Hava Durumu

#Tarım

TOURISMJOURNAL - Tarım haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Tarım haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Antalya’da Antep fıstığı çalıştayı düzenlendi Haber

Antalya’da Antep fıstığı çalıştayı düzenlendi

Antalya Büyükşehir Belediyesi Tarımsal Daire Başkanı Seda Özel'in açılış konuşmasıyla başlayan çalıştay 7 Aralık 2023 tarihinde Bülent Ecevit Kültür Merkezi'nde geniş bir katılımla gerçekleşti. Akdeniz üniversitesi Ziraat Fakültesi, Antalya Ziraat Odası, Antalya Tarım İl Müdürlüğü, Harran Üniversitesi, Gaziantep Fıstık Araştırma Enstitüsü, Kahramanmaraş Sütçü imam üniversitesi ve Antalya Ziraat Odası kurumlarından temsilciler, akademisyenler ve çiftçiler katıldı.  Antalya'da Antep Fıstığı yetiştiriciliğini teşvik ediyoruz  Çalıştay sırasında haber sitemize konuşan Antalya Büyükşehir Belediyesi Tarımsal Daire Başkanı Seda Özel, Başkan Muhittin BÖCEK’ in tarımsal vizyonu ve rehberliği ile başlattıkları “Yerelden Kalkınma” projesi kapsamında, üreticilere alternatif ürün desteklemesi yaptıklarını, Antep Fıstığı'nın da Antalya iklimine çok uygun olduğunu ve bu konuda üretimi destekleyeceklerini ifade etti. Seda Özel konuyla ilgili şunları söyledi: "Amacımız kırsalda nüfus popülasyonu homojen bir hale getirmek. Yani yaş ortalamasını altmışlardan kırklara çekmek ya da erken emekli olanların tarıma özendirilmesi, bu bölgede yatırım yapmaları kırsalı daha çok tercih etmeleri. Biliyorsunuz bir pandemi yaşadık ve iş yerleri kapandı bu dönemde insanlar köylerine geri geldi ve orada geçinmek için ekip dikmeye başladı. Bu dönemde kırsalda pek çok mikro desteklemeler yaptık, fide-fidan-tohum hibelerinden canlı hayvan desteklemelerine ve bunların üretim ve yetiştiriciliğinin eğitimlerine kadar.  Yine global anlamda yaşanan sorunlar- savaşlar şehrimizin çok göç alması da merkezde yaşamı zorlaştırdı, artık ev kiraları çok yüksek, hayat zor ama kırsalda üretebilir, daha mutlu yaşayabilir, gelir elde edebilir ve ekilmeyen dikilmeyen çok atıl arazimiz var bunları değerlendirebilir ekonomiye kazandırabiliriz. Ne yazık ki bu arazileri zaman içerisinde gençler satıyor, elden çıkartıyor. Başkanımız da bu yörenin insanı olarak yerel topraklarımızın yerelde, atamızdan dedemizden miras kalan bu yerlerin tekrar yine onun değerini bilecek olan torunları tarafından işlensin değerlensin ve yönetilsin anlayışı ile hareket ediyor. Bu alanların gençlere cazip hale getirilmesi ile ilgili bizlere verdiği talimatla bizler de Antalya Büyükşehir Belediyesi olarak elimizden gelen desteklemeleri üreticimizle işbirliği içerisinde yapıyoruz. Fıstık da bunlardan biri. Önce aromatik bitkilerle başladık. Çünkü kırsalda çok ciddi bir kuraklık sorunu var. Bu kuraklık sorunundan da en çok etkilenecek olan şehirlerin başında Antalya geliyor. Dolayısıyla içme suyu ile ilgili sorun zaten varken bir de çok su tüketen, meyveciliğin yapılıyor olması da ekstra zarar. Şimdiden onlarca yıl sonrasının planını yapıyor ve ürün çeşitliliği üzerine çalışıyoruz. Bakanlık tarafından tabii ki bunların yapılması gerekiyor ve bir takım çalışmalar yürüttüklerini biliyoruz, ancak biz de büyükşehir yasasıyla bu göreve talip olduk ve çok ciddi çalışmalar gerçekleştiriyoruz." Tarımda üretim çeşitliliği hamlesi yaptık Antalya Tarımsal Daire Başkanı Seda Özel basın mensuplarına Antalya'da büyük bir üretim çeşitliliği hamlesi yaptıklarını ifade ederek sözlerine şöyle devam etti.   'Gelecekte ve bugün de gelmiş olan iklim sorununa yönelik, bunu öngörerek, daha az su tüketen, üretim çeşitliliği hamlesi yaptık.Tıbbi ve aromatik bitkilerden lavanta, kekik, adaçayı, safran, sahlep, zerdeçal, zencefil gibi çok geniş yelpazede aromatik bitki yetiştiriciliğini destekliyoruz, uygun olduğu alanlarda yetiştirilmesini teşvik ediyoruz. Çiftçilere ücretsiz toprak analizi, eğitim, tarımsal sulamada enerji giderlerinde destek ve fide-fidan- tohum, kovan, makina teçhizat desteği sağlıyoruz. Yine Akdeniz Üniversitesi Korkuteli Meslek Yüksekokulu içerisine bir laboratuvar kurduk. Bu laboratuvarda da bu tıbbi aromatiklerin işlenmesi ve mamulleştirilmesiyle yani yağının çıkartılması ve işlenmesi ile ilgili hem eğitim vereceğiz hem hizmet vereceğiz. Oradaki halkın bu konuda bilinçlenmesi ve bu ürünlerin yaygınlaştırılması için, örneğin; lavanta yetiştirip yağını satabilir, yağıyla gelir elde edebilir ya da kurutulmuş olarak değerlendirebilirler. Turistik amaçlı bile aslında gelir elde edebilir. Amacımız katma değeri yüksek ve Antalya iklimine uygun ürünlerin üretilmesini sağlamak ve çiftçinin refah düzeyinin artırılmasına katkıda bulunmak.' Antep fıstığı üretimine büyük ilgi var, Korkuteli fıstığı yolda  Seda Özel neden Antalya'da fıstık çalıştayı yaptıklarını da şöyle ifade etti.  