Hava Durumu

#Unesco Kültür Mirası

TOURISMJOURNAL - Unesco Kültür Mirası haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Unesco Kültür Mirası haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Anadolu'nun sürgün kültür varlıkları için çabalar sürüyor Haber

Anadolu'nun sürgün kültür varlıkları için çabalar sürüyor

Boz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde, gerek diplomatik ilişkiler kullanılarak gerekse ticari ilişkiler üzerinden baskı kurularak alınan izin belgeleriyle Anadolu'dan koparılan kültür varlıkları bulunduğunu belirtti. Kültür varlığı kaçakçılığıyla mücadele amacıyla Kaçakçılıkla Mücadele Daire Başkanlığının kurulduğunu, eser iadesinin de bunun önemli ayaklarından biri olduğunu kaydeden Boz, kaçakçılığın engellenmesi veya kaçırılarak yurt dışına götürülmüş eserlerin iadesine yönelik çalışmaların daha hızlı ilerlediğini dile getirdi. Osmanlı döneminde götürülmüş, Bergama Zeus Sunağı, Halikarnas Mozolesi, Viyana'da bulunan Trysa Anıtı gibi pek çok ikonik eserin yurt dışındaki müzelerde sergilendiğine işaret eden Zeynep Boz, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye, kültür varlıklarının yerinde korunması gerektiğine inanan bir ülke. Bu yüzden ilgili müzelerle, ülkelerle gerekli diplomatik platformlar oluştukça gerekli her türlü adımı atıyor. Bu konuların eskiliğine bakacak olursak burada bir hukuk yöntemi izlemek, bir dava açmak gibi durumlar çok söz konusu değil. Çünkü ilgili ülkelerin mutlak zaman aşımları veya döneminin kanunlarının uygulanış şekillerinde farklılıklar olabiliyor. Birtakım fermanlar birtakım izinler verilmiş. O izinlerin tam olarak neyi kapsayıp kapsamadığı hukuk ortamında net unsurlar değil. Bu sebeple bizim için açık yol daha çok diplomasi ve bilimsel iş birliği yolu. Biz bu eserlerimizin bulunduğu ülkelere sıklıkla rahatsızlıklarımızı hatırlatıp, kendilerinin iddiaları doğrultusunda birtakım bilgi ve belge taleplerinde bulunuyoruz." "Zeus Sunağı, Bergama'nın güneşiyle yıkanmalı" Zeynep Boz, Bergama Zeus Sunağı'nın, birtakım izinlerle Anadolu'dan çıktığının bilindiğini, bunla ilgili bazı belgelerin yayınlandığını belirterek, şöyle konuştu: "Ancak daha sonra tarihçilerimiz, akademisyenlerimizce yapılan araştırmalarda şu karşımıza çıkıyor ki bu eserlerin bir kısmının götürüldüğü dönemde verilmiş herhangi bir izin yok. Biz de Alman tarafından Zeus Sunağı'na ait olan diğer tüm parçaların müzeye ne zaman girdiği, hangi izinle girdiği, kimin tarafından getirildiğine ilişkin envanter kayıtlarını talep ettik. Buna ilişkin talebimizi birkaç sefer yineledik ve hala olumlu bir dönüş bekliyoruz. Bunu bir işbirliği zemininde çözmek için tarafgiriz. Bir noktadan sonra konu bizim için UNESCO aşamasına taşınabilecek bir hale gelebilir. Biz arzu ediyoruz ki bunu ikili diyaloglarımızla ve barışçıl bir şekilde en azından araştırabilelim, bu konuyu konuşabilelim." Zeus Sunağı'nın, UNESCO Dünya Miras Listesi'ne girmiş Bergama Antik Kenti'ne ait bir eser olduğunu vurgulayan Boz, "Antik kentin ziyaretçileri sunak yerinde belki birkaç basamak ve ağaçlar görüyorlar. Bu hiçbirimizi mutlu eden bir durum değil. Eski Bergama Belediye Başkanı Sefa Taşkın'ın 'Zeus Sunağı Bergama'nın güneşiyle yıkanmalı' sözüne son derece katılıyorum. Tabii ki böyle bir çabamız, en azından araştırmak üzere bütün iddiaların ortaya dökülmesi üzerine girişimlerimiz var. Ancak bu girişimler tek taraflı olunca bir anlam ifade etmiyor, uluslararası işbirliği büyük önem taşıyor." diye konuştu. "Tarafımızca