Hava Durumu

#Yayla

TOURISMJOURNAL - Yayla haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Yayla haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Kasım Ayında Keşfedilecek Sakin Yurt İçi Rotaları Haber

Kasım Ayında Keşfedilecek Sakin Yurt İçi Rotaları

Türkiye’nin farklı köyleri, yaylaları ve tarihi şehirleri, kasım ayında huzur arayan gezginler için mükemmel fırsatlar sunuyor. Hem doğanın sonbahar renklerini hem de kültürel zenginlikleri keşfetmek isteyen yerli ve yabancı turistler, birbirinden güzel rotalar arasından tercih yapabiliyor. KAPADOKYA, NEVŞEHİR: Kapadokya, kasım ayında peri bacalarının masalsı görüntüsü ve balon turlarıyla öne çıkıyor. Havanın serin ve hoş olduğu bu dönem, bölgenin eşsiz doğasını keşfetmek için ideal bir zaman. KARADENİZ YAYLALARI, RİZE VE TRABZON: Sonbahar aylarında Karadeniz’in yaylalarındaki atmosfer daha da huzurlu hale geliyor. Turistler; Pokut, Ayder ve Huser yaylalarında doğayla iç içe zaman geçirip bölgenin büyüleyici manzaralarına tanık olma şansı yakalıyor. ŞİRİNCE, İZMİR: Şirince, kasımda doğanın renkleriyle birleşen taş evleri ve dar sokaklarıyla sakin bir gezi rotası sunuyor. Bu köydeki bağlar ve geleneksel yaşam, gezginlere huzurlu bir deneyim vaat ediyor. ALAÇATI VE ÇEŞME, İZMİR: Yazın kalabalığından uzaklaşan Alaçatı, kasım ayında sakinleşiyor. Gezginler hem Alaçatı hem de Çeşme'nin dar sokaklarında dolaşırken, butik kafelerinde keyifli zaman geçirebiliyor. GAZİANTEP: Lezzet düşkünleri için Gaziantep, UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı’na dahil edilen tarihi ve kültürel zenginlikleriyle dikkat çekiyor. Buraya gelenler, bölgenin meşhur yemeklerinin tadına bakabiliyor ve eşsiz kültürünü keşfedebiliyor. MARDİN: Şehir, tarihi taş evleri ve dar sokaklarıyla, geleneksel mimarisi ve yemekleriyle gezginlere benzersiz bir deneyim sunuyor. Eski şehir dokusu ve zengin kültürel mirası, Mardin'i keşfetmeye değer bir rota yapıyor.

