Hava Durumu

#Fatih

TOURISMJOURNAL - Fatih haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Fatih haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

İstanbul'un Tarihi Silueti Yeniden Canlanıyor: Yedikule Hisarı'na İlk Külah Takıldı Haber

İstanbul'un Tarihi Silueti Yeniden Canlanıyor: Yedikule Hisarı'na İlk Külah Takıldı

İSTANBUL (İHA) - İstanbul'un zengin tarihine ışık tutan Yedikule Hisarı, Fatih Belediyesi'nin öncülüğünde yapılan restorasyon çalışmalarıyla gün yüzüne çıkıyor. Bizans İmparatorluğu ve Osmanlı Devleti'ne ait önemli bir miras olan bu tarihi yapıda, yıllar boyunca kaybolan külah çatılar yeniden inşa edilmeye başlandı. 19. yüzyılda yok olan ilk külah, Koruma Kurulu onaylı proje kapsamında Yedikule Hisarı'nın giriş kulesine yerleştirildi. Tarihi yapının restorasyonu sırasında, minareler ve kubbelerle süslenmiş İstanbul silueti, eksik parçalarıyla tekrar bir bütün haline gelmeye başladı. Fatih Belediyesi, 2020 yılında başlattığı kapsamlı restorasyon çalışmalarında Yedikule Hisarı'nın özgün mimari özelliklerini geri kazandırmayı hedefliyor. Restorasyon süreci boyunca, yapının tarihsel belgeleri ve görsel kaynakları dikkatlice incelendi. Yapılan araştırmalar sonucunda, 16. yüzyılda Osmanlı seyyahları tarafından tasvir edilen Yedikule Hisarı'nın külahlarının, zamanla kaybolduğu belirlendi. Batılı çizerlerin de gravürlerinde yer alan konik külahlar, İstanbul'un siluetinde önemli bir yer tutuyordu.  Fatih Belediye Başkanı M. Ergün Turan, restorasyon süreci hakkında bilgi verirken, Yedikule Hisarı'nın uzun yıllar kapalı kaldığını ve 2020'den itibaren projelerin hayata geçirilmesi için bir bilim kurulu oluşturulduğunu ifade etti. Turan, "Yedikule Hisarı'nın üzerinde kuleler bulunuyor. Biz de bu şehrin siluetini tekrar inşa etmek istedik. Gravürlerde görünen kulelerinin ilkini, giriş kapısının üzerinde yerleştirerek tamamladık" dedi. Yedikule Hisarı'nı hem yerli hem de yabancı turistlerin ziyaret edebileceği önemli bir kültürel alan haline getirmeyi amaçladıklarını ekledi.  Yedikule Hisarı’nın restorasyonunda yer alan Bilim Kurulu Üyesi Yüksek Mimar İhsan Sarı ise, tarihsel gravürlerden yola çıkarak, külahların tarihi ve mimari önemine dikkat çekti. Sarı, "Yedikule Hisarı ile ilgili elimizde onlarca gravür var. Bu gravürlerin hepsinde külahlar görünüyor. Külahlar için tarihsel araştırma yapmaya başladık" diyerek bu külahların yapının kimliğinin bir parçası olduğunu aktardı. YÜKSEK MİMAR İHSAN SARI: "RESTORASYON ÇOK MALİYETLİ VE ZAMAN ALACAK" Yedikule Hisarı’nın geniş bir alanı kapladığını belirten Sarı, restorasyon sürecinin maliyetli ve zaman alıcı olduğunu, ancak İstanbul’un tarihi mirasını korumak adına gerekli adımların atıldığını vurguladı. "Kamu kaynaklarından belediye buraya belli bir bütçe ayırıyor. O bütçe mertebesinde anıt eserin restorasyonu devam ediyor. Dolayısıyla peyderpey bu külahların konulmasının doğru olacağını değerlendiriyoruz. Tabii ki kapsamlı araştırmalarımız yine devam ediyor. Bu esas bir kaynak sorunudur. Kaynak sorununu çözer ve kültürel altyapımızı da oluşturursak diğer külahlar da yerlerine konulacaktır" dedi. 

