Hava Durumu

#Taşköprü

TOURISMJOURNAL - Taşköprü haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Taşköprü haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Doğanın Kalbi Paflagonya’da Yeni Turizm Rotaları Haber

Doğanın Kalbi Paflagonya’da Yeni Turizm Rotaları

KASTAMONU (İHA) - Paflagonya'nın başkenti olarak bilinen Kastamonu’da, doğa turizmini geliştirmek için yeni adımlar atılıyor. Kastamonu Üniversitesi tarafından başlatılan "Paflagonya Bölgesinde Doğada Yaşam Becerileri ve Turizm Rotaları" projesiyle, bölgedeki doğal güzellikler envanterde kayıt altına alınarak yeni turizm rotaları oluşturuluyor. Batı Karadeniz’in turizm potansiyelini artırmayı hedefleyen bu proje, Turizm Rehberliği Bölümü Öğretim Görevlisi Hikmet Haberal liderliğinde yürütülüyor. Ekibe, doktora öğrencisi Ersin Uğur Aydın ve lisans öğrencileri Ahmet Emir Eldemir, Emircan Keskin, Tuğba Çadır ve Sude Naz Gedik de eşlik ediyor. Çalışmalar kapsamında Azdavay Çatak Kanyonu, Suğla Yaylası, Pınarbaşı Horma Kanyonu, Ilıca Şelalesi ve dünyanın en derin ikinci kanyonu unvanlı Valla Kanyonu gibi önemli doğal alanlar gezildi. Proje ekibi, bölgedeki doğal ve kültürel değerlerin korunmasını ön planda tutarak sürdürülebilir turizm rotaları oluşturmayı amaçlıyor. Tarım ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü de bu çalışmalara destek sağlıyor. PAFLAGONYA’DA DOĞA VE TARİH BİRLEŞİYOR Projenin ilk etabında yaklaşık 15 kilometrelik bir alan detaylı şekilde incelendi. Çalışmanın ilerleyen aşamalarında, bölgenin ekoturizm potansiyelinin artırılması ve kırsal turizmin geliştirilmesi hedefleniyor. Ayrıca, Paflagonya’nın antik dönem başkenti Taşköprü ve Pompeipolis gibi tarihi yerlerin de turizm rotalarına eklenmesi planlanıyor. Hikmet Haberal, Paflagonya ile ilgili bilgi vererek bölgenin antik dönemde Anadolu'nun kuzeybatısında, Karadeniz kıyısında yer alan bir bölge olup günümüzde Karabük, Bartın, Zonguldak ve Kastamonu illerini kapsadığını belirtti. Küre Dağları'nın da Paflagonya'nın iç kısmında, Türkiye'nin Karadeniz Bölgesi'nde yer alan bir dağ sırası olduğunu açıkladı. Doğa turizmi tutkunları için cazip bir destinasyon olan bölgenin doğa yürüyüşleri ve kuş gözlemciliği gibi birçok aktiviteye olanak tanıdığını ekledi. Aynı zamanda, bölgenin flora ve faunasını korumaya yönelik çeşitli doğa koruma projelerinin de yürütüldüğünü söyledi. BÖLGE EKONOMİSİ VE İSTİHDAMINA KATKI Doğayla iç içe olmak isteyen ziyaretçiler için kamp alanlarının olduğunu vurgulayan Haberal, doğa kampları ve sosyal etkinliklerle üniversite ve ortaöğretim öğrencilerine, bölge halkına doğa sevgisi ve doğa sporları bilinci kazandırılmasının hedeflendiğini aktardı. Bunun yanı sıra, Türkiye’nin farklı bölgelerinden gelen sporculara ve katılımcılara Paflagonya’nın doğal ve kültürel mirasının tanıtılması da amaçlananlar arasında. Projeyle ilgili açıklama yapan Hikmet Haberal, bölgedeki doğal yaşam becerilerini geliştirmek ve bu değerleri turizme kazandırmak istediklerini belirtti. Haberal, Paflagonya’nın eşsiz doğasını ve tarihi mirasını daha fazla kişiyle buluşturmayı amaçlarken, aynı zamanda bu çalışmalarla bölgesel kalkınmaya katkı sağlamayı hedeflediklerini dile getirdi. KAMPÇILIK VE YAŞAM BECERİLERİ EĞİTİMİ Kastamonu Üniversitesi'ne 2018 yılında YÖK ve Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından "Ormancılık ve Tabiat Turizmi" konusunda ihtisaslaşma görevi verildi. Bu doğrultuda gerçekleştirilen çalışmalardan biri olan proje kapsamında doğal ortamlarda yaşam becerisi eğitimleri de verilecek. Bu eğitimler, kriz ve stres yönetimi, yön bulma, barınak yapma gibi temel becerileri içerecek. Projenin çıktılarının kamuoyuyla paylaşılması ve bölge ekonomisine katkı sağlanması öncelikli hedefler arasında yer alıyor. Doktora öğrencisi Ersin Uğur Aydın, üç günlük saha çalışmalarında yoğun bir tempo ile birçok doğal alanı ziyaret ettiklerini ve Horma Kanyonunun etkileyici bir turizm noktası olduğunu belirtti. Lisans öğrencisi Ahmet Emir Erdemir ise, bu doğal güzelliklerin turizme kazandırılmasının, hem bölgeye hem de ülkeye önemli katkılar sağlayacağını vurguladı.

