Hava Durumu

#Göbeklitepe

TOURISMJOURNAL - Göbeklitepe haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Göbeklitepe haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Asarkale, 2 Bin 300 Yıllık Tarihiyle İnsanlığın Geçmişine Işık Tutuyor Haber

Asarkale, 2 Bin 300 Yıllık Tarihiyle İnsanlığın Geçmişine Işık Tutuyor

SAMSUN (İHA) - Samsun Valisi Orhan Tavlı, yaklaşık 2 bin 300 yıllık tarihe sahip Asarkale’de süren kazı çalışmalarını yerinde inceledi. Kazının, bölgenin zengin tarihi mirasını gün yüzüne çıkardığını belirten Vali Tavlı, "Yaklaşık 2 bin 300 yıllık bir yapı olan Asarkale ve 6 bin yıllık Nerik Antik Kenti, tıpkı ülkemizin en büyük hazinelerinden biri olan Göbeklitepe başta olmak üzere diğer tüm antik kentlerimiz gibi taşıdığı izlerle sadece coğrafyamızın geçmişine değil, insanlık tarihine de ışık tutmaktadır" dedi. Asarkale, Kızılırmak Vadisi içinde, Hititlerin kutsal şehri Nerik’e yakın konumu ve çevresindeki Kızılırmak ve Şahinkaya Kanyonu’na hâkim stratejik pozisyonu ile dikkat çekiyor. Samsun Valisi Orhan Tavlı, Büyükşehir Belediye Başkanı Halit Doğan ile birlikte Bafra ilçesindeki Asarkale ve kaya mezarlarını ziyaret ederek kazı çalışmalarını yakından inceledi. Vali Tavlı’ya kazı alanında Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kasım Oyarçin ve Samsun Müzesi temsilcisi Uzman Hasan Dikmen bilgi verdi. Kazılarda Asarkale’nin tarihte önemli bir ticaret yolu güzergahının güvenliğini sağlamak amacıyla inşa edildiği, yapıda ana kayaya oyulmuş üç kaya mezarının bulunduğu tespit edildi. Kazı çalışmaları, Samsun İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün desteği ile Bafra ilçesinin 24 kilometre güneyinde, Asar Mahallesi'nin 3 kilometre batısında bulunan Asarkale’de geçen aylarda başlatıldı. Helenistik döneme ait önemli bir yerleşim merkezi olarak kabul edilen Asarkale’de ilk bulgulardan itibaren bölgenin güçlü bir medeniyet merkezi olduğu anlaşılmıştı. Bu kazıların, Asarkale'nin tarihi ve kültürel mirasını koruma ve tanıtma açısından büyük katkılar sunması bekleniyor.

UNESCO Müzik Şehri Şanlıurfa Lansmanı Gerçekleştirildi Haber

UNESCO Müzik Şehri Şanlıurfa Lansmanı Gerçekleştirildi

Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen UNESCO Müzik Şehri Şanlıurfa Lansmanı ile şehrin köklü müzik kültürü ve zengin gastronomi mirası tanıtıldı. 2026 yılında gerçekleştirilecek UNESCO Müzik Şehirleri toplantısına ev sahipliği yapmak için Kansas City (ABD), Belfast (Kuzey İrlanda) ve Da Lat (Vietnam) gibi şehirlerle yarışacak olan Şanlıurfa, güçlü adaylar arasında yer alıyor.  Lansman, Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi’nde gerçekleştirilirken etkinliğe Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Kasım Gülpınar, Şanlıurfa Valisi Hasan Şıldak, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Nizamettin Kazancı gibi önemli isimler katıldı.  Etkinlikte "Geçmişten Günümüze Urfa’da Müzik" sergisi de yer aldı. Bu sergi, kentin müziğinin tarihi gelişimini gözler önüne serdi. Program, saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başladı. Ancak, Ankara'nın Kahramankazan ilçesindeki TUSAŞ tesislerine düzenlenen terör saldırısı nedeniyle planlanan konser iptal edildi. Şanlıurfa Belediye Başkanı Gülpınar, konuşmasına Ankara'daki saldırıyı kınayarak başladı. UNESCO’nun dünya çapında kabul ettiği müzik şehri unvanının, kültürel mirasa bir değer daha kattığını belirtti. Şanlıurfa'nın, tarihi boyunca medeniyetlerin buluşma noktası olduğunu söylerek Göbeklitepe ve Karahantepe gibi eşsiz arkeolojik alanlarıyla müziğin evrensel dilini tarihten günümüze taşıdığını vurguladı. Gülpınar, şehrin zengin müzik mirasını temsil etmek için var güçleriyle çalışacaklarını söyledi. Şanlıurfa'nın çeşitli kültürlerle yoğrulmuş müzik mirasını örnekler vererek açıklayan Gülpınar, UNESCO’nun Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’ne alınan Sıra Geceleri geleneğinin genç yeteneklere ilham verdiğini ifade etti. UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Üyesi Prof. Dr. Kazancı, Şanlıurfa’nın UNESCO Müzik Şehri unvanına sahip olmasını temenni ederek destek vereceklerini açıkladı. Ayrıca, lansman etkinliğinde Şanlıurfa'nın müzik efsanesi İbrahim Tatlıses ve diğer sanatçılara 'Müziğe Katkı Onur Ödülü' takdim edildi. Tatlıses, Şanlıurfa ile gurur duyduğunu ifade ederek, UNESCO Müzik Şehri unvanına sahip olma başvurusunun hayırlı olmasını diledi. Program, gösteriler, yemek ikramları ve toplu fotoğraf çekimleri ile sona erdi.