'Biz fıstıkla ilgili ilk çalışmaya başladığımızda dediler ki adı üstünde bu Antep fıstığı Antep' te olur. Hayır, Antep fıstığının biz Antalya'da olduğunu da gördük. Antep fıstığı gerçekten bizim topraklarımıza çok uygun, bu durumda Korkuteli fıstığı da yolda. Bizim şu anki suyumuzu ve bundan sonraki yıllarda tüketilmesi öngörülen suyumuzla da mutlu olabilecek ve bu mutluluğu da bize sarı altın dediğimiz ürünleriyle verecek bir alternatif üretim modelinin Antalyamıza çok yakışacağını çok da güzel gelir getireceğini düşünüyoruz. Bu konuda çiftçilerimize hem teorik hem uygulamalı eğitim veriyoruz. Şimdi fidanlarımızı teslim ettik. Örnek demonstrasyon bahçeler kurduk yaklaşık 15 tane mahallemizde. 4000 tane fidan dağıttık. 3500 adet de bu sene içerisinde dağıtıma devam edeceğiz. Üreticilerimize 2 dönümden az olmamak kaydıyla bahçe kurduruyoruz. Çünkü bunların tozlayıcıları ayrı, meyve veren ağaçları ayrı olduğu için kapalı bahçe olması gerekiyor ve örnek bahçeler olması gerekiyor ki halk burada da görebilsin, dokunabilsin. Yetiştirmeye talip olanları da şu anda profesyonelce üretim yapılan arazilerde gerekli eğitimleri bizzat yerinde göstererek yapmayı planlıyoruz. Fıstığın hem soğuklama ihtiyacı var hem de sıcaklık ihtiyacı var. Istediği soğuklamayı ve sıcağı almazsa meyvenin içini doldurmaz. Kabuğun için doldurması için gerekli sıcaklık ihtiyaçlarını şu anda biz 15 ayrı mahallede deniyoruz ama en verimli hangisi olacaksa ona göre ilerleyeceğiz. Tabi bizim için güzel ve heyecanlı bir deneme olacak. Çok güzel yeni çeşitler var, üç dört yılda meyve vermeye başlıyor. Biz de bunlardan seçtik. Biraz da erkenci çeşitler tercih ettik. Çünkü turistik anlamda turistlere de çok cazip gelen bunu yaşken tazeyken tüketmek de ayrı bir lüks ve kuru fiyatı ile aynı fiyata satıyorlar. Aslında daha da karlı çünkü yaş olduğu için daha ağır bastığından daha iyi fiyata satıyorsunuz. Amacımız biraz bu yönde uzman hocalarımızın da bize verdiği destek ve tavsiye ile yaş olarak tüketilmesi ve erkenci çeşitlerin kullanılması ile ilgili bir çalışma başlattık. Inşallah önümüzdeki yıllarda çok güzel sonuçlarını görmeyi bekliyoruz. ' Antalya Büyükşehir olarak verdiğimiz desteklerle yüzde yirmi tarımda alan genişlemesi sağladık  Antalya Büyükşehir Belediyesi Tarımsal Daire Başkanı Seda Özel tarımda desteklerin artarak devam edeceğini ifade ederek sözlerine şöyle devam etti.  ' Gazipaşadan Kaş'a kadar örtü altı yetiştiriciliğinde Türkiye' de birinci sıradayız. Tropik meyvelerde birinci sıradayız. Meyve sebzede yine çok ileri düzeydeyiz. Narenciyede portakalda birinci sıradayız, zaten markamız Finike portakalı coğrafi işaretli. Bizler burada mikro ve makro tarımsal destekler yaptık. Mesela büyük tarımsal sulama tesisleri kuruyoruz, üreticinin suya kavuşmasını sağlıyoruz. Kapama bahçeler kurdurttuk, gerçekten de çok fazla gencimiz tekrar kırsalda üretmeye başladı. Baktı ki köyde de geçinebiliyor gerçekten kırsala geri göçü ciddi anlamda biz gerçekleştirdik. Çiftçi sayısındaki artışı bariz bir şekilde tespit edebiliyoruz.51 tane sulama kooperatifine enerji desteği veriyoruz. Tarımsal sulama elektrik giderlerinin %85 ni karşılıyoruz. Bunu da bizim güneş enerji santralimiz var. Orada ürettiğimiz enerjimizle yapıyoruz ve bir kısmını da kendi bütçemizden karşılıyoruz. Ayrıca 15 tane de kendi tesisimiz var işlettiğimiz. Burada da yaklaşık 22 bin çiftçi ailesine enerji desteğinde bulunuyoruz. Sadece enerji desteğinde bulunduklarımızda üretime geri dönen çiftçi oranında civarında bir artış var. Üç yılda yüzde on bir gerçekten ciddi bir oran. Alan genişlemesi de aynı şekilde, yüzde yirmi civarında ulaştı. Hedefimiz herkesin refah payından eşit haklarda faydalanması. Şehir merkezinde kendini asgari ücrete mahkum hisseden eğitimli gençlerimizi tarım yapmaya davet ediyor ve ve onları destekliyoruz.'

