Hava Durumu

#Kastamonu

TOURISMJOURNAL - Kastamonu haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Kastamonu haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Doğanın Kalbi Paflagonya’da Yeni Turizm Rotaları Haber

Doğanın Kalbi Paflagonya’da Yeni Turizm Rotaları

KASTAMONU (İHA) - Paflagonya'nın başkenti olarak bilinen Kastamonu’da, doğa turizmini geliştirmek için yeni adımlar atılıyor. Kastamonu Üniversitesi tarafından başlatılan "Paflagonya Bölgesinde Doğada Yaşam Becerileri ve Turizm Rotaları" projesiyle, bölgedeki doğal güzellikler envanterde kayıt altına alınarak yeni turizm rotaları oluşturuluyor. Batı Karadeniz’in turizm potansiyelini artırmayı hedefleyen bu proje, Turizm Rehberliği Bölümü Öğretim Görevlisi Hikmet Haberal liderliğinde yürütülüyor. Ekibe, doktora öğrencisi Ersin Uğur Aydın ve lisans öğrencileri Ahmet Emir Eldemir, Emircan Keskin, Tuğba Çadır ve Sude Naz Gedik de eşlik ediyor. Çalışmalar kapsamında Azdavay Çatak Kanyonu, Suğla Yaylası, Pınarbaşı Horma Kanyonu, Ilıca Şelalesi ve dünyanın en derin ikinci kanyonu unvanlı Valla Kanyonu gibi önemli doğal alanlar gezildi. Proje ekibi, bölgedeki doğal ve kültürel değerlerin korunmasını ön planda tutarak sürdürülebilir turizm rotaları oluşturmayı amaçlıyor. Tarım ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü de bu çalışmalara destek sağlıyor. PAFLAGONYA’DA DOĞA VE TARİH BİRLEŞİYOR Projenin ilk etabında yaklaşık 15 kilometrelik bir alan detaylı şekilde incelendi. Çalışmanın ilerleyen aşamalarında, bölgenin ekoturizm potansiyelinin artırılması ve kırsal turizmin geliştirilmesi hedefleniyor. Ayrıca, Paflagonya’nın antik dönem başkenti Taşköprü ve Pompeipolis gibi tarihi yerlerin de turizm rotalarına eklenmesi planlanıyor. Hikmet Haberal, Paflagonya ile ilgili bilgi vererek bölgenin antik dönemde Anadolu'nun kuzeybatısında, Karadeniz kıyısında yer alan bir bölge olup günümüzde Karabük, Bartın, Zonguldak ve Kastamonu illerini kapsadığını belirtti. Küre Dağları'nın da Paflagonya'nın iç kısmında, Türkiye'nin Karadeniz Bölgesi'nde yer alan bir dağ sırası olduğunu açıkladı. Doğa turizmi tutkunları için cazip bir destinasyon olan bölgenin doğa yürüyüşleri ve kuş gözlemciliği gibi birçok aktiviteye olanak tanıdığını ekledi. Aynı zamanda, bölgenin flora ve faunasını korumaya yönelik çeşitli doğa koruma projelerinin de yürütüldüğünü söyledi. BÖLGE EKONOMİSİ VE İSTİHDAMINA KATKI Doğayla iç içe olmak isteyen ziyaretçiler için kamp alanlarının olduğunu vurgulayan Haberal, doğa kampları ve sosyal etkinliklerle üniversite ve ortaöğretim öğrencilerine, bölge halkına doğa sevgisi ve doğa sporları bilinci kazandırılmasının hedeflendiğini aktardı. Bunun yanı sıra, Türkiye’nin farklı bölgelerinden gelen sporculara ve katılımcılara Paflagonya’nın doğal ve kültürel mirasının tanıtılması da amaçlananlar arasında. Projeyle ilgili açıklama yapan Hikmet Haberal, bölgedeki doğal yaşam becerilerini geliştirmek ve bu değerleri turizme kazandırmak istediklerini belirtti. Haberal, Paflagonya’nın eşsiz doğasını ve tarihi mirasını daha fazla kişiyle buluşturmayı amaçlarken, aynı zamanda bu çalışmalarla bölgesel kalkınmaya katkı sağlamayı hedeflediklerini dile getirdi. KAMPÇILIK VE YAŞAM BECERİLERİ EĞİTİMİ Kastamonu Üniversitesi'ne 2018 yılında YÖK ve Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından "Ormancılık ve Tabiat Turizmi" konusunda ihtisaslaşma görevi verildi. Bu doğrultuda gerçekleştirilen çalışmalardan biri olan proje kapsamında doğal ortamlarda yaşam becerisi eğitimleri de verilecek. Bu eğitimler, kriz ve stres yönetimi, yön bulma, barınak yapma gibi temel becerileri içerecek. Projenin çıktılarının kamuoyuyla paylaşılması ve bölge ekonomisine katkı sağlanması öncelikli hedefler arasında yer alıyor. Doktora öğrencisi Ersin Uğur Aydın, üç günlük saha çalışmalarında yoğun bir tempo ile birçok doğal alanı ziyaret ettiklerini ve Horma Kanyonunun etkileyici bir turizm noktası olduğunu belirtti. Lisans öğrencisi Ahmet Emir Erdemir ise, bu doğal güzelliklerin turizme kazandırılmasının, hem bölgeye hem de ülkeye önemli katkılar sağlayacağını vurguladı.

