Hava Durumu

#Çevre

TOURISMJOURNAL - Çevre haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Çevre haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Çıralı'da caretta caretta rekoru Haber

Çıralı'da caretta caretta rekoru

Çıralı'da bu yıl 180 yuva ile son 30 yılın rekorunun kırıldığı ve yaklaşık 4 bin yavru caretta carettanın denizle buluştuğu belirtildi. Çıralı sahilinde son iki yuvanın açılış etkinliğine, Kemer Kaymakamı Ahmet Solmaz, Kemer Belediye Başkan Vekili Sema Özdemir, Kemer Jandarma Komutanı Ömer Seyhan, Kemer Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Derya Baytekin, Beydağları Sahil Milli Park Müdürlüğü Kemer Milli Park Şefi Hasan Tıraş ve Ulupınar Çevre Koruma Geliştirme ve İşletme Kooperatifi Başkanı Habib Altınkaya, Ulupınar Muhtarı Salih Sarıca ile yerli ve yabancı turistler katıldı. Son 30 yılın rekoru 180 yuva ile kırıldı. Dünya Doğayı Koruma Birliği'nin (IUCN) nesli tehlike altındaki türlerde kırmızı listede gösterilen 'Caretta caretta' ve 'Chelonia mydas' türü deniz kaplumbağalarının Akdeniz'in Türkiye sahillerindeki yuvalama sezonu sona eriyor. Türkiye'deki 22 yuvalama alanından biri olan ve her yıl Avrupa'nın en iyi 10 plajı arasında yer alan Çıralı'da bu yıl ardı ardına sahile çıkan deniz kaplumbağalarıyla son 30 yılın rekoru 180 yuva ile kırıldı. Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğüne bağlı 6'ıncı Bölge Müdürlüğü ile Ulupınar Çevre Koruma Geliştirme ve İşletme Kooperatifi'nin protokolü ile yürütülen koruma ve izleme çalışmaları bu yıl rekor yılı olarak tamamlandı. Son olarak açılan iki yuvadan 214 yumurta çıktı. Yuvalardan 72 caretta caretta yavrusu kendi imkanlarıyla yuvadan çıkarak denizle buluşurken, bu sabah saat 06:30 da açılan yuvadan çıkan 8 yavru da denizle buluşturuldu. “Caretta carettalar ve kum zambakları koruma altında” Kemer Kaymakamı Ahmet Solmaz, yaptığı açıklamada, 2024 yılının son yuva açılışını gerçekleştirdiklerini söyledi. Mayıs ayında ilk yuvanın işaretlenmesini yaptıklarını hatırlatan Kaymakam Solmaz, “Mayıstan bu yana yuva sayısı çok arttı ve 180 yuvamızla son 30 yılın rekorunu kırdık. Caretta carettalar nesli tükenmekte olan canlılar olduğu için bölgemizdeki en önemli varlıklar durumunda. Bunun sorumluluğunun farkında olarak hem caretta carettaların korunması için hem de bölgedeki sürdürülebilir turizm adına yuva açılışlarını dışardan gelen turistlerle yapmaya gayret gösteriyoruz. Bu konuda her şeyini ortaya koyan Ulupınar Çevre Koruma Geliştirme ve İşletme Kooperatifi üyeleri ve gönüllü arkadaşlara teşekkür ediyorum. Bölgemizin sürdürülebilir turizm anlamında caretta carettalar ve kum zambakları koruma altında. Bizler de bu konuda insanları bilgilendirmeye gayret gösteriyoruz” dedi. Kemer Belediye Başkan Vekili Sema Özdemir ise belediye olarak caretta carettaları korumak için ellerinden gelen desteği verdiklerini ve vermeye devam edeceklerini kaydetti. Bu yıl ki son caretta caretta yuvasının açılışını gerçekleştirdiklerini ifade eden Kemer Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Derya Baytekin de “Bu sene yaklaşık 4 bin caretta caretta denize ulaştı. 180 yuva sayımızla bu yıl rekor kırdık. Gelecek yıllarda da bu rekorlar devam eder. Nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan bu hayvanlarımızı korumamız gerekiyor. Kemer Belediyesi olarak kooperatifimize elimizden gelen desteği veriyoruz ve vermeye devam edeceğiz” diye konuştu. Ulupınar Çevre Koruma Geliştirme ve İşletme Kooperatifi Başkanı Habib Altınkaya, bu yılın son yuvasını açtıklarına değinerek, “Doğa Koruma ve Milli Parklarla ile yaptığımız protokole istinaden sezonu kapattık. Bu yıl 180 yuva ile son 30 yılın rekorunu kırdık. 12 bin civarında yumurta sayısı oldu. Yaklaşık 4 bin yavru caretta carettayı da denizle buluşturduk. Çalışmalarımızda bize destek olan başta Kemer Kaymakamlığı, Kemer Belediyesi, Kemer Jandarma Komutanlığı, Sahil Güvenlik ve gönüllü vatandaşlarımıza teşekkür e2derim” dedi.

