Hava Durumu

#Marmara Denizi

TOURISMJOURNAL - Marmara Denizi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Marmara Denizi haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Karadeniz ve Marmara, Kimyasal Atık Tehdidi Altında Haber

Karadeniz ve Marmara, Kimyasal Atık Tehdidi Altında

TRABZON (İHA) - Trabzon, Karadeniz'in ekolojik dengesini koruma adına önemli bir çevre sorunuyla karşı karşıya. Romanya ve Ukrayna gibi ülkelerden gelen kimyasal atıklar, özellikle fosfor ve azot gibi besin maddelerinin deniz suyunda birikmesine yol açarak su kalitesini düşürüyor. Bu kirlilik, Karadeniz'in biyolojik çeşitliliğini tehdit ederken, deniz canlılarının oksijen ihtiyacını azaltıyor ve alg patlamalarına yol açıyor.  Trabzon Kent İçi Biyolojik Atık Su Arıtma Tesisi Paneli, Hamamizade İhsanbey Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Panele Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç ve akademisyenler katıldı. TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Trabzon Bölge Temsilciliği, TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Trabzon Şubesi ve TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Trabzon Şubesi'nin iş birliğiyle düzenlenen panelde, Karadeniz'deki kirlilik durumu ve atık su arıtma tesisi bulunan ve bulunmayan şehirlerin Karadeniz'e olan kirlilik etkileri tartışıldı. Jeoloji Mühendisleri Odası Trabzon Şube Başkanı Semi Hamzaçebi, bu sorunun yalnızca Karadeniz'le sınırlı kalmayıp, Marmara Denizi'ni de etkilediğini belirtti. Kirli suyun sahil boyunca ekonomik faaliyetler üzerinde olumsuz etkiler yarattığını ifade eden Hamzaçebi, bu sorunla mücadele için bölgedeki biyolojik arıtma tesislerine yatırım yapılmasının önemine vurgu yaptı. Trabzon'un atık su arıtma konusunda diğer şehirlerle kıyaslandığında geri kaldığını belirten Hamzaçebi, geçmişte şehri etkileyen derin deşarj hatlarının yetersiz kaldığını vurguladı. Trabzon'da biyolojik arıtma tesisine olan ihtiyacın her geçen gün arttığını söyleyen Hamzaçebi, Samsun ve Ordu gibi illerin bu konuda büyük yatırımlar yaparak örnek teşkil ettiğini söyledi. "YENİ YÜZYILDAKİ ANLAYIŞ; DİRENÇLİ ŞEHİRLER OLUŞTURMAK" Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç, çevre yönetimi konusunda daha fazla sorumluluk almaları gerektiğini ifade ederek, "Yeni yüzyıldaki anlayış; dirençli şehirler oluşturmak. Dirençli şehirler oluşturmak için çevre konusunda hassasiyet göstermemiz lazım. Yapılaşma konusunda hassasiyet göstermemiz lazım. Biz her zaman bu şehri yönetirken şehrin dinamikleri ile fikir alışverişinde bulunduk. Bu oturumu önemli gördüğümüz bir konumuz olan raylı sistemle ilgili olarak da yaptık. Biz yaptık, biz belediye başkanıyız, bu doğrudur anlayışında asla olmadık, olmayacağız da. Bu şehirde hep beraber yaşıyoruz." dedi. Genç, yatırım projesiyle şehrin turizm ve balıkçılık sektörlerinin de destekleneceğini söyledi. Ayrıca, Trabzon'un denizden yeterince yararlanamadığını ve bu sorunun çözülmesi gerektiğini belirterek, atık su arıtma tesislerinin kurulması için çalışmaların hızla devam ettiğini ifade etti. Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç'in konuşmasının ardından çevre uzmanlarının da konuştuğu bir panel düzenlendi.