Anadolu’nun Ahşap Camileri UNESCO Listesinde Haber

Anadolu’nun Ahşap Camileri UNESCO Listesinde

Anadolu-Türk mimarisinde genellikle kesme taş kullanılırken, ahşap tavan ve desteklerle inşa edilen camiler ayrı bir önem taşıyor. 13. ve 14. yüzyıllarda inşa edilen bu yapılar, Türklerin Orta Asya’daki mimari üslubunu hatırlatıyor. Sade dış görünümlerinin aksine, iç mekanları kalem işi süslemelerle renklenmiş olan camiler, ahşap oymacılığına ve işçiliğe vurgu yaparak belirli bir yapı tipinin en seçkin örneklerini temsil ediyor. Türkiye’nin Afyonkarahisar, Ankara, Eskişehir, Kastamonu ve Konya illerindeki beş cami, "Anadolu’nun Orta Çağ Dönemi Ahşap Hipostil Camileri" olarak 2023’te UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alındı. AFYONKARAHİSAR ULU CAMİİ: 1272-1277 yılları arasında yaptırılan bu cami, Selçuklu dönemi mimarisinin en güzel örneklerinden biri olarak kabul ediliyor. 40 ahşap sütun üzerine oturtulmuş olan cami, ahşap minberi ve taş mihrabıyla dikkat çekiyor. Kalem işi bezemelerinin bir kısmı tahrip olsa da tarihi zenginliği göz kamaştırıyor. AHİ ŞERAFETTİN CAMİİ: Ankara Kalesi’nin güney ucundaki bu cami, ahşap işçiliği ve özgün mimarisiyle tanınıyor. Caminin ceviz ağacından yapılmış minberi, devrinin en zarif örneklerinden kabul ediliyor. Üç giriş kapısı olan yapının en dikkat çekici bölümü, taç kapısı olarak öne çıkıyor. SİVRİHİSAR ULU CAMİİ: Eskişehir’de yer alan bu caminin, 1231-1232 yıllarında inşa edildiği tahmin ediliyor. 67 ahşap direkle desteklenen çatısı, Bizans başlıklarının kullanımı ile dikkat çekiyor. Kündekari tekniğiyle yapılmış ceviz ağacından minberi ve aydınlık feneriyle Anadolu Selçuklu dönemi mimarisinin nadide örnekleri arasında gösteriliyor. MAHMUT BEY CAMİİ: Bindirme tekniğiyle inşa edilmiş olan cami, Kastamonu’ya 18 km uzaklıkta bulunuyor. Ahşap giriş kapısı, oymacılık sanatıyla yapılmış nadir bir eser olan caminin kapısı, Kastamonu Etnografya Müzesi’nde sergilenmeye devam ediyor. EŞREFOĞLU CAMİİ: Beyşehir Gölü’ne yakın olan bu cami, Anadolu’daki en büyük ahşap cami olarak bilinir. 40’tan fazla ahşap sütunla yükselen yapı, ceviz ağacından oyulmuş minberi ve renkli kalem işi süslemeleriyle dikkat çeker.

