Hava Durumu

#Evliya Çelebi

TOURISMJOURNAL - Evliya Çelebi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Evliya Çelebi haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

3. TÜRSAB Turizm Kongresi, Ülke Turizmine Yön Verecek Panellerle Ve Coşkulu Bir Katılımla Tamamlandı Haber

3. TÜRSAB Turizm Kongresi, Ülke Turizmine Yön Verecek Panellerle Ve Coşkulu Bir Katılımla Tamamlandı

Antalya’da 17-18 Şubat 2025 tarihleri arasında Gloria Golf Resort’te gerçekleştirilen ve sektör profesyonellerine verimli bir buluşma alanı sunan 3. TÜRSAB Turizm Kongresi başarıyla tamamlandı. Seyahat acentaları başta olmak üzere binin üzerinde turizm profesyonelinin ilgiyle takip ettiği kongrenin ikinci gününde son derece önemli oturumlar yer aldı. Tarihçi ve Yazar Prof. Dr. Emrah Safa Gürkan’ın sunumuyla başlayan ikinci gün panelleri oldukça ilgi çekti. Emrah Safa Gürkan, "Quo Vadis? Antik Çağlardan Günümüze Seyahat ve Turizm" başlıklı sunumunda, dünya genelinde seyahatlerin tarihsel gelişimini anlatırken sektör olarak turizmin yeni bir olgu olduğuna işaret etti. Gürkan, "Eski insanlar hareketli değillerdi. İnsanlar tren yolu ve arabanın bulunmasına kadar az seyahat ediyordu. Yol yapmak çok zordu. Tekerlek ancak büyük imparatorluk merkezlerinde yapılıp kullanılıyordu. Eskiden seyahat etmek ciddi bir planlama istiyordu" ifadelerini kullandı.   1850’lerden 1914’e trenin gelişmesinin seyahatleri daha da artırdığına değinen Gürkan, şunları anlattı: "Konaklama da giderek önem kazanmaya başladı. Konaklama anlamında İslam dünyasında ciddi organizasyonlardan biri kervansaraylardır. Kervansaraylarda mallar, atlar bırakılabilir, nalbant bulunur, güvenlik sağlanır. Ticaretin Müslüman dünyada gelişmiş olması kervansarayları da geliştirdi." Mobilitenin zamana göre değişen bir olgu olduğuna ve turizmi asıl geliştiren faktörün egzotik geziler ve yabancı kültürleri tanıma merakı olduğuna işaret eden Gürkan, İslam dünyasında İbn Battuta ve Evliya Çelebi dışında egzotik gezilere ilginin gelişmediğini kaydetti. Turizmin Avrupalı aristokratların daha çok İtalya ve Fransa’ya olan seyahatlerini içeren "Grand Tour"larla  (Büyük Tur) farklı bir evreyi yakaladığını söyleyen Gürkan, sanayi devrimi ile hareketliliğin arttığını ifade etti. Tren yolları ve buharlı gemilerin turizmin sektör olarak gelişiminde iki önemli faktör olduğuna dikkat çeken Emrah Safa Gürkan, turizmi sektör haline getirenin ise ilk tur operatörünü kuran Thomas Cook (1808-1892) olduğunu belirtti. Gürkan, modern turizmin Thomas Cook’un düzenlediği organize turlarla başlayıp günümüze geldiğini sözlerine ekledi. İHSAN AKTAŞ: "TÜRKİYE ÇOK ZENGİN BİR ÜLKE" Güne damga vuran oturumlardan bir diğeri ise Tarihçi Pelin Batu ve Gazeteci, Yazar Gaffar Yakınca’nın panelist olarak yer aldığı "Tarih, Kültür ve Turizm" konulu oturum oldu. Gazeteci-Yazar İhsan Aktaş moderatörlüğünde gerçekleşen oturumda, turizmin kültürel mirasın korunmasındaki rolü, tarih ile turizm arasındaki etkileşim ve sürdürülebilir kültürel turizmin geleceği ele alındı. Gazeteci-Yazar İhsan Aktaş, kültürel açıdan çok zengin bir ülke olan Türkiye’nin rakiplerle mukayese edildiğinde üstünlüklere sahip olduğunu söyledi. Konuşmasında örnekler sunan Aktaş, Türkiye’nin hem büyük şehirlerinde hem de Anadolu’da çokça keşfedilecek yer olduğu kaydetti. GAFFAR YAKINCA: "KÜLTÜR 3.0’A, ARDINDAN DA 4.0’A GEÇMEMİZ LAZIM" Daha sonra konuşan Gazeteci, Yazar Gaffar Yakınca, turizmin sağladığı katma değere dikkat çekerek kültür turizmiyle ilgili tespitlerini paylaştı. Kültür turizminin biri mit diğeri de reel olmak üzere iki tarafı bulunduğuna dikkat çeken Yakınca, kültürü yaşayan her şey olarak tanımladı. Kültür turizminin tarihçesini ele alan Yakınca şöyle devam etti: "Kültür bir şehirde, bölgede yaşanan her şeydir. Kültür 1.0 ilk olarak burjuvazinin zenginleşmesiyle ortaya çıkıyor. Daha elit ve kapalı bir alan. Kültür 2.0 ise sanayi devrimiyle birlikte kültürün halka inmesi ve kitleselleşmesiyle oluyor. Halk müzeleri kuruldu. Şimdi yeni bir kültür oluştu. Kültür 3.0 ile kültür sokağa indi. Sokaklarda dans var, hip hop var. Sizin yeni kültüre insanları çekmeniz lazım. İnsanlar onu arıyor. Kültür 3.0 bize kültürün yaşayan bir şey olduğunu gösteriyor. Biz hala 2.0 düzeyindeyiz. Önce Kültür 3.0’a sonra da 4.0’a geçmemiz gerekiyor. Bu da yeni mekanlar istiyor, yeni ilişki biçimleri gerektiriyor. Buna dair bir politikamız yok. Kültür canlı bir varlık ve değişiyor. Programlarımızı ve politikalarımızı