Mavi Nefes Projesi ile 3 Yılda 225 Ton Atık Toplandı Haber

Mavi Nefes Projesi ile 3 Yılda 225 Ton Atık Toplandı

İSTANBUL (İHA) - Garanti BBVA'nın DenizTemiz Derneği/TURMEPA iş birliğiyle başlattığı "Mavi Nefes Projesi", deniz ekosisteminin korunması ve deniz kirliliğinin azaltılmasına yönelik önemli adımlar atmaya devam ediyor. Marmara Denizi'nde 2021 yılında başlayan proje, başta plastik atıklar olmak üzere deniz çöplerinin toplanmasına ve deniz ekosisteminin sağlıklı bir şekilde devam etmesine katkı sağlıyor. Eylül 2021 ile Ağustos 2024 arasında gerçekleştirilen projede 225 tondan fazla atık toplandı. Proje kapsamında, Tatvan'da faaliyet gösteren Ahtapot 6 teknesi, Van Gölü'nde 2024 yılı yaz döneminde 12 ton atık topladı. Ayrıca, Göcek'te faaliyet gösteren TURMEPA'nın 3 teknesi, 2023 yılında 2 bin 141 tekneden 579 bin 385 litre atık su toplayarak, deniz suyunun temiz kalmasına yardımcı oldu. Eğitim ayağında ise "Mavi Nefes" çevrimiçi eğitimleriyle 73 bin 460 öğrenciye ulaşıldı. Ayrıca, Mavi Dedektiflerle gerçekleştirilen etkinliklerde 403 öğrenciye çevre bilinci aşılandı. Bu sayede, çevre bilincini artırarak daha temiz denizler için farkındalık yaratılmaya çalışılıyor. ALINAN İKİ NEFESTEN BİRİ DENİZLERDEN  Proje, deniz ekosisteminin korunmasına yönelik bilimsel çalışmalar ve deniz çayırları gibi önemli deniz canlılarının korunması için de ciddi bir çaba harcıyor. Fethiye-Göcek bölgesinde gerçekleştirilen deniz çayırı ekim çalışmaları, başarılı sonuçlar veriyor ve bu çalışmalar, deniz ekosisteminin güçlendirilmesine önemli katkılar sağlıyor. Mavi Nefes Projesi çerçevesinde, Manisa Celal Bayar Üniversitesi Biyoloji Bölümü'nden Prof. Dr. Ergün Taşkın tarafından yürütülen Fethiye Göcek Körfezi'ndeki "Koy ve Kıyılarda Deniz Çayırı Posidonia Oceanica Deniz Çayırlarının İzlenmesi, Korunması ve Ekimi Projesi" kısa sürede olumlu sonuçlar elde etti. Fethiye-Göcek Özel Çevre Koruma Bölgesi'nde (ÖÇKB) yapılan araştırmalarda 1.545 deniz türü keşfedildi. Dokuz farklı istasyonda yapılan çalışmalarla Posidonia oceanica türünün yayılışı, özellikleri, izlenmesi ve transplantasyonu gerçekleştirildi. 6 Mayıs 2024 tarihinde ekimi yapılan Posidonia oceanica türünün, 6 Haziran 2024'te yapılan kontrollerde en az yüzde 70 oranında canlılık gösterdiği belirlendi. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü'nden Doç. Dr. Cem Dalyan’ın yürüttüğü "Saros Körfezi Deniz Çayırı ve Mercan Koruma, Ekimi ve İzleme Projesi" kapsamında ise, biyoçeşitliliğin izlenmesi ve önemli deniz türlerinin haritalanması amaçlandı. Bu doğrultuda, 1-10 Temmuz 2024 tarihleri arasında 19 farklı istasyonda 23 dalış yapıldı. Yapılan saha çalışmaları sırasında Saros Körfezi’nin çeşitli habitat tipleri belirlendi ve deniz çayırları, korallijen habitatlar, taş mercanlar gibi kritik habitatların haritaları çıkarıldı. Çalışmalar sonucunda, Saros Körfezi’nde toplamda 382 deniz türüne rastlandı.

