Hava Durumu

#Çed

TOURISMJOURNAL - Çed haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Çed haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Eskişehir Çevre Derneği’nden Maden Çalışmalarına Sert Tepki Haber

Eskişehir Çevre Derneği’nden Maden Çalışmalarına Sert Tepki

Eskişehir’in Sarıcakaya ilçesinde, Bilal Habeşi mahallesinde Koza Altın İşletmeleri A.Ş. tarafından başlatılan altın-gümüş madeni arama çalışmalarına karşı Eskişehir Çevre Koruma ve Geliştirme Derneği (ESÇEVDER) Başkanı Sadık Yurtman, bir basın açıklaması yaparak tepkisini dile getirdi. Yurtman, “Toprağımızı, suyumuzu altın uğruna kaybetmeyelim” uyarısında bulundu. "ÇED GEREKLİ DEĞİLDİR KARARI ALINDI" Yurtman, yaptığı açıklamada, “Eskişehir'de Alpagut Atalan’dan sonra Sarıcakaya Bilal Habeşi mahallesinde de altın-gümüş madeni aramak için çalışmalar başlatıldı. Koza Altın İşletmeleri A.Ş. tarafından başlatılan çalışmalar 15 Ağustos 2024 tarihinde proje tanıtım dosyası sunularak ÇED gerekli değildir kararı almıştır. Tamamen açık ocak işletmesi şeklinde olacak bin 598 hektarı açık ocak olmak üzere ÇED alanı 22 hektar olarak tanıtım dosyasında sunulmuştur" dedi. Proje bedelinin 5 milyon 925 bin TL olarak hesaplandığını vurgulayan Yurtman, projenin 105 ton tüvanan cevher ve 150 bin 480 ton ekonomik olmayan kayaç/pasa üretileceğini belirtti. Sarıcakaya ve çevresinin, bu maden çalışmaları sonucu ciddi bir çevresel tahribatla karşı karşıya kalacağını ifade etti. TARIM ALANLARI VE ORMANLAR TEHLİKEDE Yurtman, açık ocak işletmesinin Eskişehir'e 35 km, Sarıcakaya'ya 4,5 km, Mayıslar'a 6,8 km ve konutlara 4,5 km mesafede olduğunu belirtti. Ayrıca, maden sahasının orman arazisi üzerinde yer aldığını ve ormanların maden çalışmaları nedeniyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını söyledi. Yurtman, “Ormanlarımızın her gün maden uğruna kıyıma uğramasına ve temiz hava hakkımızın elimizden alınmasına sessiz kalamayacağımızı bir kez daha haykırmak istiyoruz. Altın toprağın on binde ikisi altın olduğundan hareketle, 35 bin ton rezerv olduğu düşünülürse, ayda 12 defa 19,87 kg dinamitle patlatmalar yapılacak ve seralar, meyve bahçeleri, ekili alanlar ve ormanlarımız bundan çok kötü etkilenecektir. Toprağımızı, havamızı, suyumuzu altın uğruna kaybetmeye tahammülümüz yoktur. Bu uğurda sonuna kadar mücadele edeceğimizi kamuoyuna saygıyla duyururuz” ifadelerini kullandı.

