerek parkurun kendisi için büyük bir zorluk olduğunu belirtti. İspanya’nın Bask Bölgesi’nden gelen diğer bir sporcu Gontzal Murgoitio ise Türkiye'ye ilk kez geldiğini ve 27 kilometrelik parkurda ilk beşe girmeyi hedeflediğini söyledi. EYÜKOCA: "SON 3 YILDA TURİST SAYISINDA CİDDİ ARTIŞ VAR" Ağlasun Kaymakamı Metin Eyüpkoca, "Ağlasun’umuz tarih ve coğrafyanın iç içe geçtiği yemyeşil bir alan. Bu tarz organizasyonların ilçemizin tarım ve hayvancılıktan ziyade turizmini ön plana çıkaracağına inanıyoruz. Yerel yönetimle birlikte bu tür organizasyonların daha sık olması adına çalışmalarımız hızla devam etmekte. Çünkü Sagalassos tarihi çok eskilere dayanıyor. Bu bölge çok önemli. Son 3 yılda turist sayısında çok ciddi bir artış var. Umarım daha da artmaya devam edecek" dedi. HEDEF, FİNALE EV SAHİPLİĞİ YAPMAK Yarışın organizasyon sorumlusu Abdullah Özdemir ise "Bu yarış, Skyrunner World serisinin 20 yarışından biri ve dünya serisinde ilk kez Türkiye’de düzenleniyor. Yabancı sporcular için antik bir kentte koşmak büyük bir deneyim. Gelecek yıllarda burayı daha fazla tanıtmak ve final yarışına ev sahipliği yapmak istiyoruz" diyerek organizasyonun bölge için taşıdığı öneme dikkat çekti.

Asarkale, 2 Bin 300 Yıllık Tarihiyle İnsanlığın Geçmişine Işık Tutuyor Haber

Asarkale, 2 Bin 300 Yıllık Tarihiyle İnsanlığın Geçmişine Işık Tutuyor

SAMSUN (İHA) - Samsun Valisi Orhan Tavlı, yaklaşık 2 bin 300 yıllık tarihe sahip Asarkale’de süren kazı çalışmalarını yerinde inceledi. Kazının, bölgenin zengin tarihi mirasını gün yüzüne çıkardığını belirten Vali Tavlı, "Yaklaşık 2 bin 300 yıllık bir yapı olan Asarkale ve 6 bin yıllık Nerik Antik Kenti, tıpkı ülkemizin en büyük hazinelerinden biri olan Göbeklitepe başta olmak üzere diğer tüm antik kentlerimiz gibi taşıdığı izlerle sadece coğrafyamızın geçmişine değil, insanlık tarihine de ışık tutmaktadır" dedi. Asarkale, Kızılırmak Vadisi içinde, Hititlerin kutsal şehri Nerik’e yakın konumu ve çevresindeki Kızılırmak ve Şahinkaya Kanyonu’na hâkim stratejik pozisyonu ile dikkat çekiyor. Samsun Valisi Orhan Tavlı, Büyükşehir Belediye Başkanı Halit Doğan ile birlikte Bafra ilçesindeki Asarkale ve kaya mezarlarını ziyaret ederek kazı çalışmalarını yakından inceledi. Vali Tavlı’ya kazı alanında Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kasım Oyarçin ve Samsun Müzesi temsilcisi Uzman Hasan Dikmen bilgi verdi. Kazılarda Asarkale’nin tarihte önemli bir ticaret yolu güzergahının güvenliğini sağlamak amacıyla inşa edildiği, yapıda ana kayaya oyulmuş üç kaya mezarının bulunduğu tespit edildi. Kazı çalışmaları, Samsun İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün desteği ile Bafra ilçesinin 24 kilometre güneyinde, Asar Mahallesi'nin 3 kilometre batısında bulunan Asarkale’de geçen aylarda başlatıldı. Helenistik döneme ait önemli bir yerleşim merkezi olarak kabul edilen Asarkale’de ilk bulgulardan itibaren bölgenin güçlü bir medeniyet merkezi olduğu anlaşılmıştı. Bu kazıların, Asarkale'nin tarihi ve kültürel mirasını koruma ve tanıtma açısından büyük katkılar sunması bekleniyor.

