Hava Durumu

#Tarihi Yapılar

TOURISMJOURNAL - Tarihi Yapılar haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Tarihi Yapılar haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Yeşiburç köyündeki tarihi yapılar turizme kazandırılacak Haber

Yeşiburç köyündeki tarihi yapılar turizme kazandırılacak

Niğde merkeze 5 kilometre mesafede yer alan Yeşilburç köyü, yürüyüş parkuru, köy içerisinde bulunan tarihi yapıları ve cam terası ile yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor. Tarihi ve doğal güzellikleri içinde barındıran Yeşilburç köyünde incelemelerde bulunan Niğde Valisi Cahit Çelik, Yeşilburç'a kimlik kazandırmak için çalışmalara ağırlık verileceğini söyledi. Köydeki evlere standart getirilecek Amaçlarının köyün turizm anlamında iyi yerlere gelmesi olduğunu kaydeden Vali Çelik, "Yeşilburç köyündeki yürüyüş yolunun genişletilmesi için yeni bir ihaleye çıkacağız. Köyün tarihi kimliğini koruma anlamında da çalışmalarımız var. Muhtarlığımıza ait olan bir konak var, İl Özel İdare olarak orayı restore edeceğiz. Butik otel olarak başkalarına da biraz öncülük etmiş oluruz. Öte yandan evlerin dış boyasından bahçe duvarlarına kadar belli standartları zorunlu kılacağız. Yeni yapı yapacak herkes de bu kurala uyarak hareket edecek. Mevcut yapılarla ilgili de bir dönüşüm süreci başlatacağız. Vatandaşlarımız da bize yardımcı olurlarsa Yeşilburç'a bir kimlik kazandırmak istiyoruz" dedi. Osmanlı döneminde Hristiyanların en yoğun yaşadığı yerlerden birinin Niğde olduğunu ifade eden Vali Çelik, kiliseler ve o döneme ait tarihi yapıların hala ayakta olduğunu ve korunması gerektiğini söyledi. Vali Çelik, "Özellikle turizm değeri taşıyan tarihi yapılarımızı açığa çıkarmak adına çalışmalarımız olacak. Vatandaşlarımızdan da istirhamımız bu anlamda alınan kararlara uyması. Memleketin güzelliği ve iyi yere gelmesi için çalışıyoruz. Tek amacımız Niğde'mizin turizm anlamında daha iyi bir yere gelmesi" şeklinde konuştu.

Urfa'da tarihi yapılar butik otel oluyor: Süreç nasıl işleyecek? Haber

Urfa'da tarihi yapılar butik otel oluyor: Süreç nasıl işleyecek?

