Hava Durumu

#Kastamonu

TOURISMJOURNAL - Kastamonu haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Kastamonu haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Karadeniz'in Efes'i Pompeiopolis Turizme Hazırlanıyor Haber

Karadeniz'in Efes'i Pompeiopolis Turizme Hazırlanıyor

KASTAMONU (İHA) - Kastamonu'nun Taşköprü ilçesindeki Zımbıllı Tepe mevkiinde yer alan Pompeiopolis Antik Kenti, 2024 yılı kazı çalışmalarıyla dikkatleri üzerine çekiyor. Roma dönemine ait Anadolu'nun en büyük kentlerinden biri olan ve Paflagonya Eyalet Merkezi olarak kurulan antik kentte kazılar Karabük Üniversitesi’nden Doç. Dr. Mevlüt Eliüşük'ün liderliğinde sürdürülüyor. Çalışmaların tamamlanmasıyla birlikte Pompeiopolis, "Karadeniz'in Efes'i" olarak anılacak. AFRODİT HEYKELLERİ BULUNDU Kazı çalışmaları sırasında Yunan mitolojisinin aşk tanrıçası Afrodit'e ait iki heykel parçası bulundu. Bölgede ilk kez rastlanan Afrodit heykelleri, kazı ekibinde büyük heyecan yarattı. Koruma altına alınan heykellerin, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Geleceğe Miras Projesi kapsamında restore edilmesi planlanıyor. TURİZM ROTASI ŞEKİLLENİYOR Pompeiopolis’te kazılar tiyatro alanında tamamlanırken, bin 800 yıllık mozaikler Roma villasının zeminine yerleştirildi. Bölge hakkında bilgi veren Doç. Dr. Eliüşük, "Pompeipolis, bir Roma İmparatorluğu kenti oluyor. Aynı zamanda bir eyalet başkenti oluyor. Bu kapsamda bir Roma İmparatorluk kentinde olması gereken tüm yapıları içerisinde barındırıyor. Biz, şu anda tiyatro salonuyla odeonunu açtık. Bunun dışında sivil yapı olarak bir villa kazdık. Bunlara ek olarak birkaç tane bazilikamız var. İki tane hamamımız var. Biz, bu yıl için kazı çalışmalarına öncelikle bazilikadan başlayacağız. Bazilikadan kastımız ise, kiliseden ziyade daha çok Roma'da bir mahkeme binası ve kapalı çarşı işlevi gören büyük bir yapı. Bazilikayı da kazdığımızda oradan gelecek buluntuların bizleri oldukça şaşırtacağını düşünüyoruz" dedi. Çalışmalar tamamlandığında antik kent, bölge turizminin en önemli duraklarından biri olacak. "POMPEİOPOLİS'İ ÖNEMLİ BİR DESTİNASYON YAPACAĞIZ" Kazı Başkanı Doç. Dr. Mevlüt Eliüşük, son üç yıldır çalışmalarda büyük ilerleme kaydettiklerini belirtti. Eliüşük, "Uygulama aşaması biraz daha zor olsa da iki yıl içerisinde bizler, Pompeipolis Antik Kentini hem Kastamonu hem de ülkemiz için önemli bir turizm destinasyonu haline getirmeye çalışacağız. 2 yıl içerisinde bunları sonuçlandırırız" sözleriyle beklentisini dile getirdi. "KARADENİZ'İN EN BÜYÜK ANTİK KENTİ" Taşköprü Belediye Başkanı Hüseyin Arslan ise antik kentin bölge turizmine katkı sağlayacağını vurgulayarak, "Pompeipolis Antik Kenti, Karadeniz'in en büyük kazısıdır. En büyük antik kentidir. Turizm rotasında da çok önemli bir yer tutacak. Taşköprü, hatta Kastamonu bölgesi önemli bir turizm alanına kavuşmuş olacak" diye konuştu. Kastamonu İl Kültür ve Turizm Müdürü Kerem Seven, bölgenin önemine dikkat çekerek, "Cumhurbaşkanlığının Geleceğe Miras Projesi kapsamında Taşköprü Pompeipolis Antik Kentinde kazı başkanımız Doç. Dr. Mevlüt Eliüşük hocamız ile ekibi, kazı çalışmalarını devam ettirmektedirler. Bunların karşılığı görüldüğü üzere alınmıştır. Bundan sonra da olumlu yönde alınmaya devam edilecektir. Yakın bir zamanda Pompeipolis Antik Kenti, Karadeniz'in Efes'i olacaktır. Bölge ekonomisine de nefes verecektir" dedi. Ödenek konusundaki destekleri nedeniyle Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy'a ve projede emeği geçenlere teşekkürlerini sundu. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından desteklenen kazılar sayesinde Pompeiopolis’in tarihi ve kültürel değerleri dünya turizmine kazandırılacak.

