Hava Durumu

#Göçmen

TOURISMJOURNAL - Göçmen haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Göçmen haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Kayseri Sanayisi Yeni Suriye’nin İnşasına Destek Olacak Haber

Kayseri Sanayisi Yeni Suriye’nin İnşasına Destek Olacak

KAYSERİ (İHA) - Kayseri Organize Sanayi Bölgesi (OSB) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yalçın, yeni kurulacak Suriye'nin inşasında Kayseri sanayisinin önemli bir rol üstleneceğini ifade etti. Yalçın, Suriyelilerin ülkelerine dönmeleri durumunda dahi Kayseri’deki fabrikaların üretim kapasitesinde herhangi bir aksama yaşanmayacağını vurguladı. "SURİYELİLER GİTSE DE FABRİKALARIN ÇARKLARI DÖNMEYE DEVAM EDER" Suriye'de Beşar Esad rejiminin sona ermesiyle birlikte Suriyelilerin ülkelerine dönüş süreci hız kazandı. Bu gelişmelerin ardından açıklamalarda bulunan Kayseri OSB Başkanı Mehmet Yalçın, Suriyelilerin dönüşüyle ilgili sürecin henüz başında olunduğunu belirtti. Yalçın, Özgür Suriye Ordusu'nun bir hafta içerisinde Halep, Hama, Humus ve son olarak başkent Şam’ı ele geçirerek Esad rejimini devirdiğini hatırlatarak, "Şimdi yeni bir devlet, yeni bir oluşum ve yeni bir seçim süreci var" dedi. Sürecin tamamlanması zaman alacak olsa da Suriyelilerin ülkelerine dönüşünün hızlandığını belirten Yalçın, sınır kapılarında yaşanan yoğunluk nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Yayladağı Sınır Kapısı'nı açtığını belirtti. Kayseri’de yaşayan Suriyelilerin fabrikalarda çalıştıklarını hatırlatan Yalçın, "Suriyeli vatandaşları 14 yıl boyunca Türkiye olarak vatanımızda en güzel şekilde misafir ettik. Tabii fabrikalarda, eski sanayide, yeni sanayide çalışanlar oldu. Buraya geldiklerinde 3-4 yaşında olan çocuklar vardı, bugün bunlar 18-20 yaşlarındalar. Burada doğan çocuklar oldu, çok güzel Türkçe konuşuyorlar. Buradaki Suriyelilerin hepsi de gidebilir, bir kısım buradaki yaşamdan memnun olup gitmeyebilir. İlerleyen süreç durumu gösterecek. Bana göre Suriyelilerin yüzde 80'i gidecek. Kayseri OSB olarak istihdam sıkıntısı yaşayacağımıza inanmıyoruz" dedi.  Bir sanayi şehri olan Kayseri'nin fabrikalarının kapasitesinin ve istihdamın sürekli arttığını söyleyen Yalçın, "Çarklar her zaman döner. Gerektiğinde siyasilerimiz ve sivil toplum kuruluşlarımızla bir araya gelip nitelikli insan gücünü nasıl sağlarız onu da konuşuruz" ifadelerini kullandı. "YENİ SURİYE'NİN İNŞASINDA BÜYÜK KATKI SUNACAĞIZ" Yeni kurulacak Suriye'nin şekillenmesinde Kayseri sanayisinin önemli katkılar sağlayacağını belirten Yalçın, özellikle ihracat tarafında büyük bir potansiyel gördüklerini ifade etti. Yalçın, "Şuna inanıyorum artık yanı başımızda yeni bir devlet, yeni bir yönetim bize ihracat anlamında çok büyük katkılar sunacak. Suriye'nin kurulmasında, oradaki insanların yaşam alanlarında mobilya, çelik kapı, elektrikli ev aletleri, tekstil üreterek Suriye'ye ihracat yapacağız. Kayseri hem mobilyanın hem de çelik kapının başkenti. Bu ülkenin büyümesine, gelişmesine, şehir yapısının oturmasına büyük katkılarımız olacak. Yanı başımızdaki ülkeye Türkiye olarak, Kayseri olarak hiç durmadan ürün ihraç edeceğiz" dedi.