Pompeiopolis Antik Kenti, 2 yıl içerisinde turizme kazandırılacak Haber

Pompeiopolis Antik Kenti, 2 yıl içerisinde turizme kazandırılacak

Uzmanlar ve arkeologlar tarafından Efes Antik Kenti ve Gaziantep Zeugma'nın bir benzeri olarak nitelendirilen Kastamonu'nun Taşköprü ilçesindeki Pompeiopolis Antik Kenti'nde kazı çalışmaları sürüyor. Roma döneminde yayıldığı alan bakımından Anadolu'nun en büyük kentlerinden biri olan Pompeiopolis Antik Kenti'nde gerçekleştirilen kazı çalışmaları, Kastamonu Müze Müdürlüğünün başkanlığında sürüyor. Taşköprü ilçesinin Zımbıllı Tepe mevkiinde yer alan tarihi Paflagonya bölgesinin başkenti Pompeiopolis Antik Kenti'ndeki kazı çalışmalarına Karabük Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mevlüt Eliüşük başkanlık ediyor. Pompeiopolis'te gerçekleştirilen kazıların bu yılki bölümü 21 Temmuz tarihi itibariyle başladı. Paflagonya bölgesinin başkenti Pompeiopolis Antik Kenti'nde başlayan kazı çalışmalarında Türk ve yabancı uzmanlar görev alırken, bölgede 2006'da başlayan kazılar, son yıllarda antik kentteki villa tabanı ve tiyatro üzerinde yoğunlaştı. “Bir taraftan alanda açmalar yapılırken, diğer taraftan da villa zemininde çıkan mozaiklerin restorasyonuyla ilgili süreçler sürüyor” Çalışmalarla ilgili bilgi veren Taşköprü Belediye Başkanı Hüseyin Arslan, 1992 yılında ilk kez kurtarma kazılarının yapıldığını belirterek, “İlçemizdeki asıl kazı, 2006 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığımızın kontrolü altında, yabancı kazı niteliğinden şimdi artık yerli kazı niteliği de kazandı. 12 ay süreyle kazı çalışması yapılabilmesi için Bakanlar Kurulundan kararı da çıkmıştı. Bu konuda Sayın Cumhurbaşkanımızın desteği oldu. Sonuçta kazılarımız İtalya ve Almanya'dan gelen ekiplerle, Karabük'ten gelen yerli kazı başkanımızla devam ediyor. Kazı çalışmalarında süreç oldukça yavaş seyrediyor. Çünkü hem bilimsel kazı oluyor hem de bizlerin beklentisi olan turizm kazısı oluyor. Ancak bilimsel kazıların süreci çok zaman alıyor. Dolayısıyla kazılardaki alamadığımız mesafe bu doğrultuda ödenekler noktasında ve Kültür Bakanımızla yaptığımız görüşmelerde bu sene önemli bir destek sağlanarak çalışmalarına başlandı. Bundan sonrasında da daha çok önem vereceklerini bizlere söylediler. Şu anda bir taraftan alanda açmalar diğer taraftan da villa zemininde çıkan mozaiklerin restorasyonuyla ilgili süreçler sürüyor” dedi. “Pompeipolis, Kastamonu'yu turizm açısından farklılaştıracaktır” Pompeipolis'in bölge için önemine değinen Başkan Arslan, “Pompeipolis Antik Kenti, Taşköprü açısından önemli. Bölgenin başkentliğini yapmış bir şehirden bahsediliyor. Paflagonya'nın başkenti oluyor. Böyle kadim bir şehrin Selçuklu ve Osmanlı döneminde de öneme sahip Taşköprü'nün böyle bir değere de sahip olması, tarihin bütün süreçlerinde dönemsel olarak böyle bir yerleşim yerinin olması bizler için çok kıymetli. Bu bölgeyi insanların bilmesi, turistlerin hem bilimsel hem tarih hem de görsel anlamda ziyareti açısından ilçemize çok önemli değer katacaktır. Sadece Taşköprü'ye değil Kastamonu'yu bir anlamda turizm açısından farklılaştıracaktır” diye konuştu. “2-3 yıl içerisinde antik kente turist organizasyonlarının başlayacağını düşünüyorum” Bölgenin turizme kazandırılacağını kaydeden Arslan, “Şu anda çok hassas bir