büyük memnuniyetle karşılanmış bir açıklama" Boz, Berlin Eyaleti Çeşitlilik ve Ayrımcılıkla Mücadeleden sorumlu Müsteşarı Saraya Gomis'in, eserin Türkiye'ye iade edilmesi yönündeki açıklamalarının, Almanya'nın eseri Türkiye'ye iade etmeye karar verdiği anlamına gelmediğini söyledi. Gomis'in bu açıklamalarını, kendi adalet inancı doğrultusunda yaptığını belirten Boz, "Tarafımızca büyük memnuniyetle karşılanmış bir açıklama." dedi. Türkiye ile Almanya arasında başka kültür varlıklarına ilişkin dosyaların da bulunduğuna işaret eden Boz, Konya Beyhekim Camisi'nin mihrabı ve pencere kanatları, İhtiyar Balıkçı Heykeli'nin gövdesiyle Piyale Paşa Camisi'nin çini alınlığının bunlar arasında yer aldığını söyledi. Eserlere ilişkin dosyaların 1990'larda açıldığını hatırlatan Boz, "Bize de bunları kapatmak düşüyor. Bu dosyaların kapatılmasıyla da yeni eserlerimiz hakkında konuşmaya başlayacağız." diye konuştu. "Hiç teslimiyetçi olmadık, bu noktadan sonra da teslimiyetçi olmayacağız" Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü Kaçakçılıkla Mücadele Daire Başkanı Zeynep Boz, Türkiye'nin de içinde bulunduğu köken ülkelerin, kendilerine ait olanı istemekten korkar hale getirildiğini söyledi. Boz, şunları kaydetti: "Belli bir yere kadar rasyonel ve mantık çerçevesinde davranmak bir gereklilik. Ancak bizim olana bizim diyebilmekten bile korkar hale getirilmiş köken ülkeler. Ancak biz korkmuyoruz. Bizim olan, bizden koparılmıştır. En azından bunun altını çizmemiz gerektiğine inanıyorum. Bunu vurgulamakta cesur olabileceğimize inanıyorum. Tabii ki bunun dışında resmi görüşmeler, bilgi alışverişleri bizi nereye götürür, yeni konular mı açılır, eskiler mi gelişir, bunu göreceğiz. Ama biz hiç teslimiyetçi olmadık, bu noktadan sonra da teslimiyetçi olmayacağız." Fransa'da, aralarında Louvre Müzesi'nin yer aldığı bazı müzelerde Karkamış Antik Kenti'nden gitmiş eserlerle, II. Selim ve III. Murat türbeleriyle I. Mahmut Kütüphanesi'nden çinilerin bulunduğunu anlatan Boz, şunları kaydetti: "Büyük müzelerin zamanında kurmuş oldukları koleksiyonlarını koruma kaygılarını anlıyoruz. Lakin bu koleksiyonlar bir yanlışla kurulmuş. Diplomatik kanallarla Osmanlı üzerine kurulmuş bir baskı var. Aynı şeyi Latin Amerika ülkeleri için de konuşabiliriz. Kendi kolonize ettikleri ülkeler için de aynı hataları yaptıklarını söyleyebiliriz. Onların bu koleksiyonları kurarken yaptıkları hataların çekincesini ben bugün bu eserleri talep etmekte yaşayamam. Bu yüzden bu yanlışları gidermenin kendilerine düştüğünü, müzakereye açık olmalarının çok önemli olduğunu vurgulamak isterim." "Yerinde görülmesi daha anlamlı olmaz mı" Daire Başkanı Zeynep Boz, antik dünyanın 7 harikasından biri olan Halikarnas Mozolesi'nin, bugün British Museum'da sergilendiğini ve oranın ziyaretçilerini memnun ettiğini belirterek, "Karşı taraftan çok sık duyduğumuz şey şu, 'Biz çok büyük müzeleriz, çok önemli koleksiyonlarımız var, bizim sayemizde bütün dünya vatandaşları bunları görebiliyor.' Ama biz de bu eserleri alıp toprağın altına tekrar gömmeyi düşünmüyoruz. Burada da bütün dünya vatandaşları bunları yerinde görüp, zevkle takdir edebilecek. Yerinde görülmesi daha anlamlı olmaz mı?" diye konuştu. "Orada kalsaydı tahrip olurdu", "Kireç ocaklarında eritilirdi" yönündeki gerçeklerle bağdaşmayan birtakım iddiaları duymaya artık tahammüllerinin kalmadığını söyleyen Boz, "Bu sebeple de iş birliğinin, bir masanın başında karşılıklı oturup konuşabilmenin özlemini duyuyoruz." dedi.