Pompeiopolis Antik Kenti, 2 yıl içerisinde turizme kazandırılacak Haber

Pompeiopolis Antik Kenti, 2 yıl içerisinde turizme kazandırılacak

Uzmanlar ve arkeologlar tarafından Efes Antik Kenti ve Gaziantep Zeugma'nın bir benzeri olarak nitelendirilen Kastamonu'nun Taşköprü ilçesindeki Pompeiopolis Antik Kenti'nde kazı çalışmaları sürüyor. Roma döneminde yayıldığı alan bakımından Anadolu'nun en büyük kentlerinden biri olan Pompeiopolis Antik Kenti'nde gerçekleştirilen kazı çalışmaları, Kastamonu Müze Müdürlüğünün başkanlığında sürüyor. Taşköprü ilçesinin Zımbıllı Tepe mevkiinde yer alan tarihi Paflagonya bölgesinin başkenti Pompeiopolis Antik Kenti'ndeki kazı çalışmalarına Karabük Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mevlüt Eliüşük başkanlık ediyor. Pompeiopolis'te gerçekleştirilen kazıların bu yılki bölümü 21 Temmuz tarihi itibariyle başladı. Paflagonya bölgesinin başkenti Pompeiopolis Antik Kenti'nde başlayan kazı çalışmalarında Türk ve yabancı uzmanlar görev alırken, bölgede 2006'da başlayan kazılar, son yıllarda antik kentteki villa tabanı ve tiyatro üzerinde yoğunlaştı. “Bir taraftan alanda açmalar yapılırken, diğer taraftan da villa zemininde çıkan mozaiklerin restorasyonuyla ilgili süreçler sürüyor” Çalışmalarla ilgili bilgi veren Taşköprü Belediye Başkanı Hüseyin Arslan, 1992 yılında ilk kez kurtarma kazılarının yapıldığını belirterek, “İlçemizdeki asıl kazı, 2006 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığımızın kontrolü altında, yabancı kazı niteliğinden şimdi artık yerli kazı niteliği de kazandı. 12 ay süreyle kazı çalışması yapılabilmesi için Bakanlar Kurulundan kararı da çıkmıştı. Bu konuda Sayın Cumhurbaşkanımızın desteği oldu. Sonuçta kazılarımız İtalya ve Almanya'dan gelen ekiplerle, Karabük'ten gelen yerli kazı başkanımızla devam ediyor. Kazı çalışmalarında süreç oldukça yavaş seyrediyor. Çünkü hem bilimsel kazı oluyor hem de bizlerin beklentisi olan turizm kazısı oluyor. Ancak bilimsel kazıların süreci çok zaman alıyor. Dolayısıyla kazılardaki alamadığımız mesafe bu doğrultuda ödenekler noktasında ve Kültür Bakanımızla yaptığımız görüşmelerde bu sene önemli bir destek sağlanarak çalışmalarına başlandı. Bundan sonrasında da daha çok önem vereceklerini bizlere söylediler. Şu anda bir taraftan alanda açmalar diğer taraftan da villa zemininde çıkan mozaiklerin restorasyonuyla ilgili süreçler sürüyor” dedi. “Pompeipolis, Kastamonu'yu turizm açısından farklılaştıracaktır” Pompeipolis'in bölge için önemine değinen Başkan Arslan, “Pompeipolis Antik Kenti, Taşköprü açısından önemli. Bölgenin başkentliğini yapmış bir şehirden bahsediliyor. Paflagonya'nın başkenti oluyor. Böyle kadim bir şehrin Selçuklu ve Osmanlı döneminde de öneme sahip Taşköprü'nün böyle bir değere de sahip olması, tarihin bütün süreçlerinde dönemsel olarak böyle bir yerleşim yerinin olması bizler için çok kıymetli. Bu bölgeyi insanların bilmesi, turistlerin hem bilimsel hem tarih hem de görsel anlamda ziyareti açısından ilçemize çok önemli değer katacaktır. Sadece Taşköprü'ye değil Kastamonu'yu bir anlamda turizm açısından farklılaştıracaktır” diye konuştu. “2-3 yıl içerisinde antik kente turist organizasyonlarının başlayacağını düşünüyorum” Bölgenin turizme kazandırılacağını kaydeden Arslan, “Şu anda çok hassas bir