UNESCO'nun Koruduğu Çivisiz Cami'de Türk Tarihi Araştırılıyor Haber

UNESCO'nun Koruduğu Çivisiz Cami'de Türk Tarihi Araştırılıyor

KASTAMONU (İHA) - Kastamonu’nun Merkez ilçesine bağlı Kasaba Köyü’nde bulunan ve halk arasında "Çivisiz Cami" olarak bilinen Mahmut Bey Camii'nin çevresinde arkeolojik kazılar başladı. Bu kazılarla 14. yüzyıl Türk-İslam yerleşiminin izleri ortaya çıkarılacak. UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne "Anadolu'nun Ortaçağ Dönemi Ahşap Direkli ve Kirişli Camileri" kategorisinde dahil edilen Mahmut Bey Camii, 1366 yılında Candaroğulları döneminde inşa edilmiş. Kastamonu Valiliği himayesinde ve Kuzey Anadolu Kalkınma Ajansı (KUZKA) koordinasyonunda, Karabük Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü iş birliğiyle yürütülen kazı çalışmaları, caminin yalnızca mimari önemini değil, çevresindeki Türk yerleşim dokusunu da aydınlatmayı hedefliyor. TARİHİ KÜLLİYE VE YERLEŞİM İZLERİ KEŞFEDİLİYOR Kazılar kapsamında caminin 50 metre uzağında bulunan hamam kalıntılarında çalışmalar sürüyor. Kazı ekibi, hamamın camiyle aynı dönemde, 14. yüzyılda yapıldığını değerlendiriyor. Ayrıca, külliyeye işaret eden mezarlar, yapılar ve yerleşim kalıntıları da dikkat çekiyor. Kazı çalışmalarının başındaki Karabük Üniversitesi Sanat Tarihi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Anar Azizsoy, bu kazılarla yalnızca cami ve hamamın değil, bölgedeki Türk yerleşim kültürünün de detaylı şekilde inceleneceğini belirterek, "Bilindiği üzere Türk kültüründe gelenek olarak cami yapımıyla birlikte hamam inşası da gerçekleştirilir. Bunun Selçuklu Devletinden itibaren Anadolu'nun çeşitli yerlerinde örnekleri mevcuttur. Biz de Mahmut Bey Camii ile bağlantısının ne denli olup olmadığının üzerine yaptığımız araştırmaları bu sene yaptığımız kazı ve devamında sürdüreceğimiz çalışmalarla birlikte açığa çıkarmayı umuyoruz" dedi. 14. YÜZYILIN TÜRK KÜLTÜRÜ AYDINLATILACAK Hamam dışında bölgedeki diğer yapılar, Türk yerleşim dokusunun varlığını somutlaştırıyor. Prof. Dr. Azizsoy, "Mahmut Bey Camii'nin az aşağında Saray Camii, çifte hamam bulunuyor, başka kalıntılarda mevcut. Yoğun olarak bu bölgede Türk kimliğinin ve kültürünün varlığını somut olarak belgeleyecek olan yerleşim dokusuna imkan tanıyan yapılar bulunuyor. Tarihe baktığımız zaman hanedanın varlığı da, yani Mahmut Bey'den sonrasında da oğluna ait bir mezarın bulunduğu, annesine ait bir türbenin olma ihtimali bu tezimizi daha da destekler nitelik taşıyor. Dolasıyla burada sadece hamam değil, aynı zamanda başka yapı topluluğunun ortaya çıkarılmasıyla birlikte Türklerde bir gelenek haline gelen bir külliye olma ihtimali de ister istemez akla geliyor" diyerek, yeni bulguların bölgenin turizmine katkı sağlayacak düzeyde olabileceğini ekledi. KASABA KÖYÜ’NÜN TARİHİ ÖNEMİ 14. yüzyılda yaklaşık 25 bin nüfusuyla önemli bir yerleşim merkezi olan Kasaba Köyü, Çobanoğulları ve Candaroğulları dönemlerinin izlerini taşıyor. Köy ile ilgili konuşan Azizsoy, "Bu kadar ciddi bir birikimi, yer altındaki tarihi mirası barındırmış olduğunu düşündüğümüz, buna inandığımız yerleşim yerinde sonraki evrelerde yapılacak olan kazı çalışmalarıyla tarihi dokunun rengi hiç şüphesiz değişecektir" ifadelerini kullandı. MAHMUT BEY CAMİİ HAKKINDA 1366 yılında Candaroğlu Mahmut Bey tarafından inşa edilen cami, ahşap direkli mimarisi ve iç mekan süslemeleriyle dikkat çekiyor. Çivi kullanılmadan yapılan üst örtüsü, camiyi mimari bir şaheser haline getiriyor. UNESCO tarafından tescillenen bu yapı, Türk kültürünün dünyaya tanıtılmasında önemli bir rol oynuyor.