Göbeklitepe’nin UNESCO Dünya Miras Listesi'ne girmesiyle tarihçilerin ve turistlerin gözlerini çevirdiği Urfa’nın tarihi evleri de turizme kazandırılmak isteniyor. Maraş depremi sonrası kentteki tarihi evler ya yıkılmış ya da zarar görmüştü. Bu nedenle Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından geçen yıl 150 milyon lira hibe ile 85 tarihi Urfa evi aslına uygun restore edilerek turizme kazandırıldı. AK Parti Şanlıurfa Milletvekili Cevahir Asuman Yazmacı da geçtiğimiz aylarda 6 Şubat depremlerinden etkilenen 110 tescilli yapının restorasyonu için Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yaklaşık 150 milyon liralık hibe desteği sağlanacağını duyurmuştu. ‘PROJELER KURULDAN GEÇİYOR’ Önümüzdeki yıl yapılacak olan hibeden yararlanmak isteyenler için son başvuru tarihi 29 Ağustos 2024. Söz konusu süreç, yapı sahipleri ve turizm sektörü için olumlu bir gelişme olarak görülürken şehir plancıları, usule uygun olmayan bir restorasyon sürecinden endişe ediyor. Konuya ilişkin ulaştığımız İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü yetkilisi restorasyonun, 'Koruma Amacı İmar Planı’na uygun olarak projelendirildiğini belirterek, “Bu yapıların projelerle hazırlanan tescilli konutlar, butik otele çevrilebiliyor. Kurul kararıyla beraber, onaylı kurul projesi ile süreç işliyor” dedi. Yasal sürecin bahsettiği gibi gittiğini bildiren yetkili, “Kimse kafasına göre yapamaz, bunların hepsinin onaylı projesi olmak zorunda” diye konuştu. Yetkili, projenin depremde hasar gören tarihi yapıları kurtarmak üzere ortaya çıktığını da sözlerine ekledi. Urfa Şehirciler Odası Başkanı Selim Acar ‘URFA’DA ALAN YÖNETİMİ GECİKTİ’ Urfa Şehirciler Odası Başkanı Selim Acar ise sürece dair kaygılı. Acar alan yönetimine işaret ederek, "Urfa'da alan yönetimi biraz geciktiği için bu noktada herkes gelişigüzel hareket ediyor ama alan yönetimi olsaydı belli adalarda belli fonksiyonlar olurdu. Bu belirlenen fonksiyonlarda hangi adada o işlerin yapılacağı tespit edilip ona göre bir yol haritası çizilmesi gerekirdi. Diğer fizibilite işlerimizde olduğu gibi gelişigüzel hareket ediyoruz. Bu noktada işin teknik kısmında dönüşmesinde sakınca görmüyoruz” diye konuştu. Acar, fonksiyonel olarak bazı sakıncalar olduğunu şu ifadelerle aktardı: “Siz bir Alaçatı’yı gidip gezdiğinizde hepsinin butik otel olduğunu düşünün, beğenir misiniz? Sanmıyorum. Onun için bunun fonksiyonlandırılmasının düzgün bir şekilde yapılması gerekiyor. Eski tarihi Urfa'yı, Sur içindeki Urfa'yı bir şekilde yaşatabilirseniz bunu başarmış olursunuz. Herkesin her şeyi yapmasını doğru bulmuyoruz.” ‘HERKES KAFASINA GÖRE YAPARSA KARMAŞA OLUR’ “Usulde herkes kafasına koyduğu şeyi yapıyor ama onu bütüncül bakışı açısına oturtulması gerekiyor” diyen Acar, genel yapıyı bozmamak adına yapılabilecek restorasyona dair şu öneride bulundu: “Bir kere alanın çok iyi yapılması gerekiyor. Örneğin bir ada kafe-restoran olur, bir ada hediyelik eşya olur; yöresel el sanatları adası olur. Diğeri yine geleneksel sanatların icra edildiği, Urfa’ya ait geleneklerin sergilendiği yer olur. Ama herkes kendi kafasına göre yapıyor, bu da bir karmaşıklığa neden olur.” BELEDİYE: DENETİMDEN GEÇİRİYORUZ Sürecin nasıl işlediğine dair ulaştığımız Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi yetkilisi ise şunları aktardı: “Projelendirilip bize sunuyorlar. Biz de Koruma Kurulu’na gönderiyoruz. Koruma Kurulu onay verdikten sonra, bizim iznimiz dahilinde projelerine başlıyorlar. Proje, kuruldan geçtikten sonra vatandaş istediği gibi ticarethaneye çevirebilir. Bunun aslına uygun bir şekilde yapılması önemlidir. Bizler bunları denetliyoruz. Daha sonra bunlar işletmeye açıldığı zaman ruhsat başvurusuna bulunuluyor. Biz de mimari açıdan bir sıkıntı var mı, eksiklik var mı diye bakıyoruz; yoksa o işletmeye ruhsat veriyoruz.” Yetkili, şimdiye kadar bu kapsamda kaç tane işletmeye ruhsat verildiğine dair tam sayı vermedi. Şanlıurfa Bölgesel Turist Rehberleri Odası Genel Sekreteri Müslüm Çoban ‘BU TEŞVİKLERDEN HERKES FAYDALANAMIYOR’ Şanlıurfa Bölgesel Turist Rehberleri Odası (ŞURO) Genel Sekreteri Müslüm Çoban ise tarihi evlerin kurtarılması gerektiğini belirtirken, herkesin projelere başvuramadığından şikayetçi. Çoban, “Her ev sahibi bu hibe programına başvuruda bulunamıyor. Urfa'nın tarihini, kültürünü yansıtan eski Urfa evlerinden bazıları tarihi olmasına rağmen tescilli değil” diye konuştu. Çoban, restorasyon sürecinde sadece proje bedelinin verildiğini söyleyerek 'tescil sorununun' çözülmesini istedi: “Kültür Bakanlığı, Kalkınma Ajansı bu işe dahil edilebilir, gelip evleri tescilleyebilirler. Bu evlerin kurtarılması lazım.” Çoban ayrıca depremde hasar alan bu evlerin, hem Urfalılar hem turistler için tehlikeli olduğuna dikkat çekti: “Birçoğu hasarlı ve yıkılma tehlikesi ile karşı karşıya, sokaktan geçenlerin can güvenliği risk altında. Bunların da ivedilikle hızlı bir şekilde olumsuz bir durum ortaya çıkmadan yıkılması veya restore edilip lazım.”

