Hava Durumu

#Bahattin Sürücü

TOURISMJOURNAL - Bahattin Sürücü haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Bahattin Sürücü haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Bafa Gölü’nden Alarm Sinyalleri: Kuraklık ve Kirlilik Çevreyi Tehdit Ediyor Haber

Bafa Gölü’nden Alarm Sinyalleri: Kuraklık ve Kirlilik Çevreyi Tehdit Ediyor

AYDIN (İHA) - Türkiye’nin önemli sulak alanlarından biri olan Bafa Gölü, çevresel sorunlar ve kuraklık nedeniyle alarm veriyor. Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği (EKODOSD) Başkanı Bahattin Sürücü, Bafa Gölü Tabiat Parkı'nın durumunu değerlendirerek, gölün denizden göle dönüşüm sürecinde büyük bir tehdit altında olduğunu belirtti.   Aydın genelinde çevre ve doğa koruma çalışmaları yürüten EKODOSD, Bafa Gölü ve çevresindeki Latmos Dağı’nın önemine dikkat çekiyor. Sürücü, kuraklığın Bafa Gölü üzerindeki olumsuz etkilerinin arttığını ve göl sularının son yıllarda en fazla çekildiği dönemlerden birini yaşadığını ifade etti. "Bafa Gölü Aydın ve Muğla için doğasıyla, tarihiyle, kültürüyle, kuşları ve yılan balıklarıyla Ege bölgesinin çok önemli sulak alanlarının başında gelmektedir" diyen Sürücü, bu doğal alanın yöre insanına, balıkçılara ve turizm işletmelerine ekonomik katkı sağladığını vurguladı.   Kuraklığın ve iklim değişikliğinin etkisiyle yaklaşık 8 aydır yağışların olmaması Bafa Gölü’nü daha da olumsuz etkiliyor. Sürücü, gölün çevresel sorunlarının çözümü için bugüne kadar herhangi bir önlem alınmadığını belirterek, kirlenmenin giderek arttığını, işletme atıkları ve evsel atıkların Büyük Menderes Nehri aracılığıyla göle zarar verdiğini dile getirdi. Ayrıca, gölün kıyısındaki yavru balık üretim tesislerinin atık sularının da Sakızburnu Dalyanı üzerinden göle karıştığını ifade etti.   Bafa Gölü’nün su giriş ve çıkışlarının tarımsal sulama amacıyla yaklaşık 5-6 ay boyunca toprakla kapatılması, gölün yaşam damarlarının tıkanmasına yol açıyor. Sürücü, "Türkiye’de yılan balığı dağılımının yüzde 24 oranıyla en fazla olduğu yer olan Bafa Gölü’nde 1984-1985 yıllarında 60 ton yılan balığı avlanırken, 1990’larda 2-6 tona düşmüş ve kanalların kapatılması nedeniyle bu rakamların daha da düştüğü görülmektedir. Bafa Gölü ve Latmos Dağları'nın, Türkiye’nin en önemli ve benzersiz özelliklerine sahip ekoturizm merkezlerinden birisi olması gerekirken, ne yazık ki çevre sorunlarıyla boğuşmaktadır. Bunun en büyük zararlarını da bölge insanı çekmekte, biyolojik çeşitlilik olumsuz etkilenmektedir" sözleriyle tehlikenin boyutunu gözler önüne serdi. Ancak, bölgenin korunması ve yerel halkın sorunlarının çözülmesi için bir umut ışığı doğmuş durumda. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Dilekçe Komisyonu'nda görev yapan milletvekilleri, Aydın ve Muğla Valiliklerine yaptıkları ziyaretlerin ardından Bafa Gölü'nü yerinde incelemek üzere alana gelerek vatandaşlarla bilgilendirme toplantıları yapacaklar. Sürücü, "Umarız komisyonun hazırlayacağı raporlar bölge insanını sevindirecek, Bafa Gölü ve Latmos Dağları’nın korunmasına katkı yapacak olumlu bir gelişme şeklinde olur” diyerek umutlu olduğunu dile getirdi.