Kastamonu'da Lavanta Turizmi Atağı Haber

Kastamonu'da Lavanta Turizmi Atağı

KASTAMONU (İHA) - Doğa ve tabiat turizminin merkezi haline gelen Kastamonu, son yıllarda lavanta tarımıyla turizm potansiyelini artırmayı hedefliyor. Kastamonu Üniversitesi öğrencileri, Cide’de gerçekleştirilen etkinlikte lavanta dikimi yaparak hem doğada vakit geçirdi hem de yeni bilgiler edindi. Cide Yerel Eylem Grubu Derneği ve Kent Konseyi Başkanı Serdar Kaptan'ın koordinatörlüğünde gerçekleştirilen etkinliğe Doğa Koruma ve Milli Parklar Kastamonu Şube Müdürlüğü Cide Şefliği de katkıda bulundu. Kastamonu Üniversitesi Turizm Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aydoğan Aydoğdu’nun 2020’de başlattığı "Kastamonu Köyleri Lavanta Kokacak, Kastamonu Kırsalı Lavanta Turizmiyle Kalkınacak" projesi kapsamında, bölgede lavanta ekim alanları her geçen gün artıyor. İlk olarak Karaçomak Barajı’nda 6 dekar alanda başlayan çalışmalar, bugün 300 dekarlık bir alana yayılmış durumda. Daday, Pınarbaşı ve Cide gibi farklı bölgelerde lavanta tarımı yaygınlaştırılarak turistik cazibe merkezleri oluşturulması amaçlanıyor. DOĞADA DERS: HEM EĞLENDİLER HEM ÖĞRENDİLER Turizm Fakültesi öğrencileri, Tabiat Kampı dersi kapsamında Cide’de lavanta dikimi gerçekleştirdi. Tıbbi ve aromatik bitkiler üzerine bilgi alan öğrenciler, Cide’nin tarihi ve turistik mekanlarını da keşfetme fırsatı buldu. Lavanta dikim etkinliği, Cide Belediyesi ve Cide Yerel Eylem Grubu ev sahipliğinde Tuğ Tepesi Sosyal Tesisi Alanı, Belediye Yerleşkesi Bahçesi, Beşiktaş Lokali Kavşağı, Liman Mevkii Çocuk Oyun Alanı, Bayram Aslan Uygulama Oteli Mevkii ve Atatürk Parkı gibi alanlarda gerçekleştirildi. "KASTAMONU’DA DÖRT MEVSİM TURİZM MÜMKÜN" Tabiat turizmi ve lavanta tarımı üzerine öğrencilere saha dersi veren Öğretim Görevlisi Hikmet Haberal, bu tür etkinliklerin hem girişimcilik hem de turizm eğitimine katkı sunduğunu belirtti. "Lavanta, turistler açısından bir çekicilik oluşturuyor. Lavanta dikilen alanlarda denize gelen insanlarımızın lavanta bahçelerini görerek lavantanın kokusunu hissetmelerini istiyoruz. Hatta şu anda Cide'ye lavanta kokusu yayılmış durumda. Amacımız dört mevsim turizmi Kastamonu'da gerçekleştirmek" dedi. "LAVANTA ÇOK KATMA DEĞERLİ BİR BİTKİ" Lavanta bitkisinin kozmetik, ilaç ve gastronomi gibi pek çok alanda kullanıldığını vurgulayan Doç. Dr. Aydoğan Aydoğdu, lavanta tarımının özellikle kırsal bölgelerde ekonomik kalkınmayı desteklediğini ifade etti. "Lavanta, eksi 35 dereceden 45 dereceye kadar hemen hemen her iklim şartlarında dayanıklıdır. Lavanta çok çevreci bir bitkidir. Çok yıllık bir bitkidir. Bir kez diktiğinizde, iyi baktığınızda 20 yıl kadar size verimli hizmet eder. Lavanta su isteği hemen hemen hiç olmayan bir bitkidir. Özellikle eğimli arazileri çok sever, kıraç arazileri çok sever, geçirgen süzek arazilerde sadece güneş görmesi yeterlidir" diye konuştu. ÖĞRENCİLERDEN ETKİNLİĞE YOĞUN İLGİ Etkinliğe katılan öğrencilerden Eda Nur Doğanay, lavanta bahçelerinin görselliği ve kokusunun kendisini çok etkilediğini söyledi. Sinop’tan gelen İrem Aysu Sönmez ise "Ben Sinop'ta yaşıyorum. Yaşadığım şehirde lavanta bahçeleri bulunmuyor. Sadece biz kendi bahçemize küçük bir alana dikimini yaptık. O da biraz yayıldı. Kendiliğinden yayıldı ve çoğaldı. Kendi bahçemizde lavanta dikimini geliştirirsek bence çok daha güzel olur" dedi. 1 dönüm lavanta tarlasında çiçek verimi 150-400 kilogram arasında değişirken, yağ verimi yüzde 2-5 oranında oluyor. Lavantanın kuru hali, kilogram başına 10-15 lira arasında satışa sunuluyor.