"Tarıma elverişli alanlarda yapılaşmadan acilen vazgeçilmelidir" Haber

"Tarıma elverişli alanlarda yapılaşmadan acilen vazgeçilmelidir"

Antalya'da bu yıl 22'ncisi düzenlenen GROWTECH ANTALYA fuarı kapsamında gerçekleşen, 'İklim Demleniyor' başlıklı panelde iklim değişikliğinin ülkemize ve tarım sektörüne olan etkileri masaya yatırıldı. İklim Gazetecisi Yasemin Mıstıkoğlu'nun moderatörlüğünde gerçekleşen panelin konuğu Türk Meteoroloji ve Afet Yönetimi Profesörü Dr. Mikdat Kadıoğlu oldu. Tarımın üstü açık bir fabrika gibi olduğunu belirten Kadıoğlu, meteorolojinin sağladığı verilerin sürdürülebilirlik için tarımsal planlamada kullanılmasının önemine dikkat çekti. Antalya'da bu yıl 22'ncisi düzenlenen GROWTECH ANTALYA fuarı kapsamında gerçekleşen 'İklim Demleniyor' başlıklı panelde konuşan, iklim ve hava durumunun iki ayrı kavram olduğunu fakat sıklıkla karıştırıldığını söyleyen Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, “İklim değişikliği 100 yıllık bir olay; hava durumu ise günlük olarak değişiyor. Küresel ısınma devam ediyor. Dünyanın ateşi var. Bu ateşin yükselmesinin sebebi ise insanlardır. İnsanların doğaya yaptığı tahribat sonucu küresel ısınmanın etkileri öncelikle kutuplarda hissedilmeye başlandı. Artık günümüzde hepimiz iklim değişikliğinin etkisini hissediyoruz. İklim hep değişe gelmiştir. Güneşin etkileri dünyanın astronomik hareketleri volkan patlaması ve tektonik hareketler buna neden olabilir. Dünya her 150 bin yılda periyodik olarak 1 derece ısınıp 1 derece soğur. Fakat günümüzde bu ısınma süresi 150 yıla indi; bin kat arttı. Önümüzdeki 70 yılda dünya 7 derece ısınabilir ve ekolojik sistem çökebilir” diye konuştu. Tarım alanlarında yapılaşmanın önüne geçilmeli Dünyadaki iklim değişikliğinin tarımsal faaliyetlerle başladığını dile getiren Kadıoğlu, “Toprağın işlenmesinin ardından sanayi devriminin olması atmosfere olan sera gazı salınımını artırdı. 2100 yılında Ege ve Akdeniz'de 4 ila 7 derece artış olması bekleniyor. Bu koşullarda tarım ve hayvancılık yapmak çok zor. İklim değişikliği raporları okunarak önceden tarım sektörü planlanmalı. Gelecek için tarıma elverişli alanlar rezerve edilip yapılaşmanın önüne geçilmeli. Biz bugün tarım yapılacak yerlere apartmanlar dikiyoruz. Dünyadaki sıcak gün sayısı artıyor, bitki büyüme süreleri de değişiyor. Artık daha erken hasat yapılacak. Bu konuda hazırladığımız tarımda sürdürülebilirlik raporuna isteyenler internetten ulaşabilirler. Sıcaklığın artması bazı hastalıkları da artıracak. Gıda zehirlenmeleri, Akdeniz sineği gibi böcek ve parazitler artacak. 1 derecelik bir artış ishalin artmasına neden oluyor. Artan sağlık sorunları da tedavi masraflarını çoğaltacak” ifadelerini kullandı. İklim krizi doğal afetleri de artırıyor İklim krizinin doğal afetleri de artırdığını kaydeden Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, orman yangınları, sel, fırtına, hortum ve yıldırım gibi olayların daha çok görülebileceği konusunda uyarıda bulundu. Prof. Dr. Kadıoğlu, şunları söyledi: “Isınmaya bağlı olarak, kıyılardaki su seviyeleri de yükselecek. Bu nedenle sulamada kullanılan yer altı su kaynaklarının tuzluluk oranı da artacak. Bazı sahil kesimleri ve kumsallar sular altında kalacak. Turizm etkilenecek. Turizm sezonu bahar aylarında başlayacak; sezon ortasında tatil yapmak aşırı sıcaklar nedeniyle mümkün olmayacak. Artık yaz ortasında ülkenin daha kuzeyleri tercih edilecek. Yağmur rejiminde ise güney bölgelerde azalırken Karadeniz'de ise artış gözlenecek. Dünyada ise özellikle Kuzey Afrika'da büyük kuraklıklar görülecek. Avrupa ülkelerine kitlesel göçler söz konusu olacak. Bu nedenle AB ülkeleri iklim krizine karşı daha hassas durumda çünkü kuraklık ve göç ulusal güvenlik problemlerine neden olabilir.” Su ayak izini azaltmak için tasarruf yapın 2030 yılında Türkiye'nin su sıkıntısı yaşayacağına dikkat çeken Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Peki bizler bu konuda neler yapabiliriz? Özellikle su, gıda ve enerji tüketimini azaltmamız lazım. Az tüket, yeniden kullan, geri dönüştür felsefesini herkesin benimsemesi çok önemli. Yağmur suyunu toplayın. Yağmur hasadı yapın. Bahçenizi yağmur suyuyla sulayın, kapınızın önünü bu suyla yıkayın. Su kaybını azaltmamız gerek. Yerel yönetimler de acilen iklim risk yönetimine geçmeli. Afetlere hazırlık iklim uyum çalışmalarına geçilmeli. Tarımda su ayak izine dikkat edilmeli, örneğin mısır salatalığa göre 2 kat daha az su tüketiyor. 2 kat fazla kar bırakıyor. Ülkemizde tropikal meyvelerin üretiminden vazgeçilmeli. Çünkü o bitkiler tropikal yağmurlara alışkın olduğu için ülkemizin su kaynaklarını tüketiyor. Kırmızı et yerine sebze tüketmeliyiz. Bir hamburger yapmak için tarladan ve çiftlikten tabağa gelene kadar 2,5 ton su harcanıyor. 1 A4 kağıt 10 litre su demek, 1 fincan kahve 140 litre ve 1 tişört üretmek için ise 2 bin 700 litre su harcanıyor. Avrupalı ülkeler az su tüketen ve verimli bitkilerin tarımını yaparken bizlerden çok su tüketen pamuk ve tekstil ürünlerini alıyor. Aslında farkında olmadan suyumuzu da onlara vermiş oluyoruz. Kurak bölgelerde sera kullanımı su tasarrufunu artırıyor. Tarım alanlarının yapılaşmaya kapatılması ve gelecek nesiller için de bu alanların korunması çok önem taşıyor.”

