Hava Durumu

#Dünya Bankası

TOURISMJOURNAL - Dünya Bankası haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Dünya Bankası haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

İslam İşbirliği Teşkilatı Ülkelerinin Ekonomik Gücü 8,6 Trilyon Dolara Ulaştı Haber

İslam İşbirliği Teşkilatı Ülkelerinin Ekonomik Gücü 8,6 Trilyon Dolara Ulaştı

İSTANBUL (İHA) - Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi (İSEDAK) 40. Bakanlar Oturumu Kapanış Programı'nda üye ülkelerin ekonomik büyüme potansiyeli ve işbirliği hedeflerine dair önemli açıklamalarda bulundu. Dünya Bankası verilerine göre, İİT'ye üye ülkelerin 2023 yılı toplam milli gelirinin 8,6 trilyon dolar olduğunu belirten Yılmaz, bu miktarın küresel milli gelirin yaklaşık yüzde 8,1’ine karşılık geldiğini ifade etti. Yılmaz, bu oranın son 40 yılda bir miktar artarak yüzde 7,5'ten yüzde 8,1’e yükseldiğini ancak dünya ile kıyaslandığında İİT üyesi ülkeler arasındaki gelir farkının giderek açıldığını vurguladı. Son 40 yılda, İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkelerde kişi başına gelir yaklaşık 4 kat artarken, küresel ölçekte bu oranın 5 kata ulaştığını belirten Yılmaz, bu farkın kapanması için daha güçlü ekonomik reformlara ihtiyaç duyulduğunu ifade etti. "TİCARET HACMİ 951 MİLYAR DOLARA ULAŞTI" Yılmaz, İİT üyesi ülkelerin 2023 yılı itibarıyla toplam ticaret hacminin 5 trilyon dolara ulaştığını ve dünya ticaretinin yaklaşık yüzde 11’ini oluşturduğunu açıkladı. Üye ülkeler arasındaki ticaret hacminin ise 2023 yılı itibarıyla 951 milyar dolara ulaşarak toplam ticaretlerinin yüzde 19’una denk geldiğini ifade etti. Bu oranların arttırılması için İSEDAK bünyesinde geliştirilen Tercihli Ticaret Sistemi'nin önemine vurgu yaparak, üye ülkelerin bu sisteme katılımının büyük önem taşıdığını belirtti. "BAŞKENTİ DOĞU KUDÜS OLAN BAĞIMSIZ FİLİSTİN DEVLETİ'NE İNANIYORUZ" Konuşmasında Ortadoğu’daki son gelişmelere de değinen Yılmaz, "Ortadoğu’da normalleşme ve ekonomik işbirliği odaklı politikalarla oluşan olumlu hava, 7 Ekim 2023’te Gazze’de başlayan çatışmalarla gölgelenmiştir. İsrail’in sürdürdüğü saldırgan tutum, hukuk ve vicdan başta olmak üzere her türlü sınırı çoktan aşmıştır. Başından beri her düzeyde aktif bir politika izleyerek, 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız ve egemen bir Filistin Devleti’ne inancımızı güçlü bir şekilde vurguluyoruz. Önceliğimiz, acil ve kalıcı bir ateşkesin sağlanmasıdır; bunun için gece gündüz çalışıyoruz" dedi. "ETKİLİ İHRACAT STRATEJİLERİ OLUŞTURMAK, SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜME HEDEFLERİMİZ İÇİN KRİTİK" Yılmaz, toplantı süresince 50’ye yakın ikili görüşme gerçekleştirildiğini belirterek, "Tüm bu görüşmelerin, ülkelerimiz arasında etkili bir iş birliğinin daha da güçlü bir noktaya taşınması için önemli fırsatlar sunduğuna inanıyorum. 2025 İSEDAK Bakanlar Görüş Alışverişi Oturumunun konusu 'İİT Üye Ülkeleri için İhracat Stratejilerinin Geliştirilmesi' olarak belirlenmiştir. Küresel pazarda rekabet ve ekonomik kalkınmamız için etkili ihracat stratejileri oluşturmak, sürdürülebilir büyüme hedeflerimize ulaşmada kritiktir" sözleriyle konuşmasını tamamladı.