600-year-old Turkmen village 'Sandima' must be protected Haber

600-year-old Turkmen village 'Sandima' must be protected

This week's stop of the excursion tours organized by the Ecosystem Conservation and Nature Lovers Association (EKODOSD), which carries out important works for the protection of the historical and natural beauties of Aydın, was the Bodrum district of Muğla. Nature lovers from Aydın who visited Sandima Village, one of the oldest settlements of Yalikavak and abandoned with 600 years of Bodrum's history, called on the authorities for the holistic preservation of the region. Noting that the region is starting to lose its former naturalness, EKODOSD President Bahattin Sürücü; "Something must be done to keep those wonderful houses and the works of art in them alive." Expressing that nature and culture trips will continue as always, EKODOSD President Bahattin Sürücü gave information about the trip and said, “We went to Yalıkavak, one of the most beautiful places on the peninsula, for the Bodrum event we hold traditionally every year. Since 2004, we have been visiting almost every part of Bodrum and observing its beauties and the natural landscape that changes almost every year. This year we went to Sandima, which is located on the ridge of Yalikavak, an old Turkmen village. As in all tourism cities, we visited Sandima, one of the rare places in Yalikavak, where almost every hill is filled with constructions. We saw that roads paved with cobblestones were built up to the village, and concrete mixers and model vehicles roamed on the road that was used by horses and donkeys in the past. In the geography where tangerines, which were exported with trucks in the old years, were grown, we saw that sites named tangerines proliferated. We watched work of the construction buckets that came up to Sandima with concern. After the death of volunteer İsmail Erkoca, who gave life to Sandima and struggled for its preservation, bought one of the ruined houses of the village and turned it into an art center with his wife, we thought that something must be done to keep that wonderful house and the works of art in it alive. We hope that Bodrum Municipality develops a project to keep those old memories alive and to preserve and protect Sandima as a whole.”

600 yıllık Türkmen köyü 'Sandima' korunmalı Haber

600 yıllık Türkmen köyü 'Sandima' korunmalı

Aydın’ın tarihi ve doğal güzelliklerinin korunması adına önemli çalışmalar yapan Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği’nin (EKODOSD) her hafta düzenledikleri gezi turlarının bu haftaki durağı Muğla’nın Bodrum ilçesi oldu. Yalıkavak’ın eski yerleşimlerinden biri olan ve Bodrum’un 600 yıllık tarihiyle terk edilmiş Sandima Köyü’nü gezen Aydınlı doğaseverler, bölgenin bütüncül olarak korunması ve korunarak kullanılması için yetkililere çağrıda bulundu. Bölgenin eski doğallığını artık kaybetmeye başladığına da dikkat çeken EKODOSD Başkanı Bahattin Sürücü; “O harika evlerin ve içindeki sanat eserlerinin yaşatılması için mutlaka bir şeyler yapılmalı” dedi. Her zaman olduğu gibi doğa ve kültür gezilerinin devam edeceğini ifade eden EKODOSD Başkanı Bahattin Sürücü, gezi ile ilgili bilgi vererek “Her yıl geleneksel olarak gerçekleştirdiğimiz Bodrum etkinliği için, yarımadanın en güzel yerlerinden biri olan Yalıkavak bölgesine gittik. 2004 yılından beri Bodrum’un hemen her yerini gidip, güzelliklerini ve hemen her yıl değişen doğal peyzajını gözlemliyoruz. Bu yıl eski bir Türkmen köyü olan Yalıkavak sırtlarında kurulu Sandima’ya gittik. Bütün turizm kentlerinde olduğu gibi hemen her tepesinin inşaatlarla dolduğu görülen Yalıkavak’ın bozulmayan ender yerlerinden biri olan Sandima’yı gezdik. Eskiden toprak yolla gidilen Sandima’ya artık köyün yanına kadar parke taşla döşenmiş yolların yapıldığını, eski yıllarda atlarla ve eşeklerle gidilen yolda, beton mikserlerin ve model araçların dolaştığını gördük. Eski yıllarda tırlarla ihraç edilen mandalinlerin yetiştiği coğrafyada, mandalin isimli sitelerin çoğaldığını gördük. Kuş sesleri içinde birbirinden güzel çiçeklerle bezenmiş harika bitki topluluklarının ve ağaçların çevrelediği Sandima’nın yanına kadar gelen inşaat kepçelerinin çalışmalarını kaygıyla izledik. Sandima’ya hayat veren ve korunması için mücadele eden, köyün harabe evlerinden birini satın alarak eşiyle birlikte düzenleyip bir sanat merkezine dönüştüren köyün gönüllüsü İsmail Erkoca’nın vefatından sonra, o harika evin ve içindeki sanat eserlerinin yaşatılması için mutlaka bir şeyler yapılmalı diye düşündük. Umarız o eski hatıraların yaşatılması ve Sandima’nın bütüncül olarak korunması ve korunarak kullanılması için Bodrum Belediyesi bir proje geliştirir” dedi.

