Hava Durumu

#Su

TOURISMJOURNAL - Su haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Su haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Turizm cennetinde su çilesi Haber

Turizm cennetinde su çilesi

Türkiye'nin ve dünyanın gözde tatil merkezi Muğla Bodrum'da yaşanan su sıkıntısı bir yıldır kronik bir sorun haline geldi. İlçenin su ihtiyacını karşılayan Geyik ve Mumcular barajlarındaki suyun tükenmesiyle susuzlukla karşı karşıya kalan turizmin gözbebeği Bodrum'da yaşayanlar yaz sıcağında günlerce süren su sorununa kendilerince çözüm üretmeye çalışıyor. Bodrum'daki mahalle ve site sakinlerinin evlerinin çatısında, bahçelerinde büyük su tankları var. Su olduğu günlerde depolarını dolduran Bodrum'un yerlileri ve tatilciler kimi zaman 9 gün boyunca süren su kesintilerine bu yolla çözüm üretmeye çalışıyor. EVLER SU BİDONLARIYLA DOLU Evlerin banyoları ve koridorları ise damacana ve su bidonları ile dolu. Evler bu haliyle su bayisinden farksız görüntüsü ile dikkat çekiyor. Bodrum halkı, belediye ekipleri tarafından gönderilen traktör ile gönderilen suyun da sağlıklı olmadığından şüpheleniyor. Turgutreis'te site sakinlerinin iddiasına göre yaşanan enfeksiyon hastalıkları da artmış durumda. "SUDA SORUN VAR, ENDİŞELENİYORUZ" Site sakini Şeyda Ertem "Artık traktörlerle kuyulardan su almak zorunda kalıyoruz. Traktörler ile gelen su ile bu suyun hangi kuyudan getirildiği analiz raporu yok. Dün gece hastaneye gittik iki gecedir rahatsız oğlum ayakta zor duruyor. Enfeksiyon. Belli ki suda sorun var. Endişeleniyoruz" dedi. Kaan Ertem ise "8-9 gün suyumuzun akmadığı oldu. Bazen mesaj geliyor şu saatte gelecek deniyor o günü 3 gün geçiyor yine gelmiyor" diyerek yaşadıkları çaresizliği dile getirdi. Depolara doldurdukları su ile müşterilerini mağdur etmemeye çalışan otel işletmecileri hem maliyet hem de su kesintileri nedeniyle yazı nasıl çıkaracaklarını kara kara düşünüyor.

İtalyan tatil cenneti Agrigento'dan turistlere: Gelmeyin suyumuz yok! Haber

İtalyan tatil cenneti Agrigento'dan turistlere: Gelmeyin suyumuz yok!

İtalya'nın Sicilya Adası'nda bir tepenin üzerinde yer alan Agrigento, Sicilya’yı ziyaret eden turistler için bir tatil cenneti. Tapınaklar Vadisi'nin arkeolojik yapıları ve kalıntılarının altında, bugün hala su yakalayan antik labirent benzeri bir su kemeri sistemi bulunuyor. Ancak aylardır su kemeri ve modern zamanlarda inşa edilen diğer kemerler o kadar kuru ki, şehirdeki ve yakın kıyılardaki küçük oteller ve pansiyonlar turistleri geri çevirmek zorunda kalıyor. CNN’in haberine göre otellerin misafirlerine sifonu çeken bir tuvalet ya da yaz sıcağında geçirdikleri bir günün ardından duş almalarını garanti edecek kadar suları yok. Şubatta kısıtlamalar başladı Sicilya, amansız bir kuraklığın ortasında bölge olağanüstü hal ilan ettiğinde şubat ayında su kısıtlamaları uygulamaya başladı. Bu durum Sicilya ekonomisi için hayati önem taşıyan iki sektör olan turizm ve tarımı da vuran kıtlığı daha da kötüleştirdi. Su kısıtlaması 93 bölgede 1 milyondan fazla kişi için yürürlükte. Bazıları su tüketimini yüzde 45'e varan oranlarda azaltmak zorunda. Bu da muslukların programa uygun olarak akmaması ve çoğu yerde su kaynağının gece boyunca tamamen kesilmesi anlamına geliyor. İçmek için yeterli suya sahip olmak, gün içinde organize olmaya bağlı. Anakaradan yardım yok TripAdvisor ve diğer seyahat forumlarında turistler Sicilya'nın etkilenen bölgelerini ziyaret etmeye değip değmeyeceğini soruyor. Oteller müşterilerini olası kıtlıklar konusunda uyarıyor ve ziyaretçilerin kısıtlamaların daha az şiddetli olduğu veya yürürlükte olmadığı adada başka bir yerde yeniden rezervasyon yapmalarına yardımcı oluyor. Önce orman yangıları şimdi su krizi Sicilya bölgesel hükümeti Roma'dan anakaradan su getirmek için sübvansiyon istedi ancak henüz adaya yardım etmek için somut bir plan yok. İtalya Turizm Bakanı Diana Santanche nisan ayında Sicilya'nın turizm sezonunu yaymaya çalışması ve sadece su sorunlarının kötüleştiği yaz aylarına odaklanmaktan kaçınması gerektiğini söyledi. Geçen yıl adada turistleri tahliye etmeye ya da ziyaretlerini ertelemeye zorlayan şiddetli orman yangınları yaşandı. Şimdi de kuraklığın tetiklediği su sıkıntısı bir başka endişe kaynağı.

