Hava Durumu

#Italya

TOURISMJOURNAL - Italya haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Italya haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Demirkol, “Türkiye turizm sektörü 2024’ü oldukça parlak geçirdi. Haber

Demirkol, “Türkiye turizm sektörü 2024’ü oldukça parlak geçirdi.

İsviçre'nin İstanbul Başkonsolosluğu tarafından Swiss Business Hub Türkiye ve Türkiye'deki İsviçre Ticaret Odası tarafından organize edilen Swiss Days 2024 etkinliğine katılan Hapimag Türkiye, İspanya, Hollanda, Portekiz, Yunanistan ve İtalya Operasyonları Ülke Direktörü Kerem Demirkol, Türkiye'de sürdürülebilir turizm adına 30 yıldır hayata geçirdikleri projeleri anlattı. İsviçre'nin İstanbul Başkonsolosluğu tarafından Swiss Business Hub Türkiye ve Türkiye'deki İsviçre Ticaret Odası ile birlikte organize edilen Swiss Days 2024, bu yıl 20-21 Eylül tarihlerinde İstanbul'da gerçekleştirildi. Bu yıl "Gelecek Yolunuzu Tasarlayın - Eğitim, Deneyim, Kariyer" temasıyla düzenlenen etkinlikte, Hapimag Türkiye, İspanya, Hollanda, Portekiz, Yunanistan ve İtalya Operasyonları Ülke Direktörü Kerem Demirkol, Türkiye'de sürdürülebilir turizmin öncü temsilcilerinden olan tesislerinin, 30 yılda hayata geçirdiği önemli çalışmaları katılımcılarla paylaştı. Demirkol, 'İsviçre Mükemmeliyeti ile Türk Misafirperverliği ve Gastronomisi Arasında Köprü Kurmak' başlıklı oturumda yaptığı konuşmada şunları ifade etti: ''Tam 30 yıldır bir gün bile kapanmadan misafirlerimize hizmet veriyoruz. İsviçre modelinin başarısı Türk misafirperverliği ile birleşince ortaya sürdürülebilir başarı çıkıyor. Doğayla iç içe, ekosisteme saygı duyarak, çok başarılı bir kadro ile 30 yıldır Bodrum'un eşsiz koylarından Yalıçiftlik'te hizmet veriyoruz. İki ülke arasında, turizm gibi önemli bir sektörde köprü işlevi üstlenmekten gurur duyuyoruz.'' 2024 sezonunu oldukça iyi geçirdiklerini vurgulayan Demirkol, “Türkiye turizm sektörü 2024'ü oldukça parlak geçirdi. Bodrum ve otelimiz açısından da verimli bir sezon oldu. Yılın 12 ayı açık olan bir tesis olarak şimdi ‘sarı yaz'a odaklanıyoruz. TÜİK verilerine göre, yılın ikinci çeyreğinde Türkiye'nin turizm geliri, 2023'ün aynı dönemine göre yüzde 11,8'lik artışla 14 milyar 875 milyon 518 bin dolar oldu. Üçüncü çeyrek verilerinde de geçen yıla göre artış bekliyoruz” dedi. Kuruluşundan bu yana sürdürülebilir turizm anlayışıyla çalışan Hapimag Sea Garden'ın çevreye olan duyarlılığı sebebiyle son üç yıldır mottosunu ‘Doğadan ve denizden ilham aldık' olarak güncellediğini hatırlatan Demirkol, "Sürdürülebilirliğe ekolojik, ekonomik ve sosyal olmak üzere bütünsel bir şekilde yaklaşan Hapimag'ın, bu anlayışı 'Daha iyi bir dünya için daha çok mutlu insan' vizyonuna yansıttığını" belirtti. Tesiste gerçekleştirilen sürdürülebilirlik çalışmalarına örnekler veren Demirkol, tesiste 'Reverse Osmosis' sistemiyle her yıl 110 bin metreküp deniz suyunu arıtarak günlük işlerde kullanıldığını, tesisten çıkan evsel atık suların arıtılarak geri dönüştürüldüğünü, yemek atıklarının kompost makineleri aracılığıyla gübreye dönüştürüldüğünü ve tesisin ihtiyacı olan elektriğin büyük kısmının fotovoltaik enerji üretim tesisiyle sağlandığını, bu tesiste yaklaşık 1,6 milyon kWh elektrik üretildiğini ifade etti. "Yerel gastronominin merkeziyiz" Yerel değerlere önem veren otelin, tesis içerisindeki zeytin ağaçlarından soğuk sıkım tekniğiyle elde ettiği zeytinyağları sayesinde 200 zeytinyağı üreticisi arasında altın madalyaya değer görülen tek turizm işletmesi olduğunu belirten Demirkol, "Sürdürülebilirlik stratejimiz kapsamında yerel ürün üretimini desteklerken, bu ürünleri mutfaklarımızda hazırlanan yemeklerle misafirlerimizin beğenisine sunuyoruz. Bodrum mandalinasından ürettiğimiz reçeller, Karaova bölgesinden alınan Karakılçık Unu ile hazırlanan ekşi mayalı, katkısız ekmekler, kurabiye ve tatlı yapımında kullanılan keçiboynuzları, bu stratejimizin birer örneği" diye konuştu. Demirkol, otelin yüzde 47 seviyesindeki kadın çalışan oranıyla da sektöre örnek teşkil ettiğini söyledi. Demirkol, "Çalışanlarımıza çeşitli eğitim programlarıyla birimler arası çapraz geçiş imkânı sunuyoruz. Dileyen çalışanımız, yabancı misafirlerle iletişimi kolaylaştırmak amacıyla otelimizde verilen yabancı dil kurslarına katılabiliyor. Otelimizde değişik kademelerde deneyim kazanan pek çok çalışan, bugün yönetici pozisyonları da dahil önde gelen turistik tesislerde görev alıyor" dedi.