Eski Van Şehri’ndeki tarihi yapılar ayağa kaldırılıyor Haber

Eski Van Şehri’ndeki tarihi yapılar ayağa kaldırılıyor

Eski Van Şehri’nde yer alan ve Selçuklu dönemi eseri olan tarihi Van Ulu Cami başta olmak üzere; Kızıl Minareli Cami, Horhor Cami ve Miri Ambarı’nda restorasyon çalışmaları başladı. Birçok medeniyetten izler taşıyan Van Kalesi’nin güneyindeki Eski Van Şehri’nde yer alan camiler bölgesi yeniden ayağa kaldırılıyor. 2 bin 700 yıllık görkemli Van Kalesi’nin zirvesindeki Osmanlı sembolü Süleyman Han Camii’nin restorasyon çalışmaları bitti ve yakın zamanda cami ibadete açıldı. Eski Van Şehrindeki yapıların ayağa kaldırılması için de Van Valiliği ile Kültür ve Turizm Bakanlığı harekete geçti. Projeyle birlikte 750 yıllık Ulu Camii başta olmak üzere; Kızıl Minareli Cami, Horhor Cami ve Miri Ambarı restore edilerek görkemli yapısına kavuşturulacak. Geçtiğimiz yılın kasım ayında ilk çalışmalar yapılırken, hava şartlarına bağlı verilenen aranın ardından restorasyon çalışmaları yeniden başlatıldı. Devam eden çalışmaları yerinden görmek üzere alana giden Van Valisi Ozan Balcı, burada incelemelerde bulundu. “Coğrafyamız bir güneş gibi parlıyor” İHA muhabirine konuşan Vali Ozan Balcı, ekip arkadaşlarıyla kentin imarına, ihyasına ve inşasına katkı sağlamak için çalışmalar yaptıklarını belirtti. Hayatın ve yaşamın her alanına dokunmak için gayret ettiklerini ifade eden Vali Balcı, “Türkiye her alanda gelişirken, bizler de şehrimizi geleceğe hazırlamayı amaçlıyoruz. Van’ın gelişmesi için de canla başla katkı sağlıyoruz. Eski Van Şehri’ni ayağa kaldırıyoruz. İçinde bulunduğumuz alan 750 yıllık tarihi Ulu Camimizdir. Alanda Kızıl Minareli Cami, Horhor Cami ve Miri Ambarı gibi tarihi yapıları da ayağa kaldırıyoruz. Van Kalesi’nin zirvesinde yer alan Süleyman Şah Camii’nin restorasyonunu bitirerek ibadete açtık. Şimdi de bu görkemli yapının tarihi kimliğine uygun ayağa kaldırılması için çalıyoruz” dedi. “Burası bir kültür adası olacak” Ayağa kaldıracakları Tarihi Ulu Camii’nin bitmesiyle görkemli bir yapı olacağını dile getiren Balcı, “Çalışmaların bitmesiyle burası bir kültür adası olacak. Tarihi yapısına ve görkemine uygun olarak ülkemizin nadide bir eseri olacaktır. Özellikle tarihi Ulu Camii’nin görkemi beni heyecanlandırıyor. Emeği geçen herkese şimdiden kolaylıklar diliyorum” diye konuştu.