Doğanın Kalbi Paflagonya’da Yeni Turizm Rotaları Haber

Doğanın Kalbi Paflagonya’da Yeni Turizm Rotaları

KASTAMONU (İHA) - Paflagonya'nın başkenti olarak bilinen Kastamonu’da, doğa turizmini geliştirmek için yeni adımlar atılıyor. Kastamonu Üniversitesi tarafından başlatılan "Paflagonya Bölgesinde Doğada Yaşam Becerileri ve Turizm Rotaları" projesiyle, bölgedeki doğal güzellikler envanterde kayıt altına alınarak yeni turizm rotaları oluşturuluyor. Batı Karadeniz’in turizm potansiyelini artırmayı hedefleyen bu proje, Turizm Rehberliği Bölümü Öğretim Görevlisi Hikmet Haberal liderliğinde yürütülüyor. Ekibe, doktora öğrencisi Ersin Uğur Aydın ve lisans öğrencileri Ahmet Emir Eldemir, Emircan Keskin, Tuğba Çadır ve Sude Naz Gedik de eşlik ediyor. Çalışmalar kapsamında Azdavay Çatak Kanyonu, Suğla Yaylası, Pınarbaşı Horma Kanyonu, Ilıca Şelalesi ve dünyanın en derin ikinci kanyonu unvanlı Valla Kanyonu gibi önemli doğal alanlar gezildi. Proje ekibi, bölgedeki doğal ve kültürel değerlerin korunmasını ön planda tutarak sürdürülebilir turizm rotaları oluşturmayı amaçlıyor. Tarım ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü de bu çalışmalara destek sağlıyor. PAFLAGONYA’DA DOĞA VE TARİH BİRLEŞİYOR Projenin ilk etabında yaklaşık 15 kilometrelik bir alan detaylı şekilde incelendi. Çalışmanın ilerleyen aşamalarında, bölgenin ekoturizm potansiyelinin artırılması ve kırsal turizmin geliştirilmesi hedefleniyor. Ayrıca, Paflagonya’nın antik dönem başkenti Taşköprü ve Pompeipolis gibi tarihi yerlerin de turizm rotalarına eklenmesi planlanıyor. Hikmet Haberal, Paflagonya ile ilgili bilgi vererek bölgenin antik dönemde Anadolu'nun kuzeybatısında, Karadeniz kıyısında yer alan bir bölge olup günümüzde Karabük, Bartın, Zonguldak ve Kastamonu illerini kapsadığını belirtti. Küre Dağları'nın da Paflagonya'nın iç kısmında, Türkiye'nin Karadeniz Bölgesi'nde yer alan bir dağ sırası olduğunu açıkladı. Doğa turizmi tutkunları için cazip bir destinasyon olan bölgenin doğa yürüyüşleri ve kuş gözlemciliği gibi birçok aktiviteye olanak tanıdığını ekledi. Aynı zamanda, bölgenin flora ve faunasını korumaya yönelik çeşitli doğa koruma projelerinin de yürütüldüğünü söyledi. BÖLGE EKONOMİSİ VE İSTİHDAMINA KATKI Doğayla iç içe olmak isteyen ziyaretçiler için kamp alanlarının olduğunu vurgulayan Haberal, doğa kampları ve sosyal etkinliklerle üniversite ve ortaöğretim öğrencilerine, bölge halkına doğa sevgisi ve doğa sporları bilinci kazandırılmasının hedeflendiğini aktardı. Bunun yanı sıra, Türkiye’nin farklı bölgelerinden gelen sporculara ve katılımcılara Paflagonya’nın doğal ve kültürel mirasının tanıtılması da amaçlananlar arasında. Projeyle ilgili açıklama yapan Hikmet Haberal, bölgedeki doğal yaşam becerilerini geliştirmek ve bu değerleri turizme kazandırmak istediklerini belirtti. Haberal, Paflagonya’nın eşsiz doğasını ve tarihi mirasını daha fazla kişiyle buluşturmayı amaçlarken, aynı zamanda bu çalışmalarla bölgesel kalkınmaya katkı sağlamayı hedeflediklerini dile getirdi. KAMPÇILIK VE YAŞAM BECERİLERİ EĞİTİMİ Kastamonu Üniversitesi'ne 2018 yılında YÖK ve Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından "Ormancılık ve Tabiat Turizmi" konusunda ihtisaslaşma görevi verildi. Bu doğrultuda gerçekleştirilen çalışmalardan biri olan proje kapsamında doğal ortamlarda yaşam becerisi eğitimleri de verilecek. Bu eğitimler, kriz ve stres yönetimi, yön bulma, barınak yapma gibi temel becerileri içerecek. Projenin çıktılarının kamuoyuyla paylaşılması ve bölge ekonomisine katkı sağlanması öncelikli hedefler arasında yer alıyor. Doktora öğrencisi Ersin Uğur Aydın, üç günlük saha çalışmalarında yoğun bir tempo ile birçok doğal alanı ziyaret ettiklerini ve Horma Kanyonunun etkileyici bir turizm noktası olduğunu belirtti. Lisans öğrencisi Ahmet Emir Erdemir ise, bu doğal güzelliklerin turizme kazandırılmasının, hem bölgeye hem de ülkeye önemli katkılar sağlayacağını vurguladı.