süreçle kazı çalışmaları ilerliyor. Çünkü her kazdığınız yerden farklı şeyler çıkabiliyor. Burada jeofizik yapılmasına rağmen dün kazılan bir alanda yeni bir alan daha görüldü. Mevcut Roma dönemine ait villanın yanında bir yer daha görüldü. Dolayısıyla bu sürecin hızlı bir şekilde turizm açılması kolay bir iş değil. Ancak şunu memnuniyetle görüyoruz ki artık yavaş yavaş burada ziyaretçi merkezi bulunuyor. Oradan bir takım bilgiler alınabiliyor, dolayısıyla yavaş yavaş ziyaretçilerimizde bölgemizde oluşmaya başladı. Ama turizm anlamında tam olarak 2-3 yıl içerisinde inşallah antik kente turist organizasyonlarının başlayacağını düşünüyorum” şeklinde konuştu. İş adamlarına ve iş kadınlarına da seslenen Başkan Arslan, “Bunun yanı sıra yürütülen kazı çalışmalarıyla ilgili de sponsorluk beklentimiz bulunmaktadır. Sponsorlarımızla bu çalışmaları yürütüyoruz. Bu yüzden iş adamlarımızdan ve iş kadınlarımızdan desteklerini bekliyoruz” ifadelerini kullandı. “Son 2 yıldır tiyatro ve Roma Villası üzerine çalışıyoruz” Taşköprü Pompeipolis Antik Kenti Kazı Başkanı Karabük Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mevlüt Eliüşük ise “Pompeipolis, özellikle Paflagonya bölgesi olarak adlandırdığımız Karabük, Kastamonu, Sinop ve Çankırı'yı da içerisine alan bölgedir. Bu bölgenin de özellikle milattan sonra 2. yüzyıldaki metropolisi yani Valilik merkezi diye adlandırabiliriz. Burada ilk kazılar 2006 yılında başladı, şu anda çalışmalarımız çok uluslu ekipler tarafından yönlendiriliyor. Biz de son 2 yıldır tiyatro ve Roma Villası üzerine çalışıyoruz. Roma Villası, Anadolu'da bulunmuş en büyük birkaç villadan bir tanesi oluyor. Bu sene yoğun bir çalışma içerisine girdik. Birde son 2 yıldır bizler sadece kazılara odaklanmadık, ayrıca koruma çatıları ile mozaiklerin restorasyonu ve konservasyonu üzerinde de çalışıyoruz. Böylelikle hem kültür varlığımızı ortaya çıkarmış oluyoruz hem de koruma üzerine çalışıyoruz. Tabii ki bu çalışmalarımızdaki ana unsurlardan bir tanesi de hem kenti tanıtmak hem de Kastamonu'nun kültürel mirasını zenginleştirerek kentin şu anda turizmden aldığı geliri bir nebze olsan arttırabilmek. Burada bir destinasyon alanı da oluşturmakla bizlerin ikinci işlerinden bir tanesini oluşturuyor. Şu anda villayı daha çok İtalyan ekibi çalışıyor, restorasyon çalışmalarını da bizler kendi ekibimizle yapıyoruz ama benim başkanlığımda gerçekleştirildiği için tüm ekiplerimiz birbirleriyle koordineli şekilde çalışıyorlar” dedi. “Ekim sonuna kadar çalışmayı planlıyoruz” Bölgede Ekim sonuna kadar çalışma yürüteceklerini söyleyen Doç. Dr. Eliüşük, “16 Mayıs'ta çalışmalara başladık. Kazı çalışmalarından ziyade zemin mozaiklerinin kaldırılması, konservasyonunun yapılması ve yerine konulmasıyla ilgiliydi. İlk 2 aylık çalışmamız restorasyon üzerine oldu. Restorasyon çalışması uzun süreli bir çalışma, bu yüzden 3 ay daha sürecek. Yaklaşık 5 ayda bu zemin mozaiğinin bitirilmesini planlıyoruz konservasyonunu ve restorasyonunu. Kazı çalışmaları da 21 Temmuz'da başladı. Şu anki planımıza göre Ekim sonuna kadar çalışmayı planlıyoruz” diye konuştu. Doç. Dr. Eliüşük, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü adına yürüttükleri kazı çalışmalarında 40 kişilik ekip ile birlikte bölgede kazı çalışmasında bulunduklarını söyledi.

