Hıdırellez: Doğanın Büyülü Uyanışı ve Hızır'a Adanan Ritüeller
Yazının Giriş Tarihi: 20.04.2024 12:48
Yazının Güncellenme Tarihi: 20.04.2024 21:07
“Hızır’ın eli değdi, Hızır gibi imdada yetişmek, kul sıkışmayınca Hızır yetişmez, Hızır uğradı, Hızır yoldaşın olsun” gibi deyişleri mutlaka duymuşsunuzdur. Peki Pir Sultan Abdal’ın da “bin bir adı vardır, bir adı Hızır, her nerede çağırsan, orada hazır” dediği Hızır kimdir?Nesilden nesle onu aktaran inanış nedir? Bu yazıyla sizi Hızır’ı tanımaya davet ediyorum.
Eski çağlardan bu yana insanlar bahar mevsimiyle doğanın uyanışını şenliklerle kutlarlar. Hıdırellez de bir mevsim/bahar bayramıdır. Bu bayramın ana karakterleri, Hızır ve İlyas’tır. İnanışa göre, Hızır âb-ı hayat suyunu içtiği için ölümsüzdür. Halk arasında Ledün İlmine vakıf olan bir peygamber ya da ilhamla Allah’tan gelen gizli bilgiye sahip olan bir veli olarak anılmaktadır. Hızır ve İlyas senede sadece bir gün buluşurlar. İşte o gece; 5 Mayıs’ı, 6 Mayıs’a bağlayan gecedir. İnsanlar öyle inanır ki bu mucizeye, bu geceyi kutsal sayarlar. Evlerine bereket dolsun, kısmetleri açılsın, hasatları ve hayvanları bereketli olsun, dilekleri gerçekleşsin, hastaları iyileşsin diye çeşitli ritüeller yaparlar. Hıdrellez gecesinin dışında da inanışa göre beklenmedik zamanlarda farklı şekillerde insanların karşısına çıkan Hızır, insanları sınar, yüreği temiz olan insanlara yardım eder.
Hızır Kültünün Ortaya Çıkışı
Bahara geçiş kutlamalarının kökenine bakıldığında eski çağlara kadar gitmek gerekir. Babil, Sümer, Hitit, Mısır, Anadolu, Mezopotamya, İran ve Yunanistan medeniyetleri incelendiğinde, bu topluluklarda inanılan kutsal güçlere, tanrı ve tanrıçalara kurbanların sunulması, ateş/tütsü yakılması gibi kutsallaştırılmış davranışların var olduğu görülmektedir. Sümer’de İnanna ve Dumuzi, Babil’de İştar ve Tammuz, Mısır’da İsis ve Osiris, Yunan’da Demeter ve Persephone buluşma mitleri doğanın uyanışının ve bereketin habercisi olmuştur. Bu buluşmalar şenliklerle kutlanmıştır. Mezopotamya inanışlarında Dumuzi (Sümer)/Tammuz (Babil) hayvanların, çobanların, ekinlerin koruyucusudur. Senenin yarısını yer altında geçiren bu tanrı, eşi İnanna/İştar ile buluşmak için yeryüzüne çıkarken doğa yeniden neşelenir. Bu buluşma bir nevi düğün gibi betimlenirken, dünyaya bahar gelir. Sümer Gılgamış Destanında insanüstü güce sahip olan Kral Gılgamış, yol arkadaşı Enkidu ölünce çok üzülür ve ölümsüzlük otunu aramaya çıkar. Yerini bilen tek kişi ise ebedî hayat süren Ziusudra (Sümer)/Utnapiştim’dir (Babil). Bu kişi, Hızır ile özdeşleştirilir. Mısır inanışlarında da kardeşi Seth tarafından öldürülen ve karısı İsis tarafından büyü ile canlandırılan Osiris’in dirilişi şenliklerle kutlanırdı. Şenlikler, Nil sularının çekilip, tohumların toprağa ekileceği dönemde yapılırdı. Yani yer altı tanrısı Osiris'in dirilişi bir nevi doğanın dirilişini sembolize ederdi. Yunan mitlerinde ise Zeus ile Demeter'in kızı olan Persephone (Kore), yeraltı Tanrısı Hades tarafından yer altına kaçırılır. Ölüler diyarının tanrıçası olur. Annesi bereket tanrıçası Demeter ile yılın yarı zamanını geçirmek için yeryüzüne çıkar. Kızına kavuşan Demeter sevincinden dünyaya baharı getirir, doğayı bereketlendirir. İskender Efsanesinde ebedî hayat suyunu arayan İskender, balığı canlandıran suyun aktığı çeşmeden su içen aşçısı Andreas’ı çeşmeyi tekrar bulamayınca denize atar. Bu efsanede Andreas, Hızır’ın özellikleriyle anılır.