Dünya Mirası Arslantepe Ören Yeri tekrar ziyarete açıldı Haber

Dünya Mirası Arslantepe Ören Yeri tekrar ziyarete açıldı

Kahramanmaraş merkezli depremler sonrası ziyarete kapatılan UNESCO Dünya Miras Listesinde yer alan Arslantepe yeniden ziyarete açıldı. 2021 yılı Temmuz ayından bu yana UNESCO Dünya Miras Listesinde yer alan Arslantepe Höyüğü, 6 Şubat’ta Kahramanmaraş merkezli yaşanan depremler sonrası ziyarete kapatılmıştı. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları Müzeler Genel Müdürlüğü’nün talimatları ile Malatya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Malatya Arkeoloji Müzesi tarafından ören yerinde gerekli temizlik çalışmaları ile düzenlemeler yapıldı. Çalışmaların ardından ören yerinin 10 Nisan 2023 tarihinden itibaren kademeli olarak ziyarete açıldığı bildirildi. Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada Arslantepe Höyüğünün her gün saat 09.00 ila 15.00 saatleri arasında ziyarete açık olacağı belirtilirken, ilerleyen günlerde ören yerinin ziyaret saatlerinin yeniden düzenleneceği ifade edildi. UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde ikinci yılını geride bırakan Malatya'daki Arslantepe Höyüğü'nün, bu unvanı sayesinde yurt dışındaki bilinirliği daha da arttı. Şehir merkezine 6 kilometre uzaklıkta, Fırat Nehri'nin batı kıyısında bulunan Arslantepe, yüksek tarım potansiyeli, sulak alanları ve nehrin taşkınlarından korunan yapısı sayesinde, binlerce yıl insanoğluna kucak açmış tarihi mekanlar arasında yer alıyor. Geç Kalkolitik Dönem'den Demir Çağı'na kadar geçen tarihsel sürecin buluntularına rastlanan Arslantepe, Hititler'den Roma ve Bizans'a kadar birçok medeniyetin izlerini taşıyor. Duvarlarındaki siyasi gücün tasvir edildiği renkli figürler ve rölyef levhalarla erken devlet sisteminin izlerini barındıran Arslantepe'de, Mezopotamya'dakilerle benzerlik gösteren çok sayıda çanak ve çömlek de kazılardan çıkan eserler arasında yer alıyor. Kazı yapılan alanda, merkezi devlet sistemine geçişe tanıklık eden bulguların da ortaya çıkarıldığı höyükte, kerpiç saray kompleksi, gıda dağıtımında kullanılan mühürleme sistemi, dünyada bilinen en eski 9 kılıç ve 12 mızrak ucu bulundu. Kültür ve Turizm Bakanlığı başta olmak üzere birçok uluslararası kurum ve kuruluş tarafından aristokrasinin doğduğu, ilk devlet şeklinin ortaya çıktığı yer olarak kabul edilen ve yaklaşık 9 yıl önce "UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi"ne alınan Arslantepe, geçen yıl Çin'in Fucou kentinin ev sahipliğinde çevrim içi düzenlenen UNESCO Dünya Miras Komitesi Genişletilmiş 44. oturumunda Dünya Mirası Listesi'ne alındı. İki yıl önce aldığı bu unvanla dünyadaki bilinirliği artan Arslantepe Höyüğü, yerli ve yabancı turistlerin uğrak noktası haline geldi.