Singapur, Dünyanın En Güçlü Pasaportları Sıralamasında Zirvede Haber

Singapur, Dünyanın En Güçlü Pasaportları Sıralamasında Zirvede

Singapur, dünyanın en güçlü pasaportları sıralamasında zirveye çıkarak İspanya'yı geride bıraktı. İspanya, ikinci sıraya gerilerken, ilk beşte dört Avrupa ülkesi yer alıyor. VisaGuide.World’ün hazırladığı bu sıralama, seyahat endüstrisinde en güvenilir kaynaklardan biri olarak kabul ediliyor. Henley Pasaport Endeksi ile birlikte bu listeler, 199 ülke ve bölgeyi değerlendiriyor ve sonuçlar vizesiz erişim, e-Vize ve küresel hareketlilik gibi kriterlere dayanıyor. Pasaportların gücünü belirlemek için “Seyahat Önem Puanı” adı verilen bir sistem kullanılıyor, ancak bu puanın sıralamayı nasıl etkilediği açıklanmamış. 2024 Eylül itibarıyla Singapur, 100 üzerinden 91,2 puanla en güçlü pasaport olarak öne çıkarken, İspanya 90,6 puanla ikinci sırada yer alıyor. Fransa 90,5 puanla üçüncü, İtalya 90,3 puanla dördüncü, Macaristan ise 90,2 puanla beşinci sırada bulunuyor. Avrupa ülkeleri genel olarak ilk sıralarda yer alırken, Japonya 15. sırada ve Avrupa Birliği'nde yer almayan tek ülke olarak öne çıkıyor. Almanya, Avusturya, Hollanda ve İsviçre gibi ülkeler de ilk 10'da yer almayı başarmış. VisaGuide.World’ün pasaport sıralaması, bir yıl içinde dört kez yayınlanıyor ve her ülkenin pasaportunun sahip olduğu vizesiz seyahat rotaları üzerinden hesaplanıyor. Henley Pasaport Endeksi de benzer bir yaklaşım benimsiyor, ancak son çeyrek sıralamaları henüz yayınlanmadı. Her ülke için yapılan puanlama, vizesiz giriş, e-Vize, Elektronik Seyahat İzni (ETA) gibi seçenekleri dikkate alıyor. Ayrıca Schengen bölgesi dışındaki bazı ülkeler için tanınan ETIAS vize muafiyeti gibi yeni sistemler, gelecekteki sıralamaları da değiştirebilir. İngiltere’nin ETA sistemini devreye alması da sıralamalarda farklılıklara yol açabilir. Sıralama sadece vizesiz erişimle sınırlı kalmıyor. Ülkenin gayri safi yurtiçi hasılası (GSYH), küresel gücü ve turizmdeki rolü gibi faktörler de göz önünde bulunduruluyor. Yüksek DSS puanına sahip bir ülkeye vizesiz erişim, düşük puanlı bir ülkeye kıyasla daha fazla puan kazandırıyor. Ancak bu faktörler her zaman eşit ağırlıkta değerlendirilmiyor. İspanya'nın sıralamadaki düşüşü, vizesiz gidilebilecek ülkelerin sayısındaki azalmadan kaynaklanıyor. Önceden İspanyol pasaportu sahipleri 160 bölgeye vizesiz seyahat edebilirken, bu sayı Eylül 2024 itibarıyla 107’ye düştü. Ancak benzer bir durum Singapur için de geçerli. Daha önce 164 yeri vizesiz ziyaret edebilen Singapur pasaportu, şimdi 160 ülkeye vizesiz giriş sağlayabiliyor. Pasaport sıralamalarındaki değişiklikler diplomatik ilişkiler, vize politikaları ve küresel siyasi ve ekonomik gelişmelerle bağlantılı olabilir. Buna rağmen, İspanya ve diğer Avrupa ülkelerinin bir avantajı bulunuyor: Schengen bölgesi ve Avrupa Birliği sayesinde, bu pasaport sahipleri 30’dan fazla ülkeye sadece kimlik kartlarıyla giriş yapabiliyorlar. Bu serbest dolaşım avantajı, Avrupa pasaportlarının gücünü koruyan önemli bir faktör olarak öne çıkıyor.

Rus Turistlerin Avrupa’ya İlgisi Artıyor, Vize Zorlukları Sürüyor Haber

Rus Turistlerin Avrupa’ya İlgisi Artıyor, Vize Zorlukları Sürüyor

Rusya Turizm Endüstrisi Birliği, bu yaz Rus turistlerin Avrupa’ya olan ilgisinde dikkat çekici bir artış olduğunu açıkladı. Turizm sektörü, yaz boyunca Avrupa'ya seyahat eden Rus turist sayısının yaklaşık 140 bin kişiye ulaştığını belirtti. Bu sayı, önceki yıllara göre sembolik kalmakla birlikte, geçen yıla oranla %35'lik bir artışa işaret ediyor. Rus turistler özellikle Fransa, İspanya, İtalya ve Yunanistan gibi popüler turistik destinasyonlara ilgi gösterdi. Ancak bu rakamlar, pandemi öncesindeki turizm seviyelerine henüz ulaşmış değil. Rusya’dan Avrupa’ya turistik seyahatler artış gösterirken, Schengen vizesi başvurularında ciddi zorluklar yaşanıyor. Rus Turizm Endüstrisi Başkan Yardımcısı Dmitriy Gorin, vize başvuru süreçlerinde daha uzun bekleme süreleri ve sıkı kontrollerin devreye girdiğini belirtti. Turist vizesi almak isteyenlerin karşılaştığı bu sorunlar, turizm hareketliliğini yavaşlatan faktörler arasında yer alıyor. Özellikle kısa süreli, üç ila altı aylık vizeler daha yaygın hale gelirken, eskiden sıkça verilen beş yıllık vizeler artık nadir görülüyor. Bunun yanı sıra, vize reddi oranı da %1,5’ten ’a yükseldi. Bu gelişme, turizmi olumsuz etkileyen önemli bir unsur olarak dikkat çekiyor. Turistik vizelerin verilme süresinin uzaması, Rus turistler için seyahat planlamasını zorlaştırıyor. Bazı ülkelerde vize başvurusu yapmak için randevu almak iki ayı bulurken, vize değerlendirme süresi ise 45 güne kadar uzayabiliyor. Bu nedenle, Avrupa’ya seyahat etmeyi planlayan Rus turistlerin daha dikkatli ve hazırlıklı olması gerekiyor. Turizm uzmanları, bu sürecin yavaşlamasının turistik seyahatlerde aksamalara neden olduğunu vurguluyor. Avrupa’da tatil yapmak isteyen Rus vatandaşlarının büyük bir kısmı, özellikle Fransa, İspanya, İtalya ve Yunanistan gibi turizm destinasyonlarını tercih ediyor. Bununla birlikte, Kıbrıs ve Karadağ gibi transit uçuşlarla erişilebilen turistik noktalara olan talep de artış gösteriyor. Turizm uzmanları, özellikle yılbaşı döneminde Avrupa’ya seyahat etmek isteyenlerin planlarını erkenden yapmalarını öneriyor, zira vize süreçleri bu dönemde daha da karmaşık hale gelebiliyor. Turizm sektöründeki bu gelişmeler, Rus turistlerin Avrupa’ya olan ilgisinin devam edeceğine işaret ederken, vize sıkıntıları turizm hareketliliğini etkileyen önemli bir faktör olarak öne çıkıyor.