Küresel Ekonomide Korumacı Yeni Bir Dönem Başlıyor Haber

Küresel Ekonomide Korumacı Yeni Bir Dönem Başlıyor

Küresel ekonomi, IMF ve Dünya Bankası yetkililerinin vurguladığı gibi yeni bir dönemle karşı karşıya. Özellikle Donald Trump’ın yeniden ABD Başkanı olma olasılığı, bu dönüşümün arka planındaki dinamikleri şekillendiriyor. New York Times yazarı Alan Rappeport, bu yeni dönemin, neoliberalizmin sonunu işaret ettiğini belirtiyor.  Geçen hafta gerçekleştirilen Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası'nın yıllık toplantısında, IMF Başkanı Kristalina Georgieva, dünya ekonomisinin mevcut durumu hakkında hem rahatlama hem de endişeleri bir arada dile getirdi. Ekonomik istikrar sağlanmaya çalışılsa da, artan korumacılık ve birçok ülkede uygulamaya konulan yeni sanayi politikaları gelecekteki ekonomik büyümeyi tehdit ediyor. Georgieva, “Ticaret, büyümenin ana etkeni haline geldi” ifadesiyle küresel ticaretin yeniden önem kazandığını vurguladı. Ancak Washington’daki ekonomi politikacıları, bu uyarıları dikkate alacak gibi görünmüyor. IMF ve Dünya Bankası'nın, İkinci Dünya Savaşı sonrası küresel ekonomiyi istikrara kavuşturmak amacıyla kurulduğu dönemden bu yana geçirdiği dönüşüm, günümüzde tartışma konusu. Küresel ekonomiyi bir araya getiren bu kurumlar, neoliberal kavramları benimseyenlerin seslerinin giderek daha da azalmasına neden oldu. Trump’ın yeniden iktidara gelmesi, bu düşüncelerin daha da marjinalleşmesine yol açabilir. Eski Dünya Bankası baş ekonomisti Joseph Stiglitz, “Neoliberalizm akademi ve politika çevrelerinde öldü” derken, mevcut sistemin daha kötü sonuçlar doğurabileceğine dikkat çekti. Neoliberalizm, 1980'lerde yükselmeye başladı ve 1990'larda ABD’li yetkililerin serbest ticareti teşvik etmesiyle zirveye ulaştı. Ancak, borç krizi ve ticaret engellerinin artması gibi nedenlerle bu düşünce yapısına olan destek azalmaya başladı. Özellikle Kenya, Bangladeş ve Sri Lanka’da IMF’nin sıkı kredi koşulları nedeniyle protestolar yaşanıyor. Dünya Bankası da iç soruşturmalarla karşı karşıya kalarak, kamuoyunda güven kaybı yaşamaya devam ediyor. Devlet müdahalesinin artması, özellikle Trump yönetimi döneminde hız kazandı. Bu süreçte, ABD’nin Dünya Bankası ve IMF’den çekilmesi yönünde çağrılar yapılmaya başlandı. IMF'nin raporunda, ABD gümrük vergilerinin artırılmasının küresel üretimi azaltacağı öngörülüyor. Christine Lagarde, kısıtlamaların olduğu dönemlerin refah getirmediğini belirterek, bu durumun siyasi liderler tarafından göz önünde bulundurulması gerektiğini ifade etti. Biden yönetimi de korumacı önlemleri benimsemişken, Kanada Maliye Bakanı Chrystia Freeland, temiz enerji sektörleri için sanayi politikalarının gerekliliğini savunuyor. IMF’nin tutumu da yavaş yavaş değişiyor; sanayi politikasının dikkatlice tasarlanması halinde piyasa aksaklıklarını giderebileceği vurgulanıyor. Sonuç olarak, küresel ekonomi, korumacı politikaların ve neoliberalizmin çöküşünün etkisi altında, belirsiz bir gelecekle karşı karşıya kalmış gibi görünüyor.