Kaan Kavaloğlu: Haber

Kaan Kavaloğlu: "Antalya’da Erken Rezervasyonlar Artışta"

Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği Başkanı Kaan Kavaloğlu, İngiltere ve Almanya’dan gelen erken rezervasyon taleplerinde ciddi artış olduğunu açıkladı. Kavaloğlu, "Erken rezervasyonda İngilizler yüzde 30, Almanlar yüzde 20 artıda gözüküyor" dedi. Turizmin gözde merkezlerinden Antalya, farklı ülkelerden milyonlarca turisti ağırlıyor. 1 Ocak-31 Ekim 2023 döneminde Antalya’ya gelen 16 milyon 131 bin 847 yabancı turistin 3 milyon 298 bin 154’ü Alman, 1 milyon 487 bin 429’u ise İngiliz turistlerden oluştu. Alman turist sayısında yıllık artışlar dikkat çekiyor. 2021 yılında aynı dönemde 1 milyon 164 bin 339 Alman turistin geldiği Antalya’da bu sayı 2022’de 2 milyon 671 bin 679’a, 2023’te ise 3 milyon 167 bin 811’e yükseldi. 2025’te Alman turist sayısının 4 milyonun üzerine çıkması hedefleniyor. İngiliz turistlerde de önemli bir büyüme kaydedildi. 2021’in 10 aylık döneminde 50 bin 202 İngiliz turistin geldiği Antalya’ya, 2022’de 1 milyon 89 bin 115, 2023’te ise 1 milyon 243 bin 922 İngiliz turist geldi. Geçen yıla göre İngiliz turist sayısında yüzde 19,58 oranında bir artış yaşandı. 2025 sezonunda Antalya’da 2 milyona yakın İngiliz turist ağırlanması bekleniyor. AVRUPA’DAKİ TÜRKLERDEN YOĞUN İLGİ Kaan Kavaloğlu, erken rezervasyonlardan gelen olumlu verilerin sektörü sevindirdiğini belirtti. Kavaloğlu, iç pazarda da erken rezervasyon alışkanlığının arttığını, vatandaşların erken rezervasyonla en uygun fiyatları yakaladığını gördüğünü ifade etti. Kavaloğlu, "İngiltere'den gelen erken rezervasyonlarda çok ciddi artış var. Almanya'dan gelen rakamlar da iyi. Erken rezervasyonda İngilizler yüzde 30, Almanlar yüzde 20 artıda gözüküyor. Bu artışın bizim için devamlılığı çok önemli. 2025'te 1 milyon 750 binin üzerinde İngiliz turist bekliyoruz. Almanların da ilk defa 4 milyonlu seviyelere yaklaşacağını düşünüyoruz. Ekim ayında yurt içi pazar fiyatlarımızı çıktık. İç pazardan da insanımız erken rezervasyon yaptırmaya alıştı" dedi. Avrupa’da yaşayan Türklerin de Antalya’ya yoğun ilgi gösterdiği ve erken rezervasyon yaptırdığı belirtildi. Çevre ülkelerdeki olumsuzluklara rağmen 2024’ün turizm açısından başarılı geçtiğini ifade eden Kavaloğlu, 2025 sezonunun çok daha iyi geçmesini beklediklerini açıkladı.

