Hava Durumu

#Osmanlı Eseri

TOURISMJOURNAL - Osmanlı Eseri haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Osmanlı Eseri haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

259 yıllık Büyük Yeni Han dizilere ev sahipliği yapıyor Haber

259 yıllık Büyük Yeni Han dizilere ev sahipliği yapıyor

Dizilere ve sinema filmlerine de mekan sahipliği yapan, yaklaşık 2 buçuk asırlık Büyük Yeni Han'da gümüş işlemeciliğiyle hazırlanan eserler dünyaya açılıyor. Üç katlı ve 2 avluya sahip handa 320 oda bulunuyor. Bu odalardan yüzde 85'inde ise yüzyıllardır süre gelen kadim tekniklerle ve el işçiliğiyle gümüş üzerine eserler üreten ustaların atölyeleri yer alıyor. AA muhabirine açıklamada bulunan Gümüş Eşya El Sanatkarları Derneği Başkanı ve gümüş sanatkarı Şahin Karaman, meslekteki 39. yılında gümüş kakma, kabartma tekniklerinde usta olduğunu söyledi. "Ziyaretçilerin gözü önünde bu sanatı sergilediğimiz için hoşlarına gidiyor" Büyük Yeni Han'da 22. yılını doldurduğunu belirten Karaman, "Batman Sason'luyum. 10 yaşındayken 1984'te İstanbul'a göçtük. Daha önceden geldiğimizde çalışacağımız sanat atölyesi ayarlanmıştı. Buraya yakın olan bir handa 1991'de abilerimle beraber bir atölye açtık. Oradaki atölyeler küçüktü. Daha sonra bu hana taşındık. 22 yıldır da buradayız. Hanımız çok güzel, ferah, tarih kokuyor." dedi. Karaman, hanın, yerli ve yabancı gezginlerin oldukça ilgisini çektiğine işaret ederek, "Buralarda çekimler yapıyorlar. Ziyaretçilerin de gözü önünde bu sanatı sergilediğimiz için hoşlarına gidiyor. Zaten rehberler de gruplar getiriyor. Hanımız aynı zamanda dizilerle de ünlenen bir handır." ifadelerini kullandı. Gümüş el sanatlarının 6 ayrı branştan oluştuğunu aktaran Karaman, "Biz bir koluyuz, kakma kabartma tekniği ustasıyız. Aynı zamanda özgün tasarımlar da yapıyoruz. Faaliyetlerimizi bu şekilde sürdürmeye çalışıyoruz." diye konuştu. "Türkiye genelindeki usta sayımız 93" Karaman, han içerisinde yer alan Gümüş Eşya El Sanatkarları Derneğinin 2006'da kurulduğu bilgisini vererek, şunları kaydetti: "Büyüklerimiz kurdular, bizler de devam ettiriyoruz. Şu an üyemiz 93. Bu 93'ü de tek branşta çalışmıyor. 6-7 branştan oluşuyor mesleğimiz. Türkiye genelindeki usta sayımız bu. Çok az, gittikçe de eriyor. Şu an atölyemizde çırak yetişmiyor. Gelecek kuşaklara aktarma sıkıntısı yaşıyoruz. İşimiz zor bir meslek. Emek, sabır, kabiliyet istiyor." Gümüş el sanatını yaşatmak için mücadele verdiklerini vurgulayan Şahin Karaman, şu değerlendirmelerde bulundu: "Raporlar hazırlattık. Kütahya Dumlupınar Üniversitesine ve Kültür ve Turizm Bakanlığına sunduk. Gümüşün tanıtılması için ufak bir belgeselimiz de var, YouTube kanalı üzerinden yayınlandı. Bu sanatı gelecek kuşaklara aktarabilirsek ama bu gidişatla zor. Şu an atölyelerde en genç usta 44-45 yaşından başlıyor, 65 yaşına kadar. Ancak biz meslek liselerinden çocuk alıp 4 gün atölyemizde, 2 gün okulda devlet destekli olursa yetiştiririz. Meseleye bir nebze olsun böyle müdahale edebiliriz." Karaman, Osmanlı döneminde gümüş el sanatkarlarının saraya bağlı çalıştıklarına dikkati çekerek, şu anda handaki ustaların da Osmanlı ve Anadolu ezgilerini çalışan sanatkarlar olduğunu anlattı. "Gümüşün ömrü sonsuzdur" Gümüş sanatkarı Metin Damar, 1973'te Bitlis'ten İstanbul'a