Lavanta yağının kilosu bin 300 liradan satılıyor Haber

Lavanta yağının kilosu bin 300 liradan satılıyor

Türkiye’de son yıllarda üretim sahası her yıl genişleyen, rengi ve kokusuyla alternatif tarımın gözdesi olan lavantada, hasat mevsimi başladı. Edirne’de ekonomik girdisinin yanında turizme katkısı dolayısıyla da tercih edilen lavantalar, güzel görüntüsü ve kokusuyla yerli ve yabancı vatandaşları hayran bırakıyor. Tarım ve Orman Bakanlığı Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsü (TTAE) ait Karaağaç Lozan Caddesi'nde bulunan 320 dekar ekili alanda hasadı gerçekleştirilen lavantanın kozmetik ve parfüm sanayinin yanı sıra sağlık sektöründe de kullanılıyor. Lavanta çiçeklerinin açmasıyla hasadına başlanan lavantaların 1 kilogram şişelenen lavanta yağı bin 300 liraya alıcı buluyor. Üreticilerin son yıllarda ekonomik girdisinin yanında turizme katkısı dolayısıyla da tercih ettiği lavantalar, güzel görüntüsü ve kokusuyla insanları kendisine çekiyor. “Ciddi anlamda giderek üretim alanı da yaygınlaşıyor” Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Adnan Tülek, Edirne’de son yıllarda lavanta tarlalarının ekonomik girdisinin yanında turizm içinde oldukça önemli olduğunu belirterek, “Son aşaması için başlatılan hasat, hafta boyunca sürecek. Bugün burada hasat işlemini gerçekleştirdikten sonra yine sürümündeki distilasyon ünitesini kullanarak yağını elde edeceğiz. Nihai ürünü olarak daha sonra tabii bu ürünü değerlendirilecek. Trakya bölgesinde lavanta üretimi toplam 3 bin 600 dekar civarındadır. Edirne’yi dikkate aldığımızda ise bin 100 dekar civarında bir üretim söz konusu. Ciddi anlamda giderek üretim alanı da yaygınlaşıyor. Lavanta hasadına uygun ekipmanlar alındı ve bunlar ziraat odası bünyesinde işletilmesi yapılıyor. Bu süreç olarak yine gerek bizim bahçemizde gerekse çiftçi tarlalarında bundan sonraki süreçte hasat devam edecek” dedi. “Üretim kendiliğinden artacaktır” Edirne Ziraat Odası Başkanı Hüseyin Arabacı ise lavantada çiçeklenme oranı yüzde 80 olduğunda hasadın başladığını ifade ederek, “Allah kısmet ederse hasada başlayacağız. Bu yıl lavantalarımızın araştırma enstitümüz tarafından tıbbi aromatik bitkilerin çeşitliliğin olduğu bir bahçeye oluşturdu. Burada lavanta hasadı yaptıktan sonra yağını çıkarma işlemi olacak. Burada üreticimizin önünü açmak ve en azından zayıf arazilerinden daha değerli katma değeri yüksek ürünler elde edebilmesi sağlanacak. Üreticimizin yanında olmak hizmet vermek için mücadele ediyoruz. Üreticilerimiz için hayırlısı olur inşallah. İlk etapta hasat makinemizi aldık. İkinci etapta da distilasyon yöntemimizi inşallah yakın bir zamanda kuracağız. Üreticilerimiz bunu fidesini nereden alırız, biz bunu nasıl hasat ederiz gibi düşünceler içine düşürmeyeceğiz. İnşallah şehrimizin önünü açacağız. Çalışmaları sisteme oturttuğumuzda üreticimiz herhangi bir talepte bulunmadan rahatlıkla ürünü satabilecek. Doğal olarak da bu süreçte ekim kendiliğinden artacaktır” diye konuştu. Edirne’de son yıllarda ekonomik girdisinin yanında turizme de katkısı için yapılan hasat, hafta boyunca sürecek.