Pompeipolis'te 1800 yıllık mozaikler çıkarılıyor Haber

Pompeipolis'te 1800 yıllık mozaikler çıkarılıyor

Roma döneminde yayıldığı alan bakımından Paflagonya bölgesinin en büyük kentlerinden biri olan Pompeiopolis'te gerçekleştirilen kazılar, Kültür ve Turizm Bakanlığı adına Karabük Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mevlüt Eliüşük başkanlığında yürütülüyor. İlçenin Zımbıllı Tepe mevkisinde yer alan tarihi Paflagonya bölgesinin başkenti Pompeiopolis Antik Kenti'ndeki kazı çalışmaları özellikle Villa bölümünde yoğunlaştı. Villa'da bulunan mozaiklerin bu yıl gün yüzüne çıkarılması hedefleniyor. "Roma İmparatorluğu dönemine ait yapı kalıntıları tespit ediliyor" Doç. Dr. Mevlüt Eliüşük, AA muhabirine, kazı çalışmalarının yoğun şekilde devam ettiğini belirterek, Pompeipolis Antik Kenti'nin, Paflagonya bölgesinin en önemli kenti olarak ön plana çıktığını söyledi. Eliüşük, "Kent, M.S. 2. yüzyılda bölgeye başkent olarak öncülük etmiş. Bu zenginliklere bağlı olarak kentte Roma İmparatorluğu dönemine ait yapı kalıntıları tespit ediliyor." dedi. Kentin en önemli yapısının Roma villası olduğunu ifade eden Eliüşük, yaklaşık 1600 metrekare alana oturan bu villanın birbirinden farklı özel odaların bulunduğu büyük devasa bir yapı olduğunu belirtti. Eliüşük, "İçerisinde çeşmeler de var ve buna bağlı olarak alt yapı sistemleri bulunuyor. Günümüze ne yazık ki yapının sadece temel seviyesi ulaşıyor." diye konuştu. Yapıda önemli kalıntılara ulaşıldığını anlatan Eliüşük, yapıda ön plana çıkan buluntular arasında mozaiklerin olduğunu aktardı. Eliüşük, şunları kaydetti: "Süsleme özellikleri, mozaiklerin yapının ilk kullanım evresine ait olduğunu gösteriyor. Açmadığımız mozaikler de bulunuyor. Şu anda villanın atrium olarak adlandırdığımız bölümdeki mozaikleri açıyoruz. Bu mozaiklerde madalyonlar içerisinde bozulmuş olsa bile bir kadın figürü ve eşine ait olduğunu düşündüğümüz bir harf görüyoruz. Onun dışında Roma mozaiklerinde gördüğümüz standart motiflerden oluşuyor. Bu mozaikler aşağı yukarı günümüzden 1800 yıl öncesine ait. M.S. 2. yüzyılın sonu veya 3. yüzyılın başlarına tarihleyebileceğimiz özellikler göstermekte." Burada mozaiklerin çıkacağını bildiklerini, öncelikle buraya bir çatı yaparak, mozaikleri koruma altına aldıklarını ifade eden Eliüşük, 2023 yılında mozaikleri açarak bunların konservasyonunu sağlayacaklarını söyledi. Eliüşük, bu yıl bu alanın kazısını tamamlamayı planladıklarını aktararak, şöyle dedi: "Kazının tamamlanmasının ardından ziyarete açılması için yürüyüş güzergahları hazırlayacağız. Kapsamlı bir sunum sağlamak için özel bir projeye ihtiyacımız var ama biz geçici olarak insanların buraya gelip görebileceği bir mekan haline getireceğiz. Şu anki özgün buluntular da insanların burayı gezmesini sağlayacaktır. Pompeipolis'te çok ziyaretçimiz var. Özellikle sergi alanını ziyaret ediyorlar. Kazı alanımızı henüz görememişlerdi. Son 2 yıldır villaya yoğunlaştık. Villanın kazısını tamamlayarak insanların gezip görebileceği bir alan oluşturmayı hedefledik."

