Hava Durumu

#Roma İmparatorluğu

TOURISMJOURNAL - Roma İmparatorluğu haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Roma İmparatorluğu haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Anadolu’nun Kayıp Hazineleri Geri Dönüyor Haber

Anadolu’nun Kayıp Hazineleri Geri Dönüyor

ANTALYA (İHA) - Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Danimarka’dan iadesi sağlanarak Antalya’ya getirilen tarihi eserlerin tanıtıldığı toplantıda önemli açıklamalarda bulundu. Bakan Ersoy, kültürel mirasın korunmasına yönelik yürütülen çalışmaların kararlılıkla devam ettiğini belirterek, "Dünyanın neresine kaçırılmış olursa olsun bu topraklara ait hangi eser varsa biz bu eserlerin izini sürüp ülkemize getirmekte kararlıyız ve bunu yapmaya devam edeceğiz. Artık koleksiyonlar ya da konunun uzmanlarının kabul ettiği bir gerçek var. Biliyorlar ki ellerinde Anadolu'dan yasal olmayan yollarla çıkarılmış bir arkeolojik eser varsa, Türkiye Cumhuriyeti gelip onu bulacak ve yasal yollarla iadesini sağlayacak" dedi. Bakanlığın uzun süredir yürüttüğü titiz çalışmalar neticesinde, Danimarka Glyptotek Müzesi’ne sunulan bilimsel kanıtlar ve etik gerekçelerle Türkiye’ye iade edilen eserler, Antalya Arkeoloji Müzesi’nde kamuoyuna tanıtıldı. İade edilen eserler arasında, Burdur’un Boubon Antik Kenti’ne ait Roma İmparatoru Septimius Severus’un heykel başı ile yine Burdur’un Düver Köyü’nden kaçırılan 48 pişmiş toprak mimari levha yer alıyor. Bakan Ersoy, son yedi yılda 8 bin 967 eserin Türkiye’ye geri getirildiğini ve bu sürecin hız kesmeden devam edeceğini vurguladı. PROF. DR. JALE İNAN’IN ÇALIŞMALARI İadesi sağlanan Boubon Antik Kenti’ne ait heykel başının, 1960’lı yıllarda bölgede yapılan kaçak kazılar sonucunda yurt dışına kaçırıldığı tespit edildi. Bakan Ersoy, bu sürecin aydınlatılmasında merhum arkeolog Prof. Dr. Jale İnan’ın çalışmalarına dikkat çekerek, şunları söyledi: "M.S. 3. yüzyıla tarihlenen bu eserin iadesi vesilesiyle bu eser grubu hakkındaki çalışmalarından faydalandığımız merhume Prof. Dr. Jale İnan'ı da anmak isterim. Biz son 5 yılda gerçekten bu mücadelede önemli kazanımlar elde ettik ama Anadolu'nun kültürel mirasının korunması çalışmaları on yıllardır sürüyor. Rahmetli Jale İnan hocamız, bu heykel başını yerinde incelemiş ve Boubon kökenli olduğuna dair tespitlerde bulunmuştu. O dönem yapılan tespitlerin de ışığında Kaçakçılıkla Mücadele Dairemiz çalışmalarını genişletip iade talebimizi Danimarka'ya iletti. Danimarka ve Glyptotek Müzesi'ni de iş birliğine açık tutumları ve etik bir duruş sergileyerek verdikleri iade kararından dolayı kutluyorum. Kopenhag Büyükelçimiz Sayın Hakan Tekin ile Kültür ve Tanıtma Müşavirliğimize de ayrıca teşekkür ederim." PISIDIA KÜLTÜRÜNÜN İZLERİ: PİŞMİŞ TOPRAK LEVHALAR Danimarka’dan geri getirilen bir diğer önemli eser grubu ise M.Ö. 6. yüzyıla tarihlenen pişmiş toprak levhalar. Burdur’un Düver Köyü’nde kaçak kazılarla ortaya çıkarılan bu levhalar, Antik Pisidia kültürüne ışık tutan arkeolojik buluntular arasında yer alıyor. Özellikle 1960’lı yıllarda Boubon Antik Kenti’nde yapılan kaçak kazılar hakkında konuşan Bakan Ersoy, "Lucius Verus, Septimius Severus, Genç İmparator ve Giyimli Kadın heykellerinin yanı sıra İmparator Caracalla'ya atfedilen iki büst ve dönemin önemli şahsiyetlerine ait beş baş ile bir bronz kadın büstü Türkiye'ye yeniden kazandırılmıştı. Bu iadeler; sunulan belgeler, görgü