Hava Durumu

#Kazı

TOURISMJOURNAL - Kazı haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Kazı haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Kütahya'da 8 bin yıllık tarihi aydınlatıyorlar Haber

Kütahya'da 8 bin yıllık tarihi aydınlatıyorlar

Tavşanlı Höyük kazısı, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Erkan Fidan başkanlığında sürüyor. Kazı çalışmalarına TOBB Tavşanlı Ticaret ve Sanayi Odası Kadın Girişimciler Kurulu üyesi olan 30 kadın da katılıyor. Tavşanlı Höyük'te yapılan çalışmalarda, Koloni Çağı'nın sonlarına doğru gerçekleşen saldırı sonucu tamamen yakılıp yıkıldığı belirlenen antik yerleşim bölgesinde geçtiğimiz günlerde yaklaşık 4 bin yıllık mühür keşfedildi. Orta Anadolu'nun büyük ticaret merkezleri Kültepe ve Acemhöyük'teki gibi seramik mühürlere Tavşanlı'daki kazıda da rastlanması, ayrıca geçtiğimiz hafta Çanakkale'nin Eceabat ilçesindeki Maydos Kilisetepe Höyüğü'nde yürütülen arkeolojik kazıda 3 bin 900 yıllık silindir mühür, antik dönemde doğu ile batı arasında başka ticaret yollarının varlığını kanıtlayan bir keşif olarak öne çıkarıyor. Tavşanlı Höyük kazı alanında Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın "Gönüllüyüz Biz" projesi kapsamında Tavşanlı Ticaret ve Sanayi Odası Kadın Girişimciler Kurulu burada incelemeler yaparak gönüllü kadınlarla birlikte Tavşanlı Höyük'te yeni bir çalışma alanında üst katmanda yer alan tarım toprağında uzman arkeologlar eşliğinde kazı yaparak toprağın atılmasına yardımcı oldu. Tavşanlı Höyük kazı alanında gençlik ve spor bakanlığının "Gönüllüyüz biz" projesi kapsamında Tavşanlı Ticaret ve Sanayi Odası Kadın Girişimciler Kurulu burada incelemeler yaparak höyük üst tabakası tarım toprağında kazı yaparak toprağın atılmasında çalışmalara katıldı. TOBB Tavşanlı Ticaret ve Sanayi Odası Kadın Girişmciler Kurulu Başkanı Şule Arslan Ozan, kazı alanında yapılan incelemeler bulundu. Ozan, "Tavşanlı Ticaret ve Sanayi Odası Kadın Girişimciler Kurulu olarak bugün biz geçmişin derin izlerini yakından takip edebilmek adına burada toplandık. Aynı zamanda sekiz bin yıllık bir geçmişe sahip olan Tavşanlı Höyüğü Türkiye'ye ve Dünya'ya tanıtmak istiyoruz. Amacımız bu. Türkiye Odalar Borsalar Birliği'nde Kadın Girişimciler Kurulu'nda bu gönüllülük esasına dayalı çalışmanın bir projeye dönüştürülmesini istiyoruz. Şu andaki proje Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın "Gönüllülük Biz" Projesi adı altında yürütülüyor. Biz de kadın girişimciler bu çalışmamızla tarihte bir iz bırakacağımıza inanıyoruz. Çünkü gönüllü olmak sadece bir görevi yerine getirmek değil, aynı zamanda tarihte de bir iz bırakmak. Biz kadın girişimciler bu çalışmamızla tarihte bir iz bırakacağımıza inanıyoruz. İnanıyorum ben, Tavşanlı Höyük Kütahya'nın ve özellikle Tavşanlı'nın vitrin yüzü olacak. İleride bir Göbekli Tepe olmaya aday bir yer burası. Milattan önce 4 bin yılına ait burada Tavşanlı'da Mısır'daki piramitlerdeki mumyalarda bulunan insan derisi kalıntıları ve insan beyni kalıntıları bulunmuş. Burası bölgenin en eski kalıntılarını taşıyan bir höyük niteliğinde , buraya gelen gönüllü kadınlarımız gerçekten tarihte iz bırakacaklar. Hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. En azından bu Höyük'ün tanıtılmasında ciddi bir emeğimiz geçmiş olacak. Amacımız bu. Gönüllük esasına dayalı bir çalışma gerekiyor. Artı maddi destek gerekiyor. Bunun için Türkiye Odalar Borsalar Birliği kadın girişimciler kolunda biz teşvik bekliyoruz. Nurten Öztürk başkanımızın buraya gelip buraları görmesini istiyoruz. Ayrıca devlet kurumu olan Zafer Kalkınma Ajansı gibi ajansların destek projelerinde bu gönüllülük projelerinin desteklenmesi bizim için çok anlamlı olur ve ülkemiz için, Tavşanlı için, Kütahya için büyük bir kazanım olur görüşündeyim" dedi. Tavşanlı Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı İlhami Aydın ise "Tavşanlı Höyük bugün tarihi bir gün yaşıyor diyebiliriz. Tavşanlı Kadın Girişimciler Kurulunun düzenlemiş olduğu bu etkinlik bu coğrafyanın geleceğini belirleyecek bir etkinlik olarak da düşünebiliriz. Hep birlikte inşallah bu Höyüğün tanıtımını ve yükselmesini, ortaya çıkarılmasını sağlayacağız. Çok teşekkür ediyorum" dedi. "Cumhuriyet tarihinde ilk defa kadın girişimciler bir kazı alanında" MHP Kütahya Milletvekili Ahmet Erbaş, gerçekleştirmiş olduğu ziyaret sonrası yapılan çalışmalar hakkında şunları söyledi: "8 bin yıllık hayatın var olduğu kazı alanındayız. Ben öncelikle Tavşanlı Ticari Adası'na ve hepsinden önemlisi de Tavşanlı Ticari Odası'ndaki kadın girişimcilere huzurlarınıza çok teşekkür etmek istiyorum. Bugün herhalde Kütahya'daki kazılar için tarihi bir gün. Kütahya'da ilk defa, Cumhuriyet tarihinde ilk defa kadın girişimciler bir kazı alanında yaklaşık 30 kişiler. Bir araya gelip gönüllü olarak bu kazı çalışmalarına katkı koymak için geldiler. Değerli kardeşlerim bir şehrin kalkınması için turizm gerekli midir? Gereklidir. Bir şehrin kalkınması için altyapı gerekli midir? Gereklidir. Bir şehrin kalkınması için sanayi, organize sanayiye, küçük sanayi gerekli midir? Gereklidir. Bir şehrin kalkınması için madencilik gerekli midir? Gereklidir. Ama bir şehrin tarihi olmalı. Geçmişe ait bir bağı olmalı. Geçmişliği bunun üzerine kurmalıyız. İşte şu anda biz yaklaşık 8 bin yılın bir kültürün üzerindeyiz. Ve buradan çıkacak her obje, her eser belki de dünya tarihini değiştirecek. Geçenlerde burada bulduğumuz bir mühür, Türkiye çapında ve dünya çapında haber oldu. Bütün bu bölgede, Batı Marmara diye kastettiğimiz bu bölgede bu mühür ilk defa burada bulundu. Mührün aynısı benzeri de iki gün önce Çanakkale'de bulundu. Demek ki buralarda bir ticaret kolonisi var ki yaklaşık 4-5 bin yıl önce Çanakkale'de kullanılan bir mühür. On yedi kültürden bahsediyoruz. Değerli Tavşanlılar, kendi kültürümüze, kendi değerlerimize sahip çıkmaz. Bunları tanıtmaz ve bunlar için mücadele etmez isek bir başkasının çevre illerinin veya dünya ülkelerinin buraları bilmesini bekleyemeyiz. Önce kendi ilimizdeki, kendi ilçemizdeki, kendi beldemizdeki, kendi köyümüzdeki tarihi eserlere sahip çıkacağız. Bu tarihi eserler bizlere bir miras, kültür mirası. Milletlerin kültürü işte bu miraslar üzerinden, bu eserler üzerinden olgunlaşarak bu seviyeye gelmiştir. Ben Erkan hocama çok teşekkür ederim. Çok özverili bir şekilde çalışıyor. Değerli kazı heyetine çok teşekkür ederim. Çok kısıtlı şartlarda dar bir bütçeyle ellerinden geleni yapmaya çalışıyorlar ama artık burası da bir dünya mirası listesine girdi. Önümüzdeki yıllarda bu kazılarda çok daha büyük çalışmalar göreceğiz. Daha büyük geniş kapsamlı çalışmalar. Daha fazla insanla yapılan çünkü sonuçta bu kazaların hepsi insan iş gücün el emeğiyle oluyor. Evet. Biz Tavşanlı olarak, Kütahya olarak Erkan Başkanımızın yanındayız. Ticari Odası'na çok teşekkür ediyorum. Başkanlarıma çok teşekkür ediyorum ama her şeyden önemlisi evlerindeki çoluğunu çocuğunu işini gücünü sosyal hayatını bırakıp şu anda güneşin altında beraber tozun toprağın içinde bu kazıya katılan kadın girişimcilerimize teşekkür ediyorum. Ben hepinize çok teşekkür ediyorum. Davut Başkan çok teşekkür ediyorum. İyi ki bizi buralara eşlik ettin, yönlendirdin. Erkan hocama bizi bir araya getirdi." Çalışmalara, Kuruçay Belediye Başkanı Rengül Atıcı, Tunçbilek Belediye Başkanı Mustafa Düzgün, MHP Kütahya Milletvekili Ahmet Erbaş, Tavşanlı Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Davut Efe, MHP İlçe Başkanı Kürşat Öztaş, Tavşanlı Ticaret ve Sanayi Odası Kadın Girişimciler Başkanı Şule Arslan Ozan ve kadın üyeler katıldı.