Bakanın çağrısı: Belediyeler acil turizm master planı hazırlasın Haber

Bakanın çağrısı: Belediyeler acil turizm master planı hazırlasın

MARUF BUZCUGİL / GAZİANTEP Kültür Yolu Festivallerinin bu yılki 10. ayağında Gaziantep’te gazetecilere açıklamalarda bulunan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Turizm master planlarının belediyelerin işi olduğunu, bu konuda belediyelere çağrı yaptıklarını belirterek şunları söyledi: “Biz özellikle Büyükşehir Belediyelerine ve bütün belediyelere yazdık. Turizm master planlarınızı acilen oluşturun diyoruz. Turizm master planları belediyeler tarafından olması gerekiyor. Biz destek veririz. Ama bizim yapacağımız bir konu değil. Sokak sağlıklaştırma bizim işimiz değil. Ulaşım alt yapısı bizim işimiz değil. Arıtma alt yapıları, üstü alt yapılar. Bunlar bakanlığın görevi değil. Dünyanın en iyi havalimanını yapacaksınız ama şehir merkezine çadır ulaşımını sağlamalısınız.” TÜRKİYE İTALYA’YI GÖZÜNE KESTİRDİ Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Türkiye’nin gelecek yıl turist sayısı bakımından İtalya’yı geçerek dünya sıralamasında dördüncülüğe yükseleceğini söyledi. Bakan Ersoy, Temmuz ve Ağustos aylarında Almanya’daki Avrupa futbol şampiyonası ve Fransa’daki olimpiyat oyunlarına rağmen gelen turist sayısının düşmediğini 2024’de 60 milyonun üzerinde turist ve 60 milyar doların üzerinde turizm geliri hedefinin arkasında olduklarını söyledi. Bakan Ersoy Türkiye’nin 2017’de turizm dünya sıralamasında 7. olduğunu hatırlatarak, “2024’de ilk 5’deyiz. İnşallah gelecek yıl turist sayısına İtalya’yı geçerek 4. sıraya yerleşeceğiz” dedi. İtalya’nın dünyanın ilk turizm geliştirme ajansını 1919’da kurduğunu, Türkiye’ye ise 100 yıl sonra 2019’da geldiğini hatırlatan Ersoy, İtalyanların bugün geçmişi hatırlamak için gelip bizim Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı’nın (TGA) başarılı faaliyetlerini sormaya başladıklarını söyledi. YUNAN ADALARINA GİDEN VATANDAŞLAR Ersoy, Türk vatandaşlarının Yunan adalarına akın etmesiyle ilgili soruyu yanıtlarken şöyle dedi: “Daha geniş ve gerçekçi bir şey söyleyeyim mi? Dünyadaki herkes, tüm ülkeler potansiyel ziyaretçimiz. Aynı zamanda dünyadaki tüm ülkeler potansiyel rakibimiz. Turizm böyle bir şey. Biri gider sizin restoranınızdan çalar. Biri biraz kültürünüzden çalar. Herkes sizden bir şey çalabilir. Siz de herkesten bir şeyler çalabilirsiniz. Herkes de hedef potansiyel rakibimiz. Bunu böyle planlayacaksınız.” BODRUM, ÇEŞME SADECE YERLİ TURİSTE BAĞIMLI Bakan Ersoy, Bodrum ve Çeşme’deki pahalılığın nedeninin tek tip turizme ve Türk pazarına endeksli olmalarından kaynaklandığını, buradaki turizmin 8 aya, bir yıla yayılamadığını söyledi. Ersoy, “Çeşme ve Bodrum’un sorunu tek pazara endeksli olmaları. Bu da genel bir strateji. Siz sadece Türk pazarı endeksli bir turizm oluşturduğunuz zaman okullar kapanınca 15 Haziran sonu gibi başlıyor. Ağustos’un son haftası çekilmeye başlıyor. Çünkü okulların açılması ve kapanması ile alakalı” dedi. DEPREM BÖLGESİNDEKİ KÜLTÜR VARLIKLARI 2025’TE AYAĞA KALKACAK Bakan Ersoy, deprem bölgesindeki kültürel varlıkların durumuyla ilgili soruyu yanıtlarken kamuya ait kültürel varlıkların tamamının 2025 sonuna kadar ayağa kaldırılacağını söyledi. Ersoy, özel sektöre, vatandaşa ait olan, kamuya ait olmayan, vakıflar genel müdürlüğüne ve kültürel varlıkların genel müdürlüğüne ait olmayan, vatandaşlarımıza ait olan kültür varlıkları ile ilgili tüm başvuruları kabul ettiklerini ve bir hibe programı başlattıklarını söyledi. KÜLTÜR YOLU FESTİVALLERİNE SİYASET ÜSTÜ SAHİPLENME Bakan Ersoy Kültür Yolu festivallerinin yerel düzeyde illerden büyük rağbet ve kabul gördüğünü belirterek, “Biz hep kurumsallık üzerine gidiyoruz. Siyaset üstü sahiplenme bizim hedeflediğimiz durum. Şu anda 16 şehre çıktı. Seneye 20 olacak. Hedefimiz 35’e kadar çıkarmak.” Belediyelerden yoğun talep olduğunu belirten Ersoy, “Bakanlığımızda yeni bir yapılanmaya gittik. Yaşayan Miras ve Kültürel Etkinlikler Genel Müdürlüğü oluşturduk. Uzman ekip genel müdürlükte bu işleri organize ediyor. Çok geniş bir yayılım var. İllerin sayısı her yıl artıyor. Festivallere mümkünse her yıl aynı tarihlerde devam ediyoruz” dedi. Zorunlu üyelik olmasa TÜRSAB’ta bir tane üye kalmaz Bakan Ersoy, soru üzerine adını anmadan TÜRSAB Başkanı Firuz Bağlıkaya’nın açıklamalarına değindi ve birlikle ilgili görüşlerini şöyle paylaştı:, “Bizde TÜRSAB dışında bütün STK’lar gönüllülük esasına dayanır. Bütün yöneticiler ve üyeler gönüllüdür. Hiçbir zorluk, yaptırım yok. Dünyada da bu iş böyle değil. Bir tek bizim ülkemizde maalesef zamanında yasa yapılırken zorunlu hale getirilmiş. Zorunlu üyelik getirilmiş. Bugün zorunluluğunu kaldırın TÜRKSAB’ta bir tane üye bulamazsınız. TÜRSAB yönetiminden kaynaklı zafiyetler var. Ama öteki gönüllü STK’lara bakın her geçen gün üye sayısı artıyor. Çünkü onlar gönüllülük esaslı. Doğru şekilde doğru şeyleri yapıyorlar. Şahsi çıkarlarını, kurum çıkarlarını ön planda tutuyorlar. Maalesef orada kokuşmuş bir yapı var. O yapı o şekilde devam ediyor. Bizim için sektörün en büyük STK’sı değil. Sektörün en büyük STK’sı konaklama (Otelciler Birliği). Şu anda ulaşım STK’ları da üstlenmiş oldukları rol sebebiyle çok daha güzel çıkmış durumda.” Ersoy, adını anmadan TÜRSAB Başkanı Bağlıkaya’nın iddialarıyla ilgili, “Siyasi muhalefet yapacaksanız, bir siyasi partiye girin” dedi. En büyük silahımız THY Bakan Ersoy, Türkiye’nin turizmi geliştirmedeki en büyük silahının THY olduğunu belirterek şunları söyledi: “Dedik ki Kırmızı Bayrağın uçtuğu her destinasyon bundan sonra hedef destinasyonu olacak. Çok açık geniş bir hedef oldu. Türk Hava Yolları 330 noktaya direkt uçuş yapıyor. 330 noktadan da turist getireceğiz, uçtuğu her yerde tanıtım yapacağız. Bu şekilde 200 ülkede tanıtım yapmaya başladık. 2019’dan itibaren Türkiye dünyada 200 ülkede tanıtım yapan, yoğun etkili tanıtım yapan ülke oldu.”