Antalya’da 9 mahallenin HES isyanı Haber

Antalya’da 9 mahallenin HES isyanı

Antalya’nın Konyaaltı ilçesinde bulunan Doyran Deresi üzerinde kurulmak istenen Hidroelektrik Enerji Santrali (HES) Projesi için 8 Ekim’de (yarın) ÇED (Halkı bilgilendirme) Toplantısı yapılacak. Doyran (Merkez) Mahallesi’nde yapılacağı duyurulan toplantı öncesi yöre halkı ortak bir açıklama yaparak projenin sonlandırılmasını talep etti. Doyran ve Geyikbayırı ile su kaynağı çevresindeki 9 mahalleden vatandaşlar adına ortak açıklama yapan Geyikbayırı Yaşam Platformu, enerji üretmek için yeterli su bulunmayan Doyran Deresi’ndeki projenin iptal edilmemesi durumunda hukuki süreç başlatılacağını duyurdu.  Antalya’nın Konyaaltı ilçesi sınırlarındaki Doyran Deresi, bölgenin can damarlarından biri. İçme ve sulama suyu rezervlerinin bulunduğu bölgede yer alan Doyran Deresi’nde HES yapılmak istenmesi bölgede yaşayanları ayağa kaldırdı. Doyran bölgesine büyük zararlar veren mermer ve taş ocaklarının ardından şimdi de enerji bahanesiyle Doyran Deresi Vadisi’nin kilometrelerce tahrip edilmesine yöre halkı karşı çıkıyor.  DSİ geçen yıl teklif toplantısı yaptı DSİ, 3 Ağustos 2023 tarihinde 6,61 MW kapasiteli Doyran Regülatörü ve HES projesi için Hidroelektirik Kaynak Katkı Payı Teklif Toplantısı yaptı. Toplantıda, projenin en yüksek teklifi veren Ankara merkezli Doyran Enerji A.Ş. adlı şirkete verildiği açıklandı.  ÇED süreci başlatıldı Doyran Deresi’nde projelendirilen HES için 27 Ağustos 2024 tarihinde ÇED süreci başlatıldığı duyuruldu. Ardından ise 9 Eylül 2024 tarihinde yayımlanan duyuru ile 8 Ekim’de projeyle ilgili halkı bilgilendirmek amacıyla ÇED toplantısı yapılacağı duyuruldu. Doyran Merkez Mahallesi’nde yapılacağı bildirilen toplantı öncesinde Geyikbayırı Yaşam Platformu’ndan yapılan açıklamada, projenin iptali istendi.  ‘Yılda yalnızca bir ay enerji üretebilecek suya sahip' Doyran Deresi’nin yılın 6 ayı kurumaya yüz tuttuğuna dikkat çekilen açıklamada, “849 metre rakımdan bir noktadan sularımız boru içine alınmak isteniyor. Yaklaşık 9 km boyunca boru içine hapsedilmek istenen bu sularımızın, Doyran Göleti dibine kurulmak istenen santral binasına taşınması planlanmaktadır. Bu santral binasına yerleştirilmesi planlanan 8 MW’lık tribünü çevirmek ve bu yolla elektrik üretmek için, suyun saniyede 1.300 litre debi ile düşürülmesi planlanmış, ‘proje debisi’ olarak adlandırılmıştır. Fakat DSİ’nin verilerine göre Doyran Deresi yılın 7 ayı 1 m3/s den az bir debiyle akmakta, hatta neredeyse kuruyacak seviyede azalmaktadır. Oysa HES projesinde, elektrik üretebilmek için en az 1,34 m3/s miktarında suya ihtiyaç vardır. Hâlbuki Doyran Deresi yılda yalnızca 1 ay (Nisan veya Mart) bu kadar bol suya sahip olmaktadır. Bu bilgiyi DSİ’nin Doyran Regülatörü Akış Verileri tablosundan elde ediyoruz” ifadelerine yer verildi.  Elektrik Mühendisleri Odası 'sürdürülebilir değil' dedi DSİ verilerine göre Doyran Deresi’nde can suyu, tarımsal sulama suyu ve içme suyu gibi miktarlar ayrıldıktan sonra kalan suyun HES’e verileceği kaydedilen açıklamada, “Sonuçta HES’i çalıştırabilmek için can suyu ve halkın ihtiyacı olan sular verilemeyecektir. Su, günlerce-haftalarca kesilecek, dere yatağı haftalarca kurutulacaktır. Ancak bu şekilde şirketin kâr edebileceği miktarda elektrik üretilebilecektir. Bu arada bölgedeki haneler ve tarla-bahçeler susuz kalacaktır. TMMOB Elektrik Mühendisleri Antalya Şubesi de yakın zaman önce açıklama yapmış, kar sularıyla beslenen bir dere olan Doyran Deresi üzerine kurulacak böyle bir HES’in sürdürülebilir olmayacağını belirtmiştir” denildi. 