Hava Durumu

#Kazı

TOURISMJOURNAL - Kazı haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Kazı haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Türkiye’de Bir İlk: Dijital İskelet ve Fosil Arşivi Haber

Türkiye’de Bir İlk: Dijital İskelet ve Fosil Arşivi

Dijital teknolojilerin hızla ilerlemesi, antropoloji ve arkeoloji gibi bilim dallarında büyük değişimler yaratıyor. Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi (MAKÜ) Antropoloji Bölümü Fiziki Antropoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Ahmet İhsan Aytek, bu dönüşüme öncülük ederek 3 boyutlu tarama teknolojilerini kullanarak fosil ve iskeletlerin dijital ortama aktarılmasını sağlayacaklarını belirtti. Yaklaşık 7 bin insan kemiği ve 10 binden fazla hayvan iskeleti dijital ortama taşınarak bilim dünyasıyla paylaşılacak. ÜÇ BOYUTLU TARAMA İLE DAHA FAZLA VERİ Doç. Dr. Aytek, geleneksel metotların yanı sıra üç boyutlu taramalarla kemiklerin detaylı analiz edileceğini, hastalıkların ve türlerin daha iyi tanımlanabileceğini söyledi. Bu dijitalleştirme sayesinde hem bilimsel yayınlara daha kapsamlı veri sağlanacak hem de uluslararası bilim camiası, Anadolu’nun tarihi ve arkeolojik zenginliklerine kolayca erişebilecek. ANADOLU’NUN TARİHİ DİJİTALLEŞİYOR Proje kapsamında sadece iskeletler değil, hastalıklar ve patolojik örnekler de üç boyutlu taramalarla arşivlenecek. Bazı örneklerin dünyada ilk kez kayıt altına alınacağını belirten Aytek, dijital arşivleme sürecinin uzun vadede tamamlanacağını ifade etti. Aytek, "Dijital arşivde de amacımız, uzun vadede elimizdeki bütün tanımlanabilir iskeletleri ve fosilleri dijital ortama aktarıp üç boyutlu taramalarını yapıp bir web sitesi vasıtasıyla dünyaya açmak. Uzun vadede tarayarak bilimsel çalışmasını gerçekleştirdiğimiz, yayınını yaptığımız bütün malzemeleri uluslararası bilim camiasına açacağız" dedi. BİLİM DÜNYASINA ÖNEMLİ KATKILAR Projenin temel hedeflerinden biri, Anadolu’nun tarihi zenginliklerinin uluslararası bilim dünyasında daha fazla tanınmasını sağlamak. Aytek, "İsteyen herkes bu malzemelere online olarak ulaşıp üç boyutlu görüntüleri indirip kendi çalışmalarında karşılaştırma materyali olarak kullanabilecek. Böylelikle hem bilime önemli bir katkımız olacak. Hem de bizim malzemelerimizin, Anadolu’nun malzemelerinin önemli yayınlarda kullanılarak daha fazla bilinir olmasını sağlamak amacındayız" dedi. Yüksek lisans öğrencisi Aybüke Yeşilada da bu projede yer alarak üç boyutlu modelleme ve arşivleme süreçlerini geliştirecek. Yaklaşık 30 farklı arkeolojik alandan toplanan iskeletler ve fosiller, dijital arşivin temelini oluşturacak. Bu koleksiyonun büyüklüğüne dikkat çeken Aytek, gelecekte arkeolojik alanlarda bulunan yeni materyallerin de dijitalleştirilerek projeye dahil edileceğini belirtti. Proje tamamlandığında, hem arkeologlar hem de antropologlar için eşsiz bir kaynak oluşturulacak. Anadolu’nun tarihi zenginliklerini dijital ortamda sergileyecek bu arşiv, geçmişe ışık tutarak bilim dünyasına büyük katkılar sunacak.