İspanya halkının 1/3’ü yerel bölgeye fazla yabancı turist geldiğini söylüyor Haber

İspanya halkının 1/3’ü yerel bölgeye fazla yabancı turist geldiğini söylüyor

Avrupa genelinde insanların çoğunun aşırı turizme karşı protestolara sempati duyduğunu ve bununla mücadele için atılacak adımları desteklediğini ortaya koyan kıta çapındaki bir ankete göre, İspanya'da insanların üçte biri yaşadıkları bölgenin artık çok fazla uluslararası ziyaretçiye sahip olduğunu söylüyor. YouGov anketi, Santorini'den Kanarya Adaları'na kadar kitlesel turizmin etkilerine karşı yapılan gösteriler ve acil uyarılarla dolu bir yaz döneminin ardından geldi ve Cinque Terre'den Amsterdam'a kadar turizmi azaltmaya yönelik önlemler açıklandı. Danimarka, Fransa, Almanya, İtalya, İspanya, İsveç ve Birleşik Krallık'ta yapılan ankete katılanların %32'si bölgelerinde artık çok fazla yabancı gezgin olduğunu söyleyerek İspanya'nın bu olguyu en güçlü hisseden ülke olduğunu ortaya koydu. Bu oran, 1,6 milyon nüfuslu Barselona'nın yılda yaklaşık 32 milyon ziyaretçi aldığı ve geçen ay yerel bir köşe yazarının “Şehrim çalındı” dediği Katalonya'da %48'e yükseldi: “Şehrim benden çalındı ve onu geri alamayacağım.” İspanya aynı zamanda %28 ile katılımcıların uluslararası turistler hakkında olumsuz görüşe sahip olma ihtimalinin en yüksek olduğu ülke oldu. Her ne kadar bazı ülkelerde önemli azınlıklar aynı görüşleri paylaşsa da, bu iki oran da diğer ülkelere kıyasla belirgin şekilde yüksektir. İspanya'da halkın üçte biri kendi bölgelerinde çok fazla turist olduğunu söylüyor Fransa'da ankete katılanların 'i yaşadıkları yerde çok fazla yabancı turist olduğunu düşündüklerini, 'sı ise yabancı ziyaretçiler hakkında kötü düşüncelere sahip olduklarını belirtmiştir. İtalya'da bu oranlar ve , Almanya'da ise ve 'tür. İspanya'daki insanlar ayrıca, yerel konut piyasasından konaklama yerlerini kaldırmakla ve kiraları birçok sakinin karşılayamayacağı kadar şişirmekle suçlanan kısa süreli tatil kiralama sektörü hakkında da diğerlerine göre daha güçlü düşüncelere sahip. İspanya hükümeti Temmuz ayında Airbnb ve Booking.com gibi platformlardaki ilanların ruhsatlı olup olmadığını kontrol etme sözü vererek kısa dönemli tatil evi kiralamalarına yönelik bir baskı uygulayacağını duyururken, Barselona şehir konseyi de 2029 yılına kadar tüm tatil evlerini yasaklamayı hedefliyor. Anket, İspanyolların üçte birinden fazlasının (%37) tatil evi kiralama sektörünün faydadan çok zarar getirdiğini düşündüğünü ve %45'inin bu sektöre olumsuz baktığını gösterdi. Birleşik Krallık'ta sektör hakkında olumsuz görüş bildirenlerin oranı %33 iken, İtalya'da %30, Fransa'da %28, Danimarka'da %24 ve Almanya'da %21'dir. Otelcilik sektörüne ilişkin görüşler, ankete katılan tüm ülkelerde %69 ile %73 arasında değişen oranlarda büyük ölçüde olumludur. İspanya'da halkın neredeyse yarısı tatil kiralama sektörüne olumsuz bakıyor Fransa (%47) ve Almanya (%45) bir diğer tartışmalı sektör olan kruvaziyer endüstrisi hakkında en olumsuz görüşlere sahipken, Barselona ve Venedik'in kruvaziyer gemilerini engellemek için adımlar attığı İspanya (%20) ve İtalya'da () görüşler daha az olumsuzdu. Avrupalılar genel olarak aşırı turizm karşıtı kampanyacıların endişelerini desteklerken, her ülkede büyük bir çoğunluk protesto eden popüler turizm destinasyonlarının sakinlerine “büyük ölçüde” ya da “makul miktarda” sempati duyduklarını söyledi. En yüksek destek %66 ile yine İspanya'dan gelirken, onu Fransa, Almanya ve İsveç (hepsi %65), ardından Danimarka (%63), Birleşik Krallık (%57) ve İtalya (%53) takip etti. Yetkililerin yanıtları söz konusu olduğunda, anket aynı zamanda geniş bir kamuoyu desteği de ortaya koymuştur. Turist sayılarını kontrol etmek ulusal, şehir ve yerel yönetimler için zor bir denge unsuru olup, uluslararası ziyaretçilerden elde edilen genellikle hayati önem taşıyan gelirler ve istihdam ile bölge sakinlerinin yaşam kalitesi arasında uzlaşma sağlanması gerekmektedir. Amsterdam, Paris, Sevilla ve Venedik gibi şehirler, İstanbul'daki Ayasofya ve Atina'daki Akropolis gibi turistlerin en çok ilgi gösterdiği yerler ve Marsilya'daki Calanques gibi doğal güzelliklerin bulunduğu yerler aşırı turizmi engellemek için yeni tedbirler almıştır. Stratejiler arasında turist vergilerini arttırarak ziyaretçi sayılarını düzenlemek ya da azaltmak; giriş ücretleri, zaman aralığı sistemleri ya da önceden rezervasyon planları uygulamak; ya da ziyaretçi sayılarını azaltmayı amaçlayan kitlesel bilgilendirme kampanyaları başlatmak yer almaktadır. En popüler olan ve ankete katılan her ülkede %57 ile %76 arasında bir çoğunluk tarafından desteklenen uygulama, Roma'daki Kolezyum ve Paris'teki Louvre Müzesi gibi cazibe merkezlerinde benimsenen bir politika olan, popüler yerlere giriş için önceden rezervasyon yaptırma zorunluluğudur. Her ülkedeki katılımcıların en az yarısı (%50-62), Atina'daki Akropolis'te ve Britanya'daki küçük bir adada uygulamaya konulan, popüler şehirlere veya destinasyonlara girebilecek turist sayısının sınırlandırılmasını da destekleyeceklerini söyledi. Yedi ülkenin tamamında katılımcılar, Amsterdam'ın bu yılın başlarında “şehri yaşanabilir kılmak için” aldığını açıkladığı bir önlem olan, popüler şehirlerde yeni otel inşasının yasaklanmasını da büyük ölçüde (%46 ile %58 arasında) desteklemiştir. Daha az rağbet görse de bazı ülkelerde hala pek çok kişi tarafından desteklenen öneriler arasında aşırı kalabalık şehirlere giriş için “turist vergisi” alınması; konutların tatil amaçlı konaklama yeri olarak kiralanmasının yasaklanması ve en az bir gece kalmayan ziyaretçilerin ülkeye girişinin yasaklanması yer alıyor. YouGov'un küresel seyahat ve turizm başkanı Eva Satkute Stewart, “Yüksek seviyelerdeki uluslararası turistler Avrupa'daki şehirler için sürekli bir sorun olmuştur” dedi ve “özellikle İspanya'daki sorunlar verilerimize de yansımıştır” diye ekledi. Aşırı turizmin artan yaşam maliyetleri, konut fiyatları ve kültürel kimliğin erozyona uğramasıyla ilgili endişeleri tetiklediğini belirten Stewart, “ancak yerel halk istihdam yaratılması ve altyapının iyileştirilmesi gibi faydaları da kabul ediyor” dedi. Stewart, büyük şehirlerde yaşayanların turistlerin barınmasına ilişkin daha sıkı düzenlemeler talep ettiğini, orta ölçekli şehirlerin ise sezon dışı turizmi teşvik ettiğini söyledi.

