Hava Durumu

#Tarihi Eserler

TOURISMJOURNAL - Tarihi Eserler haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Tarihi Eserler haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Bu tarihi eserler tanıtım ve korunma istiyor Haber

Bu tarihi eserler tanıtım ve korunma istiyor

Tarihi geçmişi Friglere kadar dayanan Eskişehir'in Seyitgazi ilçesi Kümbet köyü, farklı dönemlere ait onlarca tarihi esere ev sahipliği yapıyor. Birçok eserin gerek doğa şartları ve gerekse bilinçsiz kişiler tarafından tahrip edildiği bölgenin daha çok tanıtılması ve turizme kazandırılması gerektiğini anlatan Mahalle Muhtarı Seydi Ay, ilgilileri göreve çağırıyor. Eskişehir'in Seyitgazi ilçesinde bulunan Kümbet köyü, tarihi ve doğal güzellikleri ile ön plana çıkıyor. Adını Selçuklu kümbetinden alan bu köy, Selçuklu mimarisi ve diğer tarihi dokularla dikkat çekiyor. Seyrine doyum olmayan Kümbet köyü yeşil ve kahverengi uyumuyla görenleri büyülüyor. Öte yandan geçmişten günümüze kadar uzanan bazı tarihi eserlerdeki ağır tahribat da dikkat çekiyor. Birçok turistin uğrak noktası olan Kümbet köyündeki tarihi eserlere yapılan ihmaller eserlerin geleceğinin nasıl olacağını sorgulatıyor. “Anadolu'da ilk kanalizasyon sistemi ve ilk şebeke suyunun kullanıldığı batık şehir Meros” Kümbet Köyü Muhtarı Seydi Ay, eserlerin yeterince korunmadığını ve bölgede bakıma ihtiyacı olan alanlar bulunduğunu dile getirerek ilgililerden yardım istedi. Muhtar Ay, Kümbet köyünün tarihi önemini vurgulayarak şunları anlattı; “Kümbet köyünün tarihi Frigyalılara kadar dayanıyor. Tarihte ilk bilinen adı Meros şehridir. Arkeoloji hocalarından aldığımız bilgilere göre; Anadolu'da ilk kanalizasyon sistemi ve ilk şebeke suyunun kullanıldığı batık şehir Meros'ta, yani bulunduğumuz bölgede Frigyalılar yaşamıştır ve tarımla uğraşmıştır. Frigyalılar yine yakın Midas'ın şehri olan Yazılıkaya'da yaşamışlar. Bölgede birçok Frigya anıtına rastlanmıştır. Friglerden sonra ise Romalıların yaşadığı bir dönem mevcuttur. Bugünkü yapılarda ise Roma dönemine ait mermerler mevcuttur. Ardından Selçuklular bölgede yaşamıştır ve köyümüzün adını aldığı kümbet bir Selçuk yapısıdır. Rivayete göre mezarda yatan kişinin İmmet olduğu düşünülüyor. Aslanlı mabet ise Frigyalılardan kalan önemli bir tapınaktır. Türbe Selçuklulardan günümüze kadar gelmiştir. Türbenin etrafında Osmanlı mezarları da mevcut. Osmanlı mezarlarının içinde bizim için en önemli kişi Padişah 2. Mahmut'un sadrazamı Murşid Ahmet Paşadır. Murşid Ahmet Paşa, Gürcü asıllı bir köledir, ama sadrazamlık rütbesine ulaşmıştır. Sadrazamın baş danışmanı Yaralı Yusuf Ağa bir Osmanlı görevlisidir. Mezarı türbenin yanında bulunmaktadır. Yaralı Yusuf Ağa 2 yıl 7 ay 22 gün görev yapmıştır. Bugünün deyimiyle başbakanın baş danışmanıdır. Yaralı Yusuf Ağa'nın 1822'deki mezar taşı yazısından bahsediyorum.” “Eserler yeterince korunmuyor” Bölgedeki eserlerin