Hava Durumu

#Coğrafi Işaret

TOURISMJOURNAL - Coğrafi Işaret haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Coğrafi Işaret haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Haber

"Siyah Kehribar" Oltu Taşı'nın Serüveni

ERZURUM (İHA) - Erzurum'un Oltu ilçesinden çıkarılan ve "Siyah Kehribar" olarak da bilinen Oltu Taşı, köklü geçmişi ve özel işlenme yöntemleriyle dikkat çekiyor. Bu değerli taş, büyük bir özen ve el işçiliği gerektiren süreçlerle maden ocaklarından çıkarılarak dünyanın dört bir yanına ulaşıyor. Bronz Çağı'na kadar uzanan tarihiyle bilinen bu taş, Ortaçağ'dan bu yana kutsal emanet sandıkları, heykeller ve çeşitli süs eşyalarında kullanılıyor. YERALTINDAN VİTRİNLERE UZANAN ZORLU YOLCULUK Oltu Taşı, yerin metrelerce altında ince damarlar halinde bulunuyor. Topraktan çıkarıldığında yumuşak bir yapıya sahip olan bu taş, hava ile temas ettiğinde sertleşiyor. Bu nedenle, galeriden çıkarıldıktan sonra nemli bir ortamda muhafaza edilmesi şart oluyor. Bu özelliği nedeniyle işlenme süreci, adeta bir heykeltıraşın taşı yontmasına benzer bir hassasiyet gerektiriyor. Her bir parça, tasarımına uygun şekilde el çarkı ile şekillendiriliyor. Çıkarılan Oltu Taşı, genellikle küçük atölyelere gönderilerek işlenmeye başlıyor. Taşın çatlamaması için sürekli nemli tutulması gerekiyor. Ustalar sürecin can alıcı kısmını, "İşin püf noktası, taşın yumuşak ve nemli kalmasının sağlanmasıdır. Bu yüzden işlenecek kadar maden, su içinde bırakılarak korunur. Geri kalanı ise yeniden toprağa gömülerek saklanır" diyerek anlatıyor. TESPİHLERDEN KOLYELERE SANATSAL DÖNÜŞÜM Oltu Taşı, tespih yapımında en çok kullanılan malzemelerden biri. Ustalar, 33'lük "tek sayı" ve 99'luk "uç sayı" tespihleri çeşitli şekillerde işleyerek kuka (yuvarlak), kesme, mercimek ve kızılcık gibi çeşitlerle sunuyor. Bu tespihler kullanıldıkça daha da parlak bir görünüm kazanıyor. Oltu Taşı, tespihlerin dışında köstek, kolye, yüzük, sigaralık, bilezik ve küpelerde de kullanılıyor. Bu süs eşyalarında Oltu Taşı'na gümüş işlemeler eklenerek estetik bir çekicilik kazandırılıyor. Aksesuar, gümüş işlemesinin çeşidine göre, kuka (yuvarlak), kızılcık, mercimek, kesme gibi isimler alıyor. Tebeşir tozu ve zeytinyağı ile cilalanan taşlar, yüzeyi parıltılı ve kaygan hale getiriyor. OLTU TAŞI’NIN EŞSİZ ÖZELLİKLERİ Oltu Taşı, yumuşak bir linyit türü olup, karbon oranı yüksek bir maden olup; siyah, koyu kahverengi, gri ve nadiren yeşilimsi renklerde bulunuyor. Topraktan çıkarıldığında yumuşak olması nedeniyle işlenmesi kolay olmasına rağmen hava ile temas edince sertleşiyor. Zımpara kağıdına sürtüldüğünde kahverengi toz bırakırken, sürtünmeyle elektriklenerek hafif cisimleri çekme yeteneğine sahip bir taş. Mors sertlik cetveline göre 3 sertliğinde olan bu taş, yanma esnasında camlaşarak kalıp haline geliyor. Özgül ağırlığı 1,26 olan bir jayet türü olan taşın parlatılmış kesitinin mikroskop altındaki incelemelerinde linyit, kil plakları, prit taneleri ve reçine emrenrasyonu gibi yapısal unsurlar tespit edilebiliyor. Cevher mikroskobuyla yapılan kimyasal analizlere göre, Oltu Taşı'nın bileşiminin yüzde 77,95'i karbondan oluşurken kalorifik değeri 8064 k cal/kg’a kadar ulaşabiliyor. COĞRAFİ İŞARETLE TESCİLLENDİ Erzurum, Gaziantep ve Konya gibi önemli illerle birlikte, coğrafi işaret tescilli ürünleriyle dikkat çekiyor. Erzurum’un bu konudaki en değerli ürünlerinden biri "Oltu Taşı" olarak öne çıkıyor. Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından tescillenen bu taşın, "Siyah Kehribar" olarak anılmasını sağlayan özellikleri ve kendine has yapısı sayesinde değeri her geçen gün daha da artıyor. Erzurum'un dünyaca tanınan bu değeri, yerel el sanatçıların elinde işlenerek dünyaya açılıyor. Gösterilen bu titizlikle Oltu Taşı, değerli bir kültürel miras olarak önemini koruyor ve Erzurum’un ekonomisine de büyük katkı sağlıyor.

Yamankaradeniz: Haber

Yamankaradeniz: "Coğrafi İşaretli Ürünlerde Güçlü Denetim Şart"