'HES için ağaçlar kesilecek, arazi tahrip edilecek' HES yapılmak istenen vadi boyunca sera ve bahçelerin bulunduğuna işaret edilen açıklamada, şu görüşlere yer verildi: “Bu tarım alanlarında kullanılan sular, Doyran Deresi’nin beslediği kaynak ve artezyen kuyularından gelmektedir. Doyran Deresinin boru içine hapsedilmesi, bölgedeki kaynak ve artezyen kuyularının kurumasına, tarımın bitmesine neden olacaktır. Aynı zamanda HES’i yapabilmeleri için ormanlık alanda ağaçlar kesilecek ve alanı düzlemek için toprak tahrifata uğratılacaktır. Bu da toprağın su tutmasını engelleyerek erozyon ve su baskınını arttıracak, ekosistemdeki yaban hayatının azalarak yok olmasını sağlayacaktır. Ayrıca dere suyunun 8-10 km boyunca boru içine alınarak toprakla temasının kesilmesi, dere etrafındaki ağaç ve bitkilerin kurumasına, ormanın yok olmasına ve kısa süre sonra da bölgenin yağmur düzeninin tamamen bozulmasına yol açmaktadır. Zaten yağış sıkıntısı ve su yokluğu yaşayan bir bölgede tam bir kuraklığa sebep olacaktır.  'Proje belirsizliklerle dolu' "ÇED başvurusu yapılmış olan Doyran HES projesi belirsizliklerle dolu bir projedir. Halkın Bilgilendirilmesi toplantısı yapılacaktır ancak, ortada hiçbir bilgi yoktur. HES projesi için hiçbir izin alınmamıştır. Daha EPDK enerji üretim lisansı bile yoktur. Projenin yüzde 95’i ormanlık alandadır ve 15 bin m2’yi bulan inşaat alanı için kaç ağaç kesileceği belli değildir. Bölgedeki canlıların bu inşaattan nasıl etkileneceği incelenmemiştir. Köylülerimizin topraklarına el konulacağı anlaşılmaktadır ancak bunların hangi araziler olduğu ve büyüklükleri projede belli değildir. Bu şartlar altında nasıl ‘Çevresel Etki Değerlendirmesi’ (ÇED) yapılacağı anlaşılamamaktadır.” ‘Bölgenin doğa sporları ve turizm potansiyeli yok edilecek' Geyikbayırı Yaşam Platformu’nun açıklamasında, ayrıca bölgenin doğa sporları ve turizm potansiyeline de değinilerek şöyle denildi: “Geyikbayırı ve Doyran bölgesi, kaya tırmanıcılığı, doğa yürüyüşü ve piknik için yoğun olarak kullanılan, hem Antalya halkına hem de yerli yabancı turistlere doğa deneyimi sağlayan bir bölgedir. Yerel halk bu turistlere pazarlar ve küçük işletmeler yoluyla turizm hizmeti vermekte ve gelir elde etmektedir. HES projesi doğayı tahrip edecek, bölgenin turistik potansiyelini yok edecektir. Yapılmak istenen HES projesinin bu şartlar göz önüne alındığında halka ve kamuya yararı olmadığı açıkça görülmektedir.  ÇED süreci sonlandırılmazsa hukuki süreç başlatılacak "Düzenli elektrik üretmesi mümkün olmayan yetersiz bir HES için bölgenin doğası, tarımı, turizmi ve köy hayatı yok edilecektir. Biz Doyran, Geyikbayırı ve çevre köyler olarak bu projenin iptal edilmesini, ÇED sürecinin derhal sonlandırılmasını talep ediyoruz. Bu korkunç HES projesinin uygulanmasında ısrar edilmesi durumunda hukuki süreç başlatacağımızı ve yasal bütün platformlarda hakkımızı arayacağımızı ilan ederiz.”