Antalya'nın su kaynakları mevcut nüfusun ihtiyacını karşılayamıyor Haber

Antalya'nın su kaynakları mevcut nüfusun ihtiyacını karşılayamıyor

Birleşmiş Milletler (BM) ve UNESCO başta olmak üzere ilgili kuruluşların raporlarına göre, dünya ve Türkiye'de artan nüfus, küresel ısınma, kuraklık gibi nedenlerle suya talep artarken, tatlı su kaynakları her geçen yıl azalıyor. Antalya'da kuraklığın etkisini her yıl Elmalı ilçesinde yer alan Avlan Gölü'nün üzerinde görürken, şehrin su kaynakları mevcut nüfusu karşılayamıyor. Jeoloji Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Mustafa Karancı, "Türkiye'deki su rezervinin yüzde 9'u Antalya'da ama bunu doğru yönetmezsek su fakiri ülke olmaya adayız" açıklamasında bulundu. Dünya yüzeyinin dörtte üçü sularla kaplı olmasına rağmen, insan kullanımına uygun tatlı su miktarı oldukça sınırlı bulunuyor. Dünya yüzeyindeki mevcut suyun yüzde 1'den daha az bir kısmı ekosistem ve insan kullanımına elverişli tatlı su kaynaklarından oluşuyor. Buna göre, dünya üstünde yaklaşık 35 milyon kilometreküp tatlı su bulunurken, bunun sadece 105 bin kilometreküpü elverişli tatlı su kaynakları arasında yer alıyor. Dünyada 2030'da su ihtiyacının yaklaşık yüzde 50 oranında artacağı tahmin edilirken bu tarihte, artan nüfus, küresel ısınma, kuraklık gibi etkenler dikkate alındığında, 4 bin 500 kilometreküp civarında olan küresel su ihtiyacı 6 bin 900 kilometreküpe kadar çıkacak. Bu miktar, mevcut ulaşılabilir ve güvenilir tedarik miktarının yüzde 40'ından fazlasını oluşturuyor. Bu yıl çok daha sıcak geçecek Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dursun Büyüktaş, kuraklığın yıl içinde yağan yağışın son 30 yıllık değerin altında gerçekleşmesi halinde anlaşabildiğini söyleyerek, Antalya'da son yıllarda yağan yağışın beklenenin oldukça altında kaldığını ifade etti. Büyüktaş, "Akdeniz iklimi kuşağına baktığımızda, yaklaşık son 30 yıllık değerlere baktığımızda 2005-2008-2013-2016-2017-2020-2021 yıllarında yağışın beklenenin oldukça altında gerçekleştiğini görüyoruz. Akdeniz bölgemizde ortalama 30 yıllık yağışlarımız yaklaşık 665 bin metre, bahsettiğim yıllarda ise bunun çok altında bir yağış gerçekleşerek kuraklıktan bahseder hale geldik. Kuraklık, üç başlık altında toplanıyor, bunlardan birincisi meteorolojik, ikincisi tarımsal, üçüncüsü hidrolojik kuraklık. Meteorolojik kuraklık dediğimiz yağışların azalması ve buna bağlı olarak, derelerde nehirlerdeki akan suyun azalması anlamına geliyor. Tarımsal kuraklık, azalan yağışlara bağlı olarak, bitki veriminde ve tarımsal üretimde azalmaların meydana gelmesine neden oluyor. Ülke olarak bu aşamayı geçtik, bu yıl çok daha sıcak geçecek. Uzun yıllık değerlere baktığımızda da yağışlar sürekli bir azalma halinde" dedi. Seracılık, gölün kurumasına sebep oldu Türkiye'nin geçtiğimiz yıllarda uzun yıllık yağış değerinin 643 mm olarak alındığını belirten Prof. Dr. Dursun Büyüktaş, bu değerin 575 mm'ye düştüğünü kaydetti. Yağış değerinin düşmesi sonucu yağış oranında yüzde 11 azalma olduğuna dikkat çeken Büyüktaş, Elmalı ilçesinde yer alan Avlan Gölü'nde ki kuraklaşma durumunu da bu çerçevede değerlendirmek gerektiğini söyledi. Büyüktaş, "1970'li yılların başında Avlan Gölü'ndeki su boşaltıldı, göl bilerek isteyerek kurutuldu. Daha sonra bunun tehlikeleri ortaya çıkınca da gölde tekrar su tutulmaya başlandı. İnsana sağladığı fayda dışında gölde yaşayan başka bir yaşam da var; ekolojik yaşam. Tekrar su tutulmaya başlandı ama çok da başarılı olmadı. Ayrıca bölgede yayla seracılığı dediğimiz yoğun bir seracılık başladı" diye konuştu. "Suyu israf etmeyelim" Küresel iklim değişikliği nedeniyle 2024 yılının geçtiğimiz yıllara göre çok daha kurak geçeceğinin altını çizen Prof. Dr. Dursun Büyüktaş, suyu verimli kullanmak gerektiğine işaret etti. Büyüktaş, "100 litrelik suyun 75 litresini tarımda kullanıyoruz, dolayısıyla eğer su tasarrufu sağlamak istiyorsak önce tarımdan başlamamız lazım. Yüzde 80-85 oranında yüzey sulamayla sulanan topraklarımızın sulama anlamında dönüşümünü yaparak, basınçlı sulama yöntemlerine geçişi yapmamız lazım. Halihazırda yüzde 50'lerdeki sulama randımanını yüzde 75-80'lere çıkarmamız lazım ki birim sudan maksimum fayda edelim. Kısaca suyu israf etmeyelim, çiftçilerimizi damla veya yağmurlama sulamayı kullanacak şekilde teşvik etmek lazım ki mevcut su kaynaklarımızı etkin bir şekilde kullanarak gelecek nesillerimize de bu ülkeyi bu doğayı bu su ve toprak kaynaklarımızı bırakalım. Sürdürülebilir bir yaşam için biz nasıl kullandıysak, onlar da güvenli bir şekilde kullansınlar" ifadelerine yer verdi. 