Hava Durumu

#Havuz

TOURISMJOURNAL - Havuz haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Havuz haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Şifalı Termal Su Turizme Kazandırılıyor Haber

Şifalı Termal Su Turizme Kazandırılıyor

KOCAELİ (İHA) - Kocaeli’nin Başiskele ilçesinde 930 metre derinlikten çıkarılan ve 57 derece sıcaklıkta olan termal su, sağlık turizmine kazandırılıyor. Başiskele Belediyesi ile bir otel arasında imzalanan protokol kapsamında, çıkarılan jeotermal su otele aktarılacak. TERMAL SU İLE YENİ BİR DÖNEM Başiskele Belediye Başkanı Mehmet Yasin Özlü, termal suyun sağlık turizmine büyük katkı sağlayacağını belirtti. Özlü, "Burada çıkan su çok enteresan ve çok faydalı. İçilebilir termal su. Kokusu neredeyse yok denecek kadar az, berrak. Durduğu zaman sararmayan, ciddi klinik faydaları olan bir su" ifadelerini kullandı. YATIRIMLAR HIZLA DEVAM EDİYOR Kocaeli Büyükşehir Belediyesi iş birliğiyle 2021’de başlatılan günübirlik tesis inşası da tüm hızıyla sürüyor. Başkan Özlü, yaz aylarına doğru tamamlanması planlanan projeyle, 10 bin metrekarelik alanda havuzlar, hamamlar, spa ve sauna odaları, masaj merkezleri gibi pek çok imkanın sunulacağını belirtti. OTEL KULLANIMI İLE VERİM ARTACAK Otel Yönetim Kurulu Başkanı Şenol Yavaş, "Mevcutta suyumuz vardı fakat sudan istediğimiz verimi alamıyorduk. Sayın Başkanımız Yasin Özlü'ye yaptığımız ziyaretlerde bunu kendisine ilettik. Kendisi bu sorunun kolaylıkla çözülebileceğini, şu anda kendilerinin halihazırda çıkarmış olduğu su olduğunu ve bu suyun otelde daha verimli olacağını söyledi. Biz de karşılıklı iş birliği içinde bu suyu otelimize getirdik" ifadelerini kullandı. Başkan Özlü ise bu iş birliğinin hem Başiskele’nin hem de termal suyun değerini artıracağını dile getirdi. Konuyla ilgili konuşan Özlü, "Burası Başiskele'ye yapılan ilk 5 yıldızlı otel. Burası bir termal otel olarak kuruldu. Termal kaynak ile ilişkilendirildi. O dönemde termal kaynak mesafe olarak buraya biraz uzak ve sıcaklık olarak da bizim suyumuza göre nispeten azdı. Su otele geldiğinde biraz daha soğumuş oluyordu ve sudan istedikleri neticeyi alamıyorlardı, ciddi enerji tüketimi oluyordu" diye ekledi.

