Hava Durumu

#Beyşehir Ilçesi

TOURISMJOURNAL - Beyşehir Ilçesi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Beyşehir Ilçesi haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Kül ada turizme kazandırılmayı bekliyor Haber

Kül ada turizme kazandırılmayı bekliyor

Konya'nın Beyşehir ilçesindeki Türkiye'nin en büyük tatlı su gölü Beyşehir Gölü'nde yer alan 33 adadan biri olan ve efsanelere konu olarak küllerinden doğduğuna inanılan Kül Adası farklı yapısıyla görenlerin de ilgisini çekiyor. Günümüzde sadece balıkçı tekneleriyle ulaşılabilen 10 dekarlık alana sahip Kül Adası'nın tanıtılıp turizme kazandırılması halinde Konya'nın yeni bir çekim ve cazibe merkezi olabileceği belirtiliyor. Selçuk Üniversitesi (SÜ) Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Muşmal, Beyşehir Gölü'nün tarihi süreçten itibaren insanların etrafında yoğun olarak yerleşimler kurduğu bir alan olduğunu hatırlatarak, “Dolayısıyla göl, insan hayatının doğrudan içinde. Yani insanlar bu gölün her şeyinden faydalanıyor, hayatlarının bir parçası oluyor. O yüzden hayatlarının pek çok döneminde de onların hikayelerine, öykülerine, tarihlerine, sanatlarına konu oluyor. Bu gölle ilgili de insanlar tarihi süreç içerisinde pek çok efsaneyi ve hikayeyi günümüze kadar anlatagelmiş. Bunlardan birisi de göldeki adalarla ilgili, gölde yürüyen kervan efsanesi, Amazonlar efsanesi, Anamaslar efsanesi gibi çok sayıda anlatılan efsane var. Bunlardan birisi de Kül Adası efsanesidir” dedi. “Kül Adası'nda ne bir yeşillik, ne ağaçlık var” Beyşehir Gölü'nde 30'un üzerinde ada olduğunu ve bu adaların birinde günümüzde insanların yaşadığını anlatan Prof. Dr. Muşmal, adaların bazılarında ise balıkçı kulübeleri bulunduğunu, bir bölümünün yeşil ağaçlıklı, bir kısmının ise sur kalıntılarının yer aldığı kara parçalarından ibaret olduğunun altını çizerek, “Yapıların bulunduğu adalar var. Hatta bazı adalar kuş cenneti, yani çok bereketli toprakları vardır. Bazı adalarda tarım yapılıyor. Bazı adalarda ise hayvanlar besleniyor. Ama bir adamız var ki, Kül Adası, bunun üzerinde ne ot var, ne yeşillik var, ne ağaçlık var, ne kayalık var. Yani adalara bir baksak pek çoğu kayalıktır, dağlıktır, yeşilliktir, toprağı bereketlidir, humusludur ama Kül Adası'nın toprağı kilden oluşuyor. Adaya gittiğiniz zaman bunu görürsünüz. Sanki özel olarak bir kil dökülmüş biriktirilmiş de ada oluşturulmuş gibi bir yapısı vardır. Dolayısıyla bu adanın coğrafi ve arazi şartlarından, belki de Beyşehir Gölü'nün özelliğinden olsa gerek bir efsane anlatılıyor. Çünkü bu efsanelere konu olan gölün coğrafi şartları, bu efsanelerin anlatılmasına imkan tanıyor. Efsanelerde, coğrafi şartlar inandırıcıdır, olayın yaşandığı mekan inandırıcıdır. Ama olay biraz abartılıdır. Zaten o yüzden efsanedir. Yani olağanüstü bir olay olacak ki, efsanelere konu olacak” ifadelerini kullandı. Kül Adası efsanesi Prof. Dr. Muşmal, Beyşehir Gölü'nde çok sayıda düden olduğunu, bu düdenlerin balıkçılara sorulması halinde pek çoğunun bunlarla ilgili bilgi verebileceğine dikkati çekerken, geçmişten günümüze anlatılan Kül Adası efsanesinin içeriği ile ilgili şu detayları anlattı: “Bunların çoğu ‘su batan' denilen cinsten. Suğla Gölü'nde de çok sayıda düden vardır. Su batan ve su çıkan olmak üzere. Su batan ne demek? Gölün belli noktalarında suyun kaçış yaptığı, karstik alanlara, çukurlara kaçış yaptığı yerlere ahali ‘düden' der. Bu su, Anamas Dağları'ndan batar, su batan bir yerde çıkan, ona su çıkan derler. Beyşehir Gölü'nün tabanında da coğrafi araştırmalarda ciddi düdenler olduğu görülüyor. İşte zamanın birinde, halk arasında Sultan 1. Alaaddin Keykubat devri olduğu söyleniyor. Çünkü Alaaddin Keykubat'ın burada epey vakit geçirdiğini biliyoruz, Kubadabad Sarayı'nı kurduğunu biliyoruz. Yahut Beyşehir'i kuran Seyfettin Süleyman Bey'in oğlu Mübarizeddin Mehmet Bey zamanında olduğu da rivayet ediliyor. Beyşehirli yaşlılarla, aksakallılarla konuşursanız, Beyşehir'in sahil kenarında bulunan göllerdeki yerleşimlerde