Hava Durumu

#Arkeoloji

TOURISMJOURNAL - Arkeoloji haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Arkeoloji haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Turizmde Rekor Gelir Hedefi: 60 Milyar Dolar Haber

Turizmde Rekor Gelir Hedefi: 60 Milyar Dolar

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, 2025 bütçe görüşmelerinde yaptığı konuşmada, Türkiye’nin 2024 yılı turizm performansını değerlendirdi. Ersoy, Ocak-Eylül döneminde 49,2 milyon ziyaretçiyle yüzde 8,7 artış sağlandığını ve turizm gelirinin yüzde 6,6 artarak 46,9 milyar dolara ulaştığını belirtti. 2023’te Türkiye, dünya sıralamasında Fransa, İspanya, ABD ve İtalya’nın ardından 5. sıraya yükseldi. Ersoy, yıl sonu için 61 milyon ziyaretçi ve 60 milyar dolar turizm geliri hedefini hatırlattı. "60 YILLIK İŞ 4 YILDA TAMAMLANACAK" Bakan Ersoy, Ekim 2023'te başlatılan Geleceğe Miras Projesi hakkında, "Arkeoloji alanında son 60 yılda yapılanlara eş değer işi 4 yılda yapacağız. 224 kazımızı projeye dâhil ettik. 2024 yılı sonunda, yürütülen tüm kazı çalışmalarının sayısı yıllık 765’e ulaşmış olacak. Bu sayıyı 2026 yılına kadar yıllık 800’e çıkarmayı hedefliyoruz. Elbette ki öncelikli hedefimiz arkeolojik çalışmalarımızı sadece nicelik olarak değil, nitelik olarak da en üst seviyeye çıkarmaktır. Nicelikteki bu artışın nitelikli sonuçlar vermesi için de Geleceğe Miras Projesi’ne dahil olan arkeolojik kazı, restorasyon ve çevre düzenleme çalışmaları için aktarılan bütçeyi tarihimizde görülmemiş seviyelere çıkardık" dedi. Bu yıl için ödenek için 6 milyar liraya yakın bütçe ayrılacağını açıkladı. GECE MÜZECİLİĞİ VE DİJİTAL PROJELER Bakanlık, Hitit çivi yazılı tabletlerin okunmasında yapay zekâ kullanımı ve kaya anıtlarının 3D taranarak belgelenmesini içeren projeler yürütüyor. Ayrıca, Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nin müze ve kültür merkezi olarak dönüşüm çalışmaları sürüyor. Bakan Ersoy'un açıklamasına göre, Bakanlık tarafından 355 cemevinin bakım-onarımı üstlenilirken, toplam 829 cemevinin aydınlatma giderleri karşılanıyor. TURİZMDE İLK 10 AYIN VERİLERİ 2024 yılının Ocak-Ekim döneminde Türkiye, 54,6 milyon ziyaretçi ağırladı. Yabancı ziyaretçi sayısı yüzde 7,03 artarak 47 milyonu geçti. Ekim ayında gelen yabancı ziyaretçi sayısı 5,4 milyonu aşarak yüzde 9,25’lik bir artış gösterdi. DEPREM BÖLGESİNDE RESTORASYON ÇALIŞMALARI 6 Şubat 2023 depremlerinde hasar gören 377 vakıf kültür varlığının restorasyon süreçleri başladı. Bu çalışmalar, merkezi bütçeden pay alınmadan vakıf gelirleriyle finanse ediliyor. Gaziantep Kalesi, Adıyaman Kahta Kalesi ve Hatay Arkeoloji Müzesi gibi birçok yapının onarımında 3 milyar TL harcandı. Hatay Arkeoloji Müzesi’nin onarım çalışmalarının 2025’te tamamlanacağı bildirildi.