Uzmanından ‘havuz yerine deniz tercih edin' uyarısı Haber

Uzmanından ‘havuz yerine deniz tercih edin' uyarısı

Havaların ısınmasıyla birlikte aileler soluğu denizde veya havuzlarda almaya başladı. Düzenli denetimler olsa dahi havuzlarda daha fazla bakterinin yer aldığına dikkat çeken Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper Şener, “Havuzlarda gözle görülebilir bir bulanıklık varsa ideali çocuğu o havuza sokmamak, kendimizin de girmemesidir. Bulunduğunuz tesiste havuz ve deniz aynı oranda ulaşılabilirse, deniz tercih edilmelidir” dedi. Yaz sezonuyla birlikte özellikle çocuklu aileler, deniz veya havuzların yolunu tutmaya başladı. Kalabalıklaşan havuzlarda ise bireylerin bulaşıcı hastalık kapma ihtimali arttı. Böylece akıllarda ‘havuz mu daha sağlıklı deniz mi?' sorusu yer aldı. Açık denizin daha sağlıklı olduğu konusunda uyarıda bulunan Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper Şener, “Havuzların ne kadar klorlama ya da ozonlama periyodu daha düzgün de olsa, belli oranda mikroorganizma kontrolleri düzenli yapılsa da durgun su, denize kıyasla bulaşıcı hastalıklar açısından daha sıkıntılı. Havuzlar açısından baktığımızda dikkat edilmesi gereken konulardan bir tanesi de düzenli temizleme ve klorlamanın hangi sıklıkta olduğudur. Bunlara rağmen bazı hastalıklar nadiren de olsa bulaşabilir” diye konuştu. “Su yutma ile ağızdan bakteriler bulaşabilir” HIV, Hepatit B gibi hastalıkların, klorlama düzeylerinin yetersiz olduğu zaman her ihtimalde bulaşabileceğinin altını çizen Prof. Dr. Şener, “Su yutma ile ağızdan bulaşan mikroorganizma dediğimiz enterik patojenler ağırlık olarak, bazı bakteriler de çok nadir olarak havuzlardan bulaşabilir. Açık deniz ya da sahil deniz kıyılarında, Halk Sağlığı Kurumları tarafından mikroorganizma fotojen araştırılması yapılıyor. Suya karışan bakteri miktarı bakılıyor. Suya karışan bakteri miktarı belli sayıların altındaysa karışmış karışmamış diye engel olmak mümkün değil. Belli sayıların üstündeyse plajın kullanımı kapatılabiliyor” açıklamalarında bulundu. “Tuzlu suda virüsler yaşamıyor” Art arda birkaç yıl boyunca enterik patojen 0 çıkıyorsa, bu plajların sahillerinin mavi bayrak olarak kodlandığını anlatan Şener, “Birkaç yıl art arda yapılan denetlemelerde, enterik fotojen bulaşıcı hastalık bakteri miktarı çok aşağılardaysa, sahil kesimleri bu açıdan temiz alan ilan ediliyor. Virüsler açısından tuzlu su olduğu için bizim açımızdan bir avantaj var. Tuzlu suda virüsler yaşamıyor, yaşama ihtimali çok düşük oluyor. Dolayısıyla viral etkenler açısından bir avantajımız var” uyarısında bulundu. Havuz ve denizlerde ‘sokak hayvanları' uyarısı Sahillerde mevcut olan başıboş sokak hayvanlarının da denizleri ve sahilleri kirletebileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Şener, “Bu kirlenmelerle birlikte dolayısıyla enterik patojenler ya da kistler yaz döneminde de başımızın belası olabilecek hastalıklardan birkaçı. Belirtiler olarak da hafif ulantı, kusma, karın ağrısı ve ishal dediğimiz tablolarla karşı karşıya kalıyoruz. Eğer deniz kıyısında karşı karşıya kaldığınız tabloda denizin bulanıklığından ya da denize akan bir turistlik yerde lağım ya da kanalizasyon görüyorsunuz o bölgelerde deniz girmemek ideali. Bu bölgeden uzak yerlerde denize gerekir. Sadece sahil kesiminde değil, deniz turizminin yapıldığı bölgelerde de oradaki tuvaletlerdeki atık suların boşaltılması nedeniyle de koyların kirletilmesi söz konusu. Bu durumda da enterik patojenlerle karşı karşıya kalınabilir. Bunlarda çoğunlukla baş ağrısı, bulantı, kusma, ateş ve ishal gibi tablolarla karşı karşıya kalıyoruz. Güneş çarpması ile de çok sık karıştırılabiliyor. Çünkü güneş çarpması da baş ağrısı, bulantı, kusma ve çocuklarda ishal tablosuna sebep olabiliyor. Bunlar için bazı laboratuvar testlerine ihtiyaç var. Büyük abdest ile testlerde herhangi bir patojen varsa bu hastalara tanı konuluyor ve antibiyotik tedavisi gerekiyor” ifadelerine yer verdi. “Ciltten dökülen kıl, ağızdan akan salya, havuzlarda bulanıklık ölçeğini değiştiriyor” Havuzlarda son zamanlarda çok popüler olan tuzlu deniz suyunun kullanılmasının bir avantaj olduğunu vurgulayan Şener, şunları kaydetti: “Deniz içerisinden gelen tuzlu su, özellikle HPV ve Hepatit B gibi fotojenler için ekstra koruyucu. Bu sebeple deniz suyu kullanılan havuzlar, normal havuzlara göre artı avantajı var. Dikkat edilmesi en önemli şeyler ise aslında havuzlarda gözle görülebilir bir bulanıklık varsa ideali çocuğu o havuza sokmamak, kendimizin de girmemesidir. Her ne kadar havuzlar düzenli denetime tabii de olsa, daha fazla bakteri havuzda olabiliyor. Çünkü havuza düşen şey sadece enterik patojen değil. Ciltten dökülen bakteriler, kıllar, tüyler, ağızdan ve burundan akan salyalar dahil havuzlarda bulanıklık ölçeğini değiştiriyor. Ne kadar düzenli klorlama da olsa bu yetersiz kalabiliyor.” “Çocuklarda karşılaşılan viral hastalıklar olabiliyor” Havuza girdikten birkaç saat sonra özellikle gözde yanma, sulanma, kızarıklık gibi tablolar meydana geliyorsa, bu durumun sadece klorlamaya bağlı olmayabileceğini aktaran Şener, şöyle konuştu: “Adenovirüsü gibi özellikle çocuklarda karşılaştığımız bazı viral hastalıklar olabiliyor. Bu tabloya dikkat etmek lazım. Havuza girdiğiniz zaman yüzünüzde gözlük yoksa, ağzınızı burnunuzu, kafanızı suyun içerisine sokmamak ideal olandır. Bulunduğunuz tesiste havuz ve deniz aynı oranda ulaşılabilirse, deniz tercih edilmelidir. İster istemez havuzda, diğer kişilerle mesafenizi koruyamıyorsunuz ama denizde bu mesafeyi korumanız mümkün.” “Gözle ilgili rahatsızlıklar, çocuklarda kalıcı hasar bırakabilir” Havuz sonrasında yüzde, gözde, yanma, batma, sulanma, bulantı, kusma ve ishal gibi şikayetler görülürse hemen uzman hekime başvurulması gerektiği konusunda uyarılarda bulunan Şener, gözle ilgili olan durumlarda, özellikle çocuklarda kalıcı hasar bırakabilecek tabların olabileceğini belirtti.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.