Turizmde Rekor Gelir Hedefi: 60 Milyar Dolar Haber

Turizmde Rekor Gelir Hedefi: 60 Milyar Dolar

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, 2025 bütçe görüşmelerinde yaptığı konuşmada, Türkiye’nin 2024 yılı turizm performansını değerlendirdi. Ersoy, Ocak-Eylül döneminde 49,2 milyon ziyaretçiyle yüzde 8,7 artış sağlandığını ve turizm gelirinin yüzde 6,6 artarak 46,9 milyar dolara ulaştığını belirtti. 2023’te Türkiye, dünya sıralamasında Fransa, İspanya, ABD ve İtalya’nın ardından 5. sıraya yükseldi. Ersoy, yıl sonu için 61 milyon ziyaretçi ve 60 milyar dolar turizm geliri hedefini hatırlattı. "60 YILLIK İŞ 4 YILDA TAMAMLANACAK" Bakan Ersoy, Ekim 2023'te başlatılan Geleceğe Miras Projesi hakkında, "Arkeoloji alanında son 60 yılda yapılanlara eş değer işi 4 yılda yapacağız. 224 kazımızı projeye dâhil ettik. 2024 yılı sonunda, yürütülen tüm kazı çalışmalarının sayısı yıllık 765’e ulaşmış olacak. Bu sayıyı 2026 yılına kadar yıllık 800’e çıkarmayı hedefliyoruz. Elbette ki öncelikli hedefimiz arkeolojik çalışmalarımızı sadece nicelik olarak değil, nitelik olarak da en üst seviyeye çıkarmaktır. Nicelikteki bu artışın nitelikli sonuçlar vermesi için de Geleceğe Miras Projesi’ne dahil olan arkeolojik kazı, restorasyon ve çevre düzenleme çalışmaları için aktarılan bütçeyi tarihimizde görülmemiş seviyelere çıkardık" dedi. Bu yıl için ödenek için 6 milyar liraya yakın bütçe ayrılacağını açıkladı. GECE MÜZECİLİĞİ VE DİJİTAL PROJELER Bakanlık, Hitit çivi yazılı tabletlerin okunmasında yapay zekâ kullanımı ve kaya anıtlarının 3D taranarak belgelenmesini içeren projeler yürütüyor. Ayrıca, Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nin müze ve kültür merkezi olarak dönüşüm çalışmaları sürüyor. Bakan Ersoy'un açıklamasına göre, Bakanlık tarafından 355 cemevinin bakım-onarımı üstlenilirken, toplam 829 cemevinin aydınlatma giderleri karşılanıyor. TURİZMDE İLK 10 AYIN VERİLERİ 2024 yılının Ocak-Ekim döneminde Türkiye, 54,6 milyon ziyaretçi ağırladı. Yabancı ziyaretçi sayısı yüzde 7,03 artarak 47 milyonu geçti. Ekim ayında gelen yabancı ziyaretçi sayısı 5,4 milyonu aşarak yüzde 9,25’lik bir artış gösterdi. DEPREM BÖLGESİNDE RESTORASYON ÇALIŞMALARI 6 Şubat 2023 depremlerinde hasar gören 377 vakıf kültür varlığının restorasyon süreçleri başladı. Bu çalışmalar, merkezi bütçeden pay alınmadan vakıf gelirleriyle finanse ediliyor. Gaziantep Kalesi, Adıyaman Kahta Kalesi ve Hatay Arkeoloji Müzesi gibi birçok yapının onarımında 3 milyar TL harcandı. Hatay Arkeoloji Müzesi’nin onarım çalışmalarının 2025’te tamamlanacağı bildirildi.