Kanarya Adaları'na bir günde binden fazla göçmen ulaştı Haber

Kanarya Adaları'na bir günde binden fazla göçmen ulaştı

İspanya'ya bağlı Kanarya Adaları'na bir günde binden fazla göçmen ulaştı. Kurtarma ekipleri adaya gelen tekneler arasında daha önce görmedikleri kalabalıkta, 320 kişiyi taşıyan bir göçmen teknesinin de yer aldığını bildirdi. Göçmenlerin sağlık kontrolünü yapan Kızılhaç ekipleri, Kanarya Adaları'ndan biri olan El Hierro adasına cumartesi günü ulaşan ahşap bir teknenin, rekor sayıda göçmen taşıdığını ifade etti.  Ekiplere göre, bir önceki rekor 3 Ekim'de yine El Hierro'ya gelen ve 271 yolcu taşıyan bir tekneye aitti.  Kızılhaç, cumartesi günü Kanarya Adaları'na gelen binden fazla göçmenden 783'ünün El Hierro'ya varırken, 98'nin Tenerife'ye ve 150'sininse Büyük Kanarya adasına ulaştığı bilgisini verdi.  Teknelerdeki yolcular arasında kadınların ve küçük çocukların da olduğu belirtildi.  Büyük Kanarya'daki sahil güvenlik ekipleri, aralarında küçük bir çocuğun da bulunduğu göçmenleri taşıyan ahşap tekneyi Arguineguin limanına çekti. Kanarya Adaları, İspanya'ya ulaşmaya çalışan göçmenlerin ana varış noktası haline geldi ve bu yıl Afrika ülkelerinden gelenlerin sayısında artış yaşandı.  Adalara, bu yılın başlarından 15 Ekim'e kadar 23 bin 537 göçmen geldi ve bu da geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre göçmen sayısında yüzde 80 oranında bir artışa işaret ediyor.  Walking Borders yardım kuruluşuna göre bu yıl şimdiye kadar en az bin kişi göç yolculuğunda hayatını kaybetti.