Marmara Denizi’nde Müsilaj Tehlikesi Yeniden Baş Gösterdi Haber

Marmara Denizi’nde Müsilaj Tehlikesi Yeniden Baş Gösterdi

BALIKESİR (İHA) - 2021 yılında Marmara Denizi'nde büyük zarara yol açan müsilaj, yeniden ortaya çıktı. Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi’nden Prof. Dr. Mustafa Sarı’nın verdiği bilgilere göre, Erdek Körfezi’nde 23 Ekim 2024'te yapılan dalışlarda 10 metreden başlayarak 15 metre derinliğe kadar müsilaj oluşumu gözlemlendi. 25 Ekim’de yapılan yeni incelemelerde müsilajın 24 metreye kadar yayıldığı tespit edildi. Uzmanlar, deniz yüzey sıcaklığının uzun yıllar ortalamasının 2 derece üzerinde seyretmesinin müsilaj oluşumunu tetiklediğini belirtiyor. MARMARA DENİZİ EYLEM PLANI YETERSİZ KALDI Denizi korumanın en etkili yolunun kirliliği azaltmak olduğunu vurgulayan uzmanlar, 2021 yılında başlatılan Marmara Denizi Eylem Planı'nın (MDEP) etkin şekilde uygulanmadığını ve bu nedenle müsilajın yeniden sorun haline geldiğini ifade ediyorlar. Planın kirlilikle mücadele için 22 madde içerdiğini hatırlatan uzmanlar, acil önlemler alınmadıkça Marmara’nın tehlike altında kalacağını dile getiriyor. ACİL ÖNLEMLER GEREKLİ Prof. Dr. Mustafa Sarı, Marmara Denizi’ni etkileyen müsilajın, balıkçılık ve turizm gibi sektörler üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak için merkezi ve yerel yönetimlerin hızla harekete geçmesi gerektiğini söyledi. Özellikle Gönen, Nilüfer ve Ergene Nehirleri gibi kaynaklardan Marmara’ya akan kontrolsüz endüstriyel atıkların durdurulması ve deşarj limitlerinin yeniden düzenlenerek denetimlerin artırılması gerektiğine dikkat çekti.  KİRLİLİK VE ISINMA MÜSİLAJI GERİ GETİRDİ Müsilaj, kirliliğin etkisiyle suya karışan fazla miktarda azot ve fosforu kullanarak çoğalan alglerin salgıladığı kıvamlı bir polisakkarit yapısından oluşuyor. Bu yoğun madde, denizde kilometrelerce alana yayılarak sünger, midye ve mercan gibi deniz canlılarının yaşamını tehdit edecek kadar ağırlaşıp dibe çöküyor. Marmara Denizi çevresinde yaşayan 25 milyon insanın atıklarının yalnızca yüzde 55’i tam arıtılabilirken, kalan yüzde 45’i derin deşarj yoluyla doğrudan denize karışıyor. Bölgede yoğun sanayi ve tarımsal faaliyetlerin atıklarının yalnızca yarısının arıtıldığı, diğer yarısının ise akarsularla denize taşındığı belirtiliyor. Bu durum, müsilajı tetikleyen kirlilik yükünü her geçen gün artırıyor.

Şarköy'ün turizm potansiyelini artırması bekleniyor Haber

Şarköy'ün turizm potansiyelini artırması bekleniyor

Marmara Denizi kıyısındaki Şarköy, her yıl tatilcileri mavi ve yeşille buluşturuyor. İlçe, ziyaretçilerine temiz bir çevrede doğayla iç içe tatil fırsatı sunuyor. Şarköy Belediye Başkanı Alpay Var, AA muhabirine, ilçenin "sakin şehir" ünvanı almasının mutluluğunu yaşadıklarını söyledi. İlçeyi uluslararası platformda tanıtacak ve geliştirecek olan "sakin şehir" ağına 73 kriterin değerlendirilmesinden sonra kabul edildiklerini belirten Var, şunları kaydetti: "Türkiye'de 'sakin şehir' ünvanı olan 23. üye olduk. 'Sakin şehir' ünvanını almak için birçok kriterin tamamlanması gerekiyor. Sakin şehir felsefesiyle insan ve doğa bir bütün olarak görülerek kentsel işleyiş buna uygun biçimde dizayn ediliyor. Bu sebeple hava ve su temizliği, kentsel katı atıkların ayrıştırılarak depolanması, insanların birbirleriyle iletişim kurabilecekleri, sosyalleşebilecekleri alanların yaratılması amaçlanıyor. Sürdürülebilir anlayışla el sanatlarına, doğasına, gelenek ve göreneklerine sahip çıkılması, aynı zamanda yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması, teknolojinin kolaylıklarından da yararlanılması gibi kriterlere sahip olunması gerekiyor." Var, "sakin şehir" ünvanının ilçenin gelişimine ve tanıtımına büyük katkı sağlayacağını , Tekirdağ'ın kültürel değerlerini, doğal güzelliklerini ve kendine özgü tatlarını tüm dünyaya duyuracak çalışmalar yapmaya devam edeceklerini dile getirdi. İl Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Hacıoğlu da Trakya'da Vize ilçesinin ardından Şarköy'ün de "sakin şehir" ünvanı aldığını söyledi. "Sakin şehir" ünvanının ilçenin turizm potansiyelini artırmasını beklediklerini belirten Hacıoğlu, "Değişen ve gelişen turizm sisteminde ilçenin doğasının, çevresinin, altyapısının ve gastronominin korunarak turizme yansıması çok iyi olacaktır. Artık dünyada tatilciler bu tip özellikleri gözetiyorlar. Şarköy de harika denizi, ormanı, önemli tarım ürünleri ve gastronomiye altyapı oluşturmasıyla tatilcilerin dikkatini çekecektir." diye konuştu. Hacıoğlu, Şarköy'ün bu ünvanla sadece yazlıkçıların değil, daha fazla yerli ve yabancı turistin ilgi odağı haline geleceğini dile getirdi.