Kültepe'de 'görünmeyenler' araştırılacak Haber

Kültepe'de 'görünmeyenler' araştırılacak

Kayseri tarihini 6 bin yıl önceye dayandıran arkeolojik keşif ve belgelerin gün ışığına çıkarıldığı ve 'Anadolu tarihinin başladığı yer' olarak bilinen Kültepe Kaniş-Karum Ören Yeri'nde bulunan tabletler, özellikle dönemin ticari hayatı hakkında bilgiler veriyor. Yapılacak olan proje ile kazılarda gözle görülemeyen ağaç, kemik, toprak kalıntıları da analiz edilerek cevap alınamayan birçok bilgi çıkarılmaya çalışılacak. Kayseri-Sivas kara yolu üzerinde bulunan Kültepe-Kaniş-Karum Ören Yeri'nde Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu başkanlığındaki kazı çalışmaları Kültür ve Turizm Bakanlığı öncülüğünde ve Kayseri Büyükşehir Belediyesi'nin destekleriyle devam ederken, elde edilen keşifler tarihe ışık tutuyor. Kazı çalışmalarında ortaya çıkartılan tabletler Anadolu'nun tarihine ışık tutarken, İstanbul Üniversitesi'nden Prof. Dr. Ünal Akkemik tarafından başlatılacak proje ile analiz edilecek kalıntılarla da merak edilen birçok bilgiye ulaşılması hedefleniyor. Ağaç, kemik, toprak gibi kalıntıların analiz edileceğini ve ortaya çıkacak sonuçlarla da cevap alınamayan birçok bilgiyi çıkarmaya çalışacaklarını ifade eden Kültepe Kazı Başkanı Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu, "Bu sene yaptığımız çalışmalar sırasında arkeolojinin dışında yine arkeolojiyle bağlanabilecek bir çok çalışma da yapıldı. Bunlar arasında İstanbul Üniversitesi'nden Prof. Dr. Ünal Akkemik Hocamızın bölgede yaptığı bir çalışma var. Bu çalışma ağaç fosilleri ile ilgili bir çalışmaydı. Bu çalışma sırasında yine Kültepe'de de mevcutta bildiğimiz birçok yanmış ağaç ve yapıların içindeki ahşap dokuyu da inceleme fırsatı bulduk. Yeni bir proje başlayacak, tüm Kültepe'de şimdiye kadar gönderilmiş veya yerinde korunmuş olan birçok ağacın çeşidi ve bu ağaçlara bağlı olarak dendrokronolojik çalışma yapılıyor. Dendrokronoloji, ağaç halkalarının sayılarak iklim değişikliğinin tespit edilmesi üzerine gelişmiş bir bilim dalıdır. Kazılar sırasında en büyük incelenen malzeme tabletlerdir, yazılı belgelerdir. Bu tabletler sayesinde gerçekten de Anadolu'nun tarihini öğrenmiş oluyoruz. Ama bu yetmiyor, bazı şeyler sınırlı. Bizim tabletlerin yüzde 99'u ticaret üzerine kurulmuş. Dolayısıyla diğer konular hakkında çok bilgimiz yok. Tabletlerin söylemediği, arkeolojik olarak insan gözüyle göremediğimiz veriler var. Botanik, bitki, toprak ya da kemik kalıntılar olmak üzere görünmeyen veriler vardır. Çıplak gözle göremezsiniz ama bunlardan çok önemli bilgiler elde etmek mümkün. Dolayısıyla bu sene yine benzer şekilde bilim dallarından faydalanarak bizim sorduğumuz ama cevabını alamadığımız birçok bilgiyi bunlardan çıkarmaya çalışacağız. Özellikle de bitki kalıntıları, kömür kalıntıları, kemik kalıntılarının incelenmesiyle bu bölgenin bitki örtüsünü kimliklendirmek mümkün. Aynı şekilde kemik kalıntılarından eski çağlarda bu coğrafyada yaşayan hayvanların isimlerini de öğrenmek mümkün oluyor. Bizim çıplak gözle göremediğimiz ya da yazılı belgelerde kaydedilmeyen birçok bilgi bu analizler sonucunda ortaya çıkıyor" dedi.

