TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Mardin: Mezopotamya’da Bir Masalın Parçası Olmak

Yazının Giriş Tarihi: 11.12.2024 12:42
Yazının Güncellenme Tarihi: 11.12.2024 12:49

Her adımda tarih, her sokakta kültür, her yapıda sanat… Mardin, bir şehirden çok bir masal gibi. Bu büyüleyici şehir, yalnızca görkemli taş yapılarıyla değil, aynı zamanda kültürel çeşitliliğiyle de ziyaretçilerini etkiliyor. Taş işçiliğiyle bezeli yapıları, hoşgörüyü yansıtan çok kültürlü dokusu ve Süryani kültürünün zengin izleriyle tam bir açık hava müzesi.

Geçtiğimiz hafta Mardin Artuklu Üniversitesi Turizm Fakültesi tarafından düzenlenen "II. Uluslararası Mezopotamya İnanç ve Kültür Turizmi Kongresi" ve Çalıştay daveti vesilesiyle Mardin’i uzun zaman sonra yeniden ziyaret etme fırsatı buldum. Bu verimli ve keyifli organizasyonda emeği geçen Turizm Fakültesi ekibine teşekkür ederim. Bu kısa gezi bana kültür turizminin büyüsünü bir kez daha hatırlattı. Mardin’i Mardin yapan en önemli unsurlardan birisi; sahip olduğu zengin kültürel mozaiği. Süryaniler, Araplar, Kürtler ve Türklerin birlikte harmanladığı bu zenginlik, kentin ruhuna işlenmiş. Burada farklı inançların, dillerin ve geleneklerin barış içinde bir arada nasıl yaşadığını görüyorsunuz. "Biz nasıl olunur?" sorusunun en güzel örneği olmuş burada insanlar.

Mardin, Türkiye’de son yıllarda kültür turizminin yükselen yıldızlarından birisi. Kültür turizmi, benim için yalnızca tarihi eserleri görmek değil, aynı zamanda bir yerin ruhunu anlamak ve deneyimlemek anlamına geliyor. Şehri dolaşırken Mardin’in ruhunu hissetmemeniz imkânsız. Eski Mardin’de dolaşırken taş evlerin duvarlarına dokunmak, yerel halkın sıcak sohbetine katılmak ya da yöresel lezzetlerin tadına bakmak, inanılmaz bir deneyim. Nereleri gezdim kısacık üç günde? Gelin size özetleyeyim.

DEYRULZAFARAN MANASTIRI: MİSTİK BİR YAPI

Deyrulzafaran, sadece bir ibadet merkezi değil, aynı zamanda inançların ve kültürlerin buluşma noktası olarak kabul edilmiş. Manastır, Süryani Ortodoks Kilisesi’nin en önemli merkezlerinden biri. Adını çevresindeki safran çiçeklerinden alan bu manastır, gezerken insana huzur veriyor. Geziye başlamadan önce Safran çayını mutlaka tadın. Manastırda yapılan rehberli turlar, bu dini yapının ve Süryani kültürünün tarihine dair eşsiz bilgiler sunuyor. Bize manastırı gezdiren sevgili Yuhannun Aydın’a teşekkür ederim.

DARA HARABELERİ: BÜYÜLÜ BİR ZAMAN YOLCULUĞU

Roma İmparatorluğu dönemine ait bir askeri garnizon şehrinin kalıntıları olan Dara Harabeleri’ni gezerken başka bir dünyaya gidiyorsunuz. Harabeye girerken Mervan Ekti sizi bir ağıtla karşılıyor. Antik dönemin mühendislik harikalarından olan sarnıçlar, mezarlar ve taş yapılarını gezerken üstünüzden uçan kuşlar sanki size bir şeyler anlatıyor. Çıkarken de naneli ayran içmeyi unutmayın.

ZERZEVAN KALESİ VE MITHRAS TAPINAĞI: GİZEM VE TARİHİN BULUŞTUĞU YER

Diyarbakır ve Mardin arasında kalan Roma İmparatorluğu döneminde önemli bir askeri garnizon olan Zerzevan Kalesi’ne gitmek ise bana Mardin’in sürprizi oldu. Buraya gitmek çok uzun süredir yüreğimde bekleyen bir eylemdi. Bunun için Zeynel Manop ve Faysal Yılmaz’a ayrıca teşekkür ederim. Ayrıca kalenin görevlisi Mehmet Bey’den çay eşliğinde aldığımız eşsiz bilgiler ise beni çok heyecanlandırdı. Gözlem kuleleri, kilise, yeraltı sarnıçları ve askerî barınakların yanında kalenin en dikkat çekici kısmı ise gizem dolu Mithras Tapınağı’ydı. Yeraltında bulunan bu tapınak, Mithras dini mensuplarının ibadet alanı olarak kullanılmaktaydı. Bu alan güneş ve gökyüzünün gizemlerini barındırıyor. Bu nedenle beni en heyecanlandıran kısım burası oldu.