50 yıl önce üretilen çözüm, bugünün problemi oldu Jeoloji Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Mustafa Karancı ise kuraklık nedeniyle kurumaya yüz tutan Antalya'nın Elmalı ilçesindeki 850 hektarlık Avlan Gölü'nün doğaya kazandırılması için çalışmaların sürdüğünü fakat iklim değişikliğinin yapılan projelerin önüne geçtiğini dile getirdi. Karancı, "Avlan Gölü, 1970'li yıllarda tarıma olan talep doğrultusunda, Devlet Su İşleri aracılığıyla kanallar vasıtasıyla karstik boşluklardan düdenlere bırakılan sular neticesiyle, DSİ ve insan eliyle kurutulmuştu. Bu olay tarımın çözümü olarak görülmüştü ama o günün çözümü bugünün problemi olarak karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla, bu tür projelerin kısa süreli değil uzun vadeli olması gerekiyor. Avlan gölü kurutuldu ama geri kazandırılması için çalışmalara da devam edildi. O bölgede çok ciddi problemlerle karşılaştık, tarım alanları kazandırıldı ama mevcut nemin değişmesi, yağışların azalması ve kuraklıkla beraber istenen netice alınmadı" dedi. "Seralar bir dönümde yaklaşık 10 ton su tüketiyor" Kuraklık nedeniyle Antalya'nın su kaynaklarının azalmasına dikkat çeken Başkan Mustafa Karancı, nüfus artışının ve tarım sektöründe kullanılan su miktarının da su kaybına yol açtığını söyledi. Karancı, "Antalya'nın başlıca su kaynağı yaklaşık 25 kilometre kuzeybatımızda yer alan Kırkgöz su kaynaklarından ulaşıyor ve yüzde 99 içme suyumuzu sondajlardan karşılıyoruz. Antalya'nın nüfusuna baktığımızda 2 milyon 700 bin nüfusla Türkiye'nin beşinci büyük iliyiz. Buna ilave olarak 17 milyon turist beklentisi var, nüfusumuz ve turizm o kadar ciddi rakamlara ulaştı ki şehrin su kaynakları mevcut nüfusu karşılayamıyor. Bunun yanında tarım alanlarıyla ilgili ciddi sıkıntılar yaşıyoruz, Gazipaşa'dan Serik'e kadar tropik seralar kurduk, bu seralar bir dönümde yaklaşık 10 ton su tüketiyor. Su bizim için çok değerli, Türkiye'de ki su rezervinin yüzde 9'u Antalya'da ama bunu doğru yönetmezsek su fakiri ülke olmaya adayız. Suyu doğru yönetirsek bu şehri kurtarabiliriz diye düşünüyorum" diye konuştu. "Korkuteli'de su kesintileri olabilir" Antalya'nın Korkuteli ilçesinin su kaynaklarında yaşanan riske de değinen Başkan Mustafa Karancı, ilçe de zaman zaman su kesintilerinin başlayabileceğini açıkladı. Karancı, şu ifadelere yer verdi: "Okullarımız kapanıyor, sıcaklar Antalya'da kendini hissettirmeye başladı. Antalyalılar yaylayı sever, Korkuteli'nin nüfusu normalde 60 binken yazın gelmesiyle birlikte 400 bine ulaşıyor. Korkuteli havzası, 30 ilden fazla bir nüfusa sahip, bizim yer altı suları anlamında en riskli gördüğümüz bölgelerden bir tanesi. Bu nedenle bizim 400 bine yetecek kadar suyumuz yok, her yıl yeni sondajlarla içme suyu temin etmeye çalışıyoruz ama bu yıl da Korkuteli'de su kesintileri olabileceğini düşünüyorum. Korkuteli'de bahçeli bir evim olsun, hobi bahçem olsun düşüncesiyle yerleşen vatandaşlar, ilerleyen yıllarda bitkilerini sulayamayacak. Bu konuda acilen tedbir alınması gerektiğini düşünüyorum." Doğa gözlemcisi Ömer Harpcı ise, "Avlan Gölü'nün hayat bulabilmesi için yapılması gerekenler arasına öncelik olarak Elmalı Ovası'nın Karagöl mevkiinde kış mevsimi boyunca tarım arazilerini su basmaması için, geçmiş yıllarda yapılmış olan tahliye kanalının Elmalı Sanayi Sitesi yakınında bulunan Sanayi Düdeni'nden giden suyun bir miktarının, boru içerisinde Avlan Gölü'ne iletim hattıyla ulaştırılması, soruna bir nebze olsun fayda sağlayabilir ve yağışlı mevsim dönemi boyunca yapılan bu su desteği, gölde ki su sorununu devamlı olarak ortadan kaldırabilir" dedi.