Urfa'da tarihi yapılar butik otel oluyor: Süreç nasıl işleyecek? Haber

Urfa'da tarihi yapılar butik otel oluyor: Süreç nasıl işleyecek?

Göbeklitepe’nin UNESCO Dünya Miras Listesi'ne girmesiyle tarihçilerin ve turistlerin gözlerini çevirdiği Urfa’nın tarihi evleri de turizme kazandırılmak isteniyor. Maraş depremi sonrası kentteki tarihi evler ya yıkılmış ya da zarar görmüştü. Bu nedenle Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından geçen yıl 150 milyon lira hibe ile 85 tarihi Urfa evi aslına uygun restore edilerek turizme kazandırıldı. AK Parti Şanlıurfa Milletvekili Cevahir Asuman Yazmacı da geçtiğimiz aylarda 6 Şubat depremlerinden etkilenen 110 tescilli yapının restorasyonu için Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yaklaşık 150 milyon liralık hibe desteği sağlanacağını duyurmuştu. ‘PROJELER KURULDAN GEÇİYOR’ Önümüzdeki yıl yapılacak olan hibeden yararlanmak isteyenler için son başvuru tarihi 29 Ağustos 2024. Söz konusu süreç, yapı sahipleri ve turizm sektörü için olumlu bir gelişme olarak görülürken şehir plancıları, usule uygun olmayan bir restorasyon sürecinden endişe ediyor. Konuya ilişkin ulaştığımız İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü yetkilisi restorasyonun, 'Koruma Amacı İmar Planı’na uygun olarak projelendirildiğini belirterek, “Bu yapıların projelerle hazırlanan tescilli konutlar, butik otele çevrilebiliyor. Kurul kararıyla beraber, onaylı kurul projesi ile süreç işliyor” dedi. Yasal sürecin bahsettiği gibi gittiğini bildiren yetkili, “Kimse kafasına göre yapamaz, bunların hepsinin onaylı projesi olmak zorunda” diye konuştu. Yetkili, projenin depremde hasar gören tarihi yapıları kurtarmak üzere ortaya çıktığını da sözlerine ekledi. Urfa Şehirciler Odası Başkanı Selim Acar ‘URFA’DA ALAN YÖNETİMİ GECİKTİ’ Urfa Şehirciler Odası Başkanı Selim Acar ise sürece dair kaygılı. Acar alan yönetimine işaret ederek, "Urfa'da alan yönetimi biraz geciktiği için bu noktada herkes gelişigüzel hareket ediyor ama alan yönetimi olsaydı belli adalarda belli fonksiyonlar olurdu. Bu belirlenen fonksiyonlarda hangi adada o işlerin yapılacağı tespit edilip ona göre bir yol haritası çizilmesi gerekirdi. Diğer fizibilite işlerimizde olduğu gibi gelişigüzel hareket ediyoruz. Bu noktada işin teknik kısmında dönüşmesinde sakınca görmüyoruz” diye konuştu. Acar, fonksiyonel olarak bazı sakıncalar olduğunu şu ifadelerle aktardı: “Siz bir Alaçatı’yı gidip gezdiğinizde hepsinin butik otel olduğunu düşünün, beğenir misiniz? Sanmıyorum. Onun için bunun fonksiyonlandırılmasının düzgün bir şekilde yapılması gerekiyor. Eski tarihi Urfa'yı, Sur içindeki Urfa'yı bir şekilde yaşatabilirseniz bunu başarmış olursunuz. Herkesin her şeyi yapmasını doğru bulmuyoruz.” ‘HERKES KAFASINA GÖRE YAPARSA KARMAŞA OLUR’ “Usulde herkes kafasına koyduğu şeyi yapıyor ama onu bütüncül bakışı açısına oturtulması gerekiyor” diyen Acar, genel yapıyı bozmamak adına yapılabilecek restorasyona dair şu öneride bulundu: “Bir kere alanın çok iyi yapılması gerekiyor. Örneğin bir ada kafe-restoran olur, bir ada hediyelik eşya olur; yöresel el sanatları adası olur. Diğeri yine geleneksel sanatların icra edildiği, Urfa’ya ait geleneklerin sergilendiği yer olur. Ama herkes kendi kafasına göre yapıyor, bu da bir karmaşıklığa neden olur.” BELEDİYE: DENETİMDEN GEÇİRİYORUZ Sürecin nasıl işlediğine dair ulaştığımız Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi yetkilisi ise şunları aktardı: “Projelendirilip bize sunuyorlar. Biz de Koruma Kurulu’na gönderiyoruz. Koruma Kurulu onay verdikten sonra, bizim iznimiz dahilinde projelerine başlıyorlar. Proje, kuruldan geçtikten sonra vatandaş istediği gibi ticarethaneye çevirebilir. Bunun aslına uygun bir şekilde yapılması önemlidir. Bizler bunları denetliyoruz. Daha sonra bunlar işletmeye açıldığı zaman ruhsat başvurusuna bulunuluyor. Biz de mimari açıdan bir sıkıntı var mı, eksiklik var mı diye bakıyoruz; yoksa o işletmeye ruhsat veriyoruz.” Yetkili, şimdiye kadar bu kapsamda kaç tane işletmeye ruhsat verildiğine dair tam sayı vermedi. Şanlıurfa Bölgesel Turist Rehberleri Odası Genel Sekreteri Müslüm Çoban ‘BU TEŞVİKLERDEN HERKES FAYDALANAMIYOR’ Şanlıurfa Bölgesel Turist Rehberleri Odası (ŞURO) Genel Sekreteri Müslüm Çoban ise tarihi evlerin kurtarılması gerektiğini belirtirken, herkesin projelere başvuramadığından şikayetçi. Çoban, “Her ev sahibi bu hibe programına başvuruda bulunamıyor. Urfa'nın tarihini, kültürünü yansıtan eski Urfa evlerinden bazıları tarihi olmasına rağmen tescilli değil” diye konuştu. Çoban, restorasyon sürecinde sadece proje bedelinin verildiğini söyleyerek 'tescil sorununun' çözülmesini istedi: “Kültür Bakanlığı, Kalkınma Ajansı bu işe dahil edilebilir, gelip evleri tescilleyebilirler. Bu evlerin kurtarılması lazım.” Çoban ayrıca depremde hasar alan bu evlerin, hem Urfalılar hem turistler için tehlikeli olduğuna dikkat çekti: “Birçoğu hasarlı ve yıkılma tehlikesi ile karşı karşıya, sokaktan geçenlerin can güvenliği risk altında. Bunların da ivedilikle hızlı bir şekilde olumsuz bir durum ortaya çıkmadan yıkılması veya restore edilip lazım.”