bugüne kadar yeterince korunmadığını, bazılarının defineciler tarafından harap edildiğini belirten Muhtar Seydi Ay, “Mesela bir kilise var ve içi tamamen defineciler tarafından harap edilmiş içler acısı durumda. Ama şu an neredeyse hiç hasar almadığını söyleyebileceğimiz bir kale var. Biz yöresel olarak bu kaleye 40 Merdiven Kalesi diyoruz. Çünkü içinde yaklaşık 40 merdivenle su sarnıcı bulunuyor. Bugüne kadar en iyi korunmuş kale diyebilirim. Tek giriş kapısı var, bu kapı harici giriş mümkün değil, tamamen doğal bir eser. Bugüne kadar hiç dokunulmamış ve defineciler tarafından harap edilmemiştir. Kamera, elektrik sistemi bölgenin korunması için oldukça önemli ve yapılması gerekiyor. İnsanların ulaşımı kolay olmalı ki defineciler rahat rahat kaçak kazı yapamasın. Basit merdivenler olmalı ki insanlar orada rahatça kazı çalışması yapılamasın. Eğer ulaşım kolay olursa gidip de bir defineci kazı yapamaz, çünkü her an birinin gelme ihtimali olur. Bölgeye güneş enerjili kamera sistemi de yapılabilir” dedi. “Türbenin etrafında oturmak için bir tane bile bank yok” Frig yapıları, Aslanlı Mabet, Kümbet Türbesi, Osmanlı mezarları gibi oldukça önem arz eden 40 Merdiven Kalesi'nin bakıma ihtiyacı olduğunu, kalenin içerisindeki su sarnıcının temizlenmesi gerektiğini anlatan Muhtar Ay, şunları söyledi; “Türbeye restorasyon yapıldı, ama üstünde otlar bitiyor. Açıkçası ben bu restorasyonu anlamadım. Türbenin üzerinde eğer ot bitiyorsa buraya su giriyor demektir. Türbeye su giriyorsa o türbe tehlikededir. Tuğlaların arasındaki derzlerin temizlenmesi, bu şekilde su ve tohum girmemesi gerekirdi. Köyümüzde restore edilmesi beklenen o kadar çok eski yapılar var ki. Türbenin etrafında oturmak için bir tane bank bile yok açıkçası. Ziyaretçilerimize 5 dakika mola yaptırabileceğimiz bir alan olmalı. Ben motorlu ot biçme tırpanı aldım, 27 bin lira ödedim. Bunu turistlerin daha temiz bir ortama gelebilmesi için yaptım. Kimse ilgilenmiyor. Ben 2 buçuk aylık muhtarım, şu an turistler için elimden geleni yaptım, ama gerisi beni aşıyor. Turizm Bakanlığı'ndan veya Vakıflar Genel Müdürlüğü'nden, valilikten 6 ay süreyle geçici de olsa bu köyde ikamet eden 2 tane personel istiyoruz. Bu personel temizlikle ve ot biçilmesiyle ilgilenebilir. Biz misafirler ağırlamak istiyoruz, ama bu güzellikler yıkılmak üzere, bu durum çok üzücü. Köyümüz çok güzel, ziyaret etsinler, tarihi değerlerimizi yurt içinden yurt dışından herkes görsün istiyoruz. Bize önerileri varsa ilgili mercilere gidelim. Biz her zaman herkesi bekleriz.” “Yılda en az bin 500 turist geliyor” Muhtar Ay, “Şu anda müthiş bir ziyaretçi sayımız var. Sürekli yerli ve yabancı turistlerimiz var. Her gelen grup çok kalabalık geliyor. Türkiye'den o kadar talep var ki her kesimden insan geliyor. Yılda en az bin 500 ila 2 bin turist geliyor. Gönül rahatlığıyla bunu dile getirebilirim" şeklinde konuştu.

