Hava Durumu

#İmf

TOURISMJOURNAL - İmf haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, İmf haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Küresel Ekonomide Korumacı Yeni Bir Dönem Başlıyor Haber

Küresel Ekonomide Korumacı Yeni Bir Dönem Başlıyor

Küresel ekonomi, IMF ve Dünya Bankası yetkililerinin vurguladığı gibi yeni bir dönemle karşı karşıya. Özellikle Donald Trump’ın yeniden ABD Başkanı olma olasılığı, bu dönüşümün arka planındaki dinamikleri şekillendiriyor. New York Times yazarı Alan Rappeport, bu yeni dönemin, neoliberalizmin sonunu işaret ettiğini belirtiyor.  Geçen hafta gerçekleştirilen Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası'nın yıllık toplantısında, IMF Başkanı Kristalina Georgieva, dünya ekonomisinin mevcut durumu hakkında hem rahatlama hem de endişeleri bir arada dile getirdi. Ekonomik istikrar sağlanmaya çalışılsa da, artan korumacılık ve birçok ülkede uygulamaya konulan yeni sanayi politikaları gelecekteki ekonomik büyümeyi tehdit ediyor. Georgieva, “Ticaret, büyümenin ana etkeni haline geldi” ifadesiyle küresel ticaretin yeniden önem kazandığını vurguladı. Ancak Washington’daki ekonomi politikacıları, bu uyarıları dikkate alacak gibi görünmüyor. IMF ve Dünya Bankası'nın, İkinci Dünya Savaşı sonrası küresel ekonomiyi istikrara kavuşturmak amacıyla kurulduğu dönemden bu yana geçirdiği dönüşüm, günümüzde tartışma konusu. Küresel ekonomiyi bir araya getiren bu kurumlar, neoliberal kavramları benimseyenlerin seslerinin giderek daha da azalmasına neden oldu. Trump’ın yeniden iktidara gelmesi, bu düşüncelerin daha da marjinalleşmesine yol açabilir. Eski Dünya Bankası baş ekonomisti Joseph Stiglitz, “Neoliberalizm akademi ve politika çevrelerinde öldü” derken, mevcut sistemin daha kötü sonuçlar doğurabileceğine dikkat çekti. Neoliberalizm, 1980'lerde yükselmeye başladı ve 1990'larda ABD’li yetkililerin serbest ticareti teşvik etmesiyle zirveye ulaştı. Ancak, borç krizi ve ticaret engellerinin artması gibi nedenlerle bu düşünce yapısına olan destek azalmaya başladı. Özellikle Kenya, Bangladeş ve Sri Lanka’da IMF’nin sıkı kredi koşulları nedeniyle protestolar yaşanıyor. Dünya Bankası da iç soruşturmalarla karşı karşıya kalarak, kamuoyunda güven kaybı yaşamaya devam ediyor. Devlet müdahalesinin artması, özellikle Trump yönetimi döneminde hız kazandı. Bu süreçte, ABD’nin Dünya Bankası ve IMF’den çekilmesi yönünde çağrılar yapılmaya başlandı. IMF'nin raporunda, ABD gümrük vergilerinin artırılmasının küresel üretimi azaltacağı öngörülüyor. Christine Lagarde, kısıtlamaların olduğu dönemlerin refah getirmediğini belirterek, bu durumun siyasi liderler tarafından göz önünde bulundurulması gerektiğini ifade etti. Biden yönetimi de korumacı önlemleri benimsemişken, Kanada Maliye Bakanı Chrystia Freeland, temiz enerji sektörleri için sanayi politikalarının gerekliliğini savunuyor. IMF’nin tutumu da yavaş yavaş değişiyor; sanayi politikasının dikkatlice tasarlanması halinde piyasa aksaklıklarını giderebileceği vurgulanıyor. Sonuç olarak, küresel ekonomi, korumacı politikaların ve neoliberalizmin çöküşünün etkisi altında, belirsiz bir gelecekle karşı karşıya kalmış gibi görünüyor.