Dünyanın en büyük 2. kanyonu Ihlara Vadisi ziyaretçilere açık Haber

Dünyanın en büyük 2. kanyonu Ihlara Vadisi ziyaretçilere açık

Aksaray'ın Güzelyurt ilçesine bağlı Ihlara beldesinde bulunan ve dünyanın en büyük kanyonları arasında yer alan Ihlara Vadisi 4 mevsim ziyaretçilerini ağırlıyor. Tarihi ve kültürel mirasıyla çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmış Aksaray yılda yaklaşık 1,5 milyon turiste ev sahipliği yapıyor. Dünyanın ikinci büyük kanyonu Ihlara Vadisi de Kapadokya’nın doğa harikası olarak ilgi çekiyor. Tektonik yükselmeler ve Hasandağı volkanının püskürmesinin ardından çöküntüye uğrayan alan üzerinde ilerleyen Melendiz Çayı’nın binlerce yılık aşındırması sonucu oluşan Ihlara Vadisi ziyaretçilerine eşsiz bir doğa harikasını sergiliyor. 14 kilometre uzunluğunda olan ve 382 basamaklı merdivenle inilen Ihlara Vadisi yerli-yabancı turistlerden yoğun ilgi görürken, vadi doğal güzelliğinin yanı sıra bünyesinde barındırdığı onlarca kilise ve tarihi yapısıyla da dikkat çekiyor. Vadide 105 kilise ve yaklaşık 10 bin adet mağara bulunuyor. İçerisinden geçen Melendiz Çayı ile adeta tüm doğal güzellikleri barındıran Ihlara Vadisi yerli ve yabancı turistleri cezbediyor. Ihlara Vadisini gezmeye gelen Osman Aslan (45), “Ihlara Vadisi çok güzel. Aksaray için inanılmaz bir değer. Fakat turizm açısından yapılması gereken birçok eksiği var bence. Biraz daha yatırım yapılırsa daha faydalı olacağına inanıyorum” derken, Hakan Karakaya (44) ise “Ihlara Vadisine ilk defa geliyorum. Gerçekten çok güzel bir doğa harikası. Herkesin gelmesini tavsiye ederim. Biraz yorucu ama gerçekten değer” şeklinde konuştu. İstanbul’dan ailesiyle birlikte gezmeye gelen Murat Göç de (45), “Her zaman olduğu gibi yorucu ama doğa olarak harika, su çok güzel, yürüyüş çok güzel. İnsana huzur veriyor ama yorucu tabii” ifadelerini kullandı.

Gökova ve Göcek'te deniz temizliği Haber

Gökova ve Göcek'te deniz temizliği

Muğla Büyükşehir Belediyesi, Gökova Körfezi ve Göcek-Dalaman koylarında, denizlerin daha temiz kalması amacıyla özel olarak tasarlanmış 8 adet atık alım teknesi ile atık toplama hizmetini sürdürüyor. 2024 yılı başından bu yana yapılan atık toplama çalışmalarıyla, teknelerden toplam 5 milyon 110 bin litre pis su toplanarak denizlerin korunmasına önemli bir katkı sağlandı. Deniz ulaşımı ve tekne turları açısından oldukça popüler olan bu bölgede, belediye ekipleri büyük bir titizlikle çalışmalarını sürdürerek atık yönetimini en üst düzeyde uygulamaya devam ediyor. 8 ayda 9 bin tekneye hizmet verildi Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin deniz temizliği konusundaki çabaları rakamlarla da kendini gösteriyor. 9 aylık dönemde Gökova Körfezi ve Göcek-Dalaman Koyları'nda 9 bin 217 adet tekneye atık toplama hizmeti verildi. Bu süreçte sadece pis su değil, diğer deniz atıkları da toplandı. 9 aylık süreçte 3 bin 647 litre atık yağ, 7 bin 898 litre sintine suyu, 436 bin 665 kg katı atık ve 5 milyon 110 bin litre pis su toplandı. Kıyı Ege Belediyeler Birliği ve Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras, çevreyi koruma konusundaki kararlılıklarını vurgulayarak, deniz temizliği çalışmalarının önemine değindi. Başkan Aras, Büyükşehir Belediyesi olarak maviye rengini veren denizlerin daha temiz kalması için çalışmalarını, Gökova Körfezi ve Göcek-Dalaman koylarındaki bu çalışmaların, hem turizmi, hem de deniz yaşamını koruma adına büyük önem taşıdığını söyledi.