ona göre değiştirmeliyiz. Kültür 3.0’da turist deneyim istiyor, dahil olmak istiyor. Kültür 3.0’ın sloganı "Kapsama ve deneyim". Programlarımızı buna göre yapmalıyız. Çeşitlilik önemli. Çeşitlilik insanları kendine mıknatıs gibi çekiyor. Kültür 4.0 da yapay zeka ve veri analitiği. Kapıdan giren kişinin müzeye mi gideceği, çanak çömlek mi yapacağını bilmemiz lazım. İnsanlar farklı şeyler görmek istiyor. Bunların hepsi toplamda politika konusudur. PELİN BATU: "TURİZM VE KÜLTÜR AYRILMAZ PARÇALARDIR" Konuşmasını kendi deneyimleri üzerine kuran tarihçi Pelin Batu, çok küçük yaşlardan beri gezgin olduğunu kaydetti. Turizm ve kültürün ayrılmaz parçalar olduğuna işaret eden Batu, dünyada gastronomi, agro ve alternatif turizm örneklerini vererek, turizm ile zanaatların birleşmesi gerektiğini ifade etti. Farklı şehirlerde turistlerin yaşadığı deneyimlerin küçük atölyelerden müzeler, değişik kültür alanları gibi daha geniş alanlara taşınabileceğini vurguladı. Dünyanın farklı şehirlerinde düzenlenen kültür sanat festivallerinin bambaşka boyutlarda ele alındığına işaret eden Batu, Türkiye’de kültür sanat alanına yeteri kadar ilgi gösterilmediğini ifade ederek, "Benim ilgimi çeken turizm; yaşayan, hayatın içinde olan, kültürü, sanatı, arkeolojiyi, yemeği yani her şeyi içine alan turizm" dedi. AVNİ DİLBER: "YENİ PAKET TUR YÖNETMELİĞİ YIL SONUNDA TAMAMLANACAK" "Tarih, Kültür ve Turizm" konulu panelin ardından "Turizmde Tüketici Sorunları" konulu oturum gerçekleştirildi. Ticaret Bakanlığı Tüketicinin Korunması Piyasa Gözetimi Genel Müdürü Avni Dilber, turizmde tüketici sorunları ve şikayetler ile ilgili mevzuatta gerek seyahat acentalarının gerekse tüketicilerin yaşadığı sorunlara ilişkin bilgileri paylaştı. Anayasa’nın 172’nci maddesinin Devlete tüketiciyi koruma görevi yüklediğini hatırlatan Avni Dilber, "Bu görevleri yürütürken Kültür ve Turizm Bakanlığı ve TÜRSAB ile birlikte hareket ediyoruz. Bu tür toplantılar da bu anlamda çok önemli" şeklinde konuştu.  Turizmde ürünler çeşitlendikçe, yaşanan sorunlar ve şikayetlerin de suistimallere bağlı olarak arttığına değinen Dilber, "Turizm sektörüne ilişkin şikayetler oldukça düşük seviyede. Toplam şikayetlerin yüzde 1,4’ünü turizm sektörü ile ilgili şikayetler oluşturuyor" açıklamasında bulundu. "Denetim demek vatandaşın mağdur olması halinde hakem heyetine gitmesi demek değildir. Vatandaşın hukuki olarak hakkını alması demektir" diyen Dilber, sözlerini şöyle sürdürdü: "Şikayetleri küçümsememenizi ve göz önünde bulundurmanızı öneririm. Hakem heyetleri bizim için o kadar kıymetli ki, gelen şikayetler tarafları yormadan sonuca ulaştırılabilmektedir. Düzenleme denetleme konusunda vatandaşa karşı sorumlu olduğumuz bir durum var ve Bakanlık olarak bu sorumluluğun gereğini yerine getirmeye çalışıyoruz. Denetim başladıktan sonra biraz geç kalınmış oluyor. Daha öncesinde eksiklere ve sorunlara karşı duyarlı olmak gerekiyor." Turizm sektörüne yönelik şikayetlerde genellikle yanıltıcı reklamlar ve paket turlarla ilgili şikayetlerin ön sıralarda olduğuna işaret eden Dilber, "TÜRSAB ile oturup mevzuatla ilgili sorunları konuşuyoruz. Reklam cezaları 10 katına kadar çıkabiliyor. Bazen şekilsel cezalar uygulama cezalarından çok yüksek olabiliyor. Bu nedenle mevzuata uygun hareket edilmesi önem arz ediyor. Bakanlıkla diyaloğu eksik etmeyin. Sorularınızı yöneltin" dedi. Avni Dilber, reklamla ilgili sorunların yüzde 60’ının dijital dünyada oluşan mağduriyetlerden kaynakladığı bilgisini paylaştı. Turizmcilerden gelen sorulara da yanıt veren Avni Dilber, yeni paket tur yönetmeliği ile ilgili hazırlıklarının devam ettiğini ve yıl sonuna kadar yeni yönetmeliğin tamamlanabileceğini ifade etti. Dilber, yeni yönetmelikte seyahat acentalarının bu alanda yaşadıkları sıkıntıların dikkate alınacağını belirtti. MÜNCİ KARAKAYA: "SEYAHAT ACENTALARI VERDİĞİ BÜTÜN ÜRÜNLERDEN SORUMLUDUR" Son derece önemli konuların ele alındığı kongrede, öne çıkan bir diğer panel ise "Turizmde Güvenliğin Önemi" oldu. SKAL International Geçmiş Dönem Dünya Başkanı Salih Çene’nin moderatörlüğünü yaptığı oturumda, MTS Globe Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Münci Karakaya ve Diana Travel Yönetim Kurulu Başkanı Burak Tonbul konuşmacı olarak yer aldı. Moderatör Salih Çene, turizmde güvenliği yapısal, sistemsel ve operasyonel-yönetimsel olmak üzere üçe ayırdığını belirterek, "Alınacak önemler tek başına hiçbir şey ifade etmiyor. Sonuçta insan faktörü söz konusu. Tüm bunlar