Hava Durumu

#Şanlıurfa

TOURISMJOURNAL - Şanlıurfa haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Şanlıurfa haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Göbeklitepe, Kültür Turizminin Yükselen Yıldızı Haber

Göbeklitepe, Kültür Turizminin Yükselen Yıldızı

Göbeklitepe, her geçen yıl artan bir ilgiyle tarih severlerin ve turistlerin ilgisini çekmeye devam ediyor. 2024 yılı, bu antik alan için oldukça verimli bir yıl oldu. Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Gökhan Yazgı, Göbeklitepe’nin 2024 yılının Ocak-Ekim döneminde büyük bir ziyaretçi artışı yaşadığını açıkladı. Yazgı, 2024 yılında 600 bin kişinin bu tarihi alanı ziyaret ettiğini belirterek, bu sayının geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 50 daha fazla olduğunu vurguladı. Yazgı, Türkiye’nin kültür turizminin en önemli destinasyonlarından biri olarak Göbeklitepe’nin giderek daha fazla turist çekmesinde, kültür turizminin bir parçası olarak yapılan tanıtım çalışmalarının önemli bir katkısının olduğunu belirtti. Bakanlık olarak her yıl bu alanda özel çalışmalar yapıldığını ve bunun sonucunda Göbeklitepe'nin ulusal ve uluslararası çapta tanıtımının güçlendiğini belirten Yazgı, özellikle son yıllarda tarihi mekana olan ilginin büyük bir hızla arttığını ifade etti.   Yazgı, Göbeklitepe’yi ziyaret eden bilim insanlarının da büyük bir hayranlıkla bu alanı keşfettiğini dile getirdi. Birçok bilim insanının, Göbeklitepe'yi fotoğraflarda gördüklerinden çok daha etkileyici bulduklarını belirterek, orada geçirdikleri zamanı unutulmaz bir deneyim olarak tanımladığını aktardı. Yazgı, Göbeklitepe'nin tanıtımıyla ilgili olarak 2025’te ziyaretçi sayısının çok daha fazla olacağını ve bu ilginin devam edeceğini öngördüklerini ifade etti.   ULUSLARARASI SERGİLER VE TANITIM ÇALIŞMALARI Göbeklitepe’nin tanıtımındaki başarılar sadece Türkiye’deki ziyaretçi artışıyla sınırlı kalmıyor. Bölge, uluslararası alanda da büyük yankı uyandırmaya devam ediyor. Yazgı, bu bağlamda özellikle İtalya’nın başkenti Roma’da açılan "Göbeklitepe: Kutsal Bir Mekanın Gizemi" sergisine dikkat çekerek, "Sergimiz 6 ay açık kalacak, yaklaşık 6 milyon kişinin ziyaret etmesini bekliyoruz. Göbeklitepe’nin tanıtımı dünyada çok yankı uyandırdı. Biz hem tanıtım filmlerimizde hem dizi film sektörümüzde Göbeklitepe’yi ayrı işliyoruz. Dünyaya dizi film ihraç ederken Göbeklitepe görüntüleriyle de farklı bir hava yakaladık. Dünya genelinde ilgi hayli artmış durumda" dedi.  Yazgı, Türkiye’nin Göbeklitepe’yi sadece turistik bir alan olarak değil, aynı zamanda kültürel bir miras olarak da tanıttığını ve bunun sonucunda bölgenin dünya çapında daha fazla turistin ilgisini çekmeye devam ettiğini söyledi.  GELECEKTEN BEKLENTİ BÜYÜK Bakan Yardımcısı Gökhan Yazgı, Göbeklitepe’nin tanıtımı konusunda büyük bir vizyon geliştirdiklerini belirtti. Gelecek yıllarda da bu alanda yapılacak çalışmalarla Göbeklitepe’nin dünya çapındaki tanınırlığının artacağına olan inancını yineledi. Yazgı, Göbeklitepe’nin ziyaretçi sayısı arttıkça, bölgedeki ekonomik ve sosyal kalkınmanın da hızlanacağını ifade etti.