2 bin yıllık antik liman kalpli pembe göle dönüştü Haber

2 bin yıllık antik liman kalpli pembe göle dönüştü

Çanakkale'nin Ezine ilçesine bağlı Dalyan köyündeki Alexandria Troas Antik Kenti'nin 2 bin yıllık iç limanı, zamanla denizle bağlantısı kesilince, doğa şartlarına bağlı olarak kalp şeklini aldı. İçerisindeki tuzlu su da yılın belli dönemlerinde pembe renge dönüşünce ortaya kalpli pembe göl çıktı. Bugünlerde yeniden pembeleşmeye başlayan kalp şeklindeki göl, ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Pembeye bürünen ve kalp şekli ile dikkati çeken 'Kalpli Göl', drone ile havadan görüntülendi. Kalpli göl doğal dokusu bozulmaması ve zarar görmemesi için araç trafiğine kapatıldı. Ziyaretçiler yaya olarak gölün olduğu alanı gezebilecek. Alexandria Troas Antik Kenti'nin ticaret merkezi olarak uzun süre hizmet eden 2 bin yıllık iç limanı, günümüzde ise kalpli pembe göl olarak turizme katkı sağlıyor. Dış liman ile bağlantısı zamanla ortadan kalkan antik kentin iç limanı bir göle dönüştü. Sıcaklık ve tuzluluğun artmasından dolayı 'dunaliella salina' adlı mikroskobik bitkisel canlının fazla üremesinden kaynaklı yaşanan pembe ve kırmızıya yakın tonlar, göle farklı bir görünüm kazandırıyor. Zamanla da doğa şartlarına bağlı olarak suyun çekilmesi ile kalp şeklini aldı. İçerisindeki tuzlu suyun yılın belli dönemlerinde pembe renge bürünmesiyle 2 bin yıllık antik liman, dünya üzerinde bilinen ve pembe renge sahip 8 gölden birisi haline geldi. Ziyaretçilerin çekip, sosyal medyada paylaştığı fotoğraflarla popülerliği artan kalp şeklindeki gölün suyu, bugünlerde yine pembeye çalmaya başladı. Pembeye bürünen ve kalp şekli ile dikkati çeken 'Kalpli Göl', drone ile havadan görüntülendi. Kalpli göl doğal dokusu bozulmaması ve zarar görmemesi için araç trafiğine kapatıldı. Ziyaretçiler yaya olarak gölün olduğu alanı gezebilecek. Ankara Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Kazı Başkanı Prof. Dr. Erhan Öztepe, “Son belki beş yıldır Alexandria Troas Antik kentinin iç liman bölgesi olarak aslında teknik olarak karşılığı bu içinde hapsolmuş suyun nedeniyle kalpli göl yada pembe göl olarak toplum tarafından tanınan bölge ısı değişimleri ve burada hapsolmuş suyun içerisinde yaklaşık bin yılı aşkın süredir oluşan mikro klima, mikro iklim ve mikroorganizmalar nedeniyle renk değiştiriyor. Bu ısıya bağlı olarak mevsimsel değişimler olabiliyor. Genelde de işte Ağustos ayının ikinci yarısından Eylül ayının ortasına kadar olan dönemde bu tam yazdan sonbahara döndüğümüz dönemde bu ısı değişimleri çok net bir biçimde renk değişim olarak karşımıza çıkıyor. Bir de kıştan ilkbahara dönerken, renk değişimi tabii kalpli pembe göl bir şeker pembesi değil genelde buraya gelen ziyaretçilerimiz böyle gerçekten o şeker pembesi renginde tonunda bir renk bekliyorlar. Öyle bir renk değişimi değil bu daha kiremit kırmızısı rengi olarak adlandırabileceğimiz bir renk. Bu değişimi sağlayan hem bu suyun içerisinde oluşan bu mikroorganizmaların da oluşturduğu bir değişim ki, bu mikroorganizmalarla ilgili geçtiğimiz yıllarda Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Biyoloji bölümünden mikrobiyoloji üzerine çalışan uzmanların çalışmaları oldu. Burada daha önce tespit edilmemiş olan mikroorganizma boyutunda türlerin olabileceği ve bunların da belki