Sübvansiyonlara harcanan paralar mücadeleye yardımcı olabilir Haber

Sübvansiyonlara harcanan paralar mücadeleye yardımcı olabilir

Banka, "Detoks Kalkınma: Çevreye Zararlı Sübvansiyonları Yeniden Amaçlandırmak" başlıklı rapor yayımladı. Sübvansiyon reformunun dünyanın temel doğal varlıklarının korunmasına nasıl yardımcı olabileceğinin incelendiği raporda, temiz hava, kara ve okyanuslar olmak üzere bu varlıkların insan sağlığı ile beslenmesi için kritik öneme sahip olduğu ve küresel ekonominin çoğunun temelini oluşturduğu aktarıldı. Raporda, fosil yakıtlar, tarım ve balıkçılık için verilen sübvansiyonların bu varlıkların bozulmasına neden olduğu, insanlara, gezegene ve ekonomilere zarar verdiği belirtilerek, bu sübvansiyonların doğrudan ve örtülü olmak üzere yılda 7 trilyon doları aştığı, bunun küresel gayrisafi yurtiçi hasılanın (GSYH) yaklaşık yüzde 8'ine denk geldiği kaydedildi. Tarım, balıkçılık ve fosil yakıtlara yılda 1,25 trilyon dolarlık doğrudan destek sağlanıyor Tarım, balıkçılık ve fosil yakıtlar için yapılan küresel doğrudan hükümet harcamalarının ise yılda 1,25 trilyon dolar olduğu belirtilen raporda, bunun Meksika ekonomisinin büyüklüğünde olduğu aktarıldı. Raporda, tarım, balıkçılık ve fosil yakıtlara sağlanan sübvansiyonlar için trilyonlarca doların israf edildiği, bunun iklim değişikliğiyle mücadelede kullanılabileceğini bildirdi. Bankanın raporunda, ülkelerin fosil yakıt tüketimini sübvanse etmek için Paris Anlaşması kapsamında yenilenebilir enerjiler ve düşük karbonlu kalkınmaya yönelik seferber etmeyi taahhüt ettikleri yıllık tutarın yaklaşık altı katını harcadığı aktarıldı. Petrol, gaz ve kömüre sağlanan sübvansiyonlar iklim değişikliğini şiddetlendiriyor Ülkelerin petrol, gaz ve kömür gibi yakıtların fiyatlarını yapay olarak düşürmek için 2021'de aktif olarak yaklaşık 577 milyar dolarlık devlet desteği sağladığı belirtilen raporda, bunun iklim değişikliğini şiddetlendirdiği, hava kirliliğine, eşitsizliğe, verimsizliğe ve artan borç yüküne neden olduğu kaydedildi. Raporda, tarımda ise yılda 635 milyar doları aşan doğrudan devlet desteklerinin toprağı ve suyu bozan, insan sağlığına zarar veren aşırı gübre kullanımına yol açtığı vurgulandı. Her yıl 35 milyar doları aşan balıkçılık alanındaki sübvansiyonların da azalan balık stoklarının, aşırı büyük balıkçı filolarının ve düşen karlılığın itici gücü olduğuna işaret edilen raporda, dünyadaki balık stoklarının sağlıklı duruma getirilmesinin önemli olduğu belirtildi.

Bahar yağışları Antalya tarımına yazın "can suyu" olacak Haber

Bahar yağışları Antalya tarımına yazın "can suyu" olacak

Meteoroloji verilerine göre, Türkiye geneli mayıs ayı yağışları, normalinin ve geçen yılın aynı döneminin üzerinde gerçekleşti. Mayıs yağışları, geçen yıla göre yüzde 51 artış gösterdi. Akdeniz Bölgesi'ne mayısta geçen yılın aynı ayına oranla yüzde 84 daha fazla yağış düştü. Mayıs normali 43,9 milimetre olan ve geçen yıl aynı dönemde metrekareye 36,2 milimetre yağış düşen Akdeniz Bölgesi, bu dönem 66,6 milimetre yağış aldı. Kuraklığın en fazla etkilediği kentler arasında yer alan Antalya'da, son 63 yılın en yüksek mayıs ayı yağışları görüldü. Yeterli düzeyde su bulunan baraj ve göletler, 15 Mayıs itibarıyla sulamada kullanılmaya başlandı. Sulama faaliyetleri dolayısıyla baraj ve göletlerin doluluk seviyelerinin değişkenlik gösterdiği belirtildi. Antalya Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı ve Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dursun Büyüktaş, AA muhabirine, mevcut yağışların tarımsal faaliyetleri olumlu yönde etkileyeceğini söyledi. Özellikle nisan ve mayıs döneminde uzun yıllık ortalamaların ve geçen yılın çok üzerinde yağış meydana geldiğini belirten Büyüktaş, bu durumun rekolteyi yükseltebileceğini vurguladı. Antalya'ya mayısta düşen yağışların bitkisel üretime fayda için biraz geç kaldığını dile getiren Büyüktaş, "Ancak yağışlar barajların dolması açısından faydalı oldu. Tarımsal üretimde suyu daha çok haziran, temmuz ve ağustos aylarında kullanıyoruz. Bu dönemde kullanabilmek için kış yağışlarını depolayabilmemiz gerekiyor. Bu nedenle son yağışlar yaz aylarındaki üretimimizin sigortası olacak. En azından bu yaz su sıkıntısı beklemiyoruz" diye konuştu. "Hububatta ciddi rekolte kaybı yaşanabilirdi" Ülke genelinde ocak, şubat ve mart ayı yağışlarında ciddi düşüklük olduğunu hatırlatan Büyüktaş, sözlerini şöyle sürdürdü: "Yağışlardaki düşüş trendi devam etseydi tarım açısından özellikle hububatta ciddi rekolte kaybı yaşanırdı. Son yağışlar düşük seyretseydi hububatın deposu dediğimiz orta Anadolu'da hububatta minimum yüzde 40 rekolte düşüşü olurdu. Bu kayıp bölgemiz için de geçerli olurdu. Küresel iklim değişikliğiyle mevsimlerde kayma yaşanıyor, bu yağışları mart ve nisanda görmemiz gerekiyordu." Büyüktaş, kuraklığın tarımsal faaliyetler üzerindeki etkisini azaltmak için mevcut kaynakların verimli kullanılması gerektiğini vurguladı. Sulama yöntemleri ve bitki deseninin verimi artırmada önemli rol oynadığına dikkati çeken Büyüktaş, "Suya az ihtiyaç duyan bitki desenini, suyu daha iyi kullanabilen sulama yöntemlerini tercih etmeliyiz. Basınçlı sulama yöntemleri dediğimiz damla sulama, yağmurlama sulama, suyu doğrudan bitkinin ihtiyaç duyduğu yere iletilmesini sağlayan toprak altı damla sulama son yıllarda önem kazanıyor." ifadelerini kullandı. Gerekli önlemler alınmalı Akdeniz Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hasan Merdun ise yılın en çok yağış alınan dönemlerinde Antalya'nın bazı bölgelerinde orta ve şiddetli kuraklık yaşandığını söyledi. Merdun, bölgedeki kuraklığın devam etmemesi için önlem alınması gerektiğini kaydederek, şu değerlendirmelerde bulundu: "Bölgemizin geleceği risk altında, kuraklığı etkileyen tarım ve sanayi sektöründe acil önlemler alınmalı. Suyun tasarruflu kullanılması, tarımda gelişmiş teknolojilerin artırılması, yağmur suyu hasadı, yer altındaki ve üstündeki su dengesinin korunması, içme ve sulama kullanımında su kayıpların azaltılması ve atık suların arıtılması gibi unsurları iyi yönettiğimizde ihtiyaç duyulan suya istediğimiz zaman erişebiliriz."