Türklerin geleneksel eski dini Tengrizm’de de Gök Tanrı, insanlara iyilik etmesi için aksakallı bir ihtiyar olarak tasvir edilen Boz Atlı Yol İyesi olarak anılan koruyucu bir ata ruhunu görevlendirir. Türklerin İslamiyet’e geçişi ile birlikte İslam kültüründe benzer özelliklerle tasvir edilen Hızır, Boz Atlı Yol İyesi’nin yerini alır. Oğuz Kağan Destanında Oğuz Kağan’a bir erkek bozkurt yol kılavuzluğu eder ve kaybolur. Bu kurt, Hızır olarak anılır. Dede Korkut, Manas Destanı gibi birçok halk anlatılarında da Hızır’ın adı pek çok yerde geçer.
Kuran’da Kehf suresinde Hz. Musa ile “kullarımızdan bir kul” ifadesiyle tanımlanan bilge, Hızır olarak yorumlanmaktadır. Tasavvufta abdalların reisi olarak anılan Hızır, Alevi-Bektaşi kültüründe on iki posttan/makamdan “mihmandar” postunun sahibidir. Yine Alevi-Bektaşi kültüründe kırmızı atı olduğuna inanılan Düzgün Baba, insanlara ihtiyaç duyduklarında yardım eder. Mevlana da Şems’i, ikinci Hızır olarak tanımlar. Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde, İlyas’ın karada insanlara hizmet ettiğini, Hızır’ın ise denizde hizmet ettiğini yazar.
Müslüman ve Hristiyanların birlikte yaşadığı dönemlerde kültürel etkileşimler olurken, halk inanışların da Circis (Cercis/Curcis) peygamber ile karıştırılan Aziz George (Georgios/Georges) ve yaptığı iyiliklerle anılan Aziz Nikolaos Hızır kültüyle özdeşleştirilir. Hristiyanlık dünyasında Paskalya ve Aya Yorgi, Yahudilikte Pesah adıyla anılan mevsim kutlamaları da İslam kültüründe Hızır ve İlyas karakterlerine dair yapılan kutlamalarla aynı görevi üstlenir. Yahudi Efsanesinde Yeşua’ya yoldaşlık eden İlya peygamber, Hızır gibi bir takım gizemli işler yaparken betimlenir.
Hıdırellez Kutlamaları
Hıdırellez gecesi gelmeden önce kınalar yakılır, evler temizlenir, temiz kıyafetler hazırlanır. Bazı yörelerde Hızır orucu tutulur.Hıdırellez günü eş-dost buluşmalarında yenmesi için pilavı, çörek, börek, sütlaç gibi yiyecekler hazırlanır. Hıdırellez günü ise ev temizlenmez, dikiş dikilmez, tarla sürülmez, çamaşır yıkanmaz, ağaç kesilmez. Hıdırellez günü sabah erkenden pencereler ve kapılar açılır. Bereket ve sağlık duaları edilir. O gün mezarlıklar ya da türbeler ziyaret edilir. Hızır’ın uğradığı düşünülen “Hızır kapısı” adı verilen kale, yatır gibi yerlere ya da Hızır’ın İlyas ile buluştuğu düşünülen yeşillik kırlara akrabalar ve komşularla gidilir. Bazı yörelerde Hızır hakkı için Hızır kapılarında kurbanlar kesilir. Topluca eğlenceler yapılır. Hıdırellez’in sembolü haline doğanın yeniden canlanması simgeleyen bir ateş yakılır. Geçmiş yılın rehavetini üstünden atmak için ateşin üstünden atlanır.