Perge'nin 1800 Yıllık Çeşmesi Yeniden Hayat Buldu Haber

Perge'nin 1800 Yıllık Çeşmesi Yeniden Hayat Buldu

ANTALYA (İHA) - Antalya’da yer alan Perge Antik Kenti’nin önemli yapılarından biri olan Kestros Çeşmesi, yaklaşık 1800 yılın ardından yeniden suyla buluştu. 2’nci yüzyılda Roma İmparatoru Hadrianus tarafından yaptırıldığı düşünülen çeşme, 2022’de yapılan denemelerle gözlemlenmiş ve restorasyon çalışmaları Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın "Geleceğe Miras" projesi kapsamında tamamlanarak yeniden işlevsel hale getirilmişti. PERGE’DE KAZILAR SÜRÜYOR Antalya’nın Aksu ilçesinde yer alan ve Tunç Çağı'ndan kalma bir geçmişe sahip olan Perge Antik Kenti’nde kazı çalışmaları, 1946’da kazıda görev yapan Prof. Dr. Arif Müfid Mansel'den beri çeşitli akademisyenlerce yürütülüyor. UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi’nde yer alan kent, Helenistik dönemde en zengin şehirlerden biri olarak kabul ediliyor. Kentin en görkemli yapılarından Kestros Çeşmesi, aradan geçen yüzyıllara rağmen suyla buluşturulabiliyor. Prof. Dr. Şebnem Sedef Çokay Kepçe başkanlığında yürütülen kazı çalışmaları devam ediyor. BİR BAŞKA ROMA KENTİNDE ÖRNEĞİ YOK Perge Antik Kenti Kazı Başkan Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Aytaç Dönmez, Kestros Çeşmesi’nin antik kentteki diğer yapılardan farklı olduğunu belirtti. Dönmez, "Kestros Çeşmesi’nde ilk kez su akıtma denemesini 2022 yılında gerçekleştirmiştik. Acaba su aksa nasıl olacak ve kaçaklar nerelerde gerçekleşiyor bağlamında bir çalışma gerçekleştirdik, bu çalışma sonucunda da yapıda suyun akmasının herhangi bir problem doğurmayacağını ve projenin gerçekleştirilmesinin mümkün olduğunu anladık" ifadelerini kullandı. İMPARATOR HADRİANUS’UN İZLERİ Kestros Çeşmesi’nin yapımına, Roma İmparatoru Hadrianus’un hayattayken başlandığı ve onun ölümünden sonra tamamlandığı düşünülüyor. Çeşme, Hadrianus’un ölümünden sonra tanrılaştırılmasını simgeleyen heykellerle de dikkat çekiyor.   Dönmez, "Perge Antik Kenti, Türk arkeolojisi ve Anadolu arkeolojisi için de oldukça özel bir yapı. Özellikle su mühendisliği bağlamında özel teknikler ve metotlar kullanılmış, bu yönüyle de çok sayıda çalışmada yer alıyor" dedi. Geçmişte Sagalassos ve Kibyra Antik Kentlerinde de çeşmelerin restore edilerek suyla buluşturulduğunu hatırlatan Dr. Dönmez, Kestros Çeşmesi’nin işlevselliğini geri kazanmasının ardından Perge Antik Kenti’ne olan ilginin artacağını belirtti. 