yaşayan insanlarla, balıkçılarla konuşursanız, size onlar o efsaneleri anlatır. Hem de öyle anlatırlar ki, sanki bire bir yaşamış gibi anlatırlar, sanki o adanın oluşumunu görmüş gibi anlatırlar size. Biz de balıkçılarla, yaşlılarla konuştuk, onlar bize bir efsane anlattılar. Kül Adası'nın nasıl olduğu ile ilgili yıllardan beri anlatılan efsane bu. O zamanlarda beyin oğlu ya da sultanın oğlu, ava çok meraklı. Beyşehir'de de çok çeşitli av imkanı var. İşte ava düşkün bir bey Beyşehir Gölü'nün Hüyük ilçesi sınırlarında; o gün tabii Eşrefoğlu Beyliği toprakları bugün Hüyük ilçesi sınırlarında kalıyor. Ava gitmiş, gözüne bir ceylan ilişmiş, kaybetmiş ceylanı, dönmüş gelmiş. Ertesi gün yine, üçüncü seferde demiş ki ‘ben bu ceylanı yakalayacağım'. Yine ceylanın peşinden koşturmuş, ceylan onu, Beyşehir Gölü'ne doğru çekiyormuş. Ceylan sulara doğru, göle doğru bir hamle yapmış ve o arada atının üzerinde ceylana karşı hızla yaklaşan bey atını tekrar kamçılayınca at suya doğru yönelmiş. İşte o civarda bir düden atıyla birlikte beyi almış düdenin içerisine çekmiş. Bey bir süre görünürde su üstünde çabalamış ve sonra da gözden kaybolmuş, hemen yakınlarda bulunan bir çoban köylü durumu izlemiş, hemen haber salmış ve Eşrefoğlu Mübarizeddin Bey'e kadar kara haber ulaşmış. Bey canhıraş bir şekilde göl kenarına oğlunu çeken düdenin kenarına kadar gelmiş düdeni görmüş ama oğlu yok. Olayı dinledikten sonra o hiddetle demiş ki ‘tez elden bu düden kapatıla, emrediyorum ferman salıyorum'. Hikaye bu ya, herkes evinde yün, yapağı, kıl, keçe, kül, ne varsa getirecek bu düdene basacak. Göle, o düdene hemen yakındır Kül Adası zaten. Bugünkü adanın bulunduğu yere taşıyarak o kayıklarla kendi imkanlarıyla önce yünleri basmışlar, arkasından yapağıları basmışlar, kılları basmışlar, keçeleri basmışlar, dolmuyor. Hala düden akmaya devam ediyor, tekrar emir salmış, ‘bu bir salmadır evinde ne kadar külü olan insan varsa, bir kış boyu, üç kış boyu, beş kış boyu, getirecek bu külü buraya dökecek'. İnsanlar yıllarca o küllerini getirmişler, oraya dökmüşler, yıllarca o düden dolduğu gibi zaman içerisinde orası bir tepe haline gelmiş. İşte bize anlatılan, yaşlıların anlattığı Kül Adası efsanesi budur. Hatta yaşlılar ona şunu da ekler biraz daha inandırıcı olsun diye. Derler ki, halkın elinde, o salmaların makbuzu dahi vardı, biz o makbuzları evlerde görmüştük. Yani ‘küllerinizi alın gelin ve adaya dökün' diye, ellerinde makbuz verildiğini dahi söylerler. Tabii adanın yapısına baktığınızda gerçekten sanki oraya bir kül dökülmüş de suni bir şekilde oluşmuş gibi görünüyor. Yani öyle bir yapısı var, diğer adalardan biraz farklı ve ilgi çekici. Hüyüklüler, Beyşehirliler veya ülkemizin kıymetli insanları bu efsaneyi duyduklarında fırsatları varsa Kül Adası'nı görmeye gitsinler. Çünkü o adanın durumu, diğer adalardan biraz farklı. Bu olay gerçek midir?, tarihi kayıtlarda buna dair herhangi bir ize rastlamıyoruz. Ama insan hafızasında, halkın anlatımlarında o efsaneyi dilden dile nesilden nesile Beyşehir Gölü'nü gören bütün köylerde bu gölden istifade eden bütün insanlardan dinlemek mümkün.” “Tanıtılıp turizme kazandırılırsa çok ilgi çeker” Kül Adası'nın karşısında yer alan yerleşim merkezlerinden Tolca Mahallesi'nin Muhtarı Hüseyin Navruz da efsanelere konu olan Kül Adası'nın tarihçesinden söz ederken, “Burada bir su gideri, düdenin olduğu, sonradan küllerle burasının Selçuklu döneminde doldurulduğu rivayeti geçiyor ki, görüntülerde onu doğruluyor” dedi. Navruz, günümüzde balıkçılar dışında uğrayanın olmadığı Kül Adası'nın turizme kazandırılması halinde bölgenin bundan hem tanıtım hem de ekonomik anlamda istifade edebileceğini de vurgularken, “Şu anda ziyaretçilerin ve turistlerin geldiği bir ada değil burası. O tarzda bir çalışma da yok. Ama turizme kazandırılırsa gördüğünüz gibi dikkat çekici bir yer. Bu doğa düzeni başka bir yerde zannetmiyorum yoktur yani. Konya'nın yeni bir çekim ve cazibe merkezi olabilir, değerlendirmek gerekiyor” diye konuştu.