çeşitli bilimsel çalışmalar neticesinde bir ihtimal bir yeni antibiyotik için kullanabileceğine dair veriler ortaya koyduğu meslektaşlar. Burayla ilgili bir düzenleme yapılması tabii ki bizim gündemimizde” dedi. Son yıllarda bu alanın popülaritesinin artmasıyla birlikte ziyaretçi sayısının fazlalaştığını da belirten Kazı Başkanı Prof. Dr. Erhan Öztepe, “Bunun kontrol edilebilir düzeyde olması çok önemli, çünkü bu özel bir alan. Şöyle söyleyeyim, yani mikrobiyologlarla yaptığımız değerlendirmelerde biyoloji bilimi açısından çevresiyle birlikte arkeolojik olarak kuşkusuz bir iç liman bölgesi olması anlamında değeri var ama biyoloji bilimi açısından da değeri var. Hatta böyle bir örnekleme ile bulun diğerinin bana anlattığı meslektaşlar dediler ki Salda Gölü ne kadar kendi has özel bir alansa buradaki bu renk değişimini sağlayan iç liman bölgesi ya da halkın tanıdığı ismiyle kalpli göl bölgesi o kadar değerli. Dolayısıyla buradaki turist sirkülasyonu düzenlemek gerekliliği ortaya çıktı. Biz şimdi bununla ilgili bir çalışma yapıyoruz. Bu yıl tabii çevremizde maalesef yaz başından beri yaşanan yangınlar sebebiyle bu alana trafik girişini kestik. Sadece yaya trafiği söz konusu, insanlar yaya olarak bu gölü gelip gezebilirler. Burası özel bir alan, bu alanı korumak hepimizin görevi. Lütfen ziyaretçilerimizden şunu rica ediyoruz, her zaman gelip gezebilirler bu alanı, alanın etrafında dolaşabilirler. Bu alanla ilgili bilgilendirme panoları hazırlanıyor. Onları da alana dikeceğiz. Bir düzenleme yapacağız. Ama sanıyorum bu tarihten sonra alan artık araç trafiğine açık olmayacak. Bu korumayı yapmak zorundayız. Araçlarıyla bir yere kadar gelip, yürüyerek alanı gezebilir. Ama gezdikleri süre boyunca alanı temiz tutulması, koruması bizim olduğumuz kadar ziyaretçilerin de sorumluluğunda, bu konuda onların desteğini bekliyoruz, her zaman bekliyoruz gelebilirler. Alanla ilgili olarak tabii entegre bir takım projelerimiz var. Alanı yukardan gören antik kentin Geç Akropoli diyebileceğimiz bölgede yer alan bir eski okul binası ve okul binasının merkezinde yer aldığı 2,5 dönüm bir arazide biz bir ziyaretçi bilgilendirme merkezi projesi hazırladık. Bu projesi proje onaylama aşamasında, bunu hayata geçirdiğimizde burası çok daha cazip bir noktaya gelecek ve entegre edeceğiz bunu iç liman, dış liman bölgesiyle, ziyaretçilerimizi bekliyoruz. Ama tekrar vurgulayayım araç trafiğine şu anda kapalı ama aşağıda meydanda araçlarını bırakıp, çok rahatlıkla yürüyerek alanı gezebilirler” diye konuştu. Sıcaklık ve tuzluluğun artmasından dolayı 'dunaliella salina' (su yosunları) adlı mikroskobik bitkisel canlının fazla üremesi nedeniyle ortaya çıkan pembe ve kırmızıya yakın tonlar, göle farklı bir görünüm kazandırıyor. Özellikle Ağustos ve Eylül aylarında pembeye yakın tonlara bürünen gölde, Kasım ve Aralık aylarında bazı günlerde yaşanan ısı değişikliğiyle de aynı renk oluşuyor. Kalp şeklindeki pembe gölün yapılacak araştırma ve inceleme sonrası turizme kazandırılması planlanıyor. Pembe göl, Troya, Assos, Alexandria Troas, Apollon Smintheus antik kentlerinin ziyaretçi sayılarına olumlu katkısının olacağı varsayıldığı gibi, yeni turizm bölgeleri olarak belirlenen Kadırga Koyu, Sivrice, Sokak Ağzı, Babakale, Gürpınar ve Tuzla açısından da önemli rol oynaması bekleniyor.