Marmara Denizi'nin deniz çayırları koruma altına alınıyor Haber

Marmara Denizi'nin deniz çayırları koruma altına alınıyor

Projeye ilişkin İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı ve Sürdürülebilirlik Lideri Gamze Yalçın ve TÜDAV Başkanı Prof. Dr. Bayram Öztürk'ün katılımıyla Levent'teki İş Bankası Kuleleri'nde basın toplantısı düzenlendi. Toplantının açılış konuşmasını yapan Yalçın, TÜDAV’ın 26 yıldır denizlerin korunması için bilimsel bir ağ oluşturarak ekolojik durumun izlenmesinden sorunların tespiti ve çözüm önerilerine kadar çok sayıda projeye ve çalışmaya imza attığını söyledi. Denizlerin oksijen deposu olan deniz çayırlarının kirlilik ve konuyla ilgili farkındalık eksikliği nedeniyle günümüzde giderek azaldığına vurgu yapan Yalçın, "Nasıl ki gezegenimizin akciğerleri olan ormanlarımızı korumak gelecek nesillere daha iyi bir dünya bırakmak için önemliyse deniz çayırlarını yaşatmak da aynı ölçüde kritik. Deniz çayırları, oksijen üretim kapasitesine sahip oldukları için denizlerin akciğerleri konumunda bulunuyor ve denizsel organizmaya yaşam ortamı sağlıyor. Bu konuda yürütülecek çalışmalarda projenin kendisi kadar toplumda deniz çayırlarına yönelik farkındalığın ve bilincin artırılması da önem taşıyor." dedi. Yalçın, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları'na katkı sağlamak için iş planlarında sürdürülebilirliği en üst düzeyde ve stratejik öncelikler arasında ele aldıklarını ifade ederek, söz konusu amaçların 14. maddesi olan "Sudaki Yaşam" başlığı altındaki hedeflerin, üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye için önemli olduğunu belirtti. Bu amaca yönelik bilimsel bilginin artırılmasına ve araştırma kapasitesinin geliştirilmesine katkıda bulunmayı ana hedeflerinden biri haline getirdiklerini kaydeden Yalçın, Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) bünyesindeki Deniz Bilimleri Enstitüsü ile işbirliği yaparak Türkiye’de ilk kez kullanılan insansız su altı planörü glider cihazı Deniz Kaşifi’ni kullanıma sunduklarını hatırlattı. "Birçok canlıyı üzerinde barındırıyor" Prof. Dr. Öztürk de deniz çayırlarının ekosisteme sağladığı ekonomik fayda ile ilgili yapılan çalışmalara göre bu türün katkısının, tarımsal alanların sağladığı faydadan daha fazla olduğuna dikkati çekerek şu bilgileri verdi: "Ömrünü tamamlayan Posidonia yaprakları akıntı ve dalgalarla kıyıda banketler oluşturur. Bu yapılar kıyı çizgisini korur, erozyonu önler, pek çok deniz canlısının yaşamını sürdürmesini sağlar. Posidonia oceanica ayrıca, deniz zemininde sık çayırlar oluşturarak birçok canlıyı üzerinde barındırır ve otla beslenen canlıların besin kaynağını oluşturur. Tüm bunlara ek olarak barınma, korunma, yumurtlama ve üreme noktasında da birçok canlıya ev sahipliği yapar. Karbon tutma özellikleri sayesinde de iklim değişikliği ile mücadele eder." Deniz çayırlarının başta evsel ve endüstriyel atıklar olmak üzere yoğun kıyı kullanımı sonucu tahribat, zemin tarayıcı yöntemlerle avcılık, gemilerin ve teknelerin attıkları çıpalar, yetiştiricilik faaliyetleri, turizm ve günlük turistik faaliyetler nedeniyle ciddi bir tehditle karşı karşıya olduğunun altını çizen Öztürk, hayata geçirdikleri projeyle pilot bölge seçilen Balıkesir'in Erdek ilçesine bağlı Paşalimanı Adası'nda deniz çayırlarının bulunduğu alanın sınırlarının belirleneceğini ve haritalanacağını kaydetti. Öztürk, projenin iki yıl süreceğini ifade ederek, yapılacak çalışmalarla ilgili şunları söyledi: "Çayırların olduğu bölgelerden başta istilacı türlerden deniz salyangozu olmak üzere yabancı türler, yapılacak dalışlarla toplanacak ve ekosistem yerli sahiplerine bırakılacak. Tür çeşitliliği ortaya çıkarılacak, deniz çayırlarının bulunduğu alanların tanınması ve fark edilmesi amacıyla şamandıralama ve mapa için fizibilite çalışmaları gerçekleştirilecek, balıkçıların avlanırken deniz dibindeki kayalıklara takıldığı için denize bırakmak zorunda kaldığı 'hayalet ağlar' temizlenecek." Proje kapsamında ilk ve orta öğretim seviyesinde 30 okulda farkındalık eğitimleri vereceklerini sözlerine ekleyen Öztürk, "Marmara’da kalan son deniz çayırlarını korumak gelecek nesillere karşı bir sorumluluğumuz ve bunu yapmak için çaba gösteriyoruz." diye konuştu. 1 hektar Posidonia oceanica deniz çayırı yılda 1024 ton karbon tutuyor Deniz çayırlarının endemik türü olan Posidonia oceanica, Akdeniz’de 11 ila 29 santigrat derecedeki sıcaklıklarda, tuzlu ve temiz sularda 0 ila 45 metre derinliklerde yetişiyor. Fotosentez ile suyun oksijence zenginleşmesini sağlayan bu çiçekli bitkiler; uzun yaprakları, yatay uzanan gövde ve kökleriyle sudaki askı yüklerini ve sedimentasyonu tutup zemin hareketlerini düzenliyor. 1 metrekare alanda bulunan Posidonia oceanica deniz çayırları günde 14 litre oksijen üretebilirken 1 hektarı ise yılda 1024 ton karbon tutabiliyor.