Göbeklitepe'de tarihi yeniden yazdıracak keşif: Sırrını hala koruyor Haber

Göbeklitepe'de tarihi yeniden yazdıracak keşif: Sırrını hala koruyor

Karahantepe ve Göbeklitepe'yi de kapsayan Taş Tepeler Projesi hakkında da konuşan Yazgı, tarihin akışını değiştirebileceğini ifade etti. Türkiye'de en önemli kültür turizmi elecek çalışmalara da değinen Yazgı, "Arkeolojik kazı alanlarımızda özellikle geleceğe miras projelerimizle ülkede gerçekleştirdiğimiz arkeolojik kazıların hızlandırılması ve yeniden planlaması yapıldı.'' ''Şöyle bir düsturla yola çıktık, gelecek 4 yılda son 60 yılda yapılanları yapacağız. Bunun en önemli örneklerinden bir tanesi de Karahantepe oldu. Karahantepe kazımızla birlikte şu anda bugüne kadar eşine rastlanmamış çok sayıda özel kültür varlıklarımıza ulaştık. Şu anda bilimsel çalışmalarının devam ettiği birçok yapıya ulaştık.'' ''Bu bilimsel çalışmaların akabinde Karahantepe ile birlikte Göbeklitepe ve daha sonra şu anda kazılan diğer tepelerimizle birlikte bu kültür varlıkları sayısının katlanarak artacağını düşünüyoruz." açıklamasında bulundu. Çalışmaların Kasım'da yapılacak Dünya Neolitik Kongresi'nde özel olarak ele alınacağının altını çizen Yazgı, "Göbeklitepe ve Karahantepe dönemsel olarak birbirine benzer dönemler ifade ediyor.'' ''Göbeklitepe ve Karahantepe yapısal olarak çok daha farklı anlamlar yüklenmiş iki tane yapı ve bundan sonra çıkacak olan yapılar da belki hem fonksiyon anlamında hem de o dönemki kullanım amaçları anlamında, tarihimizde çok daha farklı yorumlar getirmek zorunda kalacak. Tabii bu Kasım'da Şanlıurfa'da yapacağımız Dünya Neolitik Kongresi'nde de özel olarak ele alınacak.'' ''Kongreden çıkacak bu bilimsel sonuçların da dünyada oldukça ses getireceğini düşünüyoruz." açıklamasını yaparken çalışmaların büyük bir emek ile çıktığını ve Şanlıurfa'nın en önemli kültür destinasyonlarından biri olduğunu söyledi.