Fatih’te “Gönüllü Turizm Elçileri” göreve başladı Haber

Fatih’te “Gönüllü Turizm Elçileri” göreve başladı

Fatih Belediyesi tarafından düzenlenen 14’üncü defa organize edilen Gönüllü Turizm Elçileri Projesi kapsamında 400 elçi, 6 süpervisör ve 1 koordinatör göreve başladı. Projenin tanıtım toplantısına İl Kültür ve Turizm Müdürü Coşkun Yılmaz, Fatih Belediye Başkanı Mehmet Ergün Turan, İstanbul Ticaret Odası Başkanı Şekib Avdagiç’in yanı sıra birçok genç katıldı. “Bu projeye yaklaşık 1200 gencimiz müracaat etti” Programda konuşan Fatih Belediye Başkanı Mehmet Ergün Turan, “Görev yaptığınız süre içerisinde göreceksiniz ki burada çok farklı anılar biriktireceksiniz. Hem pratik yapmış olacaksınız hem de farklı kültürden insanlarla tanışmış olacaksınız. Bu projeye yaklaşık 1200 gencimiz müracaat etti. Şu anda içlerinden seçilerek 400’e yakın gencimiz bir ekip oldu. Bu kardeşlerimiz 6 bölgede Sultanahmet, Ayasofya, Divan Yolu, Gülhane ve Beyazıt Bölgesinde faaliyet gösterecekler. 10 dilde danışmanlık hizmeti verecekler. 2 ay sürecek olan bu proje kapsamında bizim edindiğimiz tecrübe yaklaşık 650 bin turiste birebir dokunmuş olacak. İstanbul dünya turizminin en önemli destinasyonundan bir tanesidir” dedi. “Bu yetişen neslin bu topluma katkı vereceği inancımı da ifade ediyorum” Programa katılan İstanbul Ticaret Odası Başkanı Şekib Avdagiç, “Turizmle ilgili birçok olumsuzluğun yaşanma tahammüllerinin olduğu, bir takım tatsız olayların olduğu dönemde bu gençlerin pırıl pırıl yaklaşımıyla destek verecek olması da bizi heyecanlandırıyor. İstanbul turizmi açısından da umutlandırıyor. Bu yetişen neslin bu topluma katkı vereceği inancımı da ifade ediyorum. Başkanım 125 liradan kapıyı açtı. Bizde dedik ki belediye kadar katkı verelim 250’ye getirsek uygun olur mu?” şeklinde konuştu. “2023’te İstanbul’a gelen turist sayısı 17 milyon 370 bin 3 kişi” 2023 yılında İstanbul’a gelen turist sayısını açıklayan İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü Coşkun Yılmaz, “Sevgili gençler 2023’te İstanbul’a gelen turist sayısı 17 milyon 370 bin 3 kişi. İlk 5 ayda İstanbul’a gelen turist sayısı 6 milyon 902 bin her sene bir önceki yıla göre yüzde 10 - 15 civarında İstanbul’a gelen turist sayısı artıyor. İstanbul’a gelen turist sayısı dünyanın 200 ülkesinden gelen oluyor. İstanbul dünyada beşinci, Avrupa’da dördüncü sırada” ifadelerini kullandı. "Kendimi yurt dışına çıkmış gibi hissediyorum” Elçi Egemen Gögen, “Ben İngilizce konuşuyorum ama farklı dillerde konuşan arkadaşlar da var. Elimizden geldiği kadar kendi kültürümüzü tanıtmaya devam ediyoruz. Ben kendimi yurt dışına çıkmış gibi hissediyorum” dedi. “Bunu gönüllü esaslı olarak yapıyoruz” Gönüllü lise öğrencisi Ece Melek Tarhan, “Sultanahmet, Beyazıt gibi turistik yerlerde turistlere yardımcı oluyoruz. Bunu gönüllü esaslı olarak yapıyoruz. Gönüllü olarak yapabileceğimiz en etkili projelerden biri. Turistlerle konuşmamızın bize akademik olarak manevi olarak da fark ediyor. Pratik yaparak İngilizcemi de geliştiriyoruz. Bizim için yararlı oluyor” şeklinde konuştu. Öğrenci Hilal Aras, “Lise son sınıfa geçtim, YKS’ye gireceğim. Bu projede de ilk senem. Projeye katılmak için heyecanlıydım. Burada olmaktan çok mutluyum” ifadelerini kullandı. Lise son sınıf öğrencisi Zeynep Sinem, “12’inci sınıfa geçtim. Projeye ilk katılışım. Bizim için harika bir ortam sunulmuş. Hem dilimizi geliştirebiliyoruz hem de yabancı insanlarla iletişim kurup yeni insanlar ile tanışabiliyoruz” diye konuştu. 40 gün boyunca gönüllü elçilik yapacak öğrencilere günlük 300 lira harçlık verilecek.

