Geçtiğimiz hafta Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Birliği tarafından finanse edilen ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) teknik desteği ile yürütülen “Türkiye'de İklime Uyum Eyleminin Güçlendirilmesi Projesi” kapsamında gerçekleşen “İklim Değişikliğine Uyum ve Sektörel İklim Değişikliği Etkileri Eğitimine” katıldım. “Etkilenebilirlik ve risk analizleri, sektörel etkiler, stratejiler ve eylem planları” gibi konuları barındıran eğitim içeriği oldukça zengindi. Eğitimleri farklı disiplinlerden uzman akademisyenler verdi. Farklı sektörel grup çalışmaları içinde Prof. Dr. Süleyman Toy tarafından verilen “Turizm ve Kültürel Miras” grup çalışması bu hafta beni küresel ısınmanın turizme etkilerini yazma konusunda motive etti. Çünkü küresel ısınma, çevrenin yanı sıra toplumsal, ekonomik ve kültürel alanları da derinden etkileyecek küresel bir kriz. Bu krizden en çok etkilenen sektörlerden birisi de turizm sektörü olacak. Mevsimlerin kayması, aşırı hava olayları, sular altında kalacak destinasyonlar ve doğal alanların zarar görmesi turizmin geleceğini tehdit eden başlıca unsurlardır. Dolayısıyla son yıllarda giderek artan küresel ısınma ve iklim değişikliği, turizmi nasıl etkileyeceği soruları çoğalmaya başladı. “Peki, gezegenimiz ısınmaya devam ederken gelecekte turizm sektörünü hangi senaryolar bekliyor?”.
Değişen Tatil Davranışları ve Yeni Dengeler
Yaz aylarında yaşanan aşırı sıcaklar, klasik tatil anlayışını değiştirmeye başlayacak. Akdeniz kıyıları gibi popüler destinasyonlar, turist açısından "çok sıcak" olarak değerlendirilmeye başlandı bile. İspanya, Türkiye, İtalya ve Yunanistan gibi Akdeniz ülkeleri son yıllarda yaz aylarında 40°C'yi aşan sıcaklıkları gördü. Bu noktada turizm sezonunda mevsimsel olarak kaymalar yaşanırken, daha önce "soğuk" kabul edilen ülkeler yeni tatil destinasyonları olarak karşımıza çıkabilir. Tarım ve enerji altyapısını da etkileyen aşırı sıcaklıkların yanı sıra artan fırtınalar ve sel riskleri de turistleri destinasyon tercihlerini gözden geçirmeye zorlayabilir.
Kış Turizminin Değişen Yüzü
Küresel ısınmanın en belirgin etkilerini kış turizminde de göreceğiz. Milyarlarca dolarlık yatırımların yapıldığı kayak merkezleri, kar yağışının azalması ve sezonun kısalmasıyla mücadele etmek zorunda kalacak. İsviçre Alplerinden Uludağ'a kadar birçok destinasyon, hem maliyetli hem de sürdürülebilir olmayan, ciddi su ve enerji tüketimi gerektiren yapay kar makinelerine yatırım yapmak zorunda kalacak.
Doğal Yaşamın Tehdit Altındaki Cazibesi
Deniz seviyelerinin yükselmesi ve artan sıcaklıklarla birlikte, doğal miras alanları tehdit altında olacak. Mercan resiflerinin ve biyolojik çeşitliliğin zarar görmesi, orman yangınları ve buzulların erimesi, birçok doğa temelli turizm faaliyetlerini tehdit eder hale gelecek. Birçok doğal güzellik, belki de gelecek nesillere aktarılamayacak.
Ekonomik ve Sosyal Etkiler
Turizme bağımlı ekonomiler için durum daha da ciddi görünüyor. Maldivler, Seyşeller gibi alçak ada ülkeleri, yükselen deniz seviyeleri nedeniyle yok olma tehdidi yaşayacak. Sadece turistik tesisler değil, yerel halkın yaşamı ve geçim kaynakları da risk altında kalacak.
Çözüm Önerileri Neler Olabilir?
Turizm sektörü bu zorluklarla mücadele etmek zorunda kalırken, sürdürülebilir turizm uygulamaları turizm yöneticilerinin ve profesyonellerinin temel uğraşları olmalıdır. Başlangıçta bahsettiğim eğitimin sonunda farklı sektörlerden bir araya gelen bizlerin yaptığı grup çalışmasından çıkan bazı öneriler şunlar oldu:
“Kentsel gelişim bölgelerinin doğal yapıya uygun olarak planlanması, tarım ve konut alanlarının ayrılması, ada bazlı kentsel dönüşümler, geçirgen yüzeylerin artırılması, planlı yerleşim sahalarının belirlenmesi, yatay mimarinin yaygınlaştırılması, rüzgar koridorlarının çoğaltılması, su basman seviye altındaki yerlerin tespiti, yağmur hasadının yapılması, açık yeşil alanların artırılması, dikey bahçe ve çatı bahçe uygulamalarının yapılması, su yüzeylerinin ve yeşil alanların artırılması, kanalizasyon ve yağmur toplama su hatlarının ayrıştırılması, kuraklığa dayanıklı bitki yetiştirilmesi, toprak altı damlama sulamaların yapılması, sondaj denetimi, taşkın yönetimine uygun tarımsal yapıların inşası, uyumlu tarımsal ürün desenlerin belirlenmesi, mevzuat güncelleme çalışmalarının gözden geçirilmesi….”