Saksılarda ihracatı da yapılan mavi yemişe talep artıyor Haber

Saksılarda ihracatı da yapılan mavi yemişe talep artıyor

Ana vatanı Kuzey Amerika olan, uzun yıllardır Karadeniz bölgesinde üretilebilen mavi yemiş, özellikle son yıllarda Antalya'da sera ve tarlalarda topraksız tarım yöntemiyle saksılarda üretilmeye başladı. Narin bir meyve olduğu için hasadı ve bakımı özenle yapılan ürün, belirli gramajlarda paketleniyor. Katma değeri yüksek olduğundan üretim alanları hızla genişleyen mavi yemiş, iç pazarın yanı sıra Rusya, Avrupa, Uzak Doğu ülkeleri başta olmak üzere farklı ülkelere ihraç ediliyor. Şeker oranının düşük olmasıyla ve antioksidan özelliğiyle dikkati çeken meyve, büyük firmaların yatırımlarının yanı sıra tarım sektöründe çalışan işçilere de gelir sağlıyor. "Üreticiler, geliri yüksek olunca bu ürüne yöneliyor" Antalya Tarım ve Orman Müdürü Gökhan Karaca, AA muhabirine, Türkiye'de uzun yıllar sadece Karadeniz bölgesinde yetiştirilen mavi yemişin 2020'de Antalya'da da yoğun üretilmeye başladığını söyledi. Toprak yapısı uygun olmadığından saksılarda yetiştirildiğini anlatan Karaca, "Blueberry yeni bir meyve, antioksidan özelliği ve şeker oranı düşük olması sebebiyle dünyada ve ülkemizde talep hızlı artıyor. Buna bağlı üretim miktarı da artıyor. 2013'te ülkemizde 450 dekar alanda üretilen bu meyve, 2022 sonunda 13 kat artarak 6 bin 600 dekara, üretim miktarı 4 bin 300 tona ulaştı." diye konuştu. Karaca, Türkiye'de mavi yemişin üçte birinin Antalya'da üretildiğine dikkati çekerek, kentteki üretimin büyük kısmının ihracata gittiğini bildirdi. Birim alandan daha yüksek gelir elde edildiğini aktaran Karaca, "Geliri yüksek olunca üreticiler bu ürüne yöneliyor. Bazı firmalar büyük alanlara yatırım yapıyor. Geliri ve katma değerinin yüksek olması yatırımcıyı bu ürüne yöneltiyor. Asidik toprakları sevdiği için Anadolu topraklarında yetiştirilmesi zor, onun için saksılarda üretiliyor." dedi. Bankacılığı bırakıp üretici oldu Bankacılık sektörünü bırakarak, Aksu ilçesi Karaöz Mahallesi'nde 55 dekar alanda mavi yemiş üretimine başlayan Özkan Ayaşlı da gelecekte tarımın ve gıdanın çok daha önemli olacağından tarıma yöneldiğini söyledi. Niş ürün olarak mavi yemişi tercih ettiklerini bildiren Ayaşlı, şunları kaydetti: "Ülkemizde toprakların yüzde 95'i blueberry üretimi için uygun değil. Onun için saksılarda Antalya'nın güneşiyle buluşturarak üretim yapıyoruz. Güneş aromasını artırıyor. Rekolteyi belirli bir noktaya getirdik. İhracata çıkacak sevkiyatımız var. Tıbbi ve aromatik bir meyve. Avrupa'da semt pazarlarında var, Türkiye'de yok. Önümüzde iki, üç yıl içinde semt pazarlarına gidereceğini düşünüyorum." Ayaşlı, üretimden paketlemeye kadar her aşamada hijyene özen gösterdiklerine ve iyi tarım yaptıklarına dikkati çekerek, yılda bir iki defa iç ve dış denetime tabi tutulduklarını belirtti. İki yıl önce mavi yemiş üretimine başlayan 62 yaşındaki Bayram Karaca da üretiminin basit ancak çok dikkat istediğini belirterek, suyunu, gübresini zamanında vermek gerektiğini aktardı. Meyveyi hasat eden Aliye Ünal ise ürünün ezilmemesi için tek tek topladıklarını, olgunlaşanları sınıfına göre ayırdıklarını söyledi. Hanife Karaca, ürünün bebeğe bakar ilgi özen istediğini bildirdi.