Deniz ticareti kirlilikle müsilajı tetikleyebilir Haber

Deniz ticareti kirlilikle müsilajı tetikleyebilir

BTÜ Denizcilik Fakültesi ile Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi, Marmara Denizi'nde denizcilik taşımacılığından kaynaklanan kirliliğin müsilaj oluşumuna etkisini incelemek üzere 2021 yılında araştırma başlattı. Yürütücülüğünü Bursa Teknik Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sinan Uyanık'ın yaptığı araştırmanın ekibinde BTÜ Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Mete Yılmaz, Doç. Dr. Erinç Dobrucalı, Doç. Dr. Gökçe Çiçek Ceyhun, Doç. Dr. Deniz Uçar, Dr. Öğr. Üyesi Volkan Altuntaş ve İstanbul Üniversitesinden Doç. Dr. Muharrem Balcı yer aldı. TÜBİTAK 1001 Müsilaj Araştırmaları Özel Çağrısı ile destek alan araştırma kapsamında gemilerin balast tanklarından numuneler alınarak incelemeler yapıldı. Araştırmanın detaylarını ve sonuçlarını AA muhabiriyle paylaşan Uyanık, deniz ekosistemini tehdit eden müsilajın farklı mikroorganizmalar tarafından birden fazla dış etkenin bir araya gelmesi sonucu ortaya çıktığını ve bunlardan birinin de yoğun deniz ticareti olduğunu belirtti. Araştırma kapsamında Marmara Denizi'ne ait 2020 yılı gemi trafiği bilgileri doğrultusunda en çok kullanılan rotaları tespit ettiklerini ve buralarda faaliyet gösteren tankerlerin balast suyundan ve gemilerin liman atık su arıtma tesisine deşarj ettikleri sintine suyundan numuneler aldıklarını anlatan Uyanık, bu gemilerin Türkiye'ye en çok yük gönderen ve alan 10 ülke olan; Rusya, Yunanistan, Ukrayna, Romanya, İtalya, Mısır, Bulgaristan, Fransa, İsrail ve İspanya'dan gelenler olduğunun altını çizdi. Prof. Dr. Uyanık, şöyle devam etti: "Almış olduğumuz balast suyu numunesinde, belirlediğimiz genel kirleticiler olan pH'ı, iletkenliği, biyokimyasal oksijen ihtiyacını, toplam organik karbonu, azotu, fosforu ve ağır metalleri, demiri, manganı ve kromu analiz ettik. Bir de bunun yanı sıra mikrobiyolojik açıdan farklı ülkelerden gelen sularda ne tür bakteriler ve planktonlar var, bunlara baktık. Hem ışık mikroskobu altında planktonların tanımlamasını yaptık hem o sulardaki canlıların genlerini ayırarak gen haritasını çıkardık, gen analizini yaptık. Ne tür bakteriler var? Hangi yoğunlukta planktonlar var? Bu planktonların müsilaja etkisi var mı, yok mu? Bunları araştırdık." Tespit edilen ağır metal ve plankton varlığı Normal bir evsel atık suda 3-5 ppm (miligram bölü litre) civarında bulunan ağır metal miktarını, gemilerin balast suyunda 300 ila 500 ppm gibi yüksek seviyelerde tespit ettikleri bilgisini veren Uyanık, eski gemiler ile balast tanklarındaki korozyondan kaynaklanan ağır