Yurt dışına kaçırılan tarihi eserler yurduna döndü Haber

Yurt dışına kaçırılan tarihi eserler yurduna döndü

Türkiye’den geçmiş yıllarda ABD'ye kaçırılan 41 tarihi eser olmak üzere İngiltere’ye götürülen 1 eser Kültür ve Turizm Bakanlığının girişimiyle yurda döndü. Antalya Müzesinde gerçekleştirilen sergide konuşan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, “Manhattan Bölge Savcılığı ile son 5 yıldır kültür varlığı kaçakçılığının önlenmesi alanında sürekli dirsek teması halindeyiz. Altını bilhassa çizmek isterim ki bu ekip işini en ahlaklı şekilde, etik ilkelere bağlı olarak yapan son derece çalışkan insanlardan oluşuyor” dedi. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünün iş birliğiyle ABD Manhattan Bölge Savcılığı ve ABD İç Güvenlik ve İstihbarat Birimi (HSI) tarafından gerçekleştirilen soruşturmalar sonucunda tarihleri Bakır Çağı'ndan Roma Dönemi'ne kadar uzanan 42 adet kültür varlığının iadesi gerçekleşti. Eserler arasında 1960’lı yıllarda yurt dışına kaçırılan, Burdur ilinde bulunan Boubon Antik Kenti kökenli Roma heykeltıraşlığının önemli eserleri arasında gösterilen bronz eserler de yer alıyor. Titiz araştırmalar ve iş birliği Eserlerin dönüşü, karşılıklı iş birliği sayesinde mümkün oldu. ABD’de çeşitli müzeler ve özel koleksiyonlarda bulunan Anadolu kökenli eserlerle ilgili Kültür ve Turizm Bakanlığınca delil toplama, arşiv araştırması, eski fotoğraf ve görsellerin tespiti gerçekleştirilerek ABD Manhattan Bölge Savcılığı ve ABD İç Güvenlik ve İstihbarat Birimi ile paylaşıldı. Yapılan soruşturmalar neticesinde iki ülke arasındaki iş birliği sayesinde eserler yurda döndü. Ayrıca bu eserlerden İngiltere’den iadesi sağlanan anıtsal bronz imparator heykelinin bir koleksiyonerin gösterdiği hassasiyet ve etik yaklaşım sayesinde iadesi sağlandı. Bu tutumun, koleksiyonerlerin yasa dışı kültür varlığı ticaretine karşı yapılan mücadeledeki iş birliğine örnek teşkil etmesi bekleniyor. Anadolu’nun kültürel kimliğini yansıtan eserler İadesi sağlanan eserler arasında, anıtsal bronz imparator heykeli, gerçek boyutlu heykellere ait bronz baş ve vücut parçaları, figürin ve eserler, Frigya tipi miğferler, pişmiş toprak kaplar yer alıyor. ABD’den iadesi sağlanan 41 eserin dışında Manhattan Bölge Savcılığı ile sürdürülen başarılı çalışmaların uluslararası basına yansımasıyla, Christie’s Müzayede Evi tarafınca 2011 yılında gerçekleştirilen müzayedede bir koleksiyoncu tarafından satın alınarak İngiltere’de muhafaza edilen Boubon Antik Kenti kökenli bronz imparator heykeli de eserin yasa dışı kökeninden haberdar olan koleksiyoner tarafından iyi niyet çerçevesinde ülkemize gönüllü olarak iade edildi. 42 eser için Antalya Müzesinde serginin açılış töreni düzenlendi. “Batı Anadolu’daki Kalkolitik dönem kültürünü anlama çabalarımız açısından da oldukça önemli veriler sağlayan eserlerdir” Törende konuşan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, “Kültür varlığı kaçakçılığının önlenmesi ve zamanında yasa dışı yollarla pazar ülkelere götürülmüş olan eserlerimizin iadesiyle ilgili çalışmalarımıza hız kesmeden devam ediyoruz. Bu yoğun mesaimizi hem sizler yakından takip ediyorsunuz hem de biz her fırsatta sizlerle bir araya gelip elde ettiğimiz güzel sonuçları paylaşıyoruz. Eserler arasında 22 adet Kiliya tipi başı yer almaktadır. Bu Kalkolitik Dönem’e tarihlenmekte olup yaklaşık 7000 yıllıktır. Aynı zamanda Batı Anadolu’daki Kalkolitik dönem kültürünü anlama çabalarımız açısından da oldukça önemli veriler sağlayan eserlerdir. Kiliya tipi eserin zarar görmemiş halde olanlarının oldukça nadir bulunduğunu ve bu eserlerden bütün halde iki tanesinin iadesini 2021 ve 2023 yıllarında sağlamış olduğumuzu da hatırlatmak isterim” dedi. “Dünya sanat hayatındaki yansımalarını anlamamız açısından çok özel bir örnektir” Bakan Ersoy konuşmasına şöyle devam etti: “Kiliya eserinin 20.yy’ın sanat dehaları arasında sayılan Constantine Brancusi, Amedeo Modigliani ve Henry Moore gibi isimlerin yontu ve tablolarına ilham vererek 7 bin yıl öncesinden günümüz çağdaş sanatına etki etmişlerdir. Bu da sahip olduğumuz kültürel mirasın dünya sanat hayatındaki yansımalarını anlamamız açısından çok özel bir örnektir. İadesini sağladığımız eserler arasında ayrıca MÖ 7 ve 6. yüzyıla tarihlenen yaban keçisi stilinde yapılan pişmiş toprak vazo, MÖ 6. yüzyıla ait Kybele başı ve kadın büstü, MÖ 6. yüzyılın