tanığı ifadeleri ve adli kriminolojik çalışmalar sayesinde gerçekleşti. Bakanlığımız ile Manhattan Savcılığı iş birliğinde yapılan geniş kapsamlı soruşturmalar ve iadeler de dünyada ciddi düzeyde yankı buldu, örnek oldu" dedi. HEYKELİN BAŞ VE GÖVDESİ BULUŞACAK MI? Septimius Severus’un heykel başının Türkiye’ye dönmesi, gövdesiyle birleşme ihtimalini de gündeme getirdi. Bakan Ersoy, bu konuda detaylı bir bilimsel çalışma başlatıldığını belirterek, "Antik dönemde, bu heykel gövdeleri son derece idealize bir şekilde yapılmakta ve tarih içinde imparatorların değişmesi gibi durumlarda farklı başların birleştirilmesiyle kullanılmaktaydı. İşte bu sebeple şu an baş ve gövdenin ani ve hızlı bir müdahaleyle ayrım noktalarının birbirine oturtulması esere zarar verebileceğinden konservatörlerimiz bu süreci çok dikkatli analiz ederek zamana yayılan bir proje kapsamında ele alacaklar. Pek tabii bu projenin sonucunu da bilim dünyası ve kamuoyuyla yine büyük bir mutlulukla paylaşacağız" açıklamasında bulundu. TÜRKİYE, KÜLTÜREL MİRASININ PEŞİNDE Son yıllarda, yurt dışına kaçırılan eserlerin iadesi konusunda büyük başarılar elde eden Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2025 yılı için de 14 önemli eserin iadesini sağlamayı planlıyor. Bakan Ersoy'un açıklamasına göre, 2024 yılında tam bin 149 tarihi eserin ülkeye geri kazandırıldığı biliniyor. 2002-2025 yılları arasında iadesi sağlanan toplam eser sayısının 13 bin 282 olduğunu açıklayan Bakan Ersoy, bu sürecin hız kesmeden devam edeceğini belirtti. KAÇAKÇILIKLA MÜCADELEDE FARKINDALIK ÇALIŞMALARI Eserlerin yurt dışına kaçırılmasını önlemek için, Kaçakçılıkla Mücadele Dairesi sadece yurt dışında eser takibi yapmakla kalmıyor; aynı zamanda Anadolu’nun dört bir yanında farkındalık çalışmaları yürütüyor. Bakan Ersoy, bu çalışmaların köylere kadar yayıldığını belirterek, "Bakanlık yetkililerimiz Anadolu'yu adeta karış karış geziyor. Köy köy dolaşıp muhtarlarımız başta olmak üzere herkese bu mücadelenin önemini anlatıyor. Sadece yetişkinlerin bilinçlendirilmesi değil, geleceğimizin sahibi çocuklarımıza geçmişin mirasının önemini anlatmak için hikaye kitapları hazırlıyor, ağaç yaşken eğilir mantığıyla onlara eğitimler veriyoruz" dedi. DANIŞMA SÜRECİ VE İŞ BİRLİKLERİ Danimarka'nın Ankara Büyükelçisi Ole Toft, eserlerin ait oldukları topraklara geri döndürülmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Toft, "Tarihî eserlerin iadesi önemli ancak genellikle karmaşık bir süreçtir. Ve bugün bizatihi Türkiye ve Danimarka olarak birlikte İmparator başı özelinde güzel bir çözüm üretebildik. Burada karşılıklı saygı ve iş birliği olduğu süreç neticesinde bu noktaya gelmiş olmayı da kutluyoruz. Danimarka'nın Glyptotek Müzesi yalnızca heykel başını değil 48 adet pişmiş toprak levhayı da iade ediyor. Levhaların iadesi Türkiye'nin talebi olmadan ancak Glyptotek Müzesi'nin iç incelemeleri neticesinde pişmiş toprak eserlerin Türkiye'ye ait olduğunun anlaşılması üzerine müzenin girişimiyle gerçekleşmiştir. Geçtiğimiz yıl Türkiye'yi 350 bin Danimarkalı ziyaret etti. Bunların 200 bini Antalya bölgesine geldi. Güzel doğası ve iklimiyle Türkiye, Danimarkalı turistler için her zaman cazibe noktası olmuştur" şeklinde konuştu. Büyükelçi, ayrıca Danimarkalı turistlerin Türkiye’ye ilgisinin artacağını ve eserlerin sergilendiği Antalya Arkeoloji Müzesi’ni ziyaret etmeye teşvik edileceğini ifade etti.