126 Akademisyenden Ekonomi Yönetimine Acil Çağrı Haber

126 Akademisyenden Ekonomi Yönetimine Acil Çağrı

2024 yılı sonunda belirlenmesi beklenen ve 2025'te uygulanacak asgari ücrete dair tartışmalar şimdiden başladı. Mevcut asgari ücret 17 bin 2 lira olarak belirlenmişken, 2024 yılında 2023'teki gibi bir ara zam yapılmadı. Uluslararası Para Fonu (IMF) Türkiye misyonu başkanı Jim Walsh, Türkiye'nin asgari ücrette geçen yılki gibi yüksek bir artış yapmaması gerektiğini ifade etti. Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan ise, asgari ücret artışının enflasyonla uyumlu olması gerektiğini belirterek, yaklaşık yüzde 25'lik bir artışın uygun olabileceğini söyledi. Bu durum ekonomistler tarafından “asgari ücreti düşük tutma lobiciliği” olarak değerlendirildi. 126 akademisyen, yayımladıkları bildiride aşağıdaki mesajlara yer verdi:  “Türkiye ekonomisinde uzun süredir devam eden yüksek enflasyon sorunu, dar gelirli vatandaşlarımız ve asgari ücretle çalışanları ekonomik olarak daha kırılgan hale getirmiş ve yaşam standartlarını ciddi ölçüde düşürmüştür. Son dönemde uygulanan para ve maliye politikaları, enflasyonla mücadele hedefi doğrultusunda şekillendirilmektedir. Ancak 2024 Temmuz’da asgari ücret artışından kaçınılması ve 2025 Ocak için öngörülen artışın gerçekleşen enflasyon yerine beklenen enflasyon oranı (yüzde 25) baz alınarak belirlenmesi planı, bilimsel ve sosyal açıdan kaygı vericidir. Biz iktisatçılar ve akademisyenler olarak: Enflasyonla mücadelenin toplumsal maliyetinin adil dağıtılması gerektiğini Asgari ücretlilerin alım gücünün korunmasının sosyal devletin bir gerekliliği olduğunu Gerçekleşen enflasyon oranının altında yapılacak ücret artışlarının gelir dağılımını daha da bozacağını Enflasyonla mücadelenin başarısının dar gelirlilerin yaşam standartlarının düşürülmesi pahasına sağlanamayacağını vurgulama ihtiyacı duyuyoruz. Bu bağlamda ekonomi politikasını yönetenleri: Asgari ücret artışlarında gerçekleşen enflasyon oranının dikkate alınması Gelir dağılımını da gözeten bütüncül bir ekonomi politikası izlenmesi konularında acilen adım atmaya davet ediyoruz."

Türkiye, 2024'te 17. Büyük Ekonomi Olacak Haber

Türkiye, 2024'te 17. Büyük Ekonomi Olacak

IMF'nin Dünya Ekonomik Görünümü (World Economic Outlook) veri setinin Ekim 2024 güncellemesinde, 196 ülkenin son verilere göre 2029 yılı sonuna kadar olan döneme ilişkin gayri safi yurt içi hasıla (GSYH) projeksiyonları revize edildi. Güncellenen veri setine göre, 2023 yılında cari fiyatlarla 1 trilyon 130 milyar dolar GSYH ile 18’inci büyük ekonomi olan Türkiye’nin, 2024 yılının tamamında 1 trilyon 344,3 milyar dolarlık GSYH ile en büyük 20 ekonomi içinde 17’nci sırada yer alacağı öngörüldü. IMF projeksiyonlarına göre Türkiye, 2025 yılında 1 trilyon 455,4 milyar, 2026’da 1 trilyon 477,3 milyar, 2027’de 1 trilyon 565,5 milyar, 2028’de 1 trilyon 660,5 milyar ve 2029’da 1 trilyon 764,2 milyar dolarlık milli gelirle sırasını koruyarak 17’nci büyük ekonomi olmaya devam edecek. Ancak IMF'nin öngördüğü milli gelir büyüklükleri, ekonomi yönetiminin açıkladığı Orta Vadeli Program (OVP) hedefleri ile kıyaslandığında farklılık gösteriyor. Eylül ayında yayımlanan OVP’de 2024’ün tamamında 1 trilyon 331 milyar düzeyinde gerçekleşeceği tahmin edilen GSYH, 2025’te 1 trilyon 465 milyar, 2026’da 1 trilyon 642 milyar ve 2027’de 1 trilyon 774 milyar dolar olarak hedefleniyor. IMF projeksiyonlarına göre Türkiye, 1,7 trilyon doların üzerindeki milli gelir büyüklüğüne ancak 2029 yılında ulaşabilecek. Ayrıca, IMF’ye göre Türkiye'nin satın alma gücü paritesi (SAGP) ile hesaplanan GSYH'si 2024'te 3 trilyon 456,8 milyar dolara ulaşacak ve bu bazda Türkiye, 12. sırada yerini koruyacak. 2027 yılına kadar SAGP’ye göre milli gelirinin 4,5 trilyon dolara yaklaşacağı öngörülüyor. Yazar Naki Bakır'ın köşe yazısına göre, Türkiye’nin 2024 yılı için kişi başına milli geliri ise 15.666 dolar olarak tahmin ediliyor, bu rakam IMF’nin öngörüsüne göre, Dünya Bankası’nın belirlediği yüksek gelirli ülkeler kategorisi için gereken eşik değere ulaşabilmek için önem taşıyor. Ancak, Türkiye'nin bu sınıflandırmadaki konumunu belirleyecek olan faktör, öngörülen kişi başına gelire ulaşıp ulaşamayacağı olarak görülüyor.