Tralleis Antik Kenti, 3 Bin Yıllık Tarihi Mirası ile Gün Yüzüne Çıkıyor Haber

Tralleis Antik Kenti, 3 Bin Yıllık Tarihi Mirası ile Gün Yüzüne Çıkıyor

AYDIN (İHA) - Aydın’ın merkez ilçesi Efeler’de bulunan ve ilk yerleşim yerlerinden biri olarak bilinen Tralleis Antik Kenti, kazı çalışmalarının hızla devam ettiği bir tarihi miras alanı olarak dikkat çekiyor. İlk kazı çalışmalarının 1996 yılında başlatıldığı Tralleis Antik Kenti'nde, bu yıl 28. kazı sezonu sürdürülüyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın “Geleceğe Miras” projesi kapsamında devam eden kazılar, antik kentin gizli kalmış tarihini aydınlatmayı amaçlıyor. Aralık ayının sonuna kadar sürecek olan kazılarda, tiyatro ve stadyum gibi yapılar gün ışığına çıkarılmayı bekliyor. Tralleis Kazı Başkanı ve Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Çekilmez, kazı çalışmaları kapsamında birçok önemli keşif yapıldığını belirtiyor. Tiyatronun yaklaşık 5 ila 10 bin kişilik bir kapasiteye sahip olduğunu ve duvarlarının oldukça iyi korunduğunu aktaran Çekilmez, tiyatro ve stadyumun yan yana konumlanmasının antik çağda çok nadir görülen bir özellik olduğuna dikkat çekiyor. ANADOLU'NUN EN BÜYÜK GYMNASİUM KOMPLEKSİ Kazı çalışmalarının bu yıl Aralık ayına kadar süreceğini ifade eden Prof. Dr. Çekilmez, "Bu çalışmalar Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın Geleceğe Miras projesi kapsamında yapılıyor. Sütunlu Cadde olarak adlandırdığımız hamam, gymnasium kompleksinin kuzeyindeki caddede çalışmalara başladık. Daha sonra çalışma alanımız Anadolu'nun en büyük hamam, gymnasium kompleksi olarak bildiğimiz buradaki eski hamam gymnasium kompleksinin içerisindeki mekanları anlamaya yönelik oldu" dedi. Tralleis Antik Kenti’nde süren kazı çalışmalarıyla, bölgenin kültürel ve tarihi yapısı daha ayrıntılı bir şekilde ortaya çıkarılmaya çalışılıyor. 2025 YILINDA ZİYARETE AÇILMASI PLANLANIYOR Kazı alanında işçiler ve bilim insanlarından oluşan 100 kişilik bir ekiple çalışmaların aralıksız sürdüğünü ifade eden Çekilmez, antik kentin ziyaretçilere açılması için gerekli projelerin tamamlandığını da belirtti. Çevre düzenleme projelerinin 2024 yılı Haziran ayında tamamlandığını söyleyen Çekilmez, “Tralleis Antik Kenti'nin turistler tarafından ziyaret edilmesi, ziyarete açılması ile ilgili projeleri yürütüyoruz. 2025 yılında antik kenti turizme açmayı düşünüyoruz" diyerek Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü ve Aydın Valiliğine destekleri için teşekkür etti. Prof. Dr. Çekilmez, 2025 yılında antik kentin turizme açılmasının planlandığını belirterek, ziyaretçilerin bölgenin tarihi mirasına tanıklık etme imkanı bulacağını vurguladı.