Anadolu’nun Ahşap Camileri UNESCO Listesinde Haber

Anadolu’nun Ahşap Camileri UNESCO Listesinde

Anadolu-Türk mimarisinde genellikle kesme taş kullanılırken, ahşap tavan ve desteklerle inşa edilen camiler ayrı bir önem taşıyor. 13. ve 14. yüzyıllarda inşa edilen bu yapılar, Türklerin Orta Asya’daki mimari üslubunu hatırlatıyor. Sade dış görünümlerinin aksine, iç mekanları kalem işi süslemelerle renklenmiş olan camiler, ahşap oymacılığına ve işçiliğe vurgu yaparak belirli bir yapı tipinin en seçkin örneklerini temsil ediyor. Türkiye’nin Afyonkarahisar, Ankara, Eskişehir, Kastamonu ve Konya illerindeki beş cami, "Anadolu’nun Orta Çağ Dönemi Ahşap Hipostil Camileri" olarak 2023’te UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alındı. AFYONKARAHİSAR ULU CAMİİ: 1272-1277 yılları arasında yaptırılan bu cami, Selçuklu dönemi mimarisinin en güzel örneklerinden biri olarak kabul ediliyor. 40 ahşap sütun üzerine oturtulmuş olan cami, ahşap minberi ve taş mihrabıyla dikkat çekiyor. Kalem işi bezemelerinin bir kısmı tahrip olsa da tarihi zenginliği göz kamaştırıyor. AHİ ŞERAFETTİN CAMİİ: Ankara Kalesi’nin güney ucundaki bu cami, ahşap işçiliği ve özgün mimarisiyle tanınıyor. Caminin ceviz ağacından yapılmış minberi, devrinin en zarif örneklerinden kabul ediliyor. Üç giriş kapısı olan yapının en dikkat çekici bölümü, taç kapısı olarak öne çıkıyor. SİVRİHİSAR ULU CAMİİ: Eskişehir’de yer alan bu caminin, 1231-1232 yıllarında inşa edildiği tahmin ediliyor. 67 ahşap direkle desteklenen çatısı, Bizans başlıklarının kullanımı ile dikkat çekiyor. Kündekari tekniğiyle yapılmış ceviz ağacından minberi ve aydınlık feneriyle Anadolu Selçuklu dönemi mimarisinin nadide örnekleri arasında gösteriliyor. MAHMUT BEY CAMİİ: Bindirme tekniğiyle inşa edilmiş olan cami, Kastamonu’ya 18 km uzaklıkta bulunuyor. Ahşap giriş kapısı, oymacılık sanatıyla yapılmış nadir bir eser olan caminin kapısı, Kastamonu Etnografya Müzesi’nde sergilenmeye devam ediyor. EŞREFOĞLU CAMİİ: Beyşehir Gölü’ne yakın olan bu cami, Anadolu’daki en büyük ahşap cami olarak bilinir. 40’tan fazla ahşap sütunla yükselen yapı, ceviz ağacından oyulmuş minberi ve renkli kalem işi süslemeleriyle dikkat çeker.