Türkiye, zengin kültürel mirası ve tarımsal çeşitliliğiyle coğrafi işaretli ürünler açısından büyük bir potansiyele sahip. Ancak bu değerli mirasın sürdürülebilir olması için, etkin bir denetim mekanizmasıyla güvence altına alınması gerekiyor. TOBB Patent ve Marka Vekilleri Meclis Başkanı ve Destek Patent Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Yamankaradeniz, Türkiye'de coğrafi işaret tescil süreci ve sonrasında geliştirilmesi gereken yapısal alanlara dikkat çekerek, güçlü bir denetim sistemiyle 1.600’ü aşkın coğrafi işaretli ürünün maddi değerini ve güvenilirliğini koruyabileceğimizi vurguladı. 2024 yılının Ocak-Eylül aylarında yapılan 251 coğrafi işaret başvurusuna rağmen, ülkemizdeki coğrafi işaretli ürünlerin özgünlüğünü ve kalitesini korumak için yalnızca tescilin yeterli olmadığına değinen Yamankaradeniz, denetim eksikliğinin bu ürünlerin değerini tehlikeye attığını belirtti. YAPISAL İYİLEŞTİRMELER GEREKLİ Yamankaradeniz, Türkiye'de coğrafi işaret konusunda sadece tescil sürecine odaklanıldığını, ancak yönetişim ve denetim alanlarının ihmal edildiğini belirtti. Bu üç ayaklı sürecin eş zamanlı yürütülmesinin önemi hakkında konuşan Yamankaradeniz, "Tescil süreci, sistemin ilk basamağını oluşturur. Bu aşamada ürün resmi olarak kayıt altına alınarak yasal koruma kazanır. Böylece hem ürünün özgünlüğü korunur hem de tüketiciler doğru bilgilendirilebilir. Yönetişim aşaması, tescil belgesi sahibinin sorumluluk ve yetkilerini belirler. Bu aşama, coğrafi işaretli ürünlerin ekonomik değer yaratabilmesi için kritik öneme sahiptir" dedi.  Denetim süreci konusunda ise, "Denetim mekanizması ise iç ve dış olmak üzere iki boyutlu işler ve özellikle denetim eksikliği coğrafi işaretli ürünlerin güvenilirliğini ve değerini ciddi şekilde zedelemektedir. İç denetimde üreticinin tescile uygun üretim yapması ve kendi kendini kontrol etmesi esastır. Dış denetim ise bağımsız ve yetkili kurumlar tarafından gerçekleştirilmelidir" açıklamasını yaptı. Yamankaradeniz, Avrupa Birliği ülkelerinde bağımsız ve akredite sertifikasyon kuruluşları tarafından sağlanan denetim mekanizmasının Türkiye'de yetersiz kaldığını da vurguladı. STRATEJİK ADIMLAR GELİŞTİRİLMELİ Yamankaradeniz, Türkiye’nin coğrafi işaretler açısından büyük bir potansiyele sahip olduğunu, ancak kurumsal yapının iyileştirilmesi gerektiğini belirterek bazı önerilerde bulundu: Mevcut yasal çerçeve baştan sona gözden geçirilerek eksiklikler giderilebilir. Yönetişim süreçlerinin yasal bir zemine oturtulması sağlanabilir. Bağımsız denetim ve sertifikasyon sisteminin oluşturulması için gerekli yönetmelikler hazırlanabilir. Ülke genelinde bölgesel temsilcilikleri olan merkezi bir enstitü kurulabilir. Bu enstitünün faaliyet alanı organik tarımı da kapsayacak şekilde genişletilebilir. Bu adımların atılması durumunda, Türkiye’nin coğrafi işaret tescil süreci etkin bir şekilde işleyebileceğini ve yöresel ürünlerin dünya çapında tanınır hale geleceğini belirten Yamankaradeniz, "Coğrafi işaret, yalnızca bir tescil belgesi değil, aynı zamanda kalite ve güvenin de bir göstergesidir" dedi.

Erzurum’un Üç Özel Lezzeti Avrupa’da Tescil Yolunda Haber

Erzurum’un Üç Özel Lezzeti Avrupa’da Tescil Yolunda

 ERZURUM (İHA) - Türkiye’de Gaziantep ve Konya’dan sonra en fazla coğrafi işaretli ürüne sahip şehir olan Erzurum, üç özel lezzetiyle Avrupa Birliği (AB) tescili için gün sayıyor. Şehir, zengin mutfak kültürünü AB nezdinde tescilleyerek hem ulusal hem de uluslararası alanda tanıtmayı hedefliyor. Erzurum Ticaret Borsası’nın (ETB) liderliğinde yürütülen bu başvurular, Erzurum Su Böreği, Civil Peyniri ve Göğermiş Peynir için AB tescili almayı amaçlıyor. ETB Başkanı Hakan Oral, "Avrupa Birliği'ne ürünlere ilişkin olarak yapmış olduğumuz başvuruların olumlu sonuçlanacağına ve tescillerinin de gerçekleşeceğine inanıyoruz. Erzurum Su Böreği için üç yıl önce Avrupa Birliği tesciline başvurduk. Tabi gıda ürünlerinde bu tescilleri, Avrupa Birliği nezdinde de almak önemli bir hazırlık aşaması, düzeltme aşamaları var. Ekibimiz sürekli takip ediyor ve çalışıyor" diyerek, konunun Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nun da takibinde olduğunu vurguladı. ERZURUM’UN YILDIZI PARLAYAN LEZZETLERİ Coğrafi işaret çalışmalarıyla Türkiye'de 58 ürünle 3. sırada yer alan Erzurum mutfağının öne çıkan ürünleri, geleneksel yapım teknikleriyle dikkat çekiyor. Erzurum Su Böreği, özellikle coğrafi işaretli Erzurum tereyağı ve civil peynirle yapılırken, Göğermiş Peynir ise bölgenin endemik bitki örtüsünden aldığı lezzetle kendine özgü bir tat sunuyor. ERZURUM SU BÖREĞİ’NİN SIRRI Erzurum Su Böreği’ni özel kılan en önemli unsurlar civil peynir ve tereyağı. Erzurum’un tescilli civil peyniri, yağsız yapısıyla böreğin tadını korurken, tereyağı böreğin lezzetini belirleyici faktörlerden biri olarak öne çıkıyor. 40 dakika yoğrulan hamurunda yalnızca yumurta kullanılması, ince yufkalar hâlinde hazırlanması ve katmanların dalgalı olarak dizilmesi, fırında pişirilmeyen su böreğinin eşsiz lezzetinin arkasındaki detaylardan sadece birkaçı. EİT TURİZM BAŞKENTİ ERZURUM, MUTFAĞINI DÜNYAYA TANITACAK Erzurum’un 2025 yılında "EİT Turizm Başkenti" olarak ilan edilmesiyle Türk Dünyası’nın şehri ziyaret edeceğini belirten Oral, bu organizasyonun Erzurum mutfağını tanıtmak için büyük bir fırsat sunduğunu söyledi. Oral, "Burada gastronomi zenginliğimizi ön plana çıkarmak için elimizden gelen bütün çabayı harcayacağız. 025 EİT Turizm Başkenti Koordinatörlüğün öncülüğünde biz de Erzurum Ticaret Borsa olarak özellikle gastronomi ve fuarcılıkta, Erzurum'u tanıtma noktasında çalışmaların içindeyiz" dedi.