Antalya’nın su kaynaklarında alarm Haber

Antalya’nın su kaynaklarında alarm

Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) Antalya Şube Başkanı Mustafa Karancı, Antalya’yı besleyen Kırkgöz doğal su kaynaklarında küresel iklim krizinin yanı sıra, artan nüfusla birlikte ciddi bir düşüş yaşandığını işaret ederek, “1976 yılında saatte 14 metreküpten şu anda 6 metreküp saate düştü. Bu ivmelenme devam ederse önümüzdeki yıllarda içme suyu konusunda ciddi problemler yaşayabileceğimizi düşünüyorum” uyarısında bulundu. Jeoloji Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Mustafa Karancı, Antalya’nın yaklaşık 2,5 milyon nüfusuyla Türkiye’deki 5’inci büyük şehir olduğuna dikkat çekerek, artan nüfusun doğal su kaynakları üzerinde ciddi bir baskı oluşturduğuna vurgu yaptı. Karancı, “Kentin su kaynakları Kırkgözler’den beslenir. Yaklaşık 25 kilometre kuzeybatısında yer alıyor ve sondaj kuyularıyla beraber şehri besliyor. 2,5 milyon nüfus artı 20 milyon turist çok ciddi bir rakam. Turizmin gelişmesi bizim için, ekonomi ve bölge için önemli ancak bunların getirmiş olduğu baskıyı da unutmamak gerekiyor” dedi. “Saatte 14 metreküpten 6 metreküpe düştü” Kırkgöz su kaynaklarının debisinde 1976 yılından bugüne kadar çok ciddi bir ivmeyle düşüş yaşandığını belirten Karancı, “1976 yılında saatte 14 metreküpten şu anda 6 metreküp saate düştü. Bu ivmelenme devam ederse önümüzdeki yıllarda içme suyu konusunda ciddi problemler yaşayabileceğimizi düşünüyorum. Yasal ya da kaçak sondaj kuyularıyla çok ciddi şekilde su çekilmekte ve bunların kontrol altına alınması gerekiyor. Sanayi bölgesi ve bunun dışında hayvancılık, bölgedeki tarımsal kooperatiflerin su tüketmesiyle havza beslenememekte ve su debisini düşürmekte” diye konuştu. 7-8 Aralık tarihinde Antalya’da düzenlenen ‘Hayalimizdeki Antalya' sempozyumunda akademisyenlerin küresel iklim krizleri ve bölgedeki su kaynaklarını mercek altına aldığını aktaran Karancı, kenti yönetenlere ya da yönetmeye aday olanlara bu sempozyumun sonuç beyannâmesini kılavuz olarak masalarında tutması ricasında bulundu. "Suyumuzu tedbirli kullanıp gerekli önlemleri almamız gerekiyor" Karancı, bu sorunda küresel iklim krizinin de etkisi olduğuna işaret ederek, “Bu sadece Antalya’nın değil bütün dünyanın sorunu. Sulara baktığımız zaman yüzde 97’si tuzlu sudur ve kullanılamaz. Tüm dünyada kullanabilecek suların miktarı yüzde 3’tür. Bu yüzde 3’lük kısmında yaklaşık yüzde 70’i de buzullardadır. Geriye kalan yüzde 30’un ancak yeraltı ve yüzey sularından kullanabiliyoruz. İklim değişikliği ile beraber yüzey sularımızı tükettik, yer altı sularımızı da hızlı bir şekilde devam ediyoruz. Meteorolojik olarak bunların bilimsel analizini yapmak, bir sonraki dönemler için suyumuzu tedbirli kullanıp gerekli önlemleri de almamız gerekiyor” ifadelerine yer verdi.

Atık suyun temizlenmesi için yeni keşif ‘titanyum oksit’ Haber

Atık suyun temizlenmesi için yeni keşif ‘titanyum oksit’