birleştirildiğinde iyi bir sonuç çıkar" dedi. Daha sonra konuşan MTS Globe Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Münci Karakaya, misafir güvenliğinde dikkat edilmesi gerekenleri açıkladı. Seyahat acentasının verdiği bütün ürünlerden sorumlu olduğunu dile getiren Karakaya, "Çalıştığınız her kurumu denetlemek zorundasınız. İngiltere pazarı için ABTA’nın güvenlikle ilgili kriterleri mevcut. Biz kendi denetimlerimizi yaparız. Yalnızca yangın merdiveni ve güvenliği değil, denetimlerimiz karbon ayak izine kadar gider. Bizle çalışan tüm transfer firmalarının dosyası vardır. Tur operatörleri tüm transfer araçlarını sezondan önce mutlaka denetler. Bunlar bizim sorumlu olmamızdan ileri geliyor. Tüm tedarikçilerimizi soğuk hava depolarına kadar denetleriz. Bunların hepsine bakarız. Yoksa kalitesizliğe razı gelmemiz gerekir" diye konuştu. KARAKAYA: "HEM FİYATLARINIZ YÜKSEK OLUP HEM DE GÜVENLİ DEĞİLSENİZ BU SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİL" Yılda 1,5 milyon kişinin havaalanı ve otel transferlerini gerçekleştirdiklerini hatırlatan Karakaya, denetimler iyi yapılmazsa herhangi bir kaza durumunda sigorta şirketlerinin devreye girmediğini kaydetti. Karakaya, "Biz ucuz ülke imajını bir şekilde kırdık ama doğru mu kırdık bilmiyorum. Dolayısıyla hem fiyatlarınız yüksek olup hem de güvenli değilseniz bu sürdürülebilir değil" şeklinde konuştu. BURAK TONBUL: "GÜVENLİĞİN OLMADIĞI YERDE TURİZM OLMAZ" Münci Karakaya’nın ardından söz alan ve turizm güvenliğinin herkesin gündeminde olan çok sıcak bir konu olduğuna dikkat çeken Diana Travel Yönetim Kurulu Başkanı Burak Tonbul, "Güvenliğin olmadığı yerde turizm olmaz. Turizm insan alışkanlıklarına göre en hızlı değişen ikinci sektör. Her şey dahil sistemi ile yeme içme güvenliği gündeme geldi. Bir diğer kırılma noktasını pandemide yaşadık. Güvenli turizm çerçevesinde mesafeli alanlar ve benzeri önlemler gündeme geldi. İnsan sağlığı bize emanet ediliyor, güvenli bir tatil olanağı sunmalıyız. Bütün kontroller yapılır, bizim görevimiz bu konuda yetkin partnerlerle çalışmak ve kayıtlarını tutmaktır" şeklinde konuştu. "Rakip destinasyonlara baktığımızda bizim destinasyonlarımız gelişmişlik açısından kötü değil" diyen Tonbul, şöyle devam etti: "Mesela Marmaris Rodos’tan en az 30 yıl ileride. Ancak bizim destinasyonlarımızda nüfus yoğunlaşması var ve altyapı buna uygun değil. Bizim son yıllarda artan nüfus yoğunluğunu mutlaka yönetmemiz lazım. Bu noktada ciddi bir memnuniyetsizlik oluşuyor." Burak Tonbul, dijital alanda yaşanan sıkıntılarla ilgili olarak da, "Web sitelerimizde TÜRSAB’dan almış olduğumuz belge numaraları mevcut. Tüketiciler buna dikkat etmeli. Müşteri kendisini eğitmeli. TÜRSAB’ın bu konuda yaptığı denetimler ve uyarılar çok kıymetli" dedi. Burak Tonbul sözlerinin devamında şunları söyledi: "Müşteriyi mutlu ve güvenli bir şekilde karşılayıp göndermek önemli. Bu sizin yapacağınız en iyi reklamdır. Talihsiz yangın ve kaçak alkolden ölümler bizi korkutan gelişmeler. İşin kanun, yönetmelik kısmı kağıt… Yangın merdiveni var mı var, yangın söndürme tüpü var mı var. Ama gerektiği şekilde ve olması gereken yerde mi bunun denetlenmesi gerekiyor." CEM SEYMEN: "SORUMLU TURİZM ANLAYIŞI İLE SÜRDÜRÜLEBİLİR MODELLER OLUŞTURULMALI" Ünlü simaların yer aldığı kongrede, Gazeteci ve Yazar Cem Seymen de bir sunum gerçekleştirdi. "Çevrenin Turizm Ekonomisine Etkisi" başlıklı oturumda konuşan Seymen, Türkiye’nin sahip olduğu konumu ve olanaklarını ele alarak, "Çok kıymetli bir ülkede yaşıyoruz. Anadolu dünyanın hiçbir yerinde olmadığı kadar zengin bir coğrafya" dedi. Cem Seymen şöyle devam etti: "Dünyadan gelen turiste anlatacağımız mükemmel bir hikayemiz var. Anadolu’nun kadim geçmişini insanlığa anlat, bunu sat. Böyle bir kültürel çeşitlilik dünyanın hiçbir yerinde yok. Kaz Dağları, Çanakkale savaşında binlerce şehidin kanıyla sulanmış bölge. Kaz Dağları’nın %79’u maden ruhsatlı. Bu madenleri yabancı şirketler çıkarıyor. Çünkü bunları çıkaracak şirket yok. Atatürk’ün ilk yaptığı şey kapitülasyonları ortadan kaldırmak ve imtiyazları yabancı şirketlerin elinden almak oldu. Orada ağaçları savunacağız diyenler, yabancı şirketlerin hoyratça bölgeyi kapitalist bir hırsla talan etmelerine karşılar. Kaz Dağları’nın üstü altından daha değerli." Enerjisa, Sabancı Üniversitesi ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) iş birliğinde Sürdürülebilir Enerji Temelli Turizm Uygulama Merkezi (SENTRUM) projesi ile hayata