Diyarbakır's hidden paradise, whose settlement dates back to the First Age Haber

Diyarbakır's hidden paradise, whose settlement dates back to the First Age

The region in Diyarbakır that bears traces of the First Age, the Taşköprü built during the reign of Sultan Abdülhamid II, the road used by Atatürk in World War I, the Bosphorus reaching a height of 200 meters, its clear water and natural beauties preserve its splendor. Located between Kulp, Silvan and Hazro counties and popularly known as "Gorderni", the Taşköprü and canyon fascinates with its natural beauty. The history of the region where the rock caves are located dates back to the First Age. Taşköprü, which was built during the reign of Sultan Abdülhamid II, has been providing transportation for the citizens ever since. The bridge, road and route take its place in historical documents as the place where Mustafa Kemal Atatürk used in World War I and where he stayed in Hazro district. “It is an important caravan route that continues to Diyarbakır” Speaking to İhlas News Agency (İHA) reporter about the region, Dicle University Faculty of Art and Design Dean Prof Dr İrfan Yıldız stated that the place is connected to Kulp district, but it is located in the triangle of Kulp, Hazro and Silvan districts. Prof Dr Yıldız said, “When we look at the rock settlements here, we see that there has been a settlement since ancient times, and that there were settlements in the rock shelters before 10 thousand, 11 thousand years ago, 12, 13 thousand years ago. The old name of the village, which we call 'Gordern', means the village that puts its dead into cubes. It gets its name from there. This is also an important caravan route that continues to Diyarbakır via Muş, Kulp, Hazro. The bridge located here is a bridge built during the reign of Sultan Abdulhamid II. It is a two-eyed bridge, showing the characteristics of the Ottoman period." "This road is also called the 'Atatürk road' Stating that the road in the region is also called the "Atatürk road", Prof Dr Yıldız said, “This is one of the most important features of this road. During the First World War, Mustafa Kemal Atatürk used this road to stop the Russian attacks on the Muş front, and stayed in Hazro for one night. Afterwards, he used this road and went to the Kulp-Muş border and participated in the 1st World War. That's why this road is called the Atatürk road. Gorderni canyon is a very beautiful canyon with its nature and water. It is a place where people from Diyarbakır have picnics on weekends. Sarum Stream is also a water born in the snowy mountains of Lice. Lice, Kulp partially crosses the borders of Silvan and mixes with Batman Stream and then the Tigris River.” Stating that a particularly dry year is expected this year, Yıldız said, “Because of the beautiful rains especially in April, nature is very lively and the waters are strong. Silvan Dam is being built on top of this. Later on, this water will also make a great contribution to the Silvan Dam.” “People started flocking here because there was stability and security in the region” Stating that people started flocking to the area as the region became safe, Yıldız said, “After 2016, this Taşköprü canyon has been attracting great attention. It is a place that attracts a lot of attention by picnickers, nature lovers and nature walkers. When there is such a peaceful environment in the region, such places come to the fore.” Prof Dr Yıldız concluded his speech as follows: “In 2011, I conducted a study with the permission of the Ministry of Culture and Tourism, with the contribution of Dicle University, to determine the architectural works of art belonging to the Middle Ages and later in Diyarbakır province and its districts. At that time, we also studied this canyon and the bridge. I introduced this to the scientific world with an article titled 'Cultural Properties in Diyarbakir's Kulp District'.