Çin’den Türkiye’ye yatırım uyarısı Haber

Çin’den Türkiye’ye yatırım uyarısı

Konu hakkında bilgi sahibi iki kişi, Çin Ticaret Bakanlığı'nın yakın zamanda yapılan bir toplantıda ülkenin otomobil üreticilerini, kendi iç pazarlarında yavaşlayan büyümeye karşı küresel genişleme arayışında oldukları için yurtdışında otomobille ilgili yatırımlar yapmanın riskleri konusunda uyardığını söyledi. Temmuz ayı başında yapılan bir toplantıda, bakanlığın yerel otomobil üreticilerine merkezi hükümetin bir direktifini gerekçe göstererek Hindistan'a yatırım yapmamalarını söylediği, Rusya ve Türkiye'ye yatırım yapmamalarını “şiddetle tavsiye ettiği” ve Avrupa ve Tayland'da fabrika kurmanın risklerini vurgulamak için daha yumuşak bir ton kullandığı belirtildi. Çin-Hindistan gerginliği Söz konusu kişi ayrıca, jeopolitik sorunlardan kaynaklanan potansiyel riskleri azaltmak için otomobil üreticilerini Çin'den ihraç edilen parçalarla nihai araç montajı için denizaşırı fabrikaları kullanmaya teşvik etti. Ancak iki kaynak da temel elektrikli araç teknolojilerinin ülkede kalmasını sağlamak için kendilerine herhangi bir tavsiyede bulunulmadığını söyledi. Kaynaklar medyaya konuşma yetkileri olmadığı için isimlerinin açıklanmasını istemediler. Çin ve Hindistan arasındaki ilişkiler, 2020 yılında ordularının tartışmalı Himalaya sınırında çatışmasından bu yana gerilmiş ve Yeni Delhi'nin Çin yatırımlarını daha sıkı denetlemesine ve büyük projeleri durdurmasına yol açmıştı. Batılıların çekilmesi Çin'e yaradı Çin devletine ait SAIC Motor yıllardır Hindistan'daki yatırımlarıyla mücadele ediyor. Nisan ayında şirket, ülkedeki MG markası için daha elverişli bir faaliyet ortamı yaratmak amacıyla Hintli yatırımcıları getireceğini söyledi. Rusya'da Çin markalı otomobiller, batılı otomobil üreticilerinin yaptırımlar nedeniyle geri çekilmesinin ardından varlıklarını arttırdı. Rusya'nın devlete ait haber ajansı TASS'ın ağustos ayında Chery'nin Rusya şubesi direktörü Vladimir Shmakov'a dayandırdığı haberine göre Chery, Rus fabrikalarında otomobil üretmek için Rus üreticilerle görüşmeler yapıyor. Çinli otomobil üreticileri, Çin'de uzun süreli ve acımasız bir fiyat savaşına yol açan yumuşayan talep nedeniyle derinleşen kapasite fazlası sorunuyla boğuşurken, giderek daha fazla denizaşırı genişleme arayışına giriyor. Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri gibi büyük otomobil pazarlarında satışları artırma çabaları da daha yüksek EV tarifeleriyle karşılaştı. İspanya ve İtalya gibi birçok Avrupa ülkesi Çinli otomobil üreticilerinin yatırımlarını cezbetmeye çalışırken, şirketler büyük miktarda yatırım ve yerel yasalar ve kültür hakkında derin bir anlayış gerektiren yerel üretimi bağımsız olarak kurma konusunda temkinli davranmaya devam ediyor. Bu hafta Frankfurt'ta Reuters'e konuşan yöneticilere göre, Çin'in en büyük ikinci otomobil üreticisi Geely, Avrupa'da bir fabrika için yer araştırıyor ancak yerel üretim için tam bir taahhütte bulunmadı. Leapmotor gibi diğerleri ise yerel firmalarla ortaklık kurmayı tercih etti. Leapmotor'un Stellantis ile ortak girişimi, bu yıl Fransız-İtalyan otomobil üreticisinin Polonya'daki fabrikasında elektrikli araç üretimine başladı. "BYD'nin yatırım süreci sorunsuz devam ediyor" Sanayi Bakanlığı kaynakları da Reuters'a yaptığı açıklamada, Çinli elektrikli araç üreticisi BYD'nin Türkiye'deki yatırım sürecinin sorunsuz bir şekilde devam ettiğini söyledi. Adlarının açıklanmasını istemeyen kaynaklar, yeni yatırımlar için diğer Çinli otomobil üreticileriyle görüşmelerin sürdüğünü de sözlerine ekledi.