Haber

"Döner" ayrımcılığa uğrayan topluluğun başarısı haline geldi

"Türkofobiyi Avrupalılar için İslamofobiden ayrı kılan tarihi olaylar var. Bu yüzden döner ikisinden kaynaklı ön yargıların da hedefi olabiliyor. Avrupalı gençler ise fast food olarak döner yiyor ve hatta döneri Alman yiyeceği zannediyor." Kültürel ırkçılığın bir biçimi olan "gastronomik ırkçılık" ya da "mutfak ırkçılığı" Avrupa ülkelerinde yaygınlaşan döneri, Türk veya Müslümanlara yönelik ön yargıların sembolü haline getiriyor. Kolay ve hızlı tüketimi sayesinde yaygınlık kazanan döner, bu ön yargılara rağmen Avrupalılar ile Türk göçmenler arasındaki sosyal uyumda rol oynuyor. Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Türk ve Dünya Mutfağı Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü ve Turizm Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Nuri Özdoğan, AA muhabirine, Batı'da Müslüman ve Türk karşıtı ön yargıların simgesi haline gelen dönerin aynı zamanda çok kültürlülüğün ve Almanya ile göçmenlerin uyumunun sembolü olduğunu anlattı. Özdoğan, Almanya'da bazı yaş gruplarının kültürel olarak dönere ön yargılı yaklaştığını belirterek, "Orta yaşlı insanlarda hala dönere karşı ön yargı olsa da genç kuşak için döner artık kendi dünyalarının parçası. Türkofobiyi Avrupalılar için İslamofobiden ayrı kılan tarihi olaylar var. Bu yüzden döner ikisinden kaynaklı ön yargıların da hedefi olabiliyor. Avrupalı gençler ise fast food olarak döner yiyor ve hatta döneri Alman yiyeceği zannediyor." diye konuştu. Türk yiyecek kültürünün, Avrupa'ya Osmanlı döneminde, Rum ve Ermeni göçmenlerin açtığı restoranlarla taşındığını ancak dönerin "Türkler tarafından getirilen yiyecek" olarak ün yaptığını kaydeden Özdoğan, "Rumlar 'gyros', Araplar ise 'shawarma' kelimeleriyle ifade etse de döner Türk mutfağından çıkmıştır, Avrupa'da yaygınlaşması ise Türklerin işçi olarak yoğun şekilde göç etmeleriyle olmuştur." dedi. Özdoğan, dönerin kolay hazırlanabilir, servis edilebilir ve tüketilebilir olması sebebiyle "Türk fast food"u olarak tanımlanabileceğine dikkati çekerek, şunları dile getirdi: "Almanya'daki döner aslında melez bir form. Türkiye'de doğdu ama Alman damak tadına ve tüketim alışkanlıklarına uyum sağlayarak değişti. Almanya'da bir döner restoranında gözlem yaparken iri yapılı bir Alman polisin dükkana girip sipariş verdiğini gördüm. Polis lahmacunun arasına döner koydurarak dürüm hazırlattı ve bunu yedi. Bu iki yiyecek de esasında bizim mutfağımızın parçası ama bu şekliyle yenmesi bizim ülkemizde ikisi için de tercih edilen bir tüketim yöntemi değil." Özdoğan, gittikleri ülkelerde restoran açan göçmenlerin kendi ülkelerinden insanlara satış yapmayı hedeflediklerini aktararak, Avrupa'da da ilk dönercilerin bu amaçla açıldığını ancak dönerin daha sonra büyük başarı yakalayarak yaygın tüketilen bir yiyecek haline geldiğini anlattı. "Döner Türkler ile Almanların ortak noktası haline geldi" Türklerin ve Avrupalıların dikkatini çekmek için döner ve Türk yemeği restoranlarının tabelalarında şarkiyatçı sembollerin yoğun şekilde kullanıldığından bahseden Özdoğan, "Daha önce Türk lezzeti olarak pazarlanan döner kebap, zamanla tüketici kitlesi olarak Almanları hedeflemeye başladı ve bunda da başarılı oldu. Doğal olarak Alman tüketiciler büfe ve restoranlarda döner yerken Türkleri ve Türk kültürünü daha yakından tanıma imkanı elde etti." ifadesini kullandı. Özdoğan, dışarıda yemek yemenin sadece tüketmeye değil, sosyalleşmeye de ilişkin rolü olduğuna vurgu yaparak, şöyle devam etti: "Farklı ülkeye ait olan bir yemek beğenilerek tüketildiğinde o ülkeye karşı sempati duyulmasını da sağlıyor. Tayland, Kore gibi Asya Pasifik ülkeleri, turist çekmek için turizm bürosu kurmuyor. Kendi mutfaklarının sergilendiği restoranlar açarak ülkelerine karşı ilgiyi artırıyor. Türk restoranları da aynı işlevi görüyor. Şark köşesi gibi kültürel unsurların yer aldığı dükkanlar var ve bu dükkanlarda insanlar sosyalleşiyor. Buralar bir Türk ve bir Alman için ortak nokta haline geliyor. Bu tür restoranlar, ırkçı ön yargıların kırılmasını sağlamanın yanı sıra ülkelerin tanıtımında da önemli işlev görüyor." "Döner endüstrisi" ayrımcılığa uğrayan topluluğun büyük başarısı Özdoğan, Avrupa'da dönerin yaygınlık kazanmasının ırkçıları rahatsız ettiğine değinerek, restoran tabelalarının görünür ve yaygın olmasının "istila" söylemini desteklemek için kullanıldığını söyledi. Alman medyasının, ülkede 2000-2007 arasında 8'i Türk 10 kişiyi katleden Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) örgütünün cinayetlerini, 2 kurban dönerci olduğu için "döner cinayetleri" (döner-morde) olarak adlandırdığını anımsatan Özdoğan, dönerle hiç alakası olmayan bu terör saldırısındaki adlandırma ve "istila" söylemiyle aşırı sağcı siyasilerin oylarını artırmayı hedeflediğini belirtti. Özdoğan, Avrupa'da helal gıdanın yaygınlık kazanmasının Müslüman karşıtlığını artırdığına dikkati çekerek, dönerin buna ek olarak Türk düşmanı yönünün de bulunduğunu ifade etti. Özdoğan "Döner bağlamında kullanılan istila söyleminde Osmanlı'nın Avrupa'da yaptığı fetihlere dair tarihi ve psikolojik arka planının olduğunu düşünüyorum." görüşünü paylaştı. Avrupa'da "döner endüstrisinin" kendisine ait bültenleri olan büyük bir endüstri haline geldiği bilgisini paylaşan Özdoğan, sözlerini şöyle tamamladı: "Döner artık çok yaygın ve büyük bir endüstri haline geldi. Batı'ya iş bulma umuduyla giden göçmenler artık bu yiyecek sayesinde istihdam sağlar pozisyona geçti. Ülkenin kültür dünyasının yanı sıra ekonomik dünyasına da ciddi katkılar sağlıyorlar. İşçi göçleriyle Almanya'da Türklere karşı ırkçılık yaygınlık kazanmıştı. Bugün döner sayesinde bir Türk, bir Almanı istihdam edebiliyor. Bu bir yönüyle ayrımcılığa uğrayan bir topluluğun, etnik grubun büyük başarısı."