Hıdırellez Ritüelleri
Bereket ve şans için Hıdırellez gecesitepsi içine çeşitli tahıllar, ekmek ve su bırakılır. Dolaplar, yağ kapakları, un çuvalları, kapı, pencere, ambar, cüzdan ve yiyecek kapılarının ağzı bereketli olsun diye açık bırakılır. Köylerde Hıdırellez günü sabah namazı kılınıp, tarlalar dolaşılır ve ambara/depolara gelinip bereket dilenir. Kuraklık var ise yağmur duası yapılır. Gün doğmadan çiçek ve otların üstündeki çiğler toplanarak sütün içine koyup, süt mayalanır. Karınca yuvasından toprak alınıp, toprak kesesi yapılır. Kese mutfağa konur. İçinde para olan keseler gül dalına asılır. Pencere önlerine para bırakılır. Ertesi gün para alınıp, cüzdana konur ve yıl boyunca harcanmaz.
Sağlık, şifa ve güzellik için gecegül dalına eşyalar asılır ve sabah giyilir. Gece bir kovaya su konur, sabah bu su ile yıkanılır. Bazı yörelerde bu suya toplanan çeşitli konur ve kaynatılır. Hıdırellez sabahı su kenarına gidilir, el ve yüz yıkanır. Ya da su eve getirilir banyo yapılır. Yine güzelleşmek ya da vücuttaki hastalıklarından kurtulmak için sabah bitkilerin üstünden çiğ toplanır, banyo suyuna karıştırılır. Hastalar yeşil alanlara çıkarılır, yerde çimenlerin üzerinde yuvarlanır. Hastalıklardan kurtulmak için ağaca salıncak kurulup sallanılır.
Dileklerin tutması içindilek tutulan nesnenin resmi kağıda çizerek bir gül ağacının dalına asılır. Gün doğmadan dilek kağıtları nehre, denize veya dereye atılır. Yine gül ağacının altına dileği tutulan ev gibi unsurların maketleri yapılır ya da çizilir. Çocuk sahibi olmak isteyenler beşik yapıp içine bebek bırakır.
Dilek tutularak ağaç etrafında dönülür, mum yakılır. Ağaçlara dilekler ile bez parçaları bağlanır.
Talih ve kısmet açmak içinevlenme çağına gelen kızların başlarında kilit açılır, evde olan sandık kapakları açık bırakılır. Kızların baş örtülerine gül yağı dökülür. Bir başka ritüelde niyet küpü hazırlanır, evlenmek isteyenler içine takılarından koyar. Küp sabaha kadar gül ağacı dibinde bekletilir. Ertesi sabah maniler ile küp açılır. Kısmeti kapalı olduğu düşünülen kişi odaya kitlenir. Sabah genci odaya kilitleyen kişi namaz kılıp, kısmeti açılsın diye dua edip evlenmesi istenilen kişinin oda kapısının kilidini açarak uyandırır. Genç kızlar yatarken evlenme niyeti edip yatarlar. Şanslı iseler Hızır rüyalarında evlenecekleri eşlerini gösterir. Bazı yörelerde kısmet için tuzlu ekmek pişirilip, bacaya/çatıya bırakılır.
Kötü enerjiden korunmak için ahır ve ev kapılarına, pencerelere ısırgan otu yada yeşil bitkiler asılır. Bütün senenin kötü enerjisinden ve günahlardan arınmak için eski eşyalardan büyük bir ateş yakılır ve üzerinden atlanır. Bazı yörelerde 41 nohut gibi bakliyat 41 adet “Ayetel-kürsü” okunarak dileklerle toprağa gömülür.
Gayb Aleminden haber almak için açılacak göğü görmek için gece uyunmaz. Gökyüzünde ışık beliren yerde para olduğuna inanılır. O gece görülen rüyalar haberci rüyalardır.
Dilek tutmak, sağlıklı olmak, gayb’dan haber almak, berekete sahip olmak, güzelleşmek gibi amaçlarla yapılan ritüeller Türk Dünyası’nda ve Anadolu’da farklılık gösterse de amaçlar ortaktır: mucizeye şahit olmak. Ledün ilmine hakim olan Hızır, bu ritüellere cevap verir mi bilinmez ancak, Hızır inanışı toplumları birleştiren bir kültürel miras olarak nesilden nesle aktarılmaktadır. Bu sebeple önemi itibariyle Hıdırellez kutlamaları, UNESCO Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi'nde de yer almıştır.