2024/2025 Kış Sezonunda Avrupa Turizm Eğilimleri ve Beklentileri Haber

2024/2025 Kış Sezonunda Avrupa Turizm Eğilimleri ve Beklentileri

Avrupa Seyahat Komisyonu’nun (ETC) "Avrupa Turizm Eğilimleri ve Beklentileri" raporuna göre, pandemi sonrası turizmde en büyük geri dönüşü gerçekleştiren ülke Türkiye oldu. Rapor, Avrupa genelinde 2019’daki turizm talebine hızlı bir dönüş yaşandığını vurgularken, Türkiye’nin bu süreçte yüzde 61’lik bir artışla en güçlü toparlanmayı kaydettiğini belirtiyor. Türkiye’nin ardından Portekiz, Litvanya, Karadağ ve Polonya gibi ülkeler de sırasıyla artış gösterdi. 2024 ve 2025 sonbahar-kış dönemine yönelik seyahat beklentilerine baktığımızda, Avrupalıların yüzde 73’ünün Ekim 2024 ile Mart 2025 arasında seyahat etmeyi planladığı görülüyor. Bu oran, bir önceki yıla göre yüzde 6'lık bir artışa işaret ediyor. Özellikle 35-44 yaş aralığındaki genç nesil, seyahat etmeye en istekli olan grubu oluştururken toplam seyahat edenlerin yüzde 78'ini gençler oluşturuyor. İspanya, Fransa ve İtalya gibi popüler destinasyonlar bu dönemde odak noktası olmaya devam ederken, gezginler bu ülkelerdeki daha az bilinen yerleri keşfetmeye ilgi gösteriyor. ETC'nin yeni araştırması, yaklaşan sezonlar için Avrupalıların seyahat duygusunun arttığını ortaya koyuyor. Özellikle Birleşik Krallık, Almanya ve Fransa'dan gelen katılımcılar, seyahat etme isteğini ifade ediyor. Birleşik Krallık’ta bu oran yüzde 84, Almanya’da yüzde 79 ve Fransa’da yüzde 78 olarak kaydedilmiş durumda. Türkiye, genç nesillerin gizli hazineleri keşfetmeye olan ilgisiyle avantajlı bir konumda. Yerel ekonomilerin desteklenmesi ve kültürel mirasın korunması açısından bu durum önemli fırsatlar sunuyor. Özellikle önümüzdeki günlerde Şanlıurfa’da gerçekleştirilecek Uluslararası Neolitik Kongre, ülkemizin dünya turizmcilerinin dikkatini çekmesi açısından büyük bir fırsat olabilir. Genç gezginler arasında seyahat etme isteği de artıyor; 18-24 yaş grubundaki gençlerin yüzde 64’ü seyahat planları yaparken, bu oran 35-44 yaş grubunda yüzde 78’e çıkıyor. 55 yaş ve üzeri gezginler arasında da seyahat etme isteği yüksek, yüzde 75’lik bir artışla dikkat çekiyor. Kaplan Soyuarslan'ın köşe yazısına göre, katılımcıların yüzde 51'i aşırı kalabalık olan popüler yerlerden kaçınmayı tercih ediyor. Bunun yanı sıra, seyahat masrafları konusunda da endişeler azalıyor; katılımcıların yalnızca yüzde 19’u bu konuda endişeli olduklarını ifade ediyor. Öte yandan, devam eden Rusya-Ukrayna savaşı ve Orta Doğu’daki gerginlikler, katılımcılar arasında endişe yaratan diğer faktörler arasında yer alıyor.