Yerleşimi İlk Çağ’a dayanan Diyarbakır’ın saklı cenneti ihtişamını koruyor Haber

Yerleşimi İlk Çağ’a dayanan Diyarbakır’ın saklı cenneti ihtişamını koruyor

Diyarbakır'da İlk Çağ’a ait izler taşıyan bölge, Sultan 2. Abdülhamid döneminde yapılan Taşköprü, Atatürk’ün 1. Dünya Savaşı’nda kullandığı yol, yüksekliği 200 metreye ulaşan boğazı, berrak suyu ve doğal güzellikleriyle ihtişamını koruyor. Kulp, Silvan ve Hazro ilçeleri arasında bulunan ve halk arasında “Gorderni” olarak bilinen Taşköprü ve kanyon doğal güzelliğiyle büyülüyor. Kaya mağaraların bulunduğu bölgenin tarihi İlk Çağ’a kadar dayanıyor. Sultan 2. Abdülhamid döneminde yapılan Taşköprü ise, o günden bu yana vatandaşların ulaşımını sağlıyor. Köprü, yol ve güzergah, Mustafa Kemal Atatürk’ün 1. Dünya Savaşı’nda kullandığı ve Hazro ilçesinde konaklandığı yer olarak da tarihi belgelerde yerini alıyor. “Diyarbakır’a devam eden önemli bir kervan yolu güzergahıdır” İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine bölge ile ilgili açıklamalarda bulunan Dicle Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İrfan Yıldız, yerin Kulp ilçesine bağlı olduğunu, ancak Kulp, Hazro ve Silvan ilçesi üçgeninde yer aldığını belirtti. Prof. Dr. Yıldız, “Buradaki kaya yerleşmelerine baktığımız zaman ilk çağlardan beri bir yerleşme olduğu, kaya sığınaklarında milattan önce 10 bin, 11 binlerden günümüze, 12, 13 bin yıllardan önce yerleşim olduğunu görüyoruz. Köyün eski ismi, 'Gordern' dediğimiz ölülerini küplere koyan köy anlamına geliyor. İsmini oradan alıyor. Bu aynı zamanda Muş, Kulp, Hazro üzerinden Diyarbakır’a devam eden önemli bir kervan yolu güzergahıdır. Burada yer alan köprü, Sultan 2. Abdülhamid Han döneminde inşa edilen bir köprüdür. İki gözlü bir köprüdür, Osmanlı dönemi özeliklerini gösteriyor” dedi. “Bu yola aynı zamanda ‘Atatürk yolu’ deniliyor” Bölgedeki yola aynı zamanda "Atatürk yolu" denildiğini dile getiren Prof. Dr. Yıldız, “Bu yolun en önemli özelliklerinden biri de budur. Mustafa Kemal Atatürk, 1. Dünya Savaşı esnasında Rus saldırılarını Muş cephesinde durdurmak için cepheye giderken bu yolu kullanıp, bir gece Hazro’da kalıyor. Devamında bu yolu kullanıp Kulp-Muş sınırına gidip 1. Dünya Savaşı'na katılıyor. Ondan dolayı bu yola Atatürk yolu deniliyor. Gorderni kanyonu, doğasıyla, suyuyla çok güzel bir kanyon. Hafta sonları Diyarbakırlıların piknik yaptığı bir yer. Sarum Çayı da Lice’nin karlı dağlarında doğan bir sudur. Lice, Kulp, kısmen Silvan sınırlarını aşarak Batman Çayı’na, oradan da Dicle Nehri’ne karışıyor” diye konuştu. Bu yıl özelikle kurak bir yıl beklendiğini kaydeden Yıldız, “Özelikle nisan ayında güzel yağışların olmasından dolayı hem doğa çok canlıdır hem de sular coşkuludur. Bunun üzerine Silvan Barajı yapılıyor. Devamında bu suyun Silvan Barajı’na da çok büyük katkısı olacak” şeklinde konuştu. “Bölgede istikrar, güvenlik olunca insanlar buralara akın etmeye başladı” Bölgenin güvenli hale gelmesiyle insanların akın etmeye başladığını aktaran Yıldız, “2016 yılından sonra özelikle bu Taşköprü kanyonu çok yoğun ilgi görüyor. Hem piknikçiler tarafından, hem doğaseverler tarafından, hem doğa yürüyüşçüleri tarafından çok ilgi gören bir yerdir. Bölgede böyle bir huzur ortamı olunca bu tür yerler de ön plana çıkıyor” dedi. Prof. Dr. Yıldız, sözlerini şöyle tamamladı: “2011 yılında Diyarbakır ili ve ilçelerinde Orta Çağ ve sonrasına ait mimari sanat eserlerinin tespiti için Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izni, Dicle Üniversitesi’nin katkılarıyla çalışma yapmıştım. O dönemde bu kanyonu ve köprüyü de çalıştık. Bunu 'Diyarbakır’ın Kulp İlçesindeki Kültür Varlıkları' adlı bir makale ile bilim dünyasına tanıttım.”