“Coğrafi İşaretli Ürünler Gaziantep’in Kültürel Mirasını Yansıtıyor” Haber

“Coğrafi İşaretli Ürünler Gaziantep’in Kültürel Mirasını Yansıtıyor”

Gaziantep Ticaret Borsası (GTB) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Akıncı, coğrafi işaretli ürünlerin sadece gıda maddesi veya el emeği ürünler olmadığını vurgulayarak, bu ürünlerin aynı zamanda bir kültür, tarih ve turizmin önemli bir yansıması olduğunu belirtti. Akıncı, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen “GastroAntep Kültür Yolu Festivali” çerçevesinde gerçekleşen “Gaziantep'in coğrafi işaretlerinin yerel üreticiler, bölge ekonomisi, turizmi ve kültürü üzerindeki etkileri” konulu panele konuşmacı olarak katıldı. Panelin moderatörlüğünü Ekonomi Gazetesi Yazarı Faruk Şüyün yaparken, Akıncı’nın yanı sıra GSO Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Ünverdi, YÜCİTA Başkanı Prof. Dr. Yavuz Tekelioğlu ve Metro Türkiye Kategori Müdürü Birol Ulaşan da yerel ekonomilere ve turizme coğrafi işaretli ürünlerin katkılarına dair görüşlerini paylaştı. Gaziantep’in, Türkiye ve dünya genelinde en fazla coğrafi işaretli ürüne sahip şehir olduğuna dikkat çeken Akıncı, kentin 106 tescilli ürünüyle bu alanda bir rol model olduğunu belirtti. Türkiye’nin Gastronomi alanında UNESCO şehirler ağına giren ilk şehri olan Gaziantep’in, bu açıdan zengin, köklü bir turizm ve kültür mirasına ev sahipliği yaptığını ifade eden Akıncı, GTB olarak 10 yılı aşkın süredir sürdürdükleri çalışmalar neticesinde Gaziantep adına 24 ürünü coğrafi işaretle tescillediklerini söyledi. Akıncı, ayrıca Gaziantep’in 5 ürünü için Avrupa Birliği (AB) tesciline, 2 ürünü için de Türk Patent ve Marka Kurumuna başvuru yapıldığını dile getirdi. “Coğrafi işaret ürünün kimliğini oluşturur” Coğrafi işaretli ürünlerin, yerel üreticilere kimlik, prestij ve turizm açısından büyük katkılar sunduğunu belirten Akıncı, “Coğrafi işaretle tescillenen bir ürün, tüketicilere yüksek kalite ve özgünlük garantisi sunar. Bu da ürünlerin değerini artırarak üreticilere ekonomik avantaj sağlarken, turizm açısından da bölgenin cazibesini artırır” dedi. “Gastronomi turizmi ve bölgeye etkisi” Coğrafi işaretli ürünlerin bölge ekonomisine ve turizmine katkılarına değinen Akıncı, bu ürünlerin yerel ve uluslararası pazarlarda büyük talep gördüğünü, bu durumun bölgeye daha fazla turist çekerek turizme önemli katkılar sağladığını vurguladı. Ancak bu ürünlerin tanıtımı ve denetimi konusunda eksiklikler olduğunu belirterek, bu alanda daha fazla adım atılması gerektiğini ifade etti. Akıncı, “Tescille sınırlı kalmayıp, marka değeri kazandırdığımız her ürün, Gaziantep ve bölge turizmine ve ekonomisine önemli bir katkı sağlayacaktır” dedi. “Kültürel miras ve turizm” Coğrafi işaretli ürünlerin sadece ekonomik bir değer değil, aynı zamanda turizmi besleyen kültürel bir miras olduğunu belirten Akıncı, “Bu ürünler, bulundukları bölgenin kadim geçmişini yansıtır. Geleneksel üretim yöntemlerini koruyarak, bu köklü mirasları ve turistik değerleri gelecek nesillere aktarmak için coğrafi işaretler büyük önem taşıyor” dedi. Akıncı, bu ürünlerin Gaziantep’in kültürel zenginliğini yücelttiğini, bölgenin turizm potansiyelini artırdığını ve uluslararası tanınırlığına katkı sunduğunu da ekledi. Panelde ayrıca Akıncı, tarımdan kaynaklanan coğrafi işaretli ürünler ve turizm potansiyeli hakkında gelen soruları da yanıtladı.