CNN'e göre Türkiye'nin altında saklı olağanüstü 8 yer Haber

CNN'e göre Türkiye'nin altında saklı olağanüstü 8 yer

CNN makalesinde "Türkiye antik harikalar açısından oldukça zengindir. Avrupa ve Asya'yı birbirine bağlayan ülke, ardında birçok doğal harikaya rakip olacak arkeolojik cazibe merkezleri bırakan sayısız imparatorluğun kalbinde yer almıştır" diyor. Makalede Türkiye'de bazı güzelliklerin yer üstünde değil yer altında olduğu belirtilerek "Bazıları 12.000 yıldan daha eski olan tarihi hazineler yeraltında bulunabilir" diyor. Yerebatan Sarnıcı'nı örnek veren makale sarnıcın James Bond klasiği “Rusya'dan Sevgilerle” gibi filmlere konu olduğunu da aktarıyor. Makalede "İşte ülkenin sunduğu en iyi yeraltı harikalarından bazıları" deniliyor ve diğer 7 yer şöyle sıralanıyor: 1 Şerefiye Sarnıcı - İstanbul Fatih  Listede 1600 yıllık tarihe sahip, İstanbul Fatih'te bulunan Şerefiye Sarnıcı var. CNN, makalesinde "Bu zarif sarnıç da geç Roma döneminde İstanbul'un bir zamanlar bilinen adıyla Konstantinopolis'e su sağlamak amacıyla inşa edilmiştir. Şerefiye Sarnıcı, MS 402-450 yılları arasında Doğu Roma - ya da Bizans - İmparatorluğu'nun hükümdarı olan Theodosius II döneminde inşa edilmiştir. Belgrad Ormanı'ndan, halen Fatih'te bulunan antik Valens Su Kemeri'ni de içeren 155 mil uzunluğundaki bir kanal ağı aracılığıyla getirilen tatlı suyu depolamak için inşa edilmiştir. Su daha sonra vatandaşlara dağıtılıyordu" diyor. 2 Dara Sarnıçları - Mardin  CNN'nin listesinde Mardin’in Artuklu ilçesindeki Dara Antik Kenti'nde yer alan sarnıçlar da yer alıyor. Dara Antik Kenti'nde devam eden arkeolojik kazılarda ocak ayında içerisinde dükkan ve atölyelerin olduğu tarihi bir çarşı da keşfedilmişti. Doğu Roma İmparatorluğu'nun sınırını Sasaniler'e karşı korumak amacıyla kurduğu antik kentte kazı çalışmaları sürüyor. CNN ise Dara'daki sarnıçlar için "Sarnıçlar, yerel halk ve Dara'da konuşlanmış Romalı askerler tarafından kullanılmak üzere dağlardan akan suyu depoluyordu" diyor. 3 Derinkuyu - Nevşehir/Kapadokya  Listede Nevşehir-Niğde karayolu üzerinde Nevşehir’e 30 km uzaklıkta olan Derinkuyu Yeraltı Şehri de bulunuyor. CNN makalesinde "1963 yılında bir Türk çiftçi, tavuklarının sürekli kaybolduğunu fark etti ve sanki sihirli bir şekilde yeniden ortaya çıktı. Gizemi çözme hevesiyle, Kapadokya'nın peribacalarını da oluşturan volkanik kaya olan tüfteki bir çatlağa kadar izlerini takip etti ve 18 kat derinliğindeki bir mağara sisteminin açılışını buldu. Derinkuyu, 1985 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne alındı. Bir zamanlar 20.000 kadar insana güvenli bir sığınak sağlıyordu" diyor. 