süreçle kazı çalışmaları ilerliyor. Çünkü her kazdığınız yerden farklı şeyler çıkabiliyor. Burada jeofizik yapılmasına rağmen dün kazılan bir alanda yeni bir alan daha görüldü. Mevcut Roma dönemine ait villanın yanında bir yer daha görüldü. Dolayısıyla bu sürecin hızlı bir şekilde turizm açılması kolay bir iş değil. Ancak şunu memnuniyetle görüyoruz ki artık yavaş yavaş burada ziyaretçi merkezi bulunuyor. Oradan bir takım bilgiler alınabiliyor, dolayısıyla yavaş yavaş ziyaretçilerimizde bölgemizde oluşmaya başladı. Ama turizm anlamında tam olarak 2-3 yıl içerisinde inşallah antik kente turist organizasyonlarının başlayacağını düşünüyorum” şeklinde konuştu. İş adamlarına ve iş kadınlarına da seslenen Başkan Arslan, “Bunun yanı sıra yürütülen kazı çalışmalarıyla ilgili de sponsorluk beklentimiz bulunmaktadır. Sponsorlarımızla bu çalışmaları yürütüyoruz. Bu yüzden iş adamlarımızdan ve iş kadınlarımızdan desteklerini bekliyoruz” ifadelerini kullandı. “Son 2 yıldır tiyatro ve Roma Villası üzerine çalışıyoruz” Taşköprü Pompeipolis Antik Kenti Kazı Başkanı Karabük Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mevlüt Eliüşük ise “Pompeipolis, özellikle Paflagonya bölgesi olarak adlandırdığımız Karabük, Kastamonu, Sinop ve Çankırı'yı da içerisine alan bölgedir. Bu bölgenin de özellikle milattan sonra 2. yüzyıldaki metropolisi yani Valilik merkezi diye adlandırabiliriz. Burada ilk kazılar 2006 yılında başladı, şu anda çalışmalarımız çok uluslu ekipler tarafından yönlendiriliyor. Biz de son 2 yıldır tiyatro ve Roma Villası üzerine çalışıyoruz. Roma Villası, Anadolu'da bulunmuş en büyük birkaç villadan bir tanesi oluyor. Bu sene yoğun bir çalışma içerisine girdik. Birde son 2 yıldır bizler sadece kazılara odaklanmadık, ayrıca koruma çatıları ile mozaiklerin restorasyonu ve konservasyonu üzerinde de çalışıyoruz. Böylelikle hem kültür varlığımızı ortaya çıkarmış oluyoruz hem de koruma üzerine çalışıyoruz. Tabii ki bu çalışmalarımızdaki ana unsurlardan bir tanesi de hem kenti tanıtmak hem de Kastamonu'nun kültürel mirasını zenginleştirerek kentin şu anda turizmden aldığı geliri bir nebze olsan arttırabilmek. Burada bir destinasyon alanı da oluşturmakla bizlerin ikinci işlerinden bir tanesini oluşturuyor. Şu anda villayı daha çok İtalyan ekibi çalışıyor, restorasyon çalışmalarını da bizler kendi ekibimizle yapıyoruz ama benim başkanlığımda gerçekleştirildiği için tüm ekiplerimiz birbirleriyle koordineli şekilde çalışıyorlar” dedi. “Ekim sonuna kadar çalışmayı planlıyoruz” Bölgede Ekim sonuna kadar çalışma yürüteceklerini söyleyen Doç. Dr. Eliüşük, “16 Mayıs'ta çalışmalara başladık. Kazı çalışmalarından ziyade zemin mozaiklerinin kaldırılması, konservasyonunun yapılması ve yerine konulmasıyla ilgiliydi. İlk 2 aylık çalışmamız restorasyon üzerine oldu. Restorasyon çalışması uzun süreli bir çalışma, bu yüzden 3 ay daha sürecek. Yaklaşık 5 ayda bu zemin mozaiğinin bitirilmesini planlıyoruz konservasyonunu ve restorasyonunu. Kazı çalışmaları da 21 Temmuz'da başladı. Şu anki planımıza göre Ekim sonuna kadar çalışmayı planlıyoruz” diye konuştu. Doç. Dr. Eliüşük, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü adına yürüttükleri kazı çalışmalarında 40 kişilik ekip ile birlikte bölgede kazı çalışmasında bulunduklarını söyledi.