Fatih’te 54 Tarihi Çeşme restore edildi Haber

Fatih’te 54 Tarihi Çeşme restore edildi

İstanbul Fatih’te Osmanlı döneminden günümüze ulaşan fakat şehirleşmeye yenik düşen tarihi çeşmeler, yeniden gün yüzüne çıkarılıyor. Tarihi çeşmelerde su kültürünün devam etmesi ve eski işlevlerinin yeniden kazandırılmasına yönelik geniş bir çalışma yapılıyor. Fatih Belediyesi’nin sorumluluk alanın giren 135 tarihi çeşme tespit edilerek, envanterleri oluşturuluyor ve ardından etaplar halinde projelendirilerek, bakım ve onarımları gerçekleştiriliyor. Bu çeşmelerden 54 tanesinin temizlik, bakım onarım ve restorasyon çalışmaları tamamlanarak tekrar suya kavuşturuldu. İstanbul kurulduğundan beri hep gözde ve zamanının kalabalık şehirlerinden biri olmayı sürdürdüğü için şehir halkının su ihtiyacının karşılanması her zaman düşünülmesi gereken bir iş oldu. Tarih boyunca inşa edilmiş şehrin çeşitli yerlerinde; açık ve kapalı sarnıçlar, su bendleri, su terazileri, su kemerleri İstanbul’un o dönemki merkezine suyu ulaştırmak için sarf edilen gayretin göstergesi olmakla birlikte bu süreç Osmanlı devrinde, nüfus artışı ve su ihtiyacının büyümesi suyu şehrin merkezine ulaştırma işini daha önemli hale getirdi. İstanbul; yarımada üzerinde suyu biriktirmeye, depolamaya izin vermeyen jeolojik yapısı yüzünden, tarihte her zaman bir mühendislik zekâsına ve insan emeğine ihtiyaç duyulmuş. Kimi gösterişli kimi nakışlı irili ufaklı bu yapıların her biri tarih boyunca suya kavuşmak için verilmiş büyük bir mücadelenin billurlaştığı anıtlardır aslında. Mimar Sinan’ın dehasıyla zirveyi gören Türk su mühendisliğinde suyu getirmek bentlerin, kemerlerin ve mahzenlerin, suyu biriktirmek açık ve kapalı sarnıçların, suyu dağıtmaksa çeşme ve sebillerin görevi olmuştur. Fatih’te Osmanlı döneminden günümüze ulaşan fakat şehirleşmeye yenik düşen tarihi çeşmeler yeniden gün yüzüne çıkarılıyor. Tarihi çeşmelerde su kültürünün devam etmesi ve eski işlevlerinin kazandırılmasına yönelik geniş çalışma yapılıyor. Fatih’te 450 tarihi çeşme bulunmaktadır. Fatih Belediyesi’nin sorumluluk alanına giren 135 tarihi çeşme tespit edilerek, envanterleri oluşturuldu ve ardından etaplar halinde projelendirilerek, bakım ve onarımları gerçekleştiriliyor. “Kültürel mirasımıza sahip çıkmaya devam edeceğiz” Suya ulaşmanın sevincini, şükrünü en güzel ifade eden yapılar oya gibi işlenmiş sokak çeşmeleridir. Tarih ve medeniyet denildiğinde İstanbul’da aklımıza hemen ecdadın hayır eserleri olarak inşa ettiği çeşmelerin geldiğini belirten Fatih Belediye Başkanı M. Ergün Turan, “Çalışmalarımızın neticesinde uzun yıllardır susuz kalan 54 adet çeşmenin onarımı yapıldı ve özgün işlevine kavuşturuldu. 6 adet çeşmenin onarımı devam etmektedir. Şehrin mücevherleri olan tarihi çeşmelerimizi korunmasının sürdürebilirliği, kadim İstanbul şehr-i sakinlerimizin geçmişimizi yaşatmaya ve kültürel mirasımıza sahip çıkmaya yönelik tavırları ve mücadeleleri ile daha ileri seviyeye taşıyacağız” ifadelerini kullandı. Tarihi çeşmelerde yaptıkları çalışmalara değinen Turan, “Farklı mimari karakterde inşa edilmiş irili ufaklı çeşmelerin her biri güzel Fatih’imizin, diğer deyişle Suriçi İstanbul’unun özgün markalarıdır ve mutlaka korunmalıdır. İlçemizdeki tarihî çeşmelerin proje bakım ve restorasyonlarının en kısa zamanda bitirilerek tamamının suya kavuşturulması, Fatih Belediyesi olarak öncelikli hedeflerimiz arasındadır.”