Tralleis Antik Kenti, 3 Bin Yıllık Tarihi Mirası ile Gün Yüzüne Çıkıyor Haber

Tralleis Antik Kenti, 3 Bin Yıllık Tarihi Mirası ile Gün Yüzüne Çıkıyor

AYDIN (İHA) - Aydın’ın merkez ilçesi Efeler’de bulunan ve ilk yerleşim yerlerinden biri olarak bilinen Tralleis Antik Kenti, kazı çalışmalarının hızla devam ettiği bir tarihi miras alanı olarak dikkat çekiyor. İlk kazı çalışmalarının 1996 yılında başlatıldığı Tralleis Antik Kenti'nde, bu yıl 28. kazı sezonu sürdürülüyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın “Geleceğe Miras” projesi kapsamında devam eden kazılar, antik kentin gizli kalmış tarihini aydınlatmayı amaçlıyor. Aralık ayının sonuna kadar sürecek olan kazılarda, tiyatro ve stadyum gibi yapılar gün ışığına çıkarılmayı bekliyor. Tralleis Kazı Başkanı ve Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Çekilmez, kazı çalışmaları kapsamında birçok önemli keşif yapıldığını belirtiyor. Tiyatronun yaklaşık 5 ila 10 bin kişilik bir kapasiteye sahip olduğunu ve duvarlarının oldukça iyi korunduğunu aktaran Çekilmez, tiyatro ve stadyumun yan yana konumlanmasının antik çağda çok nadir görülen bir özellik olduğuna dikkat çekiyor. ANADOLU'NUN EN BÜYÜK GYMNASİUM KOMPLEKSİ Kazı çalışmalarının bu yıl Aralık ayına kadar süreceğini ifade eden Prof. Dr. Çekilmez, "Bu çalışmalar Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın Geleceğe Miras projesi kapsamında yapılıyor. Sütunlu Cadde olarak adlandırdığımız hamam, gymnasium kompleksinin kuzeyindeki caddede çalışmalara başladık. Daha sonra çalışma alanımız Anadolu'nun en büyük hamam, gymnasium kompleksi olarak bildiğimiz buradaki eski hamam gymnasium kompleksinin içerisindeki mekanları anlamaya yönelik oldu" dedi. Tralleis Antik Kenti’nde süren kazı çalışmalarıyla, bölgenin kültürel ve tarihi yapısı daha ayrıntılı bir şekilde ortaya çıkarılmaya çalışılıyor. 2025 YILINDA ZİYARETE AÇILMASI PLANLANIYOR Kazı alanında işçiler ve bilim insanlarından oluşan 100 kişilik bir ekiple çalışmaların aralıksız sürdüğünü ifade eden Çekilmez, antik kentin ziyaretçilere açılması için gerekli projelerin tamamlandığını da belirtti. Çevre düzenleme projelerinin 2024 yılı Haziran ayında tamamlandığını söyleyen Çekilmez, “Tralleis Antik Kenti'nin turistler tarafından ziyaret edilmesi, ziyarete açılması ile ilgili projeleri yürütüyoruz. 2025 yılında antik kenti turizme açmayı düşünüyoruz" diyerek Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü ve Aydın Valiliğine destekleri için teşekkür etti. Prof. Dr. Çekilmez, 2025 yılında antik kentin turizme açılmasının planlandığını belirterek, ziyaretçilerin bölgenin tarihi mirasına tanıklık etme imkanı bulacağını vurguladı.