Tekstil, kozmetik, mürekkep, kâğıt ve diğer üreticiler tarafından büyük miktarlarda boşaltılan boyalar yüksek düzeyde toksisite taşır ve atık suya potansiyel kanserojen maddeler getirir. Bu soruna çözüm bulmak isteyen Drexel Üniversitesi Mühendislik Fakültesi araştırmacıları,küçük bir nanofilament kullanarak titanyum oksit ile suyu temizlemeyi başardı. Mühendislik Fakültesi'nde Seçkin Üniversite profesörü Dr. Michel Barsoum ve Drexel Sanat ve Bilim Koleji'nden araştırmacıların da dahil olduğu ekibi, tek boyutlu, lepidokrosit yapılı titanyum oksit fotokatalizör malzemesinin bu yeteneğe sahip olduğunu buldu. Malzeme, boya kütle oranının 1'e 1 olduğu durumda sudaki boya konsantrasyonlarını 30 dakikada önce bozunarak yüzde 90, sonra ise parçalanarak yüzde 64 oranında azalttığı görüldü. Çalışmaya ilişkin konuşan Barsoum, "Bu heyecan verici bir bulgu çünkü su arıtma süreci için gerçek bir zorluk teşkil eden bir sorunun çözülmesine yardımcı oluyor. Titanyum oksit fotokatalizörümüzün mevcut süreçlere entegre edilmesinin, bu kimyasalların giderilmesindeki etkinliğini artırmanın yanı sıra bunu yapmak için gereken enerji miktarını da azaltabileceğini öngörüyoruz" dedi. Arıtılma sürecinin boyanın nanofilamentin yüzeyine yapıştığı ve aydınlatıldığında fotokatalize uğradığı adsorpsiyonla başladığı bilgisini veren Barsoum, “Boya, nanofilamentleri görünür ışığa duyarlı hale getirir. Bu işlem bozunmayı hızlandırarak boyanın karbondioksit ve su gibi zararsız yan ürünlere parçalanmasına olanak tanır” diye ekledi. Barsoum'un araştırma grubunda doktora öğrencisi ve makalenin ilk yazarı olan Adam Walter da, “Bu aynı zamanda güneş pilleri veya optik cihazlar gibi diğer alanlara genişleme için heyecan verici bir fırsat sunuyor. Sonuç: İlave toksin veya ilave enerji kullanılmadan daha temiz su” dedi. Her yıl 380 milyar metreküp atık su üretiliyor Atık su dünya çapında önemli bir çevresel sorundur ve varlığının insanların, suda yaşayan bitkilerin ve hayvanların sağlığı üzerinde uzun vadeli etkileri vardır. Evler ve sanayi, dünya çapında her yıl yaklaşık 380 milyar metreküp atık su üretiyor. Bunların yalnızca yüzde 24'ü, yüksek enerji tüketimi, kalıntı kimyasalların varlığı, arıtma merkezi personelinin bulunması ve boyalar da dahil olmak üzere karmaşık ve kalıcı kirletici maddelerin yetersiz işlenmesi gibi arıtmadaki zorluklar nedeniyle yeterince arıtılıyor. Yeşil yakıt üretiminde yardımcı olabilir Çalışma ile nanofilamentin su arıtma kapasitesini geliştirmek için kullanılabileceği görülürken, aynı zamanda malzemelerin hassaslaştırılabileceğinin kanıtı olarak güneş pilleri ve optik cihazlardaki diğer uygulamalara kapı açtığı da görüldü. 2023 yılı başında ekip tarafından incelenen nanofilament malzemesinin, hidrojen ayrımı için güneş ışığını kullandığı belirlendi; bu da onun yeşil yakıt üretimindeki potansiyelini ortaya çıkarabileceği düşünülüyor. Malzemenin olanaklarını yeni keşfetmeye başladıklarını söyleyen Barsoum, "Davranışını mümkün kılan süreçleri daha iyi anladıkça, dünyanın daha sürdürülebilir bir geleceğe doğru ilerlemesi için ihtiyaç duyduğu teknolojinin performansını artırabilecek yeni uygulamaları keşfetmeyi bekliyoruz" dedi.

Bodrum’un suyunu karşılayan Mumcular Barajı'nda su bitti Haber

Bodrum’un suyunu karşılayan Mumcular Barajı'nda su bitti

Türkiye’nin ve dünyanın en önemli turizm kentlerinden Bodrum’un içme ve kullanma su ihtiyacının karşılandığı iki barajdan birisi olan ve 17 milyon 530 bin metreküp su tutma hacmi bulunan Bodrum Mumcular Mahallesi'nde bulunan barajda su kalmadı. Son yıllarda yaşanan kuraklık ve artan su kullanımından kaynaklı olarak seviyesi geçtiğimiz yıllara göre çok düşük kalan Mumcular Barajı'ndaki su tükendi. Bodrum Mumcular Barajı'nda su seviyesinin yüzde 8 dolaylarına düşmesi üzerine baraj kapatılarak su iletimi kesildi. Barajdan alınan su geçtiğimiz yıla göre yüzde 50 düşmüştü 17 milyon 530 bin metreküp dolum hacmine sahip olan Mumcular Barajı'nda 1 Ocak 2023 itibariyle sadece 6,37 milyon metreküp su depolanabildi. Su rezervlerinin düşüklüğü nedeniyle yaz aylarında daha büyük su sorunlarının yaşanmaması için 25 Nisan’a kadar Mumcular Barajı'ndan su alınmadı. 26 Nisan itibariyle barajdan su alınarak Bodrum halkına verilmeye başlandı. Bu süreçte ise Bodrum’un kış nüfusunun yaz nüfusuna göre düşük olması nedeniyle alternatif su kaynaklarından besleme yapıldı. Barajın DSİ tarafından yüzde 66’lık kısmının tarımsal sulama, yüzde 36’lık kısmının ise içme suyu olarak verilmesi nedeniyle bu yıl sadece Mumcular Barajı'ndan Bodrum’a 3,38 milyon metreküp içme suyu sağlanabildi. Geçtiğimiz yıl ise bu rakam 6,9 milyon metreküp olarak tespit edilmişti. Her geçen yıl düşen baraj seviyeleri bu yıl etkisini daha da artırırken, barajdan yarımadaya su verilmesi tamamen sona erdi. Ülgen: “Bodrum’da su kaynaklı sorun yaşanabilir” Bodrum Mumcular Barajı'ndaki su sorunu ile ilgili yazılı açıklama yapan Muğla Büyükşehir Belediyesi MUSKİ Genel Müdürü Baki Ülgen, yer altı su kaynaklarının azalması, yağışların istenilen düzeyde olmaması ve artan su kullanımı nedeniyle özellikle Bodrum’da önemli bir su sıkıntısı yaşandığını söyledi. Ülgen, Mumcular Barajı'nın suyunun neredeyse tükeniğini vurgulayarak, “Önemli bir su kaynağımız su kalmaması nedeniyle kapatıldı. MUSKİ Genel Müdürlüğü olarak ilave su kaynakları için önemli çalışmalar yaptık, yapmaya da devam ediyoruz. İlerleyen günlerde Bodrum’da suyun yetersiz olması nedeniyle kesintilerin yaşanması gündeme gelebilir. Bunun yaşanmaması için tüm ekiplerimizle gerekli önlemleri almaya çalışıyoruz. Ancak sadece MUSKİ tarafından yapılan bu çalışmalar tek başına yetersiz kalabilir. Diğer tüm kurum ve kuruluşlar da üzerlerine düşeni yapmalı ve Bodrum’un geleceği için büyük ölçekli bir içme suyu planlaması yapılmalıdır” dedi.