2 Bin Yıllık Roma Hamamı Ziyaretçilerini Büyülüyor Haber

2 Bin Yıllık Roma Hamamı Ziyaretçilerini Büyülüyor

YOZGAT (İHA) - Yozgat’ın Sarıkaya ilçesinde yer alan 2 bin yıllık Roma Hamamı, Anadolu’daki en iyi korunmuş Roma dönemi termal yapılarından biri olarak dikkat çekiyor. 2018 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alınan tarihi hamam, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yapılan çevre düzenlemeleriyle turizme kazandırılmaya devam ediyor. Kafe, yürüyüş yolu ve hediyelik eşya bölümü gibi eklemelerle bölgenin yıl boyunca ziyaretçilere açık olması hedefleniyor. Kayseri’den Roma Hamamı’nı görmek için gelen ziyaretçilerden Özge Yıldırmış, "Gayet güzel buldum. Ülkemizin zenginliklerinden. Özellikle gezi planı oluşturdum. Buradan başladık, Çorum'a kadar gideceğiz. Burayı arkeolojik gezi sayfalarını takip ederek buldum. Bolca fotoğraf çektim, yakınlarımla paylaşacağım" dedi. DÜNYADA YALNIZCA İKİ ÖRNEĞİ VAR Yozgat Müze Müdürü Cihat Çakır, Roma İmparatoru Antoninus Pius tarafından inşa edilen yapının üç havuzdan oluştuğunu belirterek, "En önde büyük bir havuzumuz var. Arka bölgede iki tane havuzumuz var. Hamam 2018 yılında Dünya Kültür Mirası Geçici Listesine alındı. Hamamda Kültür Bakanlığımızın destekleriyle çalışmalar, çevre düzenlemeleri yapıldı, hamam ziyarete açıldı" dedi. Tarihi hamamın dünyada yalnızca iki örneği olduğunu belirten Çakır, "Diğeri Londra şehrinde. Bu hamamın suyu termal su. Şifa dağıtıcı özelliğiyle bilinmekte. Hamama Roma döneminde 'Aquae Sarvenae' denilmiş. Bizans döneminde ise 'Basilica Therma' denilmiş. Roma ve Bizans'ın yanı sıra Anadolu Selçuklu ve Osmanlı Devleti zamanında da hamam kullanılmaya devam etmiş. Yozgat'ın çok önemli bir tarihi eseri. Mimarisinin büyük ölçüde korunduğu bir hamam. Dünyada iki tane olması da bizim için önemli" ifadelerini kullandı.