Borçka'da yapılacak turizm projesine karşı protesto Haber

Borçka'da yapılacak turizm projesine karşı protesto

Artvin'in Borçka ilçesi Çifte Köprü'de yapılması planlanan mesire alanı turizm projesine karşı 20. Hopa Kültür Sanat ve Deniz Festivali kapsamında Cankurtaran bölgesine yürüyüş düzenlendi. Hopa Belediye Başkanı Utku Cihan, "Eğer bir şey yapılacaksa burada yaşayanlarla birlikte ve buranın halkıyla birlikte karar verilip birlikte yapılmalıdır" dedi. Artvin'in Borçka ilçesine bağlı Çifte Köprü'de yapılması planlanan turizm alanı edeniyle binlerce ağacın kesileceği iddiası nedeniyle günlerdir devam eden tepkilere bir yenisi eklendi. Bölge halkı, Yeşil Artvin Derneği, Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu ve Hopa Belediye Başkanı Utku Cihan'ın katılımıyla Cankurtaran'a yürüyerek projeyi protesto etti. Hopa Belediye Başkanı Utku Cihan, "Çok fazla söze gerek yok, festival kapsamında buradaki mücadeleyle dayanışmak istedik o yüzden de Cankurtaran'dayız. Eğer bir şey yapılacaksa burada yaşayanlarla birlikte ve buranın halkıyla birlikte karar verilip birlikte yapılmalıdır. Buradaki mücadele burada yapılan şeylere karşı çıkıştır ve bizde bu mücadeleyi desteklemek amacıyla buradayız. Festival kapsamında da burada bu etkinliği yapmak istedik çok teşekkür ederiz hem ev sahipliği için hem de katılımınız için" dedi. "Önce turizm çöplüğü haline getirecekler sonra da maden sahası yapacaklar" Çifte Köprülü vatandaş Dursun Ali Koyuncu şunları söyledi: "İddiamız daha büyük bir kesim olacak ama firma yetkilileri bin tane keseceklermiş ve burada ağaç olmadığını şirket yetkililerinin beyanı var. Burada bulunan ağaçlar onlar için kerestecilik için ağaç değil çünkü onların gözünde kütürü daha geniş olan ağaçlar lazım ve onlar için önemli olan bu ama buradaki kestikleri ağaçları sadece odun olarak kullanacaklar. İkinci karşı çıktığımız konu da; bu alanın altı klinker taşıyla dolu ve bir maden sahası burası ve haritalandırmada maden sahası içerisinde gözüküyor. Buranın orman vasfını yok edip nihayetinde burada madenciliğe dönecekler. Çünkü buradaki turizm geliriyle yaptıkları yatırımları karşılayamazlar ve burada bir ticari kar elde edemeyecekleri için ilerleyen zamanda bu bölgede turizmi iptal edecekler ki böyle örnekler var klinker taşına dönüş yapacaklar. Bunu ne zaman yapacaklar buradaki direnç kırıldığı zaman yani buraya bugün kazma vursalar buradaki tesisleri 3 yıla oturtamazlar. On yıl sonra bu bölgeyi turizm çöplüğü haline getirecekler ardından da maden işletmesine dönüştürecekler. Burası bizim için buranın üstü altından daha kıymetli ancak onların gözünde ise altı üstünden daha kıymetli." "Artvin'i bir bütün olarak korumak zorundayız" Yeşil Artvin Derneği Başkanı Neşe Karahan ise şunları söyledi: "Gerçekten hiçbir şeyi yok ederek bir kazanç sağlanamıyor ve zaten Artvin'in her tarafında bir sıkıntı var. Hopa'nın yüzde 86'sı madene ruhsatlı ve sadece bu alandaki aldıkları maden izni ve turizm izniyle kalamayacaklar bunun devamı da gelecektir. O yüzden buraya hiç adım attırmadan durdurmak gerekiyor. Bu konuda yerden göğe kadar haklısınız ve bizler de sizlerin yanınızdayız ve elimizden ne gelirse sizlerle bu mücadeleyi sürdürmek zorundayız. Artvin'i yaşanmaz kılmaya çalışıyorlar ve bizde Artvin'i bir bütün olarak korumak zorundayız. Biliyorsunuz Cerattepe mücadelesini kazandık ve Cerattepe'de yaptıkları her şeyleri söküp gidecekler işte o zaman ilk şenliği Cerattepe'de yapacağız daha sonrada buradan çekildiklerinde dilerim burada yaparız." Çifte Köprülü vatandaş ise, "Buradaki ağaçları kesmeyelim ve kimseye de vermeyelim ve hepsi bizim ve bizim köyün biz ölürüz köyden vazgeçmeyiz. Buralar bizim, bizlere destek olun, buradan gönderelim. Artık yeter herkes kendi işine gitsin ve biz niye vereceğiz köyümüzü, biz enayi miyiz? Kendi köylerine gitsinler ve gençler buraları güzelce koruyacaklar" dedi.