sonlarına ait siyah figürlü vazo, MS 2. yüzyıla tarihlenen Minerva büstü, Gümüş Kybele Heykelciği ve Frig başlığı biçimli bronz miğferler bulunmaktadır.” “Amerika Birleşik Devletleri’ne geldiği, burada çeşitli müze ve koleksiyonlara satıldığı anlaşılmaktadır” Eserlerin Türkiye için oldukça önemli olan bir alandan çıkarıldığına dikkat çeken Bakan Ersoy, “Bundan 60 yıl kadar önce Türkiye’de bulunan Boubon Antik Kenti’nin yağmalanması sonucunda anıtsal boyutlarda pek çok bronz heykel, en az bir mermer heykel ve bronz heykel parçaları çalınmıştır. Yasa dışı yollarla elde edilen bu eserlerin yine yasa dışı bir organizasyonla ağırlıklı olarak Amerika Birleşik Devletleri’ne geldiği, burada çeşitli müze ve koleksiyonlara satıldığı anlaşılmaktadır. Boubon Antik Kenti’nde gerçekleştirilen bu kaçakçılık olaylarına ilişkin açılan ve uzun zamandır süren soruşturma kapsamında New York Metropolitan Müzesinde sergilenen Olgun Caracalla Başı, Fordham Müzesinde sergilenen Genç Caracalla başı, Worcester Müzesinde sergilenen kadın başı, Boston Güzel Sanatlar Müzesinde sergilenen sakallı erkek maskı ile diğer Boubon heykellerine ait parçaların da ülkemize iadesinden ayrı bir mutluluk duyduğumu belirtmek isterim” ifadelerine yer verdi. “İngiltere’deki koleksiyonunda yer alan söz konusu eserin yasa dışı kökeninden haberdar oluyor” ABD’den iadesini olan 41 eserin dışında yine Boubon Antik Kentine ait olduğunu tespit edilen ve İngiltere’den iadesini sağlanılan bir imparator heykeli olduğunu da ifade eden Bakan Ersoy, “Bu eserle ilgili iade süreci, ülkelerle yürüttüğümüz iş birliğinin ve imzaladığımız anlaşmaların uluslararası kamuoyundaki güçlü etkisini anlamak açısından değerlidir. Şöyle ki; 2011 yılında Amerika’da, Christie’s Müzayede Evinde satışa çıkarılan heykel bir koleksiyoncu tarafından satın alınıyor. Ancak son yıllarda Manhattan Bölge Savcılığı ile sürdürülen çalışmaların uluslararası basına yansımasıyla bu şahıs, İngiltere’deki koleksiyonunda yer alan söz konusu eserin yasa dışı kökeninden haberdar oluyor. O andan itibaren de hiçbir hukuki baskı olmadan eserin ülkemize iadesini kabul ediyor. Onun gösterdiği bu hassasiyetin ve işbirlikçi yaklaşımın sorumluluk sahibi bütün koleksiyonerlere, suça ortak olmamak noktasında örnek teşkil etmesini ve yanlışa dur demek konusunda ilham olmasını umuyorum” dedi. “Manhattan Bölge Savcılığı ile son 5 yıldır kültür varlığı kaçakçılığının önlenmesi alanında sürekli dirsek teması halindeyiz” Bakan Ersoy konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “Bu noktada Kaçakçılıkla Mücadele Daire Başkanlığımız ile Manhattan Bölge Savcılığı ve Homeland Security Investigations arasındaki ilişkiyi vurgulamak yerinde olacaktır. Bu kurumlar arasında güvene dayalı olarak kurulan profesyonel iş birliğinin sonuçlarını bugün hep beraber kutlamaktayız. Manhattan Bölge Savcılığı ile son 5 yıldır kültür varlığı kaçakçılığının önlenmesi alanında sürekli dirsek teması halindeyiz. Altını bilhassa çizmek isterim ki bu ekip işini en ahlaklı şekilde, etik ilkelere bağlı olarak yapan son derece çalışkan insanlardan oluşuyor. Hem ait olduğu ülkelerden yasa dışı yollarla çıkarılmış eserlerin iadelerini sağlayarak zamanında yapılan hataları düzeltiyorlar hem de ABD’nin bu alandaki uluslararası imajına olumlu katkı sağlıyorlar. Dolayısıyla, ABD’li yetkililerin de gerek Manhattan Bölge Savcılığı gerekse Homeland Security Investigations’ı bu alanda desteklemekle çok yerinde hareket ettiklerini vurgulamak isterim.” “Eserlerin toplam değeri 61,9 milyon dolar” ABD İstanbul Başkonsolosu Julie A. Eadeh de Türkiye ile ABD arasındaki iş birliğine dikkati çekti. Eadeh, “Eski çağlardan günümüze kadar gelen bu güzel mirası ziyaret etme fırsatı bulmuş olduk. İkili anlaşmalar sayesinde bu güzel işbirliğinin sürekli devam edeceğini düşünüyorum. ABD’nin büyükelçiliği çok güzel yatırımlar yaptı. Geçmişin korunması ve gelecek nesillere aktarılması konusu sadece Türkiye’nin değil tüm dünya için önemli. Eserlerin toplam değeri 61.9 milyon dolar” diye konuştu. Eserlerin açılışında Antalya Valisi Hulusi Şahin, AK Parti Antalya Milletvekilleri Kemal Çelik, İbrahim Ethem Taş, MHP Milletvekili Hilmi Durgun, Akdeniz Üniversitesi Rektörü Özlenen Özkan, Antalya İl Kültür ve Turizm Müdürü Dr. Candemir Zoroğlu da hazır bulundu. Açılış konuşmalarının ardından protokol üyeleri eserleri inceleyerek bilgi aldı.