metallerin, fitoplanktonların strese girmesine neden olabileceğini ifade etti. Yaklaşık 50 gemiden aldıkları örneklerde, müsilaja neden olan planktonlardan siyanobakteriler ile diyatomlara çok yoğun şekilde rastladıklarını aktaran Uyanık, arıtılmış balast suyunda bulunması gereken miktarın 50 katı, 100 katı civarında fitoplankton tespit ettiklerini bildirdi. Müsilaja neden olan asıl unsurların karasal kaynaklı, evsel ve endüstriyel atık suların yeterli düzeyde arıtılmadan Marmara Denizi'ne verilmesi olduğunu vurgulayan Uyanık, "Deniz taşımacılığından kaynaklanan bazı atıkların kontrolsüz bir şekilde denize verilmesi nedeniyle Marmara Denizi'nde besin tuzlarındaki birikim ve artışın müsilajı tetiklediğini düşünmekteyiz. Bizim çalışmamızın ana bulgusu şu: Tekil olarak deniz ticareti müsilaja sebep olmuyor ancak bardağı taşıran son damla olarak düşünüldüğünde bunun da bir etken olduğunu, farklı ülkelerden gelmemesi gereken müsilaja neden olan plankton türlerinin geldiğini görüyoruz." değerlendirmesini yaptı. Deniz ticaretinden kaynaklanan kirlilik nasıl önlenebilir? Gemilerin limanlardaki bekleme sürelerini kısaltmak ve operasyon sürelerini azaltmak için arıtma sistemlerini çalıştırmadan, balast sularını kontrolsüz bir şekilde Türkiye'nin iç sularında deşarj edebildiklerine dikkati çeken Uyanık, her bir gemiye takılacak balast arıtma sistemleriyle farklı ülkelerden gelen istilacı türlerin ve müsilaja neden oldukları bilinen planktonların taşınmasının önlenebileceğini işaret etti. Dünya Denizcilik Örgütünün (IMO), deniz ticareti yapan ülkelerin imzaladığı Marpol Sözleşmesi ile istilacı ve yabancı türlerin farklı ülkelere taşınmasını engellemek için gemilerde balast sularının arıtımıyla ilgili bir zorunluluk getirdiğinden bahseden Uyanık, şunları söyledi: "Marpol Sözleşmesi'yle belirlenen kriterlerin tüm gemiler tarafından en kısa sürede uygulanması gerekiyor. Gemilerin, ulaştıkları limanlarda sintine sularını kontrollü bir şekilde liman idarelerine teslim etmesi gerekiyor. Normalde gemiler yanaştıkları limanlara belli bir vergi, bir ücret ödüyorlar. Ödedikleri bu liman vergisi kapsamında sintine sularını aslında ücretsiz olarak o liman idaresine verebilirler. Ancak buradaki sevkiyat ve işlem süresini kısaltmak için limanlarda bunlarla uğraşmak yerine açık denizlerde kontrolsüz bir şekilde deniz ortamında bu sintine sularını arıtmadan denize verme gibi yanlış bir işlem uyguluyorlar." Uyanık, sözlerini, "Liman idareleri tarafından kontrol edilerek gemilerin yasalara, yönetmeliklere uymasını sağlamak gerekiyor ki Marmara Denizi'ne farklı ülkelerden gelen kirliliği de kontrol edebilelim." diyerek tamamladı.