Yaylada göl manzaralı turizm tesisi inşaatına tepki Haber

Yaylada göl manzaralı turizm tesisi inşaatına tepki

Denizden 2 bin 180 metre yükseklikteki Sis Dağı Yaylası’nın Giresun'un Çanakçı ilçesi sınırlarında kalan Sandık Gölü çevresinde 7 dönümlük alan, turizm tesisi inşası için özel bir şirkete kiralandı. Şirket, göl manzaralı alanda 11 bungalov, restoran ve satış yeri yapmak için proje hazırlatıp, iş makineleriyle çalışma başlattı. İnşaat çalışmaları süren bölgedeki projede bungalovların plansız yapılmasının bölgenin doğal yapısına ve endemik bitki türüne zarar vereceğini öne süren yaylada yaşayanlar ve bazı çevreciler, Giresun Orman Bölge Müdürlüğü'ne dilekçe vererek, projenin iptalini istedi. Aralarında imza kampanyası da başlatan halkın dilekçesinde “Yetki alanınızda bulunan Sis Dağı Yaylası Sandıklı Gölü mevkini mesire alanı olarak planladığınızı ve tesisler yapıp işletmek için kiraladığınızı bölge halkı olarak öğrenmiş olmaktayız. Çevrede konaklayan halk bu alanın doğallığını korumuştur. Bu alanda yapılması tasarlanan yapılar, endemik bitki çeşitlerini ve muhteşem görüntüyü ile oba sakinlerini rahatsız ve huzursuz edeceğinden, doğal tabiatın bozulmaması için mesire alanı proje kapsamının iptal edilip, her kesimden halkın kullanabileceği, doğallığı ile kalmasını arz ve talep ediyoruz” ifadelerine yer verdi. YAYLADA PROJEYE TEPKİ EYLEMİ Yayla halkı ve çevrecilerden oluşan 50 kişilik grup, bölgeye çıkarak tepki gösterdikleri projenin iptali için eylem yaptı. Ellerinde 'Doğa katliamını durdurun', 'Yaşam alanlarımıza dokunmayın', 'Atalarımızın anılarını yok etmeyin' dövizleri taşıyan grup, inşaat alanı çevresindeki güvenlik şeridini kopararak, içeri girmek istedi. Bölgede güvenlik önlemi alan jandarma ekipleri, grubun geçişine izin vermedi. Bu sırada Nusret Özendi, kucağındaki çocuğuyla jandarma ekiplerini aşıp, içeri girmeye çalıştı. Yaşanan kısa süreli gerginlik sonrası kalabalık farklı güzergahtan göl çevresine ulaşarak burada eylem yaptı. Göl kenarında toplanan kalabalık adına konuşan Nusret Özendi, “Trabzon ve Giresun’un ortak yaylası olan Sisdağı’nın incisi Sandık Gölü ve çevresi katlediliyor. 1780 yılından beri atalarımızdan bozulmadan miras kalan, yaylamızın marka yüzü Sandıklı Göl alanını, bir avuç Rantçı keyif sürsün diye yıkılmasına ve betonlaşmasına, yöre halkı olarak razı olmadığımız için burada toplandık. Yaylalar bizim emsalsiz miraslarımız. Bizden sonraki nesillere taş ve çöp dağları bırakmamak için bu mirası koruyup yaşatmakla mükellefiz. İşte tam öyle bir yerdeyiz. Çam ağaçları, zifin çiçekleri, çalı çileği, diken çileği, yabani böğürtlen, sarı kantaron çiçeği, kekik, aslan pençesi, sümbül çiçeği ve daha birçok endemik bitkinin olduğu, yöre halkının buluşma yeri, mutluluklarını paylaştıkları, deresinde serinledikleri, çileğini toplayıp, ormanlarında yürüdüğü manzarayı keyifle izleyebildiği bu yeri, sermaye sahipleri rant projesine çevirip ceplerini doldurmak istiyorlar. Yöre halkının bu ortak değerini, Allah vergisi bu güzel doğayı, ücretli hale getirmek istiyorlar” dedi. ‘ENDEMİK BİTKİLERİ VE DOĞAL GÜZELLİĞİ YOK EDECEKLER’ Alanın, 2016’da orman vasfından hukuka uygun olmayan usullerle, bireysel ilişkilerle mesire alanına çevrilip, özel bir şirkete kiralandığını belirten Özendi, “Bu alanda yapılan inşaatlarla endemik bitkileri ve doğal güzelliği yok edecekler. Yöre halkının ücretsiz özgürce girdiği mesire alanı bir şirketin özel mülkü haline gelecek. Atalarımızın koruyup kolladığı yerler rant alanına dönüşecektir. İnsanlarımız kendi yaylasında yabancı muamelesi görecek. Elimizde kalan doğal güzellikleri korumak istiyoruz. Bilindiği üzere son dönemde çarpık yapılaşmaya Cumhurbaşkanımız da dikkat çekmiş, bu kötü gidişatı düzeltmek adına süreçlere müdahil olmuştur. Bu projeye izin verenleri ve bu projeyi uygulayanları bu yanlıştan biran önce dönmeye davet ediyoruz” diye konuştu. ‘TURİZM TESİSLERİNE KARŞI DEĞİLİZ’ Turizm tesislerine asla karşı