Bu sayılan birçok öneri doğrudan turizm yatırımları içinde göz önüne alınmalıdır. Turizm işletmeleri ve turizm yöneticileri küresel ısınmanın etkilerine karşı daha dirençli olmak için uyum stratejileri geliştirmek zorundadır. Alternatif turizm modellerinin geliştirilmesi, yeni destinasyonlara yönelme, esnek fiyatlandırma politikaları, karbon ayak izini azaltma, küresel ısınmayı göz önüne alan peyzaj planlaması ve iklim değişikliğine dayanıklı altyapılar oluşturmak, karbon ayak izini azaltan çevre dostu tesislerin yaygınlaşması, ve yine karbon ayak izini azaltmak adına yavaş ulaşım seçeneklerinin destinasyonlara entegre edilmesi, yerel toplulukları destekleyen sorumlu turizm anlayışının benimsenmesi, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının artırılması, iklime dayanıklı altyapılar inşa etmek, turistler ve yerel halkta farkındalık oluşturmak gibi maddeler ilk akla gelen uygulamalar olsa da konu aslında farklı bir çok disiplinin bir arada çalışması gerektiğinin altını çiziyor. Enerji üretiminin çoğunluğunu yenilenebilir kaynaklardan sağlayan İzlanda, kıyı erozyonunu önlemek için yenilikçi su yönetimi çözümleri geliştiren Hollanda gibi ülkelerin iyi uygulamalarını uyarlamak ve örnek almak; Avrupa Yeşil Mutabakatı çerçevesinde turizm sektörüne yönelik sürdürülebilirlik odaklı projelerin takibi gibi eylemlerde ülkemiz açısından ufuk açıcı öneriler sunabilir. Sonuç olarak sürdürülebilir ve çevre dostu turizm uygulamalarının benimsenmesi, sektörün geleceğinin yanı sıra gezegenimizin geleceği için de hayati bir önem taşımaktadır.
Unutmayın ki turizmin geleceği, bugünkü sürdürülebilir adımlarımızla şekillenir.
Saygılarımla…
“Hızır’ın eli değdi, Hızır gibi imdada yetişmek, kul sıkışmayınca Hızır yetişmez, Hızır uğradı, Hızır yoldaşın olsun” gibi deyişleri mutlaka duymuşsunuzdur. Peki Pir Sultan Abdal’ın da “bin bir adı vardır, bir adı Hızır, her nerede çağırsan, orada hazır” dediği Hızır kimdir? Nesilden nesle onu
“Düşünmek, ruhun kendi kendine konuşmasıdır” der Platon. Anadolu toprakları da düşünen, varlığını, özünü ve kendini arayan pek çok ismin doğduğu, ayak bastığı yer olmuştur… Bu isimler, Anadolu düşünürleri olarak tarihin derinliklerinde kök salarken, Anadolu'nun kültürel ve entelektüel mirasına da ön
Anadolu... Üzerinde misafir ettiği medeniyetler ile kendi kültürel kimliğini örmüş toprakların yurdudur. Kimi ağırladıysa bu topraklar, misafirlerinin aşklarını, hüzünlerini, şarkılarını, türkülerini, inanışlarını, eserlerini, çözemediği doğa olaylarını kutsallaştırmış, söylencelere dönüştürmüş
Turizm sektörü, küresel ölçekteki sosyo-ekonomik değişimlerden, teknolojik ilerlemelerden ve uluslararası vakalardan etkilenerek sürekli evrim geçirmektedir. Bu değişimlerin bir sonucu olarak, turist profilleri çeşitlenmekte ve yeni seyahat eğilimleri ortaya çıkmaktadır. Bu yazıda, yeni turist profi
Turizm, insanın keşfetme arzusunun ve zamanın kesiştiği bir alan; her adımıyla yeni bir hikaye, yeni bir deneyim vaat eden bir sektördür. Tercihler ve beklentiler sürekli olarak sektörün doğası gereği evrilmektedir. Bu evrimsel yolculuğu yakından izlemek için bir önceki yazıda yeni nesil turistleri
Son zamanlarda karşı karşıya kaldığımız bir konu teşekkürler hocam
Küresel ısınmanın tehlikeleri ancak bu kadar yalın ve öz anlatılabilirdi. Teşekkürler, sürprizlerle dolu Özlem Güzel.