Turizm faaliyetleri iklim değişikliğinden etkileniyor Haber

Turizm faaliyetleri iklim değişikliğinden etkileniyor

Seyahat, yeme-içme, konaklama, eğlence aktiviteleri gibi çeşitli alanlarla geniş bir sektörü oluşturan turizm, küresel ısınmaya neden olan sera gazı emisyonlarının artışında da pay sahibi. Dünya Seyahat ve Turizm Konseyi (WTCC) verilerine göre, küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 11'i turizm faaliyetlerinden kaynaklanıyor ve bu oranın 2050 yılında iki katına çıkması bekleniyor. Bu gidişatı durdurmak için turizm faaliyetlerinin sürdürülebilir hale getirilmesi önem taşıyor. Sürdürülebilir turizm ve ulaşım üzerine çalışan, konu üzerine birçok kitabı bulunan Gössling, turizm ve iklim krizi arasındaki ilişkiyi anlattı. Turizmin en önemli paydaşlarından birinin hava yolu ulaşımı olduğunu ve dünya nüfusunun yüzde 4'ünün bir yılda ülke sınırlarını aşan seyahatler yaptığını belirten Gössling, havacılık sektörünün küresel karbon emisyonunun yüzde 10'undan sorumlu olduğu bilgisini paylaştı. Sürdürülebilir havacılık için uçaklarda çevre dostu batarya, biyoyakıt, hidrojen ya da sentetik yakıt gibi seçeneklerin kullanılması üzerine tartışıldığını anlatan Gössling, bunların bazılarının kaynak sıkıntısı, bazılarının ise henüz uçaklarda kullanılabilecek seviyede geliştirilememesi nedeniyle kısa vadede gerçekçi seçenekler olmadığını ifade etti. Gössling bu tarz değişimlerin, uçakların dizaynından havalimanlarının altyapısına kadar birçok konuda dönüşüm gerektirdiğinin ve bunun da ciddi maliyetlere yol açacağının altını çizdi. "Havacılık sektörünün emisyon azaltma çabası sıfır" Havacılık sektöründeki düzenlemelerin sürdürülebilirliğe etkisinden bahseden Gössling, şunları söyledi: "Sivil havacılık faaliyetleri Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü (ICAO) tarafından düzenleniyor. Sorun şu ki, havacılık sektöründeki düzenlemeler esasen 1997'de imzalanan Kyoto Protokolü'nde yer alıyordu. ICAO, çözüm için 20 yıl müzakere etti ve 2016'da, Uluslararası Havacılık İçin Karbon Denkleştirme ve Azaltma Şeması (CORSIA) planı ile ortaya çıktı. Ama bu plan esasen suya düştü. Çünkü en basit hali ile bu konsept, emisyonu düşürmeye değil dengelemeye odaklı. Dengeleme diyorsunuz ama havacılık alanı emisyonuna devam ediyor. Denge olabilmesi için karbon havuzlarınızın büyümesi lazım, çünkü kurtardıklarınızdan daha fazlasını salıyorsunuz." Havacılık sektörünün 2050 yılı için koyduğu karbon net sıfır hedefine ulaşması konusuna da değinen Gössling, "Bunun için farklı yakıtlara da ihtiyacınız var ve CORSIA ile o noktaya gelemeyiz. Bu noktada havacılık sektörünün emisyon azaltma çabası sıfır. Konuyla ilgili başka girişimler olsa da, etkileri çok az." dedi. Her turistik faaliyetin iklim krizi üzerinde