The historical cathedral in Italy carries the traces of Latmos Haber

The historical cathedral in Italy carries the traces of Latmos

Drawing attention with its natural landscape and historical texture, Latmos Mountains continues to increase its charm day by day. Traces of Latmos, which enters the route of many citizens every year with its many features, especially prehistoric rock paintings, were seen in the Siena Cathedral in the Tuscany region of Italy. In the ceiling decorations of the cathedral, which was built at the end of the 13th century and is on the World Heritage List, the love between the Goddess Selene and the Shepherd Endymion in Latmos and the mythological story that resulted in Endymion's eternal sleep are told. Drawing attention to the relationship between the cathedral and the Latmos Mountains, the Ecosystem Conservation and Nature Lovers Association (EKODOSD) President Bahattin Sürücü said, "These ornaments depict the most romantic love of the ancient era and are based on a mythological story about the love between the Goddess Selene and the Shepherd Endymion, which resulted in Endymion's eternal sleep. The story takes place in the Latmos Mountains." “This story takes place only in the Latmos Mountains” Stating that there are traces of Latmos in the cathedral, which is visited by millions of tourists every year, EKODOSD President Sürücü said, “The city of Siena is a city in the Tuscany region of Italy, known for its medieval historical and cultural artifacts, visited by millions of tourists. One of the most important buildings of the city is the Siena Cathedral, which was built in the Romanesque and Gothic style at the end of the 13th century. This cathedral in the city, which is on the UNESCO World Heritage List, is famous for its frescoes and paintings. In this historical building, there are priceless works of Pisano, Donatello and Michelangelo, the chief architects of the Renaissance, and paintings by Pinturicchio. More than 1 million people visit this building, which is the symbol of Siena, every year. Inside one of the ceiling decorations of the cathedral is a very important mythological story concerning the Latmos Mountains. The sacred meaning attributed to the fascinating natural landscape of the Latmos Mountains is a unique cultural heritage item that also influenced later cultures. The cultural heritage of the Latmos region has directly or indirectly affected the artistic and literary works, beliefs and traditions of Anatolian and European cultures from the prehistoric period to the present. In this mythological story in the picture, the most romantic love of antiquity is told. The mythological story about the love between the Goddess Selene and the Shepherd Endymion, which resulted in Endymion's eternal sleep, takes place in the Latmos Mountains. The mythological love story between Endymion and Selene has been especially reflected in plastic arts since the Archaic Period. This Mythological story is most often depicted in Roman sarcophagi and the eternal sleep of the pensive young man was considered a symbol of immortality. The motif of Endymion falling into eternal sleep has also been continued in the art of the recent period. One of them is a scene from the ceiling painting of the Painter Pinturicchio, found in the 'Biblioteca Piccolimini' in Siena Cathedral. The scene seen in the Roman Period sarcophagus in this painting, is made in the form of a Renaissance painting. In the sarcophagus, Latmos is personified with the sleeping Endymion in the form of a man sitting on a rock above the cave, while the summit of the mountain forms the background for the encounter of the goddess and the young man. Here, the summit is depicted as a large stone as in medieval sources. This mythological story, which symbolizes the love between the handsome young shepherd Endymion and the Moon Goddess Selene, takes place only in the Beşparmak Mountains and cannot be found anywhere." “We must protect Latmos as a whole” Sürücü said, “Those who want to live this mythological legend today come to this magnificent geography to watch the lights reflecting on Bafa Lake as the full moon comes out from behind the Beşparmak Mountains and to experience that moment. There is the Endymion sanctuary at the entrance of the ancient city of Herakleia, which is intertwined with the village of Kapıkırı. Many finds were unearthed in the excavations carried out in the sanctuary last year under the leadership of Prof. Dr. Zeliha Gider Büyüközer. However, in the holistic geography of Latmos, where all these stories take place, the mining areas are being expanded and this causes an increase in the destructions. If the destructions continue at this rate, not only the mythological stories, but also the culture that has existed since the prehistoric period, the health of the local people, their income, the biological diversity of the region, wildlife, plants, trees, water, in short, the life in these lands will completely end. The destructions in this unique geography should be stopped as soon as possible, and new permits should not be given for mining activities. Projects should be developed to promote this mountain, which is an open-air museum, to the whole world, for the benefit of local people and our country, by ensuring the protection of the mountain as a whole."

