Yıllara ve çeşitli koşullara bağlı olarak değişebilir ancak, dünyada genel olarak en yüksek turist akışına sahip turistik merkezlerinden bazıları ve tahmini turist sayılarına baktık.

Bakınca gördük ki inanılmaz kültürel miraslara sahip olan ülkemizdeki turist sayıları dünya ortalamasının yarısı ve bazı yerlerde üçte biri, dörtte biri. Demek ki turizm tanıtımında daha çok yolumuz var.

Örneğin Roma'yı yılda 10 milyon turist ziyaret ederken Kapadokya’yı 4 milyon turist ziyaret ediyor. Ya da Paris'teki Louvre Müzesini yılda 10 milyon kişi ziyaret ederken, Topkapı Sarayı'nı yılda 4 milyon turist ziyaret ediyor veya Göreme Açık Hava müzesini yılda 2 milyon kişi ziyaret ediyor.

Demek ki TGA kültürel miras tanıtımında sınıfta kalmış.

Demek ki belediyeler yahut şehirleri yönetenler ve turizmle ilgili sivil toplum kuruluşları tanıtımda sınıfta kalmış.

Bu durumda eskiden reklamcı olarak TGA’yı (Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı) bu manada masaya yatırmak istiyorum. (Zaten kuruluş manası bu)

Öncelikle 2019 yılında TGA gibi bir yapının kurulmasını çok anlamlı, gerekli ve doğru buluyorum. Hatta bana göre devrim. Bunu her bakanlığın ve belediyenin de yapması gerektiğini düşünüyorum.

Şimdi de gelelim turizm sektöründen TGA'ya akan reklam ve tanıtım bütçelerine. Hazine ve Maliye Bakanlığının verilerine göre, 2024 yılının ilk 3 ayında Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansının (TGA) turizm sektöründen aldığı turizm payı miktarı 2023 yılının aynı dönemine göre 2 kat artarak 873 milyon TL’ye yükselmiş. Ayrıca aynı dönemde TGA’nın Hazine’den aldığı devlet yardımları 2023’ün aynı dönemine göre yüzde 90 artarak 1,3 milyar TL’ye çıkmış.

Yani tanıtım için paramız var, ciddi bütçeler de ayrılıyor. Buna da eyvallah. Bu işlere para harcanmadan olmaz zaten.

Ama bu reklamlar nerelere harcanıyor, ülke bazında ve içerik olarak nasıl harcanıyor ya da hangi marka takımları hazırlıyor? Bilmiyorum.

TGA dünyada kaynak pazarlar bazında reklam yaptığını ifade ediyor. Dijital reklamlar ve televizyon reklamları kullandığını söylüyor, bu da harika.

Zaten artık çok ekonomik rakamlarla, dijital reklam mecralarında dünyayı sallayabileceğiniz reklamları yapmak mümkün.

Ama gel gör ki TGA reklamlarına bakınca gördüğüm şey sadece harika görsellerden oluşan, duygusuz videolar. Evet güzel, bu da olsun tabi ama bana göre iletişim vaadi yok. Güzel görsellerle videolar oluşturabileceğiniz dünyada bir sürü daha ülke var. Bu videolar ülkemizi ve ülkemizin turiste vereceği duyguyu hissettirmiyor.

Kültür turizmi, eko turizm, spor turizmi, inanç turizmi ve gastronomi turizmi gibi tüm tanıtım argümanlarına sahip ülkemizde bu tanıtımların nasıl bir stratejik iletişim planı var? Ülkeler ve kategori bazında hedef kitleye uygun ne tür bir planlama ile bu tanıtım bütçeleri harcanıyor?

Çünkü artık potansiyel turistler, teknolojinin ilerlemesi, hayatın çok hızlı akması ve daha birçok nedenden dolayı kaotik bir yaşam tarzı içinde yaşıyor. İnsanlar kısa tatil zamanlarında sakin, dingin veya duygusu olan yerlerde tatil yapmayı tercih ediyor. Mesela buna göre bir tanıtım yapılıyor mu?

Neden yapılan tanıtımlarda ülkemizin kültürünü, duygusunu veremiyoruz?

Neden sadece resort turizm yükseliyor da kültür turizmi yükselmiyor?

UNESCO miraslarımız için ayrı bir tanıtım yapılıyor mu?

Mesela ben birkaç kez TGA filmi izledim içinde herşey vardı. Deniz, güneş, tarih. İyi de siz tüketiciye 10 mesaj verirsiniz o sadece birini alır. Bunu kategorize eden bir tanıtım stratejisi, planı yok mu?

Dünyada tanıtım bütçeleri çoğu yerde reklamla yan yana yürüyen PR ve sosyal medya gibi başka argümanlarla bir bütün mesaj üzerinden yapılıyor. Acaba TGA Türkiye’nin tanıtım bütçesini nasıl dağıtıyor? İnanılmaz yetenekli kreatif ekiplerin ya da ajansların olduğu ülkemizde TGA, bu yeteneklerden faydalanıyor mu?

Yapılan tanıtım planlamalarında TGA'nın Reklam-Halkla ilişkiler alanlarında uzman bir danışma kurulu var mı mesela? Bu filmleri kim onaylıyor? Yoksa hangi reklam filminin oynatılacağını ya da hangi aktivitelerin yapılacağını bürokratlar mı belirliyor?

Eğer öyleyse vay halimize.

Bu durumda neden Roma'yı 10 milyon kişi ziyaret ederken Kapadokya’yı 4 milyon kişinin ziyaret ettiğini de anlamış oluyoruz.