UNESCO Müzik Şehri Şanlıurfa Lansmanı Gerçekleştirildi Haber

UNESCO Müzik Şehri Şanlıurfa Lansmanı Gerçekleştirildi

Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen UNESCO Müzik Şehri Şanlıurfa Lansmanı ile şehrin köklü müzik kültürü ve zengin gastronomi mirası tanıtıldı. 2026 yılında gerçekleştirilecek UNESCO Müzik Şehirleri toplantısına ev sahipliği yapmak için Kansas City (ABD), Belfast (Kuzey İrlanda) ve Da Lat (Vietnam) gibi şehirlerle yarışacak olan Şanlıurfa, güçlü adaylar arasında yer alıyor.  Lansman, Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi’nde gerçekleştirilirken etkinliğe Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Kasım Gülpınar, Şanlıurfa Valisi Hasan Şıldak, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Nizamettin Kazancı gibi önemli isimler katıldı.  Etkinlikte "Geçmişten Günümüze Urfa’da Müzik" sergisi de yer aldı. Bu sergi, kentin müziğinin tarihi gelişimini gözler önüne serdi. Program, saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başladı. Ancak, Ankara'nın Kahramankazan ilçesindeki TUSAŞ tesislerine düzenlenen terör saldırısı nedeniyle planlanan konser iptal edildi. Şanlıurfa Belediye Başkanı Gülpınar, konuşmasına Ankara'daki saldırıyı kınayarak başladı. UNESCO’nun dünya çapında kabul ettiği müzik şehri unvanının, kültürel mirasa bir değer daha kattığını belirtti. Şanlıurfa'nın, tarihi boyunca medeniyetlerin buluşma noktası olduğunu söylerek Göbeklitepe ve Karahantepe gibi eşsiz arkeolojik alanlarıyla müziğin evrensel dilini tarihten günümüze taşıdığını vurguladı. Gülpınar, şehrin zengin müzik mirasını temsil etmek için var güçleriyle çalışacaklarını söyledi. Şanlıurfa'nın çeşitli kültürlerle yoğrulmuş müzik mirasını örnekler vererek açıklayan Gülpınar, UNESCO’nun Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’ne alınan Sıra Geceleri geleneğinin genç yeteneklere ilham verdiğini ifade etti. UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Üyesi Prof. Dr. Kazancı, Şanlıurfa’nın UNESCO Müzik Şehri unvanına sahip olmasını temenni ederek destek vereceklerini açıkladı. Ayrıca, lansman etkinliğinde Şanlıurfa'nın müzik efsanesi İbrahim Tatlıses ve diğer sanatçılara 'Müziğe Katkı Onur Ödülü' takdim edildi. Tatlıses, Şanlıurfa ile gurur duyduğunu ifade ederek, UNESCO Müzik Şehri unvanına sahip olma başvurusunun hayırlı olmasını diledi. Program, gösteriler, yemek ikramları ve toplu fotoğraf çekimleri ile sona erdi.

2 million year old columns were protected in Urfa Haber

2 million year old columns were protected in Urfa

Investigations revealed that these columns are among the rare basalt columns in the world and have a history of approximately 2 million years. ‘SERIOUS WORK IS REQUIRED TO PRESERVE THE COLUMNS’ Siverek Mayor Ali Murat Bucak stated that basalt columns are of great importance for the promotion and tourism of the region. Bucak said, ‘It is very important for us for the promotion of our district and tourism. A serious work needs to be done in the region to preserve these columns. Of course, since we are not experts in this field, we will make our initiatives on both the ministry and the central government side. Nevertheless, it is of great importance to protect the region, especially to have protection bands. I hope it will be auspicious, I think it will be of great benefit for the promotion of our district and region.’ ‘WORK TO MAKE A PROTECTED AREA HAS STARTED’ Harran University Geography Department Head Prof. Dr. Mehmet Sait Şahinalp stated that the location of the columns is on an important tourism route. Şahinalp said, ‘It is located on the road to Nemrut and in an area close to the Takoran Valley. Therefore, it will attract the attention of tourists and will provide an economic return. The most important thing is the protection of this natural heritage. It may not be possible to move historical artefacts, so it is important to protect these values and create a visitor area.’ Müslüm Çoban, Secretary General of Şanlıurfa Regional Chamber of Tourist Guides, stated that basalt stones will increase the tourism potential of Şanlıurfa. Çoban said, ‘The basalt stones in Siverek district of Şanlıurfa are popularly known as Karataş and will make a great contribution to the tourism potential. Currently, the work to make a protected area has started and this region should be protected and brought to tourism. Especially in GAP and Mesopotamia tours, these basalt columns will attract the attention of tourists.’