İtalya’daki tarihi katedral Latmos’un izlerini taşıyor Haber

İtalya’daki tarihi katedral Latmos’un izlerini taşıyor

Doğal peyzajı ve tarihi dokusu ile dikkat çeken Latmos Dağları, gün geçtikçe cazibesini artırmaya devam ediyor. Tarih öncesi kaya resimleri başta olmak üzere birçok özelliği ile her yıl birçok vatandaşın rotasına giren Latmos’un izleri, İtalya’nın Toscana bölgesinde bulunan Siena Katedrali’nde görüldü. 13. yüzyılın sonlarında yapılan ve Dünya Miras Listesi’nde yer alan katedralin tavan süslemelerinde, Latmos’ta geçen Tanrıça Selene ile Çoban Endymion arasındaki aşk ve Endymion’un sonsuz uykuya dalması ile sonuçlanan mitolojik hikaye anlatılıyor. Katedralin, Latmos Dağları ile ilişkisine dikkat çeken Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği (EKODOSD) Başkanı Bahattin Sürücü ise “Bu süslemelerde antik çağın en romantik aşkı anlatılmaktadır ve Tanrıça Selene ile Çoban Endymion arasındaki aşkı konu alan ve Endymion’un sonsuz uykuya dalması ile sonuçlanan mitolojik hikaye, Latmos Dağları’nda geçmektedir” dedi. “Bu hikaye sadece Latmos Dağları'nda geçiyor” Her yıl milyonlarca turistin ziyaret ettiği katedralde Latmos’un izlerinin olduğunu belirten EKODOSD Başkanı Sürücü; “Siena şehri, İtalya’nın Toscana bölgesinde Ortaçağ tarihi ve kültürel eserleriyle bilinen milyonlarca turistin gittiği bir kenttir. Kentin en önemli yapılarından biri 13. yüzyılın sonlarında Romanesk ve Gotik tarzda inşa edilen Siena Katedrali’dir. UNESCO’nun Dünya Miras Listesi’nde yer alan kentteki bu katedral, freskleri ve resimleriyle ünlüdür. Bu tarihi yapıda Rönesans'ın baş mimarları Pisano, Donatello ve Michelangelo’nun paha biçilemeyen eserleri ve Pinturicchio'nun resimleri bulunmaktadır. Siena’nın sembolü olan bu yapıyı her yıl 1 milyondan fazla kişi ziyaret etmektedir. Katedralin tavan süslemelerinin birinin içinde Latmos Dağları’nı ilgilendiren çok önemli mitolojik bir hikaye bulunmaktadır. Latmos Dağları’nın büyüleyici doğa peyzajına atfedilen kutsal anlam, daha sonraki kültürleri de etkilemiş eşsiz bir kültürel miras öğesidir. Latmos bölgesi kültürel mirası tarih öncesi dönemden günümüze ulaşan zaman içerisinde, Anadolu ve Avrupa kültürünün sanatsal ve edebi eserlerine, inanç ve geleneklerine doğrudan veya dolaylı olarak etki etmiştir. Resimdeki bu mitolojik hikayede, antik çağın en romantik aşkı anlatılmaktadır. Tanrıça Selene ile Çoban Endymion arasındaki aşkı