Kütahya'da 8 bin yıllık tarihi aydınlatıyorlar Haber

Kütahya'da 8 bin yıllık tarihi aydınlatıyorlar

Tavşanlı Höyük kazısı, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Erkan Fidan başkanlığında sürüyor. Kazı çalışmalarına TOBB Tavşanlı Ticaret ve Sanayi Odası Kadın Girişimciler Kurulu üyesi olan 30 kadın da katılıyor. Tavşanlı Höyük'te yapılan çalışmalarda, Koloni Çağı'nın sonlarına doğru gerçekleşen saldırı sonucu tamamen yakılıp yıkıldığı belirlenen antik yerleşim bölgesinde geçtiğimiz günlerde yaklaşık 4 bin yıllık mühür keşfedildi. Orta Anadolu'nun büyük ticaret merkezleri Kültepe ve Acemhöyük'teki gibi seramik mühürlere Tavşanlı'daki kazıda da rastlanması, ayrıca geçtiğimiz hafta Çanakkale'nin Eceabat ilçesindeki Maydos Kilisetepe Höyüğü'nde yürütülen arkeolojik kazıda 3 bin 900 yıllık silindir mühür, antik dönemde doğu ile batı arasında başka ticaret yollarının varlığını kanıtlayan bir keşif olarak öne çıkarıyor. Tavşanlı Höyük kazı alanında Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın "Gönüllüyüz Biz" projesi kapsamında Tavşanlı Ticaret ve Sanayi Odası Kadın Girişimciler Kurulu burada incelemeler yaparak gönüllü kadınlarla birlikte Tavşanlı Höyük'te yeni bir çalışma alanında üst katmanda yer alan tarım toprağında uzman arkeologlar eşliğinde kazı yaparak toprağın atılmasına yardımcı oldu. Tavşanlı Höyük kazı alanında gençlik ve spor bakanlığının "Gönüllüyüz biz" projesi kapsamında Tavşanlı Ticaret ve Sanayi Odası Kadın Girişimciler Kurulu burada incelemeler yaparak höyük üst tabakası tarım toprağında kazı yaparak toprağın atılmasında çalışmalara katıldı. TOBB Tavşanlı Ticaret ve Sanayi Odası Kadın Girişmciler Kurulu Başkanı Şule Arslan Ozan, kazı alanında yapılan incelemeler bulundu. Ozan, "Tavşanlı Ticaret ve Sanayi Odası Kadın Girişimciler Kurulu olarak bugün biz geçmişin derin izlerini yakından takip edebilmek adına burada toplandık. Aynı zamanda sekiz bin yıllık bir geçmişe sahip olan Tavşanlı Höyüğü Türkiye'ye ve Dünya'ya tanıtmak istiyoruz. Amacımız bu. Türkiye Odalar Borsalar Birliği'nde Kadın Girişimciler Kurulu'nda bu gönüllülük esasına dayalı çalışmanın bir projeye dönüştürülmesini istiyoruz. Şu andaki proje Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın "Gönüllülük Biz" Projesi adı altında yürütülüyor. Biz de kadın girişimciler bu çalışmamızla tarihte bir iz bırakacağımıza inanıyoruz. Çünkü gönüllü olmak sadece bir görevi yerine getirmek değil, aynı zamanda tarihte de bir iz bırakmak. Biz kadın girişimciler bu çalışmamızla tarihte bir iz bırakacağımıza inanıyoruz. İnanıyorum ben, Tavşanlı Höyük Kütahya'nın ve özellikle Tavşanlı'nın vitrin yüzü olacak. İleride bir Göbekli Tepe olmaya aday bir yer burası. Milattan önce 4 bin yılına ait burada Tavşanlı'da Mısır'daki piramitlerdeki mumyalarda bulunan insan derisi kalıntıları ve insan beyni kalıntıları bulunmuş. Burası bölgenin en eski kalıntılarını taşıyan bir höyük niteliğinde , buraya gelen gönüllü kadınlarımız gerçekten tarihte iz bırakacaklar. Hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. En azından bu Höyük'ün tanıtılmasında ciddi bir emeğimiz geçmiş olacak. Amacımız bu. Gönüllük esasına dayalı bir çalışma gerekiyor. Artı maddi destek gerekiyor. Bunun için Türkiye Odalar Borsalar Birliği kadın girişimciler kolunda biz teşvik bekliyoruz. Nurten Öztürk başkanımızın buraya gelip buraları görmesini istiyoruz. Ayrıca devlet kurumu olan Zafer Kalkınma Ajansı gibi ajansların destek projelerinde bu gönüllülük projelerinin desteklenmesi bizim için çok anlamlı olur ve ülkemiz için, Tavşanlı için, Kütahya için büyük bir kazanım olur görüşündeyim" dedi. Tavşanlı Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı İlhami