Urfa’da 2 milyon yıllık sütunlar korumaya alındı Haber

Urfa’da 2 milyon yıllık sütunlar korumaya alındı

Yapılan incelemeler, bu sütunların dünyada nadir görülen bazalt sütunlardan olduğunu ve yaklaşık 2 milyon yıllık tarihe sahip olduğunu ortaya koydu. ‘SÜTUNLARIN MUHAFAZA EDİLMESİ İÇİN CİDDİ ÇALIŞMA YAPILMASI GEREKİYOR’ Siverek Belediye Başkanı Ali Murat Bucak, bazalt sütunların bölgenin tanıtımı ve turizmi açısından büyük önem taşıdığını belirtti. Bucak, “İlçemizin tanıtımı ve turizm için bizim için çok önemli. Bu sütunların muhafaza edilmesi için bölgede ciddi bir çalışmanın yapılması gerekiyor. Tabi biz bu konuda uzman olmadığımız için gerek bakanlık gerekse merkezi hükümet tarafında girişimlerimizi yapacağız. Yine de bölgenin korunabilmesi, özellikle koruma bantlarının olması bile büyük önem arz ediyor. İnşallah hayırlı olur, ilçemizin ve bölgemizin tanıtımı için büyük yarar sağlayacağını düşünüyorum” dedi. ‘SİT ALANI YAPILMA ÇALIŞMALARINA BAŞLANDI’ Harran Üniversitesi Coğrafya Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Sait Şahinalp, sütunların konumunun önemli bir turizm rotasında yer aldığını belirtti. Şahinalp, “Nemrut’a giden yol üzerinde ve Takoran Vadisi’ne yakın bir alanda yer alıyor. Bu nedenle turistlerin ilgisini çekecektir ve ekonomik bir getiri sağlayacaktır. En önemlisi, bu tabiat mirasının korunmasıdır. Tarihi eserleri taşımak mümkün olmayabilir, bu yüzden bu değerlerin korunması ve bir ziyaretçi alanı oluşturulması önemlidir” şeklinde konuştu. Şanlıurfa Bölgesel Turist Rehberleri Odası Genel Sekreteri Müslüm Çoban, bazalt taşların Urfa’nın turizm potansiyelini artıracağını ifade etti. Çoban, “Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde bulunan bazalt taşlar, halk dilinde Karataş olarak biliniyor ve turizm potansiyeline büyük katkı sağlayacaktır. Şu anda sit alanı yapılma çalışmaları başladı ve bu bölgenin korunarak turizme kazandırılması gerekiyor. Özellikle GAP ve Mezopotamya turlarında bu bazalt sütunlar, turistlerin ilgisini çekecektir” dedi.