konu alan ve Endymion’un sonsuz uykuya dalması ile sonuçlanan mitolojik hikaye, Latmos Dağları’nda geçmektedir. Endymion ve Selene arasındaki mitolojik aşk hikayesi, Arkaik Dönem’den itibaren özellikle plastik sanatlara yansıtılmıştır. Mitolojik hikaye en çok Roma Dönemi lahitlerinde betimlenmiş, dalgın haldeki gencin sonsuz uykusu, ölümsüzlüğün simgesi olarak kabul edilmiştir. Endymion’un sonsuz uykuya dalması motifine yakın dönem sanatında da devam edilmiştir. Bunlardan biri, Siena Katedrali’ndeki 'Biblioteca Piccolimini'de bulunan, Ressam Pinturicchio’ya ait tavan resminden bir sahnedir. Bu resimde Roma Dönemi lahdinde görülen sahne bir Rönesans resmi biçiminde yapılmıştır. Lahitte Latmos, uyuyan Endymion ile birlikte mağaranın yukarısında, kayalık üzerinde oturan bir erkek şeklinde kişileştirilmişken, dağın zirvesi tanrıça ile gencin karşılaşması sahnesine arka plan oluşturmaktadır. Burada zirve, Ortaçağ kaynaklarında tasvir edildiği şekilde büyük bir taş olarak betimlenmiştir. Yakışıklı genç çoban Endymion ile Ay Tanrıçası Selene’nin aşkını sembolize eden bu mitolojik hikaye, sadece Beşparmak Dağları’nda geçmekte ve başka hiçbir yerde rastlanmamaktadır” dedi. “Latmos’u bütüncül olarak korumalıyız” Sürücü, “Bu mitolojik efsaneyi günümüzde yaşamak isteyenler, dolunayın Beşparmak Dağları’nın arkasından çıkışını ve Bafa Gölü’nün üzerine yansıyan ışıklarını izlemek ve o anı yaşamak için bu muhteşem coğrafyaya gelir. Kapıkırı köyüyle iç içe olan antik Herakleia kentinin girişinde Endymion kutsal alanı bulunmaktadır. Geçtiğimiz yıl Prof. Dr. Zeliha Gider Büyüközer’in başkanlığında kutsal alanda yapılan kazı çalışmalarında birçok buluntu meydana çıkarılmıştır. Ancak tüm bu hikayelerin geçtiği Latmos’un bütüncül coğrafyasında maden alanları genişletilerek, tahribatlar artmaya devam ediyor. Eğer yapılan tahribatlar bu hızda devam ederse, sadece mitolojik hikayeler değil, tarih öncesi dönemden beri var olan kültürü, yöre halkının sağlığı, geliri, bölgenin biyolojik çeşitliliği, yaban hayatı, bitkisi, ağacı, suyu kısacası bu topraklardaki yaşam tümüyle bitecektir. Bu eşsiz coğrafyadaki tahribatlar bir an önce durdurulmalı, maden faaliyetleri için yeni izinler verilmemeli, dağın bütüncül olarak korunması sağlanarak, yereldeki insanların ve ülkemizin kazanımı için açık hava müzesi niteliğindeki bu dağın tüm dünyaya tanıtımına yönelik projeler geliştirilmelidir” şeklinde konuştu.