Fatih’te tarih yolculuğu: Horhor Antikacılar Çarşısı Haber

Fatih’te tarih yolculuğu: Horhor Antikacılar Çarşısı

Fatih’te eskinin kokusunu taşıyan Horhor Antikacılar Çarşısı, bugünün dünyasından yüzyıllar öncesine yolculuk yapmak isteyenlerin uğrak noktası olma özelliği taşıyor. Çarşı hakkında bilgi veren restoratör ve Horhor Antikacılar Çarşısı Yönetim Kurulu Başkanı Metin Özkaya, “Horhor Antikacılar Çarşısı 7 katlı, 210 dükkanını bulunduğu en büyük antikacılar çarşısı. Restorasyon dükkanlarının ve atölyelerin olduğu inanılmaz galerileri olan bir müze. Kimi zaman da üniversite öğrencilerinin staj yapmak için uğradığı bir okul kimi zaman da anneannelerimizin ve babaannelerimizin koltuklarını getirip tamir ettirdikleri eski bir İstanbul sokağı” dedi. Fatih’te eskinin kokusunu taşıyan Horhor Antikacılar Çarşısı, Horhor Caddesi’nde Kırma Tulumba Sokağı’nda yer alıyor. Antikaların ve eski eşyaların olduğu çarşı, dönem dizileri ve filmlerin çekimlerine de ev sahipliği yapıyor. Avrupa'dan getirilen antikalardan Osmanlı döneminden kalma pek çok eşyaya ulaşılabilen çarşı koleksiyonerlerin uğrak noktalarında biri olarak biliniyor. Adeta zaman tünelinden geçiyormuş hissi uyandıran çarşıda gezenler, dekor ürünlerinden mobilyalara avizelerden gramofonlara kadar çok sayıda antikayı bir arada bulabiliyor. Antikaların satışının yanı sıra, tamirinin ve restorasyonunun yapıldığı çarşı hakkında bilgi veren restoratör ve Horhor Antikacılar Çarşısı Yönetim Kurulu Başkanı Metin Özkaya şunları söyledi: “Burası Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı eserleri koruyan gönüllü insanlardan oluşan muhteşem bir sanat merkezi” Antikanın tanımını yapan Horhor Antikacılar Çarşısı Yönetim Kurulu Başkanı Metin Özkaya, “Horhor Antikacılar Çarşısı 7 katlı, 210 dükkanın bulunduğu dünyanın en büyük antikacılar çarşısı. Restorasyon dükkanlarının ve atölyelerin olduğu inanılmaz galerisiyle bir müze. Kimi zaman da üniversite öğrencilerinin staj yapmak için uğradığı bir okul kimi zaman da anneannelerimizin ve babaannelerimizin koltuklarını getirip tamir ettirdikleri eski bir İstanbul sokağı. Bu çarşıya gelenler ne bulurlar sorusuna, kapıdan girdiklerinde kendi yaşantılarının eşyalarına rastlayabilirler. Bir gaz lambası, eski bir telefon, babaannelerinden kalan bir kanepe bunlarla başlar sonra yukarı katlara çıktığınız zaman, dönem dönem gerçek antikalarla tanışma şansınız vardır. Eski gramofonlar yani bir dönemi temsil eden eşyalar zaten antikanın tarifini yaparsak bir dönemi temsil eden, üzerinde sanat özelliği olan, eşi benzeri az bulunan eşyalardır. Bu özellikleri taşımayanlar eski eşya sınıfında yer alır. Bu bakımdan Horhor Antikacılar Çarşısı’nda her katta ayrı bir şaşkınlık yaşayacaksınız çünkü burası bir rehabilitasyon merkezi gibi. Yani burayı gezen insanlar hem zaman tünelinde dolaşmış olacaklar hem de kendilerinden birer parça bulacaklar. Eski eşyalar deyince, öyle eşyalar var ki burada Rönesans Dönemi'ne ait eşyalar; barok, rokoko, neoklasik, ampir her dönemin eşyaları mevcut. Bazen burada müzelerden izin alınan sertifikası bulunan eşyalara da rastlayabilirsiniz yani burası Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı bu eserleri koruyan gönüllü insanlardan oluşan muhteşem bir sanat