Üzüm sergide, Avrupa Coğrafi İşareti yolda Haber

Üzüm sergide, Avrupa Coğrafi İşareti yolda

Manisa Ticaret Borsası tarafından yapılan Avrupa Birliği coğrafi işaret başvurusuyla, dünyaca ünlü Manisa Sultani Çekirdeksiz Üzümü hem yeni pazarlara kavuşacak hem de yüksek kar oranlarıyla önemli bir ihracat kalemi olacak. Dünyaca ünlü Manisa Sultani Çekirdeksiz Üzümünün yetiştirildiği Manisa'da hasat sezonu devam ediyor. Dalından toplanarak kurutmak amacıyla boş alanlara serilen üzümler istenilen kahverengi tonlarına geldiğinde toplanarak çöpünden ayrıldıktan sonra çiftçiler tarafından depolanıyor ya da işletmelere götürülüp satış işlemi gerçekleştiriliyor. Geçtiğimiz yıla göre rekoltede düşüşün gözlemlendiği üzümde şekerlenme oranının yüksek olması üzümdeki kaliteyi arttırdı. Geçtiğimiz yıla göre salkım ağırlığı yüksek olan üzümler kurutma işlemlerinin ardından başta Avrupa Birliği olmak üzere bir çok ülkeye ihraç ediliyor. Özellikle Avrupa kentlerinde "Manisa üzümü" olarak bilinen Manisa Sultani Çekirdeksiz Üzüm için Manisa Ticaret Borsası tarafından Avrupa Birliği coğrafi işaret alınması amacıyla işlemlere başlandı. Manisa Çekirdeksiz Sultani Üzümün Avrupa Birliği coğrafi işareti alması sonrasında yeni pazarların açılması ve yüksek karla ürün satılacağından dolayı üreticiler ve ihracatçılar için önemli ölçüde gelir elde edilmesi hedefleniyor. “Rekolte düşük, şekerlenme oranı yüksek” Bu yıl küresel bazda yaşanan iklim değişikliği nedeniyle üzümde rekoltede düşüş yaşandığını ancak sergideki üzümlerde hastalık gibi durumların bulunmadığından ve şekerlenme oranının yüksek olmasından dolayı yüksek kalitede ürün elde edildiğini belirten Manisa Ticaret Borası Başkanı Sadık Özkasap, “Çiftçilerimizin çok büyük emeği vardır. Budağından başlayan bu macera devam ediyor. Kesimler aşağı yukarı bitmiştir. Sergilerde üzümlerimiz var. Hava şartlarına göre üzümler 12 gün civarında sergiden kaldıktan sonra makinelerle sergiden üzümlerimizi kaldırıyoruz. Üreticilerimiz açısından üzümlerimiz bu sene gayet kaliteli. Herhangi bir hastalığa sebebiyet verilmeden bu günlere kadar gelindi. Tabi dünyada olduğu gibi sıcaklıklar ve iklim krizi bağların strese girmesine sebebiyet verdi. Temmuz ayının sonuna doğru rekolte çalışması gerçekleştirildi. Geçtiğimiz yıllara göre rekoltede düşüş olduğu gözlendi. Geçtiğimiz yıla göre bu yıl 10 gün kadar erken hasada girdik. Geçtiğimiz yıllarda bizim şekerleme oranı dediğimiz brix 17-18’lerde üzüm keserken. Bu sene bağlarda üzümlerimiz 22-24 brix civarında. Bu da şu demek oluyor, üzümün sergideki kilogramının arttığı anlamına geliyor. Üzümün özü, şekerlenmesi ne kadar iyi olursa sergideki kilogramının arttığını görüyoruz” dedi. Geçtiğimiz hafta gerçekleşen yağışlara değinen Başkan Özkasap, “Gönül isterdi ki yağmursuz şekilde sergilerden çıkmak. Ama yağmura da yakalanmış olduk. Ama renklerde çok çok büyük bir sıkıntı yaşamadık. Biraz kızıla döndü ama genele baktığımızda 2024-2025 mahsulünün iyi olduğunu görüyoruz” ifadelerini kullandı. “Manisa üzümünü bütün Avrupa bilir” Manisa Sultani Çekirdeksiz Üzümün Avrupa'da "Manisa Üzümü" olarak bilindiğini ve özellikle aranan bir ürün olduğunu söyleyen Başkan Özkasap, “Manisa Sultani Çekirdeksiz Üzümü dünyaca ünlü bir üzümdür. Üzümün özel karakteristiğine baktığımızda serçe parmağı kadar büyüklüğü olan, zarının inceliği ve Manisa üzümünü bütün Avrupa da bilir. Üzümümüzle ilgili bundan 3 sene önce Türk Patent Enstitüsünden coğrafi işaret aldık. Daha önce Ege Üzümüydü. Ege üzümü dediğinizde Kütahya'sından Afyon'una kadar giriyor. Bu Manisa'ya mal olmuş bir üzüm. Yüzde 85'i Manisa'da üretilen yüzde 90'ı da Manisa'daki işletmeler tarafından ihraç edilen bir ürün. Manisa'yla özdeşleşmiş olan bu ürünü Manisa coğrafi işareti almak hem bir sosyal sorumluluktur hem de Manisa'ya bir hediyemiz olsun istedik. Türk Paten Enstitüsünden Manisa Sultani Çekirdeksiz Üzüm coğrafi işaretini aldık. 1 yıldan beri de Avrupa Birliğine başvurularımızı yaptık. Üzümün en çok tüketildiği yer Avrupa'dır. Genelde İngiltere alır. Bu üzüm bu kadar Avrupa'ya gidiyorsa bu üzümün Avrupa Coğrafi İşareti almak hakkıdır. Coğrafi işareti alan kurumlar aktif bir şekilde kullanmaları gerekiyor. Ben coğrafi işareti aldım bitirdim, eğer onu kullanmıyorsan coğrafi işareti kullanacak olanların da önünün kesilmemesi gerekiyor” diye konuştu. “Coğrafi işaretle Manisa üzümü taçlanacak” Coğrafi işaretin alınması durumunda hem yeni pazarlara hem de yüksek karla ürün satışı elde edeceklerini söyleyen Özkasap, “Bu Avrupa coğrafi işaretiyle beraber bizim üzümümüzün tüketiciler tarafından izlenebilir bir ürün, gönül rahatlığıyla tüketilebilir bir ürün olduğunu taçlandırmış olacağız. Zaten Avrupa tarafından bilinen dünya kalitesindeki Manisa Çekirdeksiz Sultani Üzümün bir tacı olacak. Biz inanıyoruz ki izlenebilir bir ürün olması, satıcılarımız için pazarımızın büyümesi, ürünü daha yüksek fiyatla vermek, üreticilerimiz bakımından katma değeri yüksek olan bir ürünün daha karlı olmasını amaçlıyoruz. Üreticilerimiz için mahsulü bol bereketli bir yıl olmasını, ihracatçılarımıza bol pazarlı ve kazançlı bir yıl geçirmesini diliyorum” dedi.