Güneydoğu Anadolu'nun gizemli antik kentleri Haber

Güneydoğu Anadolu'nun gizemli antik kentleri

Tarihin tozlu sayfalarında saklanan uygarlıkların izlerini sürmek, binlerce yıl öncesine bir yolculuğa çıkmak demektir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi, insanlık tarihinin en eski yerleşim yerlerinden bazılarına ev sahipliği yapıyor. Kadim medeniyetlerin iz bıraktığı bu topraklar, günümüz turistleri için adeta açık hava müzesi niteliğinde.  Güneydoğu Anadolu Bölgesi, ziyaretçilerini bu büyülü yolculuğa çıkararak, adeta bir zaman makinesi işlevi görür. Bu toprakların sahip olduğu antik kentler, sadece geçmişi değil, geleceğe dair ipuçlarını da bize sunar. Bölgedeki bu tarihi hazineler, tarihe ışık tutmanın yanı sıra, medeniyetin izlerini gün yüzüne çıkarıyor. Bu antik diyarlar, yalnızca tarih kitaplarında değil, bizatihi ayaklarımızın altında, keşfedilmeyi bekliyor. Gelin, Güneydoğu Anadolu’nun en etkileyici antik kentlerine birlikte göz atalım. NEMRUT DAĞI Adıyaman’ın Kahta ilçesinde yer alan Nemrut Dağı, Kommagene Krallığı’nın en görkemli mirasıdır. Kommagene Kralı I. Antiochos’un tanrılara ve kendi soyuna ithaf ettiği dev heykellerin yer aldığı bu kutsal alan, M.Ö. 62 yılında yapılmıştır. Nemrut, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer almakta ve ziyaretçilere antik kültürlerin nasıl bir araya geldiğini gösteren mükemmel bir örnek sunmaktadır. Doğu ve Batı medeniyetlerinin sentezlendiği bu antik alan, Pers ve Helenistik kültürlerin bir arada bulunduğu, mistik ve kutsal bir mekandır. Dağın zirvesinde yer alan dev heykeller, Tanrı Zeus, Apollon, Herakles ve diğer mitolojik figürleri temsil eder. Heykellerin yanı sıra, Kral Antiochos’un dev anıt mezarı da burada yer alır ve bu mezar, antik dönemin mühendislik harikalarından biri olarak kabul edilir. Nemrut’un zirvesinde üç farklı terasa dağılmış olan bu dev heykeller ve kitabeler, Kommagene Krallığı’nın tanrılarla olan ilişkisini simgeler. Doğu terası, sabah güneşini selamlamak için, batı terası ise gün batımını izlemek için eşsiz bir noktadır. Antiochos, Nemrut Dağı’na gömüldüğüne inanılır, ancak mezarı bugüne kadar bulunamamıştır. Bu dağ, arkeologlar için hala bir gizem barındırmaktadır. ÇAYÖNÜ Diyarbakır yakınlarındaki Çayönü, medeniyetin doğuşuna tanıklık eden bir yerleşimdir. Dünyanın en eski yerleşik hayata geçen topluluklarından biri olan Çayönü, tarım ve hayvancılığın başladığı, insanların avcı-toplayıcı hayatı geride bıraktığı ilk yerlerden biri olarak bilinir. Bu yerleşim, M.Ö. 10.000’lere kadar gitmektedir. Çayönü, insanlık tarihinin en önemli evrimsel aşamalarından birine sahne olmuştur. Burada tarımın başladığı, hayvanların evcilleştirildiği ve toplumsal yaşamın şekillendiği keşfedilmiştir. Çayönü’nün kazılarında ortaya çıkan yapılar, dünyanın en eski taş temelli kerpiç binalarının örneklerini sunar. Bu yerleşim, Neolitik dönem mimarisi ve yaşam tarzı hakkında paha biçilmez veriler sağlamaktadır. HALFETİ Şanlıurfa’ya bağlı olan Halfeti, Fırat Nehri üzerinde baraj yapımı sonrası büyük bir kısmı sular altında kalan eski bir yerleşimdir. Tarihi M.Ö. 9. yüzyıla kadar uzanan Halfeti, Helenistik ve Roma dönemlerinde önemli bir ticaret merkezi olmuştur. Günümüzde, sular altında kalan yapıları ile ziyaretçilere huzurlu bir atmosfer sunar. Halfeti, sadece su altındaki yapılarıyla değil, aynı zamanda Rumkale gibi antik kaleleriyle de tanınır. Rumkale, Fırat Nehri’nin kıyısında yer alan stratejik bir kale olup Roma döneminde büyük bir dini merkez olarak kullanılmıştır. Kaleyi ziyaret edenler, hem tarihe tanıklık eder hem de Fırat’ın muhteşem manzarası eşliğinde unutulmaz anlar yaşar. ZEUGMA Gaziantep’in Nizip ilçesinde bulunan Zeugma, Roma döneminin en zengin kentlerinden biri olarak bilinir. M.Ö. 300 yılında Büyük İskender’in generallerinden Selevkos Nikator tarafından kurulan bu şehir, Fırat Nehri kıyısında stratejik bir noktada yer alırdı. Zeugma’nın adı, köprü anlamına gelen "Zeugma" kelimesinden gelir ve bu şehir, doğu ile batıyı birbirine bağlayan bir köprü vazifesi görürdü. Zeugma’nın en büyük özelliklerinden biri, muhteşem mozaikleridir. Roma villalarının zeminlerinde bulunan bu mozaikler, antik dünyanın sanatsal zirvesi olarak kabul edilir. Çingene Kızı Mozaiği, Zeugma’nın en bilinen eseri olup, bakışlarıyla herkesi büyüleyen mistik bir figürdür.   1990’lı yıllarda başlayan kazılarda, villalar, hamamlar ve tapınaklar ortaya çıkarılmıştır. Zeugma’da çıkarılan eserler, bugün Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi’nde sergilenmektedir. Bu müze, dünyadaki en büyük mozaik müzelerinden biri olarak kabul edilir. DARA ANTİK KENTİ Mardin’in Nusaybin ilçesine yakın bir konumda bulunan Dara, antik Mezopotamya’nın en önemli şehirlerinden biridir. Dara Güneydoğu’nun Efes’i olarak anılır. Pers İmparatorluğu döneminde stratejik bir askeri merkez olarak kullanılan Dara, Bizans döneminde surlarla çevrilmiş büyük bir metropol haline gelmiştir. Dara, devasa kaya mezarları, su sarnıçları ve yeraltı şehirleriyle dikkat çekmektedir.  Dara, antik dönemde su kaynakları açısından çok önemli bir bölgeydi. Burada yer alan devasa su sarnıçları, antik dönemin en gelişmiş su mühendisliği örneklerinden biridir. Ayrıca, kentin mezarları ve kaya oymaları, ziyaretçileri büyüleyen bir atmosfere sahiptir. HARRAN Şanlıurfa’nın güneydoğusunda yer alan Harran, antik dönemin en eski yerleşimlerinden biri olarak bilinir. M.