geçirilen "yeşil destinasyon" modelini örnek veren Cem Seymen, "Türkiye yangın vakası ile sahte içkiyle ölenlerin haberleri ile niye gündeme gelsin? Sorumlu turizm anlayışı ile sürdürülebilir modeller oluşturulabilir. Müthiş bir hikayemiz var. Enerji elde edebileceğimiz dereler yok ediliyor. Turizmin devam edebilmesi ve sürdürülebilmesi için doğal kaynakların ve kültürel mirasın korunması gerekir. Kapadokya’daki betonlaşmayı tek başına durduramayız ama siz turizmciler Kapadokya’nın hikayesini çok daha iyi anlatabilirsiniz" şeklinde konuştu. Seymen, sorumlu turizm anlayışı ile sürdürülebilir turizm ve destinasyon modelleri oluşturulmasının önemine vurgu yaptı. İLKER ÜNSEVER: "TÜRKİYE’DE TURİZM KANUNLARLA DEĞİL, YÖNETMELİKLERLE YÖNETİLİYOR" Kongrenin son oturumunda ise TÜRSAB Hukuk Başdanışmanı ve Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Görevlisi İlker Ünsever söz aldı. "Yasal Düzenlemeler ve Turizmin Geleceği" oturumunda, turizm hukukunu ele alan Ünsever, "Un, su ve ateş bir fırıncı için ne ise bir turizmci için de hukuk odur. Siz hayal satıyorsunuz. Turizmci bütün işini, geleceğini sözleşmeler üzerine kurar. Bunu sadece hukuk ile yaparsınız" dedi.  Kanun ve hukukun ayrı şeyler olduğunu, bazı kanunların hukuka aykırı olabileceğine işaret eden Ünsever, "Türkiye’de turizm kanunlarla değil, yönetmeliklerle yönetiliyor. Sabahtan akşama bir yönetmelik yapabilirsiniz. Yönetmeliklerin hukuksal denetimi çok zayıf" şeklinde konuştu. ÜNSEVER: "5 YILDA 4 YENİ KANUN ÇIKARILDI, 1618 SAYILI KANUN 30 YILDIR DEĞİŞMEDİ" Turizm hukuku alanında son 5 yılda 4 yeni kanun çıkarıldığını, mevcut kanunların 74 maddesinde değişiklik yapıldığını ve 250 yönetmelik maddesi değiştiğinin altını çizen Ünsever, şöyle devam etti:    "Turizm işletmelerinin Bakanlıkla, birbirleriyle ve müşterileriyle ilgili ilişkilerini düzenleyen İlişkiler Yönetmeliği, 1983 yılından beri hiç değişmedi. Bütün maddeler tekrar tekrar değişirken bu yönetmelik neden değişmedi? Çünkü Bakanlık bunu değiştirecek cesareti kendinde bulamadı. Otelcilerle seyahat acentalarını bir araya getirip değiştiremedi. 1995’ten beri 1618 sayılı kanun değişsin diye çalışıyorum. 30 yıl oldu. Bugün hala çalışıyoruz. Aralarda çok özensiz değişimler yapıldı. Kanundaki 34 maddenin 8’i değişti ama hiçbiri bizim hayatımıza etki etmedi." 2023 yılında 1618 sayılı kanunun değişmesiyle ilgili çalışmalar yapıldığını ve TÜRSAB’ın kapatılmasından bölünmesine kadar dört farklı taslak oluşturulduğunu hatırlatan Ünsever, "Önce TÜRSAB’ın malları satılarak kapatılmak istendi. Sonra bölünmesi istendi" şeklinde konuştu. "TURİZM HUKUKU ORTAK AKILLA OLUR" ABTA’nın "Konaklamadaki Sağlık ve Güvenlik Teknik Kılavuzu"nun 300 sayfa olduğunu, bizim toplam mevzuatımızın ise 400 sayfa olduğunu vurgulayan Ünsever, "ABTA üyeleri mevzuata uymazsa sorumlu olacağını biliyor ve o nedenle mevzuatı uyguluyor. Bunun Türkiye versiyonunu TÜRSAB olarak yakında çıkaracağız. Biz de kendi çerçevemizi oluşturup denetim yapabiliriz" dedi. ÜNSEVER: "TURİZM HUKUKUYLA BÜYÜYECEKTİR" Konuşmasında yapılması gerekenleri de sıralayan İlker Ünsever, "Bilgi ve deneyime saygı duyulmalı. Ortak akılla iş birliği içinde hareket edilmeli. Kurumlar arası istişare olmadan ilerlemek mümkün değil. Turizmin meslek olduğu kabul edilmeli. Mesleki yeterlilik programları etkinleştirilmeli. Belgelendirme-ruhsat şartları yeniden oluşturulmalı. Mesleki sorumluluk sigortası, kaza sigortaları getirilmeli. Turizmde tüketici hakları düzenlenmeli. Tüketici haklarını turizme özgü olarak düzenlemek ve adaleti sağlamak önemli. Çapraz denetim esasları getirilmeli. Turizm uyuşmazlık çözüm modeli geliştirilmeli. Sektörel tahkim etkin şekilde devreye alınmalı. Turizm sektörü sorunlarının çözülmesini istiyor. Turizm, hukukuyla büyüyecektir." TÜRSAB BAŞKANI BAĞLIKAYA KONGRE KATILIMCILARI VE EMEĞİ GEÇENLERE TEŞEKKÜR ETTİ Panellerin ardından kongrenin kapanış konuşması gerçekleştiren TÜRSAB Yönetim Kurulu Başkanı Firuz Bağlıkaya, büyük bir emek ve mesai harcayarak gerçekleştirilen TÜRSAB Turizm Kongresi’ni başarıyla tamamladıklarını belirterek, "Kongremize iştirak ederek bu büyük emeği takdir eden başta seyahat acentalarımız olmak üzere; turizm profesyonellerine, konuşmacılarımıza, panelistlerimize, sponsorlarımıza ve basın mensuplarına teşekkür ederim. Kongrenin başarıyla tamamlanmasında emeği geçen yönetim kurulumuzu, BTK Başkanlıklarımızı, İhtisas Başkanlıklarımızı ve tüm çalışma arkadaşlarımızı tebrik ederim" dedi.