UNESCO listesindeki Haber

UNESCO listesindeki "Ahlat Taş İşçiliği Geleneği" yaşatılıyor

Geçen yıl UNESCO'nun Acil Koruma Gerektiren Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi'ne alınan "Ahlat Taş İşçiliği Geleneği", Bitlis'in Ahlat ilçesinde hünerli ellerle yaşatılıyor. İlçedeki taş ocaklarından elde edilen, kışın sıcak, yazın serin tutma özelliğiyle asırlardır yapılarda tercih edilen Ahlat taşı, binbir emekle toprak altından çıkarılarak kullanıma hazır hale getiriliyor. Çekiç, balyoz, levye ve murç kullanılarak bloklar halinde koparılan, atölyelerle belirlenen ölçülere göre kesilen taşlar, burada hünerli ustaların elinde birer sanat eserine dönüştürülüyor. İlçede 10 yıl önce taş işçiliğine başlayan 5 çocuk babası 48 yaşındaki Hayrettin Becerikli de çeşitli büyüklükteki taşların üzerine Selçuklu ve Osmanlı motifleri ile çeşitli desenleri büyük bir ustalıkla işliyor. "Bazı desenler bir gün sürebiliyor" Becerikli, AA muhabirine, yörede yaygın kullanılan, yurdun dört bir yanına ve birçok ülkeye gönderilen Ahlat taşının, ilçenin önemli gelir kaynaklarından biri olduğunu söyledi. Taşlara özenle işledikleri desenlerden bazılarının yarım saatte bittiğini bazılarının da bir gün sürdüğünü anlatan Becerikli, "Desene göre işleme zamanı değişiyor. Taşlara hangisi uygunsa o desenleri işliyoruz. Ahlat taşından çeşme, barbekü ve şömine yapıyoruz, mezar ve ev yapımında kullanılan taşları üretiyoruz. Desenleri taşa işleyerek süslüyoruz, şekil veriyoruz. Ocaklardan bloklar halinde getirilen kayalara burada adeta hayat veriyoruz." dedi. Makine kullanmadan el işçiliğiyle taşları süslediklerini belirten Becerikli, şunları kaydetti: "Almanya'da restore edilen tarihi bir yapı için Ahlat taşı gönderdik. Türkiye'nin ise her yerine yaptığımız ürünleri ulaştırıyoruz. 10 yıl önce bu atölyede çalışan arkadaşlarımı sürekli ziyaret ederek onları izledim. Merak ettiğim için de mesleğe başladım. Merakla işi öğrendim. Mesleğimi seviyorum. 5 çocuğum var ve ailemin geçimini bu işle sağlıyorum. Ahlat Taşı İşçiliği Geleneği'nin UNESCO'nun Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi'ne alınmasına da çok sevindim. Bunda emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Bizi mutlu ettiler. Biz de bu mesleği geleneği yaşatmak için elimizden geleni yapıyoruz." "Ahlat Taş İşçiliği Geleneği", Fas'ın başkenti Rabat'ta 28 Kasım-3 Aralık 2022'de düzenlenen Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Hükümetlerarası Komitesi'nin 17. oturumunda UNESCO listesine kaydedilmişti.