Ö. 2000'lere kadar uzanan köklü bir tarihe sahip olan Harran, aynı zamanda bilim ve inanç merkezi olarak da dikkat çeker. Harran, İslam öncesi dönemde Pagan inançlarının merkeziyken, İslam döneminde ise felsefe, astronomi ve matematik alanında önemli bir akademik merkez haline gelmiştir. Orta Çağ'da, Harran Üniversitesi, felsefe ve astronomi başta olmak üzere birçok bilim dalında önemli çalışmaların yapıldığı bir okul olarak ün kazanmıştır. Burada Aristo'nun öğretileri de okutulmuş ve ünlü bilim insanları bu bölgede yetişmiştir. Harran'da eğitim gören bilim insanları, İslam dünyasına büyük katkılar sağlamıştır. Harran, konik biçimli kerpiç evleriyle ünlüdür. Bu evler, yörenin çöl iklimine uygun şekilde tasarlanmış olup, yazın serin, kışın ise sıcak tutma özelliğine sahiptir. Bu benzersiz mimari yapılar, Harran’ın en önemli simgelerindendir. Ayrıca, Harran Kalesi ve Emeviler Dönemi’nden kalma Ulu Cami'nin kalıntıları da tarihe ışık tutar. Harran, Sümerlerden itibaren Ay Tanrısı Sin’e adanmış bir dini merkez olarak önem kazanmıştır. Bu nedenle, Pagan dönemine ait tapınak kalıntıları hala görülebilir. Ayrıca, Harran’ın İbrahim peygamberin doğduğu yer olduğuna inanılır ve bu, Harran’ın dini açıdan kutsal kabul edilmesine sebep olmuştur. RUMKALE Rumkale, Gaziantep ve Şanlıurfa sınırında, Fırat Nehri'nin kıyısında stratejik bir konumda yer alır. Eski dönemlerde askeri ve dini bir merkez olarak kullanılan Rumkale, tarih boyunca birçok medeniyetin eline geçmiştir. Asur, Pers, Roma ve Bizans dönemlerinde önemli bir askeri nokta olan bu kale, Haçlı Seferleri sırasında da kullanılmıştır. Rumkale, doğal savunma avantajlarıyla dikkat çeker. Fırat Nehri’nin ortasında yer alan yüksek kayalıklara inşa edilmiş olan kale, doğu ve batı dünyasını birbirine bağlayan önemli bir geçiş noktasıydı. Ayrıca, Bizans İmparatorluğu döneminde bir piskoposluk merkezi olarak dini açıdan da büyük önem taşımıştır. Bugün büyük bir kısmı baraj gölü altında kalan Rumkale, antik dönemin izlerini su altındaki yapılarıyla barındırmaktadır. Su altındaki manastır kalıntıları, mağaralar ve Roma dönemine ait su yolları, burada yapılan arkeolojik araştırmalarla gün yüzüne çıkmıştır. Ziyaretçiler, bu batık yapıları teknelerle gezebilir ve bölgenin mistik atmosferini keşfedebilirler. EDESSA (ŞANLIURFA) Bugünkü Şanlıurfa olarak bilinen Edessa, tarihin en eski şehirlerinden biri olup, “Peygamberler Şehri” olarak adlandırılır. Tarihi M.Ö. 4. yüzyıla kadar uzanan Edessa, Süryani, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerinde önemli bir merkez olmuştur. İslam’ın yayılmasıyla birlikte ise Urfa, İslam coğrafyasının önemli merkezlerinden biri haline gelmiştir. Edessa’nın en bilinen simgelerinden biri olan Balıklı Göl, İslam inancına göre Hz. İbrahim’in Nemrut tarafından ateşe atıldığı yer olarak kabul edilir. Rivayete göre, ateş suya dönüşmüş ve Hz. İbrahim’in düştüğü yer bugün Balıklı Göl olarak bilinmektedir. Göl çevresindeki kutsal atmosfer, hem yerli hem de yabancı turistler için önemli bir cazibe merkezi oluşturur. Edessa, Süryani kültürü ve inanç sistemi açısından da büyük bir öneme sahiptir. Süryani Hristiyanlar için önemli bir dini merkez olan Urfa, ayrıca Ermeni ve Arap topluluklarının da tarihi boyunca yerleşim yeri olmuştur. Tarihi Urfa Kalesi, eski surlar, ve mağaralar Edessa’nın tarih boyunca sahip olduğu zengin kültürel mirası gözler önüne sermektedir. HASANKEYF Hasankeyf, Batman ilinde, Dicle Nehri kıyısında bulunan ve 12.000 yıllık tarihi ile dünyanın en eski yerleşim yerlerinden biridir. Roma, Bizans, Artuklu ve Osmanlı dönemlerinde önemli bir yerleşim alanı olan Hasankeyf, 2019 yılında tamamlanan Ilısu Barajı nedeniyle büyük oranda sular altında kalmıştır. Hasankeyf’in en belirgin özelliği, doğal kayalıklar üzerine inşa edilen kale ve mağaralarıdır. Hasankeyf Kalesi, Roma döneminde inşa edilmiş ve bölgeyi düşman saldırılarından korumak için kullanılmıştır. Mağaralar ise insanlar tarafından binlerce yıl boyunca ev, kilise ve depo olarak kullanılmıştır. Bu mağaralar, tarihi boyunca insan yaşamının nasıl şekillendiğini gösteren önemli arkeolojik verilere sahiptir. Hasankeyf, tarihi boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Özellikle Artuklular döneminde bölge, bilim ve sanatın merkezi haline gelmiştir. Tarihi köprü, El-Rızk Camii, Sultan Süleyman Camii ve Zeynel Bey Türbesi gibi yapılar, bu dönemin izlerini taşır. Bu yapılar, baraj yapımı sırasında koruma altına alınarak taşınmış ve Hasankeyf Kültürel Parkı’nda yeniden inşa edilmiştir. Baraj sularının yükselmesiyle birlikte Hasankeyf’in büyük bir kısmı sular altında kalmış olsa da, bölgedeki tarihi eserlerin birçoğu taşınarak koruma altına alınmıştır. Bu durum, hem yerel halk hem de tarihçiler arasında büyük bir tartışma yaratmış, Hasankeyf’in sular altında kalması büyük bir kültürel kayıp olarak nitelendirilmiştir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi, insanlık tarihinin derin izlerini taşıyan ve kültürel mirasın en önemli örneklerini barındıran bir coğrafyadır. Dara’dan, Göbeklitepe’ye, Nemrut’tan Zeugma’ya, Harran’ın bilim dünyasına katkılarından Hasankeyf’in sular altındaki tarihine, Rumkale’nin stratejik konumundan Edessa’nın dini merkez olmasına kadar bu kadim şehirler, geçmişin kapılarını aralıyor ve tarih severlere eşsiz bir yolculuk sunuyor. Bu kentler, ziyaretçilerine sadece birer turistik destinasyon değil, aynı zamanda insanlık tarihinin köklerine doğru bir keşif sunuyor. Kaynak: Güneydoğu Ekspres