Antik kent kazısında bin 600 yıllık deprem kalıntıları ortaya çıktı Haber

Antik kent kazısında bin 600 yıllık deprem kalıntıları ortaya çıktı

Bartın'ın Amasra ilçesi Kum Mahallesi'nde 2022 yılında Amasra Müzesi tarafından başlatılan kurtarma kazıları, Cumhurbaşkanlığı Kararı ile bu yıl bilimsel kazı çalışmalarına dönüştürüldü. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve müzeler Genel müdürlüğü izniyle Bartın Üniversitesi başkanlığında devam eden kazı çalışmalarında M.S. 3 ve M.S. 4. Yüzyılları arasında meydana gelen bir depremde yıkıldığı tahmin edilen mermer kolonlu bir yapı gün yüzüne çıkarıldı. Yapının en son tahribatı ise antik dönemde meydana gelen sel felaketlerinin birinde aldığı ve tamamen toprak altında kaldığı tahmin ediliyor. Antik yapıda hasara yol açan deprem ve sel felaketlerinin tespiti için çalışma yürütülüyor. Yürütülen çalışmaları hakkında bilgi veren Kazı Başkanı ve Arkeoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatma Bağdatlı Çam, ortaya çıkan kalıntıların deprem de hasar gördüğü yönünde olduğunu belirterek, “Aslında kırılmış durumda bir çoğu. Yapımın orta kısmında, depremle yıkıldığını işaret edecek şekilde sütunlar belli bir aks üzerine devrilmiş durumda. Üst yapının da hemen aşağıya düşmesi, tonlarca ağırlıklı mermer blokların yere düşmesiyle oluşan kırılmalar ve parçalanmalar görüyoruz. Bu yüzden deformeler olduğunu düşünüyoruz. Milattan sonra 3. yüzyıldan sonraki evrede bir depreme uğradığını anlatıyor. Çünkü aynı yapının hemen doğusunda bulunan geç dönem mozaikli yapının eklenmiş olması, MS. 4. Yüzyıldan önce depremin gerçekleşmiş olması gerektiğini gösteriyor” dedi. Yapının sadece depremden değil antik dönemdeki sellerden de zarar gördüğünü düşündüklerini de anlatan Çam, “Jeomorfolog ve jeolog olan ekip hocalarımızla birlikte değerlendirme yapmaktayız. Sadece deprem değil yapıya zarar veren şey. 2023 yılında üst üste iki sefer büyük sel yaşamış bir bölge. Burası antik dönemde, yani geçmişte de defalarca sel yaşandığını bu alan bize gösteriyor. Muhtemelen depremde de bu yapı tamamen yıkılmamıştı. Sel ile birlikte gelen toprakla yapının tamamen toprak altında kaldığını ve daha fazla zarar gördüğünü söyleyebiliriz. Bu anlamda çalışmalarımız sürüyor. Hangi dönemde sellenme yaşadığını belgelendirmeye çalışıyoruz” diye konuştu.