Hitit başkenti Hattuşa'da, 'Boğazköy Müzesi' Haber

Hitit başkenti Hattuşa'da, 'Boğazköy Müzesi'

Hititlerin başkenti Hattuşa'da bulunan Boğazköy Müzesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı kararıyla bağımsız bir müzeye dönüştürüldü. Çorum Müzesi'nden çalışmalarını bağımsız şekilde yürütecek olan Boğazköy Müzesi Müdürlüğü'ne Arkeolog Resul İbiş atandı. Dünyanın en büyük imparatorluklarından Hititlere başkentlik yapan kentte Boğazköy müzesinin bağımsız müdürlük statüsüne kavuşmasıyla bölgedeki turizm faaliyetleri ve müzecilik hizmetlerinin daha etkin hale gelmesi planlanıyor. Alacahöyük Müzesi ve örenyeri, Hattuşa ören yeri bu alanlarda yer alan kazılar Boğazköy Müze Müdürlüğü üzerinden yürütülecek. Çorum'da 3 müze, 2 örenyeri bir düzenlenmiş kazı olarak müzecilik hizmetlerinin verildiğini açıklayan İl Kültür ve Turizm Müdürü Sümeyra Bektaş, “Boğazkale ve Alacahöyük Müze Müdürlükleri, Çorum Müzesinden yönetilmekteydi. Bu müzecilik hizmetlerinin çok sağlıklı yürütülmemesine neden olmaktaydı. Kültür ve Turizm Bakanımızın oluruyla ayrı bir müze müdürlüğü olarak ilan edildi. Çorum Müzesi uzmanlarından Resul İbiş'te Boğazköy Müzesi'ne müdür olarak görevlendirildi. Bundan sonraki süreçte Alacahöyük Müzesi ve örenyeri, Hattuşa ören yeri bu alanlarda yer alan kazılar Boğazköy Müze Müdürlüğü üzerinden yürütülecek” dedi.sümeyre Boğazköy Müzesinin bağımsız bir statüye kavuşmasıyla müzecilik ve turizm faaliyetlerinin daha etkin yürütüleceğini anlatan Bektaş, “UNESCO Kültür Mirası listesinde yer alan Hattuşa Ören yeri buradan çıkan binlerce tabletin yer aldığı Dünya Kültür Belleği listesinde yer alan çivi yazılı tabletlerin sergilendiği Boğazköy Müzesi ve yine Hattuşa ören yerinde olup daha sonra bir tanesi Almanya'da restorasyon amaçlı yurt dışına çıkarılan ve yine ülkemize getirilerek müzedeki yerini alan sfenksleriyle Boğazköy bundan sonraki çalışmalarını Müze Müdürlüğü olarak yürütecek. Turizm sezonunu başlamasıyla birlikte dünya mirasını görmeye davet ediyoruz” ifadelerini kullandı. 12 Eylül 1966 yılında açılan Boğazköy müzesi, 2011 yılında yeniden düzenlenmiştir. Müzede, Hitit başkenti Hattuşa kazılarında açığa çıkartılan eserler sergilenmektedir. Boğazkale Müzesi'nin teşhir salonlarında tematik ve kronolojik sergileme yapılmıştır. Zemin kat birinci salonda Kalkolitik, Eski Tunç Çağı ve Asur Ticaret Kolonileri Çağı eserleri ile başlayan teşhir düzeni kronolojik olarak Frig, Galat, Roma Dönemi ile devam etmekte ve Doğu Roma Dönemi ile son bulmaktadır. Hattuşa Antik Kenti içerisinde bulunan Sfenksli Kapıdaki iki Sfenks yangından çok hasar gördükleri için 1907´de restore edilmek üzere Berlin'e götürülmüşlerdir. Restorasyonlarının ardından sfenkslerden biri 1924 yılında İstanbul Arkeoloji Müzeleri'ne geri verilmiş, diğeri ise 2011 yılına kadar Berlin Müzeleri'nde muhafaza edilmiştir. Her iki sfenks de 26 Kasım 2011 tarihinden itibaren Boğazköy Müzesi'nde sergilenmektedir. Sfenkslerin bulunduğu kapı ile geçilen Hitit salonunda Hititlerin devlet ve toplumsal yapısı zengin görsellere sahip panolar ve eserlerle anlatılmaktadır. Hitit döneminden bir taş ustası bu alanda canlandırma ile tasvir edilmiştir. Hitit salonunun üst katında Hititlerin dini ve askeri yapısı, yazı sistemi, kazılardan çıkan malzeme, pano bilgileri ve görsellerle anlatılmaktadır. Burada Hattuşa örenyeri ve büyük mabedin maketi de yer almaktadır. Müze bahçesinde ise Hitit dönemine ait sfenks, hiyeroglif yazıtlı kitabeler ile Roma ve Doğu Roma dönemlerine ait mil taşları ve mezar taşları sergilenmektedir.