Haber

"Yeni dünya düzeni 'su'ya göre kurulacak"

Su uzmanı Prof. Dr. Yusuf Demir, "Önümüzdeki yüzyılda tüm dünyada 'su'ya göre bir düzen kurulacak, küresel mücadelelerin odak noktasında su olacaktır. Dünyanın yüzde 40 tan fazlasının su krizi ile karşı karşıya olması, her geçen gün artan küresel iklim etkisi ve bağlı doğal afetler bizleri ana kaynağımız olan suya sahip çıkma noktasında daha da sorumlu hale getirmektedir" dedi. Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölüm Başkanı Prof. Dr. Yusuf Demir, Samsun'da bulunan Ordulular Derneği'nde "Su Okuryazarlığı Konferansı" verdi. Suyun kullanımı, tüketimi, korunması konularında bilgi aktaran Prof. Dr. Yusuf Demir, önemli açıklamalarda bulundu. "Suyun değerini bilmemiz ve ona göre hareket etmemiz gerekiyor" Prof. Dr. Demir, "Günlük kullanılan suyun nasıl dağıtıldığı, arıtıldığı, bunun yanı sıra suyun kalitesi ve güvenliğini koruyan, ne kadar su kullanıldığını ve tam olarak ne için kullanıldığını bilen bireylere de su okuryazarı denilmektedir. Yenilikçi teknolojiler kullanılarak suyun korunması, tasarrufu için yeni yöntemler geliştirilmesi, kirletilen suların doğal yollarla temizlenmesi, bilinçlendirme çalışmaları, suyla ilgili konuların anlaşılmasında disiplinler arası yaklaşımlara dayalı etkinliklerin üretilmesi ve kullanımı ve buna benzer çalışmaların yapılması ve suyla ilgili sorunlara karşı gerçekleştirebilecek çözümler üretme çalışmaları bu kapsam içerisinde değerlendirilmesi gereken çalışmalardır" diye konuştu. "Dünyada suya göre bir düzen kurulacak" İleriki yıllarda suyun küresel mücadelelerin odak noktası haline geleceğini belirten Prof. Dr. Demir, "Önümüzdeki yüzyılda tüm dünyada suya göre bir düzen kurulacak, küresel mücadelelerin odak noktasında su olacaktır. Türkiye de artık su zengini bir ülke değil, aksine su stresi yaşayan ve su fakirliği sınırına gelen bir ülkedir. Hayatımızı idame ettirebilmemiz için olmazsa olmaz, aynı zamanda dünya için en kıymetli ve en stratejik kaynaklardan biridir su. Ancak su, sınırsız bir kaynak değildir. Bir damlasını bile boşa harcamamamız gerekiyor, çünkü boşa akan her damla hepimizin geleceğini tehdit etmektedir. Artan nüfus, sanayileşme, plansız kentleşme ve endüstriyel tarıma geçişle birlikte son yüzyılda küresel su kullanımı 6 kat artmıştır. Son yıllarda karşı karşıya kalınan çevre kirlilikleri özellikle su kaynaklarını etkilemektedir. Temiz suya erişim giderek zorlaşmakta, bu nedenle suyun değerini bilmemiz ve ona göre hareket etmemiz gerekmektedir" şeklinde konuştu. “Su bilinci küçük yaşlardan itibaren kazandırılmalı” Prof. Dr. Demir şunları söyledi: "Bu konuda elbette devletlerin alacağı önlemler var ancak bireysel farkındalığın artması da bir o kadar önemlidir. Bunun için etkin yollardan birisi de su okuryazarlığıdır. Su okuryazarlığı çalışmaları toplumun tüm fertlerini ilgilendirmektedir. Aileden başlayan eğitim, ilkokulda ve yaşam boyu devam eden bir eğitim anlayışına dönüştürülerek sürdürülmelidir. Suyu tanımadan, anlamadan suya sahip çıkmak ve korumak mümkün değildir. Dünyanın yüzde 40 tan fazlasının su krizi ile karşı karşıya olması, her geçen gün artan küresel iklim etkisi ve bağlı doğal afetler bizleri ana kaynağımız olan suya sahip çıkma noktasında daha da sorumlu hale getirmektedir. Özellikle günümüzde suyun kıymetini bilme ve koruma, bu amaçla su ayak izi, karbon ayak izi gibi kavramları anlama ve uygulama noktasında hepimize önemli sorumluluklar düşmektedir. Su tüm insanlığın meselesidir. Suyu tanımak ve anlamak, insanı tanımak ve anlamak ile eş anlamlıdır. Gelecek nesillere sürdürülebilir bir yaşam ve dünya bırakabilmek için bugünden hepimizin su okuryazarlığı konusunda bir şeyler öğrenmesi ve uygulamaya koyması zorunludur. Devletlerin yapabilecekleri kadar halkında yapacakları bu süreçte oldukça önemlidir. Özellikle mevcut sularımızı korumak, su kullanımını düzenlemek, sürdürülebilir su anlayışını hayata geçirebilmek hepimizin sorumluluğundadır. Bu amaçla aile eğitimleri, ilköğretim ve yükseköğretim eğitimleri ayrı öneme sahiptir. Yerel yönetimlerin sorumluluğu bu süreçte her kesim ve kurumdan daha önemli ve önceliklidir. Her bir yerel yönetim bir su okurluğu birimi oluşturmak ve suyu anlama ve anlatma noktasında sorumluluk almak zorundadır. Suya sahip çıkmak ve tanımak yediden yetmişe hepimizin sorumluluğundadır. Bir damla su bir can demektir. Suyu anlayacağız, tanıyacağız, koruyacağız ve anlatacağız. Yarınlara güvenle bakabilmenin, sürdürülebilir geleceği inşa edebilmenin tek yolu budur."