Marmara'da  pinalarla ilgili farkındalık projesi başlatıldı Haber

Marmara'da pinalarla ilgili farkındalık projesi başlatıldı

Balıkesir'in Erdek ilçesinde, Kaymakamlık, Belediye ile Ticaret Odası işbirliğinde pinalarla ilgili farkındalık oluşturulması amacıyla hazırlanan "Marmara'nın Umudu Pina Projesi" kapsamında toplantı yapıldı. Prof. Dr. Sarı, Erdek Anadolu Lisesi Konferans Salonu'ndaki etkinlikte, pinaların Akdeniz'e özgü bir deniz canlısı olduğunu, 50 yıl yaşayabildiklerini, 120 santimetre boya kadar ulaşabildiklerini bildirdi. Marmara Denizi'nde buldukları pinaların en uzununun 40-50 santimetre olduğunu aktaran Sarı, zarar verilen pinaların uzamaya fırsat bulamadıklarını dile getirdi. Bu canlıların yeterince tanınmadığını kaydeden Sarı, "Denizler onlarca canlının yaşam alanı. Pinalar deniz kıyısından başlıyor, 60 metre derinliğe kadar iniyor." dedi. Pinaların en yoğun bulunduğu bölgelerin deniz çayırları olduğu bilgisini veren Sarı, şöyle konuştu: "2019 yılına gelindiğinde Akdeniz'de yaşayan pinaların yüzde 90'ı öldü. 2022 yılında Marmara Denizi dışında Akdeniz havzasındaki pinaların hepsi öldü. Şu an yaşayanlar sadece Çanakkale Boğazı ile İstanbul Boğazı arasında. Niçin ölüyorlar? Sindirim sistemlerine tek hücreli bir protozoa bulaştı. Daha önce bulaşmayıp şimdi bulaşmasının nedeni ise deniz suyu sıcaklığının artması ve iklim değişikliğinin etkisi. Marmara'da ölmemesinin nedeni; orijinal bir ikili akıntı sistemi var. Yüzeyde Karadeniz suları, 30 metre altında ise Akdeniz suları olması Marmara Denizi'nin orijinal yapısı pinaların yaşama tutunmasına vesile oldu. Pinaların iklim değişikliği dışında da tehditleri var; kıyı yapıları, demirleme faaliyetleri, balıkçılık, turizm gibi faaliyetler." Sarı, sadece Marmara Denizi'nde kaldıkları için pinaların korunması gerektiğini vurguladı. Bu konuda "Marmara'nın Umudu Pina Projesi"nin önemine işaret eden Sarı, şunları kaydetti: "2020 yılı sonbaharında müsilaj yeni başlamışken Erdek Körfezi'nde 100 metrekarelik alanda pinaların tümünün öldüğünü gördük. Toplu ölümler burada da başladı diye korktuk ama ölen pinaların yanında genç bir pina çıkmış. Marmara Denizi'nde umut yeşeriyor. Bir koruma stratejisi geliştirmemiz lazım. Yeni bir yaklaşımla bütün faaliyetleri sürdürülebilirlik perspektifinde bir araya getirmemiz, bilinç oluşturmamız lazım. Aklımızı pinalara çevirme zamanı. Marmara Bölgesi'nde 25 milyon insan harekete geçmemiz lazım. Saatte 6 litre deniz suyunu süzerek müsilaj oluşumunu engelliyor. Yer yer ölümler görsek de Marmara, pinalar için son sığınak. Pinalarla beraber deniz çayırlarını da korumamız lazım." Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Süleyman Özdemir de pinaların Erdek Körfezi'nde yoğun görüldüğünü, korunması için ne gerekiyorsa yapacaklarını belirtti. Erdek Belediye Başkanı Burhan Karışık ise pinalarla ilgili bilgilendirme broşürü bastırmayı belediye olarak üstleneceklerini, bunları ilçede dağıtacaklarını ifade etti. Programda, Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Meslek Yüksekokulu Öğretim Üyesi Doç. Dr. Uğur Karadurmuş ve Erdek Ticaret Odası Başkanı Turan Gün de pinaların korunmasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Tekneciler deniz temizliğini korumuyor Haber