Aydın ise "Tavşanlı Höyük bugün tarihi bir gün yaşıyor diyebiliriz. Tavşanlı Kadın Girişimciler Kurulunun düzenlemiş olduğu bu etkinlik bu coğrafyanın geleceğini belirleyecek bir etkinlik olarak da düşünebiliriz. Hep birlikte inşallah bu Höyüğün tanıtımını ve yükselmesini, ortaya çıkarılmasını sağlayacağız. Çok teşekkür ediyorum" dedi. "Cumhuriyet tarihinde ilk defa kadın girişimciler bir kazı alanında" MHP Kütahya Milletvekili Ahmet Erbaş, gerçekleştirmiş olduğu ziyaret sonrası yapılan çalışmalar hakkında şunları söyledi: "8 bin yıllık hayatın var olduğu kazı alanındayız. Ben öncelikle Tavşanlı Ticari Adası'na ve hepsinden önemlisi de Tavşanlı Ticari Odası'ndaki kadın girişimcilere huzurlarınıza çok teşekkür etmek istiyorum. Bugün herhalde Kütahya'daki kazılar için tarihi bir gün. Kütahya'da ilk defa, Cumhuriyet tarihinde ilk defa kadın girişimciler bir kazı alanında yaklaşık 30 kişiler. Bir araya gelip gönüllü olarak bu kazı çalışmalarına katkı koymak için geldiler. Değerli kardeşlerim bir şehrin kalkınması için turizm gerekli midir? Gereklidir. Bir şehrin kalkınması için altyapı gerekli midir? Gereklidir. Bir şehrin kalkınması için sanayi, organize sanayiye, küçük sanayi gerekli midir? Gereklidir. Bir şehrin kalkınması için madencilik gerekli midir? Gereklidir. Ama bir şehrin tarihi olmalı. Geçmişe ait bir bağı olmalı. Geçmişliği bunun üzerine kurmalıyız. İşte şu anda biz yaklaşık 8 bin yılın bir kültürün üzerindeyiz. Ve buradan çıkacak her obje, her eser belki de dünya tarihini değiştirecek. Geçenlerde burada bulduğumuz bir mühür, Türkiye çapında ve dünya çapında haber oldu. Bütün bu bölgede, Batı Marmara diye kastettiğimiz bu bölgede bu mühür ilk defa burada bulundu. Mührün aynısı benzeri de iki gün önce Çanakkale'de bulundu. Demek ki buralarda bir ticaret kolonisi var ki yaklaşık 4-5 bin yıl önce Çanakkale'de kullanılan bir mühür. On yedi kültürden bahsediyoruz. Değerli Tavşanlılar, kendi kültürümüze, kendi değerlerimize sahip çıkmaz. Bunları tanıtmaz ve bunlar için mücadele etmez isek bir başkasının çevre illerinin veya dünya ülkelerinin buraları bilmesini bekleyemeyiz. Önce kendi ilimizdeki, kendi ilçemizdeki, kendi beldemizdeki, kendi köyümüzdeki tarihi eserlere sahip çıkacağız. Bu tarihi eserler bizlere bir miras, kültür mirası. Milletlerin kültürü işte bu miraslar üzerinden, bu eserler üzerinden olgunlaşarak bu seviyeye gelmiştir. Ben Erkan hocama çok teşekkür ederim. Çok özverili bir şekilde çalışıyor. Değerli kazı heyetine çok teşekkür ederim. Çok kısıtlı şartlarda dar bir bütçeyle ellerinden geleni yapmaya çalışıyorlar ama artık burası da bir dünya mirası listesine girdi. Önümüzdeki yıllarda bu kazılarda çok daha büyük çalışmalar göreceğiz. Daha büyük geniş kapsamlı çalışmalar. Daha fazla insanla yapılan çünkü sonuçta bu kazaların hepsi insan iş gücün el emeğiyle oluyor. Evet. Biz Tavşanlı olarak, Kütahya olarak Erkan Başkanımızın yanındayız. Ticari Odası'na çok teşekkür ediyorum. Başkanlarıma çok teşekkür ediyorum ama her şeyden önemlisi evlerindeki çoluğunu çocuğunu işini gücünü sosyal hayatını bırakıp şu anda güneşin altında beraber tozun toprağın içinde bu kazıya katılan kadın girişimcilerimize teşekkür ediyorum. Ben hepinize çok teşekkür ediyorum. Davut Başkan çok teşekkür ediyorum. İyi ki bizi buralara eşlik ettin, yönlendirdin. Erkan hocama bizi bir araya getirdi." Çalışmalara, Kuruçay Belediye Başkanı Rengül Atıcı, Tunçbilek Belediye Başkanı Mustafa Düzgün, MHP Kütahya Milletvekili Ahmet Erbaş, Tavşanlı Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Davut Efe, MHP İlçe Başkanı Kürşat Öztaş, Tavşanlı Ticaret ve Sanayi Odası Kadın Girişimciler Başkanı Şule Arslan Ozan ve kadın üyeler katıldı.