Depremden etkilenen Hatay'ın tarihi eserleri gönüllü kadınların eliyle korumaya alınıyor Haber

Depremden etkilenen Hatay'ın tarihi eserleri gönüllü kadınların eliyle korumaya alınıyor

Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından Hatay'daki tescilli kültür varlıklarının enkazında yürütülen kurtarma çalışmalarında görevli kadınlar, zorlu ortamlarda bilimsel çalışmalara imza atıyor. Farklı üniversitelerin sanat tarihi bölümlerinden akademisyenler ve öğrencilerden oluşan 15 kadın, 6 Şubat'taki depremlerin ardından Kültür ve Turizm Bakanlığınca değerli kültür varlıklarının kurtarılması için kurulan 37 kişilik Afet Bölgesi Kazı Başkanlığına gönüllü katıldı. Tarih boyunca çok sayıda medeniyete ev sahipliği yapan kentte, depremlerde yıkılan cami, kilise, çeşme ve hamam gibi tarihi yapılarda ellerine kimi zaman kazma kürek kimi zaman da fırça alan kadınlar, enkaz alanlarında çalışma yapıyor. Kadınlar, enkazdan çıkardıkları tarihi eserleri belgeliyor, tasnifledikten sonra envanterini çıkarıyor. Afet Bölgesi Kazı Başkanı Doç. Dr. Muhammet Arslan, AA muhabirine, tarihi yapılardaki çalışmaların titizlikle sürdüğünü söyledi. Ekiplerin gönüllülük esasıyla çalışmalara katıldığını anlatan Arslan, şöyle devam etti: "Başta sanat tarihi bölümleri olmak üzere arkeoloji ve mimarlık ile restorasyon koruma onarım bölümleri gibi bölümlerden gönüllü olarak çalışmalarımıza katılmalarını talep ettik ve talepler geldiğinde gördük ki ekibimiz büyük oranda kadın öğrencilerimiz ve bilim insanlarından oluşmakta. Kadınlar her zamanki fedakarlığıyla, Antakya'da da enkazın içerisinde büyük bir özveriyle, canlarını bazen hiçe sayarak çalışıyor. Hatay'ı yeniden ayağa kaldırmak için en azından kültürel varlıkları yönünden bize düşeni tüm kadınlarla birlikte yapmayı hedefliyoruz." "Güvenlik önlemlerini alarak her bir yapıda farklı metot uyguluyoruz" Ekipteki kadınlardan Atatürk Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü doktora öğrencisi Ayşe Duran da yaklaşık 2,5 aydır Hatay'da görev aldığını ve enkaz arkeolojisi kapsamında çeşitli tarihi yapılarda çalışma gerçekleştirdiklerini anlattı. Bir kadın olarak ekibin parçası olmaktan ve tarihe şahitlik etmekten gurur duyduğunu ifade eden Duran, şöyle konuştu: "Kadın-erkek fark etmiyor, çalıştığımız alanlar son derece zor, standart kazılarda belirli metodolojiler vardır ama burada onların hiçbiri maalesef işlemiyor. Her bir yapı ölçeğinde, hocamız ayrı bir metodoloji belirliyor. Buna göre güvenlik önlemlerini alarak her bir yapıda farklı bir metot uyguluyoruz. Bu açıdan gerçekten zor ama elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. İlk ekipler burada insanları kurtarmaya çalıştı, biz de kültürel envanteri kurtararak gelecek nesillere aktarmaya çalışıyoruz." Akdeniz Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü yüksek lisans öğrencisi Aybüke Göktepe, Hatay'ı yeniden ayağa kaldırmak için gönüllü olarak ekibe katıldığını söyledi. Çalıştıkları ortamın kazı alanlarından çok farklı ve meşakkatli olduğunu dile getiren Göktepe, ekip arkadaşlarıyla moloz yığınlarında özveriyle çalıştıklarını kaydetti.