Suudi Turizminin Kaynakları: Kim Seyahat Ediyor, Kim Harcıyor? Haber

Suudi Turizminin Kaynakları: Kim Seyahat Ediyor, Kim Harcıyor?

Suudiler kendi ülkelerini daha fazla sayıda keşfediyor ve yabancılar nakit para getiriyor. Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) Suudi ekonomisinin durumuna ilişkin bir raporundan çıkarılan sonuç bu. IMF raporunda “Ziyaretçilerdeki artış çoğunlukla yurt içi kaynaklı olurken, ziyaretçilerin harcamalarındaki artış çoğunlukla gelen kaynaklı (yani uluslararası varışlar) oldu” denildi. Suudi Arabistan 2023 yılında 109 milyon ziyaretçi sayısına ulaşarak 2030 yılına kadar 100 milyon ziyaretçi hedefini aştı ve bu hedefi 150 milyona yükseltti. Yerli turistler geçen yıl ziyaretlerin %74,9'unu ya da 81,9 milyon kişiyi oluşturdu. Suudi hükümeti yerli turisti nasıl ölçtüklerini paylaşmıyor, ancak Skift'in Suudi Turizm Otoritesi'nden aldığı bilgiye göre bu ölçüm kısmen cep telefonu sinyallerini takip ederek insanların ülkedeki kara sınırlarını ne zaman geçtiklerini tespit etmeyi içeriyor. Uluslararası turistler geçen yıl 141,2 milyar Suudi Riyali (yaklaşık 37,6 milyar $) harcarken, yerli turistler 114,4 milyar Suudi Riyali (yaklaşık 30,5 milyar $) harcadı. 2030 yılına kadar 70 milyon yabancı turist hedefleniyor. Neom ve The Red Sea gibi 'Giga-projeler', bir dizi lüks otel ve restoranla Batılı zevkler göz önünde bulundurularak inşa ediliyor. Ancak bu projelerin, otellerin küçüklüğü nedeniyle toplam ziyaretçi hedeflerine büyük bir katkı sağlaması pek mümkün görünmüyor. Dünya Seyahat ve Turizm Konseyi'nin tahminlerine göre Suudi Arabistan'ın turizm sektörünün GSYH'ye toplam (doğrudan ve dolaylı) katkısı 2023 yılında ,5'e ulaşmıştır ve 2034 yılına kadar bu oranın 'ya çıkması beklenmektedir. Covid sonrası turizm harcamalarında önemli bir artış yaşanmış ve bu artış temel olarak arkadaşlarını ve akrabalarını ziyaret eden uluslararası gezginlerden kaynaklanırken, Suudi vatandaşlarının yurtdışındaki boş zaman harcamalarında 2019'dan 2023'e kadar %51'lik önemli bir düşüş yaşanmıştır. Uluslararası gezginler için inanç turizmi, geçen yılki 27,42 uluslararası ziyaretin 11,46 milyonunu oluşturarak ziyaretin ana amacı olmaya devam ediyor. Arkadaş ve aile ziyaretleri, sırasıyla 6,2 ve 6,25 milyon ziyaretçi ile eğlence turizmi ile neredeyse başa baş gitti. Geçen yıl yerli turistler için 35 milyon kişinin ana seyahat amacı eğlence olmuştur.