UNESCO'lu Beçin Antik Kenti'nde kazılar devam ediyor Haber

UNESCO'lu Beçin Antik Kenti'nde kazılar devam ediyor

Muğla Valisi Orhan Tavlı, Beçin Kalesi ve Ören yerinde Muğla Valiliğinin desteğiyle devam eden çalışmaları inceledi. Beçin Antik Kenti'nin Muğla'nın önemli tarihi ve kültürel değerlerinden biri olduğunu aktaran Tavlı, kentte kazı çalışmalarının 12 ay boyunca yürütüldüğünü belirtti. Beçin Kalesi'nin Selçuklu mimarisinin en güzel örneklerini sunduğunu anlatan Tavlı, "Menteşe Beyliğine başkentlik yapmış Türk-İslam dönemi yerleşiminde önemli merkezlerden olan Beçin'de günümüze kadar ulaşmış pek çok önemli eser bulunuyor." dedi. Tavlı, yürütülen çalışmalarla antik kente gelen ziyaretçi sayısında da her yıl artış yaşandığına dikkati çekti. Öte yandan antik kentte bulunan ve Menteşe Beyliğinin önemli yapılarından Ahmed Gazi Medresesi de restore edilerek Taş Eserler Müzesi olarak ziyaretçilerini ağırlıyor. Beçin Antik Kenti Beçin Antik Kenti, Muğla’nın Milas İlçesi’nin 5 km kadar güneyinde yer alan Beçin Beldesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Kent, başta Geometrik, Arkaik, Klasik dönemler olmak üzere Roma, Bizans, Menteşeoğulları ve Osmanlı dönemlerinde kullanım görmüş biryerleşim alanıdır. Birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış olan Beçin, 2012 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesinde yerini almıştır. Eski metinlerde Barçın ya da Berçin olarak geçen kentin Türkler tarafından fetih tarihi kesin olarak bilinmemektedir. İbn-i Batuta, Orhan Bey’i şehrin kurucusu olarak tanıtır. Ahmet Gazi’nin hükümdarlığı süresince beylik en parlak devrini yaşamış, 1391’de ölümünden sonramerkez Balat’a taşınmıştır. Ankara Savaşı’ndan (1402) sonra beyliği geri alan İlyas Bey Balat’da ve Beçin’de bir süre daha saltanatını sürdürmüş; vefat edince oğulları Leys ve Ahmed beyliklerini sürdürmek istemişlerse de başarılı olamamışlardır. Beçin 1424 tarihinde kesin olarak Osmanlı hakimiyetine girmiş ve ardından çok hızlı bir şekilde gerilemiştir. XVII. yüzyıl başında, Celali isyanları esnasında kent sakinleri tamamıyla İç Kale’ye çekilmiş; 1950’li yıllarda kale içinde oturan son aileler de Beçin’i terk etmiştir. Beçin şehri, kale ve bunun güneyindeki bir surun çevrelediği asıl yerleşim kısmından oluşur. Kale girişinin hizasındaki iki çeşme kalıntısıyla bir türbe yıkıntısından sonra iki aslan kabartmasının süslediği çeşmenin önünden geçerek Ahmet Gazi Medresesi’nin kuzeyindeki düzlüğe varılır. Bu düzlükte yer alan yapılar şöyledir: batıda, bir kayalığa yaslanan kubbeli çeşme; güneyde- medresenin tam karşısında Orhan Beyin yaptırmış olduğu caminin kalıntıları; güneydoğuda Kızıl Han ve batıda kalan bir haziredeki iki türbedir. Tepenin güneybatısında Kara Paşa Hanı; az ilerisinde dik bir yamaca yaslanmış olan küçük bir hamam ve tepenin en üst noktasına doğru gidildiğinde “Emir Avlusu” olarak adlandırılan yapı vardır. Bu alanda “Orman Tekkesi” denilen bir yapının daha kalıntısı vardır. Yine bu civarda 19. yüzyılda Rumlar tarafından inşa edilen ve” Yeni Kilise” olarak adlandırılan bazilikal bir yapı bulunur. Beçin’in doğusunda Kepez tepesinde, Yelli Camii, medrese ve hamamı vardır. Surlar içinde kalan kısımda, bu yapıların dışında fonksiyonları ve yapıldıkları devirleri belirlenemeyen eski yapı kalıntıları çoktur. ​​​​​​​