4 Derinkuyu hakkında  Muze.gov.tr'de yer alan bilgilere göre "Derinkuyu'nun ilk yerlileri Asur kolonilerine kadar uzanıyor. II. yüzyılda Roma İmparatorluğu'nun zulmünden kaçan ilk Hıristiyanlar Antakya ve Kayseri üzerinden Kapadokya'ya gelerek buraya yerleşmişler. Bölgedeki yeraltı şehirlerini kuran ilk Hıristiyanlar, girişleri kolayca fark edilemeyecek şekilde yapılmış bu şehirlerde saklanarak Romalı askerlerin zulmünden kurtulabilmişler. Yeraltı şehirlerinde uzun süre dışarı çıkmadan yaşamak zorunda kalabilecekleri için erzak depoları, havalandırma bacaları, şarap imalathaneleri, kiliseler, manastırlar, su kuyuları, tuvaletler ve toplantı odaları yaparak alanlarını genişletmişler. Birbirine bağlı odalardan oluşan bu şehirlerde bazı odalar ancak bir insanın geçebileceği kadar dar tünellerle birbirine bağlanıyor". 5 Rumeli Han Tüneli - İstanbul/Taksim  CNN makalesinde Rumeli Han'ın 1894 yılında Sultan 2. Abdülhamid'in baş kâhyası Sarıcazade Ragıp Paşa tarafından inşa ettirildiğini belirtiyor ve "Binadaki yenileme çalışmaları beş yıl kadar önce başladı ve bu noktada yeraltındaki sırları ortaya çıktı. Kimse tünellerin amacından tam olarak emin değil. Belki de seçkinler bu yeraltı yolunu bir görevden diğerine görünmeden geçmek için kullanmışlardır" diyor. 6 Sancaklar Camii - İstanbul Büyükçekmece  CNN'nin listesinde tasarımı mimar Emre Arolat tarafından yapılan yeraltı camisi, Sancaklar Camii de yer alıyor. CNN'de 2014 yılında ibadete açılan caminin mimarisine vurgu yapılıyor ve "Sancaklar Camii hem etkileyici hem de heybetli. 2012 yılında tamamlanan bu proje, insan yapımı ve doğal olanın sürekli geriliminin ve aradaki yerimizin mimari olarak hayata geçirilmesidir" yorumu paylaşılıyor. CNN "Uzaktan bakıldığında, İstanbul'un eteklerinde uzak bir banliyöde yer alan post-modern Sancaklar Camii'nin görülebilen tek kısmı düz gri kuru taş duvarlar ve dikdörtgen bir kule olan minaredir. Ama altında tamamen başka bir dünyadan gelmiş gibi görünen bir şey var" diyor. 7 Göbeklitepe - Şanlıurfa  CNN'nin listesinde yer alan bir diğer tarihi hazine ise Göbeklitepe. CNN "UNESCO, 2018 yılında Göbeklitepe'yi tarihte insan yapımı anıtsal mimarinin ilk tezahürü olarak tanıdı. Karşılaştırıldığında, MÖ 3000-2500 yılları arasında herkesin mutlaka görmesi gereken megalitik yapı olan Stonehenge oldukça genç görünüyor. Yaşı bir yana bırakırsak, 1994 yılında bu ibadethanenin keşfi arkeolojiyi alt üst etti. Uzmanlar, T şeklindeki sütunların avcı-toplayıcılar tarafından ibadet yeri olarak kullanılmak üzere dikildiğine inanıyor; bu uygulama, daha önce yalnızca yerleşik tarım topluluklarıyla ilişkilendirilen bir uygulamaydı. İnsan olsun ya da olmasın herhangi birinin bu devasa taşları yerine yerleştirdiğini hayal etmek zor" diyor. 8 Yeraltı Camii - İstanbul/Karaköy  CNN'in makalesindeki son yer ise Kurşunlu Mahzen olarak da bilinen, 1757'de Sadrazam Bahir Mustafa Paşa tarafından camiye dönüştürülen Yeraltı Camii. CNN makalesinde "Yeraltı, MS 8. yüzyılda Bizanslılar tarafından inşa edilen bir kalenin bodrumunda bulunan bir zindandı. Burası aynı zamanda Türk gemilerinin şehre girmesi engellemeyi amaçlayan devasa bir zincirin kuzeydeki demirleme noktasıydı" diyor. Makalede bu planın başarısız olduğu ve zincirin Fatih Sultan Mehmet'in 1453'te şehri fethetmesine engel olamadığı belirtiliyor.