Gök Medrese Yeniden Gençlerin Hizmetine Giriyor Haber

Gök Medrese Yeniden Gençlerin Hizmetine Giriyor

TOKAT (İHA) - Selçuklu dönemine ait Gök Medrese'nin 2020 yılında başlayan restorasyon çalışmaları tamamlandı. Tarihi yapı, gençlerin 24 saat ders çalışabileceği ve sosyal etkinlikler düzenleyebileceği modern bir merkez haline getirildi. Sultan Gıyâseddin Keyhüsrev döneminde vezir Muînüddin Pervane tarafından 13. yüzyılda inşa edilen Gök Medrese, 18. yüzyıla kadar eğitim kurumu olarak kullanıldı. Zamanla şifahane ve göçmenlerin barınağına dönüşen yapı, 1920-2012 yılları arasında şehir müzesi olarak hizmet verdi. 2020’de başlayan restorasyon çalışmalarıyla tarihi yapı, kültürel mirası korunarak gençlerin kullanımına uygun bir alana dönüştürüldü. "RESTORASYON 110 MİLYON LİRAYA MAL OLDU" AK Parti Tokat Milletvekili Mustafa Aslan, Gök Medrese'nin Selçuklu mimarisinin tüm özelliklerini taşıyan muazzam bir eser olduğunu belirterek, "1250 ile 1277 yılları arasında yapıldığı tahmin ediliyor. Yaklaşık 20 yıl süre içerisinde bu eser yapılmış. Evliya Çelebi de Seyahatnamesinde buradan ‘Çok latif ve güzel bir medrese’ diye bahsediyor. Burası 18. Yüzyıla kadar medrese olarak, daha sonra şifahane ve göçmenlerin kullandığı bir mekan olarak kullanılmış. 2020 yılında da restorasyon çalışmaları başladı. Burayı gençlere tahsis etmeyi düşünüyoruz. Gençlerin 24 saat ders çalışacağı, sosyal ve kültürel etkinlikler yapacakları bir alan haline getirmek istiyoruz. 24 saat ücretsiz çay ve belli zamanlarda çorba ikramları olacak. Restorasyon 110 milyon liraya mal oldu" açıklamasında bulundu.