Hızır, bu yazıyı okuyan herkesin dileklerine yoldaş olsun.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Prof. Dr. Özlem Güzel
Hıdırellez: Doğanın Büyülü Uyanışı ve Hızır'a Adanan Ritüeller
“Hızır’ın eli değdi, Hızır gibi imdada yetişmek, kul sıkışmayınca Hızır yetişmez, Hızır uğradı, Hızır yoldaşın olsun” gibi deyişleri mutlaka duymuşsunuzdur. Peki Pir Sultan Abdal’ın da “bin bir adı vardır, bir adı Hızır, her nerede çağırsan, orada hazır” dediği Hızır kimdir? Nesilden nesle onu aktaran inanış nedir? Bu yazıyla sizi Hızır’ı tanımaya davet ediyorum.
Eski çağlardan bu yana insanlar bahar mevsimiyle doğanın uyanışını şenliklerle kutlarlar. Hıdırellez de bir mevsim/bahar bayramıdır. Bu bayramın ana karakterleri, Hızır ve İlyas’tır. İnanışa göre, Hızır âb-ı hayat suyunu içtiği için ölümsüzdür. Halk arasında Ledün İlmine vakıf olan bir peygamber ya da ilhamla Allah’tan gelen gizli bilgiye sahip olan bir veli olarak anılmaktadır. Hızır ve İlyas senede sadece bir gün buluşurlar. İşte o gece; 5 Mayıs’ı, 6 Mayıs’a bağlayan gecedir. İnsanlar öyle inanır ki bu mucizeye, bu geceyi kutsal sayarlar. Evlerine bereket dolsun, kısmetleri açılsın, hasatları ve hayvanları bereketli olsun, dilekleri gerçekleşsin, hastaları iyileşsin diye çeşitli ritüeller yaparlar. Hıdrellez gecesinin dışında da inanışa göre beklenmedik zamanlarda farklı şekillerde insanların karşısına çıkan Hızır, insanları sınar, yüreği temiz olan insanlara yardım eder.
Hızır Kültünün Ortaya Çıkışı
Bahara geçiş kutlamalarının kökenine bakıldığında eski çağlara kadar gitmek gerekir. Babil, Sümer, Hitit, Mısır, Anadolu, Mezopotamya, İran ve Yunanistan medeniyetleri incelendiğinde, bu topluluklarda inanılan kutsal güçlere, tanrı ve tanrıçalara kurbanların sunulması, ateş/tütsü yakılması gibi kutsallaştırılmış davranışların var olduğu görülmektedir. Sümer’de İnanna ve Dumuzi, Babil’de İştar ve Tammuz, Mısır’da İsis ve Osiris, Yunan’da Demeter ve Persephone buluşma mitleri doğanın uyanışının ve bereketin habercisi olmuştur. Bu buluşmalar şenliklerle kutlanmıştır. Mezopotamya inanışlarında Dumuzi (Sümer)/Tammuz (Babil) hayvanların, çobanların, ekinlerin koruyucusudur. Senenin yarısını yer altında geçiren bu tanrı, eşi İnanna/İştar ile buluşmak için yeryüzüne çıkarken doğa yeniden neşelenir. Bu buluşma bir nevi düğün gibi betimlenirken, dünyaya bahar gelir. Sümer Gılgamış Destanında insanüstü güce sahip olan Kral Gılgamış, yol arkadaşı Enkidu ölünce çok üzülür ve ölümsüzlük otunu aramaya çıkar. Yerini bilen tek kişi ise ebedî hayat süren Ziusudra (Sümer)/Utnapiştim’dir (Babil). Bu kişi, Hızır ile özdeşleştirilir. Mısır inanışlarında da kardeşi Seth tarafından öldürülen ve karısı İsis tarafından büyü ile canlandırılan Osiris’in dirilişi şenliklerle kutlanırdı. Şenlikler, Nil sularının çekilip, tohumların toprağa ekileceği dönemde yapılırdı. Yani yer altı tanrısı Osiris'in dirilişi bir nevi doğanın dirilişini sembolize ederdi. Yunan mitlerinde ise Zeus ile Demeter'in kızı olan Persephone (Kore), yeraltı Tanrısı Hades tarafından yer altına kaçırılır. Ölüler diyarının tanrıçası olur. Annesi bereket tanrıçası Demeter ile yılın yarı zamanını geçirmek için yeryüzüne çıkar. Kızına kavuşan Demeter sevincinden dünyaya baharı getirir, doğayı bereketlendirir. İskender Efsanesinde ebedî hayat suyunu arayan İskender, balığı canlandıran suyun aktığı çeşmeden su içen aşçısı Andreas’ı çeşmeyi tekrar bulamayınca denize atar. Bu efsanede Andreas, Hızır’ın özellikleriyle anılır.