Knidos'un tarihi yapıları ayağa kaldırılıyor Haber

Knidos'un tarihi yapıları ayağa kaldırılıyor

Ege ve Akdeniz'in birleştiği yerde özel konumu, geçmişte birçok ünlü bilim insanına ev sahipliği yapmasıyla bilinen Knidos Antik Kenti'ndeki tarihi yapılarda yürütülen kazı, rölöve, restitüsyon, restorasyon ve çevre düzenlemesi çalışmaları devam ediyor. Astronomi ve matematik bilimci Eudoksus, doktor Euryphon, ressam Polygnotos ve dünyanın yedi harikasından biri olarak gösterilen İskenderiye Feneri'nin mimarı Sostratos'un yaşamına tanıklık ettiği rivayet edilen Knidos Antik Kenti'ne karadan ve denizden ulaşılabiliyor. Araştırmalarda, doktor Euryphon ve öğrencilerinin zamanın ikinci büyük tıp okulunu Knidos'ta kurdukları belirtiliyor. "Bitkisel bezemeli mozaik zeminleri açığa çıkardık" Knidos Antik Kenti Kazı Başkanı ve Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ertekin Doksanaltı, AA muhabirine, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Muğla Valiliği, Muğla Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Marmaris Müzesinin destekleriyle Selçuk Üniversitesi adına kentte 12 ay boyunca kazı çalışması yürüttüklerini söyledi. Knidos'a gelen ziyaretçilerin tarih, kültür ve doğal güzellikleri bir arada yaşayabilmeleri için çalışmalara devam ettiklerini belirten Doksanaltı, "Bu yıl yoğunlukta 'B kilisesi'nde çalışmalar yaptık. Bu çalışmalar kapsamında kilisenin farklı bölümlerindeki bitkisel bezemeli mozaik zeminleri açığa çıkardık. İlerleyen dönemde de kilisenin restorasyon ve koruma çalışmalarını başlatmak planlarımız içerisinde. Yine kilisede daha önceden de birkaç tane varlığını bildiğimiz, sonradan yaptığımız kazı çalışmaları sırasında yenilerine ulaştığımız Arapça grafitiler (duvar yazıları) var." dedi. Kentte bir taraftan kazı ve restorasyon çalışmaları sürerken diğer taraftan da ziyaretçileri ağırlamaya devam ettiklerini anlatan Doksanaltı, her yıl binlerce ziyaretçinin kente gelerek tarihi yapıları yerinde gördüğünü ifade etti. Knidos'un Anadolu'nun güneybatısında Ege ve Akdeniz'in kesiştiği noktada yer aldığını belirten Doksanaltı, şu bilgileri verdi: "Tiyatro caddesindeki çalışmalarımızda ise cadde ile beraber kuzeye doğru devam eden teras duvarı üzerinde Grekçe yazıtlara ulaştık. Bu bölgenin halen kazısı devam ediyor. Kentte kazı çalışmalarının devam etmesiyle birlikte çeşitli buluntular ışığında antik dönemde taze ve değerli et ve balık ürünlerinin satıldığı pazar yeri olduğu tespit edilen ve Macellum olarak adlandırılan alanda çalışmalar yapıldı. Kentte tiyatro ve kilisede de çalışmalar tüm hızıyla devam ediyor. Kazı ekibinin planları arasında kent için önemli yapılardan biri olan kentin meclis binasında (Bouleuterion) çalışmaların ilerletilmesi ve planlanan zamanda restorasyon projesine başlanması bulunmakta. Knidos meclis binasında bir meclis oturumu yapılması hayalinin gerçekleşmesi ve yapının antik dönemde üstlendiği bu değerli görevi bir kez daha gerçekleştirebilmesini sağlama olanağı bu projeyi oldukça özel kılıyor." Prof. Dr. Ertekin Doksanaltı, kentte kazı ve restorasyon çalışmalarının yanı sıra kültürel etkinliklere de ev sahipliği yaptıklarını anlatarak, "meteor yağmuru" temalı senfoni konserinde çok sayıda ziyaretçinin gönüllerince eğlendiğini, Knidos'un antik dönemde de turizm, kültür ve sanatın merkezi olarak değerlendirildiğini sözlerine ekledi.