Haber

"Suda sıfır kayıp" için seferberlik

Su seferberliği kapsamında hayatın hemen her alanında çalışmalar yürüten Tarım ve Orman Bakanlığı, farkındalığın artırılması amacıyla hazırladığı "suverimliligi.gov.tr" internet sitesini hizmete sundu. Bakanlıktan Dünya Su Günü dolayısıyla yapılan açıklamaya göre, kuraklık tehdidine karşı eylem planı hazırlayan Tarım ve Orman Bakanlığının "Suda Sıfır Kayıp" sloganı ile başlattığı seferberlik yaygınlaşıyor. Bakanlığa bağlı Su Yönetimi Genel Müdürlüğü, DSİ ve Tarım Reformu Genel Müdürlüğü başta olmak üzere birçok birim kuraklığa karşı çalışmalar yürütüyor. 2023-2027 Dönemi Türkiye Tarımsal Kuraklıkla Mücadele Stratejisi ve Eylem Planı ile tarımsal kuraklık konusunda kamuoyunun bilincinin artırılması, sürdürülebilir tarımsal su kullanımının planlanması, kuraklığın yaşanmadığı dönemlerde gerekli tedbirlerin alınması ve kriz dönemlerinde etkin mücadele programı uygulanarak kuraklığın etkilerinin en aza indirilmesi amaçlanıyor. Toplum genelinde su verimliliği kültürünün oluşturularak kaynakların sürdürülebilir kullanımının teşvik edilmesi maksadıyla, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın himayesinde "Suda Sıfır Kayıp" ilkesiyle başlatılan Ulusal Su Verimliliği Seferberliği çerçevesinde 31 Ocak 2023 tarihinden bu yana etkinlikler gerçekleştiriliyor. Seferberlik kapsamında içme-kullanma suyunun yanı sıra tüketimin yüksek olduğu tarım ve sanayi başta olmak üzere tüm sektörlerde suyun verimli ve sürdürülebilir kullanımı için çalışmalar yürütülüyor. Etkinliklerle, su yönetimi konusunda sorumlu ve ilgili paydaşlarla su verimliliğinin yaşam tarzı haline getirilmesi, su verimliliği kültürünün oluşturulması hedefleniyor. Su stresi olmadan, yaşam standartlarını düşürmeden "suda sıfır kayıp" bilinci ile bütün kurum/kuruluşlar, çiftçiler, sanayiciler, çocuklar kısacası her bir vatandaşın suyu verimli kullanmasına yönelik çalışmalar sürdürülüyor. Bu kapsamda içme-kullanma suyu, tarım ve sanayi sektörlerine yönelik hazırlanan 165 rehber doküman ilgililere ulaştırılıyor. Öte yandan, su verimliliği seferberliği ile ilgili farkındalığın artırılması amacıyla hazırlanan suverimliligi.gov.tr internet sitesi hizmete sunuldu. Seferberlik kapsamında gerçekleştirilen etkinliklere, hazırlanan dokümanlara ve diğer bilgilere internet sitesi üzerinden ulaşılabiliyor. Strateji ve eylem planları Su Yönetimi Genel Müdürlüğü tarafından ayrıca "Değişen İklime Uyum Çerçevesinde Su Verimliliği Strateji Belgesi ve Eylem Planı" hazırlandı. Plan kapsamında, 2100 yılına kadar içme suyu sistemlerindeki su kaybı oranının yüzde 10'a indirilmesi, tarımsal sulama sistemlerinde randıman oranının yüzde 75'e çıkarılması, sanayide suyun en az yüzde 50 daha verimli kullanılması ve kişi başı su tüketiminin günlük 75 litreye düşürülmesi hedefleniyor. Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci tarafından onaylanan belgenin Cumhurbaşkanlığı genelgesi olarak yayımlanması öngörülüyor. Vatandaşların evlerinde ve iş yerlerinde benimseyebilecekleri uygulamalara yönelik "Binalarda Su Verimliliği Hedefi ve Uygulama Kılavuzu" da hazırlandı. Konuya ilişkin yayımlanan "Sistem Kurulumu Talimatı" kapsamında da su verimliliği uygulamalarının yaygınlaştırılması için su verimliliği birimlerinin kurulması, mevcut durum tespiti, planlama, ihtiyaçların belirlenmesi ve temini, eğitim ve farkındalık oluşturma, uygulama ve raporlama başlıklarında 7 adım oluşturuldu. Hazırlanan dokümanlarla, "azalt, yeniden kullan ve değiştir" olmak üzere üç önemli stratejinin hayata geçirilmesi planlanıyor. Alternatif su