Eşrefoğlu Camisi’ni bir yılda 281 bin kişi ziyaret etti Haber

Eşrefoğlu Camisi’ni bir yılda 281 bin kişi ziyaret etti

Konya’nın Beyşehir ilçesinde bulunan, UNESCO Dünya Kültür Mirası geçici listesinden kalıcı listeye girmesine yönelik çalışmalar yürütülen tarihi Eşrefoğlu Camisi’ni bir yılda 281 bin kişinin ziyaret ettiği bildirildi. Beyşehir’deki Eşrefoğlu Camisi önünde konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Beyşehir Müftüsü Veysel Kükrek, Anadolu’daki ahşap direkli camilerin en büyüğü ve orijinali olarak belirtilen tarihi mekanda 1 yıldan fazla bir süredir dijital olarak adam sayar ölçümü yapılmakta olduğunu hatırlattı. Bu projeye ilişkin olarak kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla birlikte ortak bir çalışma yürüttükleri Selçuk Üniversitesi (SÜ) Beyşehir Ali Akkanat Turizm Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdullah Karaman ile tarihi mekan önünde bir araya geldiklerini ifade eden Müftü Kükrek, caminin tarihçesinden de söz etti. Caminin 1299 tarihinde, Eşrefoğlu Beyliği döneminde inşa edilmiş bir cami olduğunu anlatan Kükrek, tarihi mekanın birkaç bakımdan dünyada eşi ve benzeri olmayan özelliklere sahip olduğunu kaydetti. Taç kapısı, mihrap, minber ve kar kuyusu gibi özelliklerinin tarihi camide ilk günden itibaren yer aldığının altını çizen Kükrek, kendilerinin de atalarından miras kalan bu camiyi en güzel şekilde korumak ve gelecek nesillere aktarabilmek için büyük bir gayret içerisinde olduklarını belirtti. Özellikle son dönemde caminin ziyaretçi sayısına yönelik bir ihtiyacın söz konusu olduğunu söyleyen Kükrek, Eşrefoğlu Camisi’nin UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası asıl listesine girebilmesine yönelik olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yürütülen bir çalışmanın olduğuna dikkat çekti. Bu müracaat sonrasında bazı verilere ihtiyaç olmasından kaynaklı olarak dijital olarak camiyi ziyaret eden kişi sayısına ulaşılmasının gerektiğinin ortaya çıktığını aktaran Kükrek, bu anlamda gerek İlçe Müftülüğü, gerekse Turizm Fakültesi ve bu işi üstlenen şirketle bir proje gerçekleştirdiklerini hatırlattı. Bu proje çerçevesinde tarihi camiye geçen yıl Temmuz ayından beri 3 giriş kapısı olması sebebiyle 3 adet kamera yerleştirildiğini belirten Kükrek, bu kameralarla tarihi mekanı ziyaret eden vatandaşların sayılarını tespit etmeye çalıştıklarını söyledi. Çalışmaların başlamasının ardından bir yıllık zaman dilimi içerisinde Eşrefoğlu Camisi’ni ziyaret eden kişi sayısının Temmuz ayı sonu itibariyle 281 bin olduğunu vurgulayan Kükrek, “Bu, bizim gibi Anadolu’da mütevazi bir şehirdeki camiler için muhteşem bir rakam. Bizim Temmuz 2022 ile Temmuz 2023 tarihleri arasındaki bir yıllık ziyaretçi sayımız 281 bine ulaştı. Bu konuda 12 aylık bir raporumuz var. Geçtiğimiz yılki Temmuz ayında ziyaretçi sayımız 38 bindi, bu yıl Temmuz ayında ise bu rakam 49 bin civarına ulaşmıştır. Geçen yıla göre aynı dönemde ziyaretçi sayımız yaklaşık yüzde 30 civarında artmıştır” dedi. Müftü Kükrek, Eşrefoğlu Camisi’nin tanıtımı için de yeni bastırdıkları broşür çalışması