Antik kent kazısında bin 600 yıllık deprem kalıntıları ortaya çıktı Haber

Antik kent kazısında bin 600 yıllık deprem kalıntıları ortaya çıktı

Bartın'ın Amasra ilçesi Kum Mahallesi'nde 2022 yılında Amasra Müzesi tarafından başlatılan kurtarma kazıları, Cumhurbaşkanlığı Kararı ile bu yıl bilimsel kazı çalışmalarına dönüştürüldü. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve müzeler Genel müdürlüğü izniyle Bartın Üniversitesi başkanlığında devam eden kazı çalışmalarında M.S. 3 ve M.S. 4. Yüzyılları arasında meydana gelen bir depremde yıkıldığı tahmin edilen mermer kolonlu bir yapı gün yüzüne çıkarıldı. Yapının en son tahribatı ise antik dönemde meydana gelen sel felaketlerinin birinde aldığı ve tamamen toprak altında kaldığı tahmin ediliyor. Antik yapıda hasara yol açan deprem ve sel felaketlerinin tespiti için çalışma yürütülüyor. Yürütülen çalışmaları hakkında bilgi veren Kazı Başkanı ve Arkeoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatma Bağdatlı Çam, ortaya çıkan kalıntıların deprem de hasar gördüğü yönünde olduğunu belirterek, “Aslında kırılmış durumda bir çoğu. Yapımın orta kısmında, depremle yıkıldığını işaret edecek şekilde sütunlar belli bir aks üzerine devrilmiş durumda. Üst yapının da hemen aşağıya düşmesi, tonlarca ağırlıklı mermer blokların yere düşmesiyle oluşan kırılmalar ve parçalanmalar görüyoruz. Bu yüzden deformeler olduğunu düşünüyoruz. Milattan sonra 3. yüzyıldan sonraki evrede bir depreme uğradığını anlatıyor. Çünkü aynı yapının hemen doğusunda bulunan geç dönem mozaikli yapının eklenmiş olması, MS. 4. Yüzyıldan önce depremin gerçekleşmiş olması gerektiğini gösteriyor” dedi. Yapının sadece depremden değil antik dönemdeki sellerden de zarar gördüğünü düşündüklerini de anlatan Çam, “Jeomorfolog ve jeolog olan ekip hocalarımızla birlikte değerlendirme yapmaktayız. Sadece deprem değil yapıya zarar veren şey. 2023 yılında üst üste iki sefer büyük sel yaşamış bir bölge. Burası antik dönemde, yani geçmişte de defalarca sel yaşandığını bu alan bize gösteriyor. Muhtemelen depremde de bu yapı tamamen yıkılmamıştı. Sel ile birlikte gelen toprakla yapının tamamen toprak altında kaldığını ve daha fazla zarar gördüğünü söyleyebiliriz. Bu anlamda çalışmalarımız sürüyor. Hangi dönemde sellenme yaşadığını belgelendirmeye çalışıyoruz” diye konuştu.