Zombi tehdidi büyüyor Haber

Zombi tehdidi büyüyor

Türkiye’de zombi şirket sayısı alarm veriyor! IMF’nin Haziran 2023’te yayınladığı “Dünyadaki Zombi Şirketler” raporuna göre dünyada en fazla “zombi” şirket, yüzde 13’le Türkiye’de bulunuyor. Bu oran bazı sektörlerde yüzde 30’u buluyor. Tekstil, hazır giyim, inşaat, mobilya, gayrimenkul, turizm ve lojistik sektörlerinde zombi şirket sayısı daha fazla. Yeni teknoloji firmaları da tehlikede. Uzmanlara göre önümüzdeki dönemde yüksek faiz ve enflasyon nedeniyle zombi şirket istilasının büyük bir sosyoekonomik krize dönüşmesi kaçınılmaz görünüyor. Pandemiden sonra kredi faizlerinin yükselmesiyle dünyada ve Türkiye’de sadece kağıt üzerinde yaşayan, finansal açıdan “ölü” addedilen şirket sayısı hızla artıyor. IMF’nin Haziran 2023’te yayınladığı “Yürüyen Ölülerin Yükselişi: Dünyadaki Zombi Şirketler” raporuna göre dünyada en fazla “zombi” şirket, yüzde 13’lük oranla Türkiye’de bulunuyor. Türkiye’yi bu konuda Endonezya, Romanya ve Rusya izliyor. Ancak uzmanlar Türkiye’deki zombi oranının gerçekte çok daha fazla olduğunu, hatta şirketlerin yüzde 30’unun zombi olarak nitelendirilebileceğini ifade ediyor. Ekonomiyi ve ticareti olumsuz etkileyen zombi şirketler nedeniyle pek çok şirket, ödemeler konusunda büyük sıkıntı yaşıyor. Allianz Trade’in “Ödeme Alamama Risk Skoru” Türkiye’de şirketlerin ödeme konusunda giderek daha fazla endişe duyduğunu gösteriyor. Ekonomist Atilla Yeşilada, zombi şirket krizinin büyüyerek yılın ikinci yarısında büyük bir sosyal sorun haline geleceğine işaret ediyor. Yıl sonu için enflasyon hedefinin yüzde 36’dan 38’e çıkarılması, enflasyonla mücadele kapsamında sıkı para politikalarıyla krediye erişimin zorlaşması ve borçlanma maliyetlerindeki artışlarla zombi şirketlerin sayısının daha da artması bekleniyor.  İFLASLARDA ARTIŞ Türkiye’de “zombi” şirket statüsünü sürdüremeyip şirketini kapatanların sayısında da artış var. TOBB verilerine göre Türkiye’de 2019’da kapanan şirket sayısı 13 bin 197’yken, bu sayı 2020’de 15 bin 366, 2021’de 16 bin 222, 2022’de 23 bin 170 ve 2023’te 25 bin 883 oldu. 13 bini aşkın şirket ise son 6 yılda battı. Bu yılın ilk çeyreğindeyse GKN Kargo, İmteks, hızlı büyümesi Harvard’da ders olarak okutulan EGS Holding, Alkoçlar gibi çok sayıda şirket iflas açıkladı. En fazla konkordato ilan edilen sektörler arasında tekstil ilk sıraya yerleşirken onu inşaat, mobilya ve tarım izledi. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) verilerine göre tekstil ve giyimde toplam şirket sayısı 64 binden 60 bine geriledi ve 200 bine yakın kişi işsiz kaldı. Allianz Trade’in küresel iflas araştırması 2023’te dünyada dört ülkeden üçünde ticari iflasların arttığını ve çoğu ülkede bu anlamda çift haneli artış yaşandığını gösteriyor. Araştırmaya göre dünyada ticari iflaslardaki ortalama artış, 2022 yılında yüzde 23’ten 2023 yılında yüzde 29’a yükseldi ve 2009’da yüzde 33 olan orandan bu yana en hızlı ivmeyi yakaladı. ABD’de geçen yıl iflasların yüzde 47 arttığını söyleyen Allianz Trade Türkiye CEO’su Ahmet Ali Bugay, Avrupa’da da iflaslarda artış olduğuna dikkat çekiyor. 2023 yılında Avrupa’da 2022’ye göre 184 sektörden 121’inde iflasların arttığını belirten Bugay, “Avrupa ülkelerinin en az 3’te 2’sinde inşaat, ulaştırma ve depolama, bilgi ve iletişim altında yer alan tüm sektörlerde iflaslarda artış görüldü” diyor.  