olmadıklarını belirten Özendi, “Sis Dağı yayla turizmi, Sis Dağı Yaylası katledilmeden de gelişebilir, geliştirilebilir. Sis Dağı pazar yeri atıl bakımsız bir halde, turizm yönünde bir şey yapılacaksa hak sahipleri ile birlikte yenileme ve tesisleştirme çalışması oradan başlamalı. Fakat kimse bizden sadece rant amaçlı doğal güzelliklerin tahrip edilmesine göz yummamızı beklemesin. Yetkilileri duyarlı olmaya, bu sürece dur demeye, dozerleri bir an önce buradan indirmeye çağırıyoruz. Uzungöl'ün içler acısı halini hepimiz görüyoruz. Bundan ders almalıyız. Başka yerleri de turizm adı altında çöplüğe çevirmemek gerekiyor. Biz bu yolda mücadelemizi sürdüreceğiz. Doğal yaşamı ve ekosistemi tahrip edecek bu proje derhal iptal edilmelidir. Firmaların doymak bilmez rant hırsı, hepimizin gözleri önünde ülkenin ve doğanın geleceğini yok ediyor. Tüm yetkilileri bilim insanlarının, çevre gönüllülerinin, yöre halkının ve doğanın sesine kulak vermeye, bu insanlık suçuna 'Dur' demeye davet ediyoruz” diye konuştu. Projeye karşı çıkan Giresun’un Eynesil ilçesi AKP’li eski belediye başkanı Coşkun Somuncuoğlu da “Atalarımızın bize miras bıraktığı Sandık Gölü çevresinde yapılan katliamı protesto etmek için buradayız. Yaylalarımızın bizim için buluşup kaynaşma yerleridir. Yetkililere sesleniyoruz biz turizme karşı değiliz, bizim için yetkili firmalarla bir meselemiz yok. Meselemiz buraya yapılan mesire alanıdır” ifadelerini kullandı. ‘İŞ MAKİNELERİNİ BURADAN ÇEKSİNLER’ Yöre halkından Müteber Somuncu ise, “Hayatım burada geçti. Bugüne kadar burada hiçbir şey kesmedik. Buraya nasıl kıyılıyor, nasıl bu vaziyete getirildi ? Bakanlığa kadar gideceğim. Böyle olmasını istemiyorum. İş makinelerini buradan çeksinler. Yoksa makinenin önüne yatacağım alsın canımı” diye konuştu. FİRMADAN AÇIKLAMA: TABİAT, HEPİMİZE MİRAS KALMIŞ EŞSİZ BİR EMANETTİR İddialara ilişkin turizm tesisi Nort Enerji firmasının genel müdürü Oktay Gül, yazılı açıklamada bulundu. Kabul edemeyecekleri suçlamalar ile karşılaştıklarını aktaran Gül, “Saygıdeğer kamuoyu, sevgili yöre halkı ve kıymetli doğaseverler. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki tabiat, hepimize miras kalmış eşsiz bir emanettir ve layığı ile korunması boynumuzun borcudur. Bizden sonra çocuklarımıza devredeceğimiz bu emanete ihtimam göstermenin ne kadar önemli bir mesele olduğunu tüm ömrüm boyunca fikir ve eylemlerim ile desteklemiş bir iş adamı olarak son zamanlarda hakkımda çıkan iddiaları üzülerek duyuyorum. Hiç kabul edemeyeceğim suçlamalar ile karşılaşıyorum. Hayırlı dilekler ve güzel niyetlerle başlanılmış bir girişimin hiç alakası olmayan zararlı ve olumsuz bir algı ile topluma yansıtılmak istenmesi, hiçbir vicdan sahibince doğru bulunamaz. Beni ve şahsiyetimi bilen, yakından ya da uzaktan tanıyan ve başlatmış olduğumuz turizm hareketinin bölgeye ve doğaya katkısını hakkı ile araştırıp gerçeği gören vatandaşlarımızın bu asılsız suçlamalara inanmamaları bir kısım marjinal grupların da dahil olduğu hukuksuz eylemlere katılmamış olmaları da bunu kanıtlamaktadır” dedi. Ülke ve bölge turizmine yakışır bir tesis yapmak için var güçleriyle çalıştıklarını da aktaran Gül, “Hukuka riayet, şeffaflık ve evrensel ilkelere uygunluk çerçevesinde yaptığımız faaliyetler aleyhine haksız ithamlarda bulunanları kendi vicdanları ile baş başa bırakıp meselenin aslına vakıf olan ve bölgeyi kalkındıracak bahis konusu projemize destek veren tüm yurttaşlarımıza saygılarımı sunuyorum. Orman Genel Müdürlüğü’nce Türkiye’nin farklı illerinden firmaların da katıldığı bir ihale sonucu yöre halkının ve tüm doğaseverlerin hizmet alacağı, ülkemiz ve bölge turizmine yakışır bir tesis yapmak için var gücümüzle çalışıyoruz. Bu süreçte Orman Genel Müdürlüğü, Giresun Bölge Müdürlüğü, Çanakçı Kaymakamlığı, Eynesil Belediye Başkanı Barış Güdük, Şalpazarı Belediye Başkanı Refik Kurukız ve Çanakçı ilçe jandarma komutanlığı personeline katkı ve desteklerinden dolayı teşekkür ediyorum” dedi. 