Doğaseverlerden Kocagöl için “Tabiat Parkı” statüsü talebi Haber

Doğaseverlerden Kocagöl için “Tabiat Parkı” statüsü talebi

Aydın’ın Kuşadası ilçesinde bulunan ve ilçenin deniz kıyısındaki tek lagünü olma özelliği taşıyan Kocagöl için EKODOSD Başkanı Bahattin Sürücü, ‘Tabiat Parkı’ statüsüne alınmasını talep etti. Deniz turizminin yanı sıra doğal güzellikleriyle de her yıl çok sayıda turiste ev sahipliği yapan Aydın’ın Kuşadası ilçesinde denize kıyısı olan tek lagün olma özelliği taşıyan Kocagöl’de tehlike çanları çalmaya başladı. Adı her ne kadar koca olsa da, yıllardır devam eden insan baskısıyla küçük bir göle dönüşen Kocagöl için harekete geçen Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği (EKODOSD) Başkanı Bahattin Sürücü, gölün Mahalli Sulak Alan çerçevesine alınarak, ‘Tabiat Parkı’ statüsü kazandırılmasını talep etti. Kocagöl’ün son 40 yılda her geçen gün daha da küçüldüğünü ifade eden Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği (EKODOSD) Başkanı Bahattin Sürücü;“Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği’nin 37. maddesi gereği Aydın Vali Yardımcısı Dr. Mehmet Gödekmerdan’ın başkanlığında yapılan Aydın Mahalli Sulak Alan Komisyon toplantısına 50 sivil toplum örgütünün temsilcileri ve üniversitelerden uzman bilim insanları da katılarak, Kuşadası’nın tek sulak alanı olan Kocagöl’ün korunarak geleceğe taşınması için, Doğa Koruma ve Milli Parklar Aydın İl Şube Müdürlüğü’ne gölün Tabiat Parkı olması yönünde bir öneri sunulmuştu. Ancak gölün avlanma hakkını alan şirket tarafından iş makineleriyle, Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği’ne aykırı uygulamalar yapılmaya başlandığı görülmekte, gölün doğal yapısı değiştirilmekte ve bazı alanların da doldurularak yer kazanılmaya çalışılmaktadır. İş makineleriyle yapılan usulsüz çalışmalar, göldeki sucul canlıların ve sazlıklarda üreme ve beslenmelerini gerçekleştiren su kuşlarını olumsuz etkilediği ve sulakalan ekosistemine zarar verildiği görülmektedir. Sulak alanların korunması ve takip edilmesi kanun ve yönetmelikle Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü’ne verilmiştir. Kocagöl’ün bulunmuş olduğu alan da kuş göç yollarının rotası üzerinde bulunmaktadır. Ramsar Sözleşmesi’nin ana kriterlerinden birisi de budur. Kuşadası’nın tek sulak alanı olan Kocagöl’ün, Tabiat Parkı statüsüne alınarak korunması ve korumaya uyumlu bir şekilde Kuşadası halkının kullanması için gerekli çalışmaların yapılmasını Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğünden talep ediyoruz” dedi.