AYIKLANMA DÖNEMİ Faaliyetlerini sürdürebilmek için yüksek miktarda borç alan ve bu borçları ödeyebilmek için yine borçlanmak zorunda kalan şirketlere “zombi” deniyor. Yaşayan ölü haline gelen bu şirketler düşük kârlılık oranına sahip olduğu için borç ödemelerini yapmakta zorlanıyor. IMF verilerine göre Türkiye’de özel sektör şirketlerinin yüzde 13’ü zombi olarak nitelenirken halka açık şirketlerin yüzde 8’i zombi olarak görülüyor. Türkiye’deki şirketlerin yüzde 95’inin KOBİ olduğunu ve iflas eden şirketlerin yüzde 80’inden fazlasını küçük ve orta ölçekli işletmelerin oluşturduğunu söyleyen AGS Global Araştırma CEO’su Ahmet Güler, “Batık ve zombi şirketler daha çok inşaat, toptan ticaret, tekstil ve hazır giyim sektörlerinde yoğunlaşıyor” diyor. Ekonomideki soğuma politikalarının finansal performansı zayıf şirketler açısından “ayıklanma” anlamına geldiğini belirten Güler, önümüzdeki dönemde borçla ilerleyen zombi şirketlerin finansmana erişiminin zorlaşacağını belirtiyor. Güler, “Bu da şirketlerin kârlılıklarını olumsuz etkileyecek ve iflasları tetikleyecek” diyor. Devlet desteklerinin azalmaya başlamasıyla “zombi” şirketlerin finansmana erişmekte zorlandığını söyleyen KPMG Türkiye Endüstriyel Üretim Sektör Lideri ve Şirket Ortağı Murat Palaoğlu, “Bu süreçte bazı şirketlerin yeniden yapılanma yoluna gittiğine, bazılarının da başarısız olduğuna tanık olacağız” diyor.  SEKTÖRLER DAHA DA SIKIŞACAK  Tekstil, turizm, mobilya, inşaat, gayrimenkul, hazır giyim, perakende en fazla zombi şirketin görüldüğü sektörlerin başında geliyor. Özellikle bankalara ciddi borç yükü olan tekstilcilerle turizmcileri inşaatçılar izliyor. Gıda sektörü ise daha dinamik olduğu için zombi şirket oranı daha az. Tat Gıda Yönetim Kurulu Başkan Vekili Veysel Memiş, gıda sektöründe finansal açıdan sağlıksız şirket oranının yaklaşık yüzde 5 olduğunu belirtiyor. Günsan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Topçuoğlu ise iplik sektöründe zombi şirket oranının yüzde 6-7 seviyesinde olduğunu ifade ediyor. Topçuoğlu, önümüzdeki dönemde krediye ulaşımın daralmasıyla bu oranın 2 katına çıkabileceğini belirtiyor. Bu yıl mart ayında en fazla konkordato ilan eden sektörler listesinde ilk sıraya yükselen tekstil ve hazır giyimde de zombi şirket oranı artıyor. En büyük sıkıntı enflasyon artışının döviz artışına göre yüzde 50 daha fazla olmasından kaynaklanıyor. Özellikle ihracatçı şirketlerin rekabet gücünü düşüren bu durum, üreticileri yüksek maliyet baskısı altında bırakıyor. TOBB Hazır Giyim ve Konfeksiyon Sektör Meclis Başkanı Şeref Fayat, “Yurt içinde talep azlığı ve kur baskısı nedeniyle maalesef daha büyük sıkıntılar yaşanabilir” diyor. Tekstilde yeterince güçlü sermayesi olmayan şirketlerin işlerini sürdürebilmek adına kredi alımına yöneldiğini söyleyen Gelişim Tekstil CEO’su Mustafa Akçay da faizlerin yükselmesiyle pek çok şirketin sırf ayakta kalabilmek adına maliyetlerin altında fiyatlarla çalışarak günü kurtarmaya çalıştığını anlatıyor. Bunun sektörün genelini olumsuz etkilediğini söyleyen Akçay, “Bu şirketlerin şu anki şartlarda bunu uzun vadede sürdürmesi mümkün değil ve yakın zamanda işi bırakmak zorunda kalacaklar” diyor.  TEHLİKE BÜYÜK Otomotiv sektöründe bayi ve distribütörler tarafında daralma yaşanıyor. Satış ve kârlılık oranlarının çok düştüğünü, otomotivde daralma yaşandığını belirten Motorlu Araç Satıcıları Federasyonu (MASFED) Genel Başkanı Aydın Erkoç, şirketleri batmaya götüren en önemli unsurun yüksek faiz oranları olduğunu vurguluyor. Yüksek enflasyon ortamında maliyetlerin artması, özellikle küçük ve orta ölçekli şirketler için işletme sermayesi ihtiyacını artırarak çoğu işletme için nakit akışı yönetimini zora sokuyor. Personel maliyetlerindeki artışın finansman ihtiyacına yol açtığını söyleyen OBASE’nin kurucu Ortağı ve CEO’su Dr. Bülent Dal, “Gelirlerin sabit giderlerin altında kalması, özellikle maliyet yönetiminde zayıf şirketler için batık şirket sorununu gündeme getiriyor” diyor. Önümüzdeki dönemde sektörlerde konsolidasyon beklentisi de güçleniyor. Türkiye’de büyük bir market enflasyonu yaşandığını söyleyen Türkiye Perakendeciler Federasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Düzgün de büyük ulusal marketler karşısında daha küçük olan yerel oyuncuların kan kaybettiğine dikkat çekiyor. Ekonomi yönetimi tarafından uygulanan altın kotası nedeniyle şirketlerin ölüm kalım mücadelesi verdiğini ve yurt içine çalışan çoğu şirketin kapandığını söyleyen Mücevher İhracatçıları Birliği Başkanı Burak Yakın da “Türkiye’de mücevher üretimi yapmak ve ihraç etmek kârlı olmaktan çıktı” diye konuşuyor.  