Cizre yerli ve yabancı turistleri bekliyor Haber

Cizre yerli ve yabancı turistleri bekliyor

Şırnak, Cizre ilçesinde restorasyonu tamamlanan tarihi yerlerin açılmasıyla yaz ayında yerli ve yabancı turistlerini bekliyor. Tarihi 10 bin yıl öncesine dayanan kültürel değerleri, medeniyeti ve doğal güzellikleri ile sosyal yaşamın canlandığı Cizre, kapılarını yerli ve yabancı turistlere açıyor. Hazreti Nuh Peygamber Türbesi, İsmail Ebu'l-İz El-Cezeri Türbesi, Mir Abdal Medresesi, Mem u Zin Türbesi, Hamidiye Kışlası ve Mehmet Ağa Kasrı gibi tarihi yapılar yerli ve yabancı ziyaretçiler tarafından ilgi görüyor. İlçede son olarak Kırmızı medrese ve Ulu Cami'deki restorasyon çalışmaları tamamlandı. Cizre Kalesi'nde (Birca Belek) Vakıflar Genel Müdürlüğünce yürütülen restorasyonun ise yakın zamanda tamamlanması planlanıyor. "Restorasyon çalışmalarının bitmesiyle Cizre'de büyük bir kültür rotası oluşuyor" Cizre'de turizm adına yapılan çalışmalar hakkında bilgi veren ilçe Kaymakamı ve Belediye Başkan Vekili Nazlı Demir, Cizre'nin tarihi, kültür ve misafirperverliğiyle turizm anlamında büyük bir potansiyele sahip olduğunu söyledi. Cizre'nin kadim bir yerleşim yeri olduğunu belirten Kaymakam Demir, "Özellikle Nuh Tufan'ından sonra kurulan ikinci şehir olarak biliyoruz. Bu anlamda çok eski bir tarihe sahip. Farklı medeniyetleri ve kültürlere ev sahipliği yapmış, misafirperver, dışarıdan gelene fazlasıyla ilgi ve alaka gösterilen güzel bir şehir. Cizre bu tarihi, kültür ve misafirperverliğiyle turizm anlamında da büyük bir potansiyele sahip. Özellikle Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'mızın Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) bünyesinde başlattığı Mezopotamya markası adı altında GAP turlarına dâhil edip çalışma ve girişimlerimiz vardır" dedi. "İlçemizdeki Kırmızı Medresemiz, Ulu Camimiz, Hz. Nuh Camisi ve Türbesi, Hamidiye Kışlası, Bırca Belek bunlar gerçekten eşsiz eserler" diyen Demir, "Ulu Cami ve Kırmızı Medrese'mizin restorasyonu Kültür ve Turizm Bakanlığı'mıza bağlı Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından yapıldı. Bu iki yerimizin açılması vatandaşlarımız tarafından da güzel ve olumlu karşılandı. Bu gelişmelerle Cizre'de büyük bir kültür rotası oluşuyor. Cizre'ye dışarıdan gelen misafirlerimizin en az bir gün konaklamalı şekilde zaman geçirebilecekleri rota ortaya çıkıyor" diye konuştu. "İlçemiz huzuruyla güvenliğiyle gerçekten bölgemizin örnek ilçelerinden biri" Turizmdeki en önemli noktanın huzur olduğuna dikkat çeken Demir, "Cizre Belediyesi olarak da sokak sağlıklaştırma çalışmaları başlattık. Hz. Nuh Nebi Camisi ve Türbesi'ni, Kırmızı Medrese'yi, Dengbejevi'ni ve eski çarşıyı birbirine bağladık. Turizmdeki en önemli nokta huzurdur. Tarihimiz kültürümüz çok zengin. Hükümetimizin destekleriyle bu tarihi yerleri zenginlikleri tekrar canlandırmaya, gün yüzüne çıkarmaya çalışıyoruz. İlçemiz huzuruyla, güvenliğiyle gerçekten bölgemizin örnek ilçelerinden biri. Biz, bu huzurun da devam etmesi için Cizre halkıyla beraber elimizden gelen en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Huzurumuz devam ettiği müddetçe, bu eserlerimiz gün yüzüne çıktığı müddetçe Cizre hem yerli hem yabancı turistler anlamında gereken ilgiyi fazlasıyla görecektir" şeklinde konuştu. Vatandaşlardan Sercan Dilsiz, yaklaşık 2 yıldan beri cami ve medresenin kapalı olduğunu hatırlatarak, "Cizreliler, bu tarihi yerlerin özlemini yaşıyordu. Bu güzel ve kadim yerler Cizre'nin ve Cizrelilerin ferahladığı yerlerdir. Herkes bir heyecanla buraya geliyor. Yerli ve yabancı turistlerin uğrak yerleridir" ifadelerinde bulundu. İzmir'den Ulviye Şahin, eşiyle beraber geldiğini, kızının burada olduğunu dile getirerek, "Okul dönemi boyunca Cizre'deyiz. Buraya gelmeden önce bana birçok şey söylenmişti. Söylendiği gibi yer değil, böyle bulmadım. Gerçekten buralar çok güzel. Tarihi yerleri gezmeye fırsatımız oldu. Misafirperver bir halk. Tarih ve maneviyatı çok güzel bir yer. Cizre'de nehrin olması bizi ayrıyeten mutlu etti. Cizre'den çok memnunuz" ifadelerine yer verdi.