Depremden etkilenen Hatay'da enkazdan kurtarılan eser sayısı 542'ye yükseldi Haber

Depremden etkilenen Hatay'da enkazdan kurtarılan eser sayısı 542'ye yükseldi

Depremler sonrası değerli kültür varlıklarının kurtarılması için kurulan Afet Bölgesi Kazı Başkanlığı ekiplerinin tescilli yapıların enkazında başlattığı çalışmalar sürüyor.Kafkas Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Başkanı Doç. Dr. Muhammet Arslan başkanlığında, 9 üniversiteden 16 bilim insanı ve 21 öğrenciden oluşan ekip, tarihi yapıların enkazında titizlikle çalışıyor. Ekipler bugüne kadar 205 konut ve dükkan, 27 cami, 25 çeşme, 8 mescit, 7 türbe, 5'er kilise ve sabunhane, 4'er hamam ve hanın yanı sıra 3 kamu binası olmak üzere 293 tescilli kültür varlığın enkazında çalışma gerçekleştirdi. Bu çalışmalarda, 200 süslemeli mimari parça, 187 dini kitap, 44 litürjik malzeme (ayinlerde sembolik anlamı olan eşya), 30 seramik, 28 kitabe, 19 ikona (dini içerikli resim), 12 mezar taşı, 7 el yazması mukaddes kitap, 8 ahşap kapı kanadı, 2'şer kandil ile kapı tokmağı, birer Osmanlı arması, haç ve sikke olmak üzere 542 tarihi eser kurtarıldı. Kurtarılan eserler belgeleme, tasnif ve envanterleme işlemlerinin ardından geçici olarak oluşturulan kazı evi deposunda koruma altına alındı. "Çok sayıda kitabeyi enkazdan çıkardık" Afet Bölgesi Kazı Başkanı Arslan, AA muhabirine, 6 Şubat depremlerinden insanların yanı sıra çok sayıda kültür varlığının da etkilendiğini söyledi. Şubat ayı sonu itibarıyla sanat tarihçileri başta olmak üzere arkeologlar, mimarlar, inşaat mühendislerinin de dahil olduğu kalabalık bir ekiple Hatay'da çalışmalara başladıklarını belirten Arslan, şöyle devam etti: "Çalışmalarımızın amacı tescilli kültür varlıklarındaki nitelikli malzemeyi enkazdan kurtarmak. Anadolu'da bu depremler sonucu yaptığımız enkaz arkeolojisi aslında dünyada bir ilk, o yüzden çalışmalarımız doğal olarak farklı bir metodolojiyi de mecbur kılıyor. Böylece derhal kendi özel metotlarımızla enkazdaki çalışmalarımıza başladık ve bugüne kadar toplamda 293 eserdeki çalışmalarımız bitti. Bu çalışmalar neticesinde de 542 nitelikli eseri çıkardık ki bunların başında yazıtlar gelmekte. Özellikle yazıtlar o yapının nüfus cüzdanı gibi aynı zamanda o kentle, tarihiyle ilgili kıymetli bilgiler sunan en önemli tarihi vesikalardan birisi, bu manada çok sayıda kitabeyi enkazdan çıkardık." Kurtardıkları nitelikli eserleri Hatay Arkeoloji Müzesine teslim ettiklerini aktaran Arslan, burada gerekli işlemlerin ardından kent yeniden ihya edildiğinde eserlerin özgün yerlerine konulacağını kaydetti.