YÖREX coğrafi işaretin kapısını açtı, 119 ürün sayısı 1632'ye yükseldi Haber

YÖREX coğrafi işaretin kapısını açtı, 119 ürün sayısı 1632'ye yükseldi

Antalya Ticaret Borsası (ATB) öncülüğünde Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin desteğiyle Anadolu'nun binlerce yöresel ürünü Antalya'da buluşturan YÖREX, 13'üncü kez 9-13 Ekim tarihlerinde ANFAŞ Fuar Merkezi'nde düzenlenecek. ATB Başkanı Ali Çandır, fuarın başladıkları yıl 119 olan coğrafi işaretli ürün sayısının 1632'ye yükseldiğine dikkat çekerek, “Şu anda Avrupa'da da coğrafi işaretleme sistemine girmiş durumdayız, 26 tane ürünümüz tescil almış durumda. Biz bu ürünlerimizin hakkını hukukunu koruyarak ürettiğimizde, ihracat kapılarını rahatlıkla açacağız. Coğrafi işaretler katma değeri artırıyor, tüketici coğrafi işaretli ürün alırken daha pahalıya almak durumunda kaldığı için ihracat gelirlerimizde önemli ölçüde yükselme olacak” diye konuştu. Antalya Ticaret Borsası öncülüğünde Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin desteğiyle Anadolu'nun binlerce yöresel ürünü Antalya'da buluşturan YÖREX, 12 bin yıllık geçmişe sahip Anadolu'nun el emeği göz nuru yüzlerce ürünü Antalya'da buluşturacak. Antalya Ticaret Borsası Başkanı Ali Çandır, 13'üncü kez gerçekleştirecekleri Yöresel Ürünler Fuarı YÖREX'e Antalya'da bulunan herkesi davet ederek, fuarın kazanımları hakkında bilgi verdi. “119 olan coğrafi işaretli ürün sayımız 1632'ye ulaştı” Antalya Ticaret Borsası Başkanı Ali Çandır, YÖREX denilince akla gelen coğrafi işaretin; yöresel ürünlerin hangi bölgeye ait olduğunu nasıl üretildiğini gösteren kimlik belgesi olduğunu ifade ederek, son dönemde sağlıklı yaşam için doğal ürünlere artan ilgi dolayısıyla coğrafi işaretli ürünlerin ön plana çıktığını kaydetti. Çandır, “İnsanlar artık kimyasallaşmış gıdalardan ziyade daha çok belli medeniyetlerden belli yörelerden belli kültürlerden oluşan ürünlere karşı talepte bulunuyor. Gelir düzeyi yükseldikçe bu ürünlere talepler daha da artıyor. Coğrafi işaretli ürünlerin fiyatları da muadili ürünlere göre minimum yüzde 20 daha pahalı oluyor. Böylelikle kırsal alanlara önemli ölçüde gelir kaynağı oluyor. Bunun yanında üretiminin yapıldığı bölgeler, turizm açısından da bir tanıtım destinasyonu haline geliyor. YÖREX, yerinde istihdam ve kadınlara iş gücü sağlayan bir organizasyon. YÖREX projemize başladığımızda Türkiye'de 119 tane coğrafi işaretli ürün vardı, projeye başladıktan sonra dünyada coğrafi işaretler piyasasına baktığımızda 200 milyar dolarlık bir piyasayı gördük. Ondan sonra Türkiye'de coğrafi işaretlemenin zorunluluk olduğunu düşünerek, konu hakkında büyük bir farkındalık çalışmasına başladık. Başladığımızda 119 olan coğrafi işaretli ürün sayımız 1632'ye ulaştı, 600 civarında da başvurusu kabul edilmiş ürünümüz var” ifadelerini kullandı. “Avrupa Birliği'nde 26 tane ürünümüz tescil almış durumda” YÖREX projesine ilk başladıklarında 3 bin 500 tane yöresel ürünün coğrafi işaret alabileceğini öngördüklerini açıklayan ATB Başkanı Ali Çandır, öngörüde bulundukları ürünlerin üçte ikisinin coğrafi işaret aldığına dikkat çekti. Çandır, “Elbette bu başarıda YÖREX'in payı olduğu kadar Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'mizin (TOBB), Kalkınma Bakanlığı'mızın, geçmiş dönem Kalkınma Bakanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcımız Cevdet Yılmaz'ın, Teknoloji ve Sanayi Bakanlığı'mızın, Türkiye'de ki oda ve borsalarımızın çok önemli desteği oldu Şu an da Avrupa'da da coğrafi işaretleme sistemine girmiş durumdayız, 26 tane ürünümüz tescil almış durumda. Biz bu ürünlerimizin hakkını hukukunu koruyarak ürettiğimizde, ihracat kapılarını rahatlıkla açacağız” diye konuştu. Coğrafi işaretli ürün ihracat gelirini artırıyor İhraç edilen coğrafi işaretli ürünün katma değeri artırdığını ve daha yüksek fiyata satıldığını aktaran Başkan Ali Çandır, yöresel ürünlerin ihracatının artması durumunda ihracattan sağlanan gelirin de yükseleceğinin altını çizdi. Çandır, şu şekilde devam etti: “Coğrafi işaretler katma değeri artırıyor, tüketici de coğrafi işaretli ürün alırken daha pahalıya almak durumunda kaldığı için bizim ihracat gelirlerimizde önemli ölçüde yükselme olacak. Esas amacımız; ürünün üretildiği bölgenin ekonomik kalkınmasının sağlanması, göçün azalması, oradaki insanlara iş aş olması, bir başka açıdan yöresel ürünlerin ihracı kültür ihracatına da girer. Çünkü, ürünlerin yetiştirdiği yerlerin hikayeleri tüketiciler tarafından takip ediliyor, biz de binlerce yıllık medeniyetin süzülmesini bir şekilde dünyaya ihraç etmiş oluyoruz.” Yöresel ürünler, yolculara ikram ediliyor Yöresel ürünler fuarı YÖREX'in katılımcılar arasında çok sayıda iş birliği oluşturduğunu da dile getiren ATB Başkanı Ali Çandır, kalkınma ajansları desteğiyle fuara gelen üreticilerin pazarlamacıların talebiyle de coğrafi işaret almaya başladığının bilgisini verdi. Çandır, “YÖREX'e ilk başladığımızda 119 coğrafi işaretli ürün vardı, bütün ürünler birbirinden etkileşerek şu an da sayımız 1632'ye yükseldi. Fuarımıza özellikle kalkınma ajansların vasıtasıyla gelen insanlar belki ulaşmakta zorluk çekecekleri Türkiye'nin en büyük e-ticaret sitesine, süper marketlerin temsilcilerine ulaşıp, ürünlerini tanıtabiliyor ve satabiliyor. Daha önce birçok iş bağlantısı yapıldı ve bunun dışında Antalya'da bulunan otellerin satın almalarından sorumlu olan kişilerle bağlantılar sağlanarak, ürünlerinin yıl boyunca satışı gerçekleşiyor. Ayrıca, Türk Hava Yolları catering firmaları da bu ürünlerden alım yaparak, yöresel ürünlerimizi yolculara ikram ediyor. Birçok ülkeyle ihracatımız gerçekleşiyor. Son yıllarda TOBB'un desteğiyle ortaya koyduğumuz yüz yüze görüşmeler, süper marketler, e-ticaret siteleri ile yapılan görüşmeler sonucunda da marketlerin talebi doğrultusunda coğrafi işaretler almaya başlayanlar oldu. Coğrafi işaretli ürünlerimizin etrafında üreticiyi örgütleyerek, miktar açısından ürünlerimizi hem iç piyasada hem de yurt dışında satılabilecek miktara ulaştırmamız gerekiyor. Bundan sonraki konsantrasyonumuzun oraya doğru çevrilmesi şart” dedi. “İhracat, turizmi destekler” Kalkınma ajanslarının fuarın olmazsa olmazı olduğuna değinen Başkan Ali Çandır, Antalya'da bulunan herkesi Anadolu lezzetleriyle özlem gidermeleri için fuara davet ederek, konuşmasını şu şekilde tamamladı: “Kalkınma ajanslarımız bu projenin buraya gelmesinde çok önemli katkılarda bulundu. Çünkü, bu yaptığımız proje kalkınma ajanslarının temel ilkelerine en uygun konu. Bizim buradaki amacımız kırsala hayat vermek, kırsaldaki insana iş aş olmak, kırsaldaki değerleri ekonomiye çevirmek, katma değer sağlamak ve göçü önlemek gibi asli görevleri ihtiva ediyor. Onun dışında da inanıyorum ki; bu bölgelerin içinden önümüzdeki yıllarda çok önemli turizm destinasyonları çıkacak ve turizm sektörüne de katkı sağlayacak. Örgütlenmeyi becerebilir, miktar sorunumuzu aşabilirsek, ihracatta da müthiş zenginliği dünya insanlarına tattırmış olacağız. Bu konuda da kalkınma ajanslarının desteği önemli. Fuarımız, 9-13 Ekim tarihlerinde Antalya ANFAŞ Fuar Merkezi'nde açılacak, yine buram buram Anadolu'yu koklayacağız, Antalya'da yaşayan ve Antalya'ya misafirliğe gelen herkesi fuarımıza bekliyoruz.”