aynı derecede etkisinin olmadığını kaydeden Gössling, "Kruvaziyer turizmi bu konuda çok güzel bir örnek. Kruvaziyerler, turizmden kaynaklanan karbon emisyonunun yüzde 1,5'inden sorumlu. Çünkü çok fazla enerji harcıyorlar. Bu gemilere ulaşım için de hava yolunun kullanıldığı düşünüldüğünde kruvaziyerler bir çevre felaketi oluşturuyor." yorumunda bulundu. "Turist başına düşen yıllık karbon emisyonu miktarı 5 ton civarında" Turistlerin karbon emisyonuna dair veriler paylaşan Gössling, "Turist başına düşen yıllık karbon emisyonu miktarı 5 ton civarında. Yeme-içme, seyahat, konaklama ve diğer tüketimlerden kaynaklanan bu rakamın çok fazla olduğunu biliyoruz, bunu şu anki sürdürülebilir seviye olan 3 tona indirmemiz lazım." değerlendirmesinde bulundu. Özel amaçla kullanılan jet uçakların ve büyük yatların da ciddi anlamda karbon emisyonuna yol açtığını vurgulayan Gössling, lüks tatilleri ile bilinen dünyanın sayılı zenginlerinin kişi başı yıllık 30 bin tona varabilen karbon emisyonuna neden olduğunun altını çizdi. Sistem içerisindeki her aktör önemli Gössling, turizmin nasıl sürdürülebilir olabileceğine dair şu önerilerde bulundu: "Birçok adım mevcut ama bence başlamamız gereken nokta, sistem içerisindeki her aktörün önemli olduğunu anlamamız gerektiği. Sadece hava yolu şirketleri, oteller, restoranlar, küçük ya da büyük işletmeler değil herkes çözümün bir parçası olmak zorunda. Çünkü bu noktada herkes suçu başkasının üstüne atabilir. Tüketiciler 'Bunu hükümetler çözmeli.' derken, hükümetler 'Bu, şirketlerin meselesi.', şirketler ise 'Tüketiciler bizden daha çevreci olmamızı talep etmiyor.' diyebilir. Böylece hiçbir şey değişmez. Sektörü daha çevre dostu yapabilmek için içindeki büyük oyuncuları ve küçük oyuncuları zorlayacak politikalara ihtiyacımız var. Aslında genelde hava yollarını suçluyoruz ama sektör içindeki karbon emisyonunun yüzde 50’sinden de küçük ve orta ölçekli işletmeler olan otel ve restoranlar sorumlu. Bu yüzden turizm sektöründeki küçük birimlerin de sürdürülebilir olmasının önemli olduğunu gözden kaçırmamamız gerekli." Turizmin küresel ısınmayı tetiklediği gibi iklim değişikliğinin de doğrudan turizm faaliyetlerini etkilediğine dikkati çeken Gössling, sözlerini şöyle tamamladı: "Sektördeki etkinlikler doğrudan hava koşulları ile ilişkili. Kar, bu duruma çok basit şekilde örnek gösterilebilir. Artık kar görmemeye başladık, Alp Dağları'nda kış turizminde zorluklar yaşanıyor. Böyle devam ederse, kış turizmine sahip olamazsınız. Bu yüzyılın sonuna geldiğimizde artık dünya üzerindeki tüm mercan resiflerini kaybetmiş olacağız. Kızıldeniz'i mercan resifi olmadan düşünün. Haliyle dalışlarla ya da şnorkelle yüzme odaklı turistik faaliyetler de olmayacak çünkü bu turizmin kaynağı yok olmuş olacak."