800 Yıllık Cacabey Gökbilim Medresesi'nin restorasyonu bitti Haber

800 Yıllık Cacabey Gökbilim Medresesi'nin restorasyonu bitti

Tarihe tanıklık eden Cacabey Medresesi, 800 yıldır Kırşehir'in tanıtımında öncü rol oynuyor. Drone ile 5 yıllık tadilat çalışması sonrası görüntülenen medrese, tüm ihtişamıyla ziyaretçilerini bekliyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğünce restorasyona alındıktan sonra yeniden ibadete açılan tarihi yapının gökbilim medresesi olarak da kullanıldığı biliniyor. UNESCO Dünya Geçici Miras Listesi'nde yer alan Cacabey Gökbilim Medresesi, şehir halkının da buluşma noktalarından bir tanesi olma özelliğini sürdürüyor. Anadolu Selçuklu döneminde gök bilimi medresesi olarak kullanılan ve daha sonra cami olarak hizmet vermeye başlayan 800 yıllık yapı, en küçükten en büyüğüne kadar şehir halkının beş vakit namaz kıldığı önemli bir merkez olma özelliğini taşıyor. Tadilat sonrası ziyaretçi akınına uğradı Kırşehir'de yaklaşık 5 yıl süren onarım ve restorasyon çalışması sonrası ziyaretçi akınına uğrayan medrese hakkında konuşan Hayati Tat, medresenin çok kıymetli bir yer ve Kırşehir'de halk için önemli bir merkez olduğunu söyledi. Torunu ile birlikte namaz eda etmek için medresenin yolunu tutan Dursun Eralp ise tadilat sonrası açılan medreseye torununu da götürerek namaz kıldığını ifade etti. 2019 yılında gerçekleştirilen birinci etap ihale ile yapı üzerine geçici koruma çatısı inşa edildi. Sıvalı halde bulunan kubbe raspa edildi, yapı üst örtüsünde yer alan taş kaplamalar kaldırılarak iç mekanlarda sıva raspaları gerçekleştirildi. Bilimsel kurulun tavsiyeleri çerçevesinde başlanan tadilat ve restorasyon çalışmalarında yapının alttan ve üstten su alması önlendi. Eserin üst örtüsündeki problemler tespit edilerek, güçlendirme projesi çerçeveisnde kubbe ve tonozlar tekstil donatı ile güçlendirildi, formu bozuk kubbe tonoz yüzeylerinde taş tamamlamaları gerçekleştirildi.

Kayseri'nin Kapadokya'sı Haber

Kayseri'nin Kapadokya'sı "SOĞANLI VADİSİ"