Haber

"Antalya topak kızartması ile coğrafi işaretli ürün sayısı 18'e çıktı"

Antalya Ticaret Borsası (ATB) Ağustos ayı Meclis Toplantısı, Meclis Başkanı Erdoğan Ekinci başkanlığında ATB Meclis Salonu'nda yapıldı. Üyelerin yönetimin bir aylık çalışmasıyla ilgili bilgilendirildiği toplantıda ATB Yönetim Kurulu Başkanı Ali Çandır, tarım, ekonomi ve kente dair açıklamalarda bulundu. “Antalya'da karşılıksız çek tutarı 3 kat arttı” 2023 yılı Ocak ayından itibaren karşılıksız çek ve protestolu senetlerde her ay büyük artışlar olduğunu kaydeden Çandır, 2024 yılının ilk yarısında karşılıksız çek tutarının ülkede yüzde 247, Antalya'da ise yüzde 385 arttığına dikkat çekti. Çandır, “Antalya'da karşılıksız çek oranı, uzun dönem ortalaması olan yüzde 0.5'ten yüzde 1.5'e yükselmiştir, yani yaklaşık üç kat artmıştır. Çekle işlem hacmi Antalya'da Ocak-Temmuz döneminde ülke ortalamasının altında kalmıştır. Öyle ki çekle işlem hacmi Antalya'da yüzde 63 artarken, ülke genelinde bu artış yüzde 81 olmuştur. Temmuz ayındaki yüzde 62'lik enflasyonu göz önüne aldığımızda, kentimizde çekle ticaret neredeyse sıfır büyüme göstermiştir” diye konuştu. Antalya'da kapanan şirket sayısı arttı Şirket kurma ve kapanma eğilimlerinin de olumsuz tablo sergilediğini söyleyen Çandır, Ocak-Temmuz döneminde, ülkede kurulan şirket sayısı yüzde 15 azalırken, Antalya'da kurulan şirket sayısının 30 azaldığını dile getirdi. Çandır, kapanan şirket sayısının ülkede yüzde 28 artarken, Antalya'da yüzde 51 arttığını belirtti. En az kredi, turizm sektöründe kullanılıyor Finansmana erişimdeki sıkıntıya da dikkat çeken Çandır, “Finansmana erişim açısından, Temmuz'dan Temmuz'a yıllık kredi artış oranı hem ülkemizde hem de kentimizde yüzde 50'dir. Ancak, yine yüzde 62‘lik tüketici enflasyonunu göz önüne alındığında, reel kredi artışı sağlanamamıştır. Sektörel kredi kullanımları ise ticaret sektöründe yüzde 37 tarım sektöründe ise yüzde 33 artmıştır. Turizm sektörü kredileri ise yüzde 29 artış göstererek düşük seviyelerde kalmıştır” diye konuştu. “Bu durum sürdürülebilir değildir” Başkan Çandır, ekonomik göstergelerin Antalya ekonomisinin Türkiye ekonomisinden negatif ayrıştığını gösterdiğini ifade ederek, “Antalya ekonomisi 2018-2022 döneminde ülke ekonomisi yüzde 4.5 büyürken, yüzde 8.6 büyümeyi başarmıştır. Antalya'nın son iki yıldır ülke ortalamasının altında kalması birçok nedenle açıklanabilir. Ancak en önemlisi döviz kuru-enflasyon makasıdır. Bu makas son dönemde iki katından fazla açılmıştır. Antalya, dünya genelinde dışa en açık kentlerden biri olarak, yüksek maliyet artışları yaşarken, döviz kuru artışları sınırlı kalmış ve daralan taleple üretim ve ticaret yapmakta zorlanmaktadır. Bu durum sürdürülebilir değildir. Karar vericilerimizin enflasyon tespit ve varsayımlarında mutlaka güncelleme yapmaları gerekmektedir. Böylece dikkatler, maliyet artışlarına daha fazla odaklanacaktır” dedi. “Çaremiz kalmazsa sektörden çekiliriz” Tarımın uzun üretim dönemi ve kısa tüketim süreleriyle tanımlanan bir sektör olduğunu, üretim kararı aldıktan sonra şartlar değişirse yeni bir karara geçiş yapılamadığını belirten Çandır, “Diğer sektörler bu konuda daha esnektir ve değişen şartlara hızlıca uyum sağlarlar Tarımda ise hasat zamanı geldiğinde ürünü hemen toplamak ve değerlendirmek zorundasınız. Şartlardaki sık değişiklikler veya artan istikrarsızlık, tarım sektörünü doğrudan ve şiddetli şekilde etkiler. Bu durum tüm dünyada benzer şekildedir, ancak bizim ülkemizdeki etkisi çok daha yıkıcıdır. Bu nedenle etkin işleyen piyasa şartlarına acil ihtiyacımız var” dedi. Tarımda fiyatların maliyete göre belirlenemediğini, tamamen piyasa şartlarına bağlı olduğunu, maliyetlerin altında bir fiyat