Türklerin geleneksel eski dini Tengrizm’de de Gök Tanrı, insanlara iyilik etmesi için aksakallı bir ihtiyar olarak tasvir edilen Boz Atlı Yol İyesi olarak anılan koruyucu bir ata ruhunu görevlendirir. Türklerin İslamiyet’e geçişi ile birlikte İslam kültüründe benzer özelliklerle tasvir edilen Hızır, Boz Atlı Yol İyesi’nin yerini alır. Oğuz Kağan Destanında Oğuz Kağan’a bir erkek bozkurt yol kılavuzluğu eder ve kaybolur. Bu kurt, Hızır olarak anılır. Dede Korkut, Manas Destanı gibi birçok halk anlatılarında da Hızır’ın adı pek çok yerde geçer.
Kuran’da Kehf suresinde Hz. Musa ile “kullarımızdan bir kul” ifadesiyle tanımlanan bilge, Hızır olarak yorumlanmaktadır. Tasavvufta abdalların reisi olarak anılan Hızır, Alevi-Bektaşi kültüründe on iki posttan/makamdan “mihmandar” postunun sahibidir. Yine Alevi-Bektaşi kültüründe kırmızı atı olduğuna inanılan Düzgün Baba, insanlara ihtiyaç duyduklarında yardım eder. Mevlana da Şems’i, ikinci Hızır olarak tanımlar. Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde, İlyas’ın karada insanlara hizmet ettiğini, Hızır’ın ise denizde hizmet ettiğini yazar.
Müslüman ve Hristiyanların birlikte yaşadığı dönemlerde kültürel etkileşimler olurken, halk inanışların da Circis (Cercis/Curcis) peygamber ile karıştırılan Aziz George (Georgios/Georges) ve yaptığı iyiliklerle anılan Aziz Nikolaos Hızır kültüyle özdeşleştirilir. Hristiyanlık dünyasında Paskalya ve Aya Yorgi, Yahudilikte Pesah adıyla anılan mevsim kutlamaları da İslam kültüründe Hızır ve İlyas karakterlerine dair yapılan kutlamalarla aynı görevi üstlenir. Yahudi Efsanesinde Yeşua’ya yoldaşlık eden İlya peygamber, Hızır gibi bir takım gizemli işler yaparken betimlenir.
Hıdırellez Kutlamaları
Hıdırellez gecesi gelmeden önce kınalar yakılır, evler temizlenir, temiz kıyafetler hazırlanır. Bazı yörelerde Hızır orucu tutulur. Hıdırellez günü eş-dost buluşmalarında yenmesi için pilavı, çörek, börek, sütlaç gibi yiyecekler hazırlanır. Hıdırellez günü ise ev temizlenmez, dikiş dikilmez, tarla sürülmez, çamaşır yıkanmaz, ağaç kesilmez. Hıdırellez günü sabah erkenden pencereler ve kapılar açılır. Bereket ve sağlık duaları edilir. O gün mezarlıklar ya da türbeler ziyaret edilir. Hızır’ın uğradığı düşünülen “Hızır kapısı” adı verilen kale, yatır gibi yerlere ya da Hızır’ın İlyas ile buluştuğu düşünülen yeşillik kırlara akrabalar ve komşularla gidilir. Bazı yörelerde Hızır hakkı için Hızır kapılarında kurbanlar kesilir. Topluca eğlenceler yapılır. Hıdırellez’in sembolü haline doğanın yeniden canlanması simgeleyen bir ateş yakılır. Geçmiş yılın rehavetini üstünden atmak için ateşin üstünden atlanır.