Tekneciler deniz temizliğini korumuyor

Marmara Denizi Deniz Yaşamını Koruma Derneği Başkan Volkan Narcı, "Deniz turizminin yapıldığı, marinaların tur teknelerinin, balıkçı barınaklarının denize saygı göstermediklerini çok net olarak gördük" dedi. Volkan Narcı, Marmara'dan başlayıp Akdeniz'de tamamladığı 90 günlük deniz seferi boyunca, denizlerdeki ortak biyolojik türleri inceledi, bilim insanları ve balıkçılarla sorunları ve çözüm önerilerini görüştü. "Marmara'dan Akdeniz'e Sürdürülebilirlik Serüveni" Temmuz ayında Heybeliada'dan yelkenli tekneyle yola çıkan Narcı, Marmara Denizi, Ege ve Akdeniz'de, bin 700 deniz mili kat etti. Seyahati boyunca Ege ve Akdeniz'de 600 metrekare hayalet ağ temizlediğini de dile getiren Narcı, sözlerini şöyle tamamladı: "Dalışlarımda, insanlardan uzak yerlerde muhteşem zenginlikler vardı. Rengarenk canlılar, suratımıza çarpan balıklar vardı. Ama özellikle deniz turizminin yapıldığı, marinaların, tur teknelerinin, balıkçı barınaklarının yanına doğru geldiğimizde denize saygı göstermediklerini çok net olarak gördük. Hayalet ağlar her yerde, burada da problemimiz." dedi. Marmara varsa Akdeniz var Marmara varsa Karadeniz var DENİZ Yaşamını Koruma Demeği Başkanı Volkan Narcı, Marmara'dan başlayıp Akdeniz'de tamamladığı 90 günlük deniz seferi boyunca, denizlerdeki ortak biyolojik türleri inceledi, bilim insanları ve balıkçılarla sorunları ve çözüm önerilerini görüştü. "Marmara'dan Akdeniz'e Sürdürülebilirlik Serüveni" adını verdiği proje için temmuz ayında Heybeliada'dan yelkenli tekneyle yola çıkan Narcı, Marmara Denizi, Ege ve Akdeniz'de, bin 700 deniz mili kat etti. 90 günlük seyahati boyunca 180'den fazla dalış gerçekleştirerek deniz ekosistemini izleme fırsatı bulan Narcı, gözlemlerini paylaştı. Marmara Denizi ortak bir deniz Marmara Denizi'ni ekosistemi, biyoçeşitliliği ve doğal zenginlikleriyle harika bir deniz olarak nitelendiren Narcı, "Biz uzun yıllardır Marmara Denizi'nin biyoçeşitliliği üzerine çalışan bir kurumuz. Buradaki mercanlarla, balık çeşitliliğiyle, koruma alanlarıyla ilgili birçok çalışma yapılıyor ve bunların temelinde Akdeniz kökenli türler var. Marmara Denizi'nin üstü Karadeniz, altı Akdeniz ve ortak canlılar burada. Dalgıçlar olarak Marmara Denizi'ni görüyoruz ama 'Bunu insanlara nasıl ulaştırabiliriz?'sorusunun cevabı bu seyahate başlamak olacaktı." değerlendirmesini yaptı. Heybeliada'dan başladığı seyahatini, Marmara Denizi'nin batısından devam ederek Gökçeada ve Bozcaada üzerinden sürdürüp Kekova'da tamamladığını, dönüşü ise doğu Marmara üzerinden gerçekleştirdiğini belirten Narcı, sürdürülebilirliği odağına alan bir program yaptığını, teknede atıkları ayrıştırarak karbon ayak izini düşürdüğünü söyledi. Sahil Güvenlik Komutanlığının kendisine destek olduğunu, verdiği molalarda İstanbul Üniversitesi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Bandırma Onyedi 'Akdeniz'de hangi deniz tavşanını görebiliyorsanız aynısını Marmara'da görebiliyorsunuz. Marmara'nın 20 metre altındaki su, Akdeniz suyu, iklim değişikliği nedeniyle Marmara'nın son sığınak olduğunu söyleyebiliriz. 25 uzmanın ve balıkçının ortak ifadesi şu oldu: 'Marmara varsa Akdeniz var, Marmara varsa Karadeniz var.'Yani, Akdeniz ve Ege'nin son sığınağı Marmara Denizi." Dalışlardaki gözlemleri hakkında bilgi veren Narcı, "Pina, Akdeniz endemiği bir türdür, Akdeniz'deki dalışlarımızda hep pinaları ölü gördük. Ama Marmara'da pinalar yaşıyor. Akdeniz'de 70'ten fazla noktada dalış yaptık. Belli başlı araştırmalar zaten var, çok değerli bilim insanları bunları yapıyor ama bir seferde bu kadar uzun bir rota Türkiye'de ilk. Makine kullanmadan, yelkenle, fırtınalarla... Bu projenin en temel amacı, ortak kültürler ve ortak canlıları bir araya getirmekti" diye konuştu. Marmara Denizi'nde ektikleri mercanların benzerlerini Çanakkale ve Ayvalık'ta gördüğünü vurgulayan Narcı, Akdeniz'de bu türlerin, 90 metre gibi derinliklerde bulunduğunu, yine Akdeniz'de bazı sünger çeşitleri hastalanmış ve nesli tehlike altındayken Marmara'da yaşayabildiğini aktardı. Dokuz Eylül Üniversitesi ve Ege Üniversitesinden bilim insanları ile STK temsilcileri ve balıkçılarla görüşme imkanı bulduğunu anlatan Narcı, projenin en önemli yanlarından birinin tarafları bir araya getirmek olduğuna değindi. Narcı, şöyle devam etti: "Marmara Denizi ortak bir deniz, ortak türler var, o zaman ortak kültürümüz olmalı. Yolda, üniversitelerden uzmanlarla, profesörlerle, bilim insanlarıyla röportajlar yaptık", dedi. Kaynak: 9 Sütun

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.