Bodrum’da zeytinlik sahibi köylüler eylem yaptı Haber

Bodrum’da zeytinlik sahibi köylüler eylem yaptı

Bodrum’da zeytinlik sahibi köylüler ‘ÇED gerekli değildir’ raporuna tepkili Muğla’nın Bodrum ilçesine bağlı 4 köyde faaliyette bulunan taş ocakları için yaklaşık 1 milyon metrekare zeytinlik alanın kamulaştırılarak zeytin tarlalarının elinden alınmak istenmesine tepki gösteren köylüler tarlada eylem ve basın açıklaması yaptı.  Muğla'nın Bodrum ilçesine bağlı Kızılağaç, Çamlık, Çiftlik ve Armutçuk köylerinde halen faaliyette olan taş ocaklarının faaliyet alanlarını büyütmek için yeri ruhsatlandırmaya gitmesi ve 134 köylünün 1 milyon metrekareye yakın zeytinlik arazisinin kamulaştırılmak istenmesi geçimini zeytinden sağlayan köylüleri isyan ettirdi. TARLADA EYLEM YAPTILAR Taş ocaklarının bulunduğu bölgedeki zeytinlik arazilerde Kızılağaç muhtarı Mehmet Karaca, Çiftlik muhtarı Halil Köse, Avukatları Remzi Kazmaz ve Esra Kazmaz ile birlikte eylem ve basın açıklaması yapan köylüler bölgedeki taş ocakları nedeniyle zeytin rekoltesinde düşüş yaşandığını belirtti. ZEYTİN YERİNE TAŞ MI YİYECEĞİZ Köylülerden evli ve iki çocuk annesi 45 yaşındaki Fatma Yağcı “Bizim bu dönen işlerden yeni haberimiz oldu. Bugün tarlamızdayız, dedemden babamdan kalma zeytinliklerimiz çocuklarımıza yadigar kalacak, 500 yıllık ağaçlarımız var, kamulaştırıp taş ocakları yapacaklarmış, ne hakla bunu yapacaklar malımızı canımızı elimizden alacaklar. Zeytin mi taş mı yiyeceğiz. 1 ton taş satsan 100 bin TL, 1 ton zeytinyağı 1 milyon TL. zaten biz taş ocaklarının kapatılması için yıllardır mücadele verirken şimdi birde sahalarını büyütüleceğini ve arsalarımızı alacaklarını söylüyorlar, biz devletimize nasıl güveneceğiz, devlet vatandaşın malını elinden alır mı” diye konuştu. ‘KÖYLÜNÜN ZEYTİNLİKLERİNİ RUHSATLANDIRMANIN İÇİNE ALMIŞLAR HABERLERİ YOK’ Köy Muhtarı Mehmet Karaca “62 hektarlık alanda taş ocağı açılacağını belirten ilgili kurumlar hem ÇED raporu  gerekli değildir raporu vermişler, oysaki burası Bodrum yarımadasının akciğerleri zeytinlik ve çam ormanları ile kaplı. Ayrıca köylülerin haberi olmadan zeytinlik tarlalarını bu ruhsatlandırmanın içine almışlar, ama köylünün bundan haberi yok, 134 köylü bir araya gelerek avukat tutup hukuk mücadelesi başlattık, biz bölgedeki taş ocaklarının ruhsatları bitince faaliyetine son verilmesini istiyorduk, bunlar alanlarını büyütmenin derdi peşinde” dedi. ‘TARLAMDA ÇOCUKLARIMIN GELECEĞİ VAR’ Bodrumlu 46 yaşındaki iki çocuklu Osman Sarıçakır “Burada mahallenin, köylünün yararına hiçbir şey yok. Bir şahsın, bir şirketin çıkarları doğrultusunda bir çalışma. Benim çocuklarımın geleceği için bırakacağım zeytin tarlası var. Taşocağı sahibi gider ocağını başka yere kurar, ama ben çocuklarım tarlamızı nereye götüreceğiz, zeytinsiz tarlasız ne yapacağız. Biz buna karşıyız. Bu nedenle hakkımızı aramak için hukuk mücadelesi başlattık” ifadelerini kullandı. TURİZM VE ARKEOLOJİK SİT ALANI Muğla ve Karadeniz'de çevrecilerin ve halkın avukatlığını yapan Avukat  Remzi Kazmaz ise taş ocağının genişletilmesi ve bölgeye kırma eleme tesislerinin kurulmasıyla yeraltı su kaynaklarının biteceğini, toz toprak gürültüye neden olacağını, trafiği olumsuz yönde etkileyeceğini, tarım ve hayvancılığı biteceğini belirterek şunları söyledi: “Kültür ve Turizm Bakanlığı bölgeyi turizm alanı ilan etti. Ayrıca burada 1. Derece Arkeolojik sit Alanları var. Bodrum'un çam ormanları 500 yıllık zeytin ağaçları ile kaplı bölgesindeki taş ocaklarını 1 milyon metrekare arttırmak için ÇED raporuna bile gerek görmemişler. Bu kapasite artırımı ile ormanın büyük bölümü ve zeytinlikleri içine alacak. Bu da şu demektir. Orada vatandaşların tapulu arazileri var, köylünün faydalandığı orman alanları var, bütün bunlar köylünün elinden alınıp, şirket kendisine aldıktan sonra buraların yasal temsilcisi olacak. Sizin de artık oralara girme olanağınız kalmayacak. Şirket buralar benim diyecek. Zeytinliğine girme ben buraları kamulaştırdım diyecek. Bunun adına acele kamulaştırma diyoruz.” ÖZEL VE ADRESE TESLİM PROJELERLE BETONA  YENİLİYOR Avukat Kazmaz TBMM'de geçen ay çıkarılan madencilik yasasında belirtilen zeytinlik alanda bulunan madenlerin çıkarılmasına yönelik girişimin doğa ve zeytinlik için tam bir felaket olacağına dair birçok bilim insanının tepkilerini dile getirdiğini belirterek sözlerine şöyle devam etti: “Şimdi Bodrum da kurulmak istenen bu madencilik tesisi tamda bu yasaya uyuyor. Tesis kapasite artırımı yapması için zeytinlik ve ormanlık alan üzerinde bir genişleme yapacak. Bu kapasite artırımı hem doğaya ormana zeytine zarar verecek hem de madencilik faaliyeti sonucu ortaya çıkacak ve o bölgede yaşayan insanlara hayatı zehir edecek. Bodrum bir taraftan merkezi yönetim tarafından çıkartılan özel ve adrese teslim projelerle betona teslim edilirken diğer taraftan RES' ler ve madenlerle de bir çevre gürültü ve görüntü kirliliğine neden olmaktadır. Köylüler yaşamlarını felç eden maden ve taş ocaklarının kapatılmasını beklerken bunlar yaşamı cehenneme çeviren tesislerin kapasite ve alanlarını arttırıyor. Bu hem hukuka hem vicdana aykırıdır. Artık sermaye her şeyi para olarak görmekte çevre ile hiç alakadar olmayıp doğayı hiç önemsemiyor. Bu projeye ÇED gerekli değildir kararı verenler gelip bu işletmenin yerini gördüler mi, çevre ve Şehircilik Bakanlığı acilen ÇED gerekli değildir raporunu iptal etmelidir. Açtığımız davada yürütmenin durdurulma kararının da yakında çıkacağına inanıyoruz. Her geçen gün Bodrum rantiye uğruna yağmalanıyor.”