Turizm sektörünü bekleyen büyük tehlike Haber

Turizm sektörünü bekleyen büyük tehlike

2022 sezonunu dolu dolu geçiren turizmciler 2023 için yüksek hedefler belirledi. Her ne kadar maliyetler artsa da, konaklama vergisi kar marjını düşürse de 2023 sezonu için her kesim iyimser. Bizler de sektör adına mutluyuz. Lakin sektörü bekleyen asıl tehlike yeni sezonda çalışacak turizm işçisi meselesi. Nedense bunu turizm sektörü aktörleri yeterince dile getirmiyor. Ya da sesleri yeterince gür çıkmıyor!  Antalya'da kiralar aylık 10 bin TL'den başlıyor. Lara, Konyaaltı gibi semtlerde kiralar 20-30 bin TL aralığına dayandı. Kontrolsüz göç şehirlerin kimyasını bozdu. Antalya Kent Konseyi bu konuda çok güzel bir rapor hazırladı. Duyarlı gazeteci arkadaşlarımız da bunu yazdı çizdi. Ama konuyla ilgili çözüm adına atılan hiçbir adım yok. İyi turizm hizmeti vermek için Allah vergisi şahane bir coğrafyamız, harika tesislerimiz var. Ama bu tesislerde turiste hizmet verecek personel bulamazsak, bunlar neye yarar? Zaten turizm sektörü yıllardır insan kaynakları sorunundan bahseder durur. Bence bu sene bu sorun turizm yatırımcıları tarafından daha fazla hissedilecek. Çünkü özellikle turizm işçileri bugünlerde daha uygun şehirlere ya da daha küçük bölgelere taşınıyor. Hiç birinin yüksek kiralara dayanacak gücü kalmadı. 7-8 Bin TL maaş alan bir turizm işçisi, maaşının hepsini kiraya verse bile bu fiyata yaşayabileceği ev bulamayacak. 10 ya da 15 Bin TL maaş alanlar bile bu kiralara dayanamaz. Orta düzey yöneticilik yapan ortalama 20-25 bin TL maaş alan kalifiye turizmciler de bu kiralara dayanamaz. Otelciler de işçilerine 50 bin TL maaş veremeyeceğine göre, bu sorun nasıl çözülecek? Acaba şehri yöneten kişiler ya da ilgili bakanlıklar-valiler-müdürlükler, göçmenleri sadece belli bir semte toplasalardı, bunu öngörselerdi, bu sorun bu kadar büyür müydü? Ortalama aylık  2-3 bin USD maaş alan yabancılarla, aylık 300 USD alan Türk işçilerin aynı mahallede yaşayamayacağını neden kimse öngöremedi? Kendi doğduğu memleketinde yaşayamayıp, kendi sokağından ağlaya ağlaya giden insanımızın evine başka ülkelerden gelen yabancı insanların yerleşmesi neden kimsenin canını sıkmıyor?  Her gelen yabancıya yabancının paşa gönlü nereden isterse oradan ev alma ya da kiralama hakkını vererek, kendi insanımızın nerede ve nasıl yaşayacağını düşünmeyi geç, yazın turiste hizmet verecek işçileri nereden bulup çalıştırıp da, bu ciroları nasıl gerçekleştirebileceğiz? Konuyla ilgili Yasemin Arslan'ın köşe yazısını buradan okuyabilirsiniz

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.