Antiochia Ad Cragum Antik Kenti için 60 milyon 480 bin TL ödenek ayrıldı Haber

Antiochia Ad Cragum Antik Kenti için 60 milyon 480 bin TL ödenek ayrıldı

Antalya’nın Gazipaşa ilçesinde Güneyköy Mahallesi Nuhotyeri mevkisinde bulunan Antiochia Ad Cragum Antik Kenti, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hayata geçirilen “Geleceğe Miras Projesi”yle yeniden ayağa kalkacak. Gazipaşa’da, tarihi ve doğal güzellikleriyle yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çeken Antiochia Ad Cragum Antik Kenti’nde bakanlık tarafından kazı ve restorasyon çalışması başlatıldı. Cumhurbaşkanı Kararı veya Bakanlar Kurulu Kararı ile yürütülen arkeolojik kazı ve restorasyon çalışmalarının daha verimli getirilmesi için hayata geçirilen "Geleceğe Miras Projesi" kapsamında Antiochia Ad Cragum Antik Kenti’nde yapılacak kazı ve restorasyon çalışmalarında kullanılmak üzere Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 60 milyon 480 bin TL ödenek ayrıldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Antalya İl Kültür ve Turizm Müdürü tarafından antik kentte yapılacak kazı, konservasyon, konsolidasyon, anastylosis ve çevre düzenleme çalışmaları resmen başlatıldı. 60 milyon 480 bin TL ödenek çıkartıldı Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Antiochia Ad Cragum Antik Kenti’nde yapılacak çalışmalar için 60 milyon 480 bin TL ödenek çıkartıldı. Antik kentin yeniden ayağa kaldırılması ve turizme kazandırılması için başlatılan 1. Etap kazı çalışmaları Kazı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Tekocak ve ekibince gerçekleştiriliyor. Antik kentte yapılacak çalışmalarla, antik kent içinde bulunan Sütunlu Cadde’nin güneybatı, kuzeybatı, güneydoğu ve kuzeydoğusu ile Sütunlu Cadde’nin zemininde kazı, konservasyon, konsolidasyon, anastylosis ve çevre düzenleme çalışmaları yapılacak. Buradaki çalışmalar, 3 etap şeklinde gerçekleştirilecek. Persistili avlu ve çevresi de düzenlenecek Bakanlık tarafından çıkartılan 60 milyon 480 bin TL ödenek ile antik kent içinde bulunan Persistili Avlu ve çevresi de düzenlenecek. Yapılacak kazı işi kapsamında Persistili Avlu’nun güneybatı, kuzeybatı, güneydoğu ve kuzeydoğusunda kazı, konservasyon, konsolidasyon, anastylosis ve çevre düzenleme çalışmaları gerçekleştirilecek. Ortaçağ Kalesi “A” Yapısı’nda çalışma yapılacak Yine bakanlık tarafından çıkartılan milyonluk ödenek kapsamında Trikonkhos (Üç Yapraklı Yonca) Planlı Yapı ile Antiochia Ad Cragum Antik Kenti içinde bulunan Ortaçağ Kalesi “A” Yapısı ve kale çevresinde kazı, konservasyon, konsolidasyon, anastylosis ve çevre düzenleme çalışmaları gerçekleştirilecek. Kale çevresi ve içinde bitki temizliği yapılarak, Antiochia Ad Cragum Antik Kenti yeniden ayağa kaldırılacak ve turizme kazandırılacak. AK Parti Gazipaşa İlçe Başkanı Ramis Yiğit, bölgede yapılan çalışmaları yerinde inceledi. Geçtiğimiz aylarda Gazipaşa’yı ziyaret eden Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un Gazipaşa için verdiği sözleri hatırlatan Başkan Yiğit, “Sayın Bakanımız Nuri Ersoy’un ilçemize söz verdiği yatırımların başlamasının sevincini yaşıyoruz” diyerek, çalışmalarda emeği geçen herkese teşekkür etti. Yiğit, “Antik Çağ’da Dağlık Kilikya olarak bilinen bölgede ve Akdeniz kıyısına konumlanan Antiochia Ad Cragum Antik Kenti, Gazipaşa ilçesi Güneyköy Mahallesi sınırları içinde yer alan, eşsiz güzellikleri barındıran tarihi bir mekânımız, mirasımız. Bir süre önce ilçemizde bir dizi ziyaretler gerçekleştiren Kültür ve Turizm Bakanımız Sayın Mehmet Nuri Ersoy’un ilçemize söz verdiği yatırımların başlamasının sevincini yaşıyoruz. Güneyköy’ünü bir cazibe merkezi haline getirecek projeler hayata geçiyor. Antiochia ad Cragum Antik Kenti Koordinatör Kazı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Tekocak ve ekibinin yaptığı çalışmaları yerinde görmek için kazı ekibini ziyaret ettik. Çalışmalarında kendilerine kolaylık diledik. Gazipaşa’mıza yapılan bu yatırımlar için başta Kültür ve Turizm Bakanımız Sayın Mehmet Nuri Ersoy ve AK Parti Antalya milletvekillerimize, AK Parti İl Başkanımız Sayın Ali Çetin’e ve Antalya İl Kültür ve Turizm Müdürü Dr. Candemir Zoroğlu’na teşekkürlerimizi sunuyorum” şeklinde konuştu.

Aydın'ın Tarihî Hazinelerinden Birisi: Aphrodisias Haber

Aydın'ın Tarihî Hazinelerinden Birisi: Aphrodisias

Türkiye'nin batısında, Aydın iline bağlı Karacasu ilçesinde bulunan Aphrodisias, binlerce yıllık geçmişi ve eşsiz kültürel mirasıyla dünya çapında tanınan bir antik şehir. Adını aşk ve güzellik tanrıçası Afrodit'ten alan bu antik yerleşim, Helenistik ve Roma dönemlerinde oldukça önemli bir merkezmiş. Günümüzde ise ziyaretçilerini tarihî dokusuyla büyüleyen bir açık hava müzesi konumunda. Aphrodisias, M.Ö. 5. yüzyılda kurulmuş olup, M.Ö. 2. yüzyıldan itibaren büyük bir gelişim göstermiş. Bu dönemde özellikle heykeltraşlık ve heykel sanatıyla ün kazanmıştır. Şehir, Afrodit'e adanmış tapınaklarıyla ünlüdür ve bu tapınaklar çeşitli dönemlerde yenilenmiş ve genişletilmiş. Aphrodisias, heykeltraşlık geleneğiyle öne çıkar. Antik dünyanın en önemli mermer işleme merkezlerinden biri olarak biliniyor. Şehirde üretilen mermer heykeller, incelikleri ve detaylarıyla sanat tarihinde önemli bir yer işgal ediyor. Özellikle Roma döneminde yapılan heykeller, gerçekçi tasvirleriyle dönemin sanatının zirvesini temsil ediyor. Ancak Aphrodisias sadece heykel sanatıyla değil, aynı zamanda mimari açıdan da etkileyici. Antik tiyatro, stadyum, hamamlar, agora ve sütunlu cadde gibi yapılar, şehrin eski ihtişamını yansıtıyor. Bu yapılar, ziyaretçilere antik dönemin günlük yaşamına dair önemli ipuçları sunuyor. Aphrodisias, 2009 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne dahil edilmiş. Bu, şehrin kültürel ve tarihsel önemini uluslararası arenada daha da vurgulamış. Günümüzde Aphrodisias, arkeolojik kazılar ve koruma çalışmalarıyla sürekli olarak restore edilmekte ve ziyaretçilere açık tutulmakta. Aphrodisias, sadece tarih ve sanat tutkunları için değil, aynı zamanda doğa ve yürüyüş severler için de cazip bir destinasyon. Çevresi yeşilliklerle ve doğal güzelliklerle çevrili olan bu antik şehir, ziyaretçilere unutulmaz bir deneyim sunuyor. Ancak, turizm ve ziyaretçi akını gibi faktörlerin yanı sıra, Aphrodisias'ın korunması da önemli. Doğal ve insan kaynaklı tehditlerin yanı sıra, yapılan kazı ve restorasyon çalışmaları da titizlikle yürütülmeli. Bu, gelecek nesillerin de bu eşsiz mirası keşfetmelerini sağlayacak. Aphrodisias, sadece Türkiye'nin değil, dünya kültür mirasının da önemli bir parçası. Bu eşsiz antik kentin korunması ve tanıtılması, kültürel çeşitliliğin ve tarihi mirasın gelecek kuşaklara aktarılmasında hayati bir rol oynamakta.