Türkiye, 2024'te 17. Büyük Ekonomi Olacak Haber

Türkiye, 2024'te 17. Büyük Ekonomi Olacak

IMF'nin Dünya Ekonomik Görünümü (World Economic Outlook) veri setinin Ekim 2024 güncellemesinde, 196 ülkenin son verilere göre 2029 yılı sonuna kadar olan döneme ilişkin gayri safi yurt içi hasıla (GSYH) projeksiyonları revize edildi. Güncellenen veri setine göre, 2023 yılında cari fiyatlarla 1 trilyon 130 milyar dolar GSYH ile 18’inci büyük ekonomi olan Türkiye’nin, 2024 yılının tamamında 1 trilyon 344,3 milyar dolarlık GSYH ile en büyük 20 ekonomi içinde 17’nci sırada yer alacağı öngörüldü. IMF projeksiyonlarına göre Türkiye, 2025 yılında 1 trilyon 455,4 milyar, 2026’da 1 trilyon 477,3 milyar, 2027’de 1 trilyon 565,5 milyar, 2028’de 1 trilyon 660,5 milyar ve 2029’da 1 trilyon 764,2 milyar dolarlık milli gelirle sırasını koruyarak 17’nci büyük ekonomi olmaya devam edecek. Ancak IMF'nin öngördüğü milli gelir büyüklükleri, ekonomi yönetiminin açıkladığı Orta Vadeli Program (OVP) hedefleri ile kıyaslandığında farklılık gösteriyor. Eylül ayında yayımlanan OVP’de 2024’ün tamamında 1 trilyon 331 milyar düzeyinde gerçekleşeceği tahmin edilen GSYH, 2025’te 1 trilyon 465 milyar, 2026’da 1 trilyon 642 milyar ve 2027’de 1 trilyon 774 milyar dolar olarak hedefleniyor. IMF projeksiyonlarına göre Türkiye, 1,7 trilyon doların üzerindeki milli gelir büyüklüğüne ancak 2029 yılında ulaşabilecek. Ayrıca, IMF’ye göre Türkiye'nin satın alma gücü paritesi (SAGP) ile hesaplanan GSYH'si 2024'te 3 trilyon 456,8 milyar dolara ulaşacak ve bu bazda Türkiye, 12. sırada yerini koruyacak. 2027 yılına kadar SAGP’ye göre milli gelirinin 4,5 trilyon dolara yaklaşacağı öngörülüyor. Yazar Naki Bakır'ın köşe yazısına göre, Türkiye’nin 2024 yılı için kişi başına milli geliri ise 15.666 dolar olarak tahmin ediliyor, bu rakam IMF’nin öngörüsüne göre, Dünya Bankası’nın belirlediği yüksek gelirli ülkeler kategorisi için gereken eşik değere ulaşabilmek için önem taşıyor. Ancak, Türkiye'nin bu sınıflandırmadaki konumunu belirleyecek olan faktör, öngörülen kişi başına gelire ulaşıp ulaşamayacağı olarak görülüyor.

Türkiye'ye Dünya Bankası'ndan 1,9 Milyar Dolarlık Yeni Kredi Haber

Türkiye'ye Dünya Bankası'ndan 1,9 Milyar Dolarlık Yeni Kredi

Bakan Şimşek, G20 ve Dünya Bankası toplantıları için geldiği ABD'deki temaslarının ilk gününde bir dizi toplantıya katıldı ve ikili görüşme gerçekleştirdi. Dünya Bankasıyla enerji verimliliği, taşkın ve kuraklık risk yönetimi, yeşil geçiş ve deprem bölgesindeki sanayi sitelerinin yeniden imarına yönelik 4 önemli proje için kredi anlaşması imzalandı. Bahse konu projeler, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği, Tarım ve Orman ile Sanayi ve Teknoloji bakanlıkları tarafından uygulanacak. Projeler, kamu binalarında enerji verimliliğini artırmayı, afetlere karşı dayanıklılığı güçlendirmeyi, yeşil geçişten olumsuz etkilenebilecek grupları desteklemeyi ve deprem bölgesindeki mikro, küçük ve orta ölçekli̇ işletmelerin faaliyetlerinin sürdürülebilirliğini sağlamayı hedefliyor. Toplam finansman 3,9 milyar dolara ulaştı Bu projelerle Türkiye'ye Dünya Bankasından yaklaşık 1,9 milyar dolar tutarında finansman sağlandı. Böylelikle bu yıl Dünya Bankasından sağlanan finansman tutarı 3,9 milyar dolara ulaştı. Bakan Şimşek, bu anlaşmaların Dünya Bankası'nın Türkiye'nin ekonomi programına olan güvenini gösterdiğini vurguladı. Şimşek ayrıca ABD'de Dünya Bankası Başkan Yardımcısı, Asya Kalkınma Bankası Başkan adayı, Pakistan Maliye Bakanı ve Libya Merkez Bankası Başkanı ile görüşmeler gerçekleştirdi.