Güneydoğu Anadolu'nun gizemli antik kentleri Haber

Güneydoğu Anadolu'nun gizemli antik kentleri

Tarihin tozlu sayfalarında saklanan uygarlıkların izlerini sürmek, binlerce yıl öncesine bir yolculuğa çıkmak demektir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi, insanlık tarihinin en eski yerleşim yerlerinden bazılarına ev sahipliği yapıyor. Kadim medeniyetlerin iz bıraktığı bu topraklar, günümüz turistleri için adeta açık hava müzesi niteliğinde.  Güneydoğu Anadolu Bölgesi, ziyaretçilerini bu büyülü yolculuğa çıkararak, adeta bir zaman makinesi işlevi görür. Bu toprakların sahip olduğu antik kentler, sadece geçmişi değil, geleceğe dair ipuçlarını da bize sunar. Bölgedeki bu tarihi hazineler, tarihe ışık tutmanın yanı sıra, medeniyetin izlerini gün yüzüne çıkarıyor. Bu antik diyarlar, yalnızca tarih kitaplarında değil, bizatihi ayaklarımızın altında, keşfedilmeyi bekliyor. Gelin, Güneydoğu Anadolu’nun en etkileyici antik kentlerine birlikte göz atalım. NEMRUT DAĞI Adıyaman’ın Kahta ilçesinde yer alan Nemrut Dağı, Kommagene Krallığı’nın en görkemli mirasıdır. Kommagene Kralı I. Antiochos’un tanrılara ve kendi soyuna ithaf ettiği dev heykellerin yer aldığı bu kutsal alan, M.Ö. 62 yılında yapılmıştır. Nemrut, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer almakta ve ziyaretçilere antik kültürlerin nasıl bir araya geldiğini gösteren mükemmel bir örnek sunmaktadır. Doğu ve Batı medeniyetlerinin sentezlendiği bu antik alan, Pers ve Helenistik kültürlerin bir arada bulunduğu, mistik ve kutsal bir mekandır. Dağın zirvesinde yer alan dev heykeller, Tanrı Zeus, Apollon, Herakles ve diğer mitolojik figürleri temsil eder. Heykellerin yanı sıra, Kral Antiochos’un dev anıt mezarı da burada yer alır ve bu mezar, antik dönemin mühendislik harikalarından biri olarak kabul edilir. Nemrut’un zirvesinde üç farklı terasa dağılmış olan bu dev heykeller ve kitabeler, Kommagene Krallığı’nın tanrılarla olan ilişkisini simgeler. Doğu terası, sabah güneşini selamlamak için, batı terası ise gün batımını izlemek için eşsiz bir noktadır. Antiochos, Nemrut Dağı’na gömüldüğüne inanılır, ancak mezarı bugüne kadar bulunamamıştır. Bu dağ, arkeologlar için hala bir gizem barındırmaktadır. ÇAYÖNÜ Diyarbakır yakınlarındaki Çayönü, medeniyetin doğuşuna tanıklık eden bir yerleşimdir. Dünyanın en eski yerleşik hayata geçen topluluklarından biri olan Çayönü, tarım ve hayvancılığın başladığı, insanların avcı-toplayıcı hayatı geride bıraktığı ilk yerlerden biri olarak bilinir. Bu yerleşim, M.Ö. 10.000’lere kadar gitmektedir. Çayönü, insanlık tarihinin en önemli evrimsel aşamalarından birine sahne olmuştur. Burada tarımın başladığı, hayvanların evcilleştirildiği ve toplumsal yaşamın şekillendiği keşfedilmiştir. Çayönü’nün kazılarında ortaya çıkan yapılar, dünyanın en eski taş temelli kerpiç binalarının örneklerini sunar. Bu yerleşim, Neolitik dönem mimarisi ve yaşam tarzı hakkında paha biçilmez veriler sağlamaktadır. HALFETİ Şanlıurfa’ya bağlı olan Halfeti, Fırat Nehri üzerinde baraj yapımı sonrası büyük bir kısmı sular altında kalan eski bir yerleşimdir. Tarihi M.Ö. 9. yüzyıla kadar uzanan Halfeti, Helenistik ve Roma dönemlerinde önemli bir ticaret merkezi olmuştur. Günümüzde, sular altında kalan yapıları ile ziyaretçilere huzurlu bir atmosfer sunar. Halfeti, sadece su altındaki yapılarıyla değil, aynı zamanda Rumkale gibi antik kaleleriyle de tanınır. Rumkale, Fırat Nehri’nin kıyısında yer alan stratejik bir kale olup Roma döneminde büyük bir dini merkez olarak kullanılmıştır. Kaleyi ziyaret edenler, hem tarihe tanıklık eder hem de Fırat’ın muhteşem manzarası eşliğinde unutulmaz anlar yaşar. ZEUGMA Gaziantep’in Nizip ilçesinde bulunan Zeugma, Roma döneminin en zengin kentlerinden biri olarak bilinir. M.