Uzuncaburç Antik Kenti ayağa kalkıyor Haber

Uzuncaburç Antik Kenti ayağa kalkıyor

Mersin Üniversitesi (MEÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ümit Aydınoğlu, Uzuncaburç Antik Kenti'nde yürütülen kazı ve çevre düzenleme çalışmalarını anlatarak, "Bir yandan arkeolojik alanı yönetmeye diğer yandan da içinde bulunduğu çevreyi yönetmeye çalışıyoruz Birlikte bir model oluşturabilirsek Türkiye'nin ve Avrupa'nın en önemli modellerinden biri haline gelecek" dedi. Silifke ilçesinde kazı çalışmaları devam eden Uzuncaburç Antik Kenti ile ilgili İçel Sanat Kulübü'nde "Uzuncaburç Ayağa Kalkıyor" konulu söyleşi ve sergi düzenlendi. İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aydınoğlu, söyleşide, bir süredir kentin gündeminde olan Uzuncaburç'un Mersin'in en güzel ören yerlerinden biri olduğunu ancak akademik olarak ele alınmadığını söyledi. Bölgede kazı çalışmalarına 2020'de başladıklarını belirten Aydınoğlu, kazıya başlamak için hazırladıkları projeleri ve yaşadıkları süreci anlattı. Mersin'in kültürel varlıklar açısından zengin olmasına rağmen Antalya, Muğla ve İzmir kadar bilinmediğine işaret eden Aydınoğlu, bu açıdan kentteki tüm aktörlerin bir araya gelmesi gerektiğini vurguladı. "Avrupa'da adını duyurmaya başladı" Önümüzdeki 4 yılın Türkiye'deki arkeolojik kazılar için 'altın çağ' olacağını belirten Aydınoğlu, "Biz de Mersin olarak bunu iyi değerlendirmeliyiz" diye konuştu. Uzuncaburç Antik Kenti'nde uyguladıkları projeyi anlatan Aydınoğlu, şöyle devam etti: "Uzuncaburç'ta inanılmaz şeyler var. Avrupa'da adını duyurmaya başladı ama en büyük eksiğimiz bunu kente duyurmak noktasında. Kente kimlik, kazanç ve karakter katan şey kültür, sanat ve spordur. Ticaret tabiki önemli ama sadece ticaret kentiyiz diyemeyiz. Çünkü ticaretten elde ettiğiniz gelirin gideceği bir yer lazım. Kültür, sanat ve spor ayrı bir şeydir. Bir kenti tanımlarken kente karakter katan değerler öne çıkar. Mersin bu anlamda çok şanslı çünkü ayakta duran tarihi zenginlikler var. Buraya turist gelmesi, bunların ayakta durması sağlanmalı. Uzuncaburç için '2 bin yıldır orada duruyor' diyorduk, ama şimdi orada inanılmaz projeler yapıyoruz. Bakanlık destekleri devam ettiği sürece önümüzdeki 10 yılda Avrupa'daki en önemli arkeolojik alan modellerinden birini uygulayacağız. İçinde çok güzel korunmuş arkeolojik eserler, tescilli bağlar var. Kırsal üretim yapılıyor. Yörük evlerinin 4'ünü kamulaştırdık ve restore ettik. Proje tamamlandığında burası Avrupa'nın en önemli arkeolojik parklarından biri haline gelecek." Geçmişte Erdemli ilçesindeki Kanlıdivane Antik Kenti'nin de şu anki Uzuncaburç Antik Kenti gibi dağınık olduğunu belirten Aydınoğlu, "Üniversite olarak orada kazılar, deneysel arkeoloji yaptık, 4 adet zeytinyağı presini kullanılır hale getirdik. Yürüyüş yolları, tabelama çalışması yaptık. Orada bir gezi parkı, çok sayıda eser, seyir terası, bilgi var. Bunları bir düzene koyduğumuz zaman kentin ismi tanınıyor. Giden herkes bize ne kadar güzel olmuş diye mesaj yazıyor. İşte Uzuncaburç da Kanıdivane'nin bir üst modeli olarak önümüzdeki 5 yıl içinde Avrupa'da duyulacak. Valilik ve belediyeler de oraya büyük yatırımlar yapıyor. Bunu hepimiz sahiplenmeliyiz" dedi. "Defineciler kuleye yürüyüşe geçmişler" Uzuncaburç Antik Kenti'nin, Olba bölgesinin başkenti ve dini merkezi olduğunu, kalıntılar açısından da zengin olduğunu vurgulayan Aydınoğlu, antik kentteki yapıların da çok iyi korunduğunu kaydetti. Antik kentteki projelerin devam ettiğini dile getiren Aydınoğlu, şöyle konuştu: "En ilginçlerden birisi benim de hayalim olan Hellenistik Kule Kazısı ve Restorasyon projemiz devam ediyor. Kule 30 metre ama bazı yerlerden ayrılma, yıkılma tehlikesi var. Kulenin içine girdiğinizde tahrip olmuş taşlar görünüyordu. 