Cennet Koyu'na dozerler girdi, Cengiz İnşaat açıklama yaptı Haber

Cennet Koyu'na dozerler girdi, Cengiz İnşaat açıklama yaptı

Ülkemizin özellikle kıyı bölgelerine, koylarına yapılan inşaatlar tepkilere neden oluyor. Bugünlerde ise Bodrum'da bulunan Cennet Koyu'nda yapılan proje, özellikle sosyal medyada birçok tartışmaya neden oldu.Cennet Koyu'na turizm tesisi ve villa inşaatının başlamasına; Bodrumlular, TMMOB üyeleri, oda temsilcileri, çevreci örgütlerden tepki geldi. Cengiz İnşaat ise konuyla ilgili bir basın açıklaması yaptı. MUĞLA'nın Bodrum îlçesi'ne bağlı Gölköy Mahallesinde Cennet Koyu'ndaki Gökburun Yarımadası'nda 678 bin metrekarelik arsada turizm tesisi ve villa inşaatının başlamasma Bodrumluların tepkisi sert oldu. Alanın arkeolojik SİT alanı derecesinin düşürülerek valilik tarafından "ÇED raporu gerekli değildir" kararı verilmesi üzerine Cengiz Holding bölgede inşaat çalışmalan başlattı. Ardından Bodrum Belediyesi Fen ve İmar İşleri Müdürlüğü, valilik kararından 4 gün sonra ruhsat verdi. Bunun üzerine müdürlüğün önünde toplanan TMMOB üyeleri, oda temsilcileri ve çevreci örgütler, "Ruhsat İptal" sloganları attı. Tepkiler sırasında; "Belediye Başkanı Ahmet Aras'a sesleniyoruz. Bodrum'u yaşanmaz, doğayı, arkeolojiyi, hukuku tahrip eden bu projeye verdiğiniz ruhsatı iptal edin. Tüm idari işlemlerle ilgili gerekli hukuki girişimlerimizi, itirazlarımızı, suç duyurularımızı yapacağız" dediler.  Bölgeye Cengiz İnşaat 100 villanın yanı sıra 101 apart ve 83 süit olan bir otel inşa edecek. CENGİZ İNŞAAT'TAN CENNET KOYU PROJESİ AÇIKLAMASI Cengiz İnşaat, söz konusu proje ilgili geçtiğimiz hafta bir açıklama yapmıştı. Firmadan yapılan yazılı açıklamada şu ifadeler yer aldı: "Şirketimizin Cennet Koyunda sahip olduğu arazi Muğla İli, Bodrum İlçesi, Gölköy, Göl Mahallesi 107 Ada 1 parselde (eski 423 parsel) kayıtlı bulunan taşınmazdır. Bu taşınmaz, Maliye Hazinesi’ne aitken, 01.06.2010 tarih ve 2010/31 sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu kararı ile özelleştirme kapsam ve programına alınmıştır. Özelleştirme kapsamına alınma kararına karşı açılan dava, Danıştay tarafından reddedilmiştir ve bu karar kesinleşmiştir. Bodrumlu bazı vatandaşların özelleştirme ihalesi öncesinde Osmanlı tapusundan kaynaklı olarak arazide hak iddiaları olmuş ise de Kadastro Mahkemesinde görülen bu dava, Hazine lehine kesinleşmiş ve arazi, bu dava sonucunda Hazine adına tescil edilmiştir. Parselin bulunduğu alan, 1990’lı yıllardan beri imar planlarında turizm alanı olarak belirlenmiş olup Özelleştirme İdaresi Başkanlığı da 2012 yılında buna göre yeni bir imar planı hazırlamıştır ve bu imar planı halen yürürlüktedir. Bu imar planı hazırlandıktan sonra tescilli sit statüleri ile birlikte taşınmazın özelleştirme ihalesi yapılmış ve taşınmaza 277.000.000-TL (o dönemki kur ile 152 milyon ABD Doları) teklif veren Alıcı, ihaleyi kazanmıştır. İhale sonrasında Alıcı’nın sahip olduğu bir şirket olan Bodrumbir Turizm Yatırım A.