Turfanda 'siyah inci'de hasat zamanı Haber

Turfanda 'siyah inci'de hasat zamanı

 Türkiye’nin yaş sebze ve meyve üretiminde öne çıkan kentlerinden Mersin’de turfanda yetiştirilen bölgenin 'siyah incisi' olarak adlandırılan kara üzümde hasat başladı. İlk ürünler büyükşehirlere gönderilirken, ihracat zamanında ise ürün Arap ülkeleri, Rusya ve özellikle Doğu Avrupa ülkelerine ihraç ediliyor. Mikro klima özelliğe sahip Erdemli ilçesi Kocahasanlı beldesinde örtü altında turfanda yetiştirin erik, kayısı, yenidünya ve beyaz üzümün ardından yörede siyah inci olarak bilinen kara üzümün de hasadına başlandı. Üretici ve tüccar Sinan Uğuz, "Mersin Erdemli ilçemize bağlı güzel bir sahil beldesi olan Kocahasanlı'da her yıl siyah üzüm hasadını Türkiye'de ilk bu bölgede gerçekleştirmekteyiz. Bölgemizde çok kaliteli turfanda üzüm yetişiyor. Özellikle siyah üzüm ilk olarak burada çıkıyor. Bölgedeki coğrafyanın da katkısıyla burada çok güzel bir mikro klima etkisi yapan iklim ürünlerin erken yetişmesinde bize çok büyük fayda sağlıyor. Erken hasat edilen ürünlerimiz 40 lira ile 80 lira arasında değişen fiyatlarda pazar değeri buluyor. Bu da hem bölge halkına ve ticaretini yapana, ülke ekonomisine çok güzel katkıda bulunuyor. Belli dönemlerde ihracatı da yapılıyor" dedi. "İlk ürünler büyükşehirlere gönderiliyor, daha sonra ihracata" İlk ürünlerin büyükşehirlere gönderildiğini ifade eden Uğuz, "Ürün öncelikle büyükşehirlere İzmir, Bursa, İstanbul, Adapazarı, Ankara, Kayseri, Karadeniz'in bazı şehirleri, turizme hitap eden Antalya bölgesi, Muğla bölgesi, bu bölgelere gidiyor. İlk etapta lüks tüketme daha çok hizmet veriyor, bu bölgelere daha çok pazarlanıyor. Ürün arttıkça da ülkemizin her yerine sevkiyatı yapılıyor" diye konuştu. Ürünün belli dönemlerde ihraç edildiğini de aktaran Uğuz, "Dubai ve Katar öncelikle başı çekiyor. Sonrasında Rusya, Doğu Avrupa bloğu ülkeleri Makedonya olsun, Sırbistan olsun, o bölgedeki ülkelere de gidiyor. Bazı Avrupa ülkeleri de tercih ediyor" şeklinde konuştu. "Özellikle çocuklar severek tüketiyor" Ziraat Mühendisi Emine Yaman da ürünle ilgili bilgiler vererek, "Turfanda örtü altı üzüm üretimi yapıyoruz. Çeşidimiz burada siyah inci. Sofralık bir çeşit, pazarın istediği bir çeşit. İri taneli sulu bir çeşit. Özellikle çocuklarımız bunu sofralarda severek tüketiyor. İçinde bulunduğumuz sera 3 dekar, dekardan beklediğimiz 3 ton meyve. Bugün itibarıyla hasadı yapıyoruz. Hasadımız bugün biter ama işimiz bitmez. Gelecek yılın ürünü için ağaçlarımıza bakım işlemleri yeniden başlar. Üretim döngüsü 12 ay devam eder" dedi. Üretimi artırmayı hedeflediklerine de değinen Yaman, "Erdemli'de örtü altı üzüm üretimimiz şu an için 400 dekar. Bu da ülke ekonomimize büyük bir katkı demektir. Ziraat mühendisleri olarak biz bu üretimi arttırmak istiyoruz. Üzümde yeni çeşitler arayışı içindeyiz" şeklinde konuştu