KASIMİYE MEDRESESİ: EĞİTİM VE ESTETİĞİN MERKEZİ

Bir zamanlar hem dini hem de bilimsel eğitimlerin merkezi olan Kasımiye Medresesi, taş işçiliği ve mimarisiyle sizi her karesinde fotoğraf çektirmeye teşvik ediyor. Geniş avlusunda yer alan suyla sembolize edilen yaşam döngüsü alanı ise ruhunuza işliyor. Medrese’nin sorumlusu olan Turizm Fakültesinde Araştırma Görevlisi olan sevgili Can Aktaş’a akşam sessizliğinde fotoğraf çektirme fırsatı yarattığı için; yine Medrese görevlileri olan Musa Taş ve yeğeni Mehmet Taş’a da güzel fotoğraflarımı çektikleri için teşekkür ederim. Onlar, medreseyi kutsal bir emanet gibi korurken aynı zamanda profesyonel düzeyde fotoğrafçılık yapmaya başlamışlar. "Hangi saatte en güzel fotoğraflar nerede çekilir?" sorusunun cevabı onlarda. Ayrıca Musa Bey’in o keyifli güldüren sohbeti ise bu yazıyı yazarken bile beni gülümsetti.

DEREİÇİ KÖYÜ: TERK EDİLMİŞ BİR SÜRYANİ KÖYÜ

Eski adıyla 'Kıllıt' olarak bilinen, Dereiçi Köyü Süryani kültürünün izlerini taşıyan büyüleyici bir yer. Ancak Mor Yuhanon Dilimiyo Süryani Kilisesi’nin tepesinden şehre bakarken şehrin terk edildiğini görmek biraz yürek burkuyor. Savur Belediyesi’ne bizi ağırladığı için ve Kıllıt Köy Muhtarı Sami Dal’a kentin yürek burkan terk ediliş öyküsünü bize anlatarak yaşattığı için ayrıca teşekkür ederiz.

ESKİ MARDİN VE ESKİ MİDYAT: KÜLTÜR DOLU SOKAKLAR

Mardin’in en çarpıcı yönlerinden birisi, Eski Mardin ve Eski Midyat bölgelerindeki taş işçiliğiyle öne çıkan yapılar. Daracık sokaklarda yürürken, her köşede karşıma çıkan taş evler ve tarihi yapılar, kendimi bir filmin sahnesindeymişim gibi hissettirdi. Eski Midyat, Süryani taş işçiliğinin en güzel örneklerine ev sahipliği yaparken, Eski Mardin’de ise Mezopotamya’nın kalbine giriveriyorsunuz… Bu bölgelerde gezerken Süryani şarapları ve el işçiliğiyle üretilen hediyelik eşyaları almayı unutmayın. Midyat’ta Sanat ve Tasarım Fakültesi ile Meslek Yüksekokulu’nda Kuyumculuk ve Takı Tasarımı Bölümü bulunuyor. İlgili bölümlerin desteklediği "Takı ve Tasarım Atölyesine" mutlaka uğrayıp Telkari’nin ruha işleyen yolculuğuna tanık olun.

ZİNCİRİYE MEDRESESİ: MEZOPOTAMYA’YA BAKAN PENCERE

Selçuklu dönemine ait olan Zinciriye Medresesi, iki katlı avlusu, kubbeleri ve taş işlemeleriyle Mardin’in İslam tarihindeki sürecini gösteriyor. Burada da suyla sembolize edilen yaşam döngüsü alanı yer almakta. Medresenin taş kemerleri arasından süzülen güneş ışıkları günbatımında fotoğraf severler için şölen sunuyor.

Özetle Mardin’i ziyaret etmek, bir şehri görmekten öte, bir masalın parçası olmak demek. Eğer bir gün rotanızı bu masalsı şehre çevirirseniz, sadece gözlerinizi değil, kalbinizi de açık tutmayı unutmayın. Çünkü Mardin, yalnızca görülecek değil, hissedilecek bir yer. Ben tekrar gelinceye kadar kendine iyi bak Mardin!

Saygılarımla…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.