Cizre tarihi yapılarıyla ziyaretçilerini bekliyor Haber

Cizre tarihi yapılarıyla ziyaretçilerini bekliyor

Tarihi, kültürel değerleri ve doğal güzellikleri ihya çalışmalarıyla sosyal yaşamın canlandığı Cizre, turizmde hedef büyüttü. İlçede Hazreti Nuh Peygamber Türbesi, İsmail Ebul-İz El-Cezeri Türbesi, Mir Abdal Medresesi, Mem u Zin Türbesi, Hamidiye Kışlası ve Mehmet Ağa Kasrı gibi tarihi yapılar ziyaretçiler tarafından ilgi görüyor. Figürlü kapı tokmakları ile ünlü tarihi Ulu Cami'deki restorasyon çalışmaları tamamlandı. Ünlü İslam düşünürlerinden Molla Ahmed Ciziri'nin ders verdiği, dönemin üniversitelerinden biri olan Kırmızı Medrese de Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen restorasyonun tamamlanmasıyla ziyarete açıldı. Cizre Kalesi'nde (Birca Belek) Vakıflar Genel Müdürlüğünce yürütülen restorasyonun ise gelecek ay tamamlanması planlanıyor. Cizre'nin artık uğranılan değil konaklanan bir rota olması için girişimler sürüyor. "Turistlerin burada zaman geçireceği müthiş bir rota ortaya çıkıyor" Kaymakam ve Belediye Başkan Vekili Nazlı Demir, AA muhabirine, Cizre'nin kadim bir yerleşim yeri olduğunu, tarihi ve kültürel birikimiyle büyük bir potansiyel oluşturduğunu söyledi. GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı ile Dicle, Karacadağ ve İpekyolu Kalkınma ajanslarının işbirliğinde, Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve Şırnak'ın zengin kültürel mirasını turizme kazandırma ve bölgesel kalkınmayı sağlamak amacıyla başlatılan GAP Bölgesi Turizm Tanıtım ve Markalaşma Projesi'nde "Mezopotamya" kimliğinin oluşturulması sürecini anlatan Demir, Cizre'nin de GAP turlarına dahil edilmesiyle ilgili Valiliğin girişimleri olduğunu belirtti. Demir, Kırmızı Medrese ve Ulu Cami'de restorasyonun tamamlanarak ziyaretçilere açıldığını ifade ederek bunun vatandaşlar tarafından büyük memnuniyetle karşılandığını söyledi. Restorasyonun aslına uygun şekilde yapıldığını dile getiren Demir, şöyle devam etti: "Cizre'ye bir kültür rotası oluşturmak için çalışmalar var. En az bir gün konaklamalı, turistlerin burada zaman geçireceği müthiş bir rota çıkıyor. Bu rotada Cizre Belediyesi olarak 'Sokak Sağlıklaştırma Projesi' ile Nuh Nebi Türbesi ile Kırmızı Medrese'yi birbirine bağladık. Cephe giydirme ve yol sağlıklaştırmalarla beraber çok güzel bir saha ortaya çıkardık. Amacımız GAP turlarına dahil ettirmek. Huzurumuz devam ettiği, eserlerimiz gün yüzüne çıktığı müddetçe Cizre hem yerli hem yabancı turist anlamında gereken ilgiyi fazlasıyla görecek." Demir, bu çalışmalarda emeği geçen herkese teşekkür etti. "'Yeni restore edilmiş' dediler, çok beğendik" İzmir'den gelen ziyaretçilerden Ulviye Şahin, ilçenin tarihi dokusuna hayran kaldığını belirtti. Şahin, "Manevi atmosferi çok güzel. Eşimle birçok tarihi yeri gezme şansı buldum. 'Yeni restore edilmiş' dediler, gerçekten çok beğendik. Herkese görmesini tavsiye ediyorum. Buranın insanları çok cana yakın. Çok memnun ayrılacağız buradan." dedi. Kütahya’dan gelen Esma Acar da ilçenin tarihi yapılarını çok beğendiğini, geldiği için mutlu olduğunu söyledi. Acar, "İyi ki gelmişim diyorum. Bu değerleri, bu güzellikleri herkesin görmesini isterim." ifadelerini kullandı. İlçede yaşayan vatandaşlardan Sercan Dilsiz, restore edilen tarihi yapılara ziyaretçi ilgisinin yüksek olduğunu belirtti.