Kuşadası Belediyesi’nden ‘Doğal Botanik Parka’ koruma Haber

Kuşadası Belediyesi’nden ‘Doğal Botanik Parka’ koruma

Kuşadası Belediyesi, endemik bitki ve nesli tükenmekte olan canlı türlerine ev sahipliği yapan oteller bölgesindeki Doğal Botanik Park’ı daha korunaklı bir hale getirmek ve turizme kazandırmak amacıyla harekete geçti. Park ve Bahçeler Müdürlüğü ekipleri tarafından başlatılan çalışmayla Botanik Park’ın çevresi yaklaşık 400 metre uzunluğunda çitle çevrildi. Ziyaretçilerin parkın eşsiz manzarasını izleyebilmesi için de çeşitli noktalara seyir terasları yapılacak. Türkiye'nin önemli turizm merkezlerinden Kuşadası’nda, oteller bölgesi olarak adlandırılan mevkide bulunan Doğal Botanik Park, Kuşadası’na özgü endemik bitki türü olan tülüşahın yanı sıra, 18 çeşit orkide ve değişik türdeki 400 bitkiye ev sahipliği yapıyor. Doğal Botanik Park, ayrıca kıyı şeridindeki zengin su altı faunası sayesinde nesli tükenmekte olan Akdeniz fokuna beslenme, küçük kerkenez ve kaya güvercinlerine de yuvalama alanı oluyor. Gün doğumunda ve batımında da eşsiz güzellikte bir manzaranın ortaya çıktığı park, bu yönüyle de Kuşadası’nı ziyaret etmeye gelen yerli ve yabancı turistlere unutulmaz anlar yaşatıyor. Bilgilendirici Tabelalar Yerleştirilecek Kuşadası Belediyesi, Doğal Botanik Park’ı daha korunaklı bir hale getirmek ve turizme kazandırmak amacıyla kolları sıvadı. Park ve Bahçeler Müdürlüğü ekipleri tarafından Doğal Botanik Park’ın etrafı 400 metre uzunluğunda çitle çevrildi. Ayrıca Doğal Botanik Parkı ziyaret etmeye gelenler için 4 seyir terası yapılacak. Çalışma tamamlandıktan sonra, Doğal Botanik Park’ın farklı noktalarına ev sahipliği yaptığı bitki ve canlı türleriyle ilgili bilgilendirici tabelalar yerleştirilecek. Böylece Kuşadası Belediyesi, Botanik Parkı koruma altına alırken kente de yeni bir turizm rotası kazandırmış olacak. ‘Gelecek nesillere miras kalacak’ Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği (EKODOSD) Başkanı Bahattin Sürücü, Kuşadası Belediyesi’nin çok önemli bir çalışmayı hayata geçirdiğini belirterek, “Doğal Botanik Park, bünyesinde Akdeniz bitki örtüsünün en güzel örneklerini barındırıyor. Buradaki kayalık bölge, kendi içerisinde doğal bir ekosistem oluşturduğu için nesli tükenmekte olan küçük kerkenez ve kaya güvercinleri tarafından yuva yapmak için tercih ediliyor. Botanik Park, zengin su altı faunası sayesinde Caretta caretta ve Akdeniz foku gibi deniz canlılarına da besin kaynağı sağlıyor. Kuşadası Belediye Başkanı Ömer Günel ile daha önce Doğal Botanik Park’ın korunması amacıyla çevresinde bir inceleme gezisi yapmıştık. Şimdi ekipler çalışmaya başlamış. Çalışma sayesinde Doğal Botanik Park gelecek nesillere miras olarak kalacak” dedi. ‘Elimizden geleni yapacağız’ Doğal Botanik Parkın kentin içinde kalabilen çok önemli bir habitat alanı olduğunu ifade eden Başkan Ömer Günel ise, “Bu alan doğal peyzajıyla, ender bitki örnekleriyle ve denizel ortamıyla Kuşadası’nın yanı başında henüz doğallığını yitirmemiş bir yer. Nesli tükenmekte olan canlı türleri için de yaşama ve beslenme alanı olması burayı daha da önemli bir hale getiriyor. Bu alanın tüm değerleriyle korunması için elimizden geleni yapacağız. Bölgenin özel koruma statüsüne alınması için gerekli girişimlerde bulanacağız” diye konuştu.

8 bin yıllık Bafa Gölü yeterince korunuyor mu? Haber

8 bin yıllık Bafa Gölü yeterince korunuyor mu?