Binlerce Yıllık Keykubad Yolu Turizme Açılıyor Haber

Binlerce Yıllık Keykubad Yolu Turizme Açılıyor

KONYA (İHA) - Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, tarihe sahip çıkan projelere öncülük ettiklerini belirterek, bu rotanın yalnızca bir yürüyüş parkuru olmadığını, Anadolu'nun kültürel hafızasını taşıyan bir köprü olduğunu vurguladı. Altay, "Selçuklu'nun vizyonuyla şekillenen bu rotayı, sürdürülebilir turizmle buluşturarak hem bölgemizin ekonomisine katkı sağlamayı hem de genç nesillere miras bırakmayı hedefliyoruz. Doğa yürüyüşçüleri, tarih meraklıları ve fotoğrafçılar için eşsiz bir deneyim sunacak bu güzergah, bölge turizmine de büyük katkı sağlayacak. Yönlendirme levhalarının takılmasına başlanan güzergahta tanıtım yürüyüşleri inşallah Nisan ayında başlayacak. Tarih, kültür ve doğanın iç içe geçtiği bu etkileyici rotada tüm doğa ve tarih severleri bölgedeki güzellikleri deneyimlemeye davet ediyoruz. Rotanın oluşturulmasında emeği geçen hocalarımıza ve destek veren kurumlarımıza teşekkür ediyorum. Keykubad Yolu, şehrimize ve ülkemize hayırlı olsun" dedi. Projenin öncülerinden Selçuk Üniversitesi Tarih Bölümü Eski Çağ Tarihi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Bahar, rotanın Helenistik ve Roma dönemlerinden izler taşıdığını belirterek, tarihi yalnızca konferans salonlarında anlatmak yerine, insanları bu yolu keşfetmeye davet etti.  "TİCARETİN VE KÜLTÜRÜN KORİDORU" Antalya Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü Başkanı Tuncer Koç, "Bu yol, yalnızca toprak üzerinde bir çizgi değil; ticaretin, göçün ve kültürün bin yıllık soluk aldığı bir koridor. Antik Çağ'dan Cumhuriyet'e kadar, bu yollar Roma lejyonlarını, Selçuklu kervanlarını ve göçerlerini ağırladı. İşte Keykubad Yolu, bu mirası yeniden hayata döndürmek için bir köprü. Selçuklular bu yolu onardı; bizse geleceğe taşımak için çalışıyoruz. Bu rotayı hayata geçiren Konya Büyükşehir Belediyesi, Antalya ve Konya İl Kültür Müdürlüğü'ne ve Orman İşletme Müdürlükleri'ne teşekkür ederiz" ifadelerini kullandı. Arkeolog Osman Yılmaz ise, "Bu rotalar sadece coğrafyayı değil, medeniyetlerin ortak hafızasını da birleştirir. Bir arkeolog olarak diyorum ki; bu yollar, Anadolu'nun ruhudur. Onları korumak, geleceğe bırakacağımız en kıymetli mirastır. Bu proje, bizden sonraki nesillere bırakacağımız bir zaman kapsülü. Toroslar'ın rüzgarı eşliğinde, geçmişin ve doğanın sunduğu coşkuyu yüreğinizde hissedeceksiniz" diye konuştu. TARİHİ YOLCULUK BAŞLIYOR Aksaray Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Osman Doğanay, "Keykubad yolu, sadece 405 kilometrelik bir parkur değil, Anadolu'nun kadim medeniyetlerinin izlerini taşıyan, Selçuklunun stratejik zekasını yansıtan ve Torosların gizemini fısıldayan bir organizma. Bu yol sizi sadece coğrafyada değil, zamanda da yolculuğa çıkarıyor. Zengibar'da olduğu burada da her taşın altında bir medeniyet yatıyor" dedi. 1221’de Alaeddin Keykubad’ın Konya’dan Alanya’ya yaptığı fetih yolculuğunun izlerini taşıyan güzergah, doğa ve tarih tutkunlarını bekliyor. Helenistik dönemden Selçuklulara uzanan bu tarihi kervan yolu, ipek ve baharat yollarının en önemli duraklarından biriydi. Bugün, eskiden kervanların geçtiği taş döşeli yollar, bu mirası yeniden canlandırıyor. YENİ ROTA ÇALIŞMALARI DEVAM EDİYOR Selçuk Üniversitesi Tarih Bölümü Eski Çağ Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Bahar ve Aksaray Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Osman Doğanay'ın bilimsel raporu, Selçuk Üniversitesi Ortaçağ Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Ali Hacıgökmen‘in Fetih yolu araştırmaları, Antalya Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü Başkanı Tuncer Koç'un bölgede yaptığı araştırmalar ve Arkeolog Osman Yılmaz'ın keşifleriyle oluşturulan rota, uluslararası standartlara göre mavi beyaz işaretlenmeye başlandı. 405 km olarak planlanan Keykubad Yolu’nun, Manavgat-Kubadabad Sarayı, Taşatan, Akdağ ve Kuş Yuvası gibi güzergahları da içerecek şekilde bin kilometreye çıkarılması hedefleniyor. Bisiklet, motosiklet ve off-road tutkunları için de özel parkurlar hazırlanırken, yürüyüş rotalarının tanıtımı Nisan ayında başlayacak.