Kütahya'da 8 bin yıllık tarihi aydınlatıyorlar Haber

Kütahya'da 8 bin yıllık tarihi aydınlatıyorlar

Tavşanlı Höyük kazısı, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Erkan Fidan başkanlığında sürüyor. Kazı çalışmalarına TOBB Tavşanlı Ticaret ve Sanayi Odası Kadın Girişimciler Kurulu üyesi olan 30 kadın da katılıyor. Tavşanlı Höyük'te yapılan çalışmalarda, Koloni Çağı'nın sonlarına doğru gerçekleşen saldırı sonucu tamamen yakılıp yıkıldığı belirlenen antik yerleşim bölgesinde geçtiğimiz günlerde yaklaşık 4 bin yıllık mühür keşfedildi. Orta Anadolu'nun büyük ticaret merkezleri Kültepe ve Acemhöyük'teki gibi seramik mühürlere Tavşanlı'daki kazıda da rastlanması, ayrıca geçtiğimiz hafta Çanakkale'nin Eceabat ilçesindeki Maydos Kilisetepe Höyüğü'nde yürütülen arkeolojik kazıda 3 bin 900 yıllık silindir mühür, antik dönemde doğu ile batı arasında başka ticaret yollarının varlığını kanıtlayan bir keşif olarak öne çıkarıyor. Tavşanlı Höyük kazı alanında Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın "Gönüllüyüz Biz" projesi kapsamında Tavşanlı Ticaret ve Sanayi Odası Kadın Girişimciler Kurulu burada incelemeler yaparak gönüllü kadınlarla birlikte Tavşanlı Höyük'te yeni bir çalışma alanında üst katmanda yer alan tarım toprağında uzman arkeologlar eşliğinde kazı yaparak toprağın atılmasına yardımcı oldu. Tavşanlı Höyük kazı alanında gençlik ve spor bakanlığının "Gönüllüyüz biz" projesi kapsamında Tavşanlı Ticaret ve Sanayi Odası Kadın Girişimciler Kurulu burada incelemeler yaparak höyük üst tabakası tarım toprağında kazı yaparak toprağın atılmasında çalışmalara katıldı. TOBB Tavşanlı Ticaret ve Sanayi Odası Kadın Girişmciler Kurulu Başkanı Şule Arslan Ozan, kazı alanında yapılan incelemeler bulundu. Ozan, "Tavşanlı Ticaret ve Sanayi Odası Kadın Girişimciler Kurulu olarak bugün biz geçmişin derin izlerini yakından takip edebilmek adına burada toplandık. Aynı zamanda sekiz bin yıllık bir geçmişe sahip olan Tavşanlı Höyüğü Türkiye'ye ve Dünya'ya tanıtmak istiyoruz. Amacımız bu. Türkiye Odalar Borsalar Birliği'nde Kadın Girişimciler Kurulu'nda bu gönüllülük esasına dayalı çalışmanın bir projeye dönüştürülmesini istiyoruz. Şu andaki proje Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın "Gönüllülük Biz" Projesi adı altında yürütülüyor. Biz de kadın girişimciler bu çalışmamızla tarihte bir iz bırakacağımıza inanıyoruz. Çünkü gönüllü olmak sadece bir görevi yerine getirmek değil, aynı zamanda tarihte de bir iz bırakmak. Biz kadın girişimciler bu çalışmamızla tarihte bir iz bırakacağımıza inanıyoruz. İnanıyorum ben, Tavşanlı Höyük Kütahya'nın ve özellikle Tavşanlı'nın vitrin yüzü olacak. İleride bir Göbekli Tepe olmaya aday bir yer burası. Milattan önce 4 bin yılına ait burada Tavşanlı'da Mısır'daki piramitlerdeki mumyalarda bulunan insan derisi kalıntıları ve insan beyni kalıntıları bulunmuş. Burası bölgenin en eski kalıntılarını taşıyan bir höyük niteliğinde , buraya gelen gönüllü kadınlarımız gerçekten tarihte iz bırakacaklar. Hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. En azından bu Höyük'ün tanıtılmasında ciddi bir emeğimiz geçmiş olacak. Amacımız bu. Gönüllük esasına dayalı bir çalışma gerekiyor. Artı maddi destek gerekiyor. Bunun için Türkiye Odalar Borsalar Birliği kadın girişimciler kolunda biz teşvik bekliyoruz. Nurten Öztürk başkanımızın buraya gelip buraları görmesini istiyoruz. Ayrıca devlet kurumu olan Zafer Kalkınma Ajansı gibi ajansların destek projelerinde bu gönüllülük projelerinin desteklenmesi bizim için çok anlamlı olur ve ülkemiz için, Tavşanlı için, Kütahya için büyük bir kazanım olur görüşündeyim" dedi. Tavşanlı Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı İlhami