SUİSTİMAL EDİLİYOR Uzmanlara göre zombi şirketler pek çok konuda risk oluşturuyor. Türkiye’de kağıt üzerinde var olan, fatura kesemeyen ama diğer taraftan da üzerindeki haciz, ticaret odası engellemeleri gibi sebeplerle resmi olarak kapanamayan yüzbinlerce zombi şirket olduğunu söyleyen Tırport Kurucu Ortağı Dr. Akın Arslan, lojistik sektöründe de zombi şirket sayısının krediye erişimin zorlaşmasıyla çok hızlı artacağını belirtiyor. Arslan, “Ticaret odaları, ticari faaliyeti aktif olmayan hukuki sebeplerle kapanışı tamamlanmamış ‘stok zombi şirket’ sayısını açıklamalı” diyor. Bu yıl iflas eden veya iş yapamaz hale gelen şirket sayısında önemli bir artış yaşandığını söyleyen Usul Ventures Kurucu Ortağı Avukat Kaan Özçelik de özellikle yüksek oranda borçlanarak faaliyetlerini sürdüren ve bu borçlarını düşük faiz oranlarıyla yöneten şirketlerin faiz oranlarının yükselmesiyle ciddi maliyet baskısı altına girdiğini belirtiyor. Özçelik, “Öz sermayesine oranla aşırı borçlanma, şirketlerin sürdürülebilirliği için ciddi bir tehdit oluşturuyor” diyor. Zombi şirketlerin önceden planlanarak içlerinin boşaltıldığı ve görüntüde yaşıyormuş gibi gösterildiğini söyleyen Pusula Danışmanlık Kurucusu, Mali Müşavir ve Hile Denetim Uzmanı Fikriye Aslan da “Bu şirketler bankalardan kredi almak veya piyasadan mal tedarik ederek bu malın borcunu ödemeden piyasadan kaçmak gibi niyetlere sahip olabilir” diyor. Uzun süre kâr açıklanmadan devam eden şirketlerin paravan olarak kullanılabildiğini söyleyen Arslan, “Uzun süre kâr göstermeyen şirketlerin birçoğu devlet teşviği ve vergi istisnalarından faydalanmak amaçlı kurulmuş olabiliyor” diyor.  SAYI ARTACAK  Önümüzdeki dönemde sıkı para politikaları, krediye erişimin zorlaşması, borçlanma maliyetlerindeki artışların şirketleri zorlamaya devam etmesiyle hem zombileşen hem iflas eden şirketlerin artması bekleniyor. Geçen yıl talep artışının iflasları bir miktar geciktirdiğini söyleyen ASF Otomotiv CEO’su Zeynep Fidan Soysal, “2024 sonunda bu darboğazdan kurtulamayan şirket sayısı geçtiğimiz yıla oranla daha yüksek olacak” diyor. Sosyal, şirketleri nakit akışının iyi yönetilememesinin batırdığını vurguluyor. Hem filo hem kısa süreli araç kiralama sektörlerinin yalnızca finansman teknikleriyle büyüyebilen iş modelleri olduğunu söyleyen Europcar Mobilite Grup Türkiye CEO’su Fırat Fidan da kaynaklar iyi kullanılmadığında, büyürken bile iflaslar yaşanabildiğine dikkat çekiyor. 2025 yılında çok sayıda oyuncunun sektörden çıkacağını tahmin eden Fidan, “Özellikle uzun dönem filo kiralama şirketlerinde 2018 yılından beri bu gelişmeleri gözlemliyoruz. 6 yıldır küçülen parklar ve azalan müşteri sayısının sonucunda sektörde birçok birleşme ya da konsolidasyon yaşandı ve daha da yaşanacak” diyor. Türkiye Ev Tekstili Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TETSİAD) Başkanı Hasan Hüseyin Bayram, global ekonomik kriz, döviz kurundaki dalgalanmalar, artan maliyetler ve yüksek banka faizlerinin olumsuz etkileri nedeniyle sıkıntı yaşayan şirket sayısının önümüzdeki günlerde daha da artacağını söylüyor. Zombi şirketlerde çöküşlerin başlayacağını belirten Kağıt ve Karton Ambalaj Sanayicileri Derneği (KASAD) Başkanı Alican Duran, “Bugün ayakta kalmak mucize gibi. Ama sonrasında daha da zorlaşacak” diyor. Bu yıl ve 2025’te küresel ticari iflasların hızlanmasını beklediklerini söyleyen Allianz Trade Türkiye CEO’su Ahmet Ali Bugay da “Dünyada 5 ülkeden 4’ünde ticari iflaslar bu yıl yıllık ortalama yüzde 12 artacak ve en büyük artışlar yıllık yüzde 28 ile ABD, yüzde 28 ile İspanya ve yüzde 31 ile Hollanda’da görülecek” diyor. Dünyada bu yıl üç ülkeden ikisinde iflasların salgın öncesi seviyelerin üzerine çıkmasını beklendiklerini söyleyen Bugay, Türkiye’de ise bu yıl iflasların yüzde 20 artmasını, 2025 yılında ise tekrar yüzde 6 azalmasını öngördüklerini ifade ediyor.