Maydos Antik Kenti’nde 4 bin yıllık silindir mühür bulundu Haber

Maydos Antik Kenti’nde 4 bin yıllık silindir mühür bulundu

Çanakkale’nin Eceabat ilçesindeki Maydos Antik Kenti’nde devam eden 2024 yılı kazı çalışmalarında Mezopotamya’dan başlayan ve Anadolu’nun içlerine kadar devam eden ticaret ağında kullanılan yaklaşık 4 bin yıllık silindir mühür bulundu. Eceabat ilçesindeki 5 bin yıllık Maydos Antik Kenti’nde bu yıl kazılar, Temmuz ayında başlandı. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Maydos Antik Kenti Kazı Başkanı Prof. Dr. Göksel Sazcı yönetiminde, 10 kişiden oluşan kazı ekibi ve 6 işçiyle çalışmalar devam ediyor. Kazı çalışmaları Eylül ayında sonlandırılacak. Maydos Antik Kenti’nde süren 2024 yılı kazılarında Mezopotamya‘dan başlayan ve Anadolu’nun içlerine kadar devam eden ticaret ağında kullanılan yaklaşık 4 bin yıllık silindir mühür bulundu. Maydos 2024 sezonu kazılarının Temmuz ayının ilk haftası başladığını belirten Kazı Başkanı Prof. Dr. Göksel Sazcı, kazıları Eylül ayı ortasına kadar aktif olarak arazide sürdürmeyi planladıklarını söyledi. Maydos Antik Kenti kazı çalışmalarının Kültür ve Turizm Bakanlığının izni ve İçdaş ana sponsorluğu ile devam ettiğini belirten Sazcı, “Bu yıl 5-7 işçi ve 10’a yakın öğrenci ile birlikte başladık. Kazılarımızı aynı şekilde sürdürüyoruz. 2024 yılı kazılarımız iki alanda sürdürülüyor. Birinci alanımız Maydos’un savunma sistemiyle alakalı, özellikle Orta Tunç Çağ’ın erken dönemlerini yani günümüzden yaklaşık 4 bin yıl öncesine tarihlenen tabakalar da sürdürüyoruz. Bu alanda yerleşmenin hem giriş kısmını tespit etmeye çalışıyoruz, hem de surları açığa çıkarmaya çalışıyoruz. Diğer çalışma alanımız ise daha önce bölgede Troya III-V dönemi olarak bilinen ve İlk Tunç Çağı sonları ve Orta Tunç Çağı başlarına denk gelen tabakaları araştırmak için yeni bir açma açtık. Orada da henüz daha yüzeye yakın bir yerdeyiz. 1 metre inebildik. Araştırdığımız alanda hem Bizans Dönemi’ne hem de Helenistik Döneme tarihlenen mimari kalıntılar ve buluntular tespit ettik” dedi. Bu yılki kazılarda ilginç buluntular bulduklarını da kaydeden Prof. Dr. Göksel Sazcı, sözlerine şöyle devam etti: “Bu senenin en ilginç buluntularından bir tanesi de bu gördüğünüz silindir mühür. Fritten üretilmiş, bu da yaklaşık 3 bin 900-4 bin yıllık bir buluntu. Bu silindir mührün üzeri zikzaklarla bezenmiş alt kısmı üçgenlerle sınırlandırılmış. Bu tür mühürlerin ortasında da bir delik oluyor ve bunlar muhtemelen boyun da taşınan ve mülkiyeti sembolize eden buluntular. Silindir mühürler aslında Anadolu kökenli buluntular değil, bunlar ilk kez günümüzden yaklaşık 5 bin yıl önce Uruk’ta, yani Güney Mezopotamya’da ortaya çıkıyor. Anadolu ile yapılan yoğun ticaret sayesinde bu uygulama buraya kadar geliyor. Troya’da bu mühürlerin hem damga hem de silindir mühür olan versiyonları var ve ilk kez İlk Tunç Çağı sonlarında yani kabaca M.Ö. 3 binin sonlarında görülüyor. Yalnızca silindir olarak çıkması ise bölgede ünik. Batı Anadolu’da, yakın zaman önce Kütahya Tavşanlı Höyük’te bir benzeri bulunmuştu. Mezopotamya‘dan başlayan bu ticaret ağının yoğun olarak Anadolu’nun içlerine kadar geldiğini Kayseri yakınlarındaki Kültepe‘de ele geçen buluntulardan anlıyoruz. Tavşanlı Höyük buluntusuyla bu ticaret ağının bir kolunun Batı Anadolu’ya uzandığını, başka bir kolunun da Maydos buluntusu ile Kuzeybatı Anadolu üzerinden Avrupa Yakası’na kadar uzandığını söyleyebiliriz. Mühürler şahsiyet sembolleri yani bir ürünün, bir malın, belki garantisini sağlamak, belki mülkiyetini belirlemek, yani bir çeşit marka, işaret. Mühürlemeler hem seramiklerin üzerine hem de iple bağlanan bir ürünün bağlantı noktasına yapıştırılan çamurun üzerine uygulanıp kurutuluyor. Bu şekilde bir ürünün açılıp açılmadığını tespit için yapılıyor. Ayrıca daha önce de belirttiğim gibi garanti fonksiyonunun yanı sıra hem markasını gösteriyor hem de mülkiyetini belirliyor. Mühürlerin bu şekilde farklı fonksiyonları olabiliyor.”