Peynirin yayladan sofraya yolculuğu müzede anlatılıyor Haber

Peynirin yayladan sofraya yolculuğu müzede anlatılıyor

Gravyer, çeçil ve kaşar başta olmak üzere birçok çeşit peynirin üretildiği kent, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Anadolu Efes ortaklığında yürütülen "Gelecek Turizmde" projesi kapsamında 2020 yılında dünyanın 18'inci peynir rotası olarak belirlendi. Tarihi tabyada kurulan Peynir Müzesi'nde, büyükbaş hayvanların tükettiği endemik bitkiler, ahır bölümü, süt dolu güğümler, yaylalardaki yaşam ve peynirin yapım sürecinin anlatıldığı bölümler bulunuyor. 1100 metrekare dolaşılabilir alanı bulunan müzede, kentte üretilen ve birçok peynire tat veren endemik çiçekler de tanıtılıyor. Gravyer yapımı, peynir salonu, video odası, temsili Kars Garı, Kars bitki örtüsü, Ankara Gazi Garı, Kars evleri, şef ve atölye bölümlerinin yer aldığı müzeyi gezen ziyaretçiler, peynirin yayladan sofraya yolculuğunu öğreniyor. Kars Peynir Müzesi Müdürü Yeşim Koç, AA muhabirine, Kars'ın "dünyanın 18'inci peynir rotası"nın tescillendiğini, bundan dolayı heyecanlı ve mutlu olduklarını söyledi. Müzenin eski bir tabya içinde yer aldığını ifade eden Koç, "1700-1800'lü yıllarda Osmanlı-Rus savaşlarında 46 tabya yapılıyor, bu tabyalardan bir tanesi de müzenin içinde bulunduğu Süvari Tabya. Yıllar içinde farklı amaçlar için kullanıldı. Özellikle soğuk hava deposu olarak kullanıldı, Kars halkı burayı 'buzhane' olarak biliyor. Oldukça serin bir ortama sahip. Tabyanın doğal kliması var, yaz aylarında gelen ziyaretçilerimiz oldukça memnun." dedi. Koç, Süvari Tabya'nın 2 yıllık restorasyon çalışması sonrasında müzeye dönüştürüldüğünü hatırlatarak, burada peynirin ilk aşamasından itibaren son satışına kadar bütün serüveninin canlandırıldığını anlattı. "Bilinmeyen peynirlerimizi anlatmaya çalışıyoruz, ekonomiye katmamız lazım" Özellikle birebir ölçeklerdeki yüksek teknolojide silikon malzemelerden üretilmiş heykellerle süreci yansıtmaya çalıştıklarını belirten Koç, şöyle konuştu: "Endemik bitkiler bizim için çok önemli, peynirin asıl ham maddesi endemik bitkidir. Türkiye'nin en uzun yaylacılığı Kars'ta yapılıyor. Yaylalarda bu bölgeye özgü endemik bitkiler var. Bu bitkileri de burada tanıtıyoruz. Sütün sağımı, mayalanması, baskılanması, yani son aşamasına kadar burada gösteriyoruz. Endemik bitkilerimizden, ahır bölümünde Kars'ta yetiştirilen çok özel ırklara varıncaya kadar, bütün hayvanlarımızı burada sergiliyoruz. Kars'ta 30'a yakın peynir çeşidi var. Bunların birçoğu gün yüzüne çıkmamış peynirler. Bunlardan bir tanesi de karın kaymağı peyniri. Bilinmeyen peynirlerimizi gelen ziyaretçilerimize anlatmaya çalışıyoruz, bu peynirleri ekonomiye katmamız lazım." Müzenin yoğun ziyaretçi ağırladığından bahseden Koç, "2023 ocak ayından bu yana yerli ve yabancı 45 bin ziyaretçiyi ağırladık. Açıldığından (mart 2022) bu yana ise 100 bin ziyaretçiyi bulduk. Yoğun bir ilgiye karşılaşıyoruz, gelenler memnuniyetini bize iletiyorlar, buradan etkilenip ayrılıyorlar." diye konuştu. Gümüşhane'den Kars'a gelen ziyaretçilerden Murat Güneş ise müzeye ilk defa geldiğini anlatarak, "Peynirlerin nasıl yapıldığını merak ettik. Geldik, gezdik ve gördük. Güzel bal mumu heykelleriyle de canlı görsel oluşturulmuş. Biz çok beğendik, memnun kaldık. Canlı bir müze, süt sağımından birçok aşamada canlı bir deneyim katıyor. Doğu Ekspresi bölümü çocukların çok ilgisini çekti. Peynirin hikayesini aşama aşama burada görmek bizleri etkiledi." ifadelerini kullandı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.