Hatay'ın kültür varlıkları  tahrip oldu Haber

Hatay'ın kültür varlıkları tahrip oldu

İÜ Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kemal Kutgün Eyüpgiller, "(Yapılardaki hasar nedenleri) Dolgu zeminde yer almaları, Asi Nehri önemli bir etken burada, fay hattının yakından geçiyor olması, en önemli etkenler arasında gözüküyor." dedi. İstanbul Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen Hatay'daki kültür varlığı yapılarını inceleyen İstanbul Üniversitesi (İÜ) Mimarlık Fakültesi akademisyenleri, yapıların fay hattına yakınlığı ve zeminin uygun olmamasının yanı sıra yetersiz taşıyıcı sistem, niteliksiz malzeme ve işçilikle inşa edilmeleri nedeniyle hasar gördüklerini tespit etti. Kahramanmaraş'ta 6 Şubat'ta meydana gelen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerin ardından Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK), üniversitelerin veri amacıyla saha çalışması yürütmesi için TÜBİTAK 1002-C Doğal Afetler Odaklı Saha Çalışması Acil Destek Programı'nı hayata geçirdi. İÜ Mimarlık Fakültesi akademisyenleri, program kapsamında hazırladıkları "Hatay İlindeki Kültür Varlığı Yapıların 6 Şubat 2023 Depremi Sonrasındaki Yapısal Durumlarının Tespiti" başlıklı proje önerisinin kabul edilmesiyle çalışmalarına başladı. Dekan Prof. Dr. Kemal Kutgün Eyüpgiller'in yürütücülüğünü üstlendiği proje kapsamında, aralarında mimar, mühendis ve şehir plancısının da olduğu fakülte öğretim üyeleri Doç. Dr. Cemil Akçay, Dr. Öğr. Üyesi Selahattin Ersoy ve Dr. Öğr. Üyesi Mete Başar Baypınar bölgeye gitti. Hatay'ın Antakya, İskenderun ve Payas ilçeleri ile Mersin'in Tarsus ilçesi ve Adana'da 4 gün çalışma yapan ekip, kültür varlığı binalar ile kentsel sit alanında depremle oluşan hasarların nedenlerini araştırdı ve hasar mekanizmalarının analizini yaptı. Projeyle elde edilen bilgilerle hasar gören yapıların restorasyon süreçlerinde müdahale kararlarının daha sağlıklı alınması hedefleniyor. Ulu Cami, üzerinde bulunduğu fay hattı ve alüvyon zemin nedeniyle enkaza dönüştü Projeyi daha geniş tutmayı hedeflediklerini ancak yoğun kültürel miras içerdiği için Antakya'ya daha fazla konsantre olduklarını belirten Eyüpgiller, anıtsal yapıların ne şekilde hasar gördüğünü tespit etmeyi ve bu yapılara restorasyon aşamasında gerekecek mimari ve mühendislik müdahalelerini belirlemeyi amaçladıklarını belirtti. Prof. Dr. Eyüpgiller, saha araştırmalarına ilişkin bulgularını şöyle aktardı: "Ulu Cami, Antakya'nın en önemli yapılarından biri, enkaz halinde. Bunun sebebi de nehre çok yakın, fay hattı üzerinde ve alüvyon zemine oturuyor olması. Onun dışında Şeyh Ali Camisi, Habibi Neccar Camisi gibi belli başlı anıtsal yapıları inceledik. Saydığım son iki yapıda durum çok iç açıcı olmasa da biraz daha iyiydi. Kubbelerini kaybetmiş durumdaydı bu yapılar. Bunların hasar mekanizmalarını mimari ve mühendislik bağlamında değerlendirecek bir çalışma yaptık." Hatıl, kenet sistemleri ve zıvanaların eksikliği gözlemlendi Bölgedeki tarihi yapıların hasar görmesinde birbirine eklemlenen pek çok neden olduğuna işaret eden Eyüpgiller, şunları kaydetti: Projeyi daha geniş tutmayı hedeflediklerini ancak yoğun kültürel miras içerdiği için Antakya'ya daha fazla konsantre olduklarını belirten Eyüpgiller, anıtsal yapıların ne şekilde hasar gördüğünü tespit etmeyi ve bu yapılara restorasyon aşamasında gerekecek mimari ve mühendislik müdahalelerini belirlemeyi amaçladıklarını belirtti. Prof. Dr. Eyüpgiller, saha araştırmalarına ilişkin bulgularını şöyle aktardı: "Bunlar 400-500 yıllık yapılar. Depremleri göz önüne alarak inşa edildiklerini düşünebiliriz ama bu şiddette bir depremin de yakın yüzyıllarda gerçekleştiğini bilmiyoruz, kayıtlarda böyle bir şey yok. Dolgu zeminde yer almaları, Asi Nehri önemli bir etken burada, fay hattının yakından geçiyor olması, en önemli etkenler arasında gözüküyor. Bunun dışında aslında bu yapılarda daha ilk inşa dönemlerinden kaynaklanan sorunlar olduğu yönünde de tespitlerimiz oldu. Hatıl eksikliğini gözlemledik. Masif kagir yapılar olmakla birlikte yatay hatıllar bu tür yapıları her zaman için destekleyici unsurlardır, bunlar yoktu. Taşları birbirine bağlayacak kenet sistemlerinin ya hiç olmadığını ya da çok yetersiz olduğunu gözlemledik. Özellikle