Antalya turizmde büyüme yaşarken tarımda tarihi küçülme oldu Haber

Antalya turizmde büyüme yaşarken tarımda tarihi küçülme oldu

Antalya, son yıllarda "turizm kenti" olmasının hem faydalarını hem de olumsuz etkilerini yaşadı. Salgın döneminde kapanmalar Antalya ekonomisini dibe çekti. Salgın bitince bu kez de rekor büyüme oldu. TÜİK 2021 yılının gayrisafi yurtiçi hasıla iller verisini açıkladığında Antalya'nın Türkiye'nin en yüksek büyüme gerçekleştirilen il olduğu anlaşıldı. Kentte pandemi döneminde bekletilen projeler pandemi sonrası gündeme alındı. 2020de toplam 707 projeye 7,5 milyar liralık yatınm teşvik belgesi alman Antalya'da bu rakam 2021'de 593 projeyle 12,3 milyar liraya, 2022'de ise 336 projeyle 33 milyar liraya çıktı. Antalya yatırım projeleri, Türkiye toplamının %7'sini geçiyor (Bakanlıktan teşvik belgesi alınan projeler) Açıklanmış rakamlar üzerinden bakıldığında en çarpıcı veri yatırımlar cephesinde gerçekleşmiş gözüküyor. Antalya'da 2022 yılının 11 ayında teşvik belgesine bağlanan yatırım projelerinin değeri Türkiye toplamının yüzde 7'sini geçiyor. Bu rakam 2020'de Türkiye toplamının yüzde 2.l'i. 2021'de yüzde 3.3'ü düzeyindeydi. 2022'de belge alınan 336 projelerin toplam yatırım tutarı 33 milyar lirayken bu yatırımların 27.8 milyarını turizm ve diğer hizmet iş kollarındaki yatırımlar oluşturuyor.  Her 100 evden 30'dan fazlası yabancıya satılmış Son günlerde Antalya, yabancılara gayrimenkul satışlarında gerçekleşen rekor seviyelerle konuşuluyor. Antalya'da satılan her 100 evden 30'dan fazlası yabancılara satılıyor. Bu, Türkiye ortalamasında yüzde 5'i. 2021 yılında Antalya'yı 8.7 milyon turist çekti. Bunun 3.5 milyonu Rusya vatandaşlarıydı. Antalya'da en çok ev satın alanlar da onlar. ATSO BAŞKANI ALİ BAHAR: ÜLKE EKONOMİSİNİN ÜZERİNDE BİR BÜYÜME GERÇEKLEŞTİRDİK Birlikte çalışmayı öğrenmeli, ötekileştirmeden, entegre ederek, birlikten kuvvet doğurmalıyız. Bu fırsatı iyi değerlendirdiğimiz takdirde gerçek bir dünya kenti olabilir, müreffeh yarınların hayalini kurabiliriz Antalya borsaya yöneldi Son veriler Antalya'dan 102 bin kişinin borsada 22 milyar TL'lik yatırımının olduğunu gösteriyor. Son 2 - 3 ay içerisinde borsaya Antalya'dan ciddi bir yöneliş olmuştur. Esasen tasarrufların altın ve döviz gibi geleneksel yatırım araçları yerme, sermaye piyasasında değerlendirilmesi olumlu bir gelişmedir. Ancak bunun günlük şans oyunu gibi değil, uzun vadeli, bilinçli ve akılcı birşekilde planlanmasına dikkat edilmelidir. 2023'e ümitlerle, güven ve heyecanla girdik. Turizmde yeni bir rekor kıracağımız, yatırımlarda yeni bir hamle yapacağımız bir yıl olacağına inanıyorum. Antalya aynı zamanda bir tarım kenti  Türkiye sebze üretiminin yüzde 17'sini, süs bitkileri üretiminin yüzde 29.5'ini, Türkiye'nin yaş meyve sebze ihracatının yüzde 19'unu gerçekleştiriyor. 2021'de 580 milyon dolar yaş meyve-sebze ihracatı yaptı. Hükümetin politikaları ve iklimsel gelişmelerin bütün etkilerine açık. Bunun da etkilerini görüyoruz. Kent ekonomisi ile ilgili en olumsuz gösterge, tarımın son üç yıldır küçülmeye devam etmesi. Dikkat çekilen son gelisme ise "borsaya hücum" yaşanması. ATB BAŞKANI ALİ ÇANDIR: ANTALYA TARIMI TARİHİ BİR KÜÇÜLME YAŞADI 2020'de Antalya ekonomisi yüzde 24.3 küçüldü. Böyle bir küçülme tarihinin hiçbir döneminde yaşamamıştı. 81 ilin içinde en fazla küçülen ildi. 2020'de ülke tarımı yüzde 5,7 büyürken, Antalya tarımı yüzde 1,6 küçüldü. Antalya tarımı tarihi bir küçülme yaşadı.Antalya'da hizmet ve ticaret yüzde42 küçülürken,Türkiye'de bu oran yüzde 5,9'du. 2020 kentimiz ve sektörümüz için tam bir dibe çöküş yılı oldu. 2021'de bu kez de sıra dışı büyüme gösterdi. Ülke ekonomisinin yüzde 11.4 büyüdüğü yılda, biz yüzde 26,5 büyüme ile iller arasında birinci sırada yer aldık. Hizmet ve ticaret kesiminin yüzde 55,8 büyümesi etkili oldu. Yalnız kötü olan, 2020'deki yüzde 1.6'lık küçülmeden sonra tarım 2021'de de yüzde 8,5 gibi rekor bir küçülme daha yaşadı. Asıl büyüme ivmesindeki kayıp tarımda oldu Yılı küçülmeyle kapatacak. Son 3 yıldır belini doğrultamadı. Tarım ne tedarik mallarının ne de sattığı ürünlerin fiyatlarını belirleyemiyor ama maliyetlerine katlanıyor Maliyetler, gelirin çok çok üzerinde seyretti. Üretim motivasyonunu artırıcı politikaların acilen uygulanması gerekiyor. Destekleme ödemeleri zamanında ve anlamlı düzeyde yapılmalı, krediye erişim kolaylaştırılnalı. Döviz fiyatları enflasyon artışının altında kalmaya devam etmesi de üretim performansını düşürecektir. 2023 yılında tarım stratejik sektör olarak tanımlanmalı. Kaynak: NB Ekonomi/ Fikri Cinokur

Çilek üretimini, turizme çevirdi Haber

Çilek üretimini, turizme çevirdi

Adana’da pandemi dönemini değerlendirerek köy yaşamına geçen ve 5 dönüm arazide çilek üretimi yapan kadın girişimci Nazmiye Mantı kış günü çilek hasadına başladı. Müşterilerin gelip bahçeden çilek hasadı yapmasını da sağlayan kadın girişimci hem mahallesinde hareketliliği hem de kilogramı 80 TL'den sattığı çilek ile ciddi bir ekonomik kazanç sağlıyor. Kadın girişimci Nazmiye mantı pandemi döneminde şehir hayatını bırakarak Kozan ilçesine bağlı Bucak Mahallesindeki ata toprağı 5 dönüm araziyi değerlendirdi. 3 yıllık emekle çilek bahçesi kuran Mantı ilçede kadın girişimci olarak hem çiftçilik yapıyor hem de turizme kazandırdığı mahallesinde misafirlerini ağırlamaya başladı. Çilek hasadını bahçe ziyaretine gelen müşterileri ile yapan Mantı, bu yıl tek tek toplanan ürününü 80 TL’den satmaya başladı. Eşi ve çocukları ile birlikte tarım işlerine yönelen Mantı, Aralık ayı itibariyle başladıkları hasadın yaza kadar süreceğini kaydetti. Aralık ayında başlayan çilek sezonlarının bereketli ve veriminde yüksek olduğunu belirten üretici Nazmiye Mantı, "Şuan tarlada kilosu 80 TL’den satılıyor. Haftalık 200- 300 kilogram arasında hasat gerçekleştiriyoruz. Pandemi döneminde doğal ortamda çocuklarımızla yaşamak isterken böyle güzel bir girişimcilik oldu ve üretime başladık" dedi. Hafta sonraları bahçeye ziyarete gelenlerin yoğun olduğunu aktaran Mantı, "Çilek üretimi ile hem mahallemizde turizm potansiyeli oluştu hem de üretime katkı sağlamış olduk. Kış mevsiminde hasada başladık ama Temmuz ayına kadar çilek hasadı devam edecek" diye konuştu. Hafta sonunu ailesi ile birlikte çilek toplamaya gelenlerden Sifa Nur Tümer ise "Çilek hasadı yapıp dinlenmek için bahçeye geldik. Çilek çok keyifli bir meyve, hem tatil hem de çilek hasadı yaptım” ifadelerini kullandı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.