Ö. 300 yılında Büyük İskender’in generallerinden Selevkos Nikator tarafından kurulan bu şehir, Fırat Nehri kıyısında stratejik bir noktada yer alırdı. Zeugma’nın adı, köprü anlamına gelen "Zeugma" kelimesinden gelir ve bu şehir, doğu ile batıyı birbirine bağlayan bir köprü vazifesi görürdü. Zeugma’nın en büyük özelliklerinden biri, muhteşem mozaikleridir. Roma villalarının zeminlerinde bulunan bu mozaikler, antik dünyanın sanatsal zirvesi olarak kabul edilir. Çingene Kızı Mozaiği, Zeugma’nın en bilinen eseri olup, bakışlarıyla herkesi büyüleyen mistik bir figürdür.   1990’lı yıllarda başlayan kazılarda, villalar, hamamlar ve tapınaklar ortaya çıkarılmıştır. Zeugma’da çıkarılan eserler, bugün Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi’nde sergilenmektedir. Bu müze, dünyadaki en büyük mozaik müzelerinden biri olarak kabul edilir. DARA ANTİK KENTİ Mardin’in Nusaybin ilçesine yakın bir konumda bulunan Dara, antik Mezopotamya’nın en önemli şehirlerinden biridir. Dara Güneydoğu’nun Efes’i olarak anılır. Pers İmparatorluğu döneminde stratejik bir askeri merkez olarak kullanılan Dara, Bizans döneminde surlarla çevrilmiş büyük bir metropol haline gelmiştir. Dara, devasa kaya mezarları, su sarnıçları ve yeraltı şehirleriyle dikkat çekmektedir.  Dara, antik dönemde su kaynakları açısından çok önemli bir bölgeydi. Burada yer alan devasa su sarnıçları, antik dönemin en gelişmiş su mühendisliği örneklerinden biridir. Ayrıca, kentin mezarları ve kaya oymaları, ziyaretçileri büyüleyen bir atmosfere sahiptir. HARRAN Şanlıurfa’nın güneydoğusunda yer alan Harran, antik dönemin en eski yerleşimlerinden biri olarak bilinir. M.Ö. 2000'lere kadar uzanan köklü bir tarihe sahip olan Harran, aynı zamanda bilim ve inanç merkezi olarak da dikkat çeker. Harran, İslam öncesi dönemde Pagan inançlarının merkeziyken, İslam döneminde ise felsefe, astronomi ve matematik alanında önemli bir akademik merkez haline gelmiştir. Orta Çağ'da, Harran Üniversitesi, felsefe ve astronomi başta olmak üzere birçok bilim dalında önemli çalışmaların yapıldığı bir okul olarak ün kazanmıştır. Burada Aristo'nun öğretileri de okutulmuş ve ünlü bilim insanları bu bölgede yetişmiştir. Harran'da eğitim gören bilim insanları, İslam dünyasına büyük katkılar sağlamıştır. Harran, konik biçimli kerpiç evleriyle ünlüdür. Bu evler, yörenin çöl iklimine uygun şekilde tasarlanmış olup, yazın serin, kışın ise sıcak tutma özelliğine sahiptir. Bu benzersiz mimari yapılar, Harran’ın en önemli simgelerindendir. Ayrıca, Harran Kalesi ve Emeviler Dönemi’nden kalma Ulu Cami'nin kalıntıları da tarihe ışık tutar. Harran, Sümerlerden itibaren Ay Tanrısı Sin’e adanmış bir dini merkez olarak önem kazanmıştır. Bu nedenle, Pagan dönemine ait tapınak kalıntıları hala görülebilir. Ayrıca, Harran’ın İbrahim peygamberin doğduğu yer olduğuna inanılır ve bu, Harran’ın dini açıdan kutsal kabul edilmesine sebep olmuştur. RUMKALE Rumkale, Gaziantep ve Şanlıurfa sınırında, Fırat Nehri'nin kıyısında stratejik bir konumda yer alır. Eski dönemlerde askeri ve dini bir merkez olarak kullanılan Rumkale, tarih boyunca birçok medeniyetin eline geçmiştir. Asur, Pers, Roma ve Bizans dönemlerinde önemli bir askeri nokta olan bu kale, Haçlı Seferleri sırasında da kullanılmıştır. Rumkale, doğal savunma avantajlarıyla dikkat çeker. Fırat Nehri’nin ortasında yer alan yüksek kayalıklara inşa edilmiş olan kale, doğu ve batı dünyasını birbirine bağlayan önemli bir geçiş noktasıydı. Ayrıca, Bizans İmparatorluğu döneminde