Trevi Çeşmesi Ziyaretçilerine Ücret: Roma'nın Aşırı Turizm Planı Haber

Trevi Çeşmesi Ziyaretçilerine Ücret: Roma'nın Aşırı Turizm Planı

Aşırı turizm sorunlarını ele almak amacıyla, Roma ikonik Trevi Çeşmesi için ziyaretçilere bilet uygulaması getirmeyi düşünüyor. Sakinler ücretsiz erişime devam ederken, turistlerin sembolik bir ücret olan 1 EUR ödemesi gerekebilir. Roma'da aşırı turizmi yönetmek: Trevi Çeşmesi biletleri hakkında bilmeniz gerekenler Roma’nın Trevi Çeşmesi, şehirdeki popüler bir destinasyon olmasının yanı sıra, İtalya'yı ziyaret eden turistlerin de favorisi. Ziyaretçilerin, sabah 6'dan itibaren bu zarif barok tarzı çeşmeye akın ettiği ve havuzuna madeni para attığı bildiriliyor. Büyük kalabalıklar sık sık çeşmede toplandığından, birçok kişi bu deneyimi tam anlamıyla yaşamakta zorlanıyor. Hindustan Times’ın haberine göre, turizmden sorumlu şehir meclis üyesi, Corriere della Sera gazetesine aşırı turizmi yönetmek amacıyla "sınırlı erişim" önerisini kişisel olarak desteklediğini belirtti. Biletleme sisteminin, ziyaretçi akışını düzenlemek ve antik yapıyı aşırı aşınmadan korumak için olduğunu, para toplamak amacı taşımadığını söyledi. Medya raporlarına göre, Roma zaten aşırı turizmle mücadele ederken, 2025'teki Jubile Yılı kutlamaları nedeniyle turist akınının artması bekleniyor (Katolik Kilisesi tarafından her 25 yılda bir düzenlenen etkinlik). Önümüzdeki yıl Roma ve Vatikan Şehri'ni yaklaşık 30 milyon kişinin ziyaret etmesi öngörülüyor. Bu yılın başlarında, Venedik de benzer önlemler aldı ve yoğun saatlerde gündüz ziyaretçileri için 5 EUR (HKD 43.30) bilet ücreti uygulamaya başladı. Bu önlemler, aşırı turizmi yönetmek ve popüler cazibe merkezlerini korumak amacıyla alındı. Birçok kişi aşırı turizm sorunları nedeniyle bu hareketi olumlu karşılasa da, bazı eleştirmenler kamuya açık bir sanat eserine ücret koymanın adaletsiz olduğunu ve turizmi caydırabileceğini savunuyor. Ayrıca, Trevi Çeşmesi'nin bulunduğu yoğun kavşağa yakın bir biletleme sistemi uygulamanın lojistik zorluklar yaratabileceği belirtiliyor. Kaynak: Travel and Leisure Asia

Son Durum: Avrupa Genelinde Grev krizi yaşanıyor! Haber

Son Durum: Avrupa Genelinde Grev krizi yaşanıyor!