Tarihi, doğal güzelliği ile büyüleyen yayla ve gölet; tabiat parkı olmaya aday Haber

Tarihi, doğal güzelliği ile büyüleyen yayla ve gölet; tabiat parkı olmaya aday

Kastamonu Üniversitesi Turizm Fakültesi tarafından Kastamonu’nun Merkez, Araç ve Daday ilçelerinin kesiştiği noktada bulunan Egriceova Yaylası ve Egriceova Göleti’nde çalışma yapıldı. Çalışmalar çerçevesinde Kastamonu Üniversitesi Araç Rafet Vergili Meslek Yüksekokulu öğrencileriyle birlikte bölgeye kurulan fotokapanlar yaban hayatı incelendi. Ayrıca Kastamonu Üniversitesi Turizm Fakültesi Öğretim Görevlisi Hikmet Haberal tarafından bölgeye teknik gezi düzenlenerek Turizm Fakültesi öğrencileriyle birlikte çalışma yapıldı. Yaban hayatı ve bitki örtüsü başta olmak üzere doğal güzellikleri ile tarihi kalıntılarıyla ön plana çıkan bölgenin tabiat parkı olarak ilan edilmesi hedefleniyor. Bu çerçevede Kastamonu Üniversitesi Turizm Fakültesi tarafından yapılan çalışma ve incelemeler neticesinde Egriceova Yaylası ve Göleti’nin tabiat oparkı ilan edilmesi için hazırlanan dosya Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü (DKMP) Kastamonu İl Şube Müdürlüğüne teslim edildi. DKMP Kastamonu İl Şube Müdürlüğü ekipleri de bölgede incelemelerde bulundu. Bölgenin tabiat parkı ilan edilmesi için yapılan çalışmalar Tarım ve Orman Bakanlığına gönderildi. “Bölgede tarihi bir kilise ile antik bir kale de mevcut” Bölge ile ilgili bilgi veren Kastamonu Kastamonu Üniversitesi Turizm Fakültesi Öğretim Görevlisi Hikmet Haberal, “Egriceova Yaylası ve göletimiz Kastamonu’nun Merkez, Araç ve Daday ilçeleri sınırlarında kalıyor. Egriceova Yaylası, bölgede meşhurdur. Ayrıca üzerinde yapay bir göleti de bulunmaktadır. Bu gölet sayesinde de bölge ayrı bir güzellik kazanıyor. Ayrıca gölet ve yaylalarda bitki ve yaban hayatı çeşitliğini var. Bitkilerden çiçeklerden tutup, sarıçam ormanları, diğer endemik bitki çeşitliliğini içerisinde barındırıyor. Ayrıca bölgede tarihi bir kilise bulunuyor, antik bir kale mevcut. Ayrıca bölgede tarihi mezarlıklarda bulunuyor. Bu yüzden hem kültür hem doğa hem de tarih bu yaylamızda da mevcut. Bu yaylanın üç ilçenin merkezi durumunda olması sebebiyle insanlar, bu bölgeye özellikle yaz aylarında Nisan ayından Kasım ayına kadar çeşitli faaliyet ve etkinliklerde bulunabilirler. Egriceova Göleti’nin etrafında çeşitli yaylalar mevcuttur. Ayrıca bu bölgede hayvancılık ve bazı bölgelerde tarım yapılıyor” dedi. “Bölge kamp yapmaya müsait, bu yüzden yürüyüş, bisiklet ve kamp rotaları oluşturduk” Bölgenin kamp yürüyüş, bisiklet etkinliklerine uygun olduğunu belirten Haberal, “Kastamonu Üniversitesi, Ormancılık ve Tabiat Turizmi alanında ihtisaslaşan bir üniversitedir. Bu sebeple bizler, Kastamonu’da turizm alanında neler yapılabilir diye araştırmalarımızı sürdürüyoruz. Bu kapsamda hem Araç hem de Daday ilçelerinden Egriceova Yaylasına ve Göletine yönelik her iki ilçemizden de rotalama çalışmasında bulunduk. Ayrıca etrafta bulunan yaylaları Egriceova Göleti’ne yönelik rotalar belirledik. Bölgede kamp yapmaya çok müsait bir bölge, bu yüzden yürüyüş, bisiklet ve kamp rotaları oluşturduk. Bu bölgeye çok rahatlıkla dağcılar, yürüyüş gurupları gelebiler, eğlenceli vakitler geçirebilirler. Egriceova Göleti’nin üzerinde bisikletlerle ya da botlarla gezinti, sportif olta balıkçılığı yapılabilir. Araç ve Daday üzerinden bölgeye gelirken otantik köylerimiz bulunuyor. Bu köylerin otantik kültürünü ve mimarisini yaşayabiliriz. Bölgedeki sarıçam ormanlarını görebilirler. Doğaya hakim bir noktada bulunuyor” diye konuştu. “Egriceova Yaylası ve Göletinin, Tabiat Parkı ilan edilmesi noktasında büyük bir aşama kat edildi” Bölgede kurdukları fotokapanlarla yaban hayatını incelediklerini belirten Haberal, "Bölgede ayı, kurt, elik ya da karaca, tilki, domuz, tavşan gibi birçok yaban hayatına ait hayvan türlerini gözlemledik. Ayrıca bunları envanter olarak inceleme imkanı bulduk. Egriceova Yaylası ve Göletine birkaç yol güzergahından ulaşılabiliyor. Ulaşım gayet kolay. Hem Daday hem de Araç istikametinde yolların biraz bakıma ihtiyacı var. Bizler, bu bölgenin de turizme kazandırılacağını düşünüyorum. Bu çalışma ve inceleme gezileriyle birlikte rotalama çalışmalarının ardından DKMP 10. Bölge Müdürlüğü Kastamonu İl Şube Müdürlüğüne müracaatta bulunduk. Bölgenin korunan alan ilan edilmesini talep ettik. Öncelikle bölgeyi koruma hedefimiz var. Koruyarak ayrıca turizme de kazandırılması için çalışma yürütüyoruz. Bu yüzden tabiat alanı ilan edilmesi noktasında başvuruda bulunduk. DKMP 10. Bölge Müdürlüğü Kastamonu İl Şube Müdürlüğü ekipleri de yapılan başvuru üzerine bölgeye gelerek incelemelerde ve çalışmalarda bulundular. Bölgeden görseller çekip envanter çalışması yaptılar. Bizler de elimizdeki envanterleri kendilerine verdik. Egriceova Yaylası ve Göletinin, tabiat parkı ilan edilmesi noktasında büyük bir aşama kat edildiğini düşünüyorum” şeklinde konuştu. “Kastamonu, çok zengin bir coğrafyaya sahip, birçok bilinen ya da bilinmeyen yerleri bulunuyor” Kastamonu Üniversitesi Turizm Fakültesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları öğrencisi Kübra Sarıkaya ise, “Turizm Fakültesinde Hikmet Haberal hocamızla birlikte Egriceova Yaylası ile Göletini gezme imkanı bulduk. Bölgede doğa yürüyüşü yaptık, aynı zamanda çevrede bulunan tarihi ve coğrafi yapıları inceleyerek görme imkanı bulduk. Bununla birlikte bölgedeki yaşamları inceleme fırsatı bulduk. Hep beraber topluluk halinde gittiğimiz bu gezide Kastamonu’nun coğrafyası hakkında özellikle Turizm Fakültesi öğrencileri olarak bilgiler edindik. Bölgede ayrıca yaban hayatını da gözlemledik. Kuşlar başta olmak üzere yaban hayvanlarını kurulan fotokapanlarda inceleme imkanı bulduk. Fotoğraflar çekinip doğa gezilerinde bulunduk. Bitki örtüsünü inceleme fırsatı bulduk. Zaten Kastamonu bu açıdan çok zengin bir coğrafya. Birçok bilinen ya da bilinmeyen yerleri var. Tanıtım yapılmasıyla meşhur olmaya aday birçok bölgesi bulunuyor. Ben, Boluluyum. Abant ile Kastamonu’yu kıyasladığımda, Kastamonu daha az dokunulmuş bir coğrafya. Abant, biraz fazla reklamının yapılmasından ötürü ülkece biliniyor. Kastamonu, Abant’a göre çok daha doğal, daha dokunulmamış doğal haliyle çok daha güzel görünüyor. O yüzden Kastamonu’nun bu bakir kalmış bölgelerini gelip görmek, gezmek gerekiyor" ifadelerini kullandı.