oluştuğunda ya öz kaynaklar ya da kredi imkanlarıyla faaliyetlerin devam ettiğini anlatan Çandır, “Bunları başaramazsak tarımdan çekilmek zorunda kalıyoruz. Son birkaç yıldır sektörde yaşanan kayıplar ve çekilmeler bu sebepten kaynaklanmaktadır. Tarımsal faaliyetler bizim için sadece bir iş değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi ve gelenektir. Sektörde kalabilmek için sonuna kadar direnmek zorundayız. Başka çaremiz kalmazsa batık bir şekilde sektörden çekilmek zorunda kalırız. Sektörümüz için bu gidişatın acilen tersine döndürülmesi gerekmektedir” ifadelerini kullandı. “Enflasyon muhasebeli geçici vergi tarımı zora sokar” Ağustos ayı sonunda enflasyon muhasebeli geçici vergilendirmeler yapılacağını hatırlatan Çandır, mevzuat ve ekonomik yapıya uygun olmayan bu geçici uygulamalar yerine, yıllık düzeyde enflasyon muhasebesinin uygulanmasını talep ettiklerini vurguladı. Çandır, “Tarım sektörü genel olarak öz sermaye yoksunu bir yapıdadır. Bu nedenle borçluluk oranları nispeten yüksektir. Stoklar sezon başında tedarik edilirken, ürünler sezon sonunda biriktirilir. Bu yüzden stok yapısı diğer sektörlerde olduğu gibi aylara göre dağılmamaktadır. Sabit kıymetlerimiz toprak, araç ve makine ağırlıklıdır. Bu varlıklara uygulanan amortisman sınırlandırılmışken ilk 6 ay için en az yüzde 19.5 değer artışı, zaten çok zor durumda olan sektörümüzü ciddi boyutta sık boğaz edecektir. Fiktif yani ekonomik gerçekliği olmayan değer artışları, zarardaki işletmeleri karda gösterecek ve fiili zarara vergi yükü getirecektir. Bu durum, sektörümüze de özel değildir, genel ve yaygındır. Sektörümüzdeki pek çok işletmenin kapanma riskiyle karşı karşıya kalmasına neden olacaktır. Zarar etmiş işletmelere ya da faaliyet hacminden çok daha yüksek vergi yükü ile karşılaşan işletmeler üzerine ödenmesi imkansız yükler getirecektir” diye konuştu. Yerel ürünlerin değerini artıran YÖREX başlıyor Başkan Çandır, Antalya Ticaret Borsası olarak, 16 yıldır yürüttükleri Yöresel Ürünler Projesi ve YÖREX Fuarı ile kırsal kalkınmayı desteklediklerini, yöresel ve coğrafi işaretli ürünleri tanıttıklarını belirterek, “Küçük üreticiler ve kooperatifler için iş fırsatları sağlayarak tarımsal çeşitliliği koruyor ve yerel ekonomilere katkıda bulunuyoruz. YÖREX'in başarısı, birliğimizin, kalkınma ajanslarının, yerel ve ulusal kurumların değerli destekleriyle mümkün oldu. Sağlanan destekler sayesinde kırsal bölgelerdeki ürünlerin tanıtımı artırıldı, kültür turizmi teşvik edildi ve ürünlerin ticari değerleri yükseltildi. Bu yıl, 9-13 Ekim tarihlerinde düzenleyeceğimiz 13. YÖREX'te, ‘Sizin Oraların Nesi Meşhur?' sloganıyla üreticileri, ticaret erbabını ve ilgili kurumları davet ediyoruz. 10 bin metrekarelik alanda, 81 ilimizi bir araya getirerek yöresel ürünlerimizi sergileyecek ve ticari değerlerini artıracağız. YÖREX'e destekleri için Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanımız Sayın Rifat Hisarcıklıoğlu ve camiamıza, Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Sayın Mehmet Fatih Kacır ve kalkınma ajanslarımız ile tüm paydaşlarımıza teşekkür ediyorum. Yöresel ürünlerimizi korumaya ve değerini artırma konusundaki çalışmalarımıza hız kesmeden devam ettireceğiz” diye konuştu. Topak kızartması, coğrafi işaret aldı Kumluca Belediyesi tarafından tescil ettirilen Antalya Topak Kızartması ile Antalya'nın coğrafi işaretli ürün sayısının 18'e çıktığını belirten Çandır, “Yöresel yemeğimize coğrafi işaret tescili kazandırarak değerlerimize sahip çıkan belediyemize teşekkür ediyorum. Antalya'mıza hayırlı olsun” dedi. Meclis'te üyeler sektörleriyle ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Asırlık ‘Şiran Kök Pekmezi’ coğrafi işaret aldı Haber