Dünya ekonomisi için 33 yılın en düşük büyüme tahmini Haber

Dünya ekonomisi için 33 yılın en düşük büyüme tahmini

Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Kristalina Georgieva, dünya ekonomisinin bu yıl yüzde 3'ten az büyümesini beklediklerini ifade ederek, küresel ekonomik büyümenin gelecek 5 yılda yüzde 3 civarında kalacağını öngördüklerini ve bunun 1990'dan bu yana en düşük orta vadeli büyüme tahminleri olduğunu söyledi. Georgieva, IMF-Dünya Bankası Bahar Toplantıları öncesi katıldığı etkinlikte "Büyümeye Giden Yol: Eylem için Üç Öncelik" başlıklı bir konuşma yaptı. Küresel ekonomide 2021'deki güçlü toparlanmanın ardından Rusya'nın Ukrayna'da başlattığı savaş nedeniyle büyümenin 2022'de neredeyse yarı yarıya düşerek yüzde 6,1'den yüzde 3,4'e gerilediğini belirten Georgieva, yavaşlamanın bu yıl da devam ettiğini söyledi. Georgieva, "Gelişmiş ekonomilerin çoğunda şaşırtıcı derecede dirençli iş gücü piyasaları ile tüketici harcamalarına ve Çin'in yeniden açılmasının sağladığı iyileşmeye rağmen dünya ekonomisinin bu yıl yüzde 3'ten az büyümesini bekliyoruz." dedi. Gelecek hafta açıklanacak Dünya Ekonomik Görünüm Raporu'nda görüleceği gibi büyümenin hem yakın hem de orta vadede tarihsel karşılaştırmaya göre zayıf kalmaya devam ettiğine işaret eden Georgieva, ülke grupları arasında da keskin farklılıklar olduğunu aktardı. ABD ve Avro Bölgesi'nde ekonomik faaliyet yavaşlıyor Kristalina Georgieva, gelişmekte olan ekonomilerden bir miktar ivme geldiğini belirterek, Hindistan ve Çin'in 2023'te küresel büyümenin yarısını oluşturmasının beklendiğini kaydetti. Yüksek faiz oranlarının talebi baskılaması nedeniyle ABD ve Avro Bölgesi'nde ekonomik faaliyetin yavaşladığına dikkati çeken Georgieva, "Gelişmiş ekonomilerin yaklaşık yüzde 90'ının büyüme oranlarında bu yıl bir düşüş görmesi bekleniyor." dedi. Düşük gelirli ülkeler için borçlanma maliyetlerinin, ihracatlarına yönelik talebin zayıfladığı bir dönemde yükseldiğini belirten Georgieva, kişi başına düşen gelir artışlarının gelişmekte olan ekonomilerin altında kaldığını, bunun düşük gelirli ülkelerin diğerlerine yetişmesini daha da zorlaştıran ciddi bir darbe olduğunu vurguladı. Georgieva, yoksulluk ve açlığın, Kovid-19 krizinin başlattığı tehlikeli bir eğilim olarak daha da artabileceği uyarısında bulundu. Küresel büyümenin gelecek 5 yılda yüzde 3 civarında kalması bekleniyor IMF Başkanı Georgieva, geçtiğimiz yıllarda güçlü ve eş güdümlü para ile maliye politikası eylemlerinin çok daha kötü sonuçları engellediğini ancak artan jeopolitik gerilimler ve hala yüksek seyreden enflasyonla güçlü bir toparlanmanın zor olduğunu aktardı. Georgieva, "Küresel büyümenin gelecek 5 yılda yüzde 3 civarında kalacağını tahmin ediyoruz; 1990'dan bu yana en düşük orta vadeli büyüme tahminimiz ve son 20 yılın ortalaması olan yüzde 3,8'in çok altında." dedi. Güçlü