Sardes Antik Kenti’ndeki kazılarda 160’ıncı yıl Haber

Sardes Antik Kenti’ndeki kazılarda 160’ıncı yıl

Devlet güvencesinde paranın ilk basıldığı yer olarak bilinen Manisa’nın Salihli ilçesinin Sart Mahallesi'nde bulunan Lidya Krallığı'nın başkenti Sardes Antik Kenti'nde, 160 yıl önce başlayan kazı çalışmaları devam ediyor. Bu yıl gerçekleştirilen kazılarda ise yaklaşık 50 yıl önce keşfedilen ancak kerpiç yapısı nedeniyle bugüne kadar kazılamayan 2 bin 700 yıllık anıtsal sur duvarının turizme kazandırılması amaçlanıyor. Devlet güvencesinde altın ve gümüş paranın ilk basıldığı yer olarak bilinen Salihli ilçesinin Sart Mahallesi'ndeki Lidya Krallığı'nın başkenti Sardes Antik Kenti'nde, 160 yıl önce başlayan kazı çalışmaları sürüyor. 5 bin yılı aşkın bir süredir çeşitli yerleşimlere sahne olan ve çok sayıda medeniyete ev sahipliği yapan antik kentteki kazılarda, Lidya, Pers, Helenistik, Roma, Bizans ve diğer kültürlerden çok sayıda yapı ve eser ortaya çıkarıldı. Antik kentte bu yıl devam eden kazılarda, 50 yıl önce keşfedilen ancak kerpiç yapısı nedeniyle bugüne kadar ortaya çıkarılamayan anıtsal sur duvarının tamamen ortaya çıkartılması amaçlanıyor. Kazı Başkanı Prof. Dr. Nicholas Cahill, Akdeniz ve Anadolu coğrafyasında eşi benzeri olmayan 20 metre genişliğinde 14 metre yüksekliğindeki anıtsal sur duvarının önümüzdeki yıldan itibaren turizme kazandırılmasının hedeflendiğini söyledi. Cahill, gazetecilere yaptığı açıklamada, “İçinde bulunduğumuz bu bölge de 1970’li yıllarda Lidya dönemine anıtsal Sur Duvarı keşfedildi. Ağırlıklı olarak kerpiçten inşa edilmiş bir sur duvarı. Kerpiç malzemeden yapıldığı için yağmur ve dış etkenlerden korumak o tarihlerde çok zordu. Sur duvarının bulunduğu alanda 50 yıla yakın bir süredir, kazı çalışması yapıldı. Sur duvarını tam anlamıyla ortaya çıkarabilmek için bu bölgenin üzerine çatı inşa edildi. Bu çatı ile birlikte sur duvarının tamamının ortaya çıkarılması için çalışmalarımıza hız verdik. Bu çalışmalarda hem sur duvarı, bu duvarın üzerinde Roma Dönemine ait evler ortaya çıkarıldı. Ortaya çıkartılan bu sur duvarı çok önemli. Çünkü, böyle anıtsal bir sur duvarı Akdeniz ve Anadolu’da hiç yok. Genişliği 20 metre, yüksekliği ise bazı bölgelerde ise 14 metreye kadar çıkıyor. Mesela diğer antik kentlere ait sur duvarlarının genişliği 3-4 metre. Bu bölgede ortaya çıkartılan sur duvarı çok daha büyük bir anıtsal yapı. Milattan önce 6 ve 7’inci yüzyılda sadece Mezopotamya’da Babil ve Asur Uygarlıklarında büyük anıtsal duvarlar var. Düşüncemize göre Lidyalılar, yönlerini hem Batı’ya hem de Doğu’ya çevirmişler. O tarihlerde en büyük imparatorluklardan biri olmak istemişler. Bu düşüncelerini hayata geçirmek içinde böyle anıtsal surlar yapmışlar. Bu surun Lidyalılar tarafından ‘Mezopotamyalılar kadar güçlüyüz’ mesajı verilmek için yapıldığı kanaatindeyiz. Gelecek yıllardan itibaren Akdeniz ve Anadolu’da eşi benzeri olmayan bu sur duvarını turizme kazandırmayı hedefliyoruz."