22 bin nüfuslu ilçeye bayram tatili akını Haber

22 bin nüfuslu ilçeye bayram tatili akını

Kastamonu’nun Cide ilçesi, 9 günlük Kurban Bayramı tatilini geçirmek isteyen vatandaşların akınına uğradı. İlçeyi ziyaret eden vatandaşlar hem denizin hem de doğanın tadını çıkardı. Kurban Bayramı’nı memleketlerinde geçirmek isteyen ya da tatil yapmak isteyen vatandaşlar, Kastamonu’da yoğunluk oluşturdu. Kastamonu’nun 22 bin nüfuslu Cide ilçesi de 9 günlük bayram tatilinde, farklı şehirden gelen vatandaşların akınına uğradı. İlçeyi ziyaret eden vatandaşların birçoğu denizde yüzme fırsatı buldu. Bazı vatandaşlar ise doğal güzellikleri ile mest eden ilçede yaylaları ziyaret etti. İlçeye yolcu taşımacılığı yapan 5 otobüs firması ise tam kapasite çalışarak yoğunluğa yetişmeye çalıştı. “Yoldan karşıya geçmek için 15 dakika beklediğimiz bile oldu” Bayram tatili için Cide ilçesine gelen Ersin Yavuz, “Cide ilçesi her yıl geldiğimiz yer. Her sene yoğunluk artıyor. Geçen yıllara göre daha yoğun. Yoldan karşıya geçmek için 15 dakika beklediğimiz bile oldu. Doğası ile çok güzel bir yer. Rüzgar bazen deniz turizmine yer vermese de denizi de çok güzel. Severek geliyoruz. Yeşil ile mavinin buluştuğu yer. Kurban Bayramı’nın da yaza gelmesi sebebiyle aşırı bir yoğunluk var. Küçük bir ilçe olduğu için trafik sorun oluyor. Gelinip gezilecek bir yer. Herkese en az bir kere burada tatil yapmalarını tavsiye ederim” dedi.