politika eylemi çağrısı Sağlam bir toparlanmayı güvence altına almak için güçlü politika eylemleri çağrısında bulunan Georgieva, tırmanılması gereken üç büyük "tepe" olduğunu söyledi. Georgieva, bunlardan ilkinin enflasyonla mücadele ve finansal istikrarı korumak olduğunu belirterek, fiyat istikrarı ve finansal istikrar olmadan güçlü bir büyümenın olamayacağını vurguladı. Merkez bankalarının faiz oranlarını hızlı ve senkronize bir şekilde yükseltmesine karşın kısmen birçok ülkedeki sıkı iş gücü piyasaları nedeniyle çekirdek enflasyonun inatla yüksek kalmaya devam ettiğine işaret eden Georgieva, aynı zamanda enflasyonla mücadelenin ABD ve İsviçre'deki son bankacılık sektörü baskılarıyla daha karmaşık hale geldiğini, uzun süreli düşük faiz oranlarının ve bol likiditenin olduğu dönemden çok daha yüksek faiz oranlarına ve kıt likiditeye hızla geçişin ne kadar zor olduğu nu hatırlattığını aktardı. "Merkez bankalarının enflasyonla mücadelede rotalarını korumalarını bekliyoruz" Kristalina Georgieva, belirli bankalardaki risk yönetimi başarısızlıklarının yanı sıra denetim eksikliklerinin de ortaya çıktığını ancak bankacılık sektörünün 2008 küresel mali krizinden bu yana çok yol katettiğinin görüldüğünü söyledi. Bankaların genel olarak daha güçlü ve dirençli olduğunu, politika yapıcıların ise son haftalardaki eylemlerinde hızlı ve kapsamlı davrandıklarını ifade eden Georgieva, şunları kaydetti: "Yalnızca bankalarda değil, aynı zamanda banka dışı kuruluşlarda da gizli olabilecek kırılganlıklarla ilgili endişeler devam ediyor; şimdi rehavete kapılma zamanı değil. Finansal baskılar sınırlı kaldığı sürece merkez bankalarının, enflasyon beklentilerindeki çıpadan çıkmayı önlemek için sıkı bir duruş sergileyerek enflasyonla mücadelede rotalarını korumalarını bekliyoruz." "Yeşil adım değişikliği" vurgusu Tırmanılması gereken ikinci tepenin "büyüme için orta vadeli beklentilerin iyileştirilmesi" olduğuna işaret eden Georgieva, yapısal reformlar yoluyla ve dijital devrimi hızlandırarak iş ortamının iyileştirilmesi, insan sermayesinin ve katılımın artırılarak üretkenliğin ve büyüme potansiyelinin artırılması gerektiğini kaydetti. Georgieva, gezegenin korunması ve yeni ekonomik fırsatlar yaratılması için "yeşil adım değişikliğine" de ihtiyaç olduğunu vurguladı. Sadece yenilenebilir enerji için yılda tahmini 1 trilyon dolar gerektiğini belirten Georgieva, bunun büyüme ve istihdam işin fayda sağlayacağını ifade etti. Georgieva, özellikle Rusya'nın Ukrayna'da başlattığı savaşla ekonomik ayrışma ve jeopolitik gerginliğin etkisinin azaltılması için uluslararası iş birliğinde de bir adım değişikliğine ihtiyaç olduğunu ifada etti. Georgieva, küresel eşitsizliklerin azaltılması için dayanışmanın teşvik edilmesi gerektiğini de vurguladı. Kaynak Ekonomist 

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.