2 bin yıllık antik liman kalpli pembe göle dönüştü Haber

2 bin yıllık antik liman kalpli pembe göle dönüştü

Alexandria Troas Antik Kenti'nin ticaret merkezi olarak uzun süre hizmet eden 2 bin yıllık iç limanı, günümüzde ise kalpli pembe göl olarak turizme katkı sağlıyor. Dış liman ile bağlantısı zamanla ortadan kalkan antik kentin iç limanı bir göle dönüştü. Sıcaklık ve tuzluluğun artmasından dolayı 'dunaliella salina' adlı mikroskobik bitkisel canlının fazla üremesinden kaynaklı yaşanan pembe ve kırmızıya yakın tonlar, göle farklı bir görünüm kazandırıyor. Zamanla da doğa şartlarına bağlı olarak suyun çekilmesi ile kalp şeklini aldı. İçerisindeki tuzlu suyun yılın belli dönemlerinde pembe renge bürünmesiyle 2 bin yıllık antik liman, dünya üzerinde bilinen ve pembe renge sahip 8 gölden birisi haline geldi. Ziyaretçilerin çekip, sosyal medyada paylaştığı fotoğraflarla popülerliği artan kalp şeklindeki gölün suyu, bugünlerde yine pembeye çalmaya başladı. Pembeye bürünen ve kalp şekli ile dikkati çeken 'Kalpli Göl', drone ile havadan görüntülendi. Kalpli göl doğal dokusu bozulmaması ve zarar görmemesi için araç trafiğine kapatıldı. Ziyaretçiler yaya olarak gölün olduğu alanı gezebilecek. Ankara Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Kazı Başkanı Prof. Dr. Erhan Öztepe, “Son belki beş yıldır Alexandria Troas Antik kentinin iç liman bölgesi olarak aslında teknik olarak karşılığı bu içinde hapsolmuş suyun nedeniyle kalpli göl yada pembe göl olarak toplum tarafından tanınan bölge ısı değişimleri ve burada hapsolmuş suyun içerisinde yaklaşık bin yılı aşkın süredir oluşan mikro klima, mikro iklim ve mikroorganizmalar nedeniyle renk değiştiriyor. Bu ısıya bağlı olarak mevsimsel değişimler olabiliyor. Genelde de işte Ağustos ayının ikinci yarısından Eylül ayının ortasına kadar olan dönemde bu tam yazdan sonbahara döndüğümüz dönemde bu ısı değişimleri çok net bir biçimde renk değişim olarak karşımıza çıkıyor. Bir de kıştan ilkbahara dönerken, renk değişimi tabii kalpli pembe göl bir şeker pembesi değil genelde buraya gelen ziyaretçilerimiz böyle gerçekten o şeker pembesi renginde tonunda bir renk bekliyorlar. Öyle bir renk değişimi değil bu daha kiremit kırmızısı rengi olarak adlandırabileceğimiz bir renk. Bu değişimi sağlayan hem bu suyun içerisinde oluşan bu mikroorganizmaların da oluşturduğu bir değişim ki, bu mikroorganizmalarla ilgili geçtiğimiz yıllarda Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Biyoloji bölümünden mikrobiyoloji üzerine çalışan uzmanların çalışmaları oldu. Burada daha önce tespit edilmemiş olan mikroorganizma boyutunda türlerin olabileceği ve bunların da belki çeşitli bilimsel çalışmalar neticesinde bir ihtimal bir yeni antibiyotik için kullanabileceğine dair veriler ortaya koyduğu meslektaşlar. Burayla ilgili bir düzenleme yapılması tabii ki bizim gündemimizde” dedi. Son yıllarda bu alanın popülaritesinin artmasıyla birlikte ziyaretçi sayısının fazlalaştığını da belirten Kazı Başkanı Prof. Dr. Erhan Öztepe, “Bunun kontrol edilebilir düzeyde olması çok önemli, çünkü bu özel bir alan. Şöyle söyleyeyim, yani mikrobiyologlarla yaptığımız değerlendirmelerde biyoloji bilimi açısından çevresiyle birlikte arkeolojik olarak kuşkusuz bir iç liman bölgesi olması anlamında değeri var ama biyoloji bilimi açısından da değeri var. Hatta böyle bir örnekleme ile bulun diğerinin bana anlattığı meslektaşlar dediler ki Salda Gölü ne kadar kendi has özel bir alansa buradaki bu renk değişimini sağlayan iç liman bölgesi ya da halkın tanıdığı ismiyle kalpli göl bölgesi o kadar değerli. Dolayısıyla buradaki turist sirkülasyonu düzenlemek gerekliliği ortaya çıktı. Biz şimdi bununla ilgili bir çalışma yapıyoruz. Bu yıl tabii çevremizde maalesef yaz başından beri yaşanan yangınlar sebebiyle bu alana trafik girişini kestik. Sadece yaya trafiği söz konusu, insanlar yaya olarak bu gölü gelip gezebilirler. Burası özel bir alan, bu alanı korumak hepimizin görevi. Lütfen ziyaretçilerimizden şunu rica ediyoruz, her zaman gelip gezebilirler bu alanı, alanın etrafında dolaşabilirler. Bu alanla ilgili bilgilendirme panoları hazırlanıyor. Onları da alana dikeceğiz. Bir düzenleme yapacağız. Ama sanıyorum bu tarihten sonra alan artık araç trafiğine açık olmayacak. Bu korumayı yapmak zorundayız. Araçlarıyla bir yere kadar gelip, yürüyerek alanı gezebilir. Ama gezdikleri süre boyunca alanı temiz tutulması, koruması bizim olduğumuz kadar ziyaretçilerin de sorumluluğunda, bu konuda onların desteğini bekliyoruz, her zaman bekliyoruz gelebilirler. Alanla ilgili olarak tabii entegre bir takım projelerimiz var. Alanı yukardan gören antik kentin Geç Akropoli diyebileceğimiz bölgede yer alan bir eski okul binası ve okul binasının merkezinde yer aldığı 2,5 dönüm bir arazide biz bir ziyaretçi bilgilendirme merkezi projesi hazırladık. Bu projesi proje onaylama aşamasında, bunu hayata geçirdiğimizde burası çok daha cazip bir noktaya gelecek ve entegre edeceğiz bunu iç liman, dış liman bölgesiyle, ziyaretçilerimizi bekliyoruz. Ama tekrar vurgulayayım araç trafiğine şu anda kapalı ama aşağıda meydanda araçlarını bırakıp, çok rahatlıkla yürüyerek alanı gezebilirler” diye konuştu. Sıcaklık ve tuzluluğun artmasından dolayı 'dunaliella salina' (su yosunları) adlı mikroskobik bitkisel canlının fazla üremesi nedeniyle ortaya çıkan pembe ve kırmızıya yakın tonlar, göle farklı bir görünüm kazandırıyor. Özellikle Ağustos ve Eylül aylarında pembeye yakın tonlara bürünen gölde, Kasım ve Aralık aylarında bazı günlerde yaşanan ısı değişikliğiyle de aynı renk oluşuyor. Kalp şeklindeki pembe gölün yapılacak araştırma ve inceleme sonrası turizme kazandırılması planlanıyor. Pembe göl, Troya, Assos, Alexandria Troas, Apollon Smintheus antik kentlerinin ziyaretçi sayılarına olumlu katkısının olacağı varsayıldığı gibi, yeni turizm bölgeleri olarak belirlenen Kadırga Koyu, Sivrice, Sokak Ağzı, Babakale, Gürpınar ve Tuzla açısından da önemli rol oynaması bekleniyor.