Büyük Britanya: Londra’da Havalimanları ve Toplu Taşıma Grev Tehdidi Altında Büyük Britanya’da, London City Havalimanı’ndaki GMB sendikasına bağlı yaklaşık 120 bagaj görevlisi, greve gitme tehdidinde bulundu. Eğer bu grev gerçekleşirse, havalimanının 37 yıllık tarihindeki ilk büyük iş durması olacak. Ayrıca, Londra Heathrow Havalimanı’nda sınır muhafızları, 31 Ağustos’tan 3 Eylül’e kadar grev yapmayı ve daha sonra fazla mesaiyi reddetmeyi planlıyor. Bu grevler, havalimanlarının operasyonlarını ve yolcu akışını olumsuz etkileyecek. Ayrıca, ASLEF sendikası tarafından yapılan açıklamaya göre, Londra trenlerinde 31 Ağustos ile 10 Kasım tarihleri arasında cumartesi ve pazar günleri grev yapılacak. İtalya: ITA Airways ve Wizz Air Malta Çalışanlarından Grev Kararı İtalya’da ITA Airways çalışanları, 7 Eylül tarihinde ülke çapında saat 13:00’ten 17:00’ye kadar çalışmayı durduracak. Ayrıca, Wizz Air Malta çalışanları ve Milan-Malpensa Havalimanı’ndaki uçuş işlemleri personeli de grev planları yapıyor. Bu grevler, İtalya’daki hava trafiğini ve yolcu hizmetlerini etkileyebilir. Hollanda: Büyük Şehirlerde Toplu Taşıma Grevi Hollanda’da, 12 Eylül tarihinde büyük şehirlerde toplu taşıma grevi yapılması planlanıyor. Grev, toplu taşıma hizmetlerini aksatarak vatandaşların günlük yaşamını zorlaştıracak. Portekiz: Havalimanlarında Hizmet Personelinden Grev Portekiz’deki tüm havalimanlarındaki hizmet personeli, 31 Ağustos ve 1 Eylül tarihlerinde çalışmayı durdurmayı planlıyor. Bu grev, havalimanlarındaki operasyonları ve yolcu akışını doğrudan etkileyebilir. İspanya: Alicante Havalimanı’nda Güvenlik Personelinden Grev İspanya’nın Alicante Havalimanı’ndaki güvenlik personeli, 30 ve 31 Ağustos tarihlerinde grev yapmayı planlıyor. Bu durum, havalimanında güvenlik kontrollerinde aksamalara ve yolcu sıkışıklığına yol açabilir. Avrupa genelindeki bu grevler, havacılık ve toplu taşıma sektörlerinde ciddi aksamalara neden olurken, yolcular ve vatandaşlar için çeşitli zorluklar yaratıyor. Yetkililer, grevlerin etkilerini en aza indirmek ve hizmetlerin sürekliliğini sağlamak için çalışmalarını sürdürüyor.

Aşırı turizm: Gelir kaynağı mı, kaynak israfı mı? Haber

Aşırı turizm: Gelir kaynağı mı, kaynak israfı mı?