Bayram tatilinde Göbeklitepe 55 bin 573 kişi tarafından ziyaret edildi Haber

Bayram tatilinde Göbeklitepe 55 bin 573 kişi tarafından ziyaret edildi

Şanlıurfa'da 12 bin yıllık geçmişiyle "tarihin sıfır noktası" olarak nitelendirilen ve UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan Göbeklitepe'yi 9 günlük Ramazan Bayramı tatilinde 55 bin 573 kişi ziyaret etti. Göbeklitepe, bayramın birinci günü 11 bin 454, üçüncü gün ise 13 bin 857 ziyaretçiyi ağırlayarak günlük ziyaretçi rekoru kırdı. Göbeklitepe'ye, bayram tatili süresince de 55 bin 573 kişi ziyarette bulundu. Şanlıurfa Valisi Hasan Şıldak, Göbeklitepe'yi ziyaret ederek yürütülen hizmetlerle ilgili incelemelerde bulundu. Göbeklitepe'nin ardından Balıklıgöl'ü ziyaret eden Vali Şıldak, burada ziyaretçilerle sohbet edip hatıra fotoğrafları çekti. Şıldak, binlerce ziyaretçinin gezdiği Balıklıgöl'de yoğunluğun memnuniyet verici olduğunu söyledi. Göbeklitepe'ye gösterilen ilginin memnuniyet verici olduğunu belirten Vali Şıldak, "Turizmde beklentimiz bir hayli yüksek. Şanlıurfa, başta Göbeklitepe ve ondan da önce inanç turizminin kalbi sayılan Balıklıgöl ve çevresi, Harran'daki eserler, Halfeti ve tabii ki müzelerimizin varlığıyla çok yüksek turizm potansiyeline sahip. Bu sene de ilimiz 9 günlük bayram tatili süresince adeta turist akınına uğradı. Aldığımız sayılar oldukça memnun edici düzeydedir. Bayram tatili sonunda Göbeklitepe'de 60 binin üzerinde bir ziyaretçiyi görmeyi hedefliyoruz. Dün de rekor seviyede bir rakam yakalandı. 14 bine yakın ziyaretçi sadece Göbeklitepe'yi ziyaret etti. Bu Şanlıurfa için yeni sektörün gelişim rotasının turizm ve kültür olduğunu bize bir kez daha gösteriyor. Valilik olarak büyük ihtimam gösteriyoruz. Buradaki güvenlik hizmetleri, taşıma hizmetleri, temizlik, düzen ve sistematiğin oturması da memnuniyet verici. Bugün burada hizmetleri yerinde gördük ve vatandaşlarımızın geri dönüşlerini aldık. Küçük de olsa aksaklıkların giderilmesi için gerekli önlemleri alacağız. Sezonun dolu dolu geçeceğini tahmin ediyoruz ve inşallah alacağımız yeni tedbirlerle yerli ve yabancı turistler Göbeklitepe'den, Şanlıurfa'dan daha memnun ayrılacak. Turizm sektörünün bütün paydaşlarıyla ilgili kurumlarımız ve belediyelerimizle de görüşerek bu tedbirleri hızlıca hayata geçireceğiz" dedi. "Herkesi Şanlıurfa’yı görmeye davet ediyorum" Herkesi Şanlıurfa'yı görmeye davet eden Vali Şıldak, "Özellikle bu mevsim tam Şanlıurfa zamanı. Yerli ve yabancı tur acentelerini Şanlıurfa'ya davet ediyorum. Şanlıurfa lezzetleriyle, gastronomisiyle, müziğiyle, kültür eserleriyle, turizme yönelik bütün unsurlarıyla görülmeye değer. Şimdi bunun tam zamanı, şimdi Şanlıurfa zamanı" ifadelerini kullandı.

Tarih Öncesi Sırları Açığa Çıkaran Göbekli Tepe Haber

Tarih Öncesi Sırları Açığa Çıkaran Göbekli Tepe

20. yüzyılın sonlarında Alman arkeolog Klaus Schmidt tarafından 1994 yılında keşfedilen bu antik yerleşim, arkeoloji dünyasında bir çığır açıyor. Yaklaşık 11.000 yıl öncesine dayanan bu yapılar, insanlık tarihinin bilinen en eski tapınak kompleksleri olarak kabul ediliyor. Tarih boyunca insanlık, geçmişine ışık tutan arkeolojik keşiflerle büyülenir ve bu keşiflerden biri de Göbekli Tepe alanı. Göbekli Tepe, Türkiye'nin güneydoğusunda, Şanlıurfa yakınlarında bulunan ve insanlık tarihindeki önemli bir döneme ışık tutan bir arkeolojik alan olarak biliniyor. İlk keşfi 1963 yılında yapılan bu antik sit alanı, son yıllarda yapılan kazılar ve araştırmalarla insanlığın bilinen en eski tapınak kompleksi olduğu düşünülmekte. Göbekli Tepe'nin en dikkat çekici özelliği, M.Ö. 9600 ila 7300 yılları arasında inşa edilmiş olması. Bu, yapıların bugüne kadar bilinen en eski yapıtlar olduğunu göstermekte. Göbekli Tepe'nin bulunması, insanlık tarihini yeniden düşünmemizi gerektirecek kadar önemli çünkü bu yapılar, daha önce bilinen avcı-toplayıcı toplulukların kapasitesi ve yetenekleri hakkında sahip olduğumuz bilgileri sorgulamamıza bir neden. Göbekli Tepe'deki ana yapılar, dikili taş sütunlardan oluşuyor ve bu sütunlar devasa taş bloklarından oyularak yapılmış. Bu sütunların üzerinde, hayvan figürleri, insan figürleri ve geometrik desenler gibi çeşitli kabartmalar bulunuyor. Bu kabartmaların ve yapıların dini veya ritüel amaçlarla kullanıldığı düşünülmekte. Araştırmacılar, Göbekli Tepe'deki yapıların, avcı-toplayıcı toplulukların daha önce düşünülenin ötesinde karmaşık sosyal ve dini yapılar geliştirebileceğini gösterdiğine inanmakta. Bu, insanlığın yerleşik tarım öncesi topluluklarının kültürel ve toplumsal evrimini anlamamızı sağlayan önemli bir pencere sunuyor. Ancak, Göbekli Tepe'nin gizemi hala tam olarak çözülebilmiş değil. Neden bu kadar erken bir dönemde inşa edildiği, kimin tarafından yapıldığı ve nasıl bir amaçla kullanıldığı gibi sorular hala cevapsız. Bununla birlikte, bu antik tapınak kompleksi üzerinde yapılan araştırmalar devam etmekte ve yeni bulgular, insanlık tarihini daha iyi anlamamıza yardımcı olmakta. Göbekli Tepe'nin keşfi, insanlığın geçmişine dair algımızı değiştirmiş ve insanların daha eski dönemlerde bile karmaşık kültürel ve dini pratikler geliştirebileceğini göstermiş olup, bu antik site, arkeolojik keşiflerin ne kadar önemli ve hayranlık uyandırıcı olabileceğini gösteren bir örnek olarak insanlık tarihine kazandırılmış. Gelecekteki araştırmalar ise, Göbekli Tepe'nin gizemini çözebilir ve insanlık tarihine daha fazla ışık tutabilir.