Perge’de Beş Yeni Heykel Keşfedildi Haber

Perge’de Beş Yeni Heykel Keşfedildi

ANTALYA (İHA) - Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın "Geleceğe Miras Projesi" kapsamında Perge Antik Kenti’nde yürütülen kazılarda Roma Dönemi’ne ait beş yeni heykel gün yüzüne çıkarıldı. Antik dönemde heykeltıraşlık okullarıyla ünlü Perge’de yapılan bu keşif, 2025 yılı kazı çalışmalarının en önemli buluntularından biri oldu. Heykeller, Batı Kent Kapısı ve Doğu Sütunlu Cadde’de ortaya çıkarıldı. Batı Kent Kapısı’nda bulunan eserlerden biri, yaklaşık 2 metre yüksekliğindeki Afrodit/Venüs heykeli oldu. Heykelin alt kısmında, bir yunusun üzerinde oturan aşk tanrısı Eros figürü bulunuyor. Bu eserin, M.S. 2. yüzyıla ait bir Roma İmparatorluk Dönemi replikası olduğu düşünülüyor. Aynı alanda keşfedilen diğer iki heykelden biri 1,87 metre yüksekliğinde, giyimli bir kadın figürü; diğeri ise iki parça halinde bulunan benzer bir kadın heykeli. İlk değerlendirmelere göre, bu heykellerin Severuslar Dönemi’ne ait olabileceği üzerinde duruluyor. Doğu Sütunlu Cadde’de bulunan iki heykel ise bir kadın ve bir erkek figürünü tasvir ediyor. Giyimli olarak işlenen bu eserler, Roma Dönemi’nin anıtsal heykel sanatı ve süslemeleri hakkında önemli bilgileri açığa çıkarıyor. Bu yeni keşifler, Perge Antik Kenti’nin zengin tarihi mirasını gün yüzüne çıkarmaya devam ederken, arkeoloji dünyasında da büyük heyecan yarattı.

Marcus Aurelius Heykeli Türkiye’ye Dönüyor Haber

Marcus Aurelius Heykeli Türkiye’ye Dönüyor

ANKARA (İHA) - Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Cleveland Sanat Müzesi’nde bulunan ve antik çağın en nadide bronz eserlerinden biri kabul edilen Marcus Aurelius heykeli, Türkiye’ye geri getiriliyor. Roma İmparatoru Marcus Aurelius’u bir filozof olarak tasvir eden heykel, 1960’lı yıllarda Burdur’daki Boubon Antik Kenti’nden kaçırılmıştı. Prof. Dr. Jale İnan'ın araştırmalarında gündeme getirilen eserin iadesi gerçekleştirilememişti. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın New York Manhattan Bölge Savcılığı ve Amerikan İç Güvenlik Soruşturmaları Birimi (HSI) ile yürüttüğü iş birliği sayesinde, heykelin kökeni bilimsel ve hukuki kanıtlarla ortaya kondu. Antik kentten kaçırılan Lucius Verus, Septimius Severus ve İmparator Caracalla Heykeli gibi eserler yıllarca el değiştirmiş, ancak Marcus Aurelius heykelinin Türkiye’ye dönüşü bugüne kadar mümkün olmamıştı. Cleveland Sanat Müzesi’nin itirazları, Prof. Dr. Ernst Pernicka ve Bakanlık konservatörleri tarafından yapılan arkeometrik analizler ve bilimsel kanıtlarla çürütüldü. Sonrasında Almanya’daki Curt Engelhorn Arkeometri Merkezi’nde yapılan testler, heykelin Boubon’da uzun süre gömülü kaldığının kesin kanıtı oldu. Bunun üzerine müze, heykelin iadesini kabul etti ve karar Manhattan Bölge Savcılığı tarafından resmen Türkiye’ye duyuruldu. Türkiye, kültürel mirasını koruma konusundaki kararlılığını bir kez daha göstererek, tarihi eser kaçakçılığına karşı uluslararası mücadelede önemli bir başarıya imza attı.