Pompeiopolis Antik Kenti, 2 yıl içerisinde turizme kazandırılacak Haber

Pompeiopolis Antik Kenti, 2 yıl içerisinde turizme kazandırılacak

Uzmanlar ve arkeologlar tarafından Efes Antik Kenti ve Gaziantep Zeugma'nın bir benzeri olarak nitelendirilen Kastamonu'nun Taşköprü ilçesindeki Pompeiopolis Antik Kenti'nde kazı çalışmaları sürüyor. Roma döneminde yayıldığı alan bakımından Anadolu'nun en büyük kentlerinden biri olan Pompeiopolis Antik Kenti'nde gerçekleştirilen kazı çalışmaları, Kastamonu Müze Müdürlüğünün başkanlığında sürüyor. Taşköprü ilçesinin Zımbıllı Tepe mevkiinde yer alan tarihi Paflagonya bölgesinin başkenti Pompeiopolis Antik Kenti'ndeki kazı çalışmalarına Karabük Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mevlüt Eliüşük başkanlık ediyor. Pompeiopolis'te gerçekleştirilen kazıların bu yılki bölümü 21 Temmuz tarihi itibariyle başladı. Paflagonya bölgesinin başkenti Pompeiopolis Antik Kenti'nde başlayan kazı çalışmalarında Türk ve yabancı uzmanlar görev alırken, bölgede 2006'da başlayan kazılar, son yıllarda antik kentteki villa tabanı ve tiyatro üzerinde yoğunlaştı. “Bir taraftan alanda açmalar yapılırken, diğer taraftan da villa zemininde çıkan mozaiklerin restorasyonuyla ilgili süreçler sürüyor” Çalışmalarla ilgili bilgi veren Taşköprü Belediye Başkanı Hüseyin Arslan, 1992 yılında ilk kez kurtarma kazılarının yapıldığını belirterek, “İlçemizdeki asıl kazı, 2006 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığımızın kontrolü altında, yabancı kazı niteliğinden şimdi artık yerli kazı niteliği de kazandı. 12 ay süreyle kazı çalışması yapılabilmesi için Bakanlar Kurulundan kararı da çıkmıştı. Bu konuda Sayın Cumhurbaşkanımızın desteği oldu. Sonuçta kazılarımız İtalya ve Almanya'dan gelen ekiplerle, Karabük'ten gelen yerli kazı başkanımızla devam ediyor. Kazı çalışmalarında süreç oldukça yavaş seyrediyor. Çünkü hem bilimsel kazı oluyor hem de bizlerin beklentisi olan turizm kazısı oluyor. Ancak bilimsel kazıların süreci çok zaman alıyor. Dolayısıyla kazılardaki alamadığımız mesafe bu doğrultuda ödenekler noktasında ve Kültür Bakanımızla yaptığımız görüşmelerde bu sene önemli bir destek sağlanarak çalışmalarına başlandı. Bundan sonrasında da daha çok önem vereceklerini bizlere söylediler. Şu anda bir taraftan alanda açmalar diğer taraftan da villa zemininde çıkan mozaiklerin restorasyonuyla ilgili süreçler sürüyor” dedi. “Pompeipolis, Kastamonu'yu turizm açısından farklılaştıracaktır” Pompeipolis'in bölge için önemine değinen Başkan Arslan, “Pompeipolis Antik Kenti, Taşköprü açısından önemli. Bölgenin başkentliğini yapmış bir şehirden bahsediliyor. Paflagonya'nın başkenti oluyor. Böyle kadim bir şehrin Selçuklu ve Osmanlı döneminde de öneme sahip Taşköprü'nün böyle bir değere de sahip olması, tarihin bütün süreçlerinde dönemsel olarak böyle bir yerleşim yerinin olması bizler için çok kıymetli. Bu bölgeyi insanların bilmesi, turistlerin hem bilimsel hem tarih hem de görsel anlamda ziyareti açısından ilçemize çok önemli değer katacaktır. Sadece Taşköprü'ye değil Kastamonu'yu bir anlamda turizm açısından farklılaştıracaktır” diye konuştu. “2-3 yıl içerisinde antik kente turist organizasyonlarının başlayacağını düşünüyorum” Bölgenin turizme kazandırılacağını kaydeden Arslan, “Şu anda çok hassas bir