Türklerin Göbeklitepesi "Nursultan" Haber

Türklerin Göbeklitepesi "Nursultan"

Kazakistan'ın Nursultan kentine 5 kilometre mesafedeki Bozok Arkeolojik Kentinde yürütülen arkeolojik çalışmalar büyük heyecan yaratıyor. "Türklerin Göbeklitepesi" olarak tanımlanan bölgede yapılan keşiflerde  Ortaçağ Türk Kültürüne yönelik önemli mimari bulgulara ulaşılırken, Nursultan'ın, Türk mimarlık geçmişi açısından kültür merkezi haline gelmesi ve aynı zamanda Dünya Kültür Mirası listesinde alınması hedefleniyor.   7. YÜZYILA UZANIYOR  Kazakistan’ın Nursultan şehrinde, 1998 yılında gerçekleştirilen kazılar sonucunda, Buzuk Gölü çevresinde Oğuzların Bozok koluna ait kalıntılar bulunduğu saptanmıştı. Orta Çağ Bozok Türk Şehri'ne yönelik olarak; Kemal Akişev liderliğindeki ekip tarafından yapılan kazılarda, söz konusu şehirdeki yerleşimin  7. ve 8. yüzyıllara dayandığı anlaşılmıştı. 1.200 yıllık geçmişe dayanan bölgede yapılan arkeolojik kazılar sayesinde, insan yerleşimlerinin 8 ve 9.yüzyıl, 10 ve 12. yüzyılın yanı sıra 13 ve 14.yüzyıllar olmak üzere, üç dönem şeklinde oluştuğu da anlaşıldı. BOZOKLAR'A AİT Kazakistan ve Türkiye'den uzmanların katıldığı son araştırmalar sonucunda yerleşim yeri ve yapıların Oğuz boy teşkilatının iki kolundan biri olan Bozoklar'a ait olduğu kesinleşirken, kazılar neticesinde ortaya çıkarılan şehir planı ve mahalle mimarisinin Ortaçağ Türk şehirlerinin benzeri olduğu da saptandı. Kazı alanında tespit edilen mezarların, yapısal ve biçimsel olarak, Türk-İslam dönemi ölü gömme adetlerini yansıttığına dikkat çekilirken, "Türklerin Göbeklitepesi" olarak tanımlanan alanda birçok arkeolojik kalıntıya ulaşıldı.  ÜÇ FARKLI DÖNEM  Tarihsel Çevre ve Yapı Korumacıları Derneği üyeleri Mimar Dr. Adnan Demir ise Türklerin Göbeklitesine ilişkin şu bilgileri paylaştı: "Ebubekir Güngör’ün 'Orta Çağ Bozok Türk Şehri: Arkeolojik Kazılar ve Buluntular' adlı makalesinde yer alan bilgilere göre, kazılar sırasında bulunan arkeolojik malzemelerin değerlendirilmesi sonucunda şehrin tarih boyunca üç farklı dönemde kullanıldığı belirlendi. İlk dönem, VIII-IX. yüzyıllara; ikinci dönem, X-XII. yüzyıllara ve üçüncü dönem ise XIII-XIV. yüzyıllara ait. Buluntulara göre 1. Dönemde Göktürkler zamanında Altay ve kuzey bozkırlarında yoğunlaşan Oğuz grubu tarafından şehir kurulup, kullanılmış. Şehir, üç farklı alandan oluşarak etrafı hendekler, kanallar ve yükseltilerle çevrilmiş" dedi. 62 MEZAR KALINTISI Dr. Demir,  İstanbul'da düzenlenen Heritage Kültür Mirası Fuarı’nda 'Bozok Türk Yerleşimi' ile ilgili bir konferans sunma imkânına ulaştıklarını, Mimar Prof. Dr. Can Binan'ın da araştırma ekibinde yer aldığını sözlerine eklerken,  şöyle konuştu:  "Kazılar sonucu bölgede 2. dönem yani 10 ve 11. yüzyıllarda Kıpçak Hanlığının egemen olduğu, kerpiç ve ahşap evlerin yapıldığını, mahallelerde yurt ve çadırlar yerleştirildiğini, boşlukların toprakla doldurularak türbe ve minareler inşa edildiği saptandı. 3. dönemde olan 13 ve 14.yüzyıllarında ise Bozok başkenti çevresinde kapsamlı bir sulama tesisi planı bulunurken, 2 adet fırın ve 62 adet mezar kalıntısı ortaya çıkarıldı. Elde edilen bulgular sonrası bölgenin Dünya Kültür Mirası listesine alınması için girişimler olacak." MÜZEDE SERGİLENİYOR "Nursultan'da yapılan arkeolojik kazılarla ilgili çalışmalar hız kazanmış durumda. Türkiye Cumhuriyeti ve Kazakistan Cumhuriyeti’nin birlikteliğinde, sivil toplum inisiyatifinden oluşan bir organizasyonun yürüttüğü çalışmalar bizi heyecanlandırmaya devam ediyor. Kazı alanında bulunan tüm eşyalar, başkent Nursultan’daki Kazakistan Cumhuriyeti Ulusal Müzesi’nde sergilenmekte."