Siirt’te 9 Asırlık Ulu Cami Tarihe Tanıklık Ediyor Haber

Siirt’te 9 Asırlık Ulu Cami Tarihe Tanıklık Ediyor

SİİRT (İHA) - Siirt’in simgesi haline gelen tarihi Ulu Cami, Selçuklu Atabeylerinden El-Mücahit İshak tarafından 1129 yılında restore edildi ve günümüze kadar varlığını korudu. Anadolu’nun en eski camilerinden biri olan yapı, Selçuklu mimarisinin eşsiz izlerini taşıyor. Tarih boyunca çeşitli restorasyonlarla yenilenen cami, 2012 yılında sıvalarından arındırılarak doğal dokusuna kavuşturuldu. Ulu Cami Din Görevlisi Nezir Obut, geçmişte caminin 5 mihrabında farklı mezhep imamlarının ibadet ettiğini belirterek, "Evliya Çelebi seyahatnamesinde değişik mezhep imamlarıyla ilgili olarak çok geniş bir yer ayrılmıştır. Dolayısıyla burada Şafii mezhebinin dışında diğer mezheplerin de ibadet ettiği bilinmektedir. Ön tarafta bulunan iki adet mihrabımız sübyan şeklinde tasarlanmış ve ecdadımız tarafından gençlerin, çocukların camilere alıştırılması için de yapılmıştır. Camimizin iç kısmı kapasite olarak bin kişiliktir. Caminin mimari yapısı camiye gelen ziyaretçilerin özel ilgisini çekmiş ve maneviyatın hat safhada olduğu ifade edilmiştir" dedi. Camide metfun bulunan Şeyh İshak Hazretleri’nin veli ve şehit olduğunu belirten Obut, camiye ait Selçuklu mimarisine özgü kare tasarımlı minarenin, yukarı doğru incelen yapısıyla dikkat çektiğini ifade etti. Ulu Cami, hem tarihi hem de manevi mirasıyla gün boyu ziyaretçilerini ağırlamaya devam ediyor.

Haber

"Anadolu’nun El Hamrası" 150 Bin Ziyaretçiye Ulaştı

SİVAS (İHA) - Sivas'ın Divriği ilçesinde yer alan ve "Anadolu’nun El Hamrası" olarak bilinen Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası, 2015 yılında başlayan restorasyon çalışmalarının tamamlanmasıyla bu yıl mayıs ayında tekrar kapılarını açtı. UNESCO tarafından Türkiye’de koruma altına alınan ilk eser olan cami, 796 yıllık geçmişi ve üzerinde yer alan 10 bin bezemesiyle görenleri büyülüyor. Açılışından bu yana geçen altı aylık sürede, eseri 150 binden fazla kişi ziyaret etti. MENGÜCEK BEYLİĞİ’NİN MİRASI 1228 yılında Mengücekli Beyliği döneminde Ahmet Şah ve eşi Melike Turan Hanım tarafından yaptırılan bu eşsiz eser, aradan geçen 8 asra rağmen görkemini koruyor. Evliya Çelebi’nin "Methinde diller kısır, kalem kırıktır" diyerek övdüğü yapı, tarihin en kapsamlı restorasyon sürecini geçirdi. Sivas Vakıflar Bölge Müdürü Cemal Karaca, restorasyonun ardından caminin ibadete ve ziyarete açılmasının, eseri sadece ayakta tutmak değil, ona bir fonksiyon kazandırma amacı taşıdığını ifade etti. DARÜŞŞİFA YENİDEN HAYAT BULUYOR Eserin darüşşifa kısmında da dikkatli bir restorasyon yapıldığını belirten Karaca, bu alanın tarihte ruh ve sinir hastalarının musiki ve su sesiyle tedavi edildiği bir merkez olarak hizmet verdiğini hatırlattı. Buradaki su sisteminin tekrar işlevsel hale getirildiğini ve darüşşifa bölgesinin tedavi amacıyla yeniden hayata geçirilmesi için çalışmaların sürdüğünü belirtti. Ayrıca, cami ve darüşşifanın korunması için bir vakıf kurulduğu, bu vakıfla insanlara faydalı alanlar oluşturulmasının hedeflendiği ifade edildi.