İklim değişikliğiyle ilgili olumsuzluklar devam edecek Haber

İklim değişikliğiyle ilgili olumsuzluklar devam edecek

Taalas, iklim değişikliği ve etkilerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. WMO'nun yayımladığı 2022 Küresel İklim Durumu Raporu'na değinen Taalas, geçen yılın sonuna kadar rekor düzeyde ana sera gazı konsantrasyonları, karbondioksit, metan ve nitröz oksit kaydedildiğini söyledi. Taalas, "Son 10 yıl, kaydedilen en sıcak dönem oldu. Şu ana kadar küresel ortalama sıcaklıkta 1,15 dereceye ulaşıldı. Okyanus sıcaklığının yükseldiğini ve deniz seviyesinin iki katına çıktığını gördük. Bu oran geçmişte yılda 2,3 milimetre oranındayken son zamanlarda deniz seviyesinde yılda yaklaşık 5 milimetreye yakın yükseliş yaşandı. Böylece Güney Kutbu bölgesinde deniz buzu seviyesinde rekor düşüş görüldü." dedi. Geçen yıl dünya genelinde farklı aşırı hava olaylarına tanık olunduğunu anlatan Taalas, Pakistan'da çok şiddetli sellerin yanı sıra Avrupa, ABD, Çin ve Meksika'yı vuran sıcak hava dalgalarının yaşandığını ifade etti. Özellikle Çin'de şiddetli kuraklığın yaşandığını anımsatan Taalas, Yangtze Nehri'ndeki en düşük su seviyesinin kaydedildiğini söyledi. Taalas, "İngiltere'de tüm zamanların sıcaklık rekoru kırıldı ve sıcaklıklar 40 derecenin üzerine çıktı. İsveç'te sıcaklıklar 37,2 derece olarak ölçüldü. Atmosferde henüz bir gelişme görülmedi ve tüm iklim göstergeleri olumsuz yönde ilerliyor." dedi. Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin her yerden daha fazla hissedildiği iki bölgenin bulunduğuna işaret eden Taalas, bunlardan ilkinin Kuzey Kutup bölgesi ve diğerinin Akdeniz olduğunu dile getirdi. "Türkiye'de daha yüksek sıcaklıklar görülecek" Petteri Taalas, şöyle devam etti: "(İklim değişikliğiyle ilgili) Bu olumsuz trendin önümüzdeki yıllarda devam etmesi bekleniyor. Bu da Akdeniz Bölgesi'nin daha sıcak ve kuru olacağı anlamına geliyor. Bunun kıyı kesimlerinde deniz seviyesinin yükselmesine de etkisi olacaktır. Bu da tarım, turizm ve bu bölgedeki insan refahı için kötü bir haber." İklim değişikliğinin Türkiye ile ilgili olumsuz etkilerine de değinen Taalas, "Türkiye'de özellikle yılın yaz dönemlerinde daha yüksek sıcaklıklar görülecek. Yağış miktarları daha düşük olacak ve zemin yüzeyinden buharlaşma artacak. Yavaş yavaş deniz seviyesinin yükselmesinin etkilerini de göreceğiz. Uzun vadede deniz seviyesinde birkaç metre yükselme riski bile var ancak bu, oldukça yavaş bir ilerlemedir. Önümüzdeki on yıllar boyunca bu tür sıcak hava dalgaları ve kuraklığın yoğunlaşması daha sık olacak." ifadelerini kullandı. Taalas, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini önlemek üzere harekete geçtiklerini ve başarılı olmaktan başka hedeflerinin bulunmadığını vurguladı. Güneş ve rüzgar enerjisi fiyatlarının, fosil enerji fiyatının altına düştüğünü hatırlatan Taalas, artan miktarda elektrikli araç kullanımının görüldüğünü ve bunların fiyatlarının da azaldığını kaydetti. Taalas, iklim değişikliğiyle mücadelede önemli araçlara sahip olunsa da Paris İklim Anlaşması'nın "küresel sıcaklık artışını 2 derecenin olabildiğince altında (mümkünse 1,5 derece seviyesinde) tutma" hedefine doğru olumlu bir ilerleyişin görülmediğini söyledi. - "İklim değişikliğini hafifletmede başarılı olmak ekonomik olarak da mümkün" Bu hedefin (küresel sıcaklık artışını 2 derecenin altında tutmak) insanların refahı için önemine işaret eden Taalas, "Eğer daha fazla ısınma olursa bunun insanlar, biyosfer ve küresel ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerini daha fazla göreceğiz. Dolayısıyla iklim değişikliğini hafifletmede başarılı olmak ekonomik olarak da mümkün." diye konuştu. Taalas, iklim değişikliğiyle ilgili olumsuz gidişata müdahale edilse de etkilerinin 2060'lara kadar süreceğine dikkati çekti. "Buzulların erimesi ve deniz seviyesinin yükselmesi, pratikte kaybettiğimiz oyuna işaret ediyor ve bunun etkisi binlerce yıl bile devam edecek." diyen Taalas, böylelikle iklim değişikliğinin küresel tehdit olmayı sürdüreceğini vurguladı. Petteri Taalas, iklim değişikliğiyle mücadelede başarı için teknolojiye sahip bulunulmasının iyiye işaret olduğunu ifade ederek, ülkelerin bu mücadelede teknoloji kullanımında harekete geçtiğini ve özellikle varlıklı ülkelerin çok daha iddialı hedeflerinin olduğunu söyledi. Rusya, Çin, Hindistan, Türkiye ve Güney Afrika gibi ekonomik geçiş sürecindeki ülkelerin de bu sürece dahil olmasının önemine işaret eden Taalas, "Bu konuda biraz iyimserim ancak eylemlerimizi artırmamız gerekiyor." dedi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.