Asırlık ‘Şiran Kök Pekmezi’ coğrafi işaret aldı

Şiran ilçesinde asırlardır şeker pancarından yapılan meşhur kök pekmezi coğrafi işaret aldı. Kelkit Ticaret ve Sanayi Odası girişimleriyle 2021 yılında başlayan süreç 2024 yılının Mart ayında sona erdi. Gümüşhane’nin 13. tescilli ürünü olan ‘Şiran Kök Pekmezi’ için ise bugün Şiran ilçesinde tanıtım programı yapıldı. ‘Şiran Kök Pekmezi’ üretimini gerçekleştiren Şiran Kadın Kooperatifi üyesi kadınların da katıldığı programda, pekmeze ait özellikler ve sağlayacağı ekonomik kazanımlardan bahsedildi. “Pazarlama olanaklarını arttıracağız” 'Şiran Kök Pekmezi'nin tescili için yoğun bir çalışma sarf ettiklerini aktaran Kelkit Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mustafa Servet Daltaban, “Şiran kök pekmezi bölgenin önemli bir ürünüydü. Biz de bu ürünü hem korumak hem de ekonomik değerini yükseltmek adına ürünümüze coğrafi işaret tescili aldık. Bu Gümüşhane’nin 13. tescilli ürünü oldu. Biz Kelkit Ticaret ve Sanayi Odası olarak bunu gerçekleştirdik. Sürece 2021 yılının Aralık ayında başladık ve 2024 yılının Mart ayında da tamamlamış olduk. İki buçuk yıl süren bir süreçten sonra coğrafi işaretimizi tamamladık ve bölgemize kazandırdık. İnşallah bundan sonraki süreçte de Şiran kök pekmezimizin pazarlama olanaklarını daha da arttırarak, ekonomik girdi anlamında katkı sunmayı amaçlıyoruz” dedi. “Kadın kooperatifimizle birlikte çok güzel atılımlar yapacağız” Coğrafi işaretli yöresel ürünün tanıtımı noktasında çalışmalarını arttıracaklarını aktaran Şiran Belediye Başkanı Abdulbaki Kara, “İlçemizde yıllardır üretimi yapılan bir ürün ama bugün geldiğimiz noktada başta ülkemiz olmak üzere dünyanın birçok noktasında artık coğrafi işaretli ürünler katma değerli hale gelmiş durumda. Biz de coğrafi işaretli olması hasebiyle inşallah bu ürünlerimizin katma değerlerini arttıracağız ve öncelikle bölgemizde daha sonra da ülkemizde ve dünya çapında ürünümüzün tanıtımı için gayretlerimiz olacak. Çok yakında kadın kooperatifimizle birlikte çok güzel hamleler yapacağız. Bunu da ülke çapındaki fuarlarda göreceğiz” diye konuştu. “Şiran’da yıllardır üretilen bir ürün” Şiranlı kadınların yıllardır yaptığı pekmezi coğrafi işaret ile birlikte daha ileri taşımak istediklerini söyleyen Şiran Kadın Kooperatifi Başkanı Hamiyet Halep, “Kök pekmezi aslında Şiran’da yıllardır üretilen bir ürün. Eskiden annelerimiz yapardı, şimdi biz coğrafi işaret aldığımız için bizler de daha iyi bir şekilde yapacağız ve tanıtımını da daha iyi bir biçimde yapacağız. Şeker pancarlarını üreticiden aldıktan sonra yıkayıp temizliyoruz daha sonra haşlıyoruz. Daha sonra en zor aşama olan süzme işlemini yapıyoruz sonra odun ateşinde kaynatarak pişiriyoruz” ifadelerini kullandı.

Kozluk mereto balı coğrafi işaret yolunda Haber

Kozluk mereto balı coğrafi işaret yolunda

İlçenin 2973 rakımlı Mereto Dağı güney eteklerinde arıcılık yapan yetiştiriciler, burada bulunan yüzlerce çeşit çiçekten beslenen arılardan bölgenin en kaliteli ballarından biri olan Kozluk Mereto Balını elde etmekte olduğunu belirten Kaymakam Ekrem Güngör, “Yaptırdığımız analizlere göre balımız; prolin 1264 mg/kg , diastaz 43.9 ds/dn, Ph 3.93, nem 16.7%, C4% şeker 0.00 değerlerine sahip olup, üretildiği alanların coğrafi konumu nedeniyle prolin değeri çok yüksek , enzim miktarı yüksek, mineral madde- kül miktarı düşük özelliklerde olan yüksek kaliteli bal kriterlerini tamamını karşılamaktadır. Kekik ve geven ağırlıklı olmak üzere yüzlerce çeşit çiçekten elde edilen Kozluk Mereto Balı yüksek rakımlardan elde edilmesi, yerleşim yerlerinden uzaklığı ve temiz havası olan bir bölgeden üretilmesi nedeniyle şifa kaynağı bir baldır. Prolin değerleri ile bakımından Anzer Balı kadar değerli bir baldır" dedi. Yıllık ortalama 100 ton civarında bal üretilmesine imkan veren Kozluk Mereto Balı'nın kendine has tadı ve aroması bulunan, kalite kriterlerinde önemli bir yere sahip olan, nem miktarı ise düşük olan bir bal olduğunu aktaran Kaymakam Güngör, " Tüm bu özellikler bir araya gelince yüksek kaliteli Kozluk Mereto Balı ortaya çıkmaktadır. Coğrafi konumu nedeniyle doğal olarak üretilen Kozluk Mereto Balı'nın tüm bu özelliklerini göz önüne alarak, Organik Sertifika alınması ve Coğrafi işaret alınması için de başvurusu yapılmıştır. İlk aşama olarak Organik Tarım Müteşebbis Sertifikasına sahip Kozluk Mereto Balı, gelecek senelerde Organik Tarım Sertifikası ve Türk Patent Enstitüsünde coğrafi tescil alarak da alarak en iyi ve en kaliteli ballardan olduğunu kanıtlayacaktır. Bu kapsamda halkımızın geçim kaynağı, Kozluk'un tanıtımı ve markalaşması için önemli yer kaplayan Kozluk Mereto Balı projemize ve diğer tüm projelerimize her zaman destek veren başta Sayın Valimiz Ekrem Canalp olmak üzere, İl ve İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğümüze ve Dicle Kalkınma Ajansına teşekkür ederiz” ifadelerini kullandı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.