Türkiye'nin Efsane Lezzeti Döner, Almanya ile Tartışma Konusu Haber

Türkiye'nin Efsane Lezzeti Döner, Almanya ile Tartışma Konusu

İSTANBUL (İHA) - Türkiye'nin dünyaca ünlü lezzeti döner, Almanya tarafından "Geleneksel Ürün Adı" ile kendi adına tescil ettirilmek isteniyor. Türkiye’nin önde gelen döner üreticilerinden Bereket Döner ise bu girişime karşı bin yıllık belgelerle ve bilimsel bir makaleyle itiraz etti. Avrupa Komisyonu’na başvurularını tamamlayan Türkiye, dönerin Türk yiyeceği olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. Avrupa Komisyonu, Almanya’nın döner üzerindeki hak iddiasını değerlendirerek iki tarafı uzlaşıya davet etti. Ancak Türkiye, dönerin Osmanlı ve Selçuklu dönemlerindeki köklerini ve tarihi bağlarını ortaya koyarak bu tartışmada haklı olduğunu savunuyor. TARİHİ BELGELER AVRUPA’YA GÖNDERİLDİ Bereket Döner, Osmanlı bilgini Takiyeddin Efendi ve ünlü seyyah Evliya Çelebi’nin çalışmalarını içeren akademik bir raporu Avrupa Komisyonu’na iletti. Raporda, Takiyeddin Efendi’nin döner mekanizması için yaptığı çizimler ve Osmanlı dönemine ait gravürler yer alıyor. Ayrıca Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde dönerin tarihsel bir mutfak ürünü olduğuna dair belge ve fotoğraflar da çalışmaya eklendi. "DÖNERİN ANAVATANI TÜRKİYE’DİR" Bereket Döner Yönetim Kurulu Başkanvekili Mevlüt Ceyhun Tekdemir, Avrupa Komisyonu’nun bu konuda hukuki ve doğru bir karar vereceğine inandığını belirterek, "Avrupa Komisyonu'nun en doğru ve hukuki kararı vereceğine inanıyoruz. Türkiye'nin tezlerinin haklılığı, dönerin bir Türk lezzeti olduğu tartışmasız bir gerçektir. Gerek Avrupa gerekse Türkiye'nin siyasi, sosyolojik ve kültürel kaynaklarına bakıldığında da bu gerçeği doğrulayacak yüzlerce kaynak, belge ve fotoğraf bulunmaktadır" dedi. "ALMANYA, KENDİ ÜNİVERSİTESİNE BAKSIN" Tekdemir, Almanya’nın dönerin kökenine dair bilgiye ulaşmak için Frankfurt Goethe Üniversitesi’ndeki Arap-İslam Bilimler Tarihi Enstitüsü’ne bakmasının yeterli olduğunu söyledi. "Osmanlı astronom ve mühendisi Takiyeddin Efendi’nin çizimlerini referans alabilirler", diyen Tekdemir, "Türkiye’nin Dünyaca Ünlü Lezzeti: Döner" adlı çalışmayı Avrupa Komisyonu’na teslim ettiklerini belirtti. "AVRUPA GERÇEK DÖNER LEZZETİNE KAVUŞACAK" Tekdemir, Avrupa’ya gerçek Türk dönerini tattırmak için yeni bir girişimde bulunacaklarını da açıkladı. Tekdemir, "Avrupa damaklarını fethetmek için bir Bereket Döner kuruluşu olan Döner Point markasıyla başta Almanya olmak üzere Avrupa'nın tüm şehirlerinde şube açmayı düşünüyoruz" dedi. Avrupa Komisyonu’nun kararının, Türkiye ve Almanya arasında süregelen döner tartışmasına net bir çözüm getirmesi bekleniyor. Türkiye’nin sunduğu tarihi belgeler ve bilimsel veriler ışığında, dönerin Türk mutfağının bir parçası olduğu uluslararası bir platformda tescil edilmek isteniyor.

Evliya Çelebi'nin haritası Katar Milli Kütüphanesi'nde sergileniyor Haber

Evliya Çelebi'nin haritası Katar Milli Kütüphanesi'nde sergileniyor

Doha Kütüphanenin "Miras Kütüphanesi" bölümündeki haritalardan ve yazmalardan sorumlu bilim tarihi araştırmacısı Hüseyin Şen, kütüphane koleksiyonunu AA muhabirine anlattı. Şen, Hollandalı mimar Rem Koolhaas tarafından tasarlanan Katar Milli Kütüphanesi'nin 2017'de açıldığını söyledi. Miras Kütüphanesi'nin daimi sergi alanı olarak tasarlanan bölümün şeklinin, arkeolojik kazı alanını temsil ettiğini aktaran Şen, "Bu bölümde harita koleksiyonumuzdaki en önemli eser olan, Evliya Çelebi'nin bizzat kendi eliyle çizdiği harita yer alıyor." dedi. Hüseyin Şen, daimi serginin adının "Her şey 'Oku!' emriyle başladı' olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti: "Kur'an-ı Kerim'in ilk ayeti olan 'Oku!' emrine atfen sergiye bu isim verildi. Sergi, ilk olarak en eski yazma örnekleri olan Kuran-ı Kerim yazma varaklarıyla başlıyor. Miras Kütüphanesi koleksiyonunda yaklaşık 3 bin 500 yazma eser, 1400 harita, 500 hat levhası, 35 bin Arapça matbu eser, 25 bin yabancı dillerde nadir eser, 80 bin fotoğraf ve 20 bin arşiv belgesi yer alıyor. Bu, Orta Doğu'nun en önemli koleksiyonlarından bir tanesi." "Atlas-ı Cedid tercümesinin bir tanesi de burada sergileniyor" Daimi sergi alanının 12 bölümden oluştuğunun altını çizen Şen, kütüphanenin çekirdeğini Katar Hanedanı'ndan Şeyh Hasan'ın koleksiyonunun oluşturduğunu vurgulayarak, her geçen gün büyüyen ve gelişen bir koleksiyona sahip olduklarını söyledi. Hüseyin Şen, Miras Kütüphanesi'nde Osmanlı-Türk tarihine ait önemli eserlerin sergilendiğini kaydederek, "Hilye-i Şerifler, Ahmed Şemseddin Karahisari'nin yazdığı bir Kur'an-ı Kerim, Osmanlı fermanları, Kabe örtüleri ve İbrahim Müteferrika baskılarının bütün seti burada mevcut. Haritalar bölümünde ise 19'uncu yüzyıl Osmanlı haritaları yer alıyor. Sultan 3. Selim'in Avrupa'dan sipariş ettiği dünyada tek nüsha olan çok önemli bir Osmanlı haritası da burada görülebilir. Mehmed Raif Efendi'nin 1803'te Üsküdar'da Tabhane-i Hümayun tarafından bastırdığı 'Atlas-ı Cedid' tercümesinin günümüze ulaşanlarından bir tanesi de burada sergileniyor. Bu eser, Osmanlı'daki ilk matbu atlas olma özelliğini taşıyor." diye konuştu. Daimi sergide İsmail bin er-Rezzaz el-Cezeri'nin eserinden orijinal yazma nüshaların da bulunduğuna işaret eden Şen, Cezeri'nin 'Mum Saati' icadının bir replikasının da sergilendiğini dile getirdi. "Koleksiyonun en önemli eseri Evliya Çelebi Haritası" Şen, koleksiyonun en önemli eserinin Evliya Çelebi Haritası olduğuna dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Dünyada Evliya Çelebi'ye atfedilen 2 haritadan birisi burada yer alıyor. Diğeri Vatikan Kütüphanesi'ndedir ki kısa bir süre önce ona dair bir kitap yayınlandı. Bu harita hakkında henüz bir kitap yayını yok sadece bir makale var. İngiliz Büyükelçi William Trumbull 1687-1691 yılları arasında İstanbul'da görev yapmış. Onun koleksiyondan çıktı. 1988 yılında Şeyh Hasan tarafından satın alınmış ve kütüphaneye intikal etmiş. Yaklaşık 4 metre uzunluğunda, 40 santimetre eninde bir harita. Birbirine yapıştırılmış 8 varaktan oluşuyor. Prof. Dr. Zekeriya Kurşun, yaptığı incelemeler neticesinde bu haritanın Evliya Çelebi'ye atfedilmesi gerektiğini ortaya koydu. Türk tarihine dair çok önemli bir eser. Haritada şehirlerin tasvirleri var, Bağdat, Erzurum, Urfa şehirleri var. Burada verilen bilgilerle Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'ndeki bilgiler de örtüşüyor." Katar Milli Kütüphanesi'nin okuyucu hizmetlerinin de çok kapsamlı olduğuna vurgu yapan Hüseyin Şen, Doha'ya gelen araştırmacıların mutlaka ziyaret etmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