süreçle kazı çalışmaları ilerliyor. Çünkü her kazdığınız yerden farklı şeyler çıkabiliyor. Burada jeofizik yapılmasına rağmen dün kazılan bir alanda yeni bir alan daha görüldü. Mevcut Roma dönemine ait villanın yanında bir yer daha görüldü. Dolayısıyla bu sürecin hızlı bir şekilde turizm açılması kolay bir iş değil. Ancak şunu memnuniyetle görüyoruz ki artık yavaş yavaş burada ziyaretçi merkezi bulunuyor. Oradan bir takım bilgiler alınabiliyor, dolayısıyla yavaş yavaş ziyaretçilerimizde bölgemizde oluşmaya başladı. Ama turizm anlamında tam olarak 2-3 yıl içerisinde inşallah antik kente turist organizasyonlarının başlayacağını düşünüyorum” şeklinde konuştu. İş adamlarına ve iş kadınlarına da seslenen Başkan Arslan, “Bunun yanı sıra yürütülen kazı çalışmalarıyla ilgili de sponsorluk beklentimiz bulunmaktadır. Sponsorlarımızla bu çalışmaları yürütüyoruz. Bu yüzden iş adamlarımızdan ve iş kadınlarımızdan desteklerini bekliyoruz” ifadelerini kullandı. “Son 2 yıldır tiyatro ve Roma Villası üzerine çalışıyoruz” Taşköprü Pompeipolis Antik Kenti Kazı Başkanı Karabük Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mevlüt Eliüşük ise “Pompeipolis, özellikle Paflagonya bölgesi olarak adlandırdığımız Karabük, Kastamonu, Sinop ve Çankırı'yı da içerisine alan bölgedir. Bu bölgenin de özellikle milattan sonra 2. yüzyıldaki metropolisi yani Valilik merkezi diye adlandırabiliriz. Burada ilk kazılar 2006 yılında başladı, şu anda çalışmalarımız çok uluslu ekipler tarafından yönlendiriliyor. Biz de son 2 yıldır tiyatro ve Roma Villası üzerine çalışıyoruz. Roma Villası, Anadolu'da bulunmuş en büyük birkaç villadan bir tanesi oluyor. Bu sene yoğun bir çalışma içerisine girdik. Birde son 2 yıldır bizler sadece kazılara odaklanmadık, ayrıca koruma çatıları ile mozaiklerin restorasyonu ve konservasyonu üzerinde de çalışıyoruz. Böylelikle hem kültür varlığımızı ortaya çıkarmış oluyoruz hem de koruma üzerine çalışıyoruz. Tabii ki bu çalışmalarımızdaki ana unsurlardan bir tanesi de hem kenti tanıtmak hem de Kastamonu'nun kültürel mirasını zenginleştirerek kentin şu anda turizmden aldığı geliri bir nebze olsan arttırabilmek. Burada bir destinasyon alanı da oluşturmakla bizlerin ikinci işlerinden bir tanesini oluşturuyor. Şu anda villayı daha çok İtalyan ekibi çalışıyor, restorasyon çalışmalarını da bizler kendi ekibimizle yapıyoruz ama benim başkanlığımda gerçekleştirildiği için tüm ekiplerimiz birbirleriyle koordineli şekilde çalışıyorlar” dedi. “Ekim sonuna kadar çalışmayı planlıyoruz” Bölgede Ekim sonuna kadar çalışma yürüteceklerini söyleyen Doç. Dr. Eliüşük, “16 Mayıs'ta çalışmalara başladık. Kazı çalışmalarından ziyade zemin mozaiklerinin kaldırılması, konservasyonunun yapılması ve yerine konulmasıyla ilgiliydi. İlk 2 aylık çalışmamız restorasyon üzerine oldu. Restorasyon çalışması uzun süreli bir çalışma, bu yüzden 3 ay daha sürecek. Yaklaşık 5 ayda bu zemin mozaiğinin bitirilmesini planlıyoruz konservasyonunu ve restorasyonunu. Kazı çalışmaları da 21 Temmuz'da başladı. Şu anki planımıza göre Ekim sonuna kadar çalışmayı planlıyoruz” diye konuştu. Doç. Dr. Eliüşük, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü adına yürüttükleri kazı çalışmalarında 40 kişilik ekip ile birlikte bölgede kazı çalışmasında bulunduklarını söyledi.