merkezi” ifadelerini kullandı. “Muhteşem bir tarih beldesinde yaşıyoruz” Antikaların fiyatının ‘antika’ tanımına uygun olarak değişiklik gösterdiğini söyleyen Özkaya, “Yurtdışından da gelen misafirlerimiz oluyor. Biz müzelerle çalıştığımız için onlardan izin almaları gerekiyor böyle bir esere sahip olabilmek için. Eğer yurtdışına çıkarılamaz konumda bir eser ise buna izin vermiyoruz. Hatta yurtiçinden koleksiyonerler dahi buradan bir eser aldıklarında koleksiyonluk sertifikası almadan eşyaları sergileyemiyorlar. Horhor Çarşısı’na bazen kendi antikalarını bulmak için geliyorlar mesela ‘thonet’ diye bir olay var. Ağacın buharla ısıtılarak şekillendirilip sandalyeye ve eşyaya çevrilmesi. Michael Thonet’tir bunun orjinali, Avusturya’dır. Buraya bir dönem Avusturyalılar hücum ettiler çünkü İsmet Bey vardı burada thonetçi, onda Avusturya thonetleri vardı ki çok değerli eşyalardır bunlar, altlarında damga bulunuyordu. Sonra Avusturya thonetinin, Çekoslavaklarda benzerlerini yaptılar. Bizim de sinema sandalyeleri onlara benziyordu. Yurtdışından, İngiltere’den bile gelen oluyor buraya öyle antikalarımız oluyor ki burada. Bizim koleksiyonerlerimiz müzayedende parça alıyorlar. Mesela biz bu konuda dünyayı yönetebilecek tarzda bir kültüre sahibiz. Bizim Osmanlı eserleri, 2. Mahmud döneminden yurtiçine gelen eserlerimiz, bugün saraylarımız yani muhteşem bir tarih beldesinde yaşıyoruz. Horhor’da bu tarihi yerlerin en büyük merkezi. Bizim çarşımızdan, Üsküdar’dan Kadıköy’den, Çukurcuma’dan her esnaf gelip burada bir parça bulma şansına sahip” şeklinde konuştu. “Burada her şeyin en doğrusunu bulabilme şansına sahipsiniz” Müşteri profilleri hakkında bilgi veren Özkaya, “Bazen bizim koridorlarımızda yaşlı bir teyze, kimi zaman çok ünlü bir dekoratör, kimi zaman da çok ünlü bir sanatçıyı görebiliriz. Öylesine bir yapımız var ki bizim, dışarıdan vergi daire gibi görünse bile bir nar gibi içeri girdiğiniz zaman mücevherlerle karşı karşıya kalıyorsunuz. Kimi zaman burada çok ünlü iş adamlarını görebiliyorsunuz, kimi zaman da çok mütevazı eşyasını satmaya gelen bir aile geliyor. Bizim eksperlerimizde bulunuyor burada her şeyin en doğrusunu bulabilme şansına sahipsiniz. Neden çünkü rekabet var, 210 galerinin olduğu bir yerde kimseyi yanlış bilgilendirme şansınız yoktur. Her eşyanın anlayanı farklıdır, bulunduğumuz dükkan sedef üstüne, sedefin ustası ayrıdır, mobilyanın ustası ayrıdır, ağacın ustası ayrıdır, dekorasyonun ustası ayrıdır, son dönem eşyalarının ustası ayrıdır, işçiliğin ustası ayrıdır. Doğru ustayı bulmak çok önemli, ancak çok azaldı çünkü çıraklık bitti. O eski ustaların yetiştirdiği çıraklar yetişmiyor. Allah’tan şu an sanat okulları mevcut, öğrenciler geliyorlar buraya, Metin abi şunu anlatır mısınız diyorlar. Üzülüyorum çünkü çıraklık yapmayan bir kalfa usta olamaz” dedi. Çarşının dikkat çeken antikaları Babadan oğula antikacı olan Soner Doğan, “Bu benim baba mesleğim yaklaşık 34 senedir şahsen bu iş ile ilgileniyorum. 