geldiğini dile getirerek, uzun bir süre bir usta yanında çalıştıktan sonra 1984'te kendi atölyesini açtığını söyledi. Gümüş el sanatıyla birçok farklı objeler tasarlayan Damar, Büyük Yeni Han'da 20 yıldır işlerini devam ettirdiğine işaret ederek, eskiden resmi kurumların hem esnafı hem sanatkarı desteklemek amacıyla gümüş hediyelik alıp verdiklerini aktardı. Damar, gümüşün dünyada en kalıcı hediye olduğuna dikkati çekerek, "Çünkü bir camın, porselenin, elektronik eşyanın ömrü bellidir. Ama gümüş sonsuzdur. Gümüş değerinden dolayı çöpe de atılmaz, bir şey de olmaz. Fakat son zamanlarda gümüş sanatkarlarını desteklemek diye bir şey kalmadı artık. Şu anda küçük atölyeler can çekişiyor." Büyük Yeni Han'dan da bahseden Damar, "Hanımız güzel, rahat. Dükkanlarımız büyük. Yapanlar, bize bugünü yaşatanlar nur içinde yatsın. Buranın en büyük özelliği de eskiden buranın suyu sarnıçtan gelirdi. Terkos'a bağlı değildi." diye konuştu. "Muhteşem bir görüntüsü var hanın ama gözümüzün önünde git gide bozuluyor" Yaklaşık 43 senedir gümüş el işçiliğiyle süs objeleri üreten Zeki Topbaş da şu değerlendirmelerde bulundu: "Esas mesleğim dövmecilik. Bir objeyi döve döve şekillendiriyorum. Gümüş, bakır, altın maden türü fark etmiyor. 5 senedir bu handayım. Burada yeni arkadaşlıklar, dostlar, yeni işler edindik. Ben esnaf olarak da bu hana olan ilgiyi az görüyorum. Daha fazla olması lazım. Daha güzel destek olması lazım ki ortaya güzel sanat eserleri çıksın. Çok güzel sanatçılarımız var ama sadece burada sanatkar olarak kalıyorlar." 51 yıldır gümüş el sanatlarıyla uğraşan sanatkar Ali Aksu, Büyük Yeni Han'da 28 yıldır şamdan, tepsi, sürahi, gondol gibi birçok özgün tasarım eserler ürettiğini kaydederek, İlham Aliyev'in daveti üzerine Azerbaycan'da gümüş el sanatı üzerine bir yıl boyunca eğitim verdiğini anlattı. Aksu, Türkiye'nin en iyi yapısının istisnasız Büyük Yeni Han olduğu yorumunu yaparak, hanın gümüş işçiliğini yapmak adına da en verimli ortamı oluşturduğuna dikkati çekti. Kültür ve Turizm Bakanlığının destekleriyle hanın aslına uygun restore edilmesi temennisinde bulunan Aksu, "Han, aslına uygun restore edilirse kesinlikle İtalya'daki Kolezyum buranın yanında yalan olur. Muhteşem bir görüntüsü var burasının ama gözümüzün önünde git gide bozuluyor." şeklinde konuştu. "Bizim hanı bir okul gibi düşünün herkes kendi branşının ustasıdır" Gümüş sanatkarı Bedros Damar ise ilkokuldan beri bu meslekte olduğunu söyleyerek, "Ben okumak istiyordum. Babam bu mesleğin eritme bölümündeydi. 'Oğlum ben seni okutamam, sen de git sanat öğren, ekmek paranı çıkar' dedi. Bende de geliş o geliş. Aşağı yukarı 13, 14 yaşımdan beri bu meslekteyim. 51 sene oldu bu sektörde." dedi. Büyük Yeni Han'a da 1989'da ilk gelen gümüş sanatkarı olduğuna işaret eden Damar, sözlerini şöyle sürdürdü: "Benim hana geldiğim zaman dokumacılar vardı. Makinaları çok ağırdı. Onlar çalıştığı zaman çok ses çıkıyordu. O zaman dokuma makinalarının sesleri vardı, şimdi çekiç sesleri var. Onlar taşındılar. Onların boşalttıkları yerlere gümüşçüler ve takıcılar olarak bizler geldik. Hemen hemen doldurduk. Bizim hanı bir okul gibi düşünün herkes kendi branşının ustasıdır. Her dükkandaki hiçbir iş tek bir ustanın elinden çıkmıyor. Mutlaka 3-4 usta elinden geçmesi lazım ürünün."