Aydın ise "Tavşanlı Höyük bugün tarihi bir gün yaşıyor diyebiliriz. Tavşanlı Kadın Girişimciler Kurulunun düzenlemiş olduğu bu etkinlik bu coğrafyanın geleceğini belirleyecek bir etkinlik olarak da düşünebiliriz. Hep birlikte inşallah bu Höyüğün tanıtımını ve yükselmesini, ortaya çıkarılmasını sağlayacağız. Çok teşekkür ediyorum" dedi. "Cumhuriyet tarihinde ilk defa kadın girişimciler bir kazı alanında" MHP Kütahya Milletvekili Ahmet Erbaş, gerçekleştirmiş olduğu ziyaret sonrası yapılan çalışmalar hakkında şunları söyledi: "8 bin yıllık hayatın var olduğu kazı alanındayız. Ben öncelikle Tavşanlı Ticari Adası'na ve hepsinden önemlisi de Tavşanlı Ticari Odası'ndaki kadın girişimcilere huzurlarınıza çok teşekkür etmek istiyorum. Bugün herhalde Kütahya'daki kazılar için tarihi bir gün. Kütahya'da ilk defa, Cumhuriyet tarihinde ilk defa kadın girişimciler bir kazı alanında yaklaşık 30 kişiler. Bir araya gelip gönüllü olarak bu kazı çalışmalarına katkı koymak için geldiler. Değerli kardeşlerim bir şehrin kalkınması için turizm gerekli midir? Gereklidir. Bir şehrin kalkınması için altyapı gerekli midir? Gereklidir. Bir şehrin kalkınması için sanayi, organize sanayiye, küçük sanayi gerekli midir? Gereklidir. Bir şehrin kalkınması için madencilik gerekli midir? Gereklidir. Ama bir şehrin tarihi olmalı. Geçmişe ait bir bağı olmalı. Geçmişliği bunun üzerine kurmalıyız. İşte şu anda biz yaklaşık 8 bin yılın bir kültürün üzerindeyiz. Ve buradan çıkacak her obje, her eser belki de dünya tarihini değiştirecek. Geçenlerde burada bulduğumuz bir mühür, Türkiye çapında ve dünya çapında haber oldu. Bütün bu bölgede, Batı Marmara diye kastettiğimiz bu bölgede bu mühür ilk defa burada bulundu. Mührün aynısı benzeri de iki gün önce Çanakkale'de bulundu. Demek ki buralarda bir ticaret kolonisi var ki yaklaşık 4-5 bin yıl önce Çanakkale'de kullanılan bir mühür. On yedi kültürden bahsediyoruz. Değerli Tavşanlılar, kendi kültürümüze, kendi değerlerimize sahip çıkmaz. Bunları tanıtmaz ve bunlar için mücadele etmez isek bir başkasının çevre illerinin veya dünya ülkelerinin buraları bilmesini bekleyemeyiz. Önce kendi ilimizdeki, kendi ilçemizdeki, kendi beldemizdeki, kendi köyümüzdeki tarihi eserlere sahip çıkacağız. Bu tarihi eserler bizlere bir miras, kültür mirası. Milletlerin kültürü işte bu miraslar üzerinden, bu eserler üzerinden olgunlaşarak bu seviyeye gelmiştir. Ben Erkan hocama çok teşekkür ederim. Çok özverili bir şekilde çalışıyor. Değerli kazı heyetine çok teşekkür ederim. Çok kısıtlı şartlarda dar bir bütçeyle ellerinden geleni yapmaya çalışıyorlar ama artık burası da bir dünya mirası listesine girdi. Önümüzdeki yıllarda bu kazılarda çok daha büyük çalışmalar göreceğiz. Daha büyük geniş kapsamlı çalışmalar. Daha fazla insanla yapılan çünkü sonuçta bu kazaların hepsi insan iş gücün el emeğiyle oluyor. Evet. Biz Tavşanlı olarak, Kütahya olarak Erkan Başkanımızın yanındayız. Ticari Odası'na çok teşekkür ediyorum. Başkanlarıma çok teşekkür ediyorum ama her şeyden önemlisi evlerindeki çoluğunu çocuğunu işini gücünü sosyal hayatını bırakıp şu anda güneşin altında beraber tozun toprağın içinde bu kazıya katılan kadın girişimcilerimize teşekkür ediyorum. Ben hepinize çok teşekkür ediyorum. Davut Başkan çok teşekkür ediyorum. İyi ki bizi buralara eşlik ettin, yönlendirdin. Erkan hocama bizi bir araya getirdi." Çalışmalara, Kuruçay Belediye Başkanı Rengül Atıcı, Tunçbilek Belediye Başkanı Mustafa Düzgün, MHP Kütahya Milletvekili Ahmet Erbaş, Tavşanlı Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Davut Efe, MHP İlçe Başkanı Kürşat Öztaş, Tavşanlı Ticaret ve Sanayi Odası Kadın Girişimciler Başkanı Şule Arslan Ozan ve kadın üyeler katıldı.