minarelerde bunu söyleyebilirim. Bütün minareler yıkılmış durumda Antakya bölgesinde, tarihi olsun, yeni olsun. Tarihi minarelerde çok az sayıda kenet ve zıvana gördük. Kenet ve zıvanalar minarelerin taşlarını birbirine yatayda ve düşeyde bağlayan temel elemanlardır. Bunların yetersizliği yapıların ayakta kalmaması sonucunu doğurmuş görünüyor." Sit alanı içerisinde yer alan Sarımiye Camisi'nin minaresinin pabuç kısmına kadar devrildiğini ama yapının ayakta durduğunu, bunun küçük boyutlu olmasından kaynaklandığını anlatan Eyüpgiller, duvarları kagir, üst örtüsü ahşap olan caminin çatı sisteminin duvarları desteklediğini öngördüklerini, bu sayede caminin ana yapısının ufak tefek çatlaklarla sağlam kaldığını söyledi. Geleneksel yapılarda düzenli bakım afetlerden koruyor Prof. Dr. Eyüpgiller, bölgedeki sivil mimarlık örneklerinden olan geleneksel konutların uzun yıllar boyunca ihmal edilmiş, onarım görmemiş veya tahrip edilmiş olanların ağır hasarlı olduklarını tespit ettiklerini, aralarında yerle bir olanların da bulunduğunu belirtti. Antakya'nın 2005-2006 yıllarında kültür turizminde "parlayan yıldız" olduğunu ve buradaki yapıların restore edilmesiyle çok sayıda restoran, kafe, butik otel gibi unsurların devreye girdiğini belirten Eyüpgiller, şu değerlendirmede bulundu: "Bu yıllarda, özellikle 2010 döngüsünde yapılan geleneksel yapıların restorasyonları sayesinde pek çok geleneksel yapının ayakta kalmış olduğunu gördük. Ama bu hiç hasar görmedikleri anlamına gelmiyor. Çünkü yaşanan çok şiddetli bir deprem. Mutlaka az ya da çok hasar var ama tamamen yıkılma ile çok fazlaca karşılaşmadık. Anıtsal yapı olsun, sivil mimarlık örnekleri olsun, tüm geleneksel yapılarda düzenli bakım yapılması onların ömrünü de uzatacak. Yaşadığımız ağır deprem gibi afetlerden de daha rahat kurtulmalarını sağlayacaktır." Hatay Valiliğiyle 2003-2004 yıllarında Antakya'da kentsel canlandırma projesi için harekete geçtiklerini, Kurtuluş Caddesi'ndeki 800 metrelik bir alanda bulunan kültür varlığı olan ve olmayan tüm yapılarda başlatılan restorasyon süreçlerinin deprem öncesine kadar devam ettiğini anlatan Eyüpgiller, buradaki yapılar afetten hasar alsa da restorasyon sayesinde depremi daha hafif atlattıklarını gözlemlediklerini dile getirdi. Yapıların güçlendirilmesinde çağdaş tekniklere ihtiyaç var Prof. Dr. Eyüpgiller, hasar mekanizmalarını tespit ederek restorasyon ya da rekonstrüksiyon sürecine katkı sağlamayı hedeflediklerini belirterek, şöyle devam etti: "Örneğin, Ulu Cami yeniden inşa edilecek, rekonstrüksiyon olacak. Bu yapıları eski özgün dediğimiz haliyle ayağa kaldıracağız, yeniden inşa edeceğiz veya restore edeceğiz. Özgün yapılarından kaynaklanan sorunları da var. Bu da şu anlama geliyor, çağdaş müdahalelere ihtiyaç var. Bu yapıların daha dirençli olabilmeleri için bunlarda çeşitli mühendislik, mimarlık uygulamalarıyla daha güçlü olmalarını sağlamamız gerekiyor. Bunu yapabilmemiz için de öncelikle hasarların nedenini anlamalıyız. Yani zeminden kaynaklanan hasarlar karşımıza çıkıyor. Bu takdirde temellerinde, oturdukları arazi parçasında birtakım müdahalelerde bulunmamız lazım. Duvarlar depremin yıkıcı gücüne karşı duramadıysa ekstra mühendislik müdahalelerine ihtiyaç olduğu sonucuna varılabilir. Kenetler, gergiler, bütün bunlar günümüzde uluslararası çevrelerde kabul edilen çağdaş müdahaleler. Hem insan kaybı hem maddi kayıp, her biri için bu tür müdahaleler yapıların daha sağlıklı, uzun ömürlü yaşamalarına fırsat verecektir." Eyüpgiller, 1964 tarihli Venedik Tüzüğü'nün tarihi yapılara ve kentlere ne şekilde müdahale edileceğini tanımladığını belirterek, "Burada açıkça der ki eğer bir geleneksel yapının özgün yapısı ayakta kalması için yeterli değilse bu yapıyı restore ederken ona çağdaş tekniklerle müdahale edilebilir. Bütün bunlar Venedik Tüzüğü'nün de tanımladığı gibi çağdaş dokunuşlar olarak, bu ve benzeri yapıların restorasyonlarında devreye girebilir." diye konuştu. Tarihi kent ve oluşturulacak yeni kentin bir bütün olarak ele alınması gerektiğine dikkati çeken Eyüpgiller, her ikisinin birbirini beslemesi için gerekli ortam oluşturulmasını ve ulaşım akslarıyla birbirine bağlantılı olması gerektiğini sözlerine ekledi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.