Tarihi camide buluşan köylülerden geleneksel bayramlaşma töreni Haber

Tarihi camide buluşan köylülerden geleneksel bayramlaşma töreni

Kastamonu'nun Taşköprü ilçesinde 500 yıl önce yapılan tarihi camide Kurban Bayramı'nda bir araya gelen köylüler, geleneksel hale getirdikleri bayramlaşma töreni düzenledi. Köylüler, bayramlaşmanın ardından kahvaltı yaparak sohbet etti. Kastamonu, Çorum ve Sinop illerinin ortak noktasında bulunan ve 500 yıl önce yapılan tarihi Yukarışehirören köyü camisinde bir araya gelen köylüler, geleneksel hale getirdikleri bayramlaşma töreni düzenledi. Başta Ankara ve İstanbul olmak üzere çeşitli illerden gelen vatandaşlar, bayramları buluşma noktası olarak Yukarışehirören köyü camisini ziyaret ediyor. Yukarışehirören köyü camisinde toplanan kalabalık, bayram namazı kıldıktan sonra birbirleriyle bayramlaşıyor. Ardından kahvaltıda bir araya gelen vatandaşlar, kendilerine ikram edilen çay ile birlikte sohbet etmek imkanı buluyor. Bazı aileler çocuklarıyla geldikleri ziyarette hoşça vakit geçirirken, çocuklar ise topla oynayarak eğleniyor. Köylüler, her bayramda bir araya geldikleri 500 yıllık tarihi Yukarışehirören köyü camisinde hem birbirleriyle kaynaşıyor hem bayramlaşarak atalarının geleneklerini günümüzde de yaşatıyor. Ayrıca köylüler, uzak yoldan gelen vatandaşlar için kendi ürünlerinden yaptıkları helva ve yöresel ekmek ikram ediyorlar. Kastamonu Üniversitesi Turizm Fakültesi Öğretim Üyesi Hikmet Haberal, Kastamonu'nun Taşköprü ilçesine bağlı Yukarışehirören köyünde tarihi cami bulunduğunu belirterek, “Köyün en yaşlıları dahi caminin yapılışı hakkında bilgi sahibi değiller. Bizler, bu caminin varsayımlara dayanarak 500 yıllık bir cami olduğunu düşünüyoruz. Cami, tamamen taş duvarlarla örülmüş. İçerisi ahşaptan yapılmış. Camimi özelliği ise Sinop'un Boyabat ilçesinden, Çorum'un Kargı ilçesinden ve Kastamonu'nun Taşköprü ilçesinin köylerinin ortaklaşa bu camiye gelip burada namazlarını eda ettiklerini gördük. Bayram namazının ardından uzun yıllar gelenek haline getirdikleri bu bayramlaşma törenini halen devam ettiriyorlar. Namazdan çıktıktan sonra ellerinde kumanya, yapmış oldukları ürünlerle yaptıkları helvayı ve yöresel ekmekle birlikte diğer ilçelerden ve köylerden gelen vatandaşlara burada yolda azık olarak kullanmaları için veriyorlar. İnsanlar bunlarla hem atlarını besliyorlar hem de buraya gelen insanlara bu yiyecekleri ikram ederek yolculuk boyunca hayatlarını idam ettirebilmeleri için böyle bir kolaylık sağlıyorlarmış. Bu gelenek günümüzde de devam ettiriliyor. Taşköprü'nun Aşağışehirörün köyü ile Yukarışehirörün köyünün ortak olarak kullandığı tarihi camideki bu gelenek günümüzde de devam etmektedir” dedi. Aşağışehirören Köyü Muhtarı Erdoğan Kaya da, “Yıllar önce geleneksel olarak hazırlanmış, uzaklardan camiye bayramda namaz kılmak için gelenler oluyor. Sinop'a, Çorum'a bağlı köyler bulunuyor. Buralardan camimize namaz kılmaya geliyorlar. Yolları uzak olduğu için bizlerde yıllar önce atalarımız gibi bayram hediye gibi yemek dağıtıyoruz, ekmek ikram ediyoruz, köylerine tekrar geri gidebilmeleri için. Yıllar önce başlanan bu gelenek günümüzde de halen devam ediyor” şeklinde konuştu. Yukarı Şehirören Köyü Muhtarı Satılmış Göksu ise, “Yaklaşık 12 yıldır gelenek haline getirdiğimiz bayram günü kahvaltı geleneği oluşturduk. Her yıl bayram gününde sabahları köylüleri bir araya getirip hem bayramlaşıyoruz hem de sohbet ederek kaynaşıyoruz” diye konuştu. Vatandaşlar, bayram yemeğinden dolayı bir araya gelerek sohbet ettiklerini ve bayramlaştıklarını belirterek, bu uygulamadan dolayı memnuniyet duyduklarını söyledi. Bayramlarda sabahları yapılan kahvaltı etkinliği güzel bulduklarını söyleyen vatandaşlar, “Köylülerimizle kaynaşmak, birlik ve beraberliğimizi sağlamak, eskileri yad etmek, eski gelenek ve göreneklerimizi devam ettirmek, burada hoş bir muhabbet etmek için geliyoruz. Burada hep beraber bayram sohbeti yapıyoruz. Görmediklerimizi bayram nedeniyle burada görmek ve onlarla bayramlaşmak. Güzel ve faydalı bir etkinlik. Sağ olsun köylerimizin muhtarları da bunlara vesile oluyor. Katkıda bulunanlara teşekkür ediyoruz” ifadelerini kullandılar.

Gizemli kanyon keşfedilmeyi bekliyor Haber

Gizemli kanyon keşfedilmeyi bekliyor

Kastamonu'nun Taşköprü ilçesinde, içerisinde sur kalıntıları, mağaralar ve tünel girişlerinin bulunduğu kanyon keşfedilmeyi bekliyor. Kanyonun altında bir yeraltı şehri olabileceğini belirten Öğretim Üyesi Hikmet Haberal, bölgenin incelenerek turizme kazandırılabileceğini söyledi. Kastamonu'da, Taşköprü Yerel Eylem Grubu Derneği öncülüğünde, Kastamonu Üniversitesi ile Taşköprü Belediyesinin ortaklığında yürütülen çalışmalar ile “macera rotası” belirleme çalışmaları sürüyor. Bu çerçevede Taşköprü ilçesinde rota belirleme çalışmaları yapan ekip, ilçeye bağlı Bük ile Karşı köylerinde bulunan Bük Karşı Kanyonu'nda incelemelerde bulundu. Bugüne kadar saklı kalmış kanyonda, Kastamonu Üniversitesi Turizm Fakültesi Öğretim Görevlisi Hikmet Haberal'ın liderliğinde, Erzurum'un İspir Belediyesi Kültür Turizm Elçisi Bülent Erkan, Yusufeli Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü Başkanı Emin Bülbül ile Yusufeli Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü Sporcusu Erkan Akyürek, Taşköprü Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdür Yardımcısı Lütfi Gültekin ve Taşköprü Yerel Eylem Grubu Derneği Müdürü Selçuk Oğuz çalışma yapıldı. Ekip tarafından yapılan inceleme ve keşif gezisinde kanyon üzerinde yaklaşık 1,5 kilometre uzunluğunda sur kalıntılarının olduğunu belirledi. Bölgedeki bir mağaraya giren ekip, yaklaşık 100 metre aşağıya merdivenlerle iniş yapılabildiğini tespit etti. Kanyonda geçiş yaptıkları sırada şelale ile karşılaşan ekip, kanyon girişinde bir mağara daha olduğunu tespit etti. Yüzerek mağaraya ulaşan ekip, mağaranın girişinin balçık ve ağaç köklerinin birikmesi sebebiyle kapandığını gördü. Kanyondaki mağaralarda yaşam kalıntılarının olduğunu tespit eden ekip, kanyonda bir antik yeraltı şehri olabileceğini belirtti. “Kanyonun bir ucundan diğer ucuna kadar 1,5 kilometre uzunluğunda sur duvarı yapılmış” Yapılan çalışma ile ilgili bilgi veren Öğretim Görevlisi Hikmet Haberal, “Bizler, merak edip bölgeyi ziyaret ettik. Yerel halk bizlere kanyona kimsenin girmediğini ve kapalı bir kutu olduğunu söylediler. Bizle rde merak edip öncelikle kanyonun etrafını keşfettik. Çünkü kanyon, sağ ve solundan yamaç şeklinde bir dağı andırıyor. Kanyon, iki dağın arasında derin bir vadinin içerisinde bulunuyor ve ortasından da dere akıyor. Kanyonun etrafından yaklaşık 4 kilometre boyunca dolandık. Mağara gördük, bu mağaranın bir tanesinin içerisine girdiğimde merdiven ile aşağıya inildiğini gördüm. Merdiven ile inerken bir yandan da bağırıyorum. Dışarıda beni bekleyen arkadaşlarım, sesimin yankılandığını duydular. Beni geri çağırdılar, ben de fazla ilerlemeden geri çıktım. Bunun yanı sıra kanyonun üzerindeki bitki çeşitliliği ile florayı araştırmaya çıktık. Kanyonun üzerinde gezinirken sur duvarına denk geldik. Kanyonun bir ucundan diğer ucuna kadar 1,5 kilometre uzunluğunda sur duvarı yapılmış. Sur duvarının ortasında en yüksek zirvesinde de bölmeler bulunuyor. İçerisine yine insan eli bulaşmış, defineciler tarafından tahrip edilmiş içlerinin kazıldığını gördük. Sütunlar, duvarlar olduğu ortaya çıkıyor” dedi. "Bölgenin koruma altına alınması ve tescillenmesi gerekiyor" Kanyonda farklı farklı mağara tipleri gördüklerini söyleyen Haberal, “Bir mağaranın içi çok uzun, diğeri sanki ev gibi. Diğerinde sadece insanların girip barınabildikleri mağara yerleri gördük. Kanyonun bir ucundan diğer ucuna kadar devam eden sur duvarının sonunda kaya mezarı ile de karşılaştık. Kaya mezarı, tam köyün üzerine bakıyor. Sanki köyü seyrediyor. Burası da tahrip edilmiş. Surlar belli, bu sur duvarının ortaya çıkartılarak bölgenin koruma altına alınması ve tescillenmesi gerekiyor. Burada 1 kilometre uzunluğunda su akışı var, kanyonun üzerinde de yerleşim alanları ve çevresinde de otantik köylerimiz bulunuyor. Bunların hepsi birleştirilince bize çok güzel tabiat turizmi çerçevesinde bölge ortaya çıkmış oluyor. Bizler de bunları kayda aldık” diye konuştu. “Mağaranın giriş bölümündeki suyun yönü değiştirilerek antik kentin girişinin ağzı açılacak ve yeraltı şehri ortaya çıkartılacak” Bölgede yaşayan vatandaşların kendilerine, kanyon içerisinde yeraltı şehri olduğuna dair bilgiler verdiğini belirten Haberal, “Bizler de, bu bilgiye inanamadık. Kanyonda bir antik kent, yeraltı şehri olduğunu söylediler. Bizler de yaptığımız keşif gezintimizde hemen kanyonun girişinde sağ tarafta kayalıklarda oyuk şeklinde mağara girişi gördük. Su seviyesi bizim kanyona girdiğimizde yüksekti. Yüzerek mağaraya geçeceğimi söyledim. Mağaranın içerisine girdiğimde kurt izleri ile sansar izlerine rastladım. O sudan bu hayvanlar nasıl geçip mağaraya gitmişler, geçmeleri mümkün değil. Orada bizler hayvan izlerini gördük. O hayvanlar sudan geçemeyeceklerine göre demek ki kanyona farklı bir rotadan gelmişler. Bizler bunu kafa lambalarımızla gördük. Fazla ileriye gidemedik, çünkü mağara ilerledikçe daralıyor. Mağaranın ağzı balçık dolmuş. Yerel halkın burada yeraltı şehri olduğunu söylemelerini, kendi gözümle görünce doğru olduğunu düşünüyorum. Mağaranın ilerisi ikiye ayrılıyor, orada bir antik kentin olduğunu düşünüyoruz. Bizlerin uzmanlık alanı değil, fazla ileriye gidemedik. Buraya mağaracılar gelecek, incelemede bulunacak ya da mağaranın giriş bölümündeki suyun yönü değiştirilerek mağaranın ya da antik kentin girişinin ağzı açılarak yeraltı şehrin ortaya çıkartılabileceğini düşünüyorum. Kanyonun üzerinde mağarada gördüğümüz merdiven şeklinin de diğer mağarayla bir bağlantısının olduğunu düşünüyorum” şeklinde konuştu.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.