Şanlıurfa'da çıkarılan 81 eser ilk kez sergilenecek Haber

Şanlıurfa'da çıkarılan 81 eser ilk kez sergilenecek

Ziyarete 2015'te açılan ve 30 bini kapalı olmak üzere 60 bin metrekarelik alana sahip Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi'nde, 'tarihin sıfır noktası' olarak nitelendirilen Göbeklitepe ile Karahantepe gibi kazılarda çıkarılan eserler sergileniyor. Şanlıurfa'da 15 Mart 2023'te yaşanan sel felaketinden etkilenen ve onarım çalışmalarının ardından yeniden ziyarete açılacak olan müzede, Taş Tepeler projesi kapsamındaki kazılardan çıkarılan 81 eser ilk kez ziyaretçiyle buluşacak. Bu eserler arasında Göbeklitepe'nin D yapısında bulunan, yüzeyinde boya kalıntıları görülen kireç taşından yapılmış yaban domuzu, kızıl akbaba heykelleri, insan heykeli ve boncuklardan yapılmış süs eşyaları gibi 81 eser yer alıyor. Şanlıurfa Müzesi Müdürü Celal Uludağ, Şanlıurfa Arkeoloji Müzesinin neolitik çağ eserlerini bünyesinde barındırması açısından dünyanın en önemli müzeleri arasında yer aldığını söyledi. Taş Tepeler projesiyle müzedeki koleksiyonunun daha da zenginleşmeye başladığını aktaran Uludağ, "Kazılarda çok çok önemli eserler ortaya çıkarılıyor. 2023 yılında da bu eserlerden bazıları yine Şanlıurfa Müzesi'ne getirildi ve burada gerekli işlemler yapıldıktan sonra teşhire hazır hale geldi" dedi. İLK KEZ TEŞHİR EDİLECEKLER Uludağ, Göbeklitepe, Karahantepe, Sefertepe, Sayburç, Çakmaktepe, Gürcütepe gibi arkeolojik kazılarda çıkartılan eserlerin ilk kez sergileneceğini dile getirerek şunları kaydetti: "2024 yılı Şubat ayında açılacak müzemizle beraber 81 adet neolitik çağa ait eser müzemizde teşhire sunulacaktır. Bu eserlerden tabii en önemlisinden bahsetmek gerekirse boyalı domuz heykeli. Neolitik çağdan günümüze kadar ulaşmış dünyanın en eski boyalı heykeli olarak bu eseri nitelendirebiliriz. Bunun yanı sıra en eski akbaba heykelini de söyleyebiliriz. Göbeklitepe'nin keşfiyle beraber hep anımsanan insan heykeli de müzemizde teşhire çıkarılacak yeni eserler arasında yer almaktadır." Taş Tepeler Projesi kapsamında bulunan eserlerin tüm dünyanın dikkatini çektiğini aktaran Uludağ, bu kapsamda 2024 yılı Dünya Neolitik Kongresi'nin de Şanlıurfa'da yapılacağını aktardı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.