kaynaklarının kullanımı Su verimliliği için yağmur suyu hasadı, gri su sistemleri, kullanılmış ve denize akan suların uygun şekilde arıtılmasından sonra tekrar kullanılması, deniz suyunun arıtılması gibi alternatif kaynakların kullanımına imkan veren uygulamaların benimsenmesi için mevcut yasal ve teknik altyapının geliştirilmesi amaçlanıyor. Su kaynaklarında iklim değişikliğine uyum çalışmaları kapsamında da çalışmalar yapılıyor. İklim değişikliğine karşı direncin artırılması maksadıyla su fiyatlandırması, gri suyun kullanımı ve yağmur suyu hasadı gibi uyum faaliyetleri ile ilgili fayda maliyet ve yapılabilirlik analiz çalışmaları gerçekleştirilerek konu ile ilgili büyükşehir belediyelerine eğitim veriliyor. Muhtemel kuraklık risklerinin olumsuz etkilerinin asgari düzeye indirilmesi, su ve gıda arzında sürdürülebilirliğin sağlanması ve kuraklıklara karşı hazırlıklı olunması maksadıyla kuraklık yönetim planları hazırlanıyor. Bu kapsamda havza ölçeğinde kuraklık analizleri yapılarak mevcut ve gelecek su potansiyeli doğrultusunda tarım, içme suyu, sanayi, ekosistem, turizm sektörlerine kuraklığın etkileri tespit ediliyor. Olası kuraklık durumlarına hazırlıklı olunması maksadıyla da buna dayanıklı bitkilerin ekimi, sulama sistemlerinin modernizasyonu, alternatif su kaynaklarının değerlendirilmesi, sulama randımanının artırılması gibi tedbirler belirleniyor. 15 havzada çalışmaları devam eden söz konusu planlar 2023 yılı sonu itibarıyla tüm havzalarda tamamlanması öngörülüyor. Sektörel su tahsis planları Havza ölçeğinde su kaynaklarının arz-talep dengesinin eş zamanlı sağlanması, en fazla su talep eden tarım sektörünün iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden en az şekilde etkilenmesine yönelik tedbirleri içeren ve "suya göre tarım" ilkesinden hareketle "Sektörel Su Tahsis Planları" hazırlanıyor. Planlarda, su potansiyelindeki azalma durumları da göz önüne alınarak en kırılgan sektör olan tarımda ürün deseni, sulama zaman planlaması gibi önlemler belirleniyor. Böylece hem gıda güvenliğinin sağlanması hem de çiftçilerin ekonomik kazancının en üst seviyeye çıkarılması hedefleniyor. Su-gıda-enerji-ekosistem ilişkisini temel alan, su arzının kısa ve uzun vadeli politikalarının, planların ve stratejilerinin oluşturulması, izlenmesi, geliştirilmesi faaliyetlerini yürütecek "Ulusal Su Kurulu" oluşturulması için de harekete geçildi. Türkiye'nin ihtiyaçlarını karşılayabilecek nitelikte su kaynaklarının sürdürülebilir şekilde korunması, kullanılması, iyileştirilmesi, geliştirilmesine yönelik "Su Kanunu Taslağı" hazırlandı. DSİ içme suyu, sulama ve sanayi suyu projelerini devreye sokarak kuraklık tehlikesine karşı önlemler geliştiriyor. "Suyun verimli kullanımı, milli ve küresel bir mevzu" Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, küresel ısınmanın getirdiği iklim değişikliğinin en fazla su konusunu tehdit ettiğini belirtti. Suyun verimli kullanımının, kurumsal değil milli ve küresel bir mevzu olduğunu vurgulayan Kirişci, şunları kaydetti: "Tatlı su kaynaklarının korunması ile su kaynaklarının verimli ve sürdürülebilir şekilde kullanılması hayati öneme sahiptir. Değişen iklim nedeniyle, su kaynakları üzerinde oluşan olumsuz etkiyi, verimlilik uygulamaları ile bertaraf edebiliriz. Ülkemizin su kaynaklarının tek bir damlasının dahi israfına tahammülümüz yoktur. Su israfının önlenmesi ancak topyekun bir seferberlikle mümkündür. Bu seferberlik ruhu, kurumsal, bölgesel, kültürel ve sektörel sınırlamalara maruz kalmadan ülke geneline yayılmalıdır."

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.