1990'lardaki basit restorasyon kulenin bugünlere kadar gelmesini sağladı. Zor şartlarda kazılar yaparak merdivenleri, Bizans döşemelerini ortaya çıkardık. Kahramanmaraş merkezli depremlerde de içeride ve dışarıda kurduğumuz iskeleler kuleyi korudu. Önce kazılar yaptık, sonra tadilata başladık. Çalışmaların ardından alandan ayrıldık. Zincir, kamera, ışık taktık ama Türkiye'nin çeşitli yerlerinden toplanan defineciler kuleye yürüyüşe geçmişler. Jandarmanın müdahalesi ile bunlar alındılar. Kazı yaparak bu değeri kente kazandırmaya çalışıyoruz ama bir yandan da bunlarla uğraşıyoruz." Kazılar bittikten sonra kuleyi korumaya karar verdiklerini aktaran Aydınoğlu, "30 metre yükseklikte on binlerce taş ile yapılmış yapıda bir tane yeni taş kullanmadık. Tüm taşları yıkadık, tamir ettik, doldurmalar yaptık. İşçi bulamayınca köyden kadın bulduk, öğrettik onlara da yaptırdık. Ayrıca bir çatı ve yağmur suyu drenaj sistemi yaptık. Kule yerinden oynamasın diyerek çelik iskeletler inşa ettik. Burada çok büyük bir mühendislik işi yapıldı diyebiliriz. Amacımız kuleyi bir kaç nesil daha ayakta tutmak oldu. Şimdi bu konuyla ilgili bir film hazırlattık UNESCO'ya sunacağız" ifadelerini kullandı. Yörük evleri restore ediliyor Aydınoğlu, bölgedeki Yörük evlerinin bazılarının antik yapının üzerinde olduğunu, bunlardan da 12'sinin kamulaştırıldığını söyledi. Valilik ve Üniversite olarak ilk etapta 4'ünün restorasyonunun tamamlandığını aktaran Aydınoğlu, "Arkeolojik tescilli alan olduğu için maliyetler ne yazık ki 4 kat artıyor. Birini satış ofisi olarak planladık. Birini ziyaretçi merkezi yapacağız. Birini de kafeterya ve güvenlik merkezi olarak kurguladık. Diğer 8 evin de ihalesi hazır, en son kuruldan geçti. Kalan 8 evi de buraya kazandıracağız. Herkes elini taşın altına koyuyor. Eğer yapabilirsek bu yıl 8 evin restorasyonunu başlatmak istiyoruz" diye konuştu. Antik kentte yapılan ve yapılacak projeleri anlatan Aydınoğlu, bölgenin zamanla tanınacağını ve daha gezilebilir bir yer haline geleceğini belirtti. Uzuncaburç'ta bugüne kadar ki anlayışın dışına çıkarak alan yönetimi geliştirdiklerini ifade eden Aydınoğlu, şunları kaydetti: "Kültür ve Turizm Bakanlığı ören yerindeki yapıları ayağa kaldırıyor. Ama bu ören yerinin içinde bulunduğu bir de köy var. Köyün okulları, yürüyüş yolları, tabelaları var. Köylüye eğitimler verilmesi gibi çalışmaları belediyelerle yapıyoruz. Parklar, okullar, yollar hepsi düzenleniyor. Büyükşehir Belediyesi ile anlaştık, arkeoloji koruma stratejisini hazırladık. Satış ofisleri, oturma yerleri olacak. Belediye 3 binayı satın aldı; bunların da restorasyon projesi kuruldan geçti. Burası yakın zamanda kafeterya ve sergi salonu için kullanılacak. Böylece Uzuncaburç'a gelenler köyün içini de kullanarak zaman geçirme imkanı bulabilecekler. Kadınlara verilen eğitimlerle düzenli olarak tezgahlar açılacak, satış imkanları sunulacak. Burayı yaşayan bir yer haline getireceğiz. Bir yandan arkeolojik alanı yönetmeye diğer yandan da içinde bulunduğu çevreyi yönetmeye çalışıyoruz. Birlikte bir model oluşturabilirsek Türkiye'nin, Avrupa'nın en önemli modellerinden biri haline gelecek."

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.