Sübvansiyonlara harcanan paralar mücadeleye yardımcı olabilir Haber

Sübvansiyonlara harcanan paralar mücadeleye yardımcı olabilir

Banka, "Detoks Kalkınma: Çevreye Zararlı Sübvansiyonları Yeniden Amaçlandırmak" başlıklı rapor yayımladı. Sübvansiyon reformunun dünyanın temel doğal varlıklarının korunmasına nasıl yardımcı olabileceğinin incelendiği raporda, temiz hava, kara ve okyanuslar olmak üzere bu varlıkların insan sağlığı ile beslenmesi için kritik öneme sahip olduğu ve küresel ekonominin çoğunun temelini oluşturduğu aktarıldı. Raporda, fosil yakıtlar, tarım ve balıkçılık için verilen sübvansiyonların bu varlıkların bozulmasına neden olduğu, insanlara, gezegene ve ekonomilere zarar verdiği belirtilerek, bu sübvansiyonların doğrudan ve örtülü olmak üzere yılda 7 trilyon doları aştığı, bunun küresel gayrisafi yurtiçi hasılanın (GSYH) yaklaşık yüzde 8'ine denk geldiği kaydedildi. Tarım, balıkçılık ve fosil yakıtlara yılda 1,25 trilyon dolarlık doğrudan destek sağlanıyor Tarım, balıkçılık ve fosil yakıtlar için yapılan küresel doğrudan hükümet harcamalarının ise yılda 1,25 trilyon dolar olduğu belirtilen raporda, bunun Meksika ekonomisinin büyüklüğünde olduğu aktarıldı. Raporda, tarım, balıkçılık ve fosil yakıtlara sağlanan sübvansiyonlar için trilyonlarca doların israf edildiği, bunun iklim değişikliğiyle mücadelede kullanılabileceğini bildirdi. Bankanın raporunda, ülkelerin fosil yakıt tüketimini sübvanse etmek için Paris Anlaşması kapsamında yenilenebilir enerjiler ve düşük karbonlu kalkınmaya yönelik seferber etmeyi taahhüt ettikleri yıllık tutarın yaklaşık altı katını harcadığı aktarıldı. Petrol, gaz ve kömüre sağlanan sübvansiyonlar iklim değişikliğini şiddetlendiriyor Ülkelerin petrol, gaz ve kömür gibi yakıtların fiyatlarını yapay olarak düşürmek için 2021'de aktif olarak yaklaşık 577 milyar dolarlık devlet desteği sağladığı belirtilen raporda, bunun iklim değişikliğini şiddetlendirdiği, hava kirliliğine, eşitsizliğe, verimsizliğe ve artan borç yüküne neden olduğu kaydedildi. Raporda, tarımda ise yılda 635 milyar doları aşan doğrudan devlet desteklerinin toprağı ve suyu bozan, insan sağlığına zarar veren aşırı gübre kullanımına yol açtığı vurgulandı. Her yıl 35 milyar doları aşan balıkçılık alanındaki sübvansiyonların da azalan balık stoklarının, aşırı büyük balıkçı filolarının ve düşen karlılığın itici gücü olduğuna işaret edilen raporda, dünyadaki balık stoklarının sağlıklı duruma getirilmesinin önemli olduğu belirtildi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.