Bodrum'da unutulmuş bir medeniyetin kapıları aralandı Haber

Bodrum'da unutulmuş bir medeniyetin kapıları aralandı

Kazı çalışmaları, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Arkeoloji Bölümü, Orta Çağ Anabilim Dalı'ndan Doç. Dr. Hatice Özyurt Özcan öncülüğünde yürütülüyor. Şu anda sahada 22 işçi ve 4 arkeologla çalışmalar aralıksız devam ediyor. 2019 yılında başlayan kazılarda, bugüne kadar üç kilise, bir vaftizhane, iki hamam, konutlar, kamu yapıları, ticaret merkezleri, liman yapıları ve anıtsal mezarlar ortaya çıkarıldı. Doç. Dr. Hatice Özyurt Özcan, yaptığı açıklamada, “Burası erken Hristiyanlık dönemine ait, geç antik çağ olarak adlandırılan bir yerleşim alanı. Sahil, tamamen erken Hristiyanlık dönemi yapılarıyla donatılmış durumda. Kentin daha erken dönemine, arkaik döneme kadar uzanan geçmişi ise Akropol alanında bulunuyor. Bu alanda 2019 yılında çalışmalara başlandı ve beş yıldır devam ediliyor. Bu süre zarfında birçok yapı açığa çıkarıldı. Çalışmalara başlandığında ilk beş yıllık bir program oluşturuldu. Programın amacı, sahili bütünüyle görünür hale getirmekti, çünkü yoğun bir bitki örtüsü vardı ve yapıların birçoğu toprak altındaydı, tanımlanamaz durumdaydı. 1800'lerde alana gelen seyyahlar burayı küçük bir balıkçı köyü olarak tanımlamışlardı, çünkü birçok yapı görünür değildi. Ancak 2019'dan önceki araştırmalardan, buranın önemli bir bazilikası ve kilisesi bulunduğu için bir piskoposluk merkezi olduğu biliniyordu. Anastapolis'in de piskoposluk listelerinde adı geçen kentlerden biri olduğu biliniyor. Bu sebeple, parselde yer alan alanda kazı çalışmalarına 2020 yılında başlandı. Geçen yıl kamulaştırılması tamamlandı ve şu anda tüm sahile neredeyse hakim durumda” ifadelerini kullandı. 2024 yılı itibarıyla, özellikle kentin dini merkezi ve batı kesiminde yer alan ticaret yapıları üzerinde yoğunlaşan kazılar, antik kentin büyük bir kısmını gün yüzüne çıkarma hedefiyle ilerliyor. Geleceğe Miras Projesi kapsamında yapılan bu çalışmalar, aynı zamanda bölgedeki hamam mozaikleri ve vaftizhanede bulunan duvar resimlerinin konservasyonu ve korunmasını da kapsıyor. Kissebükü Antik Kenti, Karya bölgesindeki diğer Bizans yerleşimlerinden farklı olarak, doğrudan Bizans dönemine ait planlarla inşa edildiği biliniyor. Bu özelliği, kentin arkeolojik ve tarihi değerini daha da artırıyor. Akropol, nekropol, dini merkez, batı yerleşimi ve liman bölgesi gibi beş ana gruptan oluşan antik kent, geçmişin izlerini bugüne taşıyor. Doç. Dr. Hatice Özyurt Özcan, kentle ilgili detayları şu şekilde aktardı: “Çalışmalarda, kenti en iyi şekilde hem denizden hem de karayoluyla görünür kılacak yapıların açığa çıkarılması hedeflendi. Beş yıl süresince sahil kesimindeki neredeyse tüm yapıların çalışması tamamlandı. Kazıların devamında konservasyon çalışmaları yürütüldü, böylece bu yapılar daha sağlam bir şekilde sonraki nesillere bırakılabilecek. Buraya yıllardır gelen insanlar, bir sonraki sezon geldiklerinde gördüklerine inanamıyorlar; bu kadar çok kalıntının burada olduğuna şaşırıyorlar. Kentte üç kilise bulunuyor ve kent üç bölümden oluşuyor. Beş ayrı yerleşim alanı tespit edildi. Burası kentin batı kısmı. Yamaçlarda kule ve yamaç yerleşimi, alt kısımda ticari yapılar, hamam ve onunla bağlantılı kompleks yapılar, konut ve ticaretin bir arada kullanıldığı yapı grupları bulunuyor. Orta kısımda büyük bir dini merkez olan psikopomiyum ve bazilika ile birlikte bağlantılı yapılar yer alıyor. Doğuya doğru gittiğimizde ise liman kalıntıları, liman kilisesi ve konutlarla birlikte yamaçlardan yukarıya doğru çıkan birçok yapı kalıntısıyla karşılaşılıyor. Hem temizlik hem de kazılar sonrasında, aslında büyük çapta bir kent ortaya çıkarılmış oldu. Burası beşinci yüzyıldan yedinci yüzyıla kadar uzanan bir döneme ait. Beşinci yüzyılın ortalarından yedinci yüzyılın başlarına kadar, Arap akınlarıyla birlikte buradaki halkın kenti terk ettiği biliniyor. Bu durumu sikkeler, mimari ve plastik malzemeler ve diğer küçük buluntularla tarihlendirmek mümkün. Diğer taraftan, Helenistik ve Roma dönemi yerleşimi de Akropol'de bulunuyor. Akropol'ün eteklerinde yer alan iki nekropol alanında iki mezar yapısı açığa çıkarıldı. Bu mezarlarda küçük heykeller, altın küpeler ve hem Roma hem Bizans dönemine kadar uzanan oldukça karmaşık iki mezar yapısı ortaya çıkarıldı”. 2023 yılında kamulaştırılan 8 dönümlük parselde yer alan vaftizhane ve kilisede başlatılan kazılar, büyük bir titizlikle sürdürülüyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından kültürel miraslar arasına alınan bu alanda, kazı çalışmaları hız kesmeden devam ediyor. Kissebükü'nde yürütülen bu çalışmalar, bölgenin tarihi dokusunu koruyarak geleceğe miras bırakmayı amaçlıyor. Arkeoloji dünyasında büyük ilgi uyandıran bu keşifler, Kissebükü'nü sadece bir turistik nokta değil, aynı zamanda bilimsel çalışmalar için de vazgeçilmez bir merkez haline getiriyor.