bir piskoposluk merkezi olarak dini açıdan da büyük önem taşımıştır. Bugün büyük bir kısmı baraj gölü altında kalan Rumkale, antik dönemin izlerini su altındaki yapılarıyla barındırmaktadır. Su altındaki manastır kalıntıları, mağaralar ve Roma dönemine ait su yolları, burada yapılan arkeolojik araştırmalarla gün yüzüne çıkmıştır. Ziyaretçiler, bu batık yapıları teknelerle gezebilir ve bölgenin mistik atmosferini keşfedebilirler. EDESSA (ŞANLIURFA) Bugünkü Şanlıurfa olarak bilinen Edessa, tarihin en eski şehirlerinden biri olup, “Peygamberler Şehri” olarak adlandırılır. Tarihi M.Ö. 4. yüzyıla kadar uzanan Edessa, Süryani, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerinde önemli bir merkez olmuştur. İslam’ın yayılmasıyla birlikte ise Urfa, İslam coğrafyasının önemli merkezlerinden biri haline gelmiştir. Edessa’nın en bilinen simgelerinden biri olan Balıklı Göl, İslam inancına göre Hz. İbrahim’in Nemrut tarafından ateşe atıldığı yer olarak kabul edilir. Rivayete göre, ateş suya dönüşmüş ve Hz. İbrahim’in düştüğü yer bugün Balıklı Göl olarak bilinmektedir. Göl çevresindeki kutsal atmosfer, hem yerli hem de yabancı turistler için önemli bir cazibe merkezi oluşturur. Edessa, Süryani kültürü ve inanç sistemi açısından da büyük bir öneme sahiptir. Süryani Hristiyanlar için önemli bir dini merkez olan Urfa, ayrıca Ermeni ve Arap topluluklarının da tarihi boyunca yerleşim yeri olmuştur. Tarihi Urfa Kalesi, eski surlar, ve mağaralar Edessa’nın tarih boyunca sahip olduğu zengin kültürel mirası gözler önüne sermektedir. HASANKEYF Hasankeyf, Batman ilinde, Dicle Nehri kıyısında bulunan ve 12.000 yıllık tarihi ile dünyanın en eski yerleşim yerlerinden biridir. Roma, Bizans, Artuklu ve Osmanlı dönemlerinde önemli bir yerleşim alanı olan Hasankeyf, 2019 yılında tamamlanan Ilısu Barajı nedeniyle büyük oranda sular altında kalmıştır. Hasankeyf’in en belirgin özelliği, doğal kayalıklar üzerine inşa edilen kale ve mağaralarıdır. Hasankeyf Kalesi, Roma döneminde inşa edilmiş ve bölgeyi düşman saldırılarından korumak için kullanılmıştır. Mağaralar ise insanlar tarafından binlerce yıl boyunca ev, kilise ve depo olarak kullanılmıştır. Bu mağaralar, tarihi boyunca insan yaşamının nasıl şekillendiğini gösteren önemli arkeolojik verilere sahiptir. Hasankeyf, tarihi boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Özellikle Artuklular döneminde bölge, bilim ve sanatın merkezi haline gelmiştir. Tarihi köprü, El-Rızk Camii, Sultan Süleyman Camii ve Zeynel Bey Türbesi gibi yapılar, bu dönemin izlerini taşır. Bu yapılar, baraj yapımı sırasında koruma altına alınarak taşınmış ve Hasankeyf Kültürel Parkı’nda yeniden inşa edilmiştir. Baraj sularının yükselmesiyle birlikte Hasankeyf’in büyük bir kısmı sular altında kalmış olsa da, bölgedeki tarihi eserlerin birçoğu taşınarak koruma altına alınmıştır. Bu durum, hem yerel halk hem de tarihçiler arasında büyük bir tartışma yaratmış, Hasankeyf’in sular altında kalması büyük bir kültürel kayıp olarak nitelendirilmiştir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi, insanlık tarihinin derin izlerini taşıyan ve kültürel mirasın en önemli örneklerini barındıran bir coğrafyadır. Dara’dan, Göbeklitepe’ye, Nemrut’tan Zeugma’ya, Harran’ın bilim dünyasına katkılarından Hasankeyf’in sular altındaki tarihine, Rumkale’nin stratejik konumundan Edessa’nın dini merkez olmasına kadar bu kadim şehirler, geçmişin kapılarını aralıyor ve tarih severlere eşsiz bir yolculuk sunuyor. Bu kentler, ziyaretçilerine sadece birer turistik destinasyon değil, aynı zamanda insanlık tarihinin köklerine doğru bir keşif sunuyor. Kaynak: Güneydoğu Ekspres