Bafa Gölü yeterince korunuyor mu? Ulusal.com.tr yazarı Abdullah Gürgün 2 gün önceki köşe yazısında  "S.S. Bafa Doğal Yaşam Tarımsal Üretim ve Pazarlama Kooperatifi" yakınına bir zeytin yağı fabrikası kurulduğunu iddia etti. Gürgün yazısında: "Gölün burnun dibine, sulak tarım arazisine, adı "Koca Mezarlık","Meşedlik" olan tarihi bir yere fabrika yapıl(a)maz. Bugün (Pazartesi) yağmur yok, gittim baktım, taş toprak moloz, çakıl dolduruyorlar araziye. Yetmez. Büyük bir olasılıkla beton da dökecekler. Böylece hem Müslüman, hem Hıristiyan ve hem de Hıristiyanlık öncesi yaşayanların mezarlığı, adı "Koca Mezarlık" ya da "Meşedlik" olan tarihi alan sonsuza dek tarihe gömülüp gidecek. Bu kadar zeytinlik içinde fabrika yapacak yer yok muymuş? Bafa Sanayi Bölgesi'nde neden yapılmamış. Bafa Gölü ve çevresindeki güzelim doğaya, tarihe HİÇ YAKIŞMAYAN, KOCAMAN BİR KARTON GÖRÜNÜMLÜ BU UCUBE BİNA" Geçtiğimiz hafta AA Bafa'nın 261 kuş türüne ev sahipliği yaptığını, kuşlar için önemli barınma merkezi olduğunu, gölün kıyısında ise çok sayıda arkeolojik yerleşim alanın yer aldığını yazdı.  Bölgede, göldeki adalar ve özellikle bu adalardaki ağaçlar başta balıkçıllar olmak üzere su kuşları tarafından üreme alanı olarak kullanılıyor. Gölde Büyük Menderes Havzası’na endemik Ulubat balığı (Acanthobrama mirabilis) yaşadığı biliniyor. Doğa Derneği ise; gölün koruma alanı sınırları içinde büyük tesis bulunmamaktadır. Yasadışı avcılık gölde barınan yaban hayatı açısından ciddi bir tehdittir. Göl kıyısındaki küçük ölçekli konaklama tesislerinin arıtma tesisi yoktur. ÖDA’nın kuzeybatısındaki sedde, gölün su rejimine müdahale etmekte ve göldeki doğal yaşamı etkilemektedir. Göl çevresindeki tarım alanlarından dönen sular, gölde kirliliğe neden olduğunu ve bütün bunların göl için tehdit olduğunu sitesinde yazmış. Muğla Valisi Orhan Tavlı; "Bafa Gölü ve çevresi su kuşları için önemli üreme ve kışlama alanı. Kışın on binlerce sakar meke kışlıyor. Bölge aynı zamanda tepeli pelikanlar açısından da önemli bir kışlama alanı." dedi. Bölgenin arkeolojik ve doğal sitlerle koruma altında olduğunu belirten Tavlı, gölün kenarındaki Heraklia Antik Kenti'nde iki yıldır kazı çalışması yürütüldüğünü ve ziyaretçilerin bu alanları gezdiğini kaydetti. Tavlı, Bafa Gölü'nün biyolojik çeşitlilik, nesli tükenmek üzere olan canlılar ve endemik türlerden dolayı uluslararası öneme sahip olduğunu, uluslararası Ramsar, Bern, Rio sözleşmeleri ve Barselona Konvansiyonu kararıyla korunduğunu ifade etti. Yine çeşitli haber sitelerinde Bafa Gölü Tabiat Parkı’nda bulunan yabani kuşlar, endemik bitkiler ve balıklar jandarma ekipleri tarafından korunduğu yazdı. Dün ise Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği’nin (EKODOSD) haftalık söyleşi programlarında Bafa Gölü Tabiat Parkı'nı konuştu. EKODOSD Başkanı Bahattin Sürücü, söyleşi ile ilgili olarak “Gölün korunmasına önemli katkısı olan Rose Mary Baldwin ve DHKD başkanı Nergis Yazgan’ın çalışmalarının hikayesi ve daha sonra gelişen olaylardan bahsedildi. Gölün ekolojisini bozan çevresel sorunlar ve işletmeler, bu konuda kamu kurumları, bilim insanları, sivil toplum örgütleriyle yapılan çalışmalar ve projeler dönemsel olarak gösterilerek, sorunların yerel ekonomiye olan olumsuz etkileri anlatıldı. Bafa Gölü’nün arkasındaki Latmos Dağları’yla bütünleşen olağanüstü güzellikteki doğal peyzajında derin tahribat oluşturan maden ocaklarının zararları ve göl ekosistemindeki yaban hayatına olan olumsuz etkileri anlatıldı. Gölün her yıl giriş ve çıkışlarının kapatılmasının oluşturduğı sorunlar, açılması halinde çiftçilerin endişeleri, neler yapılmasıyla ilgili sulak alan komisyonunun yaptığı çalışmalardan bahsedildi. Yani çok değerli Bafa Gölümüzün sorunları konuşuluyor. Ama bu zeytinyağı fabrikasının zararları, maden ocaklarının tahribatları ile ilgili yetkililerin bir çözüm yaklaşımı var mı? Fabrika ve olası tehditlerin önüne geçecek köklü çözüm kararları neler? Biliyoruz halkımız da doğal ve kültürel zenginliklerimizin korunması konusunda yeterince duyarlı değil ama sanırım Bafa Gölünün korunması konusunda yetkililerin daha yaptırımcı olmaları ve daha somut çözümler geliştirmeleri gerekiyor. Mesela bu zaytinyağı fabrikası yetkilileri çıkıp bzim fabrikamız göle zarar vermiyor diyebilir mi? Yasemin Arslan 

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.