Tarihi, doğal güzelliği ile büyüleyen yayla ve gölet; tabiat parkı olmaya aday Haber

Tarihi, doğal güzelliği ile büyüleyen yayla ve gölet; tabiat parkı olmaya aday

Kastamonu Üniversitesi Turizm Fakültesi tarafından Kastamonu’nun Merkez, Araç ve Daday ilçelerinin kesiştiği noktada bulunan Egriceova Yaylası ve Egriceova Göleti’nde çalışma yapıldı. Çalışmalar çerçevesinde Kastamonu Üniversitesi Araç Rafet Vergili Meslek Yüksekokulu öğrencileriyle birlikte bölgeye kurulan fotokapanlar yaban hayatı incelendi. Ayrıca Kastamonu Üniversitesi Turizm Fakültesi Öğretim Görevlisi Hikmet Haberal tarafından bölgeye teknik gezi düzenlenerek Turizm Fakültesi öğrencileriyle birlikte çalışma yapıldı. Yaban hayatı ve bitki örtüsü başta olmak üzere doğal güzellikleri ile tarihi kalıntılarıyla ön plana çıkan bölgenin tabiat parkı olarak ilan edilmesi hedefleniyor. Bu çerçevede Kastamonu Üniversitesi Turizm Fakültesi tarafından yapılan çalışma ve incelemeler neticesinde Egriceova Yaylası ve Göleti’nin tabiat oparkı ilan edilmesi için hazırlanan dosya Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü (DKMP) Kastamonu İl Şube Müdürlüğüne teslim edildi. DKMP Kastamonu İl Şube Müdürlüğü ekipleri de bölgede incelemelerde bulundu. Bölgenin tabiat parkı ilan edilmesi için yapılan çalışmalar Tarım ve Orman Bakanlığına gönderildi. “Bölgede tarihi bir kilise ile antik bir kale de mevcut” Bölge ile ilgili bilgi veren Kastamonu Kastamonu Üniversitesi Turizm Fakültesi Öğretim Görevlisi Hikmet Haberal, “Egriceova Yaylası ve göletimiz Kastamonu’nun Merkez, Araç ve Daday ilçeleri sınırlarında kalıyor. Egriceova Yaylası, bölgede meşhurdur. Ayrıca üzerinde yapay bir göleti de bulunmaktadır. Bu gölet sayesinde de bölge ayrı bir güzellik kazanıyor. Ayrıca gölet ve yaylalarda bitki ve yaban hayatı çeşitliğini var. Bitkilerden çiçeklerden tutup, sarıçam ormanları, diğer endemik bitki çeşitliliğini içerisinde barındırıyor. Ayrıca bölgede tarihi bir kilise bulunuyor, antik bir kale mevcut. Ayrıca bölgede tarihi mezarlıklarda bulunuyor. Bu yüzden hem kültür hem doğa hem de tarih bu yaylamızda da mevcut. Bu yaylanın üç ilçenin merkezi durumunda olması sebebiyle insanlar, bu bölgeye özellikle yaz aylarında Nisan ayından Kasım ayına kadar çeşitli faaliyet ve etkinliklerde bulunabilirler. Egriceova Göleti’nin etrafında çeşitli yaylalar mevcuttur. Ayrıca bu bölgede hayvancılık ve bazı bölgelerde tarım yapılıyor” dedi. “Bölge kamp yapmaya müsait, bu yüzden yürüyüş, bisiklet ve kamp rotaları oluşturduk” Bölgenin kamp yürüyüş, bisiklet etkinliklerine uygun olduğunu belirten Haberal, “Kastamonu Üniversitesi, Ormancılık ve Tabiat Turizmi alanında ihtisaslaşan bir üniversitedir. Bu sebeple bizler, Kastamonu’da turizm alanında neler yapılabilir diye araştırmalarımızı sürdürüyoruz. Bu kapsamda hem Araç hem de Daday ilçelerinden Egriceova Yaylasına ve Göletine yönelik her iki ilçemizden de rotalama çalışmasında bulunduk. Ayrıca etrafta bulunan yaylaları Egriceova Göleti’ne yönelik rotalar belirledik. Bölgede kamp yapmaya çok müsait bir bölge, bu yüzden yürüyüş, bisiklet ve kamp rotaları oluşturduk. Bu bölgeye çok rahatlıkla dağcılar, yürüyüş gurupları gelebiler, eğlenceli vakitler geçirebilirler. Egriceova Göleti’nin üzerinde bisikletlerle ya da botlarla gezinti, sportif olta balıkçılığı yapılabilir. Araç ve Daday üzerinden bölgeye gelirken otantik köylerimiz bulunuyor. Bu köylerin otantik kültürünü ve mimarisini yaşayabiliriz. Bölgedeki sarıçam ormanlarını görebilirler. Doğaya hakim bir noktada bulunuyor” diye konuştu. “Egriceova Yaylası ve Göletinin, Tabiat Parkı ilan edilmesi noktasında büyük bir aşama kat edildi” Bölgede kurdukları fotokapanlarla yaban hayatını incelediklerini belirten Haberal, "Bölgede ayı, kurt, elik ya da karaca, tilki, domuz, tavşan gibi birçok yaban hayatına ait hayvan türlerini gözlemledik. Ayrıca bunları envanter olarak inceleme imkanı bulduk. Egriceova Yaylası ve Göletine birkaç yol güzergahından ulaşılabiliyor. Ulaşım gayet kolay. Hem Daday hem de Araç istikametinde yolların biraz bakıma ihtiyacı var. Bizler, bu bölgenin de turizme kazandırılacağını düşünüyorum. Bu çalışma ve inceleme gezileriyle birlikte rotalama çalışmalarının ardından DKMP 10. Bölge Müdürlüğü Kastamonu İl Şube Müdürlüğüne müracaatta bulunduk. Bölgenin korunan alan ilan edilmesini talep ettik. Öncelikle bölgeyi koruma hedefimiz var. Koruyarak ayrıca turizme de kazandırılması için çalışma yürütüyoruz. Bu yüzden tabiat alanı ilan edilmesi noktasında başvuruda bulunduk. DKMP 10. Bölge Müdürlüğü Kastamonu İl Şube Müdürlüğü ekipleri de yapılan başvuru üzerine bölgeye gelerek incelemelerde ve çalışmalarda bulundular. Bölgeden görseller çekip envanter çalışması yaptılar. Bizler de elimizdeki envanterleri kendilerine verdik. Egriceova Yaylası ve Göletinin, tabiat parkı ilan edilmesi noktasında büyük bir aşama kat edildiğini düşünüyorum” şeklinde konuştu. “Kastamonu, çok zengin bir coğrafyaya sahip, birçok bilinen ya da bilinmeyen yerleri bulunuyor” Kastamonu Üniversitesi Turizm Fakültesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları öğrencisi Kübra Sarıkaya ise, “Turizm Fakültesinde Hikmet Haberal hocamızla birlikte Egriceova Yaylası ile Göletini gezme imkanı bulduk. Bölgede doğa yürüyüşü yaptık, aynı zamanda çevrede bulunan tarihi ve coğrafi yapıları inceleyerek görme imkanı bulduk. Bununla birlikte bölgedeki yaşamları inceleme fırsatı bulduk. Hep beraber topluluk halinde gittiğimiz bu gezide Kastamonu’nun coğrafyası hakkında özellikle Turizm Fakültesi öğrencileri olarak bilgiler edindik. Bölgede ayrıca yaban hayatını da gözlemledik. Kuşlar başta olmak üzere yaban hayvanlarını kurulan fotokapanlarda inceleme imkanı bulduk. Fotoğraflar çekinip doğa gezilerinde bulunduk. Bitki örtüsünü inceleme fırsatı bulduk. Zaten Kastamonu bu açıdan çok zengin bir coğrafya. Birçok bilinen ya da bilinmeyen yerleri var. Tanıtım yapılmasıyla meşhur olmaya aday birçok bölgesi bulunuyor. Ben, Boluluyum. Abant ile Kastamonu’yu kıyasladığımda, Kastamonu daha az dokunulmuş bir coğrafya. Abant, biraz fazla reklamının yapılmasından ötürü ülkece biliniyor. Kastamonu, Abant’a göre çok daha doğal, daha dokunulmamış doğal haliyle çok daha güzel görünüyor. O yüzden Kastamonu’nun bu bakir kalmış bölgelerini gelip görmek, gezmek gerekiyor" ifadelerini kullandı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.