Kültepe'de 'görünmeyenler' araştırılacak Haber

Kültepe'de 'görünmeyenler' araştırılacak

Kayseri tarihini 6 bin yıl önceye dayandıran arkeolojik keşif ve belgelerin gün ışığına çıkarıldığı ve 'Anadolu tarihinin başladığı yer' olarak bilinen Kültepe Kaniş-Karum Ören Yeri'nde bulunan tabletler, özellikle dönemin ticari hayatı hakkında bilgiler veriyor. Yapılacak olan proje ile kazılarda gözle görülemeyen ağaç, kemik, toprak kalıntıları da analiz edilerek cevap alınamayan birçok bilgi çıkarılmaya çalışılacak. Kayseri-Sivas kara yolu üzerinde bulunan Kültepe-Kaniş-Karum Ören Yeri'nde Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu başkanlığındaki kazı çalışmaları Kültür ve Turizm Bakanlığı öncülüğünde ve Kayseri Büyükşehir Belediyesi'nin destekleriyle devam ederken, elde edilen keşifler tarihe ışık tutuyor. Kazı çalışmalarında ortaya çıkartılan tabletler Anadolu'nun tarihine ışık tutarken, İstanbul Üniversitesi'nden Prof. Dr. Ünal Akkemik tarafından başlatılacak proje ile analiz edilecek kalıntılarla da merak edilen birçok bilgiye ulaşılması hedefleniyor. Ağaç, kemik, toprak gibi kalıntıların analiz edileceğini ve ortaya çıkacak sonuçlarla da cevap alınamayan birçok bilgiyi çıkarmaya çalışacaklarını ifade eden Kültepe Kazı Başkanı Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu, "Bu sene yaptığımız çalışmalar sırasında arkeolojinin dışında yine arkeolojiyle bağlanabilecek bir çok çalışma da yapıldı. Bunlar arasında İstanbul Üniversitesi'nden Prof. Dr. Ünal Akkemik Hocamızın bölgede yaptığı bir çalışma var. Bu çalışma ağaç fosilleri ile ilgili bir çalışmaydı. Bu çalışma sırasında yine Kültepe'de de mevcutta bildiğimiz birçok yanmış ağaç ve yapıların içindeki ahşap dokuyu da inceleme fırsatı bulduk. Yeni bir proje başlayacak, tüm Kültepe'de şimdiye kadar gönderilmiş veya yerinde korunmuş olan birçok ağacın çeşidi ve bu ağaçlara bağlı olarak dendrokronolojik çalışma yapılıyor. Dendrokronoloji, ağaç halkalarının sayılarak iklim değişikliğinin tespit edilmesi üzerine gelişmiş bir bilim dalıdır. Kazılar sırasında en büyük incelenen malzeme tabletlerdir, yazılı belgelerdir. Bu tabletler sayesinde gerçekten de Anadolu'nun tarihini öğrenmiş oluyoruz. Ama bu yetmiyor, bazı şeyler sınırlı. Bizim tabletlerin yüzde 99'u ticaret üzerine kurulmuş. Dolayısıyla diğer konular hakkında çok bilgimiz yok. Tabletlerin söylemediği, arkeolojik olarak insan gözüyle göremediğimiz veriler var. Botanik, bitki, toprak ya da kemik kalıntılar olmak üzere görünmeyen veriler vardır. Çıplak gözle göremezsiniz ama bunlardan çok önemli bilgiler elde etmek mümkün. Dolayısıyla bu sene yine benzer şekilde bilim dallarından faydalanarak bizim sorduğumuz ama cevabını alamadığımız birçok bilgiyi bunlardan çıkarmaya çalışacağız. Özellikle de bitki kalıntıları, kömür kalıntıları, kemik kalıntılarının incelenmesiyle bu bölgenin bitki örtüsünü kimliklendirmek mümkün. Aynı şekilde kemik kalıntılarından eski çağlarda bu coğrafyada yaşayan hayvanların isimlerini de öğrenmek mümkün oluyor. Bizim çıplak gözle göremediğimiz ya da yazılı belgelerde kaydedilmeyen birçok bilgi bu analizler sonucunda ortaya çıkıyor" dedi.

Antik kent kazısında bin 600 yıllık deprem kalıntıları ortaya çıktı Haber

Antik kent kazısında bin 600 yıllık deprem kalıntıları ortaya çıktı

Bartın'ın Amasra ilçesi Kum Mahallesi'nde 2022 yılında Amasra Müzesi tarafından başlatılan kurtarma kazıları, Cumhurbaşkanlığı Kararı ile bu yıl bilimsel kazı çalışmalarına dönüştürüldü. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve müzeler Genel müdürlüğü izniyle Bartın Üniversitesi başkanlığında devam eden kazı çalışmalarında M.S. 3 ve M.S. 4. Yüzyılları arasında meydana gelen bir depremde yıkıldığı tahmin edilen mermer kolonlu bir yapı gün yüzüne çıkarıldı. Yapının en son tahribatı ise antik dönemde meydana gelen sel felaketlerinin birinde aldığı ve tamamen toprak altında kaldığı tahmin ediliyor. Antik yapıda hasara yol açan deprem ve sel felaketlerinin tespiti için çalışma yürütülüyor. Yürütülen çalışmaları hakkında bilgi veren Kazı Başkanı ve Arkeoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatma Bağdatlı Çam, ortaya çıkan kalıntıların deprem de hasar gördüğü yönünde olduğunu belirterek, “Aslında kırılmış durumda bir çoğu. Yapımın orta kısmında, depremle yıkıldığını işaret edecek şekilde sütunlar belli bir aks üzerine devrilmiş durumda. Üst yapının da hemen aşağıya düşmesi, tonlarca ağırlıklı mermer blokların yere düşmesiyle oluşan kırılmalar ve parçalanmalar görüyoruz. Bu yüzden deformeler olduğunu düşünüyoruz. Milattan sonra 3. yüzyıldan sonraki evrede bir depreme uğradığını anlatıyor. Çünkü aynı yapının hemen doğusunda bulunan geç dönem mozaikli yapının eklenmiş olması, MS. 4. Yüzyıldan önce depremin gerçekleşmiş olması gerektiğini gösteriyor” dedi. Yapının sadece depremden değil antik dönemdeki sellerden de zarar gördüğünü düşündüklerini de anlatan Çam, “Jeomorfolog ve jeolog olan ekip hocalarımızla birlikte değerlendirme yapmaktayız. Sadece deprem değil yapıya zarar veren şey. 2023 yılında üst üste iki sefer büyük sel yaşamış bir bölge. Burası antik dönemde, yani geçmişte de defalarca sel yaşandığını bu alan bize gösteriyor. Muhtemelen depremde de bu yapı tamamen yıkılmamıştı. Sel ile birlikte gelen toprakla yapının tamamen toprak altında kaldığını ve daha fazla zarar gördüğünü söyleyebiliriz. Bu anlamda çalışmalarımız sürüyor. Hangi dönemde sellenme yaşadığını belgelendirmeye çalışıyoruz” diye konuştu.