Kars'ta bazı tarihi yapılar yok olma tehlikesinde Haber

Kars'ta bazı tarihi yapılar yok olma tehlikesinde

Kars Kalesi arkasında bulunan tarihi yapılar ve tabyalar birer birer yok oluyor. Askeriye döneminde soğuk hava deposu ve ambar olarak kullanılan 100 yıllık tarihi bina her geçen gün biraz daha yıkılıyor. Dereiçi bölgesinde bulunan ve İngiliz Subayı Mühendis Albay Lake tarafından yaptırılan Taş Köprü’nün karşısındaki tarihi yapının beton duvarları parçalanmış, binanın üzerindeki demirlerin kesilerek götürülmüş, Kaleye çıkış yolu üzerinde bulunan tarihi binanın içerisi ise defineciler tarafından kazılarak beton blokları etrafa saçılmış vaziyette bulunuyor. Betondan ve taştan çok sayıda odası bulunan, hatta merdivenler aracılığıyla altına da inilebilen tarihi bina, içkicilere de ev sahipliği yapıyor. İçerisinde içki şişelerinin bulunduğu tarihi bina, yetkililerden kendisine uzanacak eli bekliyor. Kars’ta tarihi değerlerin gözler önünde yok olduğuna dikkat çeken vatandaşlar, “Bu kadar tarihi değer hangi ilde olsa ihya olurdu. Biz tarihi değerlerin kıymetini bilmiyoruz. Hep yıkılmış, tahrip edilmiş, hiç kimse bu tarihi değerleri korumayı, Kars turizmine kazandırmayı düşünmüyor. Yetkililer biran evvel bu tarihi yapıları koruma altın almalıdır” dediler. Öte yandan Kars’ta kale etrafında bulunan tabyaların tamamına yakını hayvan barınağı olarak çobanlar tarafından kullanılıyor. Define avcıları ise tarihi binalarda kazmadık yer bırakmamış. Tarihi yapıların yıkılarak kaybolması seyirci kalınmasına ise anlam verilemiyor.