Hıdırellez Ritüelleri
Bereket ve şans için Hıdırellez gecesi tepsi içine çeşitli tahıllar, ekmek ve su bırakılır. Dolaplar, yağ kapakları, un çuvalları, kapı, pencere, ambar, cüzdan ve yiyecek kapılarının ağzı bereketli olsun diye açık bırakılır. Köylerde Hıdırellez günü sabah namazı kılınıp, tarlalar dolaşılır ve ambara/depolara gelinip bereket dilenir. Kuraklık var ise yağmur duası yapılır. Gün doğmadan çiçek ve otların üstündeki çiğler toplanarak sütün içine koyup, süt mayalanır. Karınca yuvasından toprak alınıp, toprak kesesi yapılır. Kese mutfağa konur. İçinde para olan keseler gül dalına asılır. Pencere önlerine para bırakılır. Ertesi gün para alınıp, cüzdana konur ve yıl boyunca harcanmaz.
Sağlık, şifa ve güzellik için gece gül dalına eşyalar asılır ve sabah giyilir. Gece bir kovaya su konur, sabah bu su ile yıkanılır. Bazı yörelerde bu suya toplanan çeşitli konur ve kaynatılır. Hıdırellez sabahı su kenarına gidilir, el ve yüz yıkanır. Ya da su eve getirilir banyo yapılır. Yine güzelleşmek ya da vücuttaki hastalıklarından kurtulmak için sabah bitkilerin üstünden çiğ toplanır, banyo suyuna karıştırılır. Hastalar yeşil alanlara çıkarılır, yerde çimenlerin üzerinde yuvarlanır. Hastalıklardan kurtulmak için ağaca salıncak kurulup sallanılır.
Dileklerin tutması için dilek tutulan nesnenin resmi kağıda çizerek bir gül ağacının dalına asılır. Gün doğmadan dilek kağıtları nehre, denize veya dereye atılır. Yine gül ağacının altına dileği tutulan ev gibi unsurların maketleri yapılır ya da çizilir. Çocuk sahibi olmak isteyenler beşik yapıp içine bebek bırakır.
Dilek tutularak ağaç etrafında dönülür, mum yakılır. Ağaçlara dilekler ile bez parçaları bağlanır.
Talih ve kısmet açmak için evlenme çağına gelen kızların başlarında kilit açılır, evde olan sandık kapakları açık bırakılır. Kızların baş örtülerine gül yağı dökülür. Bir başka ritüelde niyet küpü hazırlanır, evlenmek isteyenler içine takılarından koyar. Küp sabaha kadar gül ağacı dibinde bekletilir. Ertesi sabah maniler ile küp açılır. Kısmeti kapalı olduğu düşünülen kişi odaya kitlenir. Sabah genci odaya kilitleyen kişi namaz kılıp, kısmeti açılsın diye dua edip evlenmesi istenilen kişinin oda kapısının kilidini açarak uyandırır. Genç kızlar yatarken evlenme niyeti edip yatarlar. Şanslı iseler Hızır rüyalarında evlenecekleri eşlerini gösterir. Bazı yörelerde kısmet için tuzlu ekmek pişirilip, bacaya/çatıya bırakılır.
Kötü enerjiden korunmak için ahır ve ev kapılarına, pencerelere ısırgan otu yada yeşil bitkiler asılır. Bütün senenin kötü enerjisinden ve günahlardan arınmak için eski eşyalardan büyük bir ateş yakılır ve üzerinden atlanır. Bazı yörelerde 41 nohut gibi bakliyat 41 adet “Ayetel-kürsü” okunarak dileklerle toprağa gömülür.
Gayb Aleminden haber almak için açılacak göğü görmek için gece uyunmaz. Gökyüzünde ışık beliren yerde para olduğuna inanılır. O gece görülen rüyalar haberci rüyalardır.
Dilek tutmak, sağlıklı olmak, gayb’dan haber almak, berekete sahip olmak, güzelleşmek gibi amaçlarla yapılan ritüeller Türk Dünyası’nda ve Anadolu’da farklılık gösterse de amaçlar ortaktır: mucizeye şahit olmak. Ledün ilmine hakim olan Hızır, bu ritüellere cevap verir mi bilinmez ancak, Hızır inanışı toplumları birleştiren bir kültürel miras olarak nesilden nesle aktarılmaktadır. Bu sebeple önemi itibariyle Hıdırellez kutlamaları, UNESCO Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi'nde de yer almıştır.
Hızır, bu yazıyı okuyan herkesin dileklerine yoldaş olsun.
Hoş geldin Bahar…
Prof. Dr. Özlem GÜZEL
Akdeniz Üniversitesi, Turizm Fakültesi
ozlemguzel@akdeniz.edu.tr