Yunanistan’da bir duvar yazısı, “Turistler evinize dönün” diyor. İspanya’da lüks turistik merkezlere giden yerel halk zengin turistleri su tabancalarıyla ıslatıp kovalıyor. Bu yıl ülkede binlerce kişi “Sizin seyahatiniz bizim sefaletimiz” diyerek yürüyüş yaptı. Yunanistan, İspanya, İtalya ve benzeri gibi bazı Avrupa ülkeleri özellikle belli mevsimlerde turist akınına uğruyor. Turistlerin sayısı, savaştan, afetlerden ve ağır yoksulluktan kaçarken pasaport-vize çıkaracak imkanları olmadığı için ölümcül seyahatlere zorlanan ve tüm kapılar yüzlerine kapanan mültecilerden çok daha fazla. Ancak turistler para kaynağı görüldükleri için ‘ırkçı’ söylemlerle karşılanmıyor. “Kiraları yükselttikleri” ve “Kaynakları tükettikleri” gibi iddialar, mülteciler için çoğunlukla birer ırkçı şehir efsanesiyken kitlesel turizm açısından ise açık birer gerçek. Göçmen ve mülteciler ancak kapitalistlerin talep ettikleri miktarda ucuz emek gücü oldukları sürece makbuller. Birer vatandaşa veya turiste dönüşmelerinin önüne bu yüzden aşılması zor engeller konuluyor. Sınır dışı edilme riski bir şantaj prangası olarak ayaklarına bağlı ve devletin ihtiyaçlarının sınırını aşmamaları için de ırkçı tehlike ağır bir zincir olarak boyunlarına asılı tutuluyor. Sınırı geçmenin sınıfsallığını çok net anlatan bir örnek ise İngiltere’de özel jetlere pasaport kontrolü yapılmadığını ortaya koyan şu haberimizden okunabilir. YANGINDA ORMANDAN ÖNCE TURİZMİ KURTARMAK Kitlesel turizm ya da aşırı turizm olarak adlandırılan bu fenomeni, benzer bir sorunu yaşayan Yunanistan örneğinden öğrenmek için Gazeteci Yannis Elafros ile konuşuyoruz. Yunanistan’da yaz aylarında dünyaya yayılan iki görüntü öne çıkıyor. Adları “Instagram adaları”na dönmüş küçük turistik adaların adım atılamayacak hale getiren turist konvoyları ve çoğu zaman ölümle de sonuçlanan geniş orman yangınları. Bu ikisi bir araya geldiğinde Yunan hükümeti ormanlardan önce turizmi kurtarıyor denebilir. Sağcı Miçotakis Hükümeti geçtiğimiz yıl Rodos Adası’nda çıkan yangın nedeniyle adayı terk eden turistlere bir hafta ücretsiz tatil imkanı sundu. Canlarını kurtarmak için o güzel adalara ulaşmaya çalışan yüzlerce mülteci ise sahil güvenlik tarafından denize geri itiliyorlar hâlâ. Gazeteci Elefros, Yunanistan’da bu yıl turist sayısında ve turizmden elde edilen gelirlerde geçen yıla göre yüzde 10’luk bir artıştan bahsediyor. Merkez Bankası 2024 yılında Yunanistan’ı 35 milyon turistin ziyaret edeceğini tahmin etmiş: “2023 yılı 33 milyon turist ve 20.5 milyar doğrudan turizm geliri ile rekor bir yıl olmuştu. Artış büyük: 2010 yılında bu gelir 9.5 milyar avroydu. Turizmin yoğun olduğu bölgeler ise başta Kiklad adaları ve Girit olmak üzere Ege adaları, İyon Denizi adaları ve son yıllarda Atina.” ÇALIŞANLARIN YÜZDE 60’I TATİLE GİDEMEZKEN… Tıpkı denizin bize düşen yakasında olduğu gibi Yunanistan’da da ülkenin bu turistik durumundan kendi halkı giderek daha az faydalanabiliyor: “Asıl sorun, çalışanların yüzde 60’ının tatil yapmayacak olması ve kesinlikle adalara seyahat edemeyecek olması. Ya şehirde kalacaklar ya da köylerine gidecekler... Bir turizm ülkesi için trajik bir durum.” Peki aşırı turizm konusunda yapılan eleştiriler haklı mı? Yanıtlıyor: “Büyük turist dalgasının sonuçları çok.” Birkaç hafta önce Santorini Adası’nda bir belediye meclis üyesi, adanın yerli halkını yolcu gemileri bu küçük adaya bir anda binlerce turist birden getirdiği için “Hareketlerini azaltabildikleri kadar azaltmalarını” istemiş! “Yerli halkı ve turistler artık Santorini’nin dar sokaklarına sığamıyor” diyor Elafros. Santorini’yi yılda 3.4 milyon turist ziyaret ediyor. Yerli nüfus ise yaklaşık 20 bin. Yüksek sezonda adaya bir günde 17 bin gemi yolcusu birden yanaşıyor. Belediye Başkanı Nikos Zorzos, gemi yolcusu sayısının günde 8 bine düşürülmesini önermiş. Ancak, örneğin CNN’ye konuşan bazı turistik otel sahipleri sayıyı az dahi buluyor. HALK SUSUZ OTELLER İSRAFTA Ciddi bir sorun su eksikliği. Facebook’ta Girit Adası severlerin oluşturduğu ve benim de dahil olduğum bir grupta müstakbel bir turist soruyor, “Girit’e geleceğim ama su sıkıntısı yaşandığı söyleniyor, doğru mu?​” Yanıt bir Giritliden geliyor: Köylerde su kesintisi çok ancak merkezlerdeki otellerde sular kesilmiyor, merak etmeyin! Gazeteci Elafros da yaz aylarında su sıkıntısının önemli bir sorun olduğunun altını çiziyor: “Çünkü iklim değişikliği nedeniyle su sıkıntısı yaşanıyor. Bazı adalarda su kesintileri yaşanıyor ancak büyük oteller ve villalar yüzme havuzlarında su israfı yapıyor. Ayrıca, turizm için yapılan toplu binalar manzarayı tahrip ediyor ve çevreyi bozuyor. Atina’da ve başka yerlerde binlerce dairenin Airbnb için ayrılması, ev fiyatlarını zirveye taşıdı. Restoranlar ve tavernalar da turistlere yönelik oldukları için çok pahalı hale geldi. Adalara giden feribotların biletleri de çok pahalı.” Çalışanların yüzde 60’ının bu yaz turistik tatil yapamadığı Yunanistan’da turizm sektörü önemli bir istihdam alanı. Gazeteci Elafros bu sayının yaz aylarında 700 bine ulaştığını söylüyor: “Yaklaşık 350 bin kişi ise sürekli çalışıyor. Temel sorun, düşük ücretlerle birlikte işin aşırı yoğunlaşması. Birçok işçi 3 ay boyunca haftanın 7 günü, izin günü olmaksızın, günde 12 saate kadar çalışıyor! Kötü koşulların sonucu olarak bu yıl birçok otel personel bulamadı. 260 bin pozisyonun 60 bini boştu. İŞGALE HAYIR, İNSANİ ÇALIŞMA HEMEN Elafros’a göre, “Yunanistan’da henüz aşırı turizme karşı bir hareket yok” Ancak zaman zaman yükselen tepki ve eylemlerin olduğunu söylüyor:  “Geçen yıl birçok adada ve sahil bölgesinde plajların özel şirketler tarafından işgal edilmesine karşı başarılı büyük eylemler yapıldı. Ayrıca Atina’da ve başka yerlerde ucuz konut ve Airbnb’ye sert kısıtlamalar getirilmesi için eylemler yapılıyor. Pek çok yerde çevreyi ‘betonlaşmadan’ korumak için mücadele veriliyor. İşçi hareketi, tüm işçiler için iyi ve çok günlük tatil hakkı, turizm endüstrisinde insani çalışma koşulları ve ücret artışı, doğanın ve şehirlerin turizm endüstrisinin kontrolsüz büyümesinden korunması taleplerini dile getiriyor.” SINIFSAL DÖNÜŞÜM ‘Aşırı turizm’ aynı zamanda turistik bölgelerde bir sınıfsal dönüşüm de yaratıyor. Meksika’nın turistik kenti Oaxaca’ya gelen yerli ve yabancı turist sayısı 2020’den 2024’te yüzde 77’lik bir artış yaşayınca bunun canlı bir örneği haline gelmiş. Bloomberg’in haberinde 2006’daki öğretmen grevlerinin ardından yöneticilerin kenti dönüştürmeye başladıklarına dikkat çekiliyor. Bunun için halkın “disneylandlaştırma” adını verdiği çeşitli yeni festivaller ve etkinliklerle kentin turistik dönüşümünün gerçekleştirildiğine işaret ediliyor. Kiralar son beş yılda iki kattan fazla artmış durumda. Merkezi mahalleler artık yerel halk için çok pahalı. ‘ÇÖZÜM SADECE EN ÇOK PARASI OLAN GELSİN Mİ?​’ Bazı ülkeler turist sayısını sınırlarken para kaybetmek istemiyor. Örneğin İtalya’da Venedik kentine günübirlik giriş paralı (5 avro) yapıldı, belediye iki ayda 2.2 milyon avro kazandı. Ancak bu tür “önlemler”in artması, zaten birçok insan için imkansız, bir çoğu için de pahalı bir etkinlik haline gelmeye devam eden uluslararası seyahatin giderek zenginlere ait bir ayrıcalığa dönüşmesini de hızlandırabilir.  İspanya’nın en çok turistin ziyaret ettiği kenti Barselona’da ise son 10 yılda kiralar yüzde 70 civarında, konut fiyatları ise ortalama yüzde 40 oranında artmış. Belediye Başkanı Jaume Collboni, halihazırda kiralık tatil evi olarak faaliyet gösteren 10 bin 101 ruhsatı kasım 2028’e kadar iptal edeceğini duyurdu. Bu kararın turizm gelirinin, otel ve benzeri lüks konutlarda tekelleşmesi, bu kez de ucuz turistik konaklamanın azalması anlamına da gelmesi mümkün. Uygulama ilerlediğinde, sonuçları görülecek. ÇÖZÜMSÜZLÜK ÖRTÜSÜ: ‘SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK’ ‘Aşırı turizmin’ çözümü ise “sürdürülebilir turizm” adıyla tartışılıyor. Artık sürdürülemez bir sistem olduğunun kendisi de farkında olan kapitalizm bir sorunu çözermiş gibi yapacağı ancak kesinlikle çözmeyeceği zaman başına “sürdürülebilir” koymayı seviyor. Sınırları kimin geçebileceği, kentsel mekanların kime göre düzenleneceği, doğal güzelliklere kimin ulaşacağı, kimin yolculuğunun yasal olacağı konularını en eşitsiz şekilde düzenleyen, insanlık tarihi açısından vizesi çoktan dolmuş kapitalizme alternatif bulmayı tartışmaya başlamak, daha “sürdürülebilir” sonuçlar yaratabilir halbuki. 

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.