Amasya gastronomi turizminde de iddialı Haber

Amasya gastronomi turizminde de iddialı

Şehzadeler şehri Amasya’nın saray mutfağı lezzeti ‘ayva gallesi’ Amasya Valiliği’nin girişimiyle coğrafi işaretle tescillendi. Yapılışında ayvaların yanı sıra kuzu eti, nohut ve şeker de kullanılan ayva gallesi Amasya’nın 15. tescilli markası oldu. Vali Masatlı: “Ayva gallesi bizim öz kültürümüzde yer alan bir saray yemeği” 7’si Osmanlı tahtına padişah olarak çıkmış 12 şehzadenin Amasya’da valilik yaptığını hatırlatan Amasya Valisi Mustafa Masatlı, “Şehzadelerin olduğu bir yerde de saray mutfağı yöresel ürünlerin de kullanılmasıyla daha da zenginleşmiş ve ayva gallesi gibi et ile meyveyi buluşturan şahane lezzetler ortaya çıkmıştır. Yani ayva gallesi bizim öz kültürümüzde yer alan bir saray yemeğidir” dedi. 25 tane daha coğrafi işaret çalışmalarının bulunduğuna değinen Mustafa Masatlı, “Başarılı olacağımızı düşündüğümüz bu sürecin nihayete ermesiyle birlikte diğer 25 adet coğrafi işaretimizi de tescil ettirerek coğrafi işaret sayımızı 40’a çıkaracağız” diye konuştu. Evliya Çelebi’nin ‘Seyahatnamesi’nde geçiyor Vali Masatlı’nın elinden tescil belgesini alan Yeşilırmak Havzası Kalkınma Birliği (YHKB) Müdürü Mustafa Örgüt, Evliya Çelebi’nin ‘Seyahatnamesi’nde bahsi geçip saray mutfağında kullanıldığı aktarılan meyve çeşitleri arasında Amasya’nın misket elması ve ayvasının da yer aldığına değindi. “Yenildiğinde lezzetini göreceksiniz” Amasya Valiliği’nin Sosyal Gelişmeyi Destekleme Programı (SOGEP) çerçevesinde açtığı kursa katılan kursiyerlerle birlikte lezzetli yemeği hazırlayan şef Murat Devek ise, “Ayva gallesi Osmanlı saray mutfağına ait özel bir yemektir. Kuzu etinin, nohut, ayva ve şeker ile buluşması çok enteresandır. İnsanlara garip gelebilir. Ama yenildiğinde lezzetini göreceksiniz” şeklinde konuştu. Ayva gallesinin yapılışı: Nohutlar ve koyun eti yıkanarak düdüklü tencerede 4 su bardağı su ile haşlanarak pişirilir. Soğuyunca koyun eti lifleri istikametin de kemik ve yağ kısımlarından ayrılarak kuşbaşı doğranıp et suyu ve nohutlar ile birlikte üzerine ilave edilir şeker katılarak 1 taşım kaynatılır. Soğuyunca ılık olarak servis yapılır.

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
TOURISMJOURNAL En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.