Hadrianus Kapısı’nda Tarih ve Güvercinlerin Buluşması Büyülüyor Haber

Hadrianus Kapısı’nda Tarih ve Güvercinlerin Buluşması Büyülüyor

ANTALYA (İHA) - MS 130 yılında Roma İmparatoru Hadrianus’un onuruna inşa edilen ve "Üçkapılar" adıyla da bilinen Hadrianus Kapısı, tarihi atmosferi ve güvercinlerin hareketliliğiyle dikkat çekiyor. Bu eşsiz yapı, antik dönemin izlerini günümüzün doğal yaşamıyla birleştirerek ziyaretçilerine unutulmaz bir deneyim sunuyor. Her yıl milyonlarca turistin uğrak noktası olan Kaleiçi’ndeki Hadrianus Kapısı, sadece tarihin tanıklığını yapmakla kalmıyor, aynı zamanda surlarındaki çatlaklara yuva yapan yüzlerce güvercini de misafir ediyor. Güvercinler, tarihi surların aralarından tuz ihtiyaçlarını karşılayarak ziyaretçilere adeta görsel bir şölen sunuyor. ZİYARETÇİLERİN GÖZÜNDEN HADRİANUS KAPISI Afyonkarahisar’dan tatile gelen Ahmet Eroğlu, tarihi yapının ve güvercinlerin güzelliğini, "Üçkapılar ve güvercinlerin yuvaları çok güzel. Çok güzel bir görüntü var, herkesin buraya gelip görmesini isterim" sözleriyle anlattı. Antalya’da 25 yıldır yaşayan İbrahim Eser ise arkadaşlarıyla birlikte sık sık Hadrianus Kapısı’nda oturduğunu belirterek, "Yem verince aşağıya geliyorlar, hep birlikte uçunca çok güzel görünüyor. Surların üzerinde nasıl duruyorlar bilmiyorum" dedi. Ziyaretçiler, güvercinlere ekmek kırıntıları ve yem bırakarak onların doğal yaşamına tanıklık ediyor. Bu tarihi yapı, yerli ve yabancı fotoğraf tutkunları için tarihle doğanın iç içe geçtiği etkileyici bir kare sunuyor.

Hadrianopolis’te 5. Yüzyıla Ait Oyun Taşları Bulundu Haber

Hadrianopolis’te 5. Yüzyıla Ait Oyun Taşları Bulundu

KARABÜK (İHA) - Karabük’ün Eskipazar ilçesinde yer alan Hadrianopolis Antik Kenti’nde gerçekleştirilen kazılarda, 5. yüzyıla ait kemik oyun taşları gün yüzüne çıkarıldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Geleceğe Miras Projesi kapsamında yürütülen çalışmaların SDJ-3 olarak adlandırılan bölgesinde bulunan taşların, Roma döneminde oynanan "Ludus Latrunculi" ve "Doudecim Scripta" isimli askeri strateji oyunlarında kullanıldığı düşünülüyor. Karabük Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ersin Çelikbaş'ın başkanlığında ortaya çıkarılan bu oyun taşları, Batı Karadeniz’in iç kesimlerinde Roma İmparatorluğu’nun askeri varlığını uzun yıllar sürdürdüğünü gösteriyor. ANTİK STRATEJİ OYUNLARINA DAİR ÖNEMLİ İPUÇLARI Kazı Başkanı Doç. Dr. Ersin Çelikbaş, 2024 yılı kazılarında elde edilen bu bulguların, antik dönemdeki strateji oyunlarıyla ilgili önemli bilgiler sunduğunu belirtti. Mercimek şeklindeki kemik taşların üzerindeki dört ve sekiz kollu sembollerin, oyuncuların stratejilerini belirlemesine yardımcı olduğunu ifade eden Çelikbaş, bu oyunların Roma döneminde oldukça popüler olduğunu söyledi. ROMA'NIN ASKERİ VARLIĞINA DAİR KANITLAR Buluntuların 5. yüzyıla ait olduğunu vurgulayan Çelikbaş, Hadrianopolis’te M.S. 2. yüzyılda askeri bir karargah bulunduğunu daha önceki çalışmalarda tespit ettiklerini hatırlatarak, bu yeni bulguların Roma’nın askeri varlığını bölgede yaklaşık 300 yıl boyunca sürdürdüğüne işaret ettiğini söyledi. GÜNÜMÜZ OYUNLARIYLA BENZERLİK TAŞIYOR Çelikbaş, antik dönemdeki bu oyunların modern strateji oyunlarıyla benzerlik taşıdığına dikkat çekti. Günümüzde "Dama", "Amiral Battı" gibi oyunların ya da dijital strateji oyunlarının, o dönemde kemik taşlarla oynanan oyunlarla bağdaştırılabileceğini ifade etti.

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
TOURISMJOURNAL En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.