Ş. ile Özelleştirme İdaresi Başkanlığı arasında Satış Sözleşmesi imzalanmıştır. İhale işleminin iptali için Danıştay’da idari davalar açılmış ise de o dönemde taşınmazın tapudan devrini önleyecek bir yürütmenin durdurulması veya iptal kararı verilmemiş ve Bodrumbir A.Ş., ihale bedelini ödeyerek taşınmazın tapusunu devralmıştır. Bodrumbir A.Ş. daha sonra Şirketimiz Cengiz İnşaat San. ve Tic. A.Ş. tarafından devralınmış ve taşınmazın mülkiyeti bu şekilde Şirketimize intikal etmiştir. Kamuoyunda son dönemde yer alan paylaşımların aksine şu anda bu konu hakkında Danıştay’da devam eden herhangi bir dava bulunmamaktadır. Özelleştirme ihalesinin iptaline ilişkin olarak taşınmazın Alıcı’ya devrinden çok sonra verilmiş olan Danıştay kararı, hukuken Şirketimizin parseldeki mülkiyet hakkını etkilememektedir. Arazinin tapusunun Şirketimize devrinden sonra 2013 yılında, arsa üzerindeki olası yapılaşma alanında 157 ayrı noktada sondaj yapılmış ve sondaj sonucunda; Bodrum Kaymakamlığı Sualtı Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü tarafından araziyle ilgili 24.01.2014 tarihli bir rapor hazırlanmıştır. Rapora göre, sondaj yapılan bu 157 noktanın hiçbirinde herhangi bir arkeolojik buluntuya rastlanmamıştır. Bu raporda ayrıca sosyal medyada paylaşılan ve Şirketimizin parselinden çıktığı iddia edilen buluntuların parselde gerçekleştirilen bir sondaj ya da kazıda ortaya çıkmadığı kesin olarak tespit edilmiştir. Ayrıca parselin yapılaşmaya şu anda açıldığı ve imar planının Mahkemece iptal edildiğine ilişkin iddialar gerçek dışıdır. Nitekim yukarıda bahsedildiği üzere arazinin geçerli imar planı, özelleştirme ihalesinden önce 2012’de yapılmış olup kesinleşmiştir ve halen yürürlüktedir. Özelleştirme ihalesinden sonra arazinin imar durumunda herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. Arazideki derece arkeolojik sit alanı olarak tescilli olan kısım ayrı bir parsel olarak tapuya tescil edilmiştir. Kanun gereği bu 1. Derece arkeolojik sit alanında herhangi bir yapılaşma zaten mümkün değildir. Bu sit alanı Şirketimizce aynı şekilde korunacaktır. Sosyal medyada yer alan ve ormanlık olarak görünen Cennet Koyu fotoğrafı, Şirketimizin parseline ait değildir. Şirketimizin parseli ormanlık alan olmayıp ekteki fotoğrafta da görüldüğü üzere taşlık arazidir ve bu nedenle, parselde gerçekleşecek projede herhangi bir ağaç kesimi söz konusu değildir. Sit statülerine ve imar planına uygun olarak gerçekleştirilecek bu proje kapsamında parsele 50.000 adet ağaç dikilecektir. Parselde gerçekleştirilecek projede, yürürlükte bulunan imar planı hükümlerine, ilgili resmi kurum kararlarına, sit mevzuatı ile ilgili diğer mevzuata uygun davranılacak olup Şirketimiz, kamuoyunu her aşamada bilgilendirecektir."

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.