hakkında da bilgiler verirken, daha önce tek dilde basılmış bir çalışmanın olduğunu hatırlattı. Kükrek, camiye gelen ziyaretçi sayısının artmasını da dikkate alarak Türkçe’nin yanı sıra İngilizce, Fransızca ve Almanca olmak üzere 4 dilde bir broşür hazırlayıp bunları ziyaretçilere ücretsiz olarak dağıtmakta olduklarını kaydetti. Selçuk Üniversitesi Beyşehir Ali Akkanat Turizm Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdullah Karaman ise, tarihi Eşrefoğlu Camisi’nin birçok yönüyle dünyada ilk ve özellikleri açısından da bir turistik arz kaynağı olarak karşılarına çıkmakta olduğunu belirtti. Buranın sadece bir cami olmadığını aynı zamanda bir külliye olduğunu da hatırlatmak istediğini vurgulayan Prof. Dr. Karaman, Eşrefoğlu bölgesinde bulunan tarihi caminin etrafında yer alan bedesteni, hamamı, medresesi ve butik alışveriş merkezi olmasına imkan sağlayan yöreye has mimari dokuya sahip binalarıyla günümüzde turistlerin de ilgi odağı haline geldiğini kaydetti. Beyşehir Ali Akkanat Turizm Fakültesi, Beyşehir Kaymakamlığı, Konya Büyükşehir Belediyesi, Beyşehir Belediyesi, İlçe Müftülüğünün de etkin desteğiyle bölgenin yeni turizm arz kaynaklarıyla gelecek turistlere hizmet etmeyi hedeflemekte olduğunu dile getiren Prof. Dr. Karaman, başlattıkları yeni bir çalışmayla ilgili olarak da şu bilgileri aktardı: “Büyük ve makro bir çalışma ile bu bölge artık yöreden geçiş yapan bütün turistlerin dikkatini çekmeye başlamıştır. Bundan sonra da daha iyi olacağını düşünüyoruz. Çünkü, Antalya’ya yönelik yapılmış olan tünellerin açılmasıyla beraber hem yolcu, hem de araç trafiği giderek artmaktadır. Bunun da bölgeye yeni ve farklı yatırımların gelmesini teşvik edeceğini düşünüyoruz. Turizm, entellektüel insanların entellektüel insanlara hizmet ettiği, yeni yüzyılın dinamik sektörü olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunu nasıl başarıyoruz? Bunu dijitalleşme ile başarıyoruz. Eşrefoğlu Külliyesi de artık dijitalleşmiştir diyebiliriz. Bilgi teknolojilerini en üst düzeyde kullanarak hem tanıtımda hem istatistikleri tutmada hem de yeni politika ve buna benzer karar alma mercilerini etkilemeyle ilgili çok güzel veri setleri elimize geçmektedir. Elimizdeki veri setlerine baktığımız zaman ortalama günde 770 ziyaretçinin olduğunu, yoğun günlere baktığımız zaman ise bunlar içerisinde hafta içi günlerden cuma gününün bin 93 ile zirvede olduğunu ve hafta sonu ziyaretçilerin daha da artmış olduğunu görüyoruz. Bu istatistiklerle yıllık dağılımları net bir şekilde görmüş oluyoruz. Bu nedenle, Eşrefoğlu Külliyesi’ni yeni turizm merkezlerine, yeni ziyaretçilere tanıtmamız gerekiyor. Turizm, aynı zamanda bir tanıtım faaliyetler bütünüdür. Eğer etkin ve doğru tanıtabilirsek bu bölgeye gelecek insanlara güzel hizmetler sunmamız mümkün. Diğer bir noktadan bakacak olursak sadece Eşrefoğlu Camisi kendisini tanıtmıyor, Beyşehir’i de tanıtıyor. Yani Beyşehir bugün süreç içerisine baktığımızda en fazla turistik arz kaynağını bünyesinde barındıran Konya’nın en güzel ilçelerinden bir tanesi.”

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.