1967 senesinde babam da bu işe başlamış. Eski ‘Kuledibi’ esnaflarıyız. Benim tarzım Osmanlı dönemi, Fransız, İtalyan, İngiliz öyle antikalarda var ama benim tarzım tamamen Osmanlı. Ben bu işi hem babadan gördüm hem de severek yaptım hepsine dalmadım. Sadece uzmanlık alanım eski Osmanlı dönemi. Bunların mesela yenileri de var Suriye, Şam işi dediğimiz Antep, Maraş tarzı benimkiler hepsi orijinal Osmanlı dönemidir. Sehpam 17. Yüzyıl sonları 18. Yüzyıl başları, buradaki vitrin de eski Osmanlı dönemidir, Sultan Abdülhamid tuğralı. 150 seneden aşağı değil, en değerli eser de budur” ifadelerini kullandı. Horhor Antikacılar Çarşısı’nda bulunan antikaların dönem dizileri ve filmlerinin çekimlerimde kullanıldığından bahseden çarşı esnaflarından Selahattin Zenginyürek, “1976 senesinden beri antikacılık mesleği ile ilgileniyorum. İstanbul’da yapıyorum, biliyorsunuz enternasyonel ve turizm boyutu İstanbul olduğu için yabancılara ve Türkiye portföyüne hitap ediyoruz. Ürünleri genel de dekorasyon amacı ile satıyoruz, iç dekorasyon dönem parçaları, mobilya ve aksesuar. Burada bulunan en değerli eski eser Osmanlı dönemi bir parçadır. O parça Edirne Kari olarak geçer, renkleriyle, tasarımıyla hiç dokunulmamıştır. Genelde yalılar da şerbetlik olarak nitelendirilir ve kullanılır. Çok nadide çıkar, kurtludur aslında ama onun kurtlu olması ve çok yorgun bir parça olması onun değerini kaybettirmez. Çünkü o yeri gelir iyi bir müze de bile o parça sergilenebilir. O parçadan yeni tasarımcılar faydalanıp farklı yorumlanabilir ve replikalarını yapabilirler. Bu meslek beni çok mutlu oluyor çünkü çok düzgün insanlarla muhatap oluyorum sanatla ilgili olduğu için. Aynı zamanda Türkiye’de yapılan birçok dizi ve filmler var. Kendi kültürümüzle ya da batı kültürü ile de olur, ya da günümüz kültürü de olabilir. Yapılan farklı dönem dizi ve filmlerindeki konseptler mobilya ya da aksesuar tasarım ve parçaları buradan kiralama sistemi ile yapılır. Diyelim ki 1920 dönem filmi yansıtacaksınız, filmin içeriğine göre kişilerin ekonomik boyutuna göre doğru parçaları içeriğe konumlandırıyoruz” dedi. Hem antikaların satışını yapan hem de restorasyonu ile ilgilenen esnaflardan Erol Sarıtaş, “Baba mesleği benim bu yaklaşık 40 senedir bu işi yapıyorum. Bu işin sadece satıcısı değilim restorasyonunu da yapıyorum. Bakımları olsun, cilası olsun her şeyi ben kendim yapıyorum. 1940’lı dönemlerin ‘fifties tarzı’ dedikleri o dönemi yansıtan eski koltuklardır. Bunları eski alıp restorasyonunu yaptım, kumaşları, cilası benim elimden geçti” şeklinde konuştu. “En çok Osmanlı zamanından kalan eşyaları tamir ediyoruz” Çarşının içinde eski eşyaların tamiratını yapan Murat Aksu ise, “35 senedir bu işi yapıyorum. Uzun süredir bu çarşıdayım, çekirdek zamanından girdim bu çarşıya ve devam ediyorum bu mesleğe. Bize daha çok eski tür eşyalar gelir burası antikacılar çarşısı olduğu için fark etmiyor bir eşya nasıl gelirse gelsin tamir ediyoruz bir şekilde, eksikleri olsun, parçaları eksik olsun tamamlıyoruz. Aynısının kalıbını alıyoruz, orijinal bir şekilde tamir olmamış bir şekilde geri sunuyoruz. Tamirler bir hafta da sürüyor, bazen beklemek gerekiyor, parçanın kuruması gerekiyor, o parçayı yapmak gerekiyor, bir ay da sürebiliyor. Eski altın varak aynalar, konsollar, mobilyalar geliyor. En çok Osmanlı zamanından kalan eşyaları tamir ediyoruz. Yurtdışından da gelen antikalar var yolda gelirken kırılabiliyorlar. Onları da tamir ediyoruz” diye konuştu.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.