10 lezzetimiz için AB'ye tescil başvurusu yapıldı Haber

10 lezzetimiz için AB'ye tescil başvurusu yapıldı

TÜRKPATENT, Ayaş domatesi, Bingöl balı, Bursa şeftalisi, Ezine peyniri, Hüyük çileği, Isparta gülyağı, Kilis zeytinyağı, Manisa mesir macunu, Rize çayı ve Urla sakız enginarı için AB Komisyonuna coğrafi işaret tescil başvurusu yaptı. Süreçlerin tamamlanmasıyla Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde bilinen ve sevilen 10 lezzetinin daha uluslararası tescil alacağı vurgulanan açıklamada, "Bu ürünler Ayaş domatesi, Bingöl balı, Bursa şeftalisi, Ezine peyniri, Hüyük çileği, Isparta gülyağı, Kilis zeytinyağı, Manisa mesir macunu, Rize çayı ve Urla sakız enginarı. Türkiye'nin tüm bu lezzetleri, uluslararası düzeyde etkin koruma altına alınacak." değerlendirmesinde bulunuldu. Açıklamada görüşlerine yer verilen Bakan Varank, uluslararası coğrafi işaret seferberliği başlattıklarına işaret ederek, "AB nezdinde coğrafi işaret sayısını 100'e çıkaracağız." ifadesini kullandı. ​​​​​Türkiye'de tescilli coğrafi işaret sayısının 1300'ü aştığını vurgulayan Varank, bu ürünlerin uluslararası düzeyde tesciline ve tanıtımına odaklanılması gerektiğini bildirdi. Varank, AB'de Türkiye adına tescilli 8 ürün bulunduğunu, süreçleri devam eden Antakya künefesi ile birlikte bu sayının 9'a çıkacağını belirterek, "Ülkemizin potansiyelini göz önünde bulundurduğumuzda bu rakamları hızlı bir şekilde artırmamız gerekiyor. AB'ye yapılacak başvurularda Türkiye'nin 7 bölgesinden de coğrafi işaretlerin yer almasına dikkat ediyoruz. Bunun yanında ürünlerin ticari potansiyellerini de göz önünde bulunduruyoruz." değerlendirmesini yaptı. Başvurular 5 Ocak'ta gerçekleştirildi AB Tüzüğü gereği coğrafi işaret başvuruları, üretici grupları adına ulusal düzeyde tescili gerçekleştirilen kuruluşlar tarafından doğrudan yapılabildiği gibi TÜRKPATENT aracılığıyla da iletilebiliyor. TÜRKPATENT daha önce üretici grupları tarafından yapılan başvurulara teknik destek sağlarken bu kez üretici gruplarıyla yakın işbirliği ve koordinasyon içinde gerekli tüm hazırlıkları tamamladı. TÜRKPATENT, 2022'nin son aylarında başvuru hazırlıklarını tamamladığı 10 coğrafi işaretli ürün için 5 Ocak'ta Avrupa Komisyonuna toplu coğrafi işaret başvurusu yaptı. Bu 10 başvuruyla AB'de işlemleri devam eden başvuru sayısı 42'ye yükseldi. Daha önce AB'den Antep baklavası, Aydın inciri, Aydın kestanesi, Bayramiç beyazı, Giresun tombul fındığı, Malatya kayısısı, Milas zeytinyağı ve Taşköprü sarımsağı tescil aldı. AB'nin Resmi Gazetesi'nde yayımlanıyor AB Komisyonuna yapılan coğrafi işaret başvuruları gerekli değerlendirmelerin ardından Komisyonun başvuruyu uygun bulması durumunda AB Resmi Gazetesi'nde yayımlanıyor. 3 aylık itiraz süresinin ardından coğrafi işaretler, AB nezdinde tescilleniyor. Başvuruların nitelikli hazırlanması ve AB tarafından talep edilen düzeltmelerin hızlı şekilde tamamlanması, tescil sürecinin daha kısa sürede sonuçlanmasını sağlıyor. Kaynak NTV. Com. Tr

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.