Tarih Öncesi Sırları Açığa Çıkaran Göbekli Tepe Haber

Tarih Öncesi Sırları Açığa Çıkaran Göbekli Tepe

20. yüzyılın sonlarında Alman arkeolog Klaus Schmidt tarafından 1994 yılında keşfedilen bu antik yerleşim, arkeoloji dünyasında bir çığır açıyor. Yaklaşık 11.000 yıl öncesine dayanan bu yapılar, insanlık tarihinin bilinen en eski tapınak kompleksleri olarak kabul ediliyor. Tarih boyunca insanlık, geçmişine ışık tutan arkeolojik keşiflerle büyülenir ve bu keşiflerden biri de Göbekli Tepe alanı. Göbekli Tepe, Türkiye'nin güneydoğusunda, Şanlıurfa yakınlarında bulunan ve insanlık tarihindeki önemli bir döneme ışık tutan bir arkeolojik alan olarak biliniyor. İlk keşfi 1963 yılında yapılan bu antik sit alanı, son yıllarda yapılan kazılar ve araştırmalarla insanlığın bilinen en eski tapınak kompleksi olduğu düşünülmekte. Göbekli Tepe'nin en dikkat çekici özelliği, M.Ö. 9600 ila 7300 yılları arasında inşa edilmiş olması. Bu, yapıların bugüne kadar bilinen en eski yapıtlar olduğunu göstermekte. Göbekli Tepe'nin bulunması, insanlık tarihini yeniden düşünmemizi gerektirecek kadar önemli çünkü bu yapılar, daha önce bilinen avcı-toplayıcı toplulukların kapasitesi ve yetenekleri hakkında sahip olduğumuz bilgileri sorgulamamıza bir neden. Göbekli Tepe'deki ana yapılar, dikili taş sütunlardan oluşuyor ve bu sütunlar devasa taş bloklarından oyularak yapılmış. Bu sütunların üzerinde, hayvan figürleri, insan figürleri ve geometrik desenler gibi çeşitli kabartmalar bulunuyor. Bu kabartmaların ve yapıların dini veya ritüel amaçlarla kullanıldığı düşünülmekte. Araştırmacılar, Göbekli Tepe'deki yapıların, avcı-toplayıcı toplulukların daha önce düşünülenin ötesinde karmaşık sosyal ve dini yapılar geliştirebileceğini gösterdiğine inanmakta. Bu, insanlığın yerleşik tarım öncesi topluluklarının kültürel ve toplumsal evrimini anlamamızı sağlayan önemli bir pencere sunuyor. Ancak, Göbekli Tepe'nin gizemi hala tam olarak çözülebilmiş değil. Neden bu kadar erken bir dönemde inşa edildiği, kimin tarafından yapıldığı ve nasıl bir amaçla kullanıldığı gibi sorular hala cevapsız. Bununla birlikte, bu antik tapınak kompleksi üzerinde yapılan araştırmalar devam etmekte ve yeni bulgular, insanlık tarihini daha iyi anlamamıza yardımcı olmakta. Göbekli Tepe'nin keşfi, insanlığın geçmişine dair algımızı değiştirmiş ve insanların daha eski dönemlerde bile karmaşık kültürel ve dini pratikler geliştirebileceğini göstermiş olup, bu antik site, arkeolojik keşiflerin ne kadar önemli ve hayranlık uyandırıcı olabileceğini gösteren bir örnek olarak insanlık tarihine kazandırılmış. Gelecekteki araştırmalar ise, Göbekli Tepe'nin gizemini çözebilir ve insanlık tarihine daha fazla ışık tutabilir.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.