2 bin yıllık antik liman kalpli pembe göle dönüştü Haber

2 bin yıllık antik liman kalpli pembe göle dönüştü

Alexandria Troas Antik Kenti'nin ticaret merkezi olarak uzun süre hizmet eden 2 bin yıllık iç limanı, günümüzde ise kalpli pembe göl olarak turizme katkı sağlıyor. Dış liman ile bağlantısı zamanla ortadan kalkan antik kentin iç limanı bir göle dönüştü. Sıcaklık ve tuzluluğun artmasından dolayı 'dunaliella salina' adlı mikroskobik bitkisel canlının fazla üremesinden kaynaklı yaşanan pembe ve kırmızıya yakın tonlar, göle farklı bir görünüm kazandırıyor. Zamanla da doğa şartlarına bağlı olarak suyun çekilmesi ile kalp şeklini aldı. İçerisindeki tuzlu suyun yılın belli dönemlerinde pembe renge bürünmesiyle 2 bin yıllık antik liman, dünya üzerinde bilinen ve pembe renge sahip 8 gölden birisi haline geldi. Ziyaretçilerin çekip, sosyal medyada paylaştığı fotoğraflarla popülerliği artan kalp şeklindeki gölün suyu, bugünlerde yine pembeye çalmaya başladı. Pembeye bürünen ve kalp şekli ile dikkati çeken 'Kalpli Göl', drone ile havadan görüntülendi. Kalpli göl doğal dokusu bozulmaması ve zarar görmemesi için araç trafiğine kapatıldı. Ziyaretçiler yaya olarak gölün olduğu alanı gezebilecek. Ankara Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Kazı Başkanı Prof. Dr. Erhan Öztepe, “Son belki beş yıldır Alexandria Troas Antik kentinin iç liman bölgesi olarak aslında teknik olarak karşılığı bu içinde hapsolmuş suyun nedeniyle kalpli göl yada pembe göl olarak toplum tarafından tanınan bölge ısı değişimleri ve burada hapsolmuş suyun içerisinde yaklaşık bin yılı aşkın süredir oluşan mikro klima, mikro iklim ve mikroorganizmalar nedeniyle renk değiştiriyor. Bu ısıya bağlı olarak mevsimsel değişimler olabiliyor. Genelde de işte Ağustos ayının ikinci yarısından Eylül ayının ortasına kadar olan dönemde bu tam yazdan sonbahara döndüğümüz dönemde bu ısı değişimleri çok net bir biçimde renk değişim olarak karşımıza çıkıyor. Bir de kıştan ilkbahara dönerken, renk değişimi tabii kalpli pembe göl bir şeker pembesi değil genelde buraya gelen ziyaretçilerimiz böyle gerçekten o şeker pembesi renginde tonunda bir renk bekliyorlar. Öyle bir renk değişimi değil bu daha kiremit kırmızısı rengi olarak adlandırabileceğimiz bir renk. Bu değişimi sağlayan hem bu suyun içerisinde oluşan bu mikroorganizmaların da oluşturduğu bir değişim ki, bu mikroorganizmalarla ilgili geçtiğimiz yıllarda Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Biyoloji bölümünden mikrobiyoloji üzerine çalışan uzmanların çalışmaları oldu. Burada daha önce tespit edilmemiş olan mikroorganizma boyutunda türlerin olabileceği ve bunların da belki çeşitli bilimsel çalışmalar neticesinde bir ihtimal bir yeni antibiyotik için kullanabileceğine dair veriler ortaya koyduğu meslektaşlar. Burayla ilgili bir düzenleme yapılması tabii ki bizim gündemimizde” dedi. Son yıllarda bu alanın popülaritesinin artmasıyla birlikte ziyaretçi sayısının fazlalaştığını da belirten Kazı Başkanı Prof. Dr. Erhan