Osmanlı'nın kuruluş toprağı Bilecik'te 38 türbe tespit edildi Haber

Osmanlı'nın kuruluş toprağı Bilecik'te 38 türbe tespit edildi

Osmanlı'nın kuruluş toprağı Bilecik'te 38 türbe tespit edildi.  Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi (BŞEÜ) İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü yüksek lisans öğrencisi Hamiyet Bilgili'nin "Bilecik Türbeleri ve İnanç Sistemindeki Yeri" başlıklı araştırması yaklaşık iki yıl sürdü. Bilgili, aynı fakülteden Öğretim Üyesi Doç. Dr. Refik Arıkan'ın danışmanlığındaki araştırmasında, il genelinde çoğunluğu Osmanlı mimarisiyle inşa edilen türbelere ilişkin bilgi ve belgeleri derledi. Arıkan, AA muhabirine, Bilecik'te aralarında Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Gazi'nin babası Ertuğrul Gazi ve kayınbabası Şeyh Edebali'ye ait olanlar dahil 38 türbenin bulunduğunu söyledi. Türbe geleneğinin İslam toplumlarında bulunmakla beraber Türklerde daha baskın olduğunu belirten Arıkan, "Türkler, Orta Asya'dan getirdikleri ata kültürünü İslamiyet'teki türbe geleneğiyle devam ettirmişlerdir. Bu açıdan Osmanlı toplumunda türbelere olan rağbet ya da önemli kişilerin mezarlarının üzerine türbe yapma geleneği son derece fazladır. Padişahların ve hanedan üyelerinin, önde gelen devlet erkanının mezarlarının üzerine türbeler yapıldığı gibi yerelde önemli kişilerin mezarlarının üzerine de türbeler yapılarak zaman içinde buralar ziyaretgah haline gelmiştir." diye konuştu. Hamiyet Bilgili ise saha çalışmalarında tespit ettiği türbelerin, restorasyonlarla orijinal yapılarının korunduğunu dile getirdi.  Bilecik'teki türbelerin Söğüt ve Bozüyük ilçelerinde yoğunlaştığını anlatan Bilgili, şunları kaydetti: "Osmanlı'nın Kuruluş Dönemi önemli isimlerinden Şeyh Edebali, Ertuğrul Gazi, Dursun Fakih, Kumral Abdal ve Abdullah Mihal Gazi'nin türbelerinin Bilecik coğrafyasında bulunması, bu toprakların önemini göstermektedir. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de türbeler önemini korumaktadır. Bilecik kuruluş şehri olduğu gibi aynı zamanda kurtuluş şehridir. Milli Mücadele'de zafere giden yol, bu coğrafyada açıldı. Bu topraklar da şehitler verdi. Onlardan biri de Bilecik Müftüsü Mehmet Nuri Efendi'dir ve türbesi de merkez Deresakarı köyünde bulunmaktadır." Bilgili, Bilecik'teki türbelerin tamamının ziyarete açık olduğunu sözlerine ekledi.

Osmanlı dönemi yapısı müze: İşkodra Tarih Müzesi Haber

Osmanlı dönemi yapısı müze: İşkodra Tarih Müzesi

İşkodra'nın karakteristik özelliklerini taşıyan tarihi bir yapının içinde bulunan Tarih Müzesi, şehirde eşsiz yere sahip. Bugünkü haline 1949'da kavuşan İşkodra Tarih Müzesi, farklı tarihi dönemlere ait objelere ev sahipliği yapıyor. Son yıllarda kültürel faaliyetlerin gerçekleştiği bir yer olarak da hizmet veren müze, "kütüphane", "etnografya" ve "arkeoloji" olmak üzere 3 bölümden oluşuyor. Müzenin özel bir bölümünde ise İşkodralı aileler tarafından kullanılan orijinal el işlemeli eserler de korunuyor. İşkodra Tarih Müzesi'nde, farklı tarihi dönemlere ait arkeolojik nesneler, geleneksel giysiler, silahlar, İşkodralı ailelerin kullandığı bakır kaplar, ahşap mobilyalar, taştan yapılmış eserler, müzik aletleri, kitaplar, fotoğraflar, günlük yaşamda kullanılan araç-gereçler, zanaatkarların kullandığı iş aletleri sergileniyor. İşkodra Tarihi Müzesi'nin "etnografya" bölümünde, Arnavutluk'un kuzeyindeki bazı bölgelerde kadınların giydiği karakteristik giysi olan "cubleta" (xhubleta) yer alıyor. Cubleta, Kasım 2022'de Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütünün (UNESCO) Somut Olmayan Kültürel Miras listesine kabul edildi. Müzenin bulunduğu iki katlı tarihi yapı da Tarih Müzesinin farklı bir özelliği olarak öne çıkıyor. 18. yüzyılda Osmanlı döneminde inşa edilen yapının iç kısmını ziyaret edenler, İşkodra bölgesindeki yaşam biçimiyle tanışma fırsatı buluyor. Yapı içerisinde bulunan odalar orijinal haliyle muhafaza edilirken farklı özellikle öne çıkan "bekleme odası"nda ise farklı objeler sergileniyor.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.