Bayram tatilinde Göbeklitepe'ye ziyaretçi akını Haber

Bayram tatilinde Göbeklitepe'ye ziyaretçi akını

Şanlıurfa'da 12 bin yıllık geçmişiyle "tarihin sıfır noktası" olarak nitelendirilen ve UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan Göbeklitepe, Kurban Bayramı tatilinde ziyaretçi akınına uğradı. Turizm kenti Şanlıurfa, 9 günlük Kurban Bayramı tatilinde binlerce ziyaretçiye ev sahipliği yaptı. Bayram dolayısıyla Türkiye'nin farklı kentlerinden Şanlıurfa'ya gelen misafirler, 12 bin yıllık geçmişiyle "tarihin sıfır noktası" olarak nitelendirilen ve UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan Göbeklitepe'ye akın etti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 2019'un "Göbeklitepe Yılı" ilan edilmesinin ardından tarihi ören yeri, binlerce yerli ve yabancı ziyaretçinin ilgisini çekiyor. Aradan geçen 5 yıllık sürede 3 milyonu aşkın kişinin ziyaret ettiği Göbeklitepe, 9 günlük Kurban Bayramı tatilinde de en yoğun günlerini yaşadı. Ören yeri, sıcak havaya rağmen binlerce kişi tarafından ziyaret edildi. Turist rehberi Ali Eren Sucu, “Oldukça yoğun ziyaretler oluyor. Normal şartlarda Haziran aylarında çok fazla tur olmuyor. Hatta hiç olmuyor. Mayıs ayından sonra Haziran ayında turlar biter fakat bayram dolayısıyla Haziran ayında da oldukça yoğunluk var” dedi. Göbeklitepe'yi ailesiyle ziyaret eden vatandaşlardan Musa Yurt, “Biz dördüncü defadır geliyoruz. Dünyanın en eski kadim şehir Şanlıurfa'da böyle bir uygarlığın izlerini görmek insana mutluluk veriyor. Dünyada farklı bölgelerde medeniyetler var ama Göbeklitepe bunların en eskisi, o açıdan önem taşıyor. Şanlıurfa'ya gelenler genellikle Balıklıgöl için geliyorlar ama Göbeklitepe'yi de görmeleri, onlara farklı bir ufuk kazandıracaktır” şeklinde konuştu. Ailesiyle Sivas'tan Şanlıurfa'ya gelen Murat Olcayto ise “Ailecek bayram tatili vesilesiyle Şanlıurfa'ya geldik. Göbeklitepe'yi uzun bir süredir merak ediyorduk. Şimdi burada bu tarihi mekanı görme fırsatını bulduk. Gerçekten harika, müthiş, tarihi değeri yüksek bir yere benziyor. Gerçekten Urfa'ya gelen herkesin burayı ziyaret etmesini tavsiye ederim” ifadelerini kullandı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.