Öztepe, “Bunun kontrol edilebilir düzeyde olması çok önemli, çünkü bu özel bir alan. Şöyle söyleyeyim, yani mikrobiyologlarla yaptığımız değerlendirmelerde biyoloji bilimi açısından çevresiyle birlikte arkeolojik olarak kuşkusuz bir iç liman bölgesi olması anlamında değeri var ama biyoloji bilimi açısından da değeri var. Hatta böyle bir örnekleme ile bulun diğerinin bana anlattığı meslektaşlar dediler ki Salda Gölü ne kadar kendi has özel bir alansa buradaki bu renk değişimini sağlayan iç liman bölgesi ya da halkın tanıdığı ismiyle kalpli göl bölgesi o kadar değerli. Dolayısıyla buradaki turist sirkülasyonu düzenlemek gerekliliği ortaya çıktı. Biz şimdi bununla ilgili bir çalışma yapıyoruz. Bu yıl tabii çevremizde maalesef yaz başından beri yaşanan yangınlar sebebiyle bu alana trafik girişini kestik. Sadece yaya trafiği söz konusu, insanlar yaya olarak bu gölü gelip gezebilirler. Burası özel bir alan, bu alanı korumak hepimizin görevi. Lütfen ziyaretçilerimizden şunu rica ediyoruz, her zaman gelip gezebilirler bu alanı, alanın etrafında dolaşabilirler. Bu alanla ilgili bilgilendirme panoları hazırlanıyor. Onları da alana dikeceğiz. Bir düzenleme yapacağız. Ama sanıyorum bu tarihten sonra alan artık araç trafiğine açık olmayacak. Bu korumayı yapmak zorundayız. Araçlarıyla bir yere kadar gelip, yürüyerek alanı gezebilir. Ama gezdikleri süre boyunca alanı temiz tutulması, koruması bizim olduğumuz kadar ziyaretçilerin de sorumluluğunda, bu konuda onların desteğini bekliyoruz, her zaman bekliyoruz gelebilirler. Alanla ilgili olarak tabii entegre bir takım projelerimiz var. Alanı yukardan gören antik kentin Geç Akropoli diyebileceğimiz bölgede yer alan bir eski okul binası ve okul binasının merkezinde yer aldığı 2,5 dönüm bir arazide biz bir ziyaretçi bilgilendirme merkezi projesi hazırladık. Bu projesi proje onaylama aşamasında, bunu hayata geçirdiğimizde burası çok daha cazip bir noktaya gelecek ve entegre edeceğiz bunu iç liman, dış liman bölgesiyle, ziyaretçilerimizi bekliyoruz. Ama tekrar vurgulayayım araç trafiğine şu anda kapalı ama aşağıda meydanda araçlarını bırakıp, çok rahatlıkla yürüyerek alanı gezebilirler” diye konuştu. Sıcaklık ve tuzluluğun artmasından dolayı 'dunaliella salina' (su yosunları) adlı mikroskobik bitkisel canlının fazla üremesi nedeniyle ortaya çıkan pembe ve kırmızıya yakın tonlar, göle farklı bir görünüm kazandırıyor. Özellikle Ağustos ve Eylül aylarında pembeye yakın tonlara bürünen gölde, Kasım ve Aralık aylarında bazı günlerde yaşanan ısı değişikliğiyle de aynı renk oluşuyor. Kalp şeklindeki pembe gölün yapılacak araştırma ve inceleme sonrası turizme kazandırılması planlanıyor. Pembe göl, Troya, Assos, Alexandria Troas, Apollon Smintheus antik kentlerinin ziyaretçi sayılarına olumlu katkısının olacağı varsayıldığı gibi, yeni turizm bölgeleri olarak belirlenen Kadırga Koyu, Sivrice, Sokak Ağzı, Babakale, Gürpınar ve Tuzla açısından da önemli rol oynaması bekleniyor.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.