Enkaz altında kalan tarihi eserleri titizlikle inceliyorlar Haber

Enkaz altında kalan tarihi eserleri titizlikle inceliyorlar

Afet Bölgesi Kazı Başkanı Doç. Dr. Muhammet Arslan: "Kitabeler eserlerin nüfus cüzdanı gibidir" "Enkaz altındaki nitelikli malzemeyi bir an önce korunaklı ve güvenli şekilde çıkarıp, envanterleyip restorasyonlarda tekrar kullanılmak üzere ilgili müzelere teslim ediyoruz." Kafkas Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü ve Afet Bölgesi Kazı Başkanı Doç. Dr. Muhammet Arslan başkanlığındaki ekip, Hatay’da depremde yıkılan ya da zarar gören tarihi eserlerin dedektif gibi envanterini çıkarıyor. Kahramanmaraş merkezli 2 büyük deprem, 11 kentin içinde en çok Hatay’da yıkıma neden oldu. Kentte binlerce binanın yanı sıra çok sayıda tarihi eser yıkıntılar altında kaldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı içinde cami, mescit, hamam, çeşme, kilise gibi kültürel ve tarihi eserlerin bulunduğu yapıları yeniden ayağa kaldırmak bilim kurulu oluşturuldu. Kurul çalışmaları çerçevesinde depreme maruz kalan 11 şehirdeki hasar gören tarihi yapılardaki nitelikli eserlerin envanterlenmesi ve restorasyona zemin oluşturması amacıyla çalışma yapmak için bir birim kurdu. Akademisyen ve öğrencilerden oluşan 30 kişilik ekip, Kafkas Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Muhammet Arslan başkanlığında çalışmalarını sürdürüyor. Türkiye’de ilk kez uygulanmaya başlanılan enkaz arkeolojisi uygulamasıyla uzman ekip buldukları tarihi eserleri koruma altına alıyor. Çalışmalar hakkına bilgi veren Kafkas Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi ve Afet Bölgesi Kazı Başkanı Başkanı Doç. Dr. Muhammet Arslan, Kahramanmaraş merkezli depremlerde vatandaşlar kadar, şehirlerin ve kültürel varlıkların da depremzede olduğunu kaydetti. "Nüfus cüzdanı gibi" Bu yıkımın en büyüğünün Hatay’da meydana geldiğini anlatan Arslan, “Antakya’daki tescilli kültürel varlıklarımızın büyük çoğunluğu yıkıldı, ağır hasarlı olan var, kısmi şekilde zarar gören eserlerimiz de mevcut. Kültür ve Turizm Bakanlığımız bu eserleri korumak amacıyla hızlı şekilde harekete geçti. Kültür varlıklarının korunması amacıyla bir bilim kurulu oluşturuldu. Bu bilim kurulu oluşturuldu. Kurulun kararıyla ilk önce kültür varlıklarımızdaki nitelikli eserlerin, çünkü bu eserler sadece salt taşıyıcılar üstünden yükselen eserler değil. Aynı zamanda kitabeleriyle ki o kitabeler, o eserlerin nüfus cüzdanı gibidir. Aynı zamanda tarihi belgedir bunlar. Kitabeleriyle, plastik bezemeli taşlarıyla, kapı kanatlarıyla, mihrap, minber, sütun, sütün başlıklarıyla bir ruh katan unsurlar bu eserlere” diye konuştu. "50 civarında eser zarar gördü" Arslan, nitelikli malzemeyi bir an önce korunaklı ve güvenli şekilde enkazdan çıkarıp, envanterleyip restorasyonlarda tekrar kullanılmak üzere ilgili müzelere teslim ettiklerini vurguladı. Türkiye’nin farklı illerinden akademisyenler başta olmak üzere gönüllü öğrencilerle 30 kişilik bir ekiple Hatay’da olduklarını ifade eden Arslan, sadece Hatay değil depremin etkilediği diğer 10 ilde de benzer çalışmaları yapacaklarını bildirdi. Hatay’da yaklaşık 50 civarında tescilli kültür varlığının zarar gördüğünü kaydeden Arslan, "Bunların içinde cami mescit, kiliseler, hamam, çeşme çok sayıda da konut örneği hasar almış durumda" dedi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.