Kaya kiliselere, peri bacalarına ve kayadan oyma yapılara sahip Yeşilhisar'daki Soğanlı Vadisi, 1985'ten bu yana Kapadokya ile beraber UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alıyor. Santa Barbara (Tahtalı), Karabaş, Kubbeli ve Yılanlı kiliseleri gibi çok sayıda dinî yapıya sahip Soğanlı Vadisi, yöre halkının yaptığı bez bebekleriyle de biliniyor.     Kayseri'nin Yeşilhisar ilçesinde bulunan kilise ve manastırları, ilginç kaya oluşumlarıyla Kapadokya'nın uzantısı olan Soğanlı Vadisi, turizmde yükselen değer olarak öne çıkıyor. Kapadokya bölgesinin doğusunda, Kayseri il merkezinin güneybatısında yer alan Soğanlı Vadisi, Yeşilhisar’a 10 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Milyonlarca yıl önce Erciyes Dağı ve Hasan Dağı volkanlarından fışkıran lavların soğuması sonucu ilginç yeryüzü şekillerinin meydana geldiği Soğanlı’da derin tüf vadileri, peribacaları ve insanlığa mesken olmuş kaya yerleşimleri yer alıyor. Akköy Baraj Gölü’nden başlayarak uzanan vadi içinde, Geyikli, Santa Barbara (Tahtalı), Kubbeli, Saklı, Yılanlı, Karabaş, Tokatlı ve Ballık'ın olduğu 200’e yakın kilise dünyanın dört bir yanından ziyaretçi çekiyor. Soğanlı Vadisi’ni ziyaret edenlerin Erdemli köyünü de mutlaka gezmeleri öneriliyor. Yeşilhisar’a 10 kilometre uzaklıktaki Erdemli’de dar bir vadinin yamaçlarına yayılan Tek Nefli Arkaik, Aziz Nikolas, Kırk Martir, Ayı, Mikhael, Oniki Havari, Aziz Eustathios ve Saray kiliseleri ile Haralam Manastırı görülmeye değer yerleri oluşturuyor. Erdemli’nin hemen güneyindeki Kesteliç kaya yerleşimleri de fotoğraf tutkunlarına safari deneyimleri yaşatıyor. Yine Soğanlı Vadisi sınırları içinde kalan, Yeşilhisar’a 18 kilometre mesafedeki Güzelöz köyünde Haç, Mistikan, Aziz Basileus, Ortaköy, Aziz Georgios, Panagia, Aziz Stratilates, Azize Barbara kaya kiliseleri, turistlerin pas geçmemesi gereken ziyaret duraklarını oluşturuyor. 2019 yılında sıcak hava balonlarının havalanmaya başladığı tarihî bölgede, balon turlarına katılanlar, kaya yapıları gökyüzünden izleme imkânı buluyor. Soğanlı Vadisi girişinde üç restoran ve iki pansiyon bulunuyor. Ören yerinde yöresel kültürü yansıtan bez bebekler ve Kayseri’ye özgü hediyeliklerin satışı yapılıyor.   Kaynak: AKİB Aktüel Dergisi

Türkiye'nin UNESCO'lu yemekleri yarıştı Haber

Türkiye'nin UNESCO'lu yemekleri yarıştı

Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Turizm Fakültesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü Uygulama Mutfağında bölüm öğrencilerinden oluşan takımlarının hazırladığı ve Türkiye’nin 7 coğrafi bölgesi ile UNESCO Geliştirici Şehirler Ağı’na Gastronomi alanında dahil olmuş 3 şehrin (Afyonkarahisar, Hatay, Gaziantep) yemeklerinden oluşan menüler yarıştı. Turizm Fakültesi uygulama mutfağında gerçekleştirilen yarışmada, AKÜ Turizm Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İsa Sağbaş, Gastronomi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Sandıkçı, Afyonkarahisar Profesyonel Aşçılar Derneği Başkanı Hamza Kalkan, Şef Nevzat Kalkan ve Şef İbrahim Malkoç’tan oluşan jüri Gastronomi bölümü öğrencilerinden oluşan toplam 10 ekibin başlangıç, ara sıcak, ana yemek ve tatlıdan oluşan dörder adet ürünlerini puanladı. Öğrencilerin Türk mutfağı ve yöresel mutfak hakkında bilinirliğini artırmak ve onları araştırmaya sevk etmeyi amaçlayan yarışmada, Gaziantep yemeklerini hazırlayan takım birinci, İç Anadolu Bölgesi yemeklerini hazırlayan takım ikinci ve Karadeniz yemeklerini hazırlayan takım ise üçüncü oldu. Gastronomi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Sandıkçı, Türkiye’nin dünyanın en zengin mutfaklarından birine ev sahipliği yaptığını belirterek, “Jüri olarak 10 takımın sunduklarını seçerken gerçekten çok zorlandık. Hatta puanlamada da takımlar birbirine çok yakın sonuçlar elde etti” dedi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.