Sardes Antik Kenti’ndeki kazılarda 160’ıncı yıl Haber

Sardes Antik Kenti’ndeki kazılarda 160’ıncı yıl

Devlet güvencesinde paranın ilk basıldığı yer olarak bilinen Manisa’nın Salihli ilçesinin Sart Mahallesi'nde bulunan Lidya Krallığı'nın başkenti Sardes Antik Kenti'nde, 160 yıl önce başlayan kazı çalışmaları devam ediyor. Bu yıl gerçekleştirilen kazılarda ise yaklaşık 50 yıl önce keşfedilen ancak kerpiç yapısı nedeniyle bugüne kadar kazılamayan 2 bin 700 yıllık anıtsal sur duvarının turizme kazandırılması amaçlanıyor. Devlet güvencesinde altın ve gümüş paranın ilk basıldığı yer olarak bilinen Salihli ilçesinin Sart Mahallesi'ndeki Lidya Krallığı'nın başkenti Sardes Antik Kenti'nde, 160 yıl önce başlayan kazı çalışmaları sürüyor. 5 bin yılı aşkın bir süredir çeşitli yerleşimlere sahne olan ve çok sayıda medeniyete ev sahipliği yapan antik kentteki kazılarda, Lidya, Pers, Helenistik, Roma, Bizans ve diğer kültürlerden çok sayıda yapı ve eser ortaya çıkarıldı. Antik kentte bu yıl devam eden kazılarda, 50 yıl önce keşfedilen ancak kerpiç yapısı nedeniyle bugüne kadar ortaya çıkarılamayan anıtsal sur duvarının tamamen ortaya çıkartılması amaçlanıyor. Kazı Başkanı Prof. Dr. Nicholas Cahill, Akdeniz ve Anadolu coğrafyasında eşi benzeri olmayan 20 metre genişliğinde 14 metre yüksekliğindeki anıtsal sur duvarının önümüzdeki yıldan itibaren turizme kazandırılmasının hedeflendiğini söyledi. Cahill, gazetecilere yaptığı açıklamada, “İçinde bulunduğumuz bu bölge de 1970’li yıllarda Lidya dönemine anıtsal Sur Duvarı keşfedildi. Ağırlıklı olarak kerpiçten inşa edilmiş bir sur duvarı. Kerpiç malzemeden yapıldığı için yağmur ve dış etkenlerden korumak o tarihlerde çok zordu. Sur duvarının bulunduğu alanda 50 yıla yakın bir süredir, kazı çalışması yapıldı. Sur duvarını tam anlamıyla ortaya çıkarabilmek için bu bölgenin üzerine çatı inşa edildi. Bu çatı ile birlikte sur duvarının tamamının ortaya çıkarılması için çalışmalarımıza hız verdik. Bu çalışmalarda hem sur duvarı, bu duvarın üzerinde Roma Dönemine ait evler ortaya çıkarıldı. Ortaya çıkartılan bu sur duvarı çok önemli. Çünkü, böyle anıtsal bir sur duvarı Akdeniz ve Anadolu’da hiç yok. Genişliği 20 metre, yüksekliği ise bazı bölgelerde ise 14 metreye kadar çıkıyor. Mesela diğer antik kentlere ait sur duvarlarının genişliği 3-4 metre. Bu bölgede ortaya çıkartılan sur duvarı çok daha büyük bir anıtsal yapı. Milattan önce 6 ve 7’inci yüzyılda sadece Mezopotamya’da Babil ve Asur Uygarlıklarında büyük anıtsal duvarlar var. Düşüncemize göre Lidyalılar, yönlerini hem Batı’ya hem de Doğu’ya çevirmişler. O tarihlerde en büyük imparatorluklardan biri olmak istemişler. Bu düşüncelerini hayata geçirmek içinde böyle anıtsal surlar yapmışlar. Bu surun Lidyalılar tarafından ‘Mezopotamyalılar kadar güçlüyüz’ mesajı verilmek için yapıldığı kanaatindeyiz. Gelecek yıllardan itibaren Akdeniz ve Anadolu’da eşi benzeri olmayan bu sur duvarını turizme kazandırmayı hedefliyoruz."

Uzuncaburç Antik Kenti ayağa kalkıyor Haber

Uzuncaburç Antik Kenti ayağa kalkıyor

Mersin Üniversitesi (MEÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ümit Aydınoğlu, Uzuncaburç Antik Kenti'nde yürütülen kazı ve çevre düzenleme çalışmalarını anlatarak, "Bir yandan arkeolojik alanı yönetmeye diğer yandan da içinde bulunduğu çevreyi yönetmeye çalışıyoruz Birlikte bir model oluşturabilirsek Türkiye'nin ve Avrupa'nın en önemli modellerinden biri haline gelecek" dedi. Silifke ilçesinde kazı çalışmaları devam eden Uzuncaburç Antik Kenti ile ilgili İçel Sanat Kulübü'nde "Uzuncaburç Ayağa Kalkıyor" konulu söyleşi ve sergi düzenlendi. İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aydınoğlu, söyleşide, bir süredir kentin gündeminde olan Uzuncaburç'un Mersin'in en güzel ören yerlerinden biri olduğunu ancak akademik olarak ele alınmadığını söyledi. Bölgede kazı çalışmalarına 2020'de başladıklarını belirten Aydınoğlu, kazıya başlamak için hazırladıkları projeleri ve yaşadıkları süreci anlattı. Mersin'in kültürel varlıklar açısından zengin olmasına rağmen Antalya, Muğla ve İzmir kadar bilinmediğine işaret eden Aydınoğlu, bu açıdan kentteki tüm aktörlerin bir araya gelmesi gerektiğini vurguladı. "Avrupa'da adını duyurmaya başladı" Önümüzdeki 4 yılın Türkiye'deki arkeolojik kazılar için 'altın çağ' olacağını belirten Aydınoğlu, "Biz de Mersin olarak bunu iyi değerlendirmeliyiz" diye konuştu. Uzuncaburç Antik Kenti'nde uyguladıkları projeyi anlatan Aydınoğlu, şöyle devam etti: "Uzuncaburç'ta inanılmaz şeyler var. Avrupa'da adını duyurmaya başladı ama en büyük eksiğimiz bunu kente duyurmak noktasında. Kente kimlik, kazanç ve karakter katan şey kültür, sanat ve spordur. Ticaret tabiki önemli ama sadece ticaret kentiyiz diyemeyiz. Çünkü ticaretten elde ettiğiniz gelirin gideceği bir yer lazım. Kültür, sanat ve spor ayrı bir şeydir. Bir kenti tanımlarken kente karakter katan değerler öne çıkar. Mersin bu anlamda çok şanslı çünkü ayakta duran tarihi zenginlikler var. Buraya turist gelmesi, bunların ayakta durması sağlanmalı. Uzuncaburç için '2 bin yıldır orada duruyor' diyorduk, ama şimdi orada inanılmaz projeler yapıyoruz. Bakanlık destekleri devam ettiği sürece önümüzdeki 10 yılda Avrupa'daki en önemli arkeolojik alan modellerinden birini uygulayacağız. İçinde çok güzel korunmuş arkeolojik eserler, tescilli bağlar var. Kırsal üretim yapılıyor. Yörük evlerinin 4'ünü kamulaştırdık ve restore ettik. Proje tamamlandığında burası Avrupa'nın en önemli arkeolojik parklarından biri haline gelecek." Geçmişte Erdemli ilçesindeki Kanlıdivane Antik Kenti'nin de şu anki Uzuncaburç Antik Kenti gibi dağınık olduğunu belirten Aydınoğlu, "Üniversite olarak orada kazılar, deneysel arkeoloji yaptık, 4 adet zeytinyağı presini kullanılır hale getirdik. Yürüyüş yolları, tabelama çalışması yaptık. Orada bir gezi parkı, çok sayıda eser, seyir terası, bilgi var. Bunları bir düzene koyduğumuz zaman kentin ismi tanınıyor. Giden herkes bize ne kadar güzel olmuş diye mesaj yazıyor. İşte Uzuncaburç da Kanıdivane'nin bir üst modeli olarak önümüzdeki 5 yıl içinde Avrupa'da duyulacak. Valilik ve belediyeler de oraya büyük yatırımlar yapıyor. Bunu hepimiz sahiplenmeliyiz" dedi. "Defineciler kuleye yürüyüşe geçmişler" Uzuncaburç Antik Kenti'nin, Olba bölgesinin başkenti ve dini merkezi olduğunu, kalıntılar açısından da zengin olduğunu vurgulayan Aydınoğlu, antik kentteki yapıların da çok iyi korunduğunu kaydetti. Antik kentteki projelerin devam ettiğini dile getiren Aydınoğlu, şöyle konuştu: "En ilginçlerden birisi benim de hayalim olan Hellenistik Kule Kazısı ve Restorasyon projemiz devam ediyor. Kule 30 metre ama bazı yerlerden ayrılma, yıkılma tehlikesi var. Kulenin içine girdiğinizde tahrip olmuş taşlar görünüyordu. 1990'lardaki basit restorasyon kulenin bugünlere kadar gelmesini sağladı. Zor şartlarda kazılar yaparak merdivenleri, Bizans döşemelerini ortaya çıkardık. Kahramanmaraş merkezli depremlerde de içeride ve dışarıda kurduğumuz iskeleler kuleyi korudu. Önce kazılar yaptık, sonra tadilata başladık. Çalışmaların ardından alandan ayrıldık. Zincir, kamera, ışık taktık ama Türkiye'nin çeşitli yerlerinden toplanan defineciler kuleye yürüyüşe geçmişler. Jandarmanın müdahalesi ile bunlar alındılar. Kazı yaparak bu değeri kente kazandırmaya çalışıyoruz ama bir yandan da bunlarla uğraşıyoruz." Kazılar bittikten sonra kuleyi korumaya karar verdiklerini aktaran Aydınoğlu, "30 metre yükseklikte on binlerce taş ile yapılmış yapıda bir tane yeni taş kullanmadık. Tüm taşları yıkadık, tamir ettik, doldurmalar yaptık. İşçi bulamayınca köyden kadın bulduk, öğrettik onlara da yaptırdık. Ayrıca bir çatı ve yağmur suyu drenaj sistemi yaptık. Kule yerinden oynamasın diyerek çelik iskeletler inşa ettik. Burada çok büyük bir mühendislik işi yapıldı diyebiliriz. Amacımız kuleyi bir kaç nesil daha ayakta tutmak oldu. Şimdi bu konuyla ilgili bir film hazırlattık UNESCO'ya sunacağız" ifadelerini kullandı. Yörük evleri restore ediliyor Aydınoğlu, bölgedeki Yörük evlerinin bazılarının antik yapının üzerinde olduğunu, bunlardan da 12'sinin kamulaştırıldığını söyledi. Valilik ve Üniversite olarak ilk etapta 4'ünün restorasyonunun tamamlandığını aktaran Aydınoğlu, "Arkeolojik tescilli alan olduğu için maliyetler ne yazık ki 4 kat artıyor. Birini satış ofisi olarak planladık. Birini ziyaretçi merkezi yapacağız. Birini de kafeterya ve güvenlik merkezi olarak kurguladık. Diğer 8 evin de ihalesi hazır, en son kuruldan geçti. Kalan 8 evi de buraya kazandıracağız. Herkes elini taşın altına koyuyor. Eğer yapabilirsek bu yıl 8 evin restorasyonunu başlatmak istiyoruz" diye konuştu. Antik kentte yapılan ve yapılacak projeleri anlatan Aydınoğlu, bölgenin zamanla tanınacağını ve daha gezilebilir bir yer haline geleceğini belirtti. Uzuncaburç'ta bugüne kadar ki anlayışın dışına çıkarak alan yönetimi geliştirdiklerini ifade eden Aydınoğlu, şunları kaydetti: "Kültür ve Turizm Bakanlığı ören yerindeki yapıları ayağa kaldırıyor. Ama bu ören yerinin içinde bulunduğu bir de köy var. Köyün okulları, yürüyüş yolları, tabelaları var. Köylüye eğitimler verilmesi gibi çalışmaları belediyelerle yapıyoruz. Parklar, okullar, yollar hepsi düzenleniyor. Büyükşehir Belediyesi ile anlaştık, arkeoloji koruma stratejisini hazırladık. Satış ofisleri, oturma yerleri olacak. Belediye 3 binayı satın aldı; bunların da restorasyon projesi kuruldan geçti. Burası yakın zamanda kafeterya ve sergi salonu için kullanılacak. Böylece Uzuncaburç'a gelenler köyün içini de kullanarak zaman geçirme imkanı bulabilecekler. Kadınlara verilen eğitimlerle düzenli olarak tezgahlar açılacak, satış imkanları sunulacak. Burayı yaşayan bir yer haline getireceğiz. Bir yandan arkeolojik alanı yönetmeye diğer yandan da içinde bulunduğu çevreyi yönetmeye çalışıyoruz. Birlikte bir model oluşturabilirsek Türkiye'nin, Avrupa'nın en önemli modellerinden biri haline gelecek."

Bergama'daki kazılar için bakanlıktan 1 milyar TL bütçe Haber

Bergama'daki kazılar için bakanlıktan 1 milyar TL bütçe

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy bakanlığın Geleceğe Miras projesinin 4'üncü toplantısını Bargama Asklepion'unda yaptı. 1 milyar TL bütçe ayrılan projede Bergama'daki kazıların 12 aya yayılması sağlanırken, kazı heyetinin başına da Koordinatör Kazı Heyeti Başkanı olarak Aigai Kazı Başkanı Manisa Celal Bayar Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Yusuf Sezgin getirildi. Bergama Asklepion'unda Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy'un katılımıyla 'Geleceğe miras Bergama' projesinin lansmanı yapıldı. Asklepion anfitiyatrosunda yapılan lansman öncesi Bergama'nın tanıtım videosu izlendi. Toplantıda konuşan Bakan Ersoy, "İlk üçünü Efes, Hierapolis ve Aphrodisias’ta gerçekleştirdiğimiz toplantıların dördüncüsünde bugün 'Geleceğe Miras Bergama' projemizi açıklıyoruz. Bildiğiniz üzere 2019 yılında Türkiye’de 'Arkeolojik Kazıların 12 Aya Yayılması' projemizi başlatmıştık. 2023 sonu itibarıyla 133 kazı alanında hayat geçirilmiş olan bu uygulamada çok ciddi kazanımlar elde ettiğimizi ve 2024’de 144 kazı alanında bu uygulamayı sürdüreceğimizi daha önce belirtmiştim. Sizlerin aracılığıyla bu sözü yerine getirdiğimizi ve bugün 144 kazı çalışmasının 12 ay esasına göre yürütüldüğünü ifade etmek isterim. Söz verdiğimiz gibi 'Geleceğe Miras' projemiz kapsamında, yabancı kazı çalışmalarının başına Türk bilim insanlarından birer 'koordinatör' görevlendirme işlemlerini de tamamladık. Böylece Türk arkeoloji tarihinde, 163 yıl sonra yeni ve millî bir sayfa açtık. Yine arkeolojik kazılarımızın hem bütçelerini hem de lojistiklerini daha önce görülmemiş oranlarda arttırarak kapsamlarını genişletirken, sonuç alma sürelerini mümkün olduğunca kısaltıyoruz. Sözün özü, Türk arkeolojisinde 60 yılda yapılanlara eşdeğer işi 4 yılda yapma hedefimize ulaşmak için bütün imkânları seferber ediyoruz ki başta antik kentlerimiz olmak üzere sahip olduğumuz kültür varlıkları en kısa sürede gün yüzüne çıkarılsın, ayağa kaldırılsın ve ülkemiz için bir katma değere dönüşsün. Bergama, söz konusu bu antik kentlerimizden bir tanesi" dedi. "Bergama önemli bir şehir" Bergama'nın tarih boyunca önemli uygarlıklara ev sahipliğini yaptığını ve önemli mimari eserleri olduğunu kaydeden Bakan Ersoy, "Helenistik dönemde, Anadolu'daki en güçlü krallık olan Pergamon Krallığı’nın başkenti olan Bergama, içerisinde 5 adet Gymnasium yapısı bulunduran antik dünyanın en önemli eğitim merkeziydi. Büyük Bergama Gymnasiumu, 500 yıllık köklü bir okul olarak anılmaktadır. Roma döneminde ise Asya Eyaleti başkenti olan Bergama, döneminin en önemli sağlık merkezlerinden Asklepeion'a da ev sahipliği yapmıştır. Bergama, Helenistik ve Roma Döneminin yanı sıra Doğu Roma ile Türk-İslam Dönemi için de büyük önem taşımaktadır. Osmanlı kent mimarisinin bütün önemli öğelerini burada bir arada bulmak mümkündür. Zaten söz konusu dört medeniyete ait katmanları barındırması sebebiyle bu antik kent 2014 yılında, 'Bergama Çok Katmanlı Kültürel Peyzaj Alanı' olarak UNESCO Dünya Miras Listesi’ne dâhil edilmiştir. Bergama’da 146 yıl önce başlayan kazı çalışmalarında dönem dönem farklı yabancı bilim insanları görev almış olup, 1957 yılından bu yana çalışmalar Alman bilim heyetlerince yürütülmektedir. Bütün bu süreç neticesinde, Asklepion dâhil olmak üzere Bergama’nın yüzde 60’ı kazılmış durumdadır. Şimdi bu istisnai antik kentimizi 'Kazıların 12 Aya Yayılması' uygulamamıza dâhil ediyor ve 'Geleceğe Miras Bergama' projemiz ile çok kapsamlı ve yoğun bir mesai başlatarak işleri hızlandırıyoruz. Söz konusu kazı ve restorasyon çalışmalarını sürdürmek üzere Bakanlığımız adına görev yapacak değerli bilim insanımız ise aynı zamanda Aigai Antik Kenti Kazısı Başkanı olan Prof. Dr. Yusuf Sezgin'dir. Kendisini kutluyor ve hayırlı olmasını diliyorum." diye konuştu. "Mimari eserler yeniden ayağa kalkacak" Bergama'da yapılacak çalışmalar hakkında da bilgi veren Bakan Ersoy şunları söyledi: Bergama, anıtsal mimarisiyle Helenistik dönem şehir planlamacılığının en iyi örneğidir. Bergamalılar mimaride büyük yenilikleri hayata geçirmişler, heykel sanatında kendi ekollerini geliştirmişlerdir. Athena Tapınağı, Helenistik Dönemin Anadolu’daki en karakteristik örneklerinden olan tiyatrosu, Kütüphane, Zeus ve Dionysos Tapınakları, Agora ve Gymnasium gibi yapıları dönem mimarisinin en seçkin örnekleridir. İşte böylesi özel bir antik kent olan Bergama’da “Geleceğe Miras Bergama” projesini hayata geçiriyoruz. Peki, neler yapacağız? Bakanlık olarak Bergama Akropolünde, kuzey sur duvarları restorasyonu 1. etap çalışmalarını 2015-2017 yılları arasında tamamlamıştık. Bu proje kapsamında 2. etap çalışmalarını başlatıyoruz. Helenistik Dönem tiyatro terasında bulunan ve tiyatro ile birlikte M.Ö. 2. yüzyılda tasarlanan Dionysos Tapınağı, Roma Dönemi’nde tadilata uğramış ve Doğu Roma döneminde kiliseye çevrilmiştir. Proje ile bu yapıyı ayağa kaldıracağız. Bergama’nın en önemli yapılarından Zeus Sunağı’na yönelik olarak, arazide korunan mimari blokların orijinal yerlerine yerleştirilmesi ve kısmi tamamlama çalışmalarını gerçekleştireceğiz. Tiyatroda, geçmiş yıllarda beton ile yapılan tamamlamalar sökülerek orijinalindeki aynı tür taşlarla yeni tamamlamalar yapılacak. Böylece tiyatroyu hem orijinal görünümüne kavuşturmuş hem de sağlamlaştırmış olacağız. Akropoldeki gezi güzergâhında yer alan mevcut travers döşemelerini iyileştireceğiz. Ayrıca antik yapılara ilişkin bilgilendirme ve yönlendirme levhalarını da yenileyerek, sunulan bilgilerle alanı anlaşılır kılacağız. Kızılavlu’daki ana yapı ile Kuzey Kule’deki restorasyon çalışmaları Bakanlığımızca 2013-2018 yılları arasında tamamlanmıştı. Kızılavlu Çevre Düzenleme Projeleri, ilgili Koruma Bölge Kurulunca 2020’de onaylandı. Projenin uygulamasına hızlıca başlayacağız. Kızılavlu’nun güneydoğusunda yer alan ve daha önceki yıllarda ortaya çıkarılan büyük boyutlu, önemli bir kısmı mozaiklerle süslü odalara sahip olan yapının kazısını yapacağız. Bu yapının ve etrafındaki anıtsal yapıların açığa çıkarılmasının ardından koruma çalışmaları yaparak alanın üstünü bir çatı ile örteceğiz. Antik Dönemin en ünlü şifa merkezi olan Asklepion’u ve sütunlu caddesini daha görünür hale getirebilmek için restorasyon ve uygulama projelerini hayata geçireceğiz. Bergama Amfitiyatrosu, Anadolu'daki en iyi korunmuş örneklerden ve Roma mimarisinin bir simgesi olarak yüksek turizm potansiyeline sahip. Bu alanı da konservasyon ve çevre düzenleme projesi ile turizme kazandıracağız. Bergama Arkeoloji Müzesi bina onarımı, teşhir ve tanzimi için de ayrıca bir bütçe ayırdık. Buradaki çalışmalara da hemen başlamayı planlıyoruz. 2024 yılında öncelikle Akropol ve Asklepion alanlarında gece aydınlatma çalışmaları yapacağız. Bütüncül bir çevre düzenleme projesi ile de tüm Pergamon antik kentinin gece aydınlatma çalışmalarını tamamlayarak ören yerini gece ziyaretine açacağız. Hâlihazırda başlayan uygulamaların yanında sözünü ettiğim bu projeleri de son derece yoğun bir mesai harcayarak tamamlayacağız. Neticede Bergama Antik Kenti’nin, ulusal ve uluslararası kültür-turizm vitrininde hak ettiği öncelikli yeri almasını sağlayacağız. Bu süreç için öngördüğümüz bütçe ise 1 milyar TL’dir." Bakan Ersoy konuşmasının son bölümünde ise şunları söyledi: "Efes, Hierapolis, Afrodisias ve Bergama ile birlikte Sardis, Sagalassos, Labranda, Milet ve Limyra başta olmak üzere, yabancı heyetler tarafından yürütülen bütün kazılarda 12 aylık kazı süreçlerimizi başlattığımızı bir kez daha memnuniyetle ifade ediyorum. Yine bu vesileyle dünden bugüne Türk arkeolojisine emek vermiş, bu sahaya ömrünü vakfetmiş bütün akademisyenlerimize, uzmanlarımıza; iş birliğinde bulunan ve desteklerini sunan bütün kurum, kuruluş ve şahıslara ve elbette değerli mesai arkadaşlarıma şükranlarımı sunuyorum. Bu kadim toprakların benzersiz kültür ve medeniyet mirasının her bir parçasını ülkemize ve insanlığa kazandıracak; koruyarak, ihya ederek mümkün olan en eksiksiz şekilde